Φ Senyour Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 24 Temmuz , 2008 Modernleşmenin en belirgin niteliklerinden biri muhakkak ki sekülerleşme. Ancak bu bizdeki laiklerin sandığı gibi dindarlıktan uzaklaşmayı değil, zihnin berraklaşmasını, nesnel bakabilme yetisini elde etmesini ima ediyor. Din bu berraklığı engellediği zaman sekülerlik açısından bir sorun yaratabilir, ama benzer bir kafa karışıklığını gayet ‘laik’ olarak da yaşamak mümkün. Türkiye’deki modernliğin de en ironik ve mizahi tarafı laiklerin sekülerleşememesi, yani gerçekliğe açık yüreklilikle bakabilecek bir zihinsel formasyon geliştirememeleri oldu. Ne var ki yeni bir nesille birlikte bu kabuk kırılmış ve açılan çatlak gerçek bir aydınlanmayı ima etmeye başlamış gözüküyor. Bu durumun en belirgin niteliği geçmişte normal ve makul gözüken birçok söz ve davranışın bugün düpedüz gülünç olduğunun ortaya çıkması... Bir süreden beri devlet adamı ciddiyeti içinde laf etmeye çalışanların düştüğü hüzünlü hal bunun örneklerinden biri. Ergenekon da haliyle bu acıklı konumun parçası... Şimdiye kadar sırf askerleri kullanan ve kendi içlerinde geliştirmiş oldukları dili anlamlı, gerçekçi ve doğru sanan bazı insanların şimdi sivilleri de içlerine almak zorunda olduklarını düşünün. Darbe yapmak üzere yola çıkan, ama ‘Ergenekon Analiz, Yeni Yapılanma ve Geliştirme Projesi’ adlı belgede söylendiği üzere “entelektüel birikimli, yaratıcı, güvenilir insan kaynaklarından” yararlanmanın şart olduğunu da idrak etmiş bir örgüt bu... Dolayısıyla beklenen şey de örgütün entelektüel dünya ile ilişkiye geçmesi ve onları kendi saflarında kullanması. Üstelik bu iş pek de zor gözükmüyor! Belgede söylendiğine bakılırsa “Entelektüel insan yapısı derinlerde kök salmış akıldışı, duygusal ve yaratıcı bir çekirdeğe sahiptir... Entelektüeller bu nedenle her an patlayacak bir yanardağ gibi görünseler de içten içe yanarak küle dönüşen yumuşak bir pamuk gibidirler.” Bu cümleler herhalde bütün müstakbel darbecilerimizi rahatlatacaktır... Çünkü entelektüelin epeyce irrasyonel, aklı havada, tutarsız, ancak şekil verilebilir bir nesne olduğu anlaşılmakta. Ne var ki hemen sonrasında şunları okuyoruz: “Bağımsız ve liberal eğilimli olan bu ‘düşsel yaratıcı’ kişilikler, çok boyutlu düşünebilme yeteneklerinden ötürü enformasyon bulmacasının en küçük bir mozaik parçacığından rahatlıkla tablonun bütününü okuyabilirler.” Nitekim bu nedenle entelektüellerin istihbarat örgütleri için en tehlikeli grup oldukları söylenmekte. Garip ama gerçek... O pamuk gibi tutarsız ve hayalci entelektüeller, aslında darbecilerden çok daha zeki, akıllı ve zihinsel melekeler açısından üst düzeydeler. Bu durumda darbe için gereken entelektüeli nereden bulacaksınız? Hem entelektüel gerekiyor, hem de o entelektüelin istihbaratı kavrayan biri olmaması isteniyor. Yanıt kendisini ortaya koyan cinsten: Entelektüel dünyanın en ***** kesimini kullanmanız gerekiyor. Nitekim anlaşılan Ergenekoncular da bu ölçütün farkındalarmış... Entelektüel açığınızı böylece tamamladıktan sonra artık eylemleri biçimlendirmeye başlayabilirsiniz. Belge’ye bakılırsa bu iş önümüzdeki 100, hatta 200 yıl içinde istihbarat örgütleri tarafından