Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Merhaba arkadaşlar... Günlerdir tartışılan dini konuları biraz gözden geçirdiğimde, dinlere karşı sunulan eleştirilerin hep "o gerçek islam değil", "o gerçek bilmem ne değil" gibi cevaplarla geçiştirildiğini görüyorum. Ama İslamın doğup geliştiği Arabistanı ve kurallarının sorunsuz uygulandığı ülkelere (örneğin İrana) baktığımda, inançlı arkadaşların söylediklerinin sanki dinin bir revizyonu (daha doğrusu bir çarpıtması) olabileceğini düşünüyorum. Zira, kuran da yazılanlar ile gerçek anlamda uygulananlar arasında bir çelişki yok. Ama ülkemizde inanan insanların söyledikleri İslam ile tabandan çelişmekte. Örneğin kadına verilen değer, kölelik, cariye vb. konular... Sorsak, verilecek tek yanıt "onların İslam'ı uygulamadıkları". Hep de merak etmişimdir nerede doğru uygulandı diye... Bu durumda mantıklı tek açıklama, İslam'a inanan ülke insanımızın, ne yardan ne serden hesabı, inandıkları dini çarpıttıklarıdır. Buna İslam izin verir mi? Saygılar... Sonunda sizi böyle daha ılımlı bir dille bulmuşken bir kaç parça laf edebilirim... Şimdi öncelikle tam olarak ne için Müslümanların böyle savunmalar getirdiğini bilemeyeceğim çünkü bildiklerim sanırım sadece bir parçası olur... Sebebi de bellidir; İslam yüzyıllardır bir çok etki altında kalmıştır ve her zaman için insani etkilerin bulunacağı dünyevi işler doğal olarak yeri geldi mi özünden farklı seyredebilmiş ya da sadece farklı görünüme bürünebilmiştir... Şimdi iletinizden ve sorunuzdan ne çıkıyor biliyor musunuz??? *** - Müslümanları daha öncelerde bir arkadaşa bahsettiğim gibi "kalıp" olarak kabul ediyorsunuz ve mesela beni çok şaşırtacak bir yaklaşımla: Ama İslamın doğup geliştiği Arabistanı ve kurallarının sorunsuz uygulandığı ülkelere (örneğin İrana) baktığımda, diyebiliyorsunuz... Özellikle bu ikisi tam anlamıyla sorundur... Ben genel anlamda bir şeyi belirttiğimde sanırım hatanızı farkedeceksiniz: Daha İslam toplumunun ilk günlerinde konulara yaklaşımda farklılıklar görülmüştür ve bu ilerleyen zaman ve İslam toplumunun farklı topluluklarla genişlemesiyle öyle artmıştır ki sizin uygulanıyor dediğiniz de bu çokluğun bir parçasından ötesi değildir... Mesele çekirdeğin aynı kabuğun farklı olması meselesidir ki bu tek başına zaten size cevap olabilir... Ayrıca bir çok yerde siz ve sizin gibi düşünenler İslam'ı durağan ele alıyorlar ve sanırım resmi ideolojinin de verdiği eğitime göre böyle bakmakta haklılar; halbuki bunların anlamsızlığı çoktan açığa çıkmıştır karanlıktaki pek çok toplumsal mesele pek çok farklı kavimlere de yol gösterecek şekilde çözümlenebilmiştir... Bir ortam düşünün ki kabileler birbirini yiyor, ne sevgi kalmış ne adalet; ve bir din geliyor ki insanları yüce değerler etrafında birleştiriyor, sevgiyi, adaleti, barışı emrediyor; zamanında farklı kabileden olup birbirini yiyenler bundan sonra kardeş konumunda oluyorlar... Şimdi eminim dersiniz ki yapılan savaşlar neydi??? Emin olun o savaşlardaki savaş hukukunu bugün bile bulamazsınız da çok medeni görünen batılılardan daha çok insana değer verildiğini o günlerden bir çok olaydan bulabilirsiniz... Zaten özellikle inanmayan Arap kabilelerinin açık düşmanlığı ortadadır... Daha bir çokları... Daha bir çok mesele... Sadece kadına dair olanlar hakkında bile yazıyoruz işte bildiğimiz kadarıyla ve emin olun daha iyi bilenlerde öyle bilgiler var ki biraz daha tarafsızca araştırdığınızda zaten siz kendiniz göreceksiniz... Kimse keyfiyetine uysun diye dini çarpıtamaz; ama özellikle dünyevi bazı meselelerde din temel ilkeleri ve önemli sınırlama ve tavsiyeleri koymuştur bundan yola çıkarak da yüzyıllardır pek çok topluluğa farklı zamana farklı mekana göre uygulamalar geliştirilmiştir... Mesele işin çekirdeğine ve çekirdeğin kabukla etkileşimine özen göstermektedir yoksa tabii ki fazla ileri gidildiğinde artık çarpıtma da söz konusu olabilecektir... Bir yerde belirttiğim gibi özellikle resmi ideolojinin zamanında izlediği eğitim politikası fazla pozitivist bir bakış açısıyla yetişen nesillerin zaten batıcı olan düzende iyice kendi kimliğine yabancılaşmasına sebep olmuştur bu kimileri için sizin de belirttiğiniz üzere "inandığından haberi olmama" şeklinde görüldüğü gibi kimileri içinse "inanmadığından haberi olmama" şeklinde görülmüştür... Her ikisi de acıdır... Alıntı
Φ mimoza Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Merhaba arkadaşlar... Günlerdir tartışılan dini konuları biraz gözden geçirdiğimde, dinlere karşı sunulan eleştirilerin hep "o gerçek islam değil", "o gerçek bilmem ne değil" gibi cevaplarla geçiştirildiğini görüyorum. Ama İslamın doğup geliştiği Arabistanı ve kurallarının sorunsuz uygulandığı ülkelere (örneğin İrana) baktığımda, inançlı arkadaşların söylediklerinin sanki dinin bir revizyonu (daha doğrusu bir çarpıtması) olabileceğini düşünüyorum. Zira, kuran da yazılanlar ile gerçek anlamda uygulananlar arasında bir çelişki yok. Ama ülkemizde inanan insanların söyledikleri İslam ile tabandan çelişmekte. Örneğin kadına verilen değer, kölelik, cariye vb. konular... Sorsak, verilecek tek yanıt "onların İslam'ı uygulamadıkları". Hep de merak etmişimdir nerede doğru uygulandı diye... Bu durumda mantıklı tek açıklama, İslam'a inanan ülke insanımızın, ne yardan ne serden hesabı, inandıkları dini çarpıttıklarıdır. Buna İslam izin verir mi? Saygılar... Vermez sayın Yarasa, ,İslam kuralları insanın kafasına göre değiştirebileceği ve kişiden kişeye göre değişiklik gösteren bir din değildir.Kesindir ve tüm insanlar içindir. Ülkemizde tam olarak yaşanamamasının sebebi, Türklük özelliklerimizin zamanla batıya ya da sizin değiminizle araba kayması sebebiyle ortaya çıkan başka bir kültüre dinin uydurulmaya çalışılması sebebidir. Halbuki yaşanılması gerekli kurallar hiç bir zaman değişmez, günümüzde insanlar dine uyarak değil dini kendilerine uydurarak ve kendilerine göre ılımlı bir İslam yaratarak yaşadıkları için, müslüman olan ülkelerle farklar görülüyor. Farklar görülüyor çünkü diğer ülkeler şeriatla yönetiliyor, İslam ne der ise o uygulanıyor. