Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

HADİS DÜŞMANLARININ DÜZENBAZLIĞI

 

Hadis, kadim [eski] kelimesinin zıttıdır, yani yeni demektir. Ayrıca söz ve haber anlamına da gelir. Kur’an-ı kerimde geçen bütün hadis kelimeleri, söz ve haber anlamındadır. Deyim olarak, Resulullahtan rivayet edilen haberlere hadis denir. Hadis-i şerif, Resulullah efendimizin şerefli, mübarek sözleridir. Dini yıkmak isteyenler, önce âlimlerden, mezheplerden başladılar, sonra da hadis-i şeriflere saldırdılar. Sahih de olsa hadis-i şerife düşmanlıklarını gizlemediler. Ama her Müslüman bilir ki, hadis-i şeriflere düşman olmak, (O, Resul vahiyden başka söylemez) buyuran Allah’a düşmanlıktır. Bu Allah düşmanları, (Yalnız Kur’an) yaftası altında, hadislerden başlayarak İslamiyet’i yıkmaya çalışıyorlar. Allahü teâlâ, Resulüne uymayı, kendine uymak olarak bildirmekte ve Resulün emri ile kendi emrini ayıranlara kâfir demektedir. İşte âyet-i kerime mealleri:

 

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

 

(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]

 

(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]

 

(Resulüm de ki: “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]

 

(O, kendisine vahyedilenden başkasını söylemez.) [Necm 3, 4]

 

(Ona uyun ki, doğru yolu bulasınız!) [Araf 158]

 

(De ki, “Allah’a ve Peygambere itaat edin! Eğer [uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Elbette Allah kâfirleri sevmez.) [Âl-i İmran 32]

 

(Allah’ın yolu ile, resullerin yolunu farklı göstermek isteyenler kâfirdir.) [Nisa 150,151]

 

Bu âyetlere rağmen, hadislere savaş açıldı. Mezhepsizler, kasten söz anlamındaki hadis kelimesini sanki hadis-i şerif gibi göstermeye çalışıyorlar. Uygunsuz bir söz ifadesini, uygunsuz bir hadis diye tercüme ediyorlar. Hadis kelimesini söz olarak tercüme etmeyip hadis olarak söylüyorlar, mesela (Kur’an’dan sonra hangi söze inanacaklar?) âyetini, (Hangi hadise inanacaklar) diye değiştiriyorlar.

 

 

Halbuki Kur’anda, hadis kelimesi bazen, Kur’an anlamında da kullanılıyor. O zaman hadis kelimesini, hadis-i şerif olarak göstermek, kendi aleyhlerine delildir. İşte âyet mealleri:

 

(Bu hadise [söze = Kur’ana] inanmayanlar [helak olacakları için] arkalarından üzülerek neredeyse kendini harap edeceksin!) [Kehf 6]

 

(Allah, hadislerin [sözlerin] en güzelini bir kitap halinde indirdi.) [Zümer 23]

 

(Şimdi siz bu hadise [söze, yani Kur’ana] mı şaşıyorsunuz?) [Necm 59]

 

(Âlemlerin Rabbi tarafından indirilen bu Kur’an-ı kerime ancak temiz olanlar dokunabilir. Siz bu hadisi mi [sözü mü yani Kur’anı mı] küçümsüyorsunuz?) [Vakıa 77- 81]

 

Kur’an-ı kerimde lehv-el hadis, boş laf demektir. Bir âyet meali:

 

(İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır.) [Lokman 6]

 

Hadis düşmanları, buradaki boş lafa, hadis eğlencesi veya uydurma hadis demişlerdir. Bu hileye, bu oyuna gelmemelidir.

 

 

Lokman Suresinin 6. ayeti manası tefsiri Bazı arkadaşları uyandırır belki...

Gönderi tarihi:

SÜNNET İNKARI VE GAYESİ

 

Sözün doğrusunu okumak lazım..

 

Bugünlerde birileri dinin temel kaynaklarından biri olduğuna inandığımız, din olduğuna inandığımız, vahyin bir parçası olduğuna inandığımız Rasulullah (s.a.v) sünnetini ekarte etmeye, reddetmeye çalışıyorlar.Bize Kuran yeter, dinimizi yaşamak için bizim Allah’ın Kitabı’ndan başka bir şeye ihtiyacımız yoktur diyerek, Rasulullah’ı ve sünnetini silerek, kendilerince bir din icad etmeye çalışıyorlar. Rasulullah’ın Kuran konusundaki anlayışını ve uygulamalarını, yeryüzünün en hayırlı nesli olan onun pırlanta ashabının, onlardan sonra gelen tabiinin, tebeu tabiinin, müctehid imamlarımızın ve değerli seleflerimizin Kuran la ilgili anlayışlarının tümünü yok farzederek, onların tümünün üzerine bir çizgi çekerek kimilerinin salt akıllarıyla Kuran-ı anlamaya çalıştıklarını, bu iddaayla ortaya çıktıklarını görüyoruz. Bu sapık anlayışlar karşısında elbette Rasulullah efendimizin sünnetinin müdafası sadedinde bir şeyler söylememiz gerektiği kanaati ve inancındayız

 

İslamın temel kaynaklarından birisi olan sünneti reddetme hadisesi tarihte ilk önce Hicri ikinci yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu konuyu ilk defa ortaya atanlar Hariciler ve Mutezililerdir. Hariciler İslam toplumunda çıkarmak istedikleri fitnenin önünde en büyük engel olarak Rasulullah (s.a.v)in sünnetini gördüler. İslam tolmumunda Rasulullah efendimizin sözleri, fiilleri ve takrirleri üzerine kurulan bu son derece sağlam yapı var olduğu sürece din konusunda ortaya atabilecekleri hiçbir düşünce, hiçbir akım, hiçbir felsefe Müslümanlar tarafından kabul görmeyecek, hiçbir fitne başarıya ulaşayamacaktı. Onun içindir ki İslam toplumunda kendi batıl fikirlerini yayarak toplumu yıkmak isteyen Hariciler ilk önce önlerindeki büyük engel olan sünnete yönelerek onu yıkmayı o engeli kaldırmayı deneyip planladılar.Bunun için de şu iki iddia üzerinde fikirlerini yoğunlaştırdılar:

 

1Sünnetin dinde hiçbir bağlayıcılığı yoktur.Dinde müslümanı bağlayan Allah’ın kitabıdır.Allah’ın kitabının dışında uyulmaya layık başka bir kaynak hiçbir otorite yoktur.

 

2Zaten Kuran’ın dışında hiçbir şey Allah tarafından korunmaya alınmadığından sünnetin, peygamberin hadislerinin doğruluğunda şüphe vardır.Şüphe üzerine kesinlikle din bina edilemez.Çünki hadisler bir sonraki nesle aktarılırken içine pek çok yalan yanlış şeyler karışmıştır. Binaenaleyh dinimizi böyle şüpheli, şaibeli şeylere bina edemeyiz.Allah’ın lafzan ve manen korunmuş olan kitabının dışında başka hiçbir şeye itimad edilemez.

