Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

"Romanya'nın Timişoara ilinde yaşayan 26 yaşındaki genç, 6 aylıkken kendisini vaftiz eden Ortodoks kilisesine tazminat davası açtı…" Bu Romanya'dan. Bu haber AB'ce kapıları kendisine açılan bir ülkeden.[1]

 

 

 

"Korku filmlerindeki gibi efektlerle süslenen VCD, Kuran-ı Kerim okuyan bir babanın, aynı evde kağıt oynayıp, müzik dinleyerek eğlenen oğlu Hasan'ı namaz kılması için uyardığı görüntülerle başlıyor. Hasan babasının sözüne aldırmayıp, müzik dinliyor." Film daha birçok korku sahnesi ile devam ediyor.

 

 

 

Finalde namaz vakti uyanması için bir meleğin çağrı yaptığı Hasan, kalkmayınca, zincirle ateşin içine çekilerek cezalandırılıyor. Korku içinde ağlayan ve yaşadıkları gözünün önünden film şeridi gibi geçen Hasan, bunları izlerken "Rabbim beni geri döndür" diyerek uyanıyor, namazını kılıp, affedilmesi için dua ediyor."

 

 

 

Çocukken kendi adına verilen kararı dinleri öğrenince reddeden genç, dinsel kurgu ve kabullerin önceden gerçekleştirilmesine karşın, olgunlaşınca yeni seçimler yapma hakkına sahip. Bu sahip olma öyle kolay kolay gerçekleşmiyor. Romanya'da kamuoyuna yansıyınca ancak başarabiliyor. Ancak başarıyor sonunda. Türkiye'de bu kadar açık mücadele verilebilir mi tartışmalı. Alevilerin kendilerini ifade etmeleri örnekleri ile ortada. Konusu günlerdir tartışmalı olan film Gaziantep Konya ve Balçova'da yakın dönemlerde öğrencilere izlettiriliyor. Başka nerede izlettirildi bilmiyoruz da. Konuya duyarlı sendikacılar ve çeşitli partilerden insanlar "Din, korkutarak okutulmaz" biçiminde karşı çıkabildikleri yerlerden yansıyanlar bunlar.

 

 

 

Filmi izleyen çocuklar ise o anın şoku ile gelecekte bu filmin onları nasıl şekillendireceğinden habersiz; "Biz filmi seyrettik, çok korktuk, tırstık"[2] diyorlar. Küçükken herkesi etkilemeye başlayan korkular vardır ve insan büyüdükçe bu korkuların başa bela olduğunu şimdi o çocukluk yıllarını atlatanlar iyi bilirler. Her ne kadar o korkuların kökeni ve korkunun ruhsal etkisinden kurtulunsa da, o korkulu zamanların insandan götürdüğü şeyler vardır. O korku bir geçiş aşaması ve doğruyu öğreninceye kadar öyle sanılması ile çözülecek gibi de değildir. Çünkü bir kez sinmiştir üzerimize. Bir kez o korkuya yenilmiş ve iliklerimize işlemiştir. Ruhsal olarak yenilmişizdir bir kez. Yaşam hakkımız bu anlamda elimizden alınmıştır.

 

 

 

Korku Tüneli Öğretmenler

 

Öğretmenlerin formasyonları ortada bu olayda. Tamamen öğretmenlik etiği dışında davranmışlar. Üniversitelerde öğrendiklerini değil de, anne ve babalarının geleneksel yöntemlerini daha korkunç bir kabusa çevirerek çocukların önüne koymuşlar. Çocukların bilinç seviyeleri yükseldikçe o öğretmenleri affedeceklerini sanmıyorum.

 

 

 

Ancak daha önemli başka bir boyut çıkıyor karşımıza Balçova'da yaşananlarda. Olayı öğrenen velilerin tutumunun ne olduğuna ilişkin sorulara, "O sınıf okulun en haylaz sınıfıymış. Din dersi öğretmeni sınıf öğretmeni de olduğu için; 'Bu çocukları idare ediyor, ne yapalım.' diye yorumlamışlar. Bazı veliler çocuklarının yaramazlıklarıyla böyle başa çıkıldığını belirtip umursamaz bir tavır ortaya koyuyorlar.

 

 

 

Balçova İlçe Milli Eğitim Müdürü Hasan Ali Çelik izlettirilme olayına pedagojik yaklaşarak, "İzlediğim kadarıyla o yaş grubu çocukların ruhsal yönden yara alacağına inanıyorum. Bunun eğitim kurumlarında yeri yok." Çelik, velilerin umursamazlığına, "Çocuklar yaramaz, idare ediyor." şeklindeki yaklaşımına karşılık da, "Bin kere de haylaz olsak kimsenin benim ruh sağlığımı bozmaya hakkı yok. Çocuk korkutularak doğruya getirilmez".[3] diyor.