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Vermez sayın Yarasa, ,İslam kuralları insanın kafasına göre değiştirebileceği ve kişiden kişeye göre değişiklik gösteren bir din değildir.Kesindir ve tüm insanlar içindir. Ülkemizde tam olarak yaşanamamasının sebebi, Türklük özelliklerimizin zamanla batıya ya da sizin değiminizle araba kayması sebebiyle ortaya çıkan başka bir kültüre dinin uydurulmaya çalışılması sebebidir. Halbuki yaşanılması gerekli kurallar hiç bir zaman değişmez, günümüzde insanlar dine uyarak değil dini kendilerine uydurarak ve kendilerine göre ılımlı bir İslam yaratarak yaşadıkları için, müslüman olan ülkelerle farklar görülüyor. Farklar görülüyor çünkü diğer ülkeler şeriatla yönetiliyor, İslam ne der ise o uygulanıyor. İslamın içersinde onlarca mezhep, itikat, cemaat ve yorum var... İslam tektir ama ortada neredeyse onlarca belki de yüzlerce İslam var... İslam çok kolay ve kanıtlanabilir bir şekilde kişiden kişiye göre değişir. 4 Mezhebin kabulleri bile birbirine farklılık gösterir... 4 Mezhep ile Şiilik'te aralarında çok çok farklılık gösterir... 4 Mezhep, Şiilik ve Alevilik'te birbirinden çok farklılık gösterir... Ve bunlar genelde İslamın kollarıdır, farklı farklıdırlar... Her tarikat bile farklı farklı savunurlar İslamı, hepsi kendisinin asıl İslamı savunduğunu iddia eder... İslam kişiye göre çok rahat değişebilir... Gazali ile Mevlana'nın İslam anlayışları mesela, farklıdır... En basit örneği bu... Alıntı
Φ YARASA Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2008 Sonunda sizi böyle daha ılımlı bir dille bulmuşken bir kaç parça laf edebilirim... Neden ali0_1? Sebebi de bellidir; İslam yüzyıllardır bir çok etki altında kalmıştır Neden ali0_1? Bu revizyonu getirmiyor mu ali0_1? Bunun diğer adı revizyon değil mi ali0_1? ve her zaman için insani etkilerin bulunacağı dünyevi işler doğal olarak yeri geldi mi özünden farklı seyredebilmiş ya da sadece farklı görünüme bürünebilmiştir... Yine aynı şeyler ali0_1? Bu işin özü nerede bana bu söyleyin... Bu işin doğru özü nerede ali0_1? * - Müslümanları daha öncelerde bir arkadaşa bahsettiğim gibi "kalıp" olarak kabul ediyorsunuz ve mesela beni çok şaşırtacak bir yaklaşımla: Neye şaşırıyorsun ali0_1? Müslümanlar kalıp değildir tabii ki, kalıp olan İslam inancıdır! Kişiden kişiye, yöreden yöreye değişir mi bunun kuralları? Mesela kutuplarda gün 6 ay sürüyor diye 6 ayda toplam 5 vakit mi kılınır mesela? Şaka bir tarafa, İslamiyet övünür durur değişmeyen tek kitap Kuran diye. İslamiyetin farklı yorumlanışları değil konumuz bak. Farklı yorumlanıp daha sonra ayrılıklara düşmesi değil mesele. Mesele, değişmediği iddia edilen bir kitaba göre yönetilmesi... İslam ülkeleri kurana göre yönetiliyor: o değişmeyen kitaba. Anladi? Gelelim kalıp sandığımız müslümanlara. Burada insanları kalıplaştırmadığımı daha önce de söylemiştim. Her insan, her toplum farklı yaşar. Ama dini kurallar ortadadır ali0_1. Açarsın o değişmez kitabı okursun söylersin doğru mu değil mi diye. Ben de diyorum ki, inananlar daha Kuranı okumamış bile diyorum. Sen okudun mu ali0_1? Çok samimi soruyorum. Çevremde ve hatta değişik illerde tanıdığım her insana soruyorum biliyor musun? Kuranı okudun mu diye. Aldığım cevap hayır hep. Eee? derim sen neye inandığını biliyorsun ki? Okumadığın bir kitaba nasıl taparsın be derim... Neden inandığını söylüyor? Hissettiği için. Neyi hissediyor? Taaa ilk konuşma ve anlama yaşlarından itibaren çevresinden duyduğu öbür dünya, cennet-cehennem, allah-şeytan vb ikilemlerin verdiği korkunun üzerinde bıraktığı his. Taa bilinçaltına bile işlemiş. Bana inanmıyorum demesi mümkün mü? * Okumadım ama inanıyorum. * Ben Arabistandaki İrandaki islama inanmıyorum, onlar yanlış uyguluyor. * Gerçek islam'da böyle bir şey yok. * Gerçek müslüman bunu yapmaz, şöyle yapar. * Herkes yanlış biliyor bu işi. İşte ne yardan ne serden dediğim olay budur ali0_1. İşte toplumda inancın büyük kaynağını bu oluşturur ali0_1. Peki neye inanıyorsunuz? Hadi Kuranı, kitabınızı geçtim; okumuyorsunuz. Neye inandığınızı, bakın islam ülklerine ve görün. Orada, ister çekirdek de ister kabuk de bu kitabın kuralları uygulanıyor. Senin bu çekirdek kabuk benzetmen, ne yardan ne serden bahaneni örtemiyor maalesef ali0_1... Tekrar gözden geçirmelisin. Ben genel anlamda bir şeyi belirttiğimde sanırım hatanızı farkedeceksiniz: Haydi! belirt bakalım! Daha İslam toplumunun ilk günlerinde konulara yaklaşımda farklılıklar görülmüştür ve bu ilerleyen zaman ve İslam toplumunun farklı topluluklarla genişlemesiyle öyle artmıştır ki sizin uygulanıyor dediğiniz de bu çokluğun bir parçasından ötesi değildir... ali0_1 kardeşim... Güzel arkadaşım... İslam kendi içinde ayrılıkları zaten var. Yorum farklılıkları zaten var. Bunları biliyoruz güzel kardeşim. Bu ayrılıklardan hangisini seçiyorsan seç ve bir ülkeyi islami kurallara göre yönet. Sonuç genel anlamda değişmez. Kitapı açar uygularsın. 4 eşe müsade var mı? var. Hırsızın elini kesecen mi? kesecen. Köleliğe izin var mı? var! Şu kadın cariyem olsun mu? E olsun al! Anladi? Mesele çekirdeğin aynı kabuğun farklı olması meselesidir ki bu tek başına zaten size cevap olabilir... Çekirdeği istediğin kadar küçült ya da büyüt, bu durumu kurtaramıyor işte. Ayrıca bir çok yerde siz ve sizin gibi düşünenler İslam'ı durağan ele alıyorlar ve sanırım resmi ideolojinin de verdiği eğitime göre böyle bakmakta haklılar; Nasıl yani? İslam değişir mi? Gelişir mi? Evrilir mi? Nasıl yani? Hangi eğitim? halbuki bunların anlamsızlığı çoktan açığa çıkmıştır karanlıktaki pek çok toplumsal mesele pek çok farklı kavimlere de yol gösterecek şekilde çözümlenebilmiştir... Şimdi toplumsal meselelerin çözümü ile islamın durağan olmaması arasında nasıl bir bağ kurdun? Hiç bir şey anlamadım! Birisi bana bu bağlantıyı gösterebilir mi? İslamın durağan olduğunun anlamsızlığı ortaya çıkmış ve/böylece/çünkü kavimler sorunu çözülmüş??? Bir yerde belirttiğim gibi özellikle resmi ideolojinin zamanında izlediği eğitim politikası fazla pozitivist bir bakış açısıyla yetişen nesillerin zaten batıcı olan düzende iyice kendi kimliğine yabancılaşmasına sebep olmuştur bu kimileri için sizin de belirttiğiniz üzere "inandığından haberi olmama" şeklinde görüldüğü gibi kimileri içinse "inanmadığından haberi olmama" şeklinde görülmüştür... Ali0_1, bu cümlenin (1) konuyla ilgisini (2) gerekliliğini biraz açıklayıp (3) inanmadığından haberi olmayanlara örnekler verir misin? Hayır yani bir şey yazdın altını doldur ki ciddiyet kazansın... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2008 Bu üsluba cevap vermem... Bu kötü yaklaşımdan sonra ben de düşünüyorum artık "neden ciddiye aldın da yazdın ali0_1?" diye... Karşımdaki şahıs "ciddi ve samimice" yazmadığı sürece benim karşımda "yoktur"... Alıntı