 

Mutezile de hemen hemen aynı şeyi söyledi.Yunan felsefesinin ürünleriyle karşı karşıya gelen bu insanlar bunları yargılayıp sorgulayabilecek kadar dinlerini yakından tanıyamamış olmalarının sonucu olarak tamamen akılcı olan felsefi akımlarının etkisi altında kaldılar. Bu felsefi akımlar karşısındaki aşağılık duygusuna , yenilmişlik psikozuna kapılan ve inançları, akideleri sarsılan bu adamlar dinlerini, inançlarını bu felsefi akımlar karşısında tamamen akılcı ölçülere uyacak biçimde yeniden yorumlanmak, yeniden gözden geçirmek tutkusuna kapıldılar. Ama dinlerinde reforma yönelen , akıllarınauygun bir biçimde dine şekil vermek cinnetine kapılan bu insanların karşısınada yine en büyük engel olarak Rasulullah’ın sünneti çıkınca onlar da tıpkı selefleri gibi sünnete gölge düşürmeye, sünneti reddetmeye yöneldiler.Kuran’ı bu felsefi akımlar önünde diledikleri gibi yorumlamalarına engel olacak peygamberin ve onun sahabesinin örnekliliğini reddettikleri zaman önlerinin açılabileceğini zannediyorlardı. O zaman Kuran’ı istedikleri gibi yorumlayabilecekler vekendilerine yepyeni bir din yapabileceklerdi.Bunun için şu iddaayı ısrarla savundular: Peygamberin görevi sadece bize Kuran’ı getirip ulaştırmaktır. Allah’ın Rasulu bu görevini hakkıyla yerine getirmiştir. Bunun ötesinde Muhammed bin Abdullah olarak Rasulullah bizim gibi sıradan bir insandan başkası değildir. Onun söylediklerinin ve yaotıklarının bizim için hiçbir değeri, hiçbir bağlayıcılığı yoktur. Onun yapıp söyledikleri sadece kendisini ve kendi dönemini ilgilendirir. Bizler sadece Kuran’a yönelir onunla amel ederiz

 

Sünnet hakkında ortaya atılan bu iki fitnenin ikisi de İslam toplumun da hüsnü kabul görmedi. Muhaddis alimlerimizin ciddi çalışmaları, ümmetin vicdanının uyanıklığı sayesinde çok kısa bir süre içinde her ikiside ümmet arasında kabul görmeden yok olup gittiler. Kitabı ve sünneti tanıyan sıradan bir müslümanın bile peygamberini bir posta memuru kabul etmesi elbette mümkün değildi. Onun içindir ki bu ümmetin mizacı böyle saçmalıkları, bu tür bidatleri kabule asla musait değildir. Nasıl musait olsun da? Rasulullah efendimizin mubarek asrında başlayarak Raşid Halifeler , tabiin, möüctehid imamlar ve ümmetin fakihlerinin, muhaddislerinin rehberliğinde gelişerek gelmiş olan bu İslami hayat düzenini reddederek günübirlik küfür dünyanın felsefi akımlarının etkisi altında kalarak dinlerini reddedecek değillerdi elbette Müslümanlar…

 

Ancak uzun yılar kül halinde bulunan bu fitnenin asrımızda yeniden hortlatılmaya başlandığını görüyoruz. Tıpkı hicri ikinci asırda olduğu gibi batı karşısında , batı medeniyeti karşısında zihinsel bir yenilgiyi yudumlamış, kafirler karşısında aşağılık komplesine kapılmış kimi insanların aynı konuyu bu gün gündeme getirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Son günlerde “İslamı anlamak ve onu hayatımıza aktarabilmek için bize yalnızca Kitap (Kuran) yeter. Kuran’ın dışında başka hiçbir kaynağa ihtiyacımız yoktur. Zaten bizim dinimizin temel kaynağı Kuran’dır iddiası gündeme getirilmeye, ve dinimizin ikinci temel kaynağı olan sünnetin dinde hüccet olmadığı ve de sünneti ortaya koyan kaynakların doğruluğundan şüphe iddiaları yaygınlaşıyor. Ne yazık ki tıpkı öncekiler gibi ama bu defa batı medeniyeti karşısında aşağılık psikozuna kapılmış bir kısım insanlar tarafından batılı müsteşriklerin de etkisiyle Rasulullah efendimizin dinde temel odak nokta oluşu ya da şarii yönü reddedilmeye çalışılmaktadır. Bu iddiaları tıpkı öncekiler gibi tarih boyunca yan yana giden dinin iki temel kaynağını birbirinden ayırmaya yöneliktir. Kuran’ı sünnetten, sünneti Kuran’dan ayırmaktır. Az evvel de ifade ettiğim gibi bu akım yeni ve tesadiüfi değildir. Yalnızca Türkiyeye mahsus da değildir. Bunu gündeme getirenler esasen müsteşriklerdir. Asrımızda sünnete en büyük şüphe gölgesini düşüren Pr. Goldizerdir. Bu adam İslam hukukunun ikinci temel kaynağı olan hadislerin, Rasulullah efendimizin sözlerinden çok, Şam bilginlerinin görüşerli olduğunu iddia etti. Hadis diye kitaplarda yazılı olanlar peygambere ait sözler değil bir kısım insanların sözlerinden ibarettir dedi. Maksadı Müslümanlar nazarında değerli bir mevkii olan sünneti sarsmak , Peygamberimizin ve onun sünneti konusunda zihinleri saptırıcı şüphe tohumları atmaktır.

 

Aynı akımı Hindistanda önce Mehdilik, sonrada Peygamberlik idiasıyla ortaya çıkan Mirza Gulam Ahmed tarafından savunulduğunu görüyoruz. Bu nevzuhur adam da , sünnete en büyük darbeyi vurmalıydı ki , kendi Peygamberliğini yutturabilsin. Bunlardan ayrı olarak bir takım modernist yazarlar da bunların tilmizi olarak aynı iddiayı savunmuşlardır. Bu sünnet düşmenı modernistlerin iddiası şöyledir.

 

1Eğer İslamı anlamada Kuran kadar Sünnet de önemli olsaydı, Cenab-ı Hakk bunu bize Kuran da bildirirdi. Bizde Kuran kadar sünneti de anlamağa mecbur olurduk ve Sünnete de değer verirdik.

 

2Rasulullah’ın sünnetini, anlayışını ancak kendi dönemi ve kendi toplumu için geçerli kabul etmek lazımdır.Halbuki devir ve şartlar değişmiştir. Değişen asrın şartlarına sünneti tatbik edemeyiz.

 

3Hadisler çok zor şartlar altında toplanmıştır. Bunlara yalan karışma ihtimali çok fazladır. Binaenaleyh sünneti sünneti bir kenara bırakmak zorundayız. Hatta bu insanların gençlere; Hadislerle kafanızı bozmayın diyecek kadar Allah Rasulune saygısızlık ederek Kuran cı kesilirler. Temel iddaaları bunlardır.

 

İbni Hazm zamanında da hicri 500 lerde kendilerine Kuran cı denen bir grup zuhur eder.Bunların idiasına göre her şey Kuran da vardır. Hatta birisi sormuş, peki Hz. Ali’nin sakalının sık Hz Muaviyenin sakalının seyrek oluşu Kuran da varmı? Ama bunlar bir tarafdan Kurancı kesilirken sünneti ekarte etmişler. Bize sadece Kuran yeter, kulluğu yaşayabilmek için sadece Kuran yeter, onun dışında başka kaynağa ihtiyacımız yoktur diyerek sünneti inkar etmişlerdir. Veya “işte efendim sünnetin intikalinde, sübutunda şüphe vardır, bu yüzden zaman içinde içine yalan yanlış şeyler karışmış bir şeyi delil kabul edemeyiz” diyerek reddetmişlerdir.