 

7-9 yaş grubu çocuklarda Allah arayışı 10-12 yaş grubuna göre daha etkin görünmektedir. 7 yaşından itibaren çocuklar, Allah'ı kendisinin ve yakınlarının yaratıcısı çok yüce bir varlık olarak tasavvur ederken hala onun gökte olduğunu düşünürler. Ancak 11 yaşından itibaren çocuklar soyut bir yaklaşımla Allah'ın her zaman her yerde olduğuna inanırlar. Bu bilişsel gelişime koşut olarak, çocuğun getirdiği açıklamalarda, hiç şüphe yok ki anne ve baba modelinin rolü çok büyüktür. Anne ve baba, dini inanç, düşünce ve uygulamalarıyla öncelikle sağlıklı bir model oluşturmalıdır.[4] Anne ve babaların bu filmin izlettirilmesi karşısında çocuklara korku ve psikolojik şiddet ile eğitilmelerine açtıkları kapı ne yazık ki yüzyıllarca öncesine ait bir düşünce.

 

Herkes bilir ki çocuklar kolay inanır. Tereddütsüzdürler. Çocukların daha dinin ve tanrının ne anlama geldiğini bilmediği bu yaşlarda din ile kuşatılması tamamen bir çocuk hakları ve genel olarak da insan hakları sorununa girmektedir. Çocuğun kişiliğini öreceği kozasına din adına ne ile nasıl girildiği yeterince ortaya çıkmaktadır bu olaylarda. İç ve dış dünyasının toplumsal uyum içinde olması için çocuğun din haylazlığını ve düşünme biçiminin öncelikle durdurulması gerekiyor.

 

Dini anlayışlara göre; "İnanç kozası örülmeyen çocuk isyankarlığa yönelir. Kendini merkeze alarak çevresi ile çatışma meyilleri gösterir. Çatışma onu, her şeyi reddetme eğilimine sokabilir. Bu ise çocuk çizgisinde kırılmalara ve sapmalara yol açar… Din kozası çocuğun iç mimarisinin en belirleyici odağıdır. İç mimarisi tamamlanmamış bir çocukta Allah inancının tekevvünü (oluşması) imkansızdır. İç mimarisi teşekkül etmemiş bir çocuk; hayatın gayesini, dış dünyayı ele geçirmek ve dış dünyaya hükmetmek biçiminde idrak etmekten (anlamaktan) kurtulamaz. Paylaşımcı değil, rekabetçi bir hayat düşüncesini benimseme eğilimi içine girer… Mutlu bir çocukluğun yaşanmasının en belirleyici, en tesirli alanı inanç kozasıdır." [5]

 

Buradan yola çıktığımız da yaşamın başlangıcının da, sürecinin de inançsal beklenti ve tasavvur üzerine yapılması gerektiği yönündedir. Yani bu dünyada cennet de cehennem de işlemeye başlatılmalıdır. Bu üstelik çocukluktan başlatılmalıdır. İşte muhafazakarlığı ve inançlılığı bu nedenle çocuklar üzerinde yoğunlaştırmak ve süreklileştirmek istiyor iktidarlar. Din, bu nedenle afyondur, çözümdür.

 

Din/inanç, inancını açıklayan bir kimsenin yaşam anlayışının temel unsurlarından biri olduğunu ve bu din/inanç özgürlüğüne bütünüyle saygı gösterilmesi ve güvence altına alınması gerektiğini dikkate alarak; din veya inanç konularında dünyanın bazı bölgelerinde hala hoşgörüsüzlük gösterilmesinden ve ayrımcılık bulunmasından kaygı duyarak; "Din veya İnanca Dayanan Her Türlü Hoşgörüsüzlüğün ve Ayrımcılığın Tasfiye" edilmesine dair bildiri ilan edilmiştir: [6]

 

Bu uluslar arası sözleşmelere taraf olma yanında, sorunun sürekli olarak mahkemelere taşınıyor olmasına karşın, 'zorunlu din dersi' sorunuyla ilgili AİHM kararı varken, soruna, taraflara sorulmaksızın çözüm aranması, demokratik katılımcılıktan da sorunu çözmekten de uzak bir tutum olduğu ortada. Amaç sorunları çözmek olsaydı, Hükümetler bu tür bildiri ve kararları IMF'in ekonomik paketleri gibi görür ve tez elden çözüm geliştirirlerdi. Türkiye'nin bu yöndeki sorunlarının bu haliyle çözülmeyeceği ve Alevi çocukları başta olmak üzere tüm çocukları işkenceden geçirmeye ve onurlarını kırmaya devam edeceği ortada. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi, bilindiği üzere 1982 Anayasası'nın 24. maddesiyle zorunlu hale getirilen ve başta Aleviler olmak üzere toplumun önemli bir kesiminin muhalefet ettiği bir sorun.

 

Ahlaksız Dayatma

 

Beklenti ve evrensel uygulamaların varlığına karşın, "halen İslam dinine ait namaz, dua gibi ritüellerin öğretildiği Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi, içeriğine uygun olarak yeniden düzenlenecek ve zorunlu ders olarak okutulacak. Derste, bütün dinsel inanış ve öğretiler, dinler tarihi, din felsefe ve sosyolojisi ve ahlak öğretileri genel anlamda öğretilecek."[7] diye bastırıyor Hükümet. Bu dersin zorunlu olmamasını, hatta kaldırılmasını isteyen –henüz ayrı bir inanç olarak görülmesi bile söz konusu edilmeyen, ancak öyle olan- Aleviler olmasına karşın, onlar yine dışlanmakta ve İslam zorla öğretilmeye devam ettirilmekte. Din dersinin verilmesinin devletin görevi olmadığı ortada. Devlet yasal olarak uluslar arası sözleşmelere göre denetleme ve destek görevine sahip. Ancak Türkiye'de öyle mi. Dini/inançsal özgürlük devletin gözetimi ve güvencesi altında değil, uygulama alanında. İslami hezeyanı ve uygulamaları bu kadar ayyuka çıkan bir hükümet bu konuda güven verebilir mi. Verirse de, örnek olarak yukarıdaki okul uygulamaları oranında verir. Bu uygulamaların açtığı bir başka kapıda AKP'nin hükümet veya iktidar olma hevesi değil, AKP'nin devlet olma çabasıdır. Bu nedenle geri adım atmayacağı ortadadır.