yapılacakmış. Bu örgütlerin temel işlevi ise “ülke çıkarları ve mevcut rejim ilkelerine aykırı ideolojilere sahip siyasileri engellemek” imiş. Söz konusu Belge’den öğrendiğimize göre bu işlevi yerine getirmenin bir yolu suikast, yani siyasilerin öldürülmesi... Bu biraz kaba bir tedbir gibi gözükebilir ama Ergenekoncuların mantığına bakılırsa bu yöntemin kullanılması kaçınılmaz. Çünkü maalesef ikinci yöntem olan ‘dezenformasyon’ Türkiye’de çalışmıyor. Meğerse “Türk insanı kültürel anlamda dünya görüşü gelişmediği, okumadığı, matbaa makinesi 900 yıl geçtikten sonra taşınabildiği için, kolayca yanıltılabilmekte ve her an kandırılmaya açık beklemekte” imiş. Bu nedenle de dezenformasyona açık değilmiş... Size ne denli ciddi veya mizahi gelir bilemiyorum ama, Türkiye’deki insanların ***** olması nedeniyle darbe yapmanın zorlaşması insanın yüreğine su serpiyor. Öte yandan “kolayca yanıltılmaya ve kandırılmaya açık” olan bu ***** kitlenin niçin darbeciler tarafından yanıltılıp kandırılamadığı sorusu var. Yoksa bunun nedeni Türkiye halkının da bir miktar entelektüel hale gelmesi mi? Yani artık düşünebilen, analiz yapabilen, bir mozaik parçasından hareketle bütünü gören bir halk mı oluşmaya başladı? Kısacası acaba mesele bizlerin darbecilerden daha akıllı olması ve darbe yapmak için gereken sayıda ***** insan bulmanın giderek zorlaşması mı? Etyen Mahçupyan Alıntı
Φ hırçın karadenizli! Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2008 Evet mesele değişen,gelişen,sorgulayan yeni bir nesil.Bazıları rahatsız olsa da. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2008 Akşam eve geldiğimde kuzenim bilgisayarın başında oturmuş,vay vay havalarında.Ne oldu demeye kalmadan;iddianame kabul edilmiş,onu okuyorumda.Yorgundum,bıraktım iddianameyi bir sonraki zamana. Şimdi baktım o iddianameye.Tamamını okuyamadım,çoğunu okuyamadım.Oldukça uzun.Hikaye havasından çıkayım artık.İddianamede yer alanlar gülelim mi,ağlayalım mı cinsinden bir intiba uyandırdı bende.En iyisi gülmek dedim,daldım bu sayfaya. PKK dan tutun,jiteme kadar uzanan ilişkiler ağı,suikast planları,danıştay saldırısı...ne arasan var demeyeceğim!Çünkü bence eksik olan çok şey var! İçimden bir his hala suçlular dışarda diyor,adalet yine eksik kalacak diyor.Var mıydı ki eksik olsun Uğur Mumcu suikastı hala neden aydınlatılmadı,Susurluğun ne olduğu hala neden meçhul?Musa anter cinayeti...Peki Şemdinli,neden halkın devlete teslim ettiği suçlular dışarda,Peki Şemdinli savcısı Sarıkaya!faili meçhuller,cinayetler olduğu gibi karanlık kalmaya devam.Hadi gelin elektrikleri sonuna kadar kapatalım.Biizim tek tepkimiz bu! Alıntı
Φ hırçın karadenizli! Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2008 Uğur Mumcu suikastı hala neden aydınlatılmadı,Susurluğun ne olduğu hala neden meçhul?Musa anter cinayeti...Peki Şemdinli,neden halkın devlete teslim ettiği suçlular dışarda,Peki Şemdinli savcısı Sarıkaya!faili meçhuller,cinayetler olduğu gibi karanlık kalmaya devam.Hadi gelin elektrikleri sonuna kadar kapatalım.Biizim tek tepkimiz bu! bende soruyorum.ergenekon yok be palavra diyenler teoride haklı çıkacak.Çünkü olaylar tekrar örtbas edilecek. Alıntı