 

Peki hedefleri neydi bu adamların? Hedef şu: Eğer Kuran’ın beyanı, Kuran’ın tamamlayıcısı ve açıklayıcısı olan hadisler ekarte edilirse sonunda Kuran da çok rahat ekarte edilebilir. Veya sünnet yani Rasulullah efendimizin anlayışı ve uygulaması ekarte edilirse o zaman Kuranı salt aklımızla anlayıp dilediğimiz gibi bir Müslümanlık yaşama ve Kitab’ı kendi arzu ve heveslerimize göre anlayıp yorumlama imkanını elde ederiz” derdi var adamların. Keyiflerine geldiği gibi bir din yaşama , din belirleme konusunda hiçbir kayd-u bend altına girmeme arzularından kaynaklanıyordu bu iddia.

 

Bugünküler de hemen hemen buna benzer iddialarla ortaya çıkmaktadırlar. Esasen bu iddiaların altında akılcılık, rasyonalizm yatmaktadır. Yani Kuranı anlamak için yalnızca akıl yeter, bunun dışında ne sünnete, ne de başka bir kaynağa ihtiyaç yoktur iddiası yatmaktadır bir. İkincisi olarak da bu iddianın altında Ashabı Kirama karşı güvensizlik ve itimatsızlık yatmaktadır. Zira sünneti Rasulullah’tan sözlü olarak bize aktaran Ashabı Kiram efendilerimizdir.. Eğer bu mevzuda, hadislerin bize aktarılması konusunda ashabı kiram efendilerimize herhangi bir itimadsızlık isnad edersek o zaman Kuran’a da itimad etmemek gerekecektir. Kuran dan da şüphe etmemiz gerekecektir. Zira Kuran’ı yazıp, hıfzedip, toplayan ve bize ulaştıranlar da ashabı Kiram dır.Görülüyor ki bu iddianın altında Kuran’ı reddetme sinsi planı da yatmaktadır. Yani bugün sünnet diyecekler yarın Kuran diyecekler. “Kuran’a da itimad edilmez, çünki hadislere bir sürü yalan yanlış şeyler katanlar elbette Kuran’ada katmışlardır” diyecekler ve dini bitirecekler.

 

İşte üç aşağı beş yukarı dünkülerin de bugünkülerin de demeye çalıştıkları bunlar. Şimdi bu iddianın sahiplerine peygamberin ne olduğunu, peygamberin kim olduğunu, sünnetinin bizim dinimizde, bizim hayatımızda yerinin ne olduğunu anlatmamız gerekecektir.Peygamberin dinde temel odak nokta olduğunu, onsuz dinin olmayacağını, onsuz Müslümanlık olmayacağını , olamayacağını anlatmamız gerekecek. Peygamberin kullukta adım adım takip edilmesi gereken bir mukteda bih olduğunu, bir üsve-i hasene olduğunu anlatmamız gerekecek. Peygamberin Kuran’ın beyan edicisi, Kuran’ın tamamlayıcısı ve açıklayıcısı olduğunu, peygamberin sürekli Allah’ın kontrolunde bir masum olduğunu ve Rabbımızın kitabında kendisine itaat istediği herbir bölümünde aynı zamanda peygamberine de itaat istediğini, bu konuda peygamberle Allah’ın arasını ayıranların kafir olduklarını, peygambere din belirleme, haram ve helal koyma hakkının verildiğini, anlatmamız gerekecek, Kuran’da Rabbımızın anlatmadığı pek çok konuyu kendisine anlattırarak Rabbımızın peygamberini dinde nasıl şari kıldığını anlatmamız gerekecek...

Gönderi tarihi:

Sünneti Kimler İnkar Ediyor?

İmam Şafiî, hadisleri inkâr edenleri "Bütün haberleri reddedenler ve haber-i hassayı reddedenler" olmak üzere ikiye ayırır. (1) Ancak günümüzde bu ayırım yeterli değildir. Biraz daha detaylandırmak gerekir.

 

Hiç şüphesiz günümüzde sünnete karşı çıkanlar veya böyle anlaşılanların hepsi aynı düşüncede değildir. Bunu dâva edinenler birkaç gruptur. Bunlar:

 

1. Hadisi inkar edenlerin başta gelenleri müsteşriklerdir:

Onların bütün hedefi, İslamiyet’i nazardan düşürmektir. Bu uğurda yapmayacakları hiçbir şey yoktur. Nitekim biraz sonra da yer vereceğimiz gibi, sünneti inkar fitnesi, asrımızda onların körüklemeleriyle alevlenmiştir.

 

2. Müsteşriklerin tesirinde kalanlar:

Hıristiyan âlemi, İslâmiyet gibi yeni bir dinin ortaya çıkışını, Irak, İran, Suriye, Filistin, Mısır, Kuzey Afrika, Anadolu, İspanya gibi halkı Hıristiyan olan yerlerin kısa zamanda fethedilerek halkının Müslüman olmasını bir türlü hazmedememişlerdir.

 

Bunun için bu topraklara yeniden hakim olabilme düşüncesiyle Haçlı seferleri düzenlemişler, ancak bundan bir netice alamayınca, başka yola baş vurmuşlar, ilim kisvesi altında ortaya çıkmışlardır. Bu gaye ile İslâm ilimlerini öğrenebilmek için okullar açmışlar, bu iş için büyük bir sermaye ayırmışlardır.

 

Neticede; İslâm dini ile ilgili olarak 1800'yılından itibaren çok sayıda kitap yazmışlardır. Bunlar, yazdıkları kitaplarla Müslümanları dinlerinde şüpheye düşürmenin yollarını araştırmışlar, bunun için ortaya aslı astarı olmayan iddialar atmışlardır.

 

Meselâ (haşa) “Kur'ân' vahy olmadığı, Peygamberimizin onu başkalarından öğrendiği" gibi. Ancak, onların Allah'ın bizzat koruduğu Kur'ân üzerindeki bu gayretleri boşa çıkmıştır.

 

Bu defa da yılmamışlar, İslâmiyet’in ikinci büyük kaynağı olan sünneti hedef almışlar, ‘sünnet’ denilen şeylerin aslında birer uydurma olduğunu, Sahabîlerin ve asırlardır gelen âlimlerin güvenilirsizliğini iddia ederek, Müslümanları ‘sünnet’ hakkında tereddüde düşürmeyi hedeflemişlerdir. Bu uğurda yoğun bir faaliyete girişmişlerdir.

 

Üzülerek ifâde edelim ki, bu faaliyet neticesinde İslâm âleminden kendilerine prof. ünvanlı (bazı) destekçiler bulmuşlardır. İşte, sünneti inkar eden veya büyük bir kısmını yok sayanlardan bir grup da, müsteşriklerin tesirinde kalan kimselerdir.

 

3. Dine girmiş görünen, fakat dinden olmayan münafıklar:

Bunların hedefi, dinin asıllarında şüpheler ortaya çıkarmak, onu temelinden sarsmak için gayret göstermektir. Bunlar, daha önce Kur'ân'ın -hâşâ- vahiy mahsulü olmayıp Peygamberimizin aklının ürünü olduğunu veya onu değişik kimselerden öğrendiğini savunan kimselerdir.

 

Bu saldırıları tutmadığı için tarz değiştirerek İslamiyet’in ikinci ana kaynağı olan, onsuz Kur'ân'ın layıkıyla anlaşılamayacağı sünneti hedef almışlardır. Sünnette hedeflerine ulaştıklarında, sıra tekrar Kur'ân'a gelecektir.

 

4. Enaniyet ve şöhret olma sevdalarından kaynaklanan, "sivri şeyler" söyleyerek alaka toplamaya, günümüz tabiriyle "medyatik" olmaya, gündemde kalmaya çalışan kimseler.