 

Bu nedenle gittikçe derinleşen bir sorun din dersleri sorunu. Yatılı okuyan çocuklar ile kimsesiz çocukların bulunduğu Çocuk Esirgeme Kurumu'na bağlı yurtlar ise çoktan düzen değiştirmiş durumda. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince (AİHM) verilmiş bir karar varken, farklı kesimler sorunun çözümüne ilişkin beklenti ve önerileri ortadayken, çoğunluğun bu dersin kaldırılmasını beklemesin karşın, soruna taraflarına sorulmaksızın çözüm aranması, demokratik katılımcılıktan da sorunu çözmekten de oldukça uzak bir yaklaşımdır. Konuya yukarıdaki insan hakları perspektifinden bakılırsa mevcut derslerin çok sayıda insan hakkını ihlal ettiği açık. Ancak Türkiye'de inanç eğitimi o kadar kaba ve insanı yok sayıcı ki, sorunun hangi açılardan öne çıkarılması gerekeceği karışıyor. Pedagojik mi, sosyolojik mi, hak ihlali açısından mı bakacağız. Ne yapacağız. Çocukların kafalarına anlamaya başladığı andan başlayarak İslam'i cihad ve korku yüklenmeye başlanırken, sözleşme ihmalleri konusunda uyarı ve çaba sorunu nereye kadar çözebilir.

 

Türkiye'de sorunun çözümü için ne taraflar dikkate alınmakta ne de AİHM kararların da öne çıktığı gibi, "çoğulcu, objektif bir eğitim sisteminin geliştirilmesi" söz konusudur. Devlet imzaladığı sözleşmelere uymamakta, Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere Aleviliğin kökünü kazımak ve onursuzlaştırmak için elinden geleni yapmaktadır. Alevi köylerine cami yaptırmalar, imam atamak, çocuklara zorla namaz kıldırmak, oruç tutturmak bu Hükümet'in hızlandırılmış yeni dönem programıdır. Buna dur diyebilmek için insan hakları örgütleri ve UNESCO'nun Türkiye'ye yönelik program yapması ve öncelikli olarak Aleviler ve Yezidiler olmak üzere kültürel ve inançsal hak ihlallerini izlemek üzere büro kurmasına acil ihtiyaç var.

 

Hasan Harmancı

Gönderi tarihi:

Allah, cocuklarimiza neyi ogutleyecegimizi neyden kacindiracagimizi,

guzel bir sekilde, kuranda bildirmistir.

 

Ondan dolayi lokman suresinden, ayetleri alintiliyorum.

cunku inanlara ibret alacaklari kadar ogut var.

 

 

LUKMAN SURESİ (Resmi Mushaf : 31 / İniş Sırası : 57)

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…

 

1. Elif, Lam, Mim.

 

2. İşte sana, o hikmetlerle dolu Kitap’ın ayetleri,

 

3. İyilik ve güzellik sergileyenlere bir rahmet ve bir kılavuz olarak;

 

4. Ki onlar namazı kılarlar, zekatı verirler. Ve onlar ahirete de gözle görmüşçesine inanırlar.

 

5. İşte onlardır Rablerinden bir kılavuzlanma üzere olanlar; işte onlardır gerçek kurtuluşu bulanlar.

 

6. İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah yolundan bilgisizce saptırmak ve o yolu oyalanma amacı yapmak için laf eğlencesi / hadis eğlencesi satın alırlar. İşte böylelerine ***** edici bir azap vardır.

 

7. Ayetlerimiz ona okunduğunda, böbürlenerek yüzünü çevirir. Sanki onları hiç işitmemiştir, sanki kulaklarında bir ağırlık vardır. İşte böylesini korkunç bir azapla muştula.

 

8. İman edip hayra ve barışa yönelik fiiller sergileyenlere gelince, onlar için nimetlerle dolu cennetler vardır.

 

9. Sürekli kalacaklardır orada. Allah’ın hak vaadidir bu. Aziz’dir, Hakim’dir O.

 

10. Gökleri direksiz-desteksiz yarattı; görüyorsunuz onları. Ve yeryüzüne, sizi çalkalayıp sendeletmesin diye ağırlıklar, dayanaklar bıraktı ve orada her çeşit hayvanı yaydı. Gökten bir su indirdik de orada her türlü cömert ve bereketli çifti filizlendirdik.

 

11. İşte Allah’ın yaratışı / yarattıkları. Hadi gösterin bana onun dışındakiler ne yaratmışar? Hayır, hayır, zalimler açık bir sapıklık içindeler.

 

12. Andolsun biz Lukman’a şu yolda hikmet verdik: “Allah’a şükret.” Şükreden kendisi lehine şükreder. Nankörlük edense şunu bilmeli: Allah Gani’dir, Hamid’dir.