Φ YARASA Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2008 bende soruyorum.ergenekon yok be palavra diyenler teoride haklı çıkacak.Çünkü olaylar tekrar örtbas edilecek. Karadenizlu uşağum, kendine celesun, bu olay zaten örtbasun ta kendisidur Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2008 Örtbas edilen bir olay ve örtbas edilen diğer olaylar.Ergenekon bana kendi içinde hesaplarına boğulanların çırpınışlarını hatırlatıyor,öncesi ise tüm yaşananları yok sayan ergenekona hayır diyen vicdanlılarımızı hatırlatıyor. Alıntı
Φ hırçın karadenizli! Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Karadenizlu uşağum, kendine celesun, bu olay zaten örtbasun ta kendisidur neyi örtbas ediyorlar? Alıntı
Φ YARASA Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Ben sizinle bu davayı, Ergenekon uydurmacasının asıl yüzü ortaya çıktığında konuşacağım. Gerçi iç yüzü gün gibi ortada; ama görmek isteyene. Bakalım kaç kişinin yüzü kızaracak bu yalanlardan. Bakalım kaç kişi "aaaa aldatmacaymış" diyecek... uzun sürmez. Ama umarım ki o gün burada yine konuşuyor olursunuz Nasıl güleceğim nasıl! Gerçi şimdiden gülüyorum ya şu karalama kampanyasına . Ortada bir tane delil yok yahu Herşey gizli tanıkların söyledikleri üzerine kurulmuş... Yakındır yakııınnn. Göremiyor diye suçladığımız insanlar var ya; onlar bile görecek olayın iç yüzünü... Bu asılsız davadan hiç bir şey çıkmayacak. Gün gibi ortada yahu Alıntı
Φ YARASA Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 neyi örtbas ediyorlar? En başta zihniyetleri Alıntı
Φ hırçın karadenizli! Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 En başta zihniyetleri Hangi zihniyet(ler)i? Alıntı
Φ YARASA Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Hangi zihniyet(ler)i? Anladın sen onu Alıntı
Φ hırçın karadenizli! Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Anladın sen onu Anlamadım ben onu hadi ama uşagum,askeriz şimdi yakalanmayalım duymak istiyorum. Alıntı
Φ YARASA Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Anlamadım ben onu hadi ama uşagum,askeriz şimdi yakalanmayalım duymak istiyorum. Ya uşağum açık ve net değilmidur ki ha pu ülkede insanlari kandurmak adina medyayu da kullanarak zihniyetler bulanurulup örtbas edilur? Kendilerunu aklamak aduna? Millet de ha puna inanmaz mu? Öleyrum gülmekten daaa Gecende biri yazmuş işte neymuş ercenekon katilleru diye Yahu neredeyse PKK yı beli habu hayal oluşum üzerune yıkacaklar yahu Alıntı
Φ hırçın karadenizli! Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Ya uşağum açık ve net değilmidur ki ha pu ülkede insanlari kandurmak adina medyayu da kullanarak zihniyetler bulanurulup örtbas edilur? Kendilerunu aklamak aduna? Millet de ha puna inanmaz mu? Öleyrum gülmekten daaa Gecende biri yazmuş işte neymuş ercenekon katilleru diye Yahu neredeyse PKK yı beli habu hayal oluşum üzerune yıkacaklar yahu Yarasa,Karadenizli kardeşim.Seni sevdim.Memleket kokuyorsun. Evet medya,örtbas edilenler.AKP çok mu iyi hayır.Ayrıca Mavi ol...demişti ya Ergenekonda asıl suçlular hala dışarda.Medya bugün bu iktidar,yarın başkadır.Ama Ergenekon'u da iktidarla kıyaslamayın.Ben derim ki AKP giderken öncesinde göz yumduğu kirlilikleri de beraberinde götürüyor. Alıntı
