Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

SİYASET,SİYASET,SİYASET....SİYASETE SUNULAN KURBANLAR VE ACI!


mavi olmayan gökyüzü

Önerilen İletiler

Web Siteme Git

 

 

 

duydum,görmedim gözlerinin rengini;

 

ACI

Seni de vururlar bir gün ey acı

Uçuşup durduğun kanatlarından

Sazın sözün türkülerin tükenir

Ellerin koynunda kalakalırsın

 

Sakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı

Gül açan yüzlerimizde

Göğeriyor rengin senin de

 

Biz seni

Tâ eskiden tanırız hani

Göğüslerimize taş olur inerden

Avuçlarımızda hira dağıydın

 

Al atların tan yerine ayarlanmış yelelerinde

Akdeniz rüzgarlarına karışan sendin

 

Biliyorum

Hiçbir tarıh yazmayacak ve bir

Sır gibi kalacak yakılan kitaplarda

Göbek bağı anasından henüz çözülmemiş

Bebelerimize mitralyözlerin okyanus ötesinden

Ayarlandığını

 

Seni de yakarlar bir gün ey acı

Bir taptuk kul gözlerinden vurursa

Parmakların eğri ağaç tutmaz

Cığlıkların çağlar aşar duymazsın

 

Ve ben biliyorum

Örümceği, mağarayı, güvercini, asâyı

 

Ve ibrahim’in baltasını

Biliyorum

 

Nereden başladı bu kesik dans

Ve bu dansa karşı afyonlanmış hecin yüzlü

insanlar kim?

 

Kim kimin yanında

Kim kimin karşısında

 

Meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim

 

Üsküdür kız lisesinde okuyan genç kız

Cantasında kimin fotoğrafını taşıyor

 

Kadıköy vapurunda sigara tüttüren delikanlılar

neden gülüyorlar ki

 

Seni de vururlar bir gün ey acı

Filistin’de sapan taşlı çocuklar

Dalın, kolun, fidelerin, budanır

Kuru bir kütükle kalakalırsın

 

Öyle bakmayın balkonlarınızdan

Fırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu,

Damarlarımızı yırtıyor

Tuna nehri, onulmaz boşnak sızıları

Pompalıyor yüreğimize

 

Pilevne türküleri ağıtlara dönüşürken,

çeçenya’da yiğitler

Inancın emeğin/ve aşk’ın

kılcal damarlarına ulanıp sustular…

ve ne bağdat’tan

ne şam’dan

ne mekke’den

ne diyarıbekir’den

ne istanbul’dan

ne buhara’dan

Bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi

duymuyor

 

Seni de vururlar bir gün ey acı

Halepçe’de soldurulmuş gül gibi

Bu sevdaya düşsen, sen de yanarsın

Suskun, sıcak, uzun yaz geceleri

 

Ve siz

Ey analar,

Hani siz, gecelerinizi böler, çocuklarınıza ninniler

söylerdiniz

 

Hani siz, fatihler doğururdunuz…

 

Gelin-kızların giysileri kirletildi

çocuklar hep yetim kaldı

 

Elem yecidke yetimen feava’

 

Ve ben biliyorum

ben biliyorum

istanbul’un

bağdat’ın

diyarıbekir’in

mekke’nin

buhara’nın

birbirine nasıl bağlandığını, nasıl çözüldüğünü/sonra

ey insan

ey insanlık

ayağa kalk

 

Kolları ve bacakları budanmış delikanlıları

Boyunları gövdelerinden ayrılmış insanları

Bözleri uyur gibi kapanmış, kan pıhtıları içindeki bu

çocukları

 

Gelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyinve bir gün

bu dünya

Gül bahçesine dönecek

bunu böyle bilin ve

unutmayın…

Filistinde savaşın günlüğünü yazıyor acı,Irakta bir annenin dilinde duyulmayan bir ağıt!

 

Birileri haykırmalı,din ve ideolojilerin insanlar için var olduğunu.

 

Birileri haykırmalı,siyasetin asla insan kanı üzerine kurulamayacağını!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Daha kendisine, yakın çevresine yetemiyorken uzakların karanlıklarını düşünmek insanı iyice kendinden soğutuyor...