Φ mimoza Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2008 İslamın içersinde onlarca mezhep, itikat, cemaat ve yorum var... İslam tektir ama ortada neredeyse onlarca belki de yüzlerce İslam var... İslam çok kolay ve kanıtlanabilir bir şekilde kişiden kişiye göre değişir. 4 Mezhebin kabulleri bile birbirine farklılık gösterir... 4 Mezhep ile Şiilik'te aralarında çok çok farklılık gösterir... 4 Mezhep, Şiilik ve Alevilik'te birbirinden çok farklılık gösterir... Ve bunlar genelde İslamın kollarıdır, farklı farklıdırlar... Her tarikat bile farklı farklı savunurlar İslamı, hepsi kendisinin asıl İslamı savunduğunu iddia eder... İslam kişiye göre çok rahat değişebilir... Gazali ile Mevlana'nın İslam anlayışları mesela, farklıdır... En basit örneği bu... İslamın kuralları kesin ve değişmezdir sayın tengeriin, bir tane namaz kılın, bir tane oruç tutun, bir tane hacca gidin vs vs emri vardır, Bu emirler kişiye göre değişiklik göstermezler, 4 mezhebde ayrıcalık götermesinin sebebi yaşanılan çevre şartlarının farklılık göstermesidir, Hanefilikte abdesti küçük bir damla kan bozabilirken, diğer mezheplerde daha fazla oranda kanın bozabileceği söz konusudur gibi.Ama bu değişiklikler İslamın şartı ve emirlerinin herkes tarafından aynı uygulanması gerektiği gerçeğini değiştirmez,bir mezhebe 5 vakit kıl derken diğerine 3 vakit kıl denmemiştir.Birine hacca git derken diğerine sen gitme denmemiştir. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2008 Bu üsluba cevap vermem... Bu kötü yaklaşımdan sonra ben de düşünüyorum artık "neden ciddiye aldın da yazdın ali0_1?" diye... Karşımdaki şahıs "ciddi ve samimice" yazmadığı sürece benim karşımda "yoktur"... Öyle bir üslupla karşılaştım ki sinirlenince bir noktayı eklemeyi unuttum... Bu tepkimin muhatabı bellidir; belirttiğim üzere ciddi ve samimice konuyu konuşmak isteyen ve gerçekten iletimde açıklanması gereken yerlerin olduğunu düşünenlere gerekli açıklamaları yapmaya çalışırım; kapım açıktır... Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2008 İslamın kuralları kesin ve değişmezdir sayın tengeriin, bir tane namaz kılın, bir tane oruç tutun, bir tane hacca gidin vs vs emri vardır, Bu emirler kişiye göre değişiklik göstermezler, 4 mezhebde ayrıcalık götermesinin sebebi yaşanılan çevre şartlarının farklılık göstermesidir, Hanefilikte abdesti küçük bir damla kan bozabilirken, diğer mezheplerde daha fazla oranda kanın bozabileceği söz konusudur gibi.Ama bu değişiklikler İslamın şartı ve emirlerinin herkes tarafından aynı uygulanması gerektiği gerçeğini değiştirmez,bir mezhebe 5 vakit kıl derken diğerine 3 vakit kıl denmemiştir.Birine hacca git derken diğerine sen gitme denmemiştir. Bir mezhebe 5, diğerine 3 kıl demedi ama nedense bir mezhep 5 kılarken, diğeri 3 kılıyor... Bakınız, denildi ki: İslam kişiye göre değişmez... Ama söyledikleriniz kişilere göre değişmiş olduğunun kanıtıdır... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2008 Nihayetinde namaz emredilmiştir ve Peygamber Efendimiz(s.a.v) kılmıştır; tam olarak söylediklerinizin somut karşılığını bilmiyorum ama bazı meselelerde gerek hadis aktaranların farklılığı gerekse de bazı farklı yorumlamalar çeşitliliğe neden olabilmektedir halbuki işin özü bellidir: Namazı dosdoğru kılarak Allah'a ibadet etmek; emin olun bu ibadette herkesin ortak noktası vardır ama benzerlik gösteren mezheplerde dahi sözü edilen başka bir hadis dolayısıyla şekli bazı farklılıklar görülebilmektedir... Dediğim gibi vakitlerin farklılığının somut olarak nasıl yansıdığını tam bilmiyorum ama genel anlamda çeşitliliğe dair bahsettiklerim bazı çıkarımlarda bulunma açısından faydalı olabilir... Kişiye göre yorum meselesi de tartışılmaktadır bildiğim kadarıyla; kimisine göre yine bazı ilim sahiplerinin çevresinde bulunmak doğruyken kimisi de genel anlamda aklı yeterli görebilmektedir; sanırım bu insanların farklı ruh ve akıl yapılarında olmasıyla da ilgili ve çok derin bir meseledir... Hepsinin temelinde ise dediğim gibi İslam vardır; Kur'an vardır; Hz. Muhammed (s.a.v) vardır... Saygılar... Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2008 Nihayetinde namaz emredilmiştir ve Peygamber Efendimiz(s.a.v) kılmıştır; tam olarak söylediklerinizin somut karşılığını bilmiyorum ama bazı meselelerde gerek hadis aktaranların farklılığı gerekse de bazı farklı yorumlamalar çeşitliliğe neden olabilmektedir halbuki işin özü bellidir: Namazı dosdoğru kılarak Allah'a ibadet etmek; emin olun bu ibadette herkesin ortak noktası vardır ama benzerlik gösteren mezheplerde dahi sözü edilen başka bir hadis dolayısıyla şekli bazı farklılıklar görülebilmektedir... Dediğim gibi vakitlerin farklılığının somut olarak nasıl yansıdığını tam bilmiyorum ama genel anlamda çeşitliliğe dair bahsettiklerim bazı çıkarımlarda bulunma açısından faydalı olabilir... Kişiye göre yorum meselesi de tartışılmaktadır bildiğim kadarıyla; kimisine göre yine bazı ilim sahiplerinin çevresinde bulunmak doğruyken kimisi de genel anlamda aklı yeterli görebilmektedir; sanırım bu insanların farklı ruh ve akıl yapılarında olmasıyla da ilgili ve çok derin bir meseledir... Hepsinin temelinde ise dediğim gibi İslam vardır; Kur'an vardır; Hz. Muhammed (s.a.v) vardır... Saygılar... Sayın Ali... Demek isteidğim şu ki, ben "Hz. Muhammed tarafından gelen onlarca Kur'an vardır." demedim... Arkadaşlar dediler ki "Kişiye göre İslam yoktur"... Bende dedim ki "Vardır" ve gösterdim... İslam kimisine göre 5 vakit namazlıdır, kimisine göre 3... Kimisi Orucu yarım saat geç açar, kimisi erken... Namazı farklı kılmalar cabası... Bunun gibi şeyler haricinde Toplumsal hükümlerde farklılık gösterir... Arabistan da kadınlar nüfus cüzdanı bile alamaz... Ama Türkiye'deki İslam anlayışında eşittirler! Mısır verdiği idam cezasını, İranda vermeyebilir yine... İslam ve Kitabı belki tek ama kişiye, mezhebe ve içtihada göre İslamın farklılık gösterdiği açık... Alıntı