Φ YARASA Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2008 Yarasa,Karadenizli kardeşim.Seni sevdim.Memleket kokuyorsun. Evet medya,örtbas edilenler.AKP çok mu iyi hayır.Ayrıca Mavi ol...demişti ya Ergenekonda asıl suçlular hala dışarda.Medya bugün bu iktidar,yarın başkadır.Ama Ergenekon'u da iktidarla kıyaslamayın.Ben derim ki AKP giderken öncesinde göz yumduğu kirlilikleri de beraberinde götürüyor. Umarum öyledir karadenizli... Umarım öyle... Yoksa, daha suçu belli bile değilken cezaevinde ölen insanın, suçsuz yere aylardır orada kalanların, hastalananların hesabını kim verecek çok merak ediyorum. Umarım yanlış düşünüyoruz da bir taraftan biyerlerimiz yırtılıncaya kadar gülmek bir taraftan da ağlamak zorunda kalmayız bir kaç ay içinde... Yargıdan önce davranıp yargılayan bizler bunun altında ezilmeyelim sonra??? Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 29 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 29 Temmuz , 2008 Umarum öyledir karadenizli... Umarım öyle... Yoksa, daha suçu belli bile değilken cezaevinde ölen insanın, suçsuz yere aylardır orada kalanların, hastalananların hesabını kim verecek çok merak ediyorum. Umarım yanlış düşünüyoruz da bir taraftan biyerlerimiz yırtılıncaya kadar gülmek bir taraftan da ağlamak zorunda kalmayız bir kaç ay içinde... Yargıdan önce davranıp yargılayan bizler bunun altında ezilmeyelim sonra??? Ezilmemek için bekleyelim demek isterdim,ama kime ait olursa olsun bu gerçekler yine eksik kalacak,yine örtbas edilecek gibi geliyor bana.Biz daha yüzleşmeyi öğrenemedik,galiba bunun için daha erken de.Bir tarih ki **************(kimseye zahmet olmasın,ben kendim yıldızladım) Alıntı
Φ hırçın karadenizli! Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2008 Umarum öyledir karadenizli... Umarım öyle... Yoksa, daha suçu belli bile değilken cezaevinde ölen insanın, suçsuz yere aylardır orada kalanların, hastalananların hesabını kim verecek çok merak ediyorum. Umarım yanlış düşünüyoruz da bir taraftan biyerlerimiz yırtılıncaya kadar gülmek bir taraftan da ağlamak zorunda kalmayız bir kaç ay içinde... Yargıdan önce davranıp yargılayan bizler bunun altında ezilmeyelim sonra??? Bekleyelim,görelim hep beraber o zaman.Temennimiz yine de adalet. Alıntı
Φ Senyour Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2008 Ergenekon'un temel gerçeği Bir buçuk yıl kadar önce Ümraniye'de bir depo basıldı. İhbar Trabzon'dan gelmişti. Belki de Hrant Dink cinayeti sonrasında kendisiyle yüzleşen, darbeciliği bir erkek çocuk oyunu sanan çevrelerin içinde sıkışmış olan birinin vicdan aklamasıydı bu... Ama emniyet kuvvetleri bu ihbarı ciddiye aldılar. O depoda TSK çıkışlı Makine Kimya Endüstrisi imalatı el bombaları yanında kilolarca patlayıcı madde ve bilumum silah bulundu. Ayrıca tanınmış bazı insanların ve bu arada önemli siyasetçilerin evlerini ve günlük güzergâhlarını gösteren, suikast planlamasına imkân tanıyan çizimler de bulundu. Deponun 'sahibi' ise askeriye kaynaklı biriydi ve yakın temasta olduğu kişiler Susurluk'tan Trabzon'a uzanan bildik bir ağa işaret ediyordu. Dosyayı önünde bulan savcı, olayı ciddiye alarak hakim önüne çıkardı. Hakim de olayın