 

Neydi ki bizi gerçek yolculuktan alıkoyan o zevk???

 

Koca bir hiç olup gittiğinde yine kendi başımıza kalmayacak mıyız???

 

İşte o zaman bize verilenlerin hesabı sorulacak da biz neler diyeceğiz???

 

Ana, baba, kardeş, eş, akraba, arkadaş, çocuk, vatandaş, dindaş.......

 

Ve biz daha kendimizi toparlayamazken bunların acıları, dağılmışlıkları...

 

:crying:

 

Ama son ana kadar yine bir şeyler yapılabilir yeter ki artık şu yüreğin üzerindeki kirler atılsın ve o yürek açılsın yalnız kendisini var edene, Allah'a...

 

:gul::flowers:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hrant Dink / AGOS 19 Ocak 2007

 

Başlangıcında, "Türklüğü aşağılamak" suçlamasıyla Şişli Cumhuriyet Savcılığı'nca hakkımda başlatılan soruşturmadan tedirginlik duymadım. Bu ilk değildi. (...)

Şu çok açık ki, beni yalnızlaştırmak, zayıf ve savunmasız kılmak için çaba gösterenler, kendilerince muratlarına erdiler. Daha şimdiden, topluma akıttıkları kirli ve yanlış bilginin tesiriyle Hrant Dink'i artık "Türklüğü aşağılayan" biri olarak gören ve sayısı hiç de az olmayan önemli bir kesim oluşturdular. (...)

Benim için asıl tehdit ve asıl dayanılmaz olan, kendi kendime yaşadığım psikolojik işkence. (...)

Bu işkencenin bir yanı merak, bir yanı tedirginlik.

Bir yanı dikkat, bir yanı ürkeklik.

Tıpkı bir güvercin gibiyim...

Onun kadar sağıma soluma, önüme arkama göz takmış durumdayım. Başım onunki kadar hareketli... Ve anında dönecek denli de süratli. Ne diyordu Dışişleri Bakanı Abdullah Gül? Ne diyordu Adalet Bakanı Cemil Çiçek?

"Canım, 301'in bu kadar da abartılacak bir yanı yok. Mahkûm olmuş, hapse girmiş biri var mı?"

Sanki bedel ödemek sadece hapse girmekmiş gibi... İşte size bedel... İşte size bedel...

İnsanı güvercin ürkekliğine hapsetmenin nasıl bir bedel olduğunu bilir misiniz siz ey Bakanlar?.. Bilir misiniz?..

Siz, hiç mi güvercin izlemezsiniz?

Kolay bir süreç değil yaşadıklarım... Ve ailece yaşadıklarımız.

Ciddi ciddi, ülkeyi terk edip uzaklaşmayı düşündüğüm anlar dahi oldu. Özellikle de tehditler yakınlarıma bulaştığında... (...)

Rahat bana batardı!

"Kaynayan cehennemler"i bırakıp, "hazır cennetler"e kaçmak her şeyden önce benim yapıma uygun değildi.

Biz yaşadığı cehennemi cennete çevirmeye talip insanlardandık.

Türkiye'de kalıp yaşamak, hem bizim gerçek arzumuz, hem de Türkiye'de demokrasi mücadelesi veren, bize destek çıkan, binlerce tanıdık tanımadık dostumuza olan saygımızın gereğiydi.

Kalacaktık ve direnecektik.

Bir gün gitmek mecburiyetinde kalırsak ama... Tıpkı 1915'teki gibi çıkacaktık yola... Atalarımız gibi... Nereye gideceğimizi bilmeden... Yürüyerek yürüdükleri yollardan... Duyarak çileyi, yaşayarak ıstırabı...

Öylesi bir serzenişle işte, terk edecektik yurdumuzu. Ve gidecektik yüreğimizin değil, ama ayaklarımızın götürdüğü yere... Her neresiyse.

Dilerim böylesi bir terk edişi hiç ama hiç yaşamak mecburiyetinde kalmayız. Yaşamamak için fazlasıyla umudumuz, fazlasıyla da nedenimiz var zaten.