Φ Istanbulian Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Merhaba arkadaşlar... Merhaba arabca bir kelime oldugunu hatirlatarak merhaba .... Günlerdir tartışılan dini konuları biraz gözden geçirdiğimde, dinlere karşı sunulan eleştirilerin hep "o gerçek islam değil", "o gerçek bilmem ne değil" gibi cevaplarla geçiştirildiğini görüyorum. Herkesin kendine göre gercekleri var. Gercek su ki "yahudiler 71e,nasraniler 72ye islam ise 73 firkaya ayrilacak" ... Rakamlar tabi temsili,ama gercek su ki bir sürü fraksyon var Islamda ve tabi ki her biri kendini gercek Islam olarak görür. "Gecistirmek" demekle , arkadas aslinda coktan bu hizibler icinde kim gercek islam ya da degil karar vermis durumunda ... Ama ülkemizde inanan insanların söyledikleri İslam ile tabandan çelişmekte. Örneğin kadına verilen değer, kölelik, cariye vb. konular... Sorsak, verilecek tek yanıt "onların İslam'ı uygulamadıkları". Hep de merak etmişimdir nerede doğru uygulandı diye... Evet kadina verilmesi gereken deger gercekten verilmiyor ama bunu islama baglamak yanlis. Aslinda tam tersi de ... Kölelik ve cariyelik geride kaldi artik ... Bana sorarsan ... Mesele de burda basliyor ... Müslümanlari baglayan bir "merkez" yok ... Maalesef bir halife , yani bir merkez olmadigindan, islami kullanarak serseri mayinler haline gelenler gercekten var. Ama bu bizim insanimiz icin cok cüzi bir rakam. Siddete basvurmak, terörü mesru görmek vatanseverlik,solculuk maskesi altinda yapilabildigi gibi islami maske altinda yapildi ... hatta bazi laikciler islami maskesi ile terör yaydilar yillarca bu ülkede ... Bunlar sorgulanmaz ama ... Alıntı
Φ TAKLAMAKAN Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Kölelik ve cariyelik geride kaldi artik ... Hayır Kalmadı Sn Istanbulıan, Kuranda hala var, ve Kuran hukumlerıne gore YASAL. Talan da var. Cıhad adı altında. Kölelik ve cariyelik te TALAN ın bir sonucudur. Cihad da Kuranda vardır. Varmıymış yokmuymuş. Kölelik geride kaldı artık derken , Kuran ın bir hükmünün de sizin tarafınızdan geride kaldığının söylenmesi bir ironidir. Ama aynı zamanda inandığınız şeye ne kadar az hakim olduğunuzu da gösterir. Tam da başlığa uymuş. Saygılar. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Sayın Ali...Demek isteidğim şu ki, ben "Hz. Muhammed tarafından gelen onlarca Kur'an vardır." demedim... Arkadaşlar dediler ki "Kişiye göre İslam yoktur"... Bende dedim ki "Vardır" ve gösterdim... İslam kimisine göre 5 vakit namazlıdır, kimisine göre 3... Kimisi Orucu yarım saat geç açar, kimisi erken... Namazı farklı kılmalar cabası... Bunun gibi şeyler haricinde Toplumsal hükümlerde farklılık gösterir... Arabistan da kadınlar nüfus cüzdanı bile alamaz... Ama Türkiye'deki İslam anlayışında eşittirler! Mısır verdiği idam cezasını, İranda vermeyebilir yine... İslam ve Kitabı belki tek ama kişiye, mezhebe ve içtihada göre İslamın farklılık gösterdiği açık... Uygulamada farklılık desek yeridir; sanırım benzer şeylerden bahsediyoruz ama dediğim gibi ben temelin yani dinin bir olduğunu düşünüyorum... Yalnız geçenlerde bu konuyla ilgili bir sohbet vardı TV'de; hoca öyle bir örnek verdi ki tarihten "mezhepçilikte" ne kadar ileri gidenlerin olduğunu gösterdi: Adını hatırlamadığım bir bilgin farklı mezheplerden insanlarla konuşmuş ve onlara Kur'an ayetleriyle gitmiş bazılarının sırf mezhebinin yorumuna uymadığı için reddettiği olmuş... Evet; gerçekten de fazla keyfiyetçi ya da İslam'dan çok kendi görmek istediklerine bakan tipler olabilir ama özellikle büyük alimlerin ortak noktası her zaman İslamın kendisi olmuştur... Bununla birlikte çeşitli devletsel ve toplumsal uygulamaları salt İslam'ı karalama adına kullanmayıp farklı uygulamaların nasıl olduğunu ayrıca sizin belirtmiş olmanız da birileri için iyi bir ders olmuştur umarım; bunun için de teşekkür ederim... Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Uygulamada farklılık desek yeridir; sanırım benzer şeylerden bahsediyoruz ama dediğim gibi ben temelin yani dinin bir olduğunu düşünüyorum... Sayın Ali, bakın şu önerme gerçeklikle paralellik arzeder: "Yeryüzünde tek bir İslam dini vardır, Tanrı tek bir İslam dini tebliğ etmiştir." Ama şu önerme başlıbaşına yanlıştır: "İslam kişiye göre değişmez..." Temelde tebliğ edilen İslam tektir... Fakat kişilere ya da daha doğru bir ifade ile kişilerin yorumlarına göre İslam değişmektedir... En basitinden: Cafer es-Sıdk'ın mezhebi olan Caferilik (Şiilik) Hak Mezheplerden sayılmazken, Üvey oğlu olan ve onun yetiştirdiği İmam Azam'ın Hanifilik Mezhebi, Hak mezheblerin başında gelir... Alıntı
Φ Istanbulian Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Hayır Kalmadı Sn Istanbulıan, Kuranda hala var, ve Kuran hukumlerıne gore YASAL. Talan da var. Cıhad adı altında. Kölelik ve cariyelik te TALAN ın bir sonucudur. Cihad da Kuranda vardır. Varmıymış yokmuymuş. Kölelik geride kaldı artık derken , Kuran ın bir hükmünün de sizin tarafınızdan geride kaldığının söylenmesi bir ironidir. Ama aynı zamanda inandığınız şeye ne kadar az hakim olduğunuzu da gösterir. Tam da başlığa uymuş. Saygılar. ************* Kölelik Kurani Kerimde var ... Kimse yok demedi ... Aynisi cihat icin de gecerli , ganimet icin de ... Amma ve lakin mesela Iranda , mesela S.Arabistanda kölelik yasal mi? Benim bildigim yasal degil , ama belki siz yasal olduguna dair bir bilginiz mevcut. Ya da cariyelik ... Bu konuda yasallasma var mi acaba Islam ükelerinde. Anlayamadiginiz sey su ki , Islam dini evrensel , her zamana hitab edecek bir din ve insanin yani sira toplumlarin korumasini,gelismesini hedefler. Köleligi radikal olarak degil , tesvik ederek zamanla yok olmasini hedefler ... Bir misal ile aciklik getireyim : sebebsiz oruc bozan kisinin diyeti yani cezasi "bir köle azad etmektir" ,bizim bildigimiz ve uyguladigmiz ise 60 gün oruc , maddi acidan yetersiz olanlar icindir ... Simdi bir bunu gercekten bir hayal etmeye deneyin. 7 yy bu tolum üzerinde nasil etki yapmistir. Belki o zaman anlarsiniz Amerikada gibi bizde "köle kökenliler" niye yok ... Alıntı