ciddi olduğunu düşünüyordu herhalde ki, söz konusu insan ağının kilit noktalarındaki şahıslar hakkında dinleme izni verdi. Eğer bu dinlemeler olmasaydı muhtemelen Ergenekon iddianamesi de olmayacaktı... Çünkü aradan geçen bir buçuk yıl içinde Türkiye'deki neredeyse bütün terör olaylarının perde arkasını aydınlatan konuşmalar tespit edildi. İddianamenin bunca zaman almasının nedeni belki de buydu... Her geçen gün metne girmesi gereken yeni bilgilere ulaşılmaktaydı ve eğer yargı mekanizmasının mantıklı bir süreye dayanma gereği olmasaydı, muhtemelen savcının öğrenme merakı bizi her gün genişleyen ama bir türlü nihayete varamayan bir iddianame ile karşı karşıya bırakacaktı. AKP üzerinden Batı'yı dövme Dinleme işleminin en çarpıcı sonucu Danıştay cinayeti ile ilişkiliydi. Katil bu eylemi başörtüsünü yasaklayan yargı mensuplarına karşı yaptığını söylemekle kalmamış, bir gün şeriatın muzaffer olacağını da her fırsatta haykırmıştı. Nitekim yargı da bu yönde karar vermiş, medyanın birçok kuruluşunun içini rahatlatmıştı... Ne var ki artık savcı bu katilin kimlerle işbirliği yaptığını somut olarak bilmekteydi. Dahası söz konusu cinayetle Ümraniye arasında örgütsel bir bağ olduğunu, daha önce Cumhuriyet Gazetesi'ne atılmış olan bombanın ise doğrudan Ümraniye deposundan geldiğini öğrenmiş durumdaydı. Anlaşılan Ergenekon çetesinin bir 'merkezî' diğeri 'taşra' diye adlandırabileceğimiz iki eylem biçimi vardı. Merkezde terör ağının çekirdeğine yakın insanların güvenlik ihtiyacı fazla, maliyeti yüksek ama vurucu darbe niteliği üst düzeyde olan eylemleri planladıklarını öngörmek mümkündü. Ümraniye deposu bu işler için hazır beklemekteydi. Bir de taşrada sıradan, basit ve meselenin esası açısından ***** kimselerin kullanıldığı, güvenlik gereği alt düzeyde ve maliyeti düşük 'işler' yapılmaktaydı. Bu bağlamda bazı gayrimüslimlerin öldürülmesi ve doğranması öngörülmüş olmalıydı... Çünkü bu tür eylemler Hıristiyan dünyasının tepkisini çekeceği için, içeride de Batı karşıtı bir milliyetçiliğin yükseltilmesine yarayabilirdi. Diğer taraftan Batı bu ülkeye AB üzerinden gelmekte ve hükümette olan AKP de buna fazlasıyla teşne gözükmekteydi. Oysa AKP'nin şeriatçılıkla suçlanmasını sağlayacak bazı adımlar atıldığı takdirde, Batı'ya kalıcı bir darbe indirmek mümkündü. AKP hükümetinin düştüğü, daha iyisi bu partinin kapatıldığı; AB sürecinin kesintiye uğradığı, daha iyisi bizzat AB tarafından durdurulduğu bir ortamda 'bağımsız' Türkiye'nin gerçekleşeceği hayali etrafında bir ağ oluşturulmuştu. Darbenin fiziksel olarak gerçekleşmesi ikincildi, çünkü zaten darbenin gerçekleştirmek isteyeceği duruma kendiliğinden erişilebilecekti. Ancak bu sonucu elde etmek için toplumun, medyanın ve laik elitin desteğini almak gerekiyordu. Her şeyin 'hukuk' çerçevesi içinde yapıldığı, toplumsal desteği arkasına almış bir diktatörlüğün keyfi neyle mukayese edilebilir? Toplumun apolitikleştiği, siyasi aktörlerin buharlaştığı bir ortamda devletin sahipsiz kalmayacağı ise açıktı... Ergenekon çetesinin üyeleri herhalde hangi pozisyona geleceklerini tam olarak bilemiyorlardı ama nüfuzlarının çok artacağından emindiler. Belki de giderek genişleyen ve önemli adları içeren