 

13. Hani Lukman, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Oğulcuğum, Allah’a ortak koşmak, gerçekten büyük bir zulümdür.”

 

14. Biz insana anne-babasını önerdik: Annesi onu güçsüzlük üstüne güçsüzlükle taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yılda olmuştur. O halde bana ve ana-babana şükret. Dönüş banadır.

 

15. Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada örfe uygun geçin; ama bana yönelenin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz banadır. Yapıp ettiklerinizi size haber vereceğim.

 

16. “Oğulcuğum, şu bir gerçek ki, yaptığın bir hardal danesi ağırlığında olsa, bir kayanın bağrına veya göklere, yahut yerin bağrına konsa, Allah onu yine de ortaya getirir. Çünkü Allah Latif’tir, lütfu sınırsızdır; Habir’dir, herşeyden haberdardır.”

 

17. “Yavrucuğum; namazı kıl, iyiliği emret, kötülüğü yasakla, başına gelene sabret. Çünkü bunu yapabilmek, zorlu / önemli işlerdendir.”

 

18. “Kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme, yeryüzünde kasılarak yürüme. Çünkü Allah, kurula-kurula kendini övenlerin hiçbirini sevmez.”saygilarimla.

Evren.

Gönderi tarihi:
7. Ayetlerimiz ona okunduğunda, böbürlenerek yüzünü çevirir. Sanki onları hiç işitmemiştir, sanki kulaklarında bir ağırlık vardır. İşte böylesini korkunç bir azapla muştula.

 

Finalde namaz vakti uyanması için bir meleğin çağrı yaptığı Hasan, kalkmayınca, zincirle ateşin içine çekilerek cezalandırılıyor.

 

Öyleyse böyle bir anlatıma şaşmamak gerekir.Kuranın hislerine tercüman olmuş bir final.

Gönderi tarihi:
Öyleyse böyle bir anlatıma şaşmamak gerekir.Kuranın hislerine tercüman olmuş bir final.

 

Sayın hevaran,

 

Dinini bilmeyen müslümanlar ve basınımız "dinimiz kötü gösteriliyor" diye feryat ederler.

Halbuki senin de işaret ettiğin gibi, din kötü gösterilmiyor. Kötü olan şey zaten dinin kendisidir.

İnsanlarımız ve basınımız kafalarında İslam ile alakalı olmayan bir Yunus ve Mevlana dinine inandıkları için, İslam'ı "harikulade" bir din sanıyorlar.

 

Kuran'da "7. Ayetlerimiz ona okunduğunda, böbürlenerek yüzünü çevirir. Sanki onları hiç işitmemiştir, sanki kulaklarında bir ağırlık vardır. İşte böylesini korkunç bir azapla muştula." ayeti var ki, birileri de tutup 1"Finalde namaz vakti uyanması için bir meleğin çağrı yaptığı Hasan, kalkmayınca, zincirle ateşin içine çekilerek cezalandırılıyor." şeklinde sahneler bulunan filmi çekip çoocuklara gösteriyor. Yanlış yaptıkları bişey yok yani, islam'ın ne olduğunu çocuklara gösteriyorlar.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Sayın hevaran,

 

Dinini bilmeyen müslümanlar ve basınımız "dinimiz kötü gösteriliyor" diye feryat ederler.

Halbuki senin de işaret ettiğin gibi, din kötü gösterilmiyor. Kötü olan şey zaten dinin kendisidir.

İnsanlarımız ve basınımız kafalarında İslam ile alakalı olmayan bir Yunus ve Mevlana dinine inandıkları için, İslam'ı "harikulade" bir din sanıyorlar.

 

Kuran'da "7. Ayetlerimiz ona okunduğunda, böbürlenerek yüzünü çevirir. Sanki onları hiç işitmemiştir, sanki kulaklarında bir ağırlık vardır. İşte böylesini korkunç bir azapla muştula." ayeti var ki, birileri de tutup 1"Finalde namaz vakti uyanması için bir meleğin çağrı yaptığı Hasan, kalkmayınca, zincirle ateşin içine çekilerek cezalandırılıyor." şeklinde sahneler bulunan filmi çekip çoocuklara gösteriyor. Yanlış yaptıkları bişey yok yani, islam'ın ne olduğunu çocuklara gösteriyorlar.

 

Saygılar.

 

Cezadan kurtulmanın yolu din olduğuna göre din nasıl kötü olur. Kötü olan ahret inancını inkar edip inanları felakete sürüklemektir. Halbuki kurtulmanın başka yolu mümkün değilken, siz insanlara ne vaad etmektesiniz.

 

Ötesi yok burası var. Yaratan yok ama sen varsın. İman ve ibadet boş şeylerdendir. Önemli olan insanlıktır?Sizin fikrinizin özü bunlar.

 

Siz bunlarla devam edin ancak inananların cennetine ve dinine kötü diyemezsiniz. Kötü olan dünya madde ,nefis ve şeytandır.

 

Ya hu sizin cevrenizde hiç mi Müslüman yok. İslam en güzel din, Müslüman en güzel insandır?.