 

5. Rabbine ibâdet etmek istemekle birlikte aklı şaşkın, gafleti taşkın kimselerdir.

Çeşitli fikirler, böylelerini sağa-sola, öne-arkaya çekip durur. Abdülganî Abdülhâlık, bunlarla ilgili olarak şöyle bir değerlendirmede bulunur:

 

Bunlar, hakka ulaşmak, Rabbine güzel ve doğru bir şekilde yapmak isteyen bir kimsedir... Görünüşte dine bağlı, onu savunmaya hırslı, korumaya hevesli görünen zındıkların ileri gelenleri ve dinsizlerin şeytanları, tatlı dilleri ve sahte ahlâkî güzellikleri ile ona bozuk fikirlerini ve batıl mezheplerini güzel gösterir. Kendilerince kabul görmüş bir takım delilleri öne sürer, hakk ile bâtılı birbirine karıştırırlar; bununla da dini muhafaza ettiklerini, onu bid'atçıların görüşlerinden temizleyerek aslî haline kavuşturduklarını zannederler.

 

Bunları dinleyen o kimse de duyduğu sözlerdeki hata ve dinsizliği, şer ve fesadı araştırıp anlamaksızın güzel bir niyet ve temiz bir kalb ile onların doğruluğuna ve sağlamlığına inanarak hatta, savunmaya çalışarak onlardan bu görüşleri alır." (2)

 

6. Sünneti normal bir beşer tarafından ortaya konmuş bir şey olarak telakki eden ve bunun için karşı çıkanlar.

 

7. Problemlerin kaynağının ‘sünnet’ olduğunu savunanlar.

 

8. Bütün hadisleri reddedenler.

 

9. Mehdi, gayb, kader ve kıyamet alâmetleri ile ilgili hadisleri reddedenler.

 

10. Hadislerin az bir kısmını kabul edenler.

 

Buraya kadar saydıklarımızın tamamı veya bir kısmının sünneti inkar edenlerden birinde toplanması da mümkündür.

 

11. Hadislerin isnadının Resulullah’a ait olup olmadığı hususunda tereddütte olanlar.

 

Bunlar da iki grup. Bir kısmı, böyle bir gerekçe ile hadisleri nazardan düşürme peşinde. Bu gruba girmeyenlerin ikinci kısmı ise nisbeten samimi, işin aslını araştırıyor.

 

Bu ikinci gruba girenler, Resulullah’a aidiyetinde kesinlik olan hadisleri kabul etmektedirler. Yani sünnet veya hadisin kendisini değil, o söz veya fiilin Resulullah’a âit olup olmadığını sorguluyorlar. Ancak, bunlardan bâzıları, tespitte kullandıkları eleği çok seyrek tutarak, birçok "Sahih hadisleri" de eleyebilmektedirler.

 

Dolayısıyla, bu son gruptakileri, yani samimî bir niyetle Peygamberimize isnad edilen metinlerin gerçekten ona ait olup olmadığını ilmî usullerle araştıranları, "Sünnet düşmanı hadis düşmanı, sünnet inkarcısı, hadis inkarcısı" şeklinde damgalamak doğru olmaz. Nitekim, önceki âlimler de bunu yapmışlardır.

 

Meselâ bir mezhep imamının görüşüne delil olarak kullandığı bir hadisi, bir başka mezhebe bağlı âlim, sahih bulmamış, zayıf olarak, hatta bazen uydurma olarak değerlendirebilmiştir. Onlar "Sünnet düşmanı, sünnet inkarcısı" olarak görülmediği gibi, bu gruba giren kimselere de sünnet düşmanı gözü ile bakılamaz.

 

Bunlarla ilgili olarak Mevdudî'nin bir değerlendirmesine yer verelim:

"Dinde önemli olan her şey bize ilk tür kaynaklardan gelmiştir, îkinci kaynaklardan gelen rivayetler genellikle önemsiz veya küçük meselelerle ilgilidir, ki bunlardan hangi yol benimsenirse benimsensin, fazla bir şey fark etmez.

 

Bir kişi eğer ince eleyip sık dokuyarak bunlardan herhangi bir rivayeti sünnet olarak kabul ediyor ve başka bir kişi iyice araştırmalar yaptıktan sonra, bunları sünnet olarak kabul etmiyorsa, her ikisi de Resûlullah’ın (s.a.v.) izleyicisi sayılacaktır.

 

Ne var ki, Resulullah’a ait olduğu belirtilen söz veya hareketlerin gerçekten kendisine ait oldukları belli olduktan sonra bile, bunların kendileri için kanun veya (ana mesele) olamayacağını söyleyenler elbette Resûlullah’ın izleyicileri ve sadık taraftarları olamazlar. " (3)

 

KAYNAKLAR:

1) el-Umm, 7:250.

2) Hücciyetü’s-Sünne, s.128.

3) Mevdudi, Sünnetin Anayasal Niteliği, s. 132.

Gönderi tarihi:

Sünnete Fransız Kalanlar İçin

 

Bu başlığı takriben on sene kadar önce Malatya’da eski apartman komşumuzun dükkânında sünnet konusunu konuştuktan sonra yazacağım ilk kitap başlığı olarak ajandama notlamıştım… O tarihe kadar kitap yazmak gibi bir düşüncem yoktu… Ama arkadaşımın sünnet konusundaki fikrini öğrenmiş olmam pek de önemsemediğim bir konuyu araştırmama vesile oldu…

 

Arkadaşım; Kur’anın korunduğunu ama sünnetin korunmadığını ve bizleri bağlamadığını iddia ediyordu… Sünnet, vahiy olamaz ve peygamberimiz kuran dışında emir ve yasak koyamaz demişti… O saate kadar sünnetin önemi ve dindeki yerini hiç düşünmemiştim… Kaynağı belli olmayan hadisler dışındaki tüm sahih hadisler başımla gözüm üstüneydi ki hala öyle…

 

Arkadaşımı ikna edecek bilgi birikimim yoktu ama yanıldığından adım gibi emindim… Konuşurken ses tonu ve mimik hareketleri sanki ‘ iyi ki de sünnet dinde delil değil! İyi ki tüm emir ve yasaklar kuranla sınırlı! Yoksa rahat bir hayat yaşamazdık!’ der gibiydi…

 

İlginçtir, o gündür bu gündür o sapık görüşü savunanlar sanki tek bir okul mezunlarıymış ve aynı hocadan ders almışlarmış gibi aynı tavrı sergiliyorlardı konuşmalarında ve mimik hareketlerinde…

 

İnanın sünneti hafife aşlan prof.’lar la da görüştüm akademisyenler ve araştırmacılar la da… Konuşma üslupları ve kaynakları aynıydı… Bu görüşe sahip olanların bazı ortak özellikleri dikkatimi çekti. Bunlar;

 

 

1. Zekâlarına aşırı güvenirler

2. Tartışmayı çok severler

3. Ahiret kaygıları yoktur bunların

4. İbadetlerinde oldukça gevşektirler

5. Hemen hemen her ortamda ve yazılarında sünnete gölge düşürmeye çalışırlar

6. İlim adamlarımızı ve sahabeleri adam yerine koymazlar.

7. Laubalidirler

8. Kurana davet ederler ama kuranı hayata nasıl taşıyacağınızı öğretmezler.Ki kendileri de bilmezler…

 

Bu görüşe sahip olan kişilerin yazmış oldukları kitaplara baktığımızda şu başlıklar göze çarpar;

 

1- Buhari’de birçok uyduruk hadis vardır! – Ki alakası yok.