bu ağın parçası olmanın verdiği psikolojik güvenle böylesine inanılmayacak bir zeka seviyesi ortaya koydular. Buradaki 'inanılmayacak' sözcüğü bu zeka seviyesinin inanılmaz düşüklüğü ile ilgili. Çünkü Danıştay saldırısını gerçekleştiren ve suçu 'İslamcılara' atmaya niyetlenen birinin Ergenekon içindeki bir amiri ile tam 35 kez telefonla görüşmesi ve bu görüşmelerin dinlenmeye yakalanması başka türlü açıklanamaz. Mesele bu olayda cinayeti işleyen kişinin değil, telefonla konuştuğu şahsın düzeyidir. Amirin bu denli müdanaasız davranabildiği bir terör işleminde, alt kademenin yapabileceği hataların neredeyse mizahi nitelikte olacağını hayal etmek hiç de zor değil... Bu durumun ima ettiği ilk gerçek, Türkiye'de 'işlerin' hep bu düzeyde yapıldığı ve hemen her zaman yapanın yanında kâr kaldığıdır. Geçmişte Susurluk'tan Şemdinli'ye, Ulucanlar'dan Gazi olaylarına bir dizi büyük pislik süreci ya Jandarma ve Emniyet'in 'ilgili' makamları ya da askerî veya sivil yargının 'sorumlu' mahkemeleri tarafından aklanmış, üstü kapatılmış ve medyanın gizli koruması altında unutulmaya terk edilmişti. Dolayısıyla Ergenekon çetesinin üyelerinde de muhtemelen gerçeküstü bir özgüven bulunmaktaydı. Haklarında herhangi bir adli takibat yapılamayacağından, yapılsa bile akim kalacağından, prestij ve nüfuzlarından hiçbir kayıp yaşamayacaklarından ve nihayette bu devleti kendilerinin yöneteceğinden son derece emin oldukları anlaşılıyor. Gayrimeşru olanın böylesine sıradanlaşarak bazılarının imtiyazına dönüştüğü bir ülkede, müdanaasızlık da doğal davranış haline gelebiliyor. Müdanaasızlıkla vasatiliğin birleştiği noktada ise düpedüz akılsızlığın hükmü icra ediliyor... Akıl düzeyi düşüklüğüne minnet duymak gerek Ergenekon iddianamesinin ardındaki temel gerçeklik budur... Düşünün ki savcı Zekeriya Öz ve çalışma arkadaşlarının ardında gerçekte hiçbir destekleyici güç yoktu. Toplum zaten laik cemaatin korkutulması ve bilinçli olarak manipüle edilmesi sonucu bölünmüştü. Akıllılıkla akılsızlık arasındaki fark neredeyse laiklikle dindarlık arasındaki farklılıkla örtüşmekteydi. Kendilerinin 'solcu' olduğunu sanan bazı marjinal kesimlerin AKP'ye yaramasın diye 'nötr' kaldıkları bir ahmaklık sürecinin içindeydik. 'Bir kısım' medya ise bilinçli ve kötü niyetli bir karalamanın parçası olmuştu. Savcıyı ve iddianameyi her fırsatta küçümsemeye, aşağılamaya çalışan; her şeyin 'palavra' olduğunu ima eden ahlaksızca yayınlardan çekinilmedi. Anamuhalefet partisinin lideri ise kendisini Ergenekon'un avukatı ilan etmiş, böylece iddianameyi gayrimeşru kılmaya çalışmıştı. Bütün bu tablo karşısında savcının arkasında hükümetin durduğunu sanıyorsanız daha da aldanırsınız... Bundan 5 yıl önce MİT tarafından hükümete verilmiş olan Ergenekon'la ilgili raporu bile AKP yönetimi savcıdan esirgedi. Zekeriya Öz söz konusu raporun varlığını MİT'ten öğrendikten sonra ve henüz birkaç hafta önce belgeyi Başbakanlık'tan istedi ve aldı... Böylece Türkiye'deki komplo meraklılarının sormaktan çok hoşlandıkları o soruya geliyoruz: Acaba bu 'kendi halindeki', kimseden destek almayan savcı, söz konusu cesareti ve iradeyi nereden buldu? Türkiye gibi sicili olan bir ülkede, Ergenekon