 

Yunus ve Mevlana ya gelince onlar hakkında da yanılıyorsunuz. Onların yazdıklarına değil de size mi inanıcağız şimdi. Her ikisi de islama uymuşlar , muslüman olarak yaşamışlardır?

 

Mesnevi ve ilahilerde Allah aşkını anlatmaktadırlar hem de islama göre .. ama yöntemi farklıdır ona diyecek lafımız yok. Öz ise islamdır..

Gönderi tarihi:
Cezadan kurtulmanın yolu din olduğuna göre din nasıl kötü olur. Kötü olan ahret inancını inkar edip inanları felakete sürüklemektir. Halbuki kurtulmanın başka yolu mümkün değilken, siz insanlara ne vaad etmektesiniz.

 

Ötesi yok burası var. Yaratan yok ama sen varsın. İman ve ibadet boş şeylerdendir. Önemli olan insanlıktır?Sizin fikrinizin özü bunlar.

 

Siz bunlarla devam edin ancak inananların cennetine ve dinine kötü diyemezsiniz. Kötü olan dünya madde ,nefis ve şeytandır.

 

Ya hu sizin cevrenizde hiç mi Müslüman yok. İslam en güzel din, Müslüman en güzel insandır?.

 

Yunus ve Mevlana ya gelince onlar hakkında da yanılıyorsunuz. Onların yazdıklarına değil de size mi inanıcağız şimdi. Her ikisi de islama uymuşlar , muslüman olarak yaşamışlardır?

 

Mesnevi ve ilahilerde Allah aşkını anlatmaktadırlar hem de islama göre .. ama yöntemi farklıdır ona diyecek lafımız yok. Öz ise islamdır..

 

Ceza?

Hangi ceza bu?

Sizin fantazilerinizdeki ceza mı?

İnsan kebabı yapma cezası mı?

Bu ceza hangi kafanın ürünüdür?

Sağlıklı bir kafanın ürünü olmadığı kesin.

 

*

 

Ötesi yok, burası var. Bak benim ispatım var, sen, ben, elma, armut, ayallabı, acı, sevgi. Bak bunlar bu dünyanın varlığının kanıtları. Senin fantazi "öteki" dünyanın tek bir kanıtı var mı?

Yaratan yok, ben varım, sen de varsın. kendine yok mu diyorsun? Yaratan nerde? Seni yaratanı biliyorum ben, anan, baban ve yediğin gıdalar, aldığın soluk.

İman ve ibadet boş şeylerdir.

Ama insanların boş şeyler yapmaya da hakları vardır.

Başkalarına müdahale etmedikçe, insanların neye inandıkları beni alakadar etmez.

İster sonsuz cinsel ilişki vaadedin, ister sonsuz yiyecek ve içecek.

Beni ilgilendirmez.

Şeytan senin fantazindir.

Şeytan diye bişey yok.

Melek de yok.

Cin de yok.

Allah diye bişey olmadığı gibi.

Dünya iyidir, yaşamak iyidir.

Ölümü kutsayan bir din kötü bir dindir.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Cezadan kurtulmanın yolu din olduğuna göre din nasıl kötü olur. Kötü olan ahret inancını inkar edip inanları felakete sürüklemektir. Halbuki kurtulmanın başka yolu mümkün değilken, siz insanlara ne vaad etmektesiniz.

 

İyi de arkadaşım cezadan kurtulmanın yolu islamdır diyorsunuz.. Bırakın namaz kılmayı ben inanmıyorum dendiği için muştulanan şeylere bak . Hatta bir arkadaşımız da şöyle iddia etmişti. "Ne yaparsan yap solda sıfır allah inancın yoksa"

İsterseniz bir de Hayyam dan okuyun islamı ele alış biçimini alın size iki dörtlük:

 

Beni özene bezene yaratan kim? Sen!

Ne yapacağımı da yazmışsın önceden

Demek günah işleten de sensin bana:

Öyleyse nedir o cennet cehennem?

 

 

 

 

 

 

Var mı dünyada günah işlemeyen söyle:

Yaşanır mı hiç günah işlemeden söyle;

Bana kötü deyip, kötülük edeceksen

Yüce tanrı ,ne farkın kalır benden söyle.

Gönderi tarihi:
Ceza?

Hangi ceza bu?

Sizin fantazilerinizdeki ceza mı?

İnsan kebabı yapma cezası mı?

Bu ceza hangi kafanın ürünüdür?

Sağlıklı bir kafanın ürünü olmadığı kesin.

 

Hangi Ceza?

 

Şüphesiz âyetlerimizi inkar edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz, Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (4/56)

 

Ceza vermek yetmiyor. Cezayi hissebilmek icin deriye ihtiyac goruyor. Bu deriler de yanip döküldükten, tekrar deri verip yine yakmak istiyor. Ve bu ebediyen devam ediyor. Efendim, bu bile yetmiyor Allah, ondan sonra kaynayan suyu insanların başlarına dokup , azaplarını arttırmayı unutmuyor (44/48).

 

Batı memleketlerindeki folklörde, hikaye söylerler çocuklara. Eger yemegini yemezsen veya bana itaat etmezsen "boogey man" gelip seni götürür gibi. Işte bu korkutucu hikayeler Insanoglunun kapasitende dahil olan şeyler. Mamafih, Muhammedin hikayesi o kadar insanlık dışı bir hikayeki, böyle bir insanin bu çesit iskenceleri düsünebilmesini, normal insanın anlaması güç. Doktorlar daha iyi anlarlar.

