Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 1 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 1 Haziran , 2008 dünyada şu an emperyalist devletlerin işgali altında olan ülkelerin yerli bakanları bile kendi ülkelerini dünyaya şikayet etmezler. açıktan kırılan ülkelerin dışişleri bakanları bile ülkelerini dünyaya şikayet etmezler. Bu ilk defa mı oluyor bu iktidarda ? Hayır. AİHM'in Leyla Şahin davasında Türkiye'yi tazminata mahkum etmemesine Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dışişleri bakanlığı koltuğunda oturan Abdullah Gül nasıl tepki göstermişti. Şimdi bunu tabi akıl mantık almaz. Bir dışişleri bakanı kendi ülkesinin uluslararası bir mahkemede ceza almamış olmasına tepki göstermişti. Aynı iktidarın şimdiki dışişleri bakanı ülkesini AB'li devletlere şikayet ediyor. Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 1 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 1 Haziran , 2008 Bunlari birakin bir devleti bir Aileyi yönetecek birikimleri bile yok? cocukluk dönemlerinde seytanla korkutulmus büyüyünce hurafelerle dolu masal dinlemis... okula baslayinca yani okudugunu zannettigi ,,imam hatiplerde bilime, laiklige,kendi Devletine düsman olmus,, asirlardir en büyük asklari olan ABD bile bunlari tepesi atip biktim sizin takiyenizden deyip delige süpürmeye kalkinca,, AKP Vezirlerinden Cüneyt Zapsu nun Delige süpürmeyin, padisah kirintilarini kullanın onlari demesi hatda yalvarmasi? cünkü bunlarda terbiye sinirida yoktur oturup kalkmasinida bilmezler bunlar devletler arasi nezaket kurallarindan hic anlamazlar.. bunlar daha önce bu tavada domuz pistimi diyecek kadar cirkinlesebilirler. bunlar kim Devlet yönetmek kim? Alıntı
Φ LostsouL Gönderi tarihi: 1 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 1 Haziran , 2008 şikayet ettikleri ülkenin yönetimi kimin elinde? Kimi şikayet ettiler? Bizim atalarımızın bir sözü vardır. kol kırılır yen içinde kalır... Bizim atalarımızın sözü bu.. bu adamların atası varmı varsa kimlerdir bunlara hicmi nasihat bırakmamıslardır.... nasıl ki bir insanın namusu serefi haysiyeti oluyorsa ukelerinde aynı sekilde namusui şerefi haysiyeti vardır. Birileri bu adamlara karsı ulkemizin namusunu serefini haysiyetini korumayacak mı? Bu kadarmı aç acıkta sersefil kaldınız ki şimdi sizin şerefinizle oynuyorlar, bütün dunyaya ***** ediyorlar, adeta dalga geciyorlar kimse sesini cıkarmıyor tek bir tepki vermiyor... ama dogru sakın ses cıkarmayın açlıktan ölürsünüz bir gecede batarsınız butun varlıklarınızı kaybedersiniz.. sakın tepki vermeyin verenleride hemen susturun... Zaten tepki verenleri ergenekoncu diye hemen iceri alıyorlar almadıklarınında bütün özel hayatlarını didik didik edip ***** etmek icin her yolu buluyorlar... Durmak Yok Yola Devam....!!!!! Alıntı
Φ godzilla Gönderi tarihi: 2 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 2 Haziran , 2008 HARİÇten gazel okuyor desem yanlış olur diyimiiii Ama çook eskilere bakarsak gericilerin, dincilerin işbirliği yaptığı kişiler hep ülke HARİCindendir Neyseki Müslümanları kurtaracaklar Hristiyanlardır desem yine yanlış olur diyimi Hariçten bir ses.... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 2 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 2 Haziran , 2008 şikayet ettikleri ülkenin yönetimi kimin elinde?Kimi şikayet ettiler? Bizim atalarımızın bir sözü vardır. kol kırılır yen içinde kalır... Bizim atalarımızın sözü bu.. bu adamların atası varmı varsa kimlerdir bunlara hicmi nasihat bırakmamıslardır.... nasıl ki bir insanın namusu serefi haysiyeti oluyorsa ukelerinde aynı sekilde namusui şerefi haysiyeti vardır. Birileri bu adamlara karsı ulkemizin namusunu serefini haysiyetini korumayacak mı? Bu kadarmı aç acıkta sersefil kaldınız ki şimdi sizin şerefinizle oynuyorlar, bütün dunyaya ***** ediyorlar, adeta dalga geciyorlar kimse sesini cıkarmıyor tek bir tepki vermiyor... ama dogru sakın ses cıkarmayın açlıktan ölürsünüz bir gecede batarsınız butun varlıklarınızı kaybedersiniz.. sakın tepki vermeyin verenleride hemen susturun... Zaten tepki verenleri ergenekoncu diye hemen iceri alıyorlar almadıklarınında