 

2- Hadislerin yazılması yasaklandığı için yıllar sonra kaleme alınan bir kitaba nasıl güveneceğiz?- Yine alakası yok. Çünkü hadislerin yazılmasının yasak olduğu genel değildi. ve o dönemde hadisler kaleme alındı.

 

3- Hadisler kurana arz edilmeli. Paralellik arz ederse alınmalı… Oysaki o hadis dedikleri sözün sıhhat derecesini araştırmazlar. Âlimlerimiz hadislerin kurana arzı sözünün uydurma olduğu görüşünde ittifaklar.

 

4- Kitaplardaki dipnotlara baktığımızda Müsteşrikler ve akılcı olan yazarları görürüz.

 

Ehlisünnet âlimlerimiz Buhari ve Müslim’de uydurma hadislerin olmadığını söylerler… Yüzyıllardır okunan ve yaşanılmaya çalışılan bu hadislere uyduruk sözlerin karıştığını fitnelemek sanırım kâfirlerin işi olmalıydı… Ama gelin görün ki kâfirlerin saldırması gereken sünnet kalesi içten yıkılmaya çalışılıyor…

 

Bu görüşe sahip olanlara sordum;

 

‘ kitaplarınızda Buhari’de yüzlerce uydurma sözlerin olduğunu söylüyorsunuz. Diyelim ki beş yüz tane uydurma söz karışmış… Neden geriye kalan binlerce sahih hasislerden bahsetmiyorsunuz? Neden o sahih hadislere şerh düşmüyorsunuz? Çıkardığınız dergilerde de aynı saldırıyı görüyoruz… Yaptığınız sempozyumlarda da bağırırcasına ikinci kaynağımıza gölge düşürüyorsunuz…’Vallahi siz samimi değilsiniz… Sadece sırıttıklarına şahit olursunuz bunların…

 

Aradan yıllar geçti ve bu gibi düşünen insanları nasıl ikna edebilirim diye düşünmeye başladım… Öncelikle yapmam gereken şeyin sünneti eleştiren yazarların kitaplarını incelemekti ve öyle yaptım… Yayın dünyasının göbeğinde olmam o kitaplara kolayca ulaşmamı sağladı… Yerli ve yabancı çıkmış kitapları aldım ve muhtevasına baktım… İnanın aynı okul mezunları bunlar!

 

Bu kez de sünneti savunan ilim adamlarımızın kitaplarını topladım. Yerli ve yabancı… Sünneti savunan ilim adamlarımız maalesef karşısındaki insanların sanki samimi ve arayış içinde olduklarını sanmışlar ve bunlara ilmi cevaplar vermişler… Kısmen haklı olabilirler ama bunları adam yerine koymamaları lazımdı sanki…

 

Gerçi Arap ülkelerindeki sünnet düşmanları bizim ülkemizdekiler gibi mi bilmiyorum… Bunların niyetlerinin bozuk olduğunu ispat etmek lazım… Bir hippinin ya da bir sarhoşun gelip te: Mezhepler arasındaki fıkhi ihtilaflarını sormasına ne cevap verirsiniz ki?

 

Şeytan bunları nasıl da kandırmış, ama farkında değiller…

 

Allah’ım! Günün yirmi dört saati, dünyanın herhangi bir yerinde peygamberimizi örnek almamız mümkün iken , bu insanlar şeytana askerlik yapıyorlar.Peygamberinle aramıza girmeye çalışıyorlar…Allah’ım senin kitabına sıkıca sarıldığını sanıyorlar…Oysaki tartışmalarda gelip gelmek için sözlerinin Türkçe sini ezberliyorlar…

 

Allah’ım sen bu insanların şerrinden bizleri koru…

 

Özet olarak;

 

1-Sünnet, kuranla beraber 1.kaynağımızdır.

 

2- Sahih hadisler korunmuştur

 

3- Sünnet vahiydir.

 

-Feyzullah BİRIŞIK-

Gönderi tarihi:

SÜNNET KAT'İ HÜKÜM BİLDİREN DELİLDİR

 

1- "Peygamber size verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının ". "size ne yasakladıysa " ifadesinden, haramlık bildiren bir nehiy anlaşıldığına göre "size ne verdiyse " ifadesind e de emirleri anlaşılmaktadır.

 

2- Peygambere itaat etmenin ve ona tabi olmanın farz olduğunu ifade eden bir çok ayeti kerime mevcuttur . "Biz her türlü peygamber i Allah'ın izniyle ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik" (nisa-64) Burada peygambere itaat, peygamberliğin gayesi olarak gösterilmiştir. Binaenaleyh efendimiz (s.a.v.) sözleri ve fiilleri zorunlu olarak delil olacaktır.

 

3- "De ki eğer Allah'ı seviyorsanız, bana tabi olunuz ki, Allah da sizi sevsin." (al-i imran -31) Bu ayeti kerime Rasulü Ekrem (s.a.v.)'in bütün sünnetlerinin, söz, fiil, takrir ve ictihadlarının son derece kati birer hüccet oldukları konusunda apaçık bir delildir. Buna göre, her kim peygamberin (s.a.v.) sünnetine tabi olursa, en yüce mertebeye ulaşacaktır. Zira Allah'ın rızasını ve sevgisini kazanmanın tek yolu, efendimize tabi olmaktan geçmektedir.

 

4- "Namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Rasulüne itaat edin" (mucadele -13) "Namazı kılın, zekatı verin, peygambere itaat ediniz ki merhamet göresiniz" . (nur- 56) Her iki ayette de peygambere itaat namaz ve zekat derecesin de bir hüküm olarak yer almıştır. Namaz ve zekat nasıl farzsa peygambere itaat de öylece farzdır.

 

5- "De ki, işte bu, benim yolumdur. Ben Allah'a çağırıyorum. Ben ve bana tabi olanlar aydınlık bir yol (basiret) üzereyiz." (yusuf-108 ) Bu ayetten şunlar anlaşılmaktadır.

 

a- Bu getirdiklerim benim ve bana tabi olanların yoludur.

 

b- Ben ve bana tabi olanlar Allah'a davet ediyoruz.

 

c- Ben ve bana tabi olanlar aydınlık bir yol üzereyiz. Buna göre sünnet, apaçık bir delildir. Aksi takdirde ona tabi olmayanların başkalarını hakka davet gibi bir hak ve salahiyetleri yoktur.

 

6- "O kimseler ki, Nebiyyi Ümmi olan Rasüle tabi olurlar. O Nebi ki, Tevrat'ta ve incil'de yazılı bulduklarıdır. İşte o peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder. Onlara temiz ve güzel şeyleri helal, pis ve zararlı şeyleri haram kılar ve üzerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki bağları kaldırır(yani hata ile adam öldürmek kısas icrasını, günah işleyen azaların, pislik değen elbisenin kesilmesi gibi ağır teklifler i). O peygambere inanıp ona saygı gösteren, yardım eden ve onunla birlikte gönderilen Nur'a tabi olanlar var ya , işte onlar kurtuluşa erenlerdir." (araf-157)

 

Ayette onun helal ve haram kıldığı şeylerden bahsediliyor, bu onun sünneti değil de ya nedir? Çünkü o "Bana biliniz ki, Kitabın misli gibi bir kitap verildi" (ebu davut) buyurmuştur.

 

7- "De ki: Allah ve Rasulüne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki, Allah kafirleri sevmez" (ali imran-30) Allah ona muhalefet etmenin küfür olduğunu ilan ediyor. Bu beni titretiyo r. Hangi aklı selim sünnetin delil ve kaynak olmadığını söyleyebilir bundan sonra. Bunun aksini iddia etmek ancak ve ancak nasipsizlik ve edepsizlikle izah edilebilir.