çetesinin üzerine gitmek öyle kolay mı? Gerçekten de değil... Ama bu kez savcı belki de hiç hesapta olmayan bir 'uygunluk hali' ile karşılaştı. Önünde her şeyin apaçık olduğu, delillerin dolup taştığı sayfalarca bilgi vardı. Çünkü Ergenekon çetesi mensuplarının gerçeküstü özgüvenleri ve düşük düzeydeki zihinsel melekeleri savcıya istemediği kadar kanıt üretmişti. Eğer Ümraniye baskını sonrasında bu çetenin ileri gelenlerinde bir miktar akıl ve öngörü olabilseydi, belki de savcı tereddütte kalacak, daha yuvarlak ifadeler kullanacak ve nihayette yargılama hiçbir yere varmayacaktı. Ama bulgular tatmin edici olduğu ölçüde, savcı ve arkadaşlarının da özgüveni arttı. Gayrimeşru olanın temelsiz özgüveni, meşru olanın elinde bir hukuki imkana dönüştü... Öte yandan bu iddianamenin oluşma sürecine katkıda bulunan ikinci bir faktöre de değinmeden geçmemek lazım. 'Bir kısım' medyanın ve Baykal'ın azımsama, çarptırma ve kafa karıştırmaya yönelik hamleleri bu olayı toplumsal tartışmanın göbeğine çekti. Belki de ilk kez kamu önünde 'halka açık' bir yargı sürecini olanaklı kıldı. Bugün bazılarının 'artık konuşmayın, yargıya müdahale oluyor' demesi kendilerini gülünç duruma düşürmekle özdeş... Eğer bu kesim de daha akıllı olabilseydi belki savcının etrafındaki psikolojik destek de daha az olacak ve süreç kapalı kapılar ardına itilebilecekti. Sonuçta Türkiye yüzyıllık bir yozlaşma geleneğinin son kurumsal yapısını çökertmenin eşiğinde ise, bunu her şeyden önce bu yapıyı sürdürmek isteyenlerin akıl düzeyinin düşüklüğüne borçlu olduğumuzu unutmayalım ve yüzleşmemizi daha geniş bir zeminde arayalım. Ne de olsa tarih, toplumların önüne her zaman bu düzeyde darbeciler ve böylesine kıt zekalı destekleyiciler çıkarmaz... ETYEN MAHÇUPYAN Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2008 Etyen Mahcupyan denilen adam ne kadarda kesin konusmaktadir belliki Hran'in acisi midesine oturmus ve kin kusmaktadir.Ama ayni Etyen Mahcupyan en büyük tarafgirligini daha birkac gün önce ifadelerinin alinmasi engellenen Celalettin Cerrah ile 6 polis hakkinda tek bir kelime sarfetmeyerek göstermistir.Halbuki bu kadar entel bir yazardan "NEDEN CELALETTIN CERRAH VE 6POLISIN IFADE VERMELERI ENGELLENDI"diye bir cikis beklerdim demekki onu yönetenler onunda kulagini cekmislerdi. Bilindigi gibi Celalettin Cerrah ve 6 polis memuru hakkinda Hrant Dnk cinayeti ile ilgili ihmal suclamasi vardi.Bu malum eller tarafindan engellendi,hangi eller tarafindan dersiniz,bence Ergenekon senaryosunu hazirlayan ellwer tarafindan. saygilarla Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2008 Ergenekon'un temel gerçeği Bir buçuk yıl kadar önce Ümraniye'de bir depo basıldı. İhbar Trabzon'dan gelmişti. Belki de Hrant Dink cinayeti sonrasında kendisiyle yüzleşen, darbeciliği bir erkek çocuk oyunu sanan çevrelerin içinde sıkışmış olan birinin vicdan aklamasıydı bu... . . ETYEN MAHÇUPYAN Yav Senyour sen ne yaptın kalkıp Etyen Mahçupyan'ın yazısını buraya taşıdın belliki Hran'in acisi midesine oturmus diyor Sayın Politika!Celalettin Cerah mı?Adını bile duymak istemiyrum. Alıntı