bütün özel hayatlarını didik didik edip ***** etmek icin her yolu buluyorlar... Durmak Yok Yola Devam....!!!!! O adamlarin atalari var ama bizim atalarimiz onlarin atalari degildir,Onlarin atalari,Ingilizlerle birlik olup bize karsi savasmislardir,onlarin atalari Ermenilerle birlik olup Kuzeydogu sinirimizdan toprak koparmaya calismislardir.Bizim serefimiz onlarin serefi degildir,cünkü bizim atalarimiz onlarin atalari degildir.Onlarin atalari nasil Ingilizlerle Ruslarla birlikte olup bize karsi savas vermislerse torunlarida ayni yoldadir,bakmayin siz onlarin Cankaya'da veya Basbakanlik konutunda oturmalarina,Topkapi sarayindada oturmus olan cok kisinin atalarida bizim atalarimiz degildi. saygilarla Alıntı
Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2008 dünyada şu an emperyalist devletlerin işgali altında olan ülkelerin yerli bakanları bile kendi ülkelerini dünyaya şikayet etmezler. açıktan kırılan ülkelerin dışişleri bakanları bile ülkelerini dünyaya şikayet etmezler. Bu ilk defa mı oluyor bu iktidarda ? Hayır. AİHM'in Leyla Şahin davasında Türkiye'yi tazminata mahkum etmemesine Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dışişleri bakanlığı koltuğunda oturan Abdullah Gül nasıl tepki göstermişti. Şimdi bunu tabi akıl mantık almaz. Bir dışişleri bakanı kendi ülkesinin uluslararası bir mahkemede ceza almamış olmasına tepki göstermişti. Aynı iktidarın şimdiki dışişleri bakanı ülkesini AB'li devletlere şikayet ediyor. Şimdiki cumhurbaşkanlarının eşi, zamanında aynı naneyi yememiş miydi sanki? Sonra kocası pozisyon değiştirince, o da pozisyon değiştirmemiş miydi? Bu zihniyetin kökü böyle işte, memleketi gavura şikayet eder ama memleketini çok düşündüğünden sonrasında pozisyon değiştirir. Madem memleket ile ilgili sorunun o kadar büyüktü, ki kalktın gittin AİHM'ye. Ne diye dönersin? Ha memleket aşkına, memleket onuruna dönecektin. Niye gittin? Bu zihniyetin başbakanı da sizi ulemaya şikayet etmedi mi yine zamanında? Her sıkıştığında onlardan medet ummadı mı? Çok güzel hareketler bunlar çook. Alıntı
Φ nyx-fallen angel Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2008 Hangi aklilli gider de Milletini sikayet eder , kendileri Turkiye'yi yurutuyorsa ??? Bide git AB'deye sikayet et! Sanki onlarin cok umrunda Turkiye!!!! Sikayetinde ne demis peki ? Turkiye yavas yavas uyaniyor biz neyiz anlama basladilar mi demis ? Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2008 Bu ülkeyi eğer bir aile olarak düşünürsek ve o şikayetleri edenleri ailenin birer ferdi olarak algılarsak emin olun ki bu şikayetler bu kadar kolay bir uslüple eleştirelemez.Bu şikayetler haklı mıdır diye sorulacak bir cevaba verilecek cevap siyasi düşüncelere,ideolojilere göre değil insani olan hak ve hukuklara göre verilmelidir.Geçen gün gözaltında ölüme sürüklenen işadamımızın eşi AİHM mahkemesine gideceğini söyledi.Bence de gitmeli;eğer ortada bir yanlış varsa ve bu ısrarala geçiştiriliyorsa neden başvurmasın ki!Keşke olmazsa böyle şeyler.Ama keşkeler yetmiyor bazen;olanlar ''olan''la kalıyor. Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2008 dünyada şu an emperyalist devletlerin işgali altında olan ülkelerin yerli bakanları bile kendi ülkelerini dünyaya şikayet etmezler. açıktan kırılan ülkelerin dışişleri bakanları bile ülkelerini dünyaya şikayet etmezler. Bu ilk defa mı oluyor bu iktidarda ? Hayır. AİHM'in Leyla Şahin davasında Türkiye'yi tazminata mahkum etmemesine Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dışişleri bakanlığı koltuğunda oturan Abdullah Gül nasıl tepki göstermişti. Şimdi bunu tabi akıl mantık almaz. Bir dışişleri bakanı kendi ülkesinin uluslararası bir mahkemede ceza almamış olmasına tepki göstermişti. Aynı iktidarın şimdiki dışişleri bakanı ülkesini AB'li devletlere şikayet ediyor. Önemli olan sikayet edenin kim oldugu degil, neden sikayetler var? Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2008 Şimdiki cumhurbaşkanlarının eşi, zamanında aynı naneyi yememiş miydi sanki? Sonra kocası pozisyon değiştirince, o da pozisyon değiştirmemiş miydi?Bu zihniyetin kökü böyle işte, memleketi gavura şikayet eder ama memleketini çok düşündüğünden sonrasında pozisyon değiştirir. Madem memleket ile ilgili sorunun o kadar büyüktü, ki kalktın gittin AİHM'ye. Ne diye dönersin? Ha memleket aşkına, memleket onuruna dönecektin. Niye gittin? Bu zihniyetin başbakanı da sizi ulemaya şikayet etmedi mi yine zamanında? Her sıkıştığında onlardan medet ummadı mı? Çok güzel hareketler bunlar çook. Sayın Taylan Abi oldukça duygusal bir yaklaşım.Niye biraz da olsun neden biz hala kendi aramızda çözülemeyen sorunlara kendi hukuk anlayışımızda çözüm bulamıyoruz diye sormuyorsunuz? Alıntı