 

8- "Allah ve Rasulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir kadın ve erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur." (ahzap-36) Buna rağmen Rasulullah'ın sünnetini yok saymak hangi aklın ürünüdür acaba!!!???

 

9- "Bazı insanlar "Allah'a ve peygambere inandık ve itaat ettik" diyorlar; ondan sonrada içlerinden bir grup yüz çeviriyor.- "Onlar, aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve peygambere çağrıldıklarında, bakarsın ki, içlerinden bir kısmı yüz çevirip dönerler." (nur- 47/48 ) Ayetler peygamberin hüküm ve emirlerinden yüz çevirmeyi nifak olarak görüyor.

 

10- "De ki: Allah'a itaat edin, peygamberlere de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, şunu iyi bilin ki peygamberin sorumluluğu kendisine yüklenen tebliğdir. Sizin sorumluluğunuz da size yüklenen görevi yerine getirmenizdir. Eğer peygambere itaat ederseniz, hak yolu bulmuş olursunuz . Peygambere düşen sadece apaçık bir tebliğdir." (nur-54) Hala mı Rasulullah'ın sünnetlerini red? Ona itaat fiili, kavli ve takriri sünnetlerinin bütünü değil de ya nedir? Ashabı kiram bütün emir ve nehiyleri ondan aldılar. "Namazı benim kıldığım gibi kılınız" (buhari) "Hac menasikinizi benden alınız" (muslim)

 

11- "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygambere ve sizden olan (!) emir sahiplerine de itaat edin. Eğer bir hususta ihtilafa düşerseniz -Allaha ve Ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah ve Rasulüne götürün. Bu hem hayırlı ve hem de netice bakımından daha hayırlıdır." (nisa-54)

 

Evet bizzat Rabbimiz bizi Rasulunun (s.a.v.) sünnetlerine irşad ediyor. Daha fazla ne söyleyebiliriz ki. Acaba bize Kur'an yeter diyenler hiç mi Kur'an okumuyorlar.

Allah namaz kılın diyor. Mahiyetini bildirmiyor , sünnetleri reddederseniz namazı nasıl kılacaksınız ?

 

12- "Namazı kılın zekatı verin." (bakara-43) Burada namazın adedi, rekatları, vakitleri ve keyfiyeti belli değildir. Bunlar ancak Rasulü Ekremin pak ve nezih sünnetiyle beyan edilmiştir.

 

13- "Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah'tan başkalarına ibret olmak üzere ellerini kesin" (maide-38 ) Hırsızlıkla ilgili hükümler nedir ? Ellerden murat nedir ve nereden kesilir ? Bütün bunlar sünnetle ortaya konmuştur.

 

14- "Zina eden kadın ve erkeğe, her birine yüz sopa vurun" (nur-2) Bu hüküm kimin içindir? Kime uygulanır. Bekarlara yüz sopa evlilere yüz sopa ve recm sünnetle ortaya konmuştur.

 

15- "Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, o kadınlar ölünceye yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin" (nisa-15)

 

Allah'ın Rasulü bu ayeti tefsir ederken "Benden alınız, benden alınız, benden alınız. Bekar bekarla yaparsa yüz sopa ve sürgün, evli evliyle yaparsa yüz sopa ve recm" (ibni hanbel müsned, müslim, tirmizi, nesai, ebu davud, ibni mace) buyurmuştur. Bu haddin hududu da sünneti nebi ile beyan olunmuştur.

 

16- "Arafat'tan indiğiniz zaman, Meş'ari Haramda Allah'ı zikredin" (bakara-198 ) buyurmuştur. Burada Arafat'tan haccın bir esası olarak değil, sadece bir mekan olarak söz edilmiştir. Binaenaleyh Haccın en büyük rüknü olan Arafat'ta vakfe sünnetle belirlenmiştir. Efendimiz (s.a.v.) "Hac arafattır" (ebu davut, menasik,69) buyurmuştur.

 

17- "Biz bu kitabı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olması için indirdik" (nahl-64) İnsanların ihtilafa düştüğünde Allah Rasulüne açıklamasını emrediyor . O da bunu sünnetiyle ortaya koymuştur.

 

18- "İçlerinden kendilerine Allah'ın ayetlerin i okuyan, (kötülüklerden, inkardan) kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lutufta bulunmuştur." (ali imran 64) Alimlerin cumhuru hikmet Kur'an'dan ayrı bir şeydir ki o da Sünneti Nebi (s.a.v.) dir. demişlerdir. (es-sunne(mustafa sibai) s:50) İmam Şafi (r.a.); Hikmet burada Kur'an'a tabidir. Allah kitabı zikretti ki, O KUR'ANDIR. Hikmeti de zikretti ki, o da Rasulünün sünnetidir. (es-sunne s:51) Çünkü Rasulullah "Kur'anla birlikte bana onun gibisi verildi" (ebu davut) buyurmaktadır.

Buraya kadar Kur'an'ın tek kaynak olmadığını bunun bizzat Kur'anın ruhuna aykırı olduğunu, sünnetin önemini bizzat ayetlerle açıklandı.

Gönderi tarihi:

Allah sizden razı olsun selimbay kardeş.Bu hadis inkarcılarından da var bu forumda. Mesela bir bayan arkadaş,tevrat ve incil gibi tahrif edilmiş kitapları kuranla eş tutar,onlardan ayetleri referans alır ama hadisleri ise elinin tersi ile iter. Hadis olmayıncada kendi kafasına göre istediğ. anlamı yükleyip kuranı çarpıtıyorlar kardeşim.Sonrada bizi islamı çarpıtmakla suçluyorlar.

 

Hiç hadissiz,sünnetsiz islam olurmu,kaç defa söyledik ama gelde anlat işte.

Gönderi tarihi:
Allah sizden razı olsun selimbay kardeş.Bu hadis inkarcılarından da var bu forumda. Mesela bir bayan arkadaş,tevrat ve incil gibi tahrif edilmiş kitapları kuranla eş tutar,onlardan ayetleri referans alır ama hadisleri ise elinin tersi ile iter. Hadis olmayıncada kendi kafasına göre istediğ. anlamı yükleyip kuranı çarpıtıyorlar kardeşim.Sonrada bizi islamı çarpıtmakla suçluyorlar.

 

Hiç hadissiz,sünnetsiz islam olurmu,kaç defa söyledik ama gelde anlat işte.

 

:)

Ya ben bunu direk üstüme aldım,

Selimbay kardeş,ben namı diğer fft,siz az biraz bilirsiniz beni..Arkadaşımız ise namı diğer Hz.İblis .hani bir zamanlar sizin uğraştığınız hanif ya da bu forumdaki adıyla katakuta gibi bir arkadaş.. Selimbay kardeş,forumdaki nice ateist arkadaşımız hadisleri gerçekten çok çok seviyor,ben bu konuda geri kalıp ,severek sizlerin hadislerle birbirinizi aydınlatmasından(!) memnuniyet duyacağım.. ama daha önce size söylediğim gibi,bu ortamda daha önce sizinle yaptığımız tartışmalara giremeyeceğim.

İşte meydan,buyrun..

Gönderi tarihi:

Sayın ftoyd,saygılarımı sunuyorum.Bu forumda bence müslüman forumdaşlar arasında en ilgi çekici yorumlar sizin yorumlarınız.