Φ crazy mom Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Merhaba arkadaşlar... Günlerdir tartışılan dini konuları biraz gözden geçirdiğimde, dinlere karşı sunulan eleştirilerin hep "o gerçek islam değil", "o gerçek bilmem ne değil" gibi cevaplarla geçiştirildiğini görüyorum. Ama İslamın doğup geliştiği Arabistanı ve kurallarının sorunsuz uygulandığı ülkelere (örneğin İrana) baktığımda, inançlı arkadaşların söylediklerinin sanki dinin bir revizyonu (daha doğrusu bir çarpıtması) olabileceğini düşünüyorum. Zira, kuran da yazılanlar ile gerçek anlamda uygulananlar arasında bir çelişki yok. Ama ülkemizde inanan insanların söyledikleri İslam ile tabandan çelişmekte. Örneğin kadına verilen değer, kölelik, cariye vb. konular... Sorsak, verilecek tek yanıt "onların İslam'ı uygulamadıkları". Hep de merak etmişimdir nerede doğru uygulandı diye... Bu durumda mantıklı tek açıklama, İslam'a inanan ülke insanımızın, ne yardan ne serden hesabı, inandıkları dini çarpıttıklarıdır. Buna İslam izin verir mi? Saygılar... Dinler pasiftir. Dini aktiflestiren insanlardir. Eger ben dinlere inanmiyorsam bunun nedeni insanlarin dini bugun getirdigi konumdur. Sizin yukarda soylediginiz herseyin aslinda dinle alakasi bile yoktur, cunku din sabittir... Kurallar bellidir... Bunu insanlar degistirir... Yani aslinda kizilmasi gereken insanlardir... Cat Steven'nin dedigi gibi "Islami muslumanlardan sonra tanisaydim, asla bu dini secmezdim." Nerede kadinin kapanmasi gerektigi yaziyor? Yada nerede kadinin ikinci plana atilmasi gerektigi. Eger bugun arap ulkelerinde kadinin konumu belliyse, bu insanlarin sucudur, ozelliklede erkeklerin egemenlik, ve kadin duskunlugunun getirdigi sonuclardan biridir... Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 ************** Kölelik Kurani Kerimde var ... Kimse yok demedi ... Aynisi cihat icin de gecerli , ganimet icin de ... Amma ve lakin mesela Iranda , mesela S.Arabistanda kölelik yasal mi? Benim bildigim yasal degil , ama belki siz yasal olduguna dair bir bilginiz mevcut. Ya da cariyelik ... Bu konuda yasallasma var mi acaba Islam ükelerinde. Bak şimdi bu iletin gayet güzel... Fakat bu iletinde gizli anlamı pek göremiyorsun gibime geliyor... Bugün Suudi Arabistanda niçin kölelik yok? Çünkü artık böyle bir sistem yok... Kölelik sistemi gerilerde, geçen çağlarda kaldı... Bu demek oluyor ki, Kur'an Köleliğe dair ifadeleri ile belirli ama geçmiş bir zamana hitap ediyor... Buraya kadar tamam... Şu iletinize bakalım... Anlayamadiginiz sey su ki , Islam dini evrensel , her zamana hitab edecek bir din ve insanin yani sira toplumlarin korumasini,gelismesini hedefler.Köleligi radikal olarak degil , tesvik ederek zamanla yok olmasini hedefler ... İlk iletinizde belirli bir zaman dair bir hedef saptanmış... Bu demektir ki Kur'an köleliğin uygulandığı bir zaman dilimi için belirli yaptırımlar getirmiş... Devamında "Her zamana hitap eder" diyorsunuz... Çelişkinizi ortaya koyacak olan soru şu: "Kur'an-ın köleliği revize etmekle ilgili ayetleri, Kölelik kalktıktan sonraki zamana hitap eder mi? Kölelik kalktıktan sonra o ayetlerin bir anlamı kalır mı? Böylelikle Kur'an her zamana ve çağa hitap etmiş olur mu? Yeterince açık ve net gibime geliyor... Alıntı
Φ Istanbulian Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Çelişkinizi ortaya koyacak olan soru şu:"Kur'an-ın köleliği revize etmekle ilgili ayetleri, Kölelik kalktıktan sonraki zamana hitap eder mi? Kölelik kalktıktan sonra o ayetlerin bir anlamı kalır mı? Böylelikle Kur'an her zamana ve çağa hitap etmiş olur mu? Yeterince açık ve net gibime geliyor... Neden hitap etmesin? Anlasilmayan su ki , kölelik sistemi Islamin esaslarindan degil ... Avrupanin ve Batinin aksine Islam kadini da , köleyi de "insan" olarak görür. Avrupada egemen olan zamanin hiristiyanlik anlayisinda köleler yani afrikali zenciler ************** Ayrica "nesh olan ayetler var ... Bu konuda bir makale : SORU : Kur’anda “Nesh” varmıdır ? Nesh ; aslında emir ve yasakları değiştirmek demek değil , bunların yürürlük zamanlarının bittiğini haber vermektedir. Allah Teâla insanlığı Cahiliye anarşisinden İslâma çıkarırken köprü konumundaki Sahâbe neslini eğitmede neshi bir metod olarak kullanmıştır. Geçiş döneminin, muayyen bir vakit için yapılmış bazı istisna-i hükümler ihtiva etmesi kaçınılmazdır. Esasen nesh, bir yönü ile, vahyin bölüm bölüm (Tedricen) indirilmesinin bir tezahürüdür.(1) Elmalı Hamdi Yazır’a göre nesh , Allah’ın İlminde biz kullarına göre önceki hükmünün yürürlükten kalktığının göstergesi iken, bizim ilmimizde ise zâhiren bâki görünen o hükmü değiştirmektir ve böylece nesih bir tebdil-i beyandır ! Yoksa , -haşa- Allah’ın hükmünden cayması veya bilmemesi anlamı çıkmaz. Ahkam-ı Fer’iye dediğimiz , İslam’da asıl önem arzetmeyen meselerde nesh olmakla beraber , İmanî ve İtikadi konularda ise nesih yoktur. Bu sebeple Kur’ân imanî meselelerde bundan önce inen Kitabları tamamlayıcı bir rol almaktadır. Nesh hadisesi , adeta bir milleti yok eden Allah’ın , başka bir Milleti tekrar hayat verdiği gibi algılanabilir ! Çünkü Kâinatta bir taraftan harflerle yazılırken, diğer taraftan silinen bir kitaptır. İslam, Allah'ın son dini ve Kur’ân da Allah'ın son Kitab'ıdır. Bu sebeple, nesih Kur’ân'ın ebediliğinin, her dönemde uygulanabilirliği açısından bir imkân olarak değerlendirilmelidir. Elmalı Hamdi Yazır, neshi gerçekten Kur’ân'ı yorumlama usûlü olarak görmektedir. Fakat bu usûl doğrudan Kur’ân'ın kendi yapısından kaynaklanan kapsayıcıbir sistematiktir. Bu nedenle o, nesih meselesini tartışırken onun çeşitlerini vb. meseleleri tartışmaktan ziyade, konuyu tamamen bir anlama meselesi olarak ele almaktadır.(2) Benzer yaklaşımı Bediüzzaman Hazretlerinde görmekteyiz. Ona göre nesh , Furuata ait hükümlerde olmakla beraber İslam’ın iman gibi asıl Hükümlerinde olmadığını belirtmektedir. Konuya açıklık getirirken : “Çünkü, fer’i hükümlerden biri, bir zamanda maslahat iken, diğer bir zamana göre mazarrat olur. Veya bir ilaç, bir şahsa deva iken, şahs-ı ahere da’ olur. Bu sırdandır ki, Kur’an, fer’i hükümlerden bir kısmını neshetmiştir. Yani vakitleri bitti, nöbet başka hükümlere geldi, diye hükmetmiştir.” diyerek, nesh’in insanların ve yılların değişimine göre hükümlerinin değişmesinin Fıtratın bir gereği olduğunu vurgu yapmaktadır!(3) Bediüzzaman, Şeriat'ı Kur’ân bünyesinin derisi veya cildine benzetir ve Kur’ân'ın sadece Asr-ı Saadet'teki muhataplarına değil, Kıyamet'e kadar insanlığın ortak meselelerine cevap verecek potansiyele sahip olduğuna işaret etmektedir. Bu açıdan meseleye yaklaşıldığında, Bediüzzaman'ın nesih konusunu çok geniş bir zaviyeden ele aldığını öncelikle söylemek gerekmektedir. Nesh’in itikadî yönünün olmayıp, ilmî ve amelî bir yönünün olmasınedeni ile çok detaya girmeyen Bediüzzaman, Peygamberlerin meslekleri birbirlerine uymadığı gibi, ibadetleri de birbirine muhâliftir. Bunun esbabı nedir?" şeklindeki soruya cevap olarak itikad ve amelde, usûl ve ahkâm-ı esasiyede peygamberlerin arasında bir ayrılığın olmadığını, bilakis hepsinin müttehid olduğunu belirterek asıl ihtilafın ya da farklılıkların (tefâvüt) furûatta olduğunu söylemektedir. (4) Kur’an-ı Kerim’de nesh olan Ayetlerin sayısı hakkında İslam Alimleri arasında kesin bir bilgi olmamasına rağmen İmam-ı Suyuti ‘ye göre 22 Ayet (5) , Şah Veliyyullah ed-Dihlevî ‘ye göre sie 5 ‘Ayet vardır.