Φ godzilla Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2008 Sayın Taylan Abi oldukça duygusal bir yaklaşım.Niye biraz da olsun neden biz hala kendi aramızda çözülemeyen sorunlara kendi hukuk anlayışımızda çözüm bulamıyoruz diye sormuyorsunuz? NEDEN? ben sormuş oldum siz cevaplayın. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2008 NEDEN? ben sormuş oldum siz cevaplayın. Oldukça basit değerli arkadaşım; bizler hala korkağız;kendimizle yüzleşemiyoruz, bizler hala kendi hakkımızdan fetvalar vereken,başkalaştıranız, bizler hala tüm hukukları kendimiz için sayanlardayız, bizler hala bize dokunmayan yılanı bin yaşatanlardanız, bizler hala o yılanın zehrinden kıvranırken bile susanlardanız, bizler hala insanımızı yok sayıp,din ve ideoloji uğruna tüm insani değerleri yok sayanlardanız... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2008 Önemli olan sikayet edenin kim oldugu degil, neden sikayetler var? Arkadaşım bir davada yargılanıyorsun ve beraat ediyorsun. Görevi mahkemede seni savunmak olan avukatında bu karara itiraz ediyor. Ceza alması lazım diyor. Senin beraat etmeni "saçmalık" olarak görüyor. Seni beraat ettirdiği suçsuz bulduğu için mahkemeyi suçluyor. Anladın mı şimdi ? Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2008 dünyada şu an emperyalist devletlerin işgali altında olan ülkelerin yerli bakanları bile kendi ülkelerini dünyaya şikayet etmezler. açıktan kırılan ülkelerin dışişleri bakanları bile ülkelerini dünyaya şikayet etmezler. Bu ilk defa mı oluyor bu iktidarda ? Hayır. AİHM'in Leyla Şahin davasında Türkiye'yi tazminata mahkum etmemesine Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dışişleri bakanlığı koltuğunda oturan Abdullah Gül nasıl tepki göstermişti. Şimdi bunu tabi akıl mantık almaz. Bir dışişleri bakanı kendi ülkesinin uluslararası bir mahkemede ceza almamış olmasına tepki göstermişti. Aynı iktidarın şimdiki dışişleri bakanı ülkesini AB'li devletlere şikayet ediyor. Bazı şeyler birbirine karıştırılıyor galiba. Birincisi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruyu yanlış değerlendiriyoruz. Nihayetinde bu bir hukuksal yoldur. Kimse kimseyi biryere şikayet etmiyor hukuki hakk kullanılıyor. Niya bu hakkınızı kullandınız dediğinizde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunan herkesi zann altına almış olursunuz... Gelelim Ali Babacan'ın yurt dışındaki açıklamasına. Niye şunlara hakkını vermiyorsunuz diye sorulmuş kime hakk veriliyorki cevap vermiştir. Türkiye"de sadece azınlıkların değil, Müslüman çoğunluğun inançlarına bile baskı yapılıyor Bunun adı şikayet değildir. Nasıl bir cevap vermesini beklerdiniz malum soru karşısında. Hayır, azınlıklara baskı yok diyebilirdi. Onlarda şunlar şunlar var derdi. O zaman, o soruyu soran kişi azınlıklara yapılan baskıları açıklamak için güzel bir fırsat bulurdu. Müslüman çoğunluğun inançlarına da baskı var dediğinde hem doğruyu söylemiş oluyor hem de bu ihtimali devre dışı bırakıyordu. Bu şikayet mi? Bu ülkenin şikayet edilmesi değildir. Kaldı ki; böyle saçmaca da bir şikayet olmaz. Abdullah GÜL ile ilgili hadiseye gelirsek; birileri tutup da eşinin açtığı davayla ilgili olarak birşeylere değinmiş. İç hukuk bu konuda akil bir çözüm getirseydi kimse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yolunu tutmazdı. İç hukuk yolu tükendiği için son bir yol denenmiş o yol ise olasılığı dikkate alıp karar vermiştir. Bunu konudan muzdarip olan herkes eleştirebilir. Ve konunun takipçisi olan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu karar doğrultusunda önlerindeki alan daralan herkes