Gönderi tarihi:
Hangi Ceza?

 

Şüphesiz âyetlerimizi inkar edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz, Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (4/56)

 

Ceza vermek yetmiyor. Cezayi hissebilmek icin deriye ihtiyac goruyor. Bu deriler de yanip döküldükten, tekrar deri verip yine yakmak istiyor. Ve bu ebediyen devam ediyor. Efendim, bu bile yetmiyor Allah, ondan sonra kaynayan suyu insanların başlarına dokup , azaplarını arttırmayı unutmuyor (44/48).

 

Batı memleketlerindeki folklörde, hikaye söylerler çocuklara. Eger yemegini yemezsen veya bana itaat etmezsen "boogey man" gelip seni götürür gibi. Işte bu korkutucu hikayeler Insanoglunun kapasitende dahil olan şeyler. Mamafih, Muhammedin hikayesi o kadar insanlık dışı bir hikayeki, böyle bir insanin bu çesit iskenceleri düsünebilmesini, normal insanın anlaması güç. Doktorlar daha iyi anlarlar.

Bu şekilde bir ceza düşüncesi Hz. Muhammed ile birlikte doğmamıştır ki?

Eğr bu türlü bir ceza için birileri cezalandırılacaksa tüm Helenliler ve hatta Kafkas halkları, Çerkesler falanda topyekün doktorlara görünmeli...

 

Çünkü Helenlerdeki Prometeus insanlara ateşi verdiği için sonsuza kadar ciğeri her sabah bir kartal tarafından yenecek ve ertesi gün tekrar yerine gelecektir o ciğer...

Kafkaslardaki ve Çerkeslerdeki Nart Destanlarında da Sosrıkua yine insanlara ateşi verdiği için yer yüzünde insanları ürediği ve kamışlar uzadığı sürece aynı şekilde bir cezaya çarptırılmıştır...

 

Yani şunu anlamıyorum:

Bugün için tamam bu tür nitelemeler ağır gelebilir ancak büyük bir hataya düşüyorsunuz...

Ki o da, Kur'an-da geçen bu türlü düşüncelerin, Kur'an-ın ortaya çıktığı dönemde normal kabul edilmesi ve hatta bir çok toplumda uygulanır olduğu gibi birde efsaneleşmiş ve benimsenmiştir...

 

Şöyle diyebilirsiniz:

"Hz. Muhammed bir önder olarak, öğretisinde çok acımasız davranmamış mıdır?"

 

Ancak şunu diyemeyiz:

"Hz. Muhammed Kur'an-daki bu türlü düşünceleri kendisi uydurmuştur, düşünmüştür!"

 

Kur'an-da geçen bu ibareler, o dönem için uygulanır ve normal düşüncelerdi...

Kur'an-daki o korkutmaları da Hz. Muhammed uydurmamıştır...

Diğer dinlerin ve putperetst/totem inancından kaynaklanan (Cinlere dair) bu tür korkular zaten vardır.

Hz. Muhammed bu korkuları birde İslamiyet açısından incelemiştir ancak kendisi uydurmamıştır diye düşünüyorum...

 

Belki Kur'an-dan bir kaç yüzyıl sonra oldu ancak Cengiz Han'ın Kur'an-dan bi-haber olarak yaptıklarını bilseniz...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Bence de doktorluk bir vaka.

 

Saygılar.

 

Sen ne doktorusun branşının dışına çıkma branş hatası da yapma. Bizim şifamızı bu konuda Allah verir. Doktora siz gidinn

 

Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. Her kim de zerre kadar şer işlemişse onu görecektir.”( Zilzâl sûresi, 7-8)

 

 

 

Allah el Hasîb ve el Adl isimleri gereği kullarını adaletle hesaba çekecektir. Bunun olması da adaleti gereğidir.

 

Şimdi Allah Halık ismi şerifi ile yarattığı ve Hayy ismi şerifi ile hayat verdiği insanın yaratılmaya ve hayatiyete karşı çıkmadan (lafla karşı çıkmaktan bahset miyorum, kendiniz bir dünya yapın gidin orda yaaşayın hiç bir kural da koymadan)diğer isimlerin gereğini yapmasına karşı çıkıyorsunuz. bir anlasanız..

 

İnsanlardan öyleleri var ki suçlarını Allah tan başkası bilmez… bu inanmayan arkadaşlar onların suçlarıyla birlikte yok olmasını mı isterdiniz. İşte El HASÎB NE KADAR ÖNEMLİ.