Şimdi artık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruyorum. Bu dava kaç yıl sürer, bilemem... Hiç olmazsa dava bitene kadar Türkiye'de yaşamaya devam edeceğim.

Mahkemeden lehime bir karar çıkarsa kuşkusuz çok daha sevineceğim ve bu da demektir ki artık ülkemi hiç terk etmek zorunda kalmayacağım.

Muhtemelen 2007 benim açımdan daha da zor bir yıl olacak. Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kim bilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım?

Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım.

Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.

Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.

Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.

 

işte siyasetin verdiği acıdan bir örnek...seversiniz,sevmeyebilirsiniz...düşündüklerine katılabilirsiniz,katılmayabilirsinizde...ne önemi var kast insansa...bir güvercin vuruldu sokak ortasında...siyaset ve kurbanları...siyaset ve Hrant Dink...acıydı bir insanı kaybetmek...acıydı düşünceleriyle hesaba çekmek...acıydı...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Daha kendisine, yakın çevresine yetemiyorken uzakların karanlıklarını düşünmek insanı iyice kendinden soğutuyor...

 

Neydi ki bizi gerçek yolculuktan alıkoyan o zevk???

 

Koca bir hiç olup gittiğinde yine kendi başımıza kalmayacak mıyız???

 

İşte o zaman bize verilenlerin hesabı sorulacak da biz neler diyeceğiz???

 

Ana, baba, kardeş, eş, akraba, arkadaş, çocuk, vatandaş, dindaş.......

 

Ve biz daha kendimizi toparlayamazken bunların acıları, dağılmışlıkları...

 

:crying:

 

Ama son ana kadar yine bir şeyler yapılabilir yeter ki artık şu yüreğin üzerindeki kirler atılsın ve o yürek açılsın yalnız kendisini var edene, Allah'a...

 

:gul::flowers:

 

Daha kendisine ve yakın çevresine yetemiyorken uzakların karanlığını düşünmek ne kadar soğutuyor kendizinden sizi değil mi?

 

Sevgili alio_1 işte tam bu cümlelerini okurken, aslında bir insan olarak kendimden niye bu kadar nefret ettiğimi anladım.

 

Doğru ya,ben kendime ve kendi yakın çevreme bile yetemiyorken,uzakların karanlıklarını anlamaya çalışmıştım.

 

Geçen gün,neredeyse isyana gelen kelimelerle derdimi anlatmaya çalışırken,çok değer verdiğim bir bana şunları nsöylemişti;

 

...istersen çık şurada kendini yak,istersen alanlarda saatlerce haykır...ama inan ki bu ne Filistinde,ne Irakıta,ne de bizim ülkemizde yaşanaları değiştirecek.

 

İnanmak çok güzel...ne olursa olsun...adaletinize inanıyorsanız,inandığınızın adaletine inanıyorsanız ne mutlu size!Bu arada bu şiiri daha lise yıllarındayken dinlemiştim,dün arkadaşım bana bulmuş,yollamıştı.Şu mısraları anlayan,anlatan alio_1 için bir daha ekleyeyim!

 

Pilevne türküleri ağıtlara dönüşürken,

çeçenya’da yiğitler

Inancın emeğin/ve aşk’ın

kılcal damarlarına ulanıp sustular…

ve ne bağdat’tan

ne şam’dan

ne mekke’den

ne diyarıbekir’den

ne istanbul’dan

ne buhara’dan

Bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi

duymuyor

 

ne kadar acı değil mi?

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Web Siteme Git

 

 

 

duydum,görmedim gözlerinin rengini;

.

.

 

Filistinde savaşın günlüğünü yazıyor acı,Irakta bir annenin dilinde duyulmayan bir ağıt!

 

Birileri haykırmalı,din ve ideolojilerin insanlar için var olduğunu.

 

Birileri haykırmalı,siyasetin asla insan kanı üzerine kurulamayacağını!

 

çok güzel bir şiir küçük kız.Dinlerken yüreğim acıdı.Yüreğine,eline sağlık.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Reuters haber ajansının son dakika haberine göre Kuzey Irak'ta petrol yüklü 3 tankerle düzenlenen saldırıda 175 kişinin kişinin öldüğü bildirildi.