Ben dışarıdan bakan biri olarak,aslında islami mantık içerisinde düşünüldüğünde sayın selimbay'ın hadislere bakışını gerçekçi buluyorum.'Sen ne anlarsın,zaten inanmıyorsun.' denilebilirse de sonuçta ben de eskiden müslümandım.

Hep merak ediyorum,hangi olayın etkisiyle tekrar müslüman olduğunuzu yazmıyorsunuz,inat etme hakkınızı kullanıyorsunuz.Peki başka birşey sorsam size:

 

Şimdi biliyoruz ki siz musevileri ve hıristiyanları da aslında doğru inandıkları müddetçe müslüman olarak nitelendiriyorsunuz,hatta bir başka tartışmamızda hıristiyanlığın aslında din olmadığını,İslam ile aynı olduğunu yazmıştınız.

İncil'i okuduğunuzu da biliyoruz.Öyleyse sizce İncil(İnciller de diyebiliriz) ve Tevrat'da tahrifat yapılmamış mıdır ya da yapılmışsa nerelerinin tahrif edilmediğinden nasıl emin olabiliyorsunuz?Bu kitaplara bu kadar önem verirken hadisleri nasıl olup da nispeten önemsiz bir şekle sokuveriyorsunuz,hadislerden sürekli şüpheleniyorsunuz?Bir müslüman açısından Kuran'ı sağlıklı yorumlayabilmek hadissiz nasıl mümkün olabilir?

Gönderi tarihi:
Sayın ftoyd,saygılarımı sunuyorum.Bu forumda bence müslüman forumdaşlar arasında en ilgi çekici yorumlar sizin yorumlarınız.

Ben dışarıdan bakan biri olarak,aslında islami mantık içerisinde düşünüldüğünde sayın selimbay'ın hadislere bakışını gerçekçi buluyorum.'Sen ne anlarsın,zaten inanmıyorsun.' denilebilirse de sonuçta ben de eskiden müslümandım.

Hep merak ediyorum,hangi olayın etkisiyle tekrar müslüman olduğunuzu yazmıyorsunuz,inat etme hakkınızı kullanıyorsunuz.Peki başka birşey sorsam size:

 

Şimdi biliyoruz ki siz musevileri ve hıristiyanları da aslında doğru inandıkları müddetçe müslüman olarak nitelendiriyorsunuz,hatta bir başka tartışmamızda hıristiyanlığın aslında din olmadığını,İslam ile aynı olduğunu yazmıştınız.

İncil'i okuduğunuzu da biliyoruz.Öyleyse sizce İncil(İnciller de diyebiliriz) ve Tevrat'da tahrifat yapılmamış mıdır ya da yapılmışsa nerelerinin tahrif edilmediğinden nasıl emin olabiliyorsunuz?Bu kitaplara bu kadar önem verirken hadisleri nasıl olup da nispeten önemsiz bir şekle sokuveriyorsunuz,hadislerden sürekli şüpheleniyorsunuz?Bir müslüman açısından Kuran'ı sağlıklı yorumlayabilmek hadissiz nasıl mümkün olabilir?

Bende öncelikle bu yorumunuz için teşekkür ederek başlamak isterim..

Şimdi ben neden İncil e,Zebur a ve Tevrat a bu kadar güvenirken hadislere güvenmiyorum?Tahribat kelimesini kullanmışsınız ama ben tahribata inanmıyor ve okuduğum ve anladığım oranda bu Kitaplar, Allahın Kitapları ve çelişkisiz diyorum.Yani üstteki arkadaşın dediği gibi ben ayrım yapmaksızın bütün Kitaplara inanıyorum..Ve tartıştığım ve Kuranla çelişkiler var diye direten hristiyan arkadaşların önüme koyduklarına bakınca,aynı ateistlerin Kuranda çelişkileri sunuşları gibi,ortada çelişki olmadığını görüyorum..yani A ile B tartışılırken,A ile B aynıymış gibi davranılıyor ama aslında onlar farklı.. Farklı oldukları içinde ortada çelişen durum kalmıyor.Yani A nın A oluşu ve B nin B oluşu tek başına yüzde yüz doğru iken A=B dedikleri ve yanlış denklem kurdukları için yanlış ve çelişen durumlar peşine düşülüyor.Halbu ki daha öncede dediğim gibi,Allah katında tek din vardır,Allah Kitapları ile bu dini tamamlar,yani Kitapların tamamı bir dinin yani puzzle ın parçalarıdır.Peki ben buna bu kadar nasıl güveniyorum,,Kuran sayesinde..Ben bu meraka ve diğer Kitapları okuma zorunluluğuna Kuran sayesinde eriştim.Çünkü ben o kitaplarda bahsi geçen yol göstericiliği,nuru merak ettim..Bir İsrailliye şeriat olan Kitabı,bir hristiyana ışık olan ,rahmet olan Kitabı merak ettim.Çünkü onların öyle olduğunu bana Kuran öğretti yani Allahım.Peki hadislere niye güvenmiyorum o halde,tabiki basit,çünkü Kuran bana bunu öğretiyor yine.Sizler ya da niceleri farketmesede,Allahın Kitaplarının bir uslübü var,bir sesleniş ortaklığı,bir anlatış ortaklığı var.Bu öyle bir anlatışki inanırları açısından,siz günde cilt cilt kitapta okusanız,önünüze bir Kitaptan dünyalık bir yazarın sözü de konsa,Allahın Kitabından ayette konsa,hangisi İnsan sözü,hangisi Allah ın sözü zamanla kavrayabilirsiniz.Şimdi forumda ne zaman ben bu cümleyi kursam,nice ateist arkadaşımız haklı olarak belki dalga geçti,ama bunda samimiydim.Yani önüme ayet konduğunda hissettiğim ile bir hadis okuduğumda hissettiğim bir olmuyor ve hatta nice hadis bende ters etki ile hafif bir öfke yaratıyor,bu ne ya diyorum,çünkü kulağımı tırmalıyor.Ama ayet olduğunda insanın içi irkiliyor..

Ve benim, yine benimle dalga geçilecek ama,daha önce cinlerin musallat olduğu bir insanı tanıma imkanımın olması ve bu insanın dine ne kadar hurafe soktuğunu ve nasıl din üzerine durmadan konuştuğunu gözlemlemem de ,farkında olmadan çok şey öğrenmeme vesile oldu.Doğa üstü bazı olaylar mı istiyorsunuz,evet yaşanıyor,sizler yaşamasanızda aklı başında sıradan insanların hem de öyle dinle alakası olmayan sıradan çevrenizdeki gibi insanların şahitliğinde bile yaşanabiliyor bazı olaylar..Ha ben bu yaratıkları gördüm mü,görmedim,ama bişeyler oldu,hemde benle birlikte nice insan görecek şekilde..Detaylar detaylar detaylar...Mesela siz bir zamanlar müslüman olduğunuzu söylüyorsunuz,oysaki müslümanlı yıllarınızda belkide hiç Kuran okumamış ve çevresinden etki ile,ailesinden şundan bundan hareketle neye iman ettiğini bilmeyen bir müslüman olmayan müslümandınız.Belki okudukça ,araştırdıkça kopmanıza sebebiyet veren şeyler,zaten bilerek imanlı olmadığınız için olası şeylerdi.Veya da bazı inanırlar gibi belki okuyup iman ettiğiniz şeyden,zamanla ateistlerle tartışa tartışa ,bazı cevap veremediğiniz noktalarda ufacıkta olsa acaba şüphesine kapıla kapıla dinden koptunuz,halbuki bu bile ayette sabittir.Ortamı terketmek yerine tartışmaya devam etmek ve cevapsız kalınan noktada imanın sarsılması,oysa iman Allaha yüzde yüz güvendir,iman ,kurana yüzde yüz güvendir.Yine ben "Allahım ben anlamıyorum ama bu ayet illaki doğrudur,sorun bende" diye yalvarıp Allahtan yardım istediğimi söylediğimde nice arkadaşımız hemen bu cümleyle oynamaya kalktı.Ama benim bu yakarışıma cevap aldığım ve içimi rahatlatan,mantığıma ters düşmeyen cevaba eriştirilmiş olmam gerçeğini hep atladılar..Mesela Huri mevzusu,mesela göğüsleri tomurcuk konusu, mesela miras dağılımı konusu, işin içinden çıkamadığım ve o an için benim mantığıma ters düşen ne varsa,ben kendi mantığımı ve anlayamamazlığımı sorguladım,ama ayeti sorgulamadım,çünkü zaten eskiden bir kez dilim yanmıştı..Çünkü hayatımda ayete inanmamanın bedelini ağır ödemiştim zaten.Ama ağır ödemeyenler bu kadar sağlam duramıyor işte.Benimde eskiden duramadığım gibi.. mevzuyu yine çok uzattım,kusura bakmayın..