de eleştirebilir. Birinin Dışişleri Bakanı olması demek onun siyasetle arasındaki ilintiyi kesmez. Dışileri Bakanı aynı zamanda bir partinin üyesidir ve o parti Türbanla ilgili özgürlük anlayışını esas alan bir düzenleme yapmaya çalışmaktadır. Ancak, bu düzenlemeye sekte vuracak ve önü tıkayacak bir karar verirse her siyasetçi gibi o da çıkıp bu kararı eleştirebilir. Tepki, kendi ülkesinin ceza almamasına değildir. Tepki; böyle bir kararın nasıl verildiğinedir. Böyle bir kararın hukukiliğinedir. Ülkeme niye ceza vermediniz değildir. Sonucu öyle okursanız öyle olur ama Abdullah GÜL'ün bu tepkisinin bununla hiç alakası yoktur. Bu mahkeme, türban hakkında serbestlik kararı verseydi bir tazminat söz konusu olabilirdi ancak Abdullah GÜL'ün derdi bu değildir. Bu tazminatın da hükmü zaten okunacak değildir. Ama karar bir partinin yapmak istediği bir düzenlemenin hem önünü tıkıyor ve hem de Anayasa Mahkemesine yeni bir joker veriyor. Ve kendi mantalitenize hiç uymuyor... Ben de AKP'nin hariciye anlayışı denilince yurt dışı teşkilatlarında şu olmuş bu olmuş gibi birşeyler bekliyordum. AKP'nin şikayet anlayışı mı olacaktı acaba... NOT: Burada şu sorulabilir. AKP'nin, AİHM'in bu kararı türbana serbestlik yönünde çıksaydı herhangi bir hukuksal düzenlemeye ihtiyacı yoktu o sebeple AKP'yi zorunlu olarak yasa değişikliğine ve kaosa süreklediği söylenebilir mi AİHM'in. Hayır söylenemez. AİHM'in kararı doğrultusunda ya yeni bir yasal düzenleme yaparsınız ya da yapmazsınız. Yapsanız ne olur. Anayasa Mahkemesi onu da iptal edebilir. Ederse Anayasa Mahkemesinin bu kararına karşı AİHM'e başvurulabilinir mi? AİHM'in kararı iptal edilen bir yasayı yeniden hukuka döndüremez... Alıntı
Φ SimalyildiziNet Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2008 Araya gireceğim, ancak aşağıdaki yazı bu konunun asıl hedefi noktasında oldukça aydınlatıcı; Saygılarımla * * * ŞEYHÜLİSLAM DÜRRİZADE ABDULLAH EFENDİ'NİN FETVASI "Sebeb-i Nizam-ı alem olan Halife-i İslam adamallahu taala hilafetihi ila yevmülkıyam Hazretlerinin taht-ı velayetinde bulunan bilad-ı İslamiyede bazı eşhas-ı şerire ittifak ve ittihad ve kendilerine rüesa intihab ederek teba-i sadıka-i şahaneyi hiyl-ü tezvirat ile iğfal ve idlale ve bila emr-i ali ahaliden asker cem'e kıyam edip zahirde askeri iaşe ve teçhiz bahanesiyle ve hakikatta cem-i mal sevdası ile hilaf-ı şer-i şerif ve mügayır-ı emir-i münif birtakım garamat ve vergiler tarh ve tevzi ve enva-ı tazyik ve işkenceler ile nasın emval ve eşyasını gasb-ü garet ve bu veçhile ibadullaha zulm-ü itiyat ve tecrime cesaret ve Memalik-i Mahrusenin bazı kurra ve biladına hücum ile tahrip ve hak ile yeksan ve tab'a-i sadıkadan nice nüfus-u masumeyi katl-ü itlaf ve dıma-i mahkumeyi sefk ve iraka ettikleri ve canib-i Emirülmümininden mensup bazı merurin-i ilmiye ve askeriye ve mülkiye hodbehot azil ve kendi hempalarını nasp ve merkez-i hilafet ile Memalik-i Mahrusanın muvasalat ve münakalat ve muhaberatını kat ve taraf-ı devletten sadır olan evamirin icrasını men ve merkezi diğer memalikten tecrit ile şevket-i Hilafeti kesrü tevhin kastederek makam-ı mualla-yı imamete ihanet etmekle taat-i imamdan huruç ve Devlet-i Aliyyenin nizam ve intizamını ve biladın asayişini ihlal için neşr-i eracif ve işaa-i ekazip ile naşı fitneye saik ve sai-i bilfesat oldukları zahir ve mütehakkık olan rüsea-yı mezburin ile avam ve etbaı bağiler olup dağılmaları hakkında sadır olan emr-i aliden sonra hala inat ve fesatlarında ısrar ederler ise mezburların habasetlerinden tathir-i bilad ve şer ve mazarratlarından tahlil-i ibat vacip olup ....... Nass-ı kerimi mucibince kat-ü kıtalleri meşru ve farz olur mu? Beyan buyurula. Elcevap: Allahütaala a'lem olur. Ketebehülfakir Dürrizade Esseyid Abdullah Ufiye anhüma. Bu surette Halife-i Müşarüleyha Hazretleri tarafından bügat-ı kudretleri bulunan Müslümanlar İmam-ı adil Halifemiz Sultan Vahidettin Han Hazretlerinin etrafında toplanıp mukalete için vaki olan davet emrine icabet ve bügat-ı mezburun ile mukalete etmeleri vacip olur mu? Beyan buyurula. Elcevap: Allahütaala a'lem olur. Ketebehülfakir Dürrizade Esseyid Abdullah Ufiye anhüma. Bu