 

Irak ordusu, ülkenin kuzeyinde küçük bir dini azınlık olan Yezidilerin yaşadığı kentte düzenlenen intihar saldırılarında en az 175 kişinin öldüğünü, 200'ünün yaralandığını bildirdi.

 

Irak ordusundan yüzbaşı Muhammed El Caad yaptığı açıklamada, 3 intihar eylemcisinin kullandığı petrol yüklü tankerlerle Yezidilerin yaşadığı Musul'un batısındaki Kahtaniye kentinde düzenlenen saldırıda en az 175 kişinin yaralandığını kaydetti.

 

Yüzbaşı, Irak'ta 4 yıldır savaşın hüküm sürdüğü ülkede düzenlenen bu en kötü saldırıda en az 200 kişinin de yaralandığını belirtti.

 

'' Gök maviydi,güneş berrak.Babam yanımdaydı,saçlarımı okşuyordu.Anne benim babamı kim alıp götürdü.Neden gelmeyecek bir daha diyorsun.Anne ben rüyamda babamı gördüm.Saçları mı okşuyordu,gök maviydi,güneş berrak...''

 

bir Iraklı çocuğun adına siyaset dedikleri kan gölünde özlediği babası...duyuyor musun küçük yavrunu oralarda?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hindistan'da ölü sayısı artıyor

 

Hindistan'ın batısındaki Ahmedabad'da dün meydana gelen bombalı saldırılarda ölenlerin sayısı 45'e çıkarken, saldırılarla ilgili olarak yaklaşık 30 kişi gözaltına alındı.

 

Patlamaların iki dalga halinde geldiği söyleniyor

 

Eyalet yönetimi sözcüsü Jaynarayan Vyas, 6 yıl önce Hindular ile Müslümanlar arasında şiddetli çatışmalara sahne olan Ahmedabad'da, dün gece meydana gelen 16 bombalı saldırıda 45 kişinin öldüğünü, 161 kişinin yaralandığını söyledi.

 

Polis yetkilisi O.P. Mathur da kentte bugün patlamamış bir bomba daha bulunarak etkisiz hale getirildiğini açıkladı.

 

Mathur, ayrıca bombalı saldırılarla ilgili olarak sürdürülen soruşturma çerçevesinde yaklaşık 30 kişiyi gözaltına aldıklarını kaydetti.

 

Ahmedabad'da dünkü saldırıların ardından Hindistan'ın birçok şehrinde, alışveriş merkezleri ile hastaneler, havaalanları ve garlarda alarma geçilerek, güvenlik önlemleri artırıldı.

 

Dünkü bombalı saldırıları ise Hintli Mücahitler adlı grup üstlenmişti.

 

Söz konusu grup, mayıs ayında Caypur'da 61 kişinin öldüğü bir dizi bombalı saldırıyla adını duyurmuştu.

 

Cuma günü de Bangalore kentinde bir dizi bomba patlamıştı.

 

Bangalor'da 8 bomba patlamış, olaylarda 1 kişi hayatını kaybetmiş, 6 kişi yaralanmıştı.

 

Bu arada, Bangalor polisinden bir yetkili, patlamaların arkasında kimlerin olduğunun ortaya çıkarılabilmesi için özel birimler kurulduğunu söyledi.

 

İki olay arasında bağlantı olup olmadığı bilinmiyor.

 

2002 yılında Ahmedabad'da, Hindular ile Müslümanlar arasında şiddetli çatışmalar olmuş ve çoğu Müslüman 1000'den fazla kişi hayatını kaybetmişti.

 

Oyunlara kurban sunulanlar.Devam ediyor çark dönmeye.Az önce haber başlıklarına şöyle bir göz attım.Irak kan gölü,Filisttin bu sefer Hamasa kurban.İşte Mavi,seni de vururlar ey acı demek bunun için.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Oyunlara kurban sunulanlar.Devam ediyor çark dönmeye.Az önce haber başlıklarına şöyle bir göz attım.Irak kan gölü,Filisttin bu sefer Hamasa kurban.İşte Mavi,seni de vururlar ey acı demek bunun için.