 

Allah hiç kimseye zulmetmez konuyla ilgili ayetler :

 

 

10/4- Hepinizin dönüşü ancak onadır. Allah bunu bir gerçek olarak vadetmiştir. Şüphesiz o başlangıçta yaratmayı yapar sonra, iman edip salih ameller işleyenleri adaletle mükafatlandırmak için onu (yaratmayı) tekrar eder. Kafirlere gelince, inkar etmekte olduklarından dolayı, onlar için kaynar sudan bir içki ve elem dolu bir azap vardır. SPACE.GIF10/44- Şüphesiz Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler. SPACE.GIF10/47- Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onların peygamberi geldiği (tebliğini yaptığı) zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez. SPACE.GIF10/54- (O gün) zulmetmiş olan herkes, eğer yeryüzündeki her şeye sahip olsa, kendini kurtarmak için onu fidye verir. Azabı gördüklerinde, için için derin bir pişmanlık duyarlar. Onlara zulmedilmeksizin aralarında adaletle hükmedilir. SPACE.GIF11/100- (Ey Muhammed!) Bunlar o memleketlerin haberlerinden bazılarıdır. Onları sana anlatıyoruz. Onlardan ayakta duranlar da var, yıkılıp gidenler de. SPACE.GIF11/101- Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin azap emri gelince Allah’ı bırakıp da taptıkları ilahları kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. İlahları onların sadece ziyanlarını artırdı. SPACE.GIF11/111- Şüphesiz Rabbin onların her birine, yaptıklarının karşılığını tastamam verecektir. Şüphesiz Rabbin onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. SPACE.GIF11/117- Rabbin, halkları salih ve ıslah edici kimseler iken memleketleri zulmederek helak etmez. SPACE.GIF16/111- Herkesin nefsi için mücadele ederek geleceği, kendilerine zulmedilmeksizin herkese yaptığının karşılığının eksiksiz ödeneceği günü düşün.

Gönderi tarihi:
Allah el Hasîb ve el Adl isimleri gereği kullarını adaletle hesaba çekecektir. Bunun olması da adaleti gereğidir.

İnandığın Tanrı'nın pek adil olmadığını bir arkadaşımız ifade etmişti...

Zira tüm insani ve iyi davranışlar Tanrı nezdinde Sıfır/0'a eşitti...

Ve sadece Tanrı sevgisi Bir/1'e eşitti...

 

Ömrünü adil, iyiliksever, yardımsever, şefkatli bir insan olarak geçirmiş ama Tanrı'ya inanmayan kimsenin bu iyiliklerinin, yardımlarının, şefkatinin mükafatı: Sonsuza kadar Cehennem...

Ömrünü kötülükler yaparak geçirmiş ama Tanrı'ya inanan kimsenin yaptığı kötülüklerin cezası ise bir süre Cehennemde kalıp yine de Sonsuza kadar Cennete gitmek...

 

Tanrı'nızın Adalet anlayışını bana açıklar mısınız?

Gönderi tarihi:

İnandığın Tanrı'nın pek adil olmadığını bir arkadaşımız ifade etmişti...

Zira tüm insani ve iyi davranışlar Tanrı nezdinde Sıfır/0'a eşitti...

Ve sadece Tanrı sevgisi Bir/1'e eşitti...

 

Ömrünü adil, iyiliksever, yardımsever, şefkatli bir insan olarak geçirmiş ama Tanrı'ya inanmayan kimsenin bu iyiliklerinin, yardımlarının, şefkatinin mükafatı: Sonsuza kadar Cehennem...

Ömrünü kötülükler yaparak geçirmiş ama Tanrı'ya inanan kimsenin yaptığı kötülüklerin cezası ise bir süre Cehennemde kalıp yine de Sonsuza kadar Cennete gitmek...

 

Tanrı'nızın Adalet anlayışını bana açıklar mısınız?

 

O yaptıkları güzeldir ve değerlidir bunun karşılığı da dünya da verilir. Zaten kendisine iyilik yapabilecek imkanları Allah bahşetmiştir tabi kendi bunun farkında değil bu başka..

 

asıl sebeb insanlara olan borcunu ödeyen bu adam Allah ın üzerindeki Hakkını eda etmemiştir. Oysaki ondan istenen çok şey de değildir o da sadece imandır.

 

Birde verdiklerimizi Allah için verirsek ahrette karşılığını alabiliriz. Başkası adına ya da adsız verebilmek mümkünse de doğru değildir..

 

 

Elimizdeki her şey Allah’tan C.C. olduğuna göre verdiklerini istediğimize göre değil onun istediği tarzda vermek zorundayız. Aksi halde karşılık bulamayız. Verdiklrimizden bu dünyada gördüğümüz faydasıyla yetinmiş oluruz. Cömert ismine layık olmak gibi. Bu kelimeyle mutlu olmak için verileceğini söylemeden bunu söylüyorum yanlış anlaşılmasın . kimsenin ne niyetle verdiğini bilemem tabii..

 

Kişi başkasına ihsanda bulunuyorsa bu Allah a hamdetmesini gerekririr. Ve bu hamdin sonu da yoktur. Şöyle ki nimet için hamd ardından vermeye istekli olması için hamd ardıdan hamd etmeyi kendisine veren Allah olduğu için hamd yani hamd etmede bir nimettir dolayısıyla onun için de ayrıca hamd etmek gerekir. Böylece kimse Hakkıyla hamd etmeye güç yetiremez Ancak Allah rahmeti gereği insanları imkansızlıkları yüzünden azap etmez bu böyledir..

Gönderi tarihi:

Asıl anlayamadığım mantık şu: Ben allah olarak insanların yapacağı şeylere - size göre-borç- muhtaç mıyım?

 

Yaşanılan yer dünya olduğuna göre ; bu dünya da iyi insan olabilmek zaten yaşadığın yeri güzelleştirecektir. Yani benim sana bir anlamda borcum ödenmiş olmuyor mu? İlla aç kalıp 1 ay ,günde beş vakit yatıp kalkmam mı gerekiyor? Allah bu kadar aciz mi ki böyle şeylere ihtiyacı var?