surette Halife-i müsaleyha Hazretleri tarafından bügatı mezburun ile mukalete için tayin olunan askerler mukaleteden imtina ve firar eyleseler mürtekib-i kebire ve asim olup dünyada tazir-i şedide ve ukbada azab-ı elime müstahak olurlar mı? Beyan buyurula. Elcevap: Allahütaala a'lem olur. Ketebehülfakir Dürrizade Esseyid Abdullah Ufiye anhüma. Bu surette itaat etmeyen müslümanlar asim ve tazir-i şer-iye müstehak olurlar mı? Beyan Buyurula. Elcevap: Allahütaala a'lem olur." 11 Mayıs 1920 FETVANIN TÜRKÇESİ Fetvanın Osmanlıca sözcüklerden arındırılmış biçimi şöyle: "Dünya düzeninin sebebi olan İslam halifesinin emrinin altındaki İslam ülkesinde bazı kötü niyetli şahıslar aralarında anlaşıp, kendilerine reis seçerek, halkımızı yalan dolanla kandırıp, yasa dışı asker toplayarak ayaklanıp, bu askerler için yiyecek, içecek temini ve silahlandırma gayesiyle kişisel çıkarları için yasalara aykırı bir takım vergiler koyup, çeşitli baskı ve işkencelerle halkın mal ve eşyasını gasp ederek Osmanlı ülkesinin kutsal değerlerine ve devlete hücumla, yerle bir etme niyetinde oldukları ve nice masum insanı yok etmeyi amaçladıkları ve ayrıca ilmi, askeri ve mülki memurları kendilerince görevden alıp bu görevlere kendi taraftarlarını atayarak yüce devletimizin ulaşım, nakliye ve haberleşme teşkilatını yok edip devlet tarafından çıkarılan emirlerin yerine getirilmesini engellemek ve devletimizi dünyadan soyutlama ile yüce devletimizi zayıf düşürme ve yüce makamımıza ihanet etmekle devlet nizamını işlemez hale getirmek için yalan, fitne ve fesatla yüce devletimizin düzenini bozmakta ısrar ederlerse adı geçen asilerin kötülüklerini engellemek şart olup şeriat gereğince öldürülmeleri uygun olur mu? Beyan buyurula. Cevap: Öldürülmeleri şarttır. Sultan Vahidettin'i askerlerinin adı geçen asilerle savaşmaları gerekir mi? Beyan buyurula. Cevap: Öldürülmeleri şarttır. Adı geçen asilerle savaşmak için görevlendirilen askerler savaşmaktan kaçınıp firar ederlerse kötülüğün büyüğünü yapıp günahkar olurlar, dünyada şiddetle cezalandırılmaya ve ahirette Tanrı gazabına hak kazanırlar mı? Beyan buyurula. Cevap: Öldürülmeleri şarttır. İsyancılarla savaşmayan askerler kanuni cezaya çarptırılırlar mı? Beyan buyurula. Cevap: Öldürülmeleri şarttır." -18 Mayıs 1920: Mustafa Kemal ve arkadaşları hakkında, Şeyhülislam tarafından çıkarılan fetva, bir İngiliz gemisi tarafından Fethiye'ye getirildi. Fetvalar, İtalyan işgal kuvvetleri komutanı tarafından halka dağıtılmak üzere Kaymakam'a teslim edildi. Manzara şöyle açıklanabilir: Şeriatçılar ve emperyalist işgal güçleri, el ele vererek ulusal kurtuluşçulara karşı savaşıyorlardı. -15 Haziran 1920 tarihli diğer bir fetvayla idama mahkum edilenler arasında ise, Miralay İzmirli İsmet (İnönü), Bekir Sami, İsmail Fazıl Paşa, Celalettin Arif Bey, Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Rıza Nur, Yusuf Kemal (Tengirşek), Cami (Baykut), Ankara Müftüsü Mehmet Rıfat (Börekçi) yer alıyorlar. -31 Temmuz 1922: İstiklâl Mahkemeleri kuruldu. -1924: Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası) yürürlüğe girdi. Yasayla birlikte medreseler kapatıldı. SSCB'nin ilk Türkiye Büyükelçisi Aralov'un anılarında Atatürk'e dayanarak verdiği rakamlara göre, 1920 yılında Türkiye'de 17 bin medrese bulunuyordu. Yasadan sonra medreselerin önemli bir bölümü kapatıldı; ancak, bir bölümü yeraltına inerek işlevini sürdürdü. 1992 yazında yaptığımız bir araştırmada, Güneydoğu'da halen 350 dolayında medresenin öğretim yaptırdığını belirledik. -25 Kasım 1925: Şapka Kanunu yürürlüğe girdi. -30 Kasım 1925: Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Hakkında Kanun yürürlüğe girdi. (Bakınız: Ek 1; Yasanın çıktığı dönemde İstanbul'da bulunan tekke, zaviye, dergâh ve hankâhların listesi) -4 Şubat 1926: Reis Ali Çetinkaya ve üyeler Necip Ali Küçükağa, Kılıç Ali, Ali Zırh ve Dr.Reşit Galip'ten kurulu İstiklâl Mahkemesi tarafından verilen idam kararı infaz edildi ve İskilipli Atıf Hoca asıldı. Ertesi günkü gazeteler haberi şöyle duyurdular: "İrtica kitapları müellifi olup, İstiklal Mahkemesi'nce idama mahkum olan İskilipli Atıf Hoca ile Babaeski Müftüsü Ali Rıza Hoca hakkındaki idam kararı bu sabah infaz edilmiştir." Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2008 Bazı şeyler birbirine karıştırılıyor galiba. Birincisi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruyu yanlış değerlendiriyoruz. Nihayetinde bu bir hukuksal yoldur. Kimse kimseyi biryere şikayet etmiyor hukuki hakk kullanılıyor. Niya bu hakkınızı kullandınız dediğinizde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunan herkesi zann altına almış olursunuz... Neden bu hak kullanılıyor gibi bir şey söylemiş miyim ? Neden Leyla Şahin AİHM'e başvuruyor gibi bir şey söylemiş miyim ? Bunu eleştirmiş miyim? Hayır. Bunları neyin üstüne yazdın o zaman Bekir? Ben nediyorum yazımda gayet açık olduğu gibi. Bir ülkenin dışişleri bakanı, ülkesi uluslararası bir mahkemede ceza almadığı için tepki gösterir mi? Leyla Şahin AİHM de dava açıyor, AİHM bu davayı reddediyor. Dış işleri bakanı koltuğunda oturan kişi bu karara tepki gösteriyor. Böyle hariciyecilik olur mu? Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2008 Neden bu hak kullanılıyor gibi bir şey söylemiş miyim ? Neden Leyla Şahin AİHM'e başvuruyor gibi bir şey söylemiş miyim ? Bunu eleştirmiş miyim? Hayır. Bunları neyin üstüne yazdın o zaman Bekir? Ben nediyorum yazımda gayet açık olduğu gibi. Bir ülkenin dışişleri bakanı, ülkesi uluslararası bir mahkemede ceza almadığı için tepki gösterir mi? Leyla Şahin AİHM de dava açıyor, AİHM bu davayı reddediyor. Dış işleri bakanı koltuğunda oturan kişi bu karara tepki gösteriyor. Böyle hariciyecilik olur mu? Konunun içerisindeki bütün yorumları okuduğunda cevabın sadece sana verilmediğini görürsün kardeşim. Dış İşleri Bakanının niye tepki göstermiş olacağını da ben orada açıkladım. Bu ülkenin ceza alıp almadığına tepki göstermek değildir diyorum... Saygılar... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2008 Birincisi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruyu yanlış değerlendiriyoruz. Nihayetinde bu bir hukuksal yoldur. Kimse kimseyi biryere şikayet etmiyor hukuki hakk kullanılıyor. Niya bu hakkınızı kullandınız dediğinizde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunan herkesi zann altına almış olursunuz... İç hukuk bu konuda akil bir çözüm getirseydi kimse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yolunu tutmazdı. İç hukuk yolu tükendiği için son bir yol denenmiş o yol ise olasılığı dikkate alıp karar vermiştir. Tepki, kendi ülkesinin ceza almamasına değildir. Tepki; böyle bir kararın nasıl verildiğinedir. Böyle bir kararın hukukiliğinedir. Ülkeme niye ceza vermediniz değildir. Sayın Karabekir bu yazdıklarınız bence verilebilecek en güzel cevaptır.Nasıl bir anlayış hala anlamış değilim;neden şikayet edilidiği değil,kimlerin şikayet edilidiği ile varsayımlar,düşünceler üretiliyor.Ve dediğinizi gibi kendi hukuk anlayışımız da yer alan,kendi hukukumuzda çözüm getirelememiş sorunları dışarı taşımak,şikayet etmek gibi basit kelimelerle AİHM'ye olan başvuruları böylesine vatan sevgisine odaklamak...Şikayet etme hakkın yok,sus ve kabullen,böyle bir anlayışın ürünü mü tüm bu yazılanlar acaba? Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2008 Konunun içerisindeki bütün yorumları okuduğunda cevabın sadece sana verilmediğini görürsün kardeşim. Dış İşleri Bakanının niye tepki göstermiş olacağını da ben orada açıkladım. Bu ülkenin ceza alıp almadığına tepki göstermek değildir diyorum... Saygılar... Abdullah Gül'i kimse silah zoruyla dışişleri bakanı yapmamıştır değil mi? Dışişleri bakanlarının görevleri vardır. Dışişleri bakanları kendi siyasal görüşünün ya da partisinin politikaları için ülkenin uluslararası bir mahkemeden ceza almasını umut etmezler. Bu gerçekleşmeyincede tepki göstermezler. senin savunduğun şey aynen benim eleştirdiğim noktadır. Hariciyeciler ülkelerin iç sorunlarının çözüm yeri olarak, ne uluslararası mahkemeleri ne de, uluslararası kuruluşları görürler. Onların görevi hükümetleri ve onların politikalarını değil ülkenin genel çıkarlarını savunmaktır. ............. Babacan'a gelince. Ne cevap vermesini mi beklerdik? Bir dışişleri bakanı gibi davranmasını