 

Vurulacak olan ütopyalarda ama asla vuralamaycak olan gerçek yaşamda.Yine de umutla!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Somali'de Savaş Mersin'de Mültecilik,

 

Değişmeyen Yoksulluk, Mersin'de beş odalı bir otelde kalan 62 mülteciden Jamal: “Somali’den savaş, politik sorunlar ve yoksulluk yüzünden kaçtık. Bize iyi bir yaşam sunacaklarını söylediler. Hiçbir şey vermediler."Güneyde imece gazetesi - Mersin

 

 

Somali’de kabileler arasında yaşanan savaştan kaçan 62 mülteci, otogar yakınındaki otellerde ağır yaşam mücadelesi veriyor.

 

Emniyet Müdürlüğü’nce civardaki bir otele yerleştirilen mülteciler, Mersin’deki yeni hayatlarının üçüncü ayında, küçük odalarda, parasız, gıdasız ve elbisesiz yaşıyor. Bebekler süt, hastalar ilaç, hamile kadınlar bebekleri için yeterli gıda bulamıyor.

 

Muhabire tercümanlık yapan 20 yaşındaki Muhammed Jamal, Türkiye’ye sığınırken kendilerine iyi bir yaşam vaat edildiğini ancak bugünkü yaşantılarının güçlüklerle dolu olduğunu söyledi. Jamal, “Somali’den savaş, politik sorunlar ve yoksulluk yüzünden kaçtık. Bize iyi bir yaşam sunacaklarını söylediler. Hiçbir şey vermediler” dedi.

 

Açlık ve soğuk şartları zorlaştırıyor

 

Yaşadıkları barınma sorunu yüzünden yaşlıların ve çocukların sürekli hastalandığını belirten Jamal, “Bize iyi yiyecekler vereceklerini söylemişlerdi. Ancak yapmadılar. Kaldığımız yerler soğuk, sıcak su yok, birçok kişi hasta oldu. 5 odalı ev verdiler. Halı yok, soba yok. 62 insan buraya sığar mı?” dedi.

 

Barınakların soğuk olması nedeniyle güneşli havalarda sokakta oturduklarını belirten Jamal, son beş gündür düzenli yemek yiyemediklerine dikkat çekti. Jamal, “Çevrede yaşayan insanlar olmasa sorunumuz daha büyük olurdu. İnsanlar bize yardım etmek istiyor. Ancak güvenlik nedeniyle bize yaklaşmalarına fazla izin verilmiyor. Yardım yapan bazı kişiler var. Sonuçta aynı inanca sahibiz. Onlara teşekkür ediyoruz” diye konuştu.

 

"Yetkililer bizimle ilgilenmiyor"

 

Sorunlarını her fırsatta yetkili makamlara ilettiklerini ancak karşılık alamadıklarını belirten Jamal, bu amaçla geçtiğimiz hafta yapılan protesto gösterisinin ardından da herhangi bir ilgi görmediklerini ifade etti, “Değişen bir şey olmadı. Yeniden görüşmek de istemiyoruz. Çünkü bir şey yapmıyorlar” dedi.

 

Somalili mültecilerin barınması için belirlenen otel ve Valilik arasındaki sözleşmenin 10 gün önce bittiğini belirten Jamal, otel sahibinin kendilerine kolaylık sağladığını ve sorun çözülene kadar barınmalarına izin verdiğini söyledi. Somalili mültecilerin otel sahibine her fırsatta teşekkür ettiğini belirten Jamal, “Otel sahibi bize yardım ediyor. Bize, ‘istediğiniz kadar kalabilirsiniz’ diyor. Barınabilecek bir yer bulana kadar kalmamıza izin veriyor. Yardımları için mutluyuz” dedi.