Saygılarımla..

Gönderi tarihi:
Bende öncelikle bu yorumunuz için teşekkür ederek başlamak isterim..

Şimdi ben neden İncil e,Zebur a ve Tevrat a bu kadar güvenirken hadislere güvenmiyorum?Tahribat kelimesini kullanmışsınız ama ben tahribata inanmıyor ve okuduğum ve anladığım oranda bu Kitaplar, Allahın Kitapları ve çelişkisiz diyorum.

...

Yani önüme ayet konduğunda hissettiğim ile bir hadis okuduğumda hissettiğim bir olmuyor ve hatta nice hadis bende ters etki ile hafif bir öfke yaratıyor,bu ne ya diyorum,çünkü kulağımı tırmalıyor.Ama ayet olduğunda insanın içi irkiliyor..

 

(Zebur'u kaç kişi görmüştür bilemem.)İncil ve Tevrat'ın da çelişkisiz olduğuna inanıyorsunuz.Ama ben biliyorum ki,bukitapların Allah'ın sözü olduğuna inanılması için aynı zamanda içlerindeki hikayelerin arasında en ufak bir çelişki,değişiklik olmamış olduğunu da savunmak gerekir ve İnciller arasındaki çelişkileri yazmaya kalksak 1 hafta yerimizden kalkamayız.Siz belki diyeceksiniz ki ''Benim için hikaye kitabı değil,onlar çelişki gibi gözükür de aslında değildir,şifre gibidir.'',işte o zaman ben yine hadislere nasıl soğuk kaldığınızı çözememekteyim.Bir tarafta Paulus'un efsunlandığını,ilham aldığını iddia edip yazdıkları,öbür tarafta Muhammed'in aktarılan söz ve davranışları.Bunların arasında iyi bir muhasebe yapmanın bir müslüman için önemi bence ortadadır.

 

Ve benim, yine benimle dalga geçilecek ama,daha önce cinlerin musallat olduğu bir insanı tanıma imkanımın olması ve bu insanın dine ne kadar hurafe soktuğunu ve nasıl din üzerine durmadan konuştuğunu gözlemlemem de ,farkında olmadan çok şey öğrenmeme vesile oldu.Doğa üstü bazı olaylar mı istiyorsunuz,evet yaşanıyor,sizler yaşamasanızda aklı başında sıradan insanların hem de öyle dinle alakası olmayan sıradan çevrenizdeki gibi insanların şahitliğinde bile yaşanabiliyor bazı olaylar..Ha ben bu yaratıkları gördüm mü,görmedim,ama bişeyler oldu,hemde benle birlikte nice insan görecek şekilde..Detaylar detaylar detaylar...

 

Sizi etkileyen olaya değindiğiniz için teşekkür ederim.Ben de etrafımda birçok kişiden bu tür olaylar yaşadıklarını işittim.Bu tür şeylerin bir kısmı mantıken ve bilimsel olarak da açıklanmıştır.Ancak hepsinin belli bir zaman aralığında hemen açıklanabilmesi mümkün görünmüyor.Yaşanan olayların şekli ve anlatımları kültürden kültüre de değişiklik göstermektedir.Örneğin ABD'deki bir kişi gece uzaylıların gelip kendisini kaçırdığını,inceleyip tekrar getirip yatağına bıraktıklarını anlatıyorken,aynı şeyi ülkemizin herhangi bir şehrindeki kişi 'uzaylı' sözcüğünün yerine 'cin'i geçirerek anlatabilir.Yine uzakdoğuda ani şekilde davranış bozukluğu geçiren birçok kişinin içinde çift ruh barındırdığı inancı yaygındır.Ruh çağırma seansları ise tüm dünyada yaygındır ama nedense kameralarla tespit etmeye pek yanaşılmaz.

Yani,kültürlerde inancınız ne şekilde ise yaşadıklarınızı ister istemez o inancın gerekliliklerine yorarsınız.Afrika'nın bazı kesimlerinde de kızgın yağa el sokulup birşey hissedilmemesi gibi olaylar da aktarılmıştır.Bunlar bildiklerimize ters olabilir,ama inançtan başka birşey ile açıklanamayacağı görüşü işin biraz kolayına kaçmaktır.

 

 

 

Mesela siz bir zamanlar müslüman olduğunuzu söylüyorsunuz,oysaki müslümanlı yıllarınızda belkide hiç Kuran okumamış ve çevresinden etki ile,ailesinden şundan bundan hareketle neye iman ettiğini bilmeyen bir müslüman olmayan müslümandınız.Belki okudukça ,araştırdıkça kopmanıza sebebiyet veren şeyler,zaten bilerek imanlı olmadığınız için olası şeylerdi.Veya da bazı inanırlar gibi belki okuyup iman ettiğiniz şeyden,zamanla ateistlerle tartışa tartışa ,bazı cevap veremediğiniz noktalarda ufacıkta olsa acaba şüphesine kapıla kapıla dinden koptunuz,halbuki bu bile ayette sabittir.Ortamı terketmek yerine tartışmaya devam etmek ve cevapsız kalınan noktada imanın sarsılması,oysa iman Allaha yüzde yüz güvendir,iman ,kurana yüzde yüz güvendir.

 

Benim ateist olmam,sorgulamaya başlamanın bana felsefenin önemini göstermesi yoluyla gerçekleşmiş bir süreçtir ve ben 17 yaşımdayken bir Kurgulayıcı Tanrı'nın(İsmi Allah ya da her ne ise) olmadığına yönelik bir sonuca vardım.Önceden 5 vakit namaz kılar,Kuran'ı da bol bol okurdum,İncil'i de,Tevrat'ı da,Buddha'nın öğretilerini de,Antik Yunan'ı ve Hinduizm'i de.Hepsi hakkında bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunamayacağını iyi biliyordum.Sonunda bunların tümünün güçsüzlük,çaresizlik ve korkuların birbirinin içine geçmiş yansımaları olduğuna karar verdim.''Dünya ile ve yaşam ile savaşamıyorsan kaç.Sen iyisin,sen iyisin.Seni en yüksek iyi yarattı.İyiye,sevgiye,Yaratıcı'nın planına inanınca herşey yoluna girecek,musibetler ise günahların yansıması ve sonucudur,bunların hepsi de sınavdır,biri seni sınıyor.'' gibi bir anlayışa gülüp geçtim