beklerdik. Neye karşı söylemiş? "Türkiyede azınlıkların dini inançlarını yaşamasının önündeki engeller" üzerine. Böyle bir engel mi var? Türkiye'de, musevilerin, hristiyanların dini inançlarını yaşamalarının önünde engel mi var? Sen biliyorsan bir tane söyle bizde bilelim. Türkiye'de azınlıkların dini inançlarını yaşamalarının önünde herhangi bir engel olmadığını söyleyemez miydi? Ben yok diyorum. sen var diyorsan bir tane örnek ver hepsini kabul edeyim. "Türkiye'de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor." Buna yukarıdaki gibi cevap vermek neyin nesi? Bir yandan gerçek olmayan bir iddiayı kabul ediyorsun. Ülkene yöneltilmiş bir ithamı onaylıyorsun. Bir yandan ülkeni şikayet ediyorsun. Hangi azınlık, hangi dini özgürlükte sorun yaşıyor? Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2008 Ülkenin ceza almasından bahsetmediğim özellikle belirttiğim halde aynı şeyi tekrarlıyorsun. Bu mahkemeden verilecek karar Hükümeti fena halde zora sokmuş bulunmaktadır. Hükümet bilindiği üzere Dışişleri Bakanının da dahil olduğu bir kurumdur. Tabii ki bu kararı eleştirecek. Ha, şu deniyor. Yahu Fadimemidir leyla mıdır (bıktırdı bu şahinler) onun lehine karar verilseydi bu aynı zamanda ülke aleyhine bir karardır. Hayır efendim ülke aleyhine bir karar değildir. Onun lehine verilen karar ülke lehine verilmiş olacaktı. Kısa vade uzun vade ayrımını Abdullah GÜL yapmıştır. Ama davalı Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Bu mecburi böyledir gidip de hasım olarak Anayasa Mahkemesi gösterilemiyor. Pekiyi şu da mı sorulacak. Yahu sizin mahkemeniz karar verdiğinde bunu nasıl eleştirirsiniz de dememiz lazım AKP'ye. Yani Anayasa Mahkemesi karar verdiğinde ve AKP bunu eleştirdiğinizde ya git Allasen mi diyeceğiz... AKP, Avrupa Birliği normlarını ve Avrupa Birliği baskısını kullanarak 28 Şubattan çıkardığı dersle kısmi bir sivilleşmeye yönleniyor. Tam öngördükleri sivilleşme devam ederken AİHM bu yönde karar verirse ne olur...Önü tıkanır. Bu kararı da hem siyasi olarak hem de mensubu olduğu hükümetin bir bakanı ve hükümet politikası olarak sonuna kadar eleştirmeye hakkı vardır. Burada tekrar tekrar şu sorulabilir. Yahu davalı sizsiniz. Bazen bir davayı kaybetmek ileri vadede olacaklar açısından devletin daha fazla yararınadır... Bu, siyahla kalınlaştırılmış cümle ile benim alıntı yaptığım cümle aynı değil. Bugün bir daha baktım her tarafta ya gayri müslim denilmiş veya sadece azınlık denilmiş. Tam metin sanırım şu: Türkiye’de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor. Türkiye’de son dönemde laiklik eksenli bir tartışma yaşanıyor. Bizim laiklik tanımımız çok açık: Din ve devlet işlerinin açık şekilde birbirinden ayrılması. Devletin de bireylerin dininin gereğini yerine getirmesine müdahale etmemesi. Burada farklı inançtakiler de dinsizler de bu özgürlük ortamından faydalanabilmeliler Pekiyi ben ne demişim yaptığım alıntı neticesinde. Hayır, azınlıklara baskı yok diyebilirdi. Onlarda şunlar şunlar var derdi. O zaman, o soruyu soran kişi azınlıklara yapılan baskıları açıklamak için güzel bir fırsat bulurdu. Müslüman çoğunluğun inançlarına da baskı var dediğinde hem doğruyu söylemiş oluyor hem de bu ihtimali devre dışı bırakıyordu. Bu şikayet mi? Bu ülkenin şikayet edilmesi değildir. Kaldı ki; böyle saçmaca da bir şikayet olmaz. Şimdi burada benim de çıkıp işte azınlıklara şöyle şöyle baskı yapılıyor demem garip olmaz mı? Banane azınlıklardan ben çoğunluktan bir adam olarak 8-10 yıldır bir başörtüsü problemiyle boğuşuyorum da hala üstesinden gelemedim bir de azınlık dertlerini mi arayıp/anlatacağım. Yukarda ne demişim. Azınlıklara yapılan baskıları açıklamak için güzel bir fırsat bulurdu demişim. Adamların elinde raporlar var ve raporda ne yazıyorsa onu tekrarlayacaklar. Raporun içeriği doğru olabilir yanlış olabilir ama kendilerince doğru. Bunu ermeni meselesi olarak kodlayalım. Doğruluğu yanlışlığı değil mesele. Uluslararası arenada tartışma fırsatı verdiğinizde onlar ellerindekileri delil olarak sunacaklar. Bu da her ne kadar düzeltmeye çalışsanız da bazılarında bir inanç sağlayacaktır. Babacan'ın bu konudaki diğer bir açıklaması ‘TEMEL hak ve özgürlüklerin temeline bakacak olursak AB raporlarında sıkça dile getirilen özellikle gayri müslim azınlıklarla alakalı sorunlara dikkat çekiliyor. Biz Türkiye’de temel hak ve özgürlüklerden bahsediyorsak burada Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesi dikkate almamız lazım. Açılımlarımızı da bu yönde yapmamız lazım. Yine şu son 5 yıla bakacak olursak ya da bugün AİHM’de neler görüşülüyor; Türkiye’den ne tür şikayetler gidiyor, davalar nasıl sonuçlanıyor diye bakacak olursak davaların içeriği pekçok kesimden ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan insanı ilgilendiriyor. Dolayısı ile biz reformlara çok geniş bir perspektiften bakıyoruz. Ve açılımlar yaparken de TC vatandaşı olan her bir kişi ihtiyaçlarını, arzularını, temel haklarını gözetiyoruz.’ Ali Babacan, o sözlerinin gerekçesini şöyle açıkladı: "AB'nin dini özgürlükler söz konusu olduğunda sürekli gayrımüslim azınlıklara vurgu yapması, Türkiye'de AB aleyhtarlığını besliyor. AB'nin sadece gayrımüslim azınlıkların dini özgürlüklerle ilgileniyor görüntüsünü vermesi, Türkiye'de kendi imajı açısından yanlış oluyor. Ben, öyle diyerek, Türkiye'de herkesin dini özgürlüğünden yana olduğumuzu onlara anlatmak istedim. Bu görüşlerimi, AB yetkililerine ve AB'deki meslektaşlarıma daha önce de belirttim." Önce gayrimüslimler mi yoksa sadece azınlık olarak görülenler mi ayrımını bir belirginleştirelim ona göre de bir cevap veririz...umarım... Sanırım veremeyiz...Bir saat kadar aradım farklı farklı metinlerle karşılaştım. Halbu ki normal olarak azınlık denilse acaba Lozan'ın azınlık tanımını devreye alacağız yoksa sünni müslümanlar dışındaki herkesi mi... Böyle cevap veremez miydi diye sorulmuş... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2008 Türkiyede 1-Azinliklarin haklari anayasada belirtilmis ve Lozanla sinirlari cizilmistir dolayisiyle kimse Türkiyede azinlik haklari ihlal ediliyor diye AIHM ne basvuramaz,vurursa bunun farkli bir amci vardir.2-Türkiyede müslümanlara karsi ne bir baski nede bir sinmirlama vardir,bu nedenle disisleri bakaninin azinliklar icin sorulan soruya müslümanlarda baski altinda demekle ülkesini haksiz yere gammazlamistir.Ne demek yani azinliklarla ilgili sorulunca oda öyle demis!Örnegin söylede diyebilirdi;Türkiyede ihlal edilen azinlik hakki yoktur,herkes inancinda özgürdür. Neden bunu demek zahmetine katlanmamista müslümanlarda baski altinda diye bir savunma yapmis,yani bu ülkeyi savunmakmi yoksa örtülü sikayetmi?Hangi müslümana baski yapilmistir Türkiyede?Baski altinda olanlar ne müslümanlardir nede azinliklar,baski altinda olanlar Atatürkcülerdir,iste disisleri bakani bunu söylememekle yalan söylemis ve görevinide ihlal etmistir.Basbakanda Gülde ayni hatalari islemislerdir.Ülkesi elestirilmedi diye AB ne sitem edenler bugün Cankayada ve iktidardadirlar. saygilarla Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2008 ******* Ben cogunluktan biri olarak 8-10 senedir bir basörtüsü ile ugrasiyorum diye bir cümle gecmissiniz,yani sizki kültürlü ve egitimli birisi olarak bu foruma yazmaktasiniz ve yukarida yazdiginiz cümleye bilmem kendinizde inanmaktamisiniz.Bu ülkenin yasalari ve gelenekleri var,bunlara herkes uymakla mükellef degilmi sizce,yani biz bir Islam ülkesi degiliz Islam yasalari yok hal böyle iken Laik devletin yasalarini neden son yillarda hep baski olarak empoze etmeye calsirsiniz,yani Erbakana kadar Türkiye gavurmuydu yoksa müslümanlik Erbakanlami geldi Türkiyeye,bu ne kadar anlasilmaz birseyki herkesin özgürce kullandigi bir bez parcasini okullara alinmiyor diye müslümanlari baski altinda gösteren bir disisleri bakanini savunmaya almissiniz.Islamda olmayan ama halk arasinda gelenek haline gelmis onca hurafe var,birileri bunlara karsi ciktiginda 1400 yildir bu böyle simdi bunu degistiremezsiniz diye müslüman gecinenler kiyamet koparirken neden türban yasagi sizleri bukadar bu devlete düsman etmistir.Bence bir devletin varligi bir bez parcasindan daha kutsaldir,bez parcasini kurtaracagiz diye devlete saldirmak gercekten akilci bir is degildir. saygilarla Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.