 

"Çalışmak istiyoruz"

 

62 Somalilinin çoğunun çalışabilecek güçte ve yetenekte olduğunu belirten Jamal, çalışma izni olmadığı için iş bulamadıklarını söyledi. Jamal, “İş istiyoruz, bize çalışma iznini soruyorlar. Olmayınca da çalıştırmıyorlar. El becerimiz var, makinelerle işler yapabiliriz. Ben bilgisayar kullanabiliyorum. Çalışmak bizim için zor değil. Ancak bizim Mersin’de çalışmamız, bu durumda mümkün değil” diye konuştu.

 

Kaçabildiği için şanslıLulu ise henüz 18 yaşında. Anne ve babasını kaybeden Lulu, Somali’den kaçabildiği için kendini şanslı hissediyor. Mersin’e sığınan Somalili ailelerin çocuklarıyla yakından ilgilenen Lulu, yaşam ortamlarının iyileşmesi için diğer kadınlarla günün her saatinde çalışıyor.

 

Tek istekleri okul ve oyun

Somalili çocuklar, Türkiye’ye ‘yeni bir yaşam’ heyecanıyla sığındı. Ancak onlara göre Mersin’deki hayat ile Somali’deki hayat arasında pek fark yok. Orada savaş yüzünden okula gidemiyorlardı, Mersin’de mülteci oldukları için. Somali’de çatışmalar yüzünden sokakta oyun oynayamıyorlardı, Mersin’de mülteci oldukları için…

 

Abdullah 12 yaşında. ‘Somali’de yaşam çok zor’ diyor. Oyun oynamak, okula gitmek istediğini söylüyor. İsteklerinin mümkün olmadığının farkında. Ancak büyüklerinin ‘çevreyi rahatsız etmeyin’ diye kızdıkları ve oynamalarına pek müsaade etmedikleri futbol topu, Abdullah’ın oyun ihtiyacını az da olsa karşılıyor. Abdullah’ın hedefi ise pilot olmak ve uçmak.

 

"Eğitime ihtiyacım var"

 

11 yaşındaki Muhammed ise 3 ay gibi kısa bir sürede kendini ifade edebilecek kadar Türkçe öğrenmiş. Konuşmamızın büyük bölümünü Okul eğitimi almak istediği bir dönemde Somali’den göçtüğü için üzgün olduğunu belirten Muhammed, eğitime ihtiyacı olduğunu ifade etti. Her çocuk gibi futbolu seven Muhammed, Fenerbahçe’ye ilgi duyduğunu, Roberto Carlos ve Alex’i izlemekten keyif aldığını söyledi.

 

Sığınmada doğanlar

 

Dünyanın her yerinde olduğu gibi Somali’de de savaştan ve yoksulluktan en çok etkilenenler kadınlar olmuş. Türkiye’ye sığınan kadın mülteciler arasında hamile olanlar, çocuğunu henüz dünyaya getirenler var. Doğum yorgunluğunu üzerinden atamayan bu kadın, henüz doğurduğu çocuğunu sığınılmış yaşamın zorluklarından sakınmaya çalışıyor. Ancak yeterli beslenemediği için, bebeğine gerekli besini veremiyor. Dünyaya henüz gözlerini açan bebek sürekli ağlıyor. Muhammed Jamal, çocuğun annesinden besin alamadığı için aç olduğunu söylüyor.

 

Kocası çatışmada öldürüldü, bebeği Mersin’de doğacak

 

Somali’de bir kabile için savaşan kocasını çatışmada yitiren Halime adlı genç kadın, 6 yaşındaki kızını alarak ateş altından Türkiye’ye sığınmış. Halime, karnında taşıdığı bebeğini bu ay dünyaya getirecek. Hem küçük kızı, hem karnındaki bebeği için endişelenen Halime, çocuklarını iyi şartlarda yetiştirmek istediğini söyledi.

 

Halime, “Somali’ye dönmeyi düşünmüyorum. Belki savaş biter ve her şey düzelirse… Çünkü Somali kocamı aldı. Mersin’de yaşamak da çok zor. Dünyada yaşam kötü. Bebeğimi barışın olduğu, açlığın olmadığı bir yerde dünyaya getirmek istiyorum” dedi.