(6) Nesh’e delil olan Ayet-i Kerimeler ise şunlardır : - Biz, daha hayırlısını veya benzerini getirmedikçe, herhangi bir âyetin hükmünü neshetmez veya ertelemeyiz. Allah’ın herşeye kadir olduğunu bilmez misin?(Bakara ,2/106 ) - Biz bir âyetin yerine onun hükmünü neshedecek başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah göndereceği âyetleri pek iyi bilmektedir- onlar: “Sen iftiracının tekisin!” dediler. Hayır, hiç de öyle değil! Onların çoğu işin gerçeğini bilmiyorlar. (Nahl , 16/101 ) - Seni okutacağız da hiç unutmayacaksın. Allah'ın dilediği müstesna. Çünkü O, açığı da, gizleneni de bilir. (Ala , 97/6-7) Nesh edilen Ayetlere birkaç örnek : 1-) İçki ‘nin haram hükmünüe binaen , tedricilik esasına göre nesh olan ayet : İçki’nin haram kılınması, aynı Kur’anın 23 senede nazil olmasındaki tedricilik (yavaş yavaş kabullendirme ) esasına göre vukuu bulduğunu görmekteyiz. İçki hakkında inen ilk Ayet-i Kerime : “Hurma ve üzüm gibi meyvelerden hem sarhoş eden içki hem de güzel gıdalar edinirsiniz. İşte bunlarda da aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır.” (Nahl Sûresi, 16/67). Mekke döneminin son zamanlarına doğru inen bu âyet içkiyle ilgili ilk inen âyettir. Âyette çok veciz bir biçimde içki ile ilgili bilgilendirme yer almış, hurmadan elde edilen güzel gıdalarla sarhoşluk veren içki karşılaştırılması yapılmış ve sanki sarhoşluk veren şeyden sakınmaya yönlendirmede bulunulmuştur. Ydikkat edilirse , içkinin haramlılığından bahis yoktur ! Konu ile ilgili bir sonraki Ayette içkinin büyük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar olmasına rağmen, günahının faydasından daha büyük olduğundan bahsetmiştir.(Bakara Sûresi, 2/219). İçkinin haramlılığı konusunda ise Kur’an son hamleyi yapar ve içkinin şeytan işi bir pislik olduğunu, şeytanın bu vesile ile aralarına düşmanlık ve kin tohumları ektiğini, içkinin Allah’tan ve namazdan uzaklaştırdığını kesin bir dil ile zikrederek kesin haramlığını ilan etmiştir. (Mâide Sûresi, 5/90-92) Görüleceği üzere , Kur’anı Kerim ilk Ayette içkiye haram dememiş ,sadece bir yönlendirme eğilimi göstererek tedricilik yapmış, insanların bazı hükümleri kabul etmesini kolaylaştırma yolunu esas tutmuştur. İkinci Ayette faydasına rağmen , zararının daha çok olduğuna tatlı bir vurgu yapmıştır! Ancak üçüncü Ayet ile asıl demek istediğini açıklamıştır ! Burdaki nesh, tedricilik hikmetine şamildir ! 2-) Sahabeyi Kiramın , Zühd ve Takva’sına vesile olan bir nesh : Kur’an-ı Kerim , “Ey insanlar! Siz içinizdeki şeyleri açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onlardan dolayı hesaba çeker.” (Bakara , 2/284) Ayet-i kerimesi ile Sahabe adeta şok olmuş ve bu âyetin tesiri altında kalmıştı. -Zira beşeriyet icabı zaman zaman onların da kalblerinden bir duygu olarak mâlâyâniyâta ait şeyler geçebiliyordu- Daha sonra Efendimiz (S.A.V.)’in huzuruna geldiler ve “Ey Allah’ın Resûlü! Namaz, oruç, cihad, sadaka gibi gücümüzün yeteceği amellerle mükellef idik. Şimdi ise bu âyet indirildi. Hâlbuki bizim buna gücümüz yetmeyecek. Her birimiz, bazen gönlünden öyle şeyler geçiriyor ki, dünyaları verseler bunların kalbinde bulunmasını arzu etmez.” dediler. Efendimiz (s.a.s.) ise onlara: “Siz de, sizden önceki Kitap ehli gibi, duyduk ve karşı koyduk mu demek istiyorsunuz?” buyurdu. Sahabe ise, “İşittik ve itaat ettik.” Diyerek, tazarru ve niyaz ile Allah’a dua dua yalvarmaya başladılar. İşte bundan sonra “Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez.” (Bakara , 2/286) Âyeti nazil oldu. (7) Allah , ileride İslamı temsil edecek olan Sahabe topluluğuna , gizli düşüncelerinde bile müberra olmalarını, Manevi Hayatlarını Takva ve Zühde göre düzenlemelerini hedef göstermiş , Sahabe’yi Kiram da bu ufku yakalama meyli gösterdiğinde, diğer Ayet nazil olmuş ve Allah (C.C) herkesi gücü nisbetinde mesul tutacağını belirtmiştir! Bu nesh’tede Sahabe ‘yi Kiramın manevi olgunlaşması adına pek çok hikmet vardır ! 3-) İslam’ın ilkleri ile sonra girenleri arasındaki farka istinaden yapılan bir nesh: Kur’an-ı Kerim , “Ey Peygamber! Müminleri cihada teşvik eyle. Eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa ikiyüze galip gelirler ve eğer sizden yüz kişi olursa kâfirlerden bin kişiye galip gelirler” (Enfal , 8/65) ifadesinde Ayet-i Celile , Cihad’a çıkarken 1 mümine 10 kafir ölçüsünü vermiştir. Bu Ayet Bedir'de savaş başlamadan önce "Beydâ" denilen yerde nazil olmuştur. Demek oluyor ki iman, bir mümini kâfire karşı on kattan daha fazla büyülten ve güçlü kılanbir kuvvettir. Ve bu kuvvet tek kişi olduğu zaman değil, en az yirmi kişilik bir grup oluşturdukları zaman kendini gösterir ve ortaya çıkar. Daha sonra nazil olan : “Şimdi Allah sizden yükü hafifletti ve sizde bir zaaf olduğunu bildi. O halde sizden sabredecek yüz kişi olursa ikiyüz düşmana galip gelirler, sizden bin kişi olursa Allah'ın izniyle iki bin düşmana galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal, 8/66) Ayeti ile daha önce 1 mümine 10 kafir prensibi, 1 mümine 2 Kafir şeklinde nesh edilerek: “Şimdi Allah sizden o yükü, o teklifi çok hafifletti, ve gerçekte sizde bir zayıflık olduğunu bildi. Müslümanlar çoğaldıkça içlerinde zayıf olanlar da bulunduğundan, daha önceki çile çekmiş sadakat sahibi müminlerde olduğu gibi, birin ona karşı koyması ve savaştan kaçmaması ve eğer bu durumda bile firar ederse "Allah'ın gazabına uğrayıp, cehenneme varacağı" (Enfâl, 8/16) hakkındaki ilâhî hüküm hafifletilmiştir. Şu halde müslümanlar, iki kattan daha fazla bir düşmana karşı savaşı kabul etmemekten dolayı günahkâr duruma düşmezler.” demekte idi.