 

O yaptıkları güzeldir ve değerlidir bunun karşılığı da dünya da verilir. Zaten kendisine iyilik yapabilecek imkanları Allah bahşetmiştir tabi kendi bunun farkında değil bu başka..

 

Ben iyilik yapmayı allah bahşettiği için yapıyorsam, inançsız olmam da o istediği içindir. Hemen şimdi şöyle bir savunma getirirler tabi. "külli irade, cüzi irade" yani allah akıl vermiştir , doğru yolu göstermiştir, seçip seçmemek kendi iradenizdir. Hal böyle olunca denebilir ki; kuran yalan söylüyor ,herşey allahın elinde değil , allah herşeyi bilen yada gören değil. Yani her şey işinize geldiği gibi yorumlanıyor . Yok öyle değil de böyle her zaman uygun bir kılıf hazır.

Gönderi tarihi:
O yaptıkları güzeldir ve değerlidir bunun karşılığı da dünya da verilir. Zaten kendisine iyilik yapabilecek imkanları Allah bahşetmiştir tabi kendi bunun farkında değil bu başka..

 

asıl sebeb insanlara olan borcunu ödeyen bu adam Allah ın üzerindeki Hakkını eda etmemiştir. Oysaki ondan istenen çok şey de değildir o da sadece imandır.

 

Birde verdiklerimizi Allah için verirsek ahrette karşılığını alabiliriz. Başkası adına ya da adsız verebilmek mümkünse de doğru değildir..

 

Elimizdeki her şey Allah’tan C.C. olduğuna göre verdiklerini istediğimize göre değil onun istediği tarzda vermek zorundayız. Aksi halde karşılık bulamayız.

 

Bu ifadeler çok katı bir teslimiyetçiliği ifade ediyor...

Kusura bakmayın ama ben değil Tanrı'ya, hiç birşeye kölevari bir şekilde boyunduruk altında kalamam...

 

Kırmızıladığım iletiler, Tanrı'nın ne kadar bencil olduğunu ifade etmeye yeter...

Ee tamam, herşey onun, biliyoruz diyelim...

Zaten bilmemize gerek yok, bunu gözümüze sokuyor...

Amma v lakin birde diyorsunuz ki "Tanrı cömerttir..."

Ya hu her adımda, herşeyin sahibinin o olduğunu ve herşeyin onun için ve onun adına verilmesini emreden bir Tanrı, nasıl olurda cömert olabilir?

Nasıl olurda Bencil olmaz?

 

Ya hu bana deyin ki:

"Tamam, Tanrı'm bunları bunları emrediyor. Bencil bir Tanrı ama ben ona böyle iman ediyorum. Sonuçta Bencil'de olsa benim Tanrı'm"

deyin, o zaman size zerre kadar eleştiri getirmem...

 

Ama yukarıdaki ifadeleri söyleyip, birde:

"Yok efendim, Tanrı bencil değildir." derseniz, bu komik olur...

Gönderi tarihi:

Hayatımızdan bir sahne ,

 

Bahçeli evimizin verandasında oturmuşuz...beş çayı içiyoruz...eş dost.

 

Cocuklarada , açmışız suyu bahçede oynuyorlar. Cocuklardan Emre ile Sibel in konuşmaları.

 

Emre - Bak Sibel KİL den bir adam yaptım. Boyu da bir karış.

 

Sibel - Aaa ne kadar güzel. Ama yalnız olmasın. Bide ona arkadaş yapar mısın. Lutfeeeeeen

 

E- Tabiki.. Bak çok kolay. İşte OL du.

 

S- Sen ne kadar iyi insan yapıyorsun. Çok yeteneklis'n.

 

E- Tabi ya. En büyük benim.

 

S- Bunların yanına bikac ta çocuk gibi insan yapsan... Aile olsalar.

 

E- Dur dur. İşte OL du . artk cocuklarda var.

 

( Bu arada ikinci yapılan KİL den insanın kolunun teki dayanamayıp düşer. Sonuçta KİL yani)

 

Emre buna çok sinirlenir. O kol düçmemesi grekirdi ona göre. Ama bir hatadır. Kendi yaptı.

Bişeyi az kattı belki. Yada acele etti. Kol düştü.

 

Emre " Şimdi ben sana gösteririm " diyerek. Kolu düşen heykelciğie TEKME TOKAT girişir.

 

Sibel ve balkonda oturup bu olayı izleyen bizler pek anlam vermemesek te.

 

Emre DELLENMİŞTİR. O heykelciğin kolu neden düşer diye.

 

Sonra O heykelciği emre yeniden yapar ve bu seferde , oradaki bir Büyük mavi plastik leğen i ters çevirip , heykellerin üstüne kapatır.

 

ve der ki;

 

E- Hah gördünüz mü şimdi. Taaki benim istediğim gibi yapana kadar sizi leğen in içine hapsedecem.

 

S- SIKILDIM bu oyundan. Ben Tarıkların yanına gidiyorum.

 

Bu arada Emre nin anne ve babası da

 

" Yarin bu çocuğu bir PEDAGOG a götürsek iyi olacak." derler.

 

Saygılar.

 

Alkııııııışşşşş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.