 

"‘Listede adın yok’ dediler ilaç vermediler"

55 yaşındaki Somalili kadın, söyleşinin yapıldığı saatlerde sığınma yerine geldi. Şeker ve tansiyon sorunu yaşayan kadın, ilaç alabilmek için Toros Devlet Hastanesi’ne gitmiş. Ancak hastane görevlileri, ‘listede adın yok’ diyerek kadının talebini geri çevirmiş.

 

Yaşlı kadın geldiğinde soluk soluğaydı. Morali bozuk ve kızgındı. İlaçsız, sağlıksız geçireceği günler onu kara kara düşündürüyordu.

 

Somalili göçmen ailelerin bebekleri, Mersin’deki zor yaşamdan doğrudan etkileniyor. Bebekler günlerdir beslenemiyor. Süte ihtiyaç duyan bu küçük bedenler, suyla yetiniyor. Vitamin ve protein almak ise imkansız. Bebekler yalnızca, büyüklerinin yardımıyla ezilmiş patates ve makarna yiyebiliyorlar. (FAE/EZÖ)

Somali’de kabileler arasında yaşanan savaştan kaçan 62 mülteci, otogar yakınındaki otellerde ağır yaşam mücadelesi veriyor.

 

bunu bir kez daha okuyun!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Savaş, Çeçenler ve mültecilik

 

Çeçenistan’da savaş, 1994-1996 süresince 1. Savaş olarak, 1999 ekiminden başlayan ve bugüne uzanan süreç itibariyle de 2. Savaş olarak adlandırılıyor. Çeçenlerin göç ve mültecilik olgusuna damgasını vuran da 2. Savaş süresidir. 1999 yılındaki bu sıcak çatışmaların ve Rus ordusunun (bizlere ve özellikle de Kürt halkına hiç yabancı gelmeyecek olan) sivil halka yönelik baskı ve sindirme harekatının ardından, “yüzbinler”le ifade edilen Çeçen’in öncelikli olarak yakın ülkelere doğru göçü ve mülteciliği başladı. Türkiye’de ise Çeçen mülteciler, İstanbul’un Anadolu yakasına kurulan üç ayrı kampa yerleştirildi: Beykoz, Ümraniye ve Fenerbahçe. Türkiye’ye 1999’da yani 2. Savaşla birlikte gelmeye başlayan Çeçen mültecilerin sayısı 2002 yılı itibariyle 1500’ü geçti. Devam eden savaş ve Rus ordusunun sivil halka malum yöntemlerle saldırması nedeniyle genellikle hiçbir mülteci Çeçenistan’a dönmek istemiyor. Çeçenistana’a dönen ve dönmek isteyen az sayıdaki unsur ise savaşmak için geri dönüyor. Türkiye’de kalanların ise resmi bir mültecilik statüleri, dolayısıyla da hukuki bir güvenceleri yok. (Zaten avrupasever TC devleti, mültecilik statüsünü yalnızca Avrupa’dan gelenlere tanıyor.) İkamet için izin başvurusunda bulunan 1000’den fazla Çeçen var ama sadece 40’ı izin alabilmiş. Ama fiili olarak hepsi birer mülteci. Yaşlılar, kadınlar ve çocuklar çoğunluğu oluşturuyor çünkü, eli silah tutanların çoğu mültecilik çilesi çekmek yerine Rusya’ya karşı savaşmayı yeğliyor. Çeçen mülteciler karşısında Türkiye’nin takındığı ketum tutumun nedeni ise “Türk-Rus dostluk ilişkileri”nin yani ticari anlaşmaların ve çıkar ilişkilerinin zedelenmemesi…(alıntı)

 

Siyasi hesaplara kurban olarak sunulan insanlar ve buna seyirci kalan insancıklar!Mülteci olduğunuzu düşünün ve susun!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...
  • 1 ay sonra...
Neler yaşamış kim bilir...

 

O sokak da o ev de o çocuk da neler yaşamış kim bilir...

yaşananları bir çocuğun gözlerinde okumaya başlayalım sevgili arkadaşım;her daim utanılası yüzler ve sonuna kadar batmış bir insanlık...ve acemi şaşkınlıklara uzanan masum umutlar!

 

aclik02.jpg

 

rengi kana bulanmış tenler;işte asıl umut bu!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.