(8) Evet , İlk Sahabe’lerin iman ve sabrı ile, İslamın daha geniş Kitlelere yayılması sonucu bir takım zayıf ve güçsüz insanların iman etmelerine vurgu yapan Ayet-i Kerime ilkini nesh ederek bir ruhsat vermiştir! SONUÇ : Görüleceği üzere nesh olunan Ayetler , ya bir Ruhsata ve Kolaylığa binaen , ya bir Tedricilik Hikmetine (Bir hükmü alıştırmaya) istinaden , ya da İlahi Hükmün Takva ile Fetva sınırını tesbit etme adına, Allah (C.C.) adeta , biz insanlara Hükümlerinin yürürlülük zamanlarının mevsimlerini belirtmektedir ! Allah’ın (C.C.) bu Engin Rahmet ve Şefkatinin tecellisidir ki, kendi Kelamını bile biz kullarına takdim ederken , yine bizim zaaf ve acziyetimize göre bunu sağlamaktadır ! Ona sonsuz Hamd ve Sena olsun ! Kaynaklar : (1) Suat Yıldırım , Kur’an Meali , Bakara Suresi 106.cı Ayet’in açıklaması (2) Elmalı Hamdi Yazır , Tefsir 1982, 4:3003-4; 1:460 ; 4:3002-3004 ; (3) Bediüzzaman Said Nursi , İşaret-ül İcaz , 53 (4) Bediüzzaman Said Nursi , İşaret-ül İcaz , 24 (5) Suyûtî, el-İtkân, II, 22-23 (6) Dehlevi , el-Fevzu'l-Kebir , 39-46 (7) M.Fethullah Gülen , Prizma , Büyüteç (8) Elmalı Hamdi Yazır , Enfal Suresi 66.ci Ayet tefsiri Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Neden hitap etmesin? Anlasilmayan su ki , kölelik sistemi Islamin esaslarindan degil ... Avrupanin ve Batinin aksine Islam kadini da , köleyi de "insan" olarak görür. Avrupada egemen olan zamanin hiristiyanlik anlayisinda köleler yani afrikali zenciler *********** ... Ayrica "nesh olan ayetler var ... Bu konuda bir makale : Arkadaşım bakın soru gayet açık ve net: Kur'an, kölelik sisteminin revize edilmesi ile ilgili ayetler içeriyor mu?, İçeriyor... Sizin düşüncenize göre bu kurallar kölelik sisteminin kalkması için bir aşama değil midir? Öyledir... Yani Kur'an bir gün kölelik sistemini kaldırmayı amaçlıyor ve ilahi bir gidişat olarak ta kaldıracaktır değil mi? Evet öyle... Peki kölelik kalktıktan sonraki düzende, Kur'andaki Köleliğe dair emirler ve yasaklar hala geçerliliğini korur mu? Ya da şöyle sorayım: Bugün diyelim ki anayasa da, belirli bir kanun çıkarılıp uygulanacağında, var olmayan bir kurum olan Padişahlık adına; "Bu kanunu uygulamak için Padişahlık makamının onayı gerekmemektedir" gibi bir ifade bulunabilir mi? Kölelik kaldırıldığı zaman, demektir ki Kur'an'ın kölelik ile ilgili ifadeleri ve ayetleri her zamana ve çağa hitap etmiyor ve evrensel değildir... Bakın gayet açık ve net... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 aristo insanı sosyal ****** olarak görmüştür. politika adlı kitabı "insan doğası gereği bir siyasi *********" sözüyle başlar. köleliği meşru olarak görür. ona göre fakir insanın ***** olur, zengin insanın kölesi olur. efendi köle ilişkisi doğaldır ve köle insanla hayvan arasında bir konumdur der. aristo'ya göre köleler vücut olarak gelişmiş, güçlüdür; onları yönetecek akıllı efendileri vardır. aristo vatandaşlık kavramına da değinmiştir. onun gözünde, bir kişi yasama ve yargılama hakkını elde ettiği anda vatandaş olur. iyi vatandaş ise yönetmeyi ve yönetilmeyi iyi bilen insandır. değişik düzenlerin, siyasal sistemlerin olduğunu söylemiştir. bunlardan bazıları politea, monarşi, aristokrasi, demogoji, oşigarşi ve demokrasidir. yoksulların çıkarı için oluşturulan yönetim anlayışına demogoji; zenginlerin çıkarı için oluşturulan yönetim anlayışına oligarşi der. aristo "azınlık" kelimesini "zengin azınlığı" ifade etmek için kullanmıştır. ona göre oligarşi ve demokrasiyi ayıran kriter sayı değil zenginliktir. çoğunluk zenginlikten dolayı iktidarı ele geçiriyorsa oligarşi; azınlık zengin olmasa dahi iktidarı ele geçiriyorsa demokrasi oluşur. oligarşi aristo'ya göre dejenere olmuş bir yönetim biçimidir. oligarşide bireyler daha fazla para ve güç elde etmek isterler. oligarşide söz sahibi olmak için belirli derecede servete sahip olmak gerekir. bu şekilde üst sistemde çok az insan mevcut olur. böylece bir ya da birkaç aile arasından bir aile hanedana dönüşür. aristo; aristokrasi üzerinde de fazlaca durmuştur. azınlıktır, zenginlik vardır. aristokrasinin temel ilkesi olarak erdemi göstermiştir. oligarşi ve politeadan farklıdır. görevlilerin bu göreve gelmelerinin sebebi servetleri değil, görevleridir. ideal devlet için aristokrasinin varlığına ihtiyaç olduğunu söylemiştir. politea için ise oligarşi ve demokrasinin iyi yönlerini birleştiren bir yönetim yorumunu yapmıştır. zenginliğin ve özgürlüğün birleşmesi orta sınıfın üstünlüğünü sağlayacaktır. erdemli sınıf olacaktır. mutluğun kaynağı, erdemdir. en iyi yaşam orta yoldur. orta sınıfın olduğu yerlerde politea ve cumhuriyet vardır. Alıntı. "İSLAM" da;Köleler, sahipleriyle “kitabet” anlaşması yaparak belli bir ücret mukabilinde özgürlüklerini satın alabilirler. Zekât fonundan, kölelerin özgürlüğüne kavuşturulması için özel bir ödenek ayrılması. (Muhammed Takî el-Osmânî, Tekmiletu Fethi’l-Mülhim, 1/262 vd.) Bunlar ve daha birçok hüküm hem kölelik kurumunun zeminini alabildiğine daraltmakta, hem de kölelere özgürlüğün kapılarını tarihin hiçbir devrinde ve hiçbir millette görülmeyen oranda açmaktadır. Esirlerin köleleştirilmesi, İslâm Fıkhı tarafından farz veya vacip gibi “gereklilik/zorunluluk” bildiren bir hüküm olmayıp, diğer seçenekler yanında ve onlar gibi sadece “mübah”tır. Günümüzde olduğu gibi kölelik kurumu dünyada ortadan kaldırıldıktan sonra İslâm’ın bunu tek taraflı olarak uygulaması söz konusu değildir. (el-Osmânî, a.g.e., 1/272) Şu halde İslâm’da kölelik kurumunun mevcudiyeti konusunda Batılılar ve Batıcılar tarafından dile getirilen hususlar en hafif tabiriyle “iftira”dır ve Yüce Dinimiz bu iftiralardan berîdir. Kaynak: SEMERKAND DERGİSİ. Kıssadan hisse. Aslında "KÖLELİK" konusunda İslam hakkında pervasızca yazıp çizmek "SOSYAL" yaşamın gelişimini (İnsanlık tarihi) objektif olarak irdelememektir, şu an yaşadığımız 21. yüzyıl'da modern köleliği es geçmek (ilericilik adına) ve İnsanların (kadın,erkek) bir meta,et yığını,magazinsel malzeme, olarak pazarlanması,başlı,başına bir feceat dolayısı ile ilerici geçinipte kölelik, adına adım atan,sözüm ona ilericiler! evvela köleliğin sebeplerini,niye sürdüğünü,kalkmışsa? nasıl kalktığını vs vs araştırıp ona göre yazması gerekir. Yoksa sırf bir şeye karşı olmak için yazı yazmak, marjinal takılmak olurki,onunda hiç bir iler,tutar yanı olmaz.Dolayısı ile istisnalar kaideyi bozmaz. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Bu forumda yazan arkadaşlardan biri şu satırları yazmış... Ben Bizzat Söylmek İsterim ki ; Kendi Dinim Olan İslam ı Araştırarak Kabul Ettim.Farklı İnanç Sistemleri ile Kıyaslayarak, Tercihte Bulundum. İlk bakışta çok masum ve ne kadar da nitelikli bir arayış, anlama, ardından gelen bir kabul ve inançta buluşma olarak göze çarpıyor... Şimdi bu arkadaşa sormak lazım... Ola ki; kendi çocuğu yada bir yakını, yada bir tanıdığı çeşitli kıyaslamalar sonucu kendi inancı dışındaq bir tercihte bulunsa yaklaşımı ne olacaktır? Kendi çocuğu dedik en önemliside bu!.. Çocuğu Üstadının beyin yıkama tekniklerinden kurtularak bir başka dini yada ateistliği tercih etse ne yapacaktır?.. Gerçekten de İslamiyette kişilerin inanç tercihleri bu kadar özgür mü? Yoksa islamiyeti tercih edene kadar özgür, İslam inancından dönmeye kalkmak "irtidad" mıdır? *** Şimdi bir soru daha sormak gerekiyor... Demek ki insanlar araştırarak kendi tercihleriyle dinsel inançlarını seçebiliyorlar... Hani denildiği gibi bu doğuştan "Allah" düşüncesi ve "İslam" inancıyla dünyaya geliniyor ise...Araştırarak seçmek ne demek oluyor?... Herşeyi bilen ve her şeyi yanıtlıyan bu arkadaşımız inancını kendi tercihine göre seçtim ifadesini bir ajitasyon,bir misyoner mantığıyla yazmadıysa eğer... İnsanların ilk araştırmalarında yanılgıya düşme ihtimalini da gözden kaçırmamak gerekiyor... Bu taktirde Üstadı çıkıp deseki, Ben tüm inanç sistemlerini enine boyuna takrar araştırdım ve islamiyetten şu inanca geçtim... Herşeyi bilen ve her şeyi yanıtlıyan bu arkadaşımızın "Ruhsal" ve inanç dünyası nasıl bir çalkantıya girecektir? Gerçekten de İslamiyette kişilerin inanç tercihleri bu kadar özgür müdür? Yoksa islamiyeti tercih edene kadar özgür, İslam inancından dönmeye kalkmak "irtidad" mıdır? *** Bu konu üzerine yine bu başlıkta ele alınan aşağıdaki yazı da dikkat çekici... Ama o satırları yazan "Herşeyi bilen ve her şeyi yanıtlıyan" arkadaş bile bu yazılanları es geçmiş... İslam inancından dönmeye irtidad denir. Dinden dönene mürted denir. İrtidadın cezası ölümdür. * İslam dininde zorlama yoktur yani. Sadece yeryüzünde İslam egemen kılınıncaya kadar kafirler öldürülür ya da İslam'a katılmamanın cezasını haraç vererek ödemeye mahkum edilirler. İnsan İslamiyet'e inanıp inanmamakta serbesttir. İnanmayan, dünyada haraç vermeye zorlanırken, fantazi dünyasındaki kebaphanede sonsuza kadar kızartılır . İslama inanıp, sonra inanmaktan vazgeçmekte de serbesttir. İnanmaktan vazgeçenin kafası kesilir o kadar. Yani İslamın özgürlük anlayışı süperdir. Alıntı
Φ TAKLAMAKAN Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Sn İstanbulıan , Kuranda kölelik hala serbesttir. Yasal dır dedim. Öyledir de. Geride falan da kalmadı. Kuranın içinde. Eğer Kuran geride kaldı ise , o zaman sizin cümleniz doğru olur. Kölelikte Kuranın içinde çünkü. Saygılar. Alıntı
Φ Istanbulian Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Kölelik kaldırıldığı zaman, demektir ki Kur'an'ın kölelik ile ilgili ifadeleri ve ayetleri her zamana ve çağa hitap etmiyor ve evrensel değildir... Bakın gayet açık ve net... Nesh kelimesi ne demek ? Bilmediginiz belli , bilseydiniz bu yaziyi yazmaya gerek kalmazdi ... Bir lügada müracaat edin ... Alıntı
Φ Istanbulian Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Sn İstanbulıan , Kuranda kölelik hala serbesttir. Yasal dır dedim. Öyledir de. Geride falan da kalmadı. Kuranın içinde. Eğer Kuran geride kaldı ise , o zaman sizin cümleniz doğru olur. Kölelikte Kuranın içinde çünkü. Saygılar. O zaman bugünlerde Islami uygulayan hic bir devlet yok ... Öyle mi? Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Eğer dininden dönen, din değiştiren kimse bu yüzden öldürülseydi; yani din değiştirmenin cezası idam olsaydı o zaman dinde zorlama (kişiyi müslüman etmek veya müslümanlığını devam ettirmek için tehdit ve baskı yapma) olurdu. Halbuki ilgili âyet, "dinde zorlamanın olmadığını" açıkça ifade ediyor (Bakara: 2/256). Esasen iman, aklın hükmü, gönlün rızası ve vicdanın kanâat getirmesi ile olur. Bir kimseye baskı uygulanır ve bu yoldan "inandım" demesi sağlanırsa, o kimse inanmış olmaz, takiye yapmış, münafıklık etmiş olur. İslam böyle bir iki yüzlülüğe meydan vermez. Uluslar veya guruplar arası sistemde yalnızca, birbirine düşman, aralarında savaş ilişkisi bulunan iki gurup olursa, farklı din ve inanç sahiplerinin bir ülke içinde veya farklı ülkelerde sulh içinde yaşamaları mümkün olmuyorsa bu durumda din değiştirmek demek, "karşı tarafa geçmek ve müslümanlara savaş açmak" demektir. Bir kimse dinini değiştirdiği için değil, buna ek olarak müslümanlara savaş açtığı için öldürülür. Hayrettin Karaman. İrtidadın, İslam'a ve meşru düzene karşı başkaldırı niteliğinde bir etkinliğe zemin oluşturmadıkça, kişisel bir tercih konusu olarak değerlendirilmesi, Kur'an'ın ruhuna uygun bir yaklaşımdır. Topluma ve meşru düzene baş kaldırma niteliğindeki irtidat durumunda gündeme gelecek ölüm cezasının zemininde ise din değiştirme eylemi değil, bir savunma ve meşru düzeni koruma amacı yer almaktadır. Dolayısıyla bu şartlar altında mürtede verilecek ölüm cezası da bir dine zorlama, ya da din hürriyetine aykırı bir tutum olarak değerlendirilemez. "Kim zulme uğradıktan sonra kendini savunursa böyle hareket edenin aleyhine bir yol yoktur (kınanmaz ve cezalandırılmaz). O yol ancak, yer yüzünde haksız olarak aşırı gidenlerin ve insanlara zulmedenlerin aleyhinedir. Her kim de sabredip suç bağışlarsa bu, azmedilmeğe değer işlerdendir. (eş-Şûrâ, 41-43) (Ehl-i kitaptan bir gurup şöyle dedi: "Müminlere indirilmiş olana sabahleyin (görünüşte) inanıp akşamleyin inkâr edin. Belki onlar (böylece dinlerinden) dönerler. Sizin dininize uyanlardan başka hiçbir kimseye inanmayın.) (Ali İmran: 72). Öncelikle şunun bilinmesi lazım gelir ki; mürteddin öldürülmesi, İslam’ı terk etmesi ve o fikri benimsemesinden ötürü değildir. Çünkü İslam, gayr-i müslimlerin dini özgürlüklerini himayesi altına almış. Bilakis, öldürülme nedeni, işlediği büyük hıyanet ve İslam’a karşı kurduğu tuzaktır İslam’ın diğer dinlerin de garantörlüğünü yaptığı ve kimseyi İslam’ı tercihe zorlamadığının en bariz delillerinden biri de, Maide: 5-6’da beyan edildiği üzere Müslüman erkeklerin Ehl-i Kitaptan bayanlarla evlenmelerine müsaade etmesidir. Böyle bir evlilikte, bayan kendi dininde kalır, ibadetlerini rahatlıkla ifa eder. Ayrıca, evlilikte Müslüman bir eş ne tür bir hukuka sahipse kendisine de aynı hukuk tanınır. Kısaca... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.