Φ GeWeRi Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2008 Ergenekon Bir Ülkenin *** Yüzü çok ünlü bi iş adamısınız ama *** nişe yaramaz bi oğlunuz var. onu ortaya çıkarmak istemiyorsunuz çünkü itibarınızı zedelemek istemiyorsunuz. taki oğlunuz sizin yerine göz dikinceye kada ama oğul bu zaten bu kadar malı onun çocukarınız için kazanmadınızmı? evet! ama oğlunuzun niyeti şireketi satıp koca mirası yok etmektir sizde bunun için oğlunuzu çıkarıp ortaya şöle güzel bi sirkelersiniz tüm millet tamamdır hayırsız evlat sonunda buldu belasını de sevinir fakat sadece oğlunuza göz dağı ve izleyenlerede güven vermektir amacınız sonucta insan kendi oğlunu yok edermi hiç. içeri atar bi süre sonr olay kapanır sessizcene tekrar yanına alır ama huylu huyundan vaz geçermi bilinmez... sanırım bu ülkenin iyi çocuklardan daha çok çekeceği var. ne zamanki biri çıkıp demokrasi için mücadele vermişse idam edilmiştir. ''Bizki öğrendik yürüdüğü yere varır insan'' yürüyorum kardeşliğe doğru ama hedefemi varırım yoksa Denizlerin Mahirlerin yanınamı giderim orası meçhul Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 13 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 13 Ağustos , 2008 Yav Senyour sen ne yaptın kalkıp Etyen Mahçupyan'ın yazısını buraya taşıdın diyor Sayın Politika!Celalettin Cerah mı?Adını bile duymak istemiyrum. Ümranıyedekı bombalar patlatıldı delıller yok edıldı cünkü onlar asla delıl degıldı ve kımler tarafından organıze edıldıgı ortaya cıkar korkusu ıle ımha ettırıldı hemde cocuk kandırıcasına bır nedenle:INFILAK EDERLER DIYE KORKTUK!!!Yalanın bu kadarına kuyruklu derler. Celalettın Cerrah'ın adını bıle duymak ıstemedıgınızı hemen farkettım,valıde duymak ıstemedıgı ıcın ıfade vermelerını engelledı,yoksa sızde mı valıden TARAFsınız. saygılarla Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 13 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 13 Ağustos , 2008 Ergenekon'un temel gerçeği Bir buçuk yıl kadar önce Ümraniye'de bir depo basıldı. İhbar Trabzon'dan gelmişti. Belki de Hrant Dink cinayeti sonrasında kendisiyle yüzleşen, darbeciliği bir erkek çocuk oyunu sanan çevrelerin içinde sıkışmış olan birinin vicdan aklamasıydı bu... . . Savcının etrafında kımler var oldugunu vıcdanı olan herkes görmektedır,Etyen aklısıra önemlı bırseyden bahsetmıs.Savcı yerıne savcı olanlar yargıc yerıne yargıc olanlar kımlerdır acaba.aylardan berı sucsuz ınsanları mahkeme edenler kımlerdır.Vıcdan sustugu zaman hersey tehlıkelı olurmus aynen ERGENEKON senaryosunda TARAF olanların vıcdanlarının sustugu gıbı. saygılarla Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2008 Ümranıyedekı bombalar patlatıldı delıller yok edıldı cünkü onlar asla delıl degıldı ve kımler tarafından organıze edıldıgı ortaya cıkar korkusu ıle ımha ettırıldı hemde cocuk kandırıcasına bır nedenle:INFILAK EDERLER DIYE KORKTUK!!!Yalanın bu kadarına kuyruklu derler. Celalettın Cerrah'ın adını bıle duymak ıstemedıgınızı hemen farkettım,valıde duymak ıstemedıgı ıcın ıfade vermelerını engelledı,yoksa sızde mı valıden TARAFsınız. saygılarla Validen taraf olmak mı?Hayır,güpegündüz öldürülen,ölümü önceden haber verilen herhangi bir vatandaşı nedense koruyamayanlardan medet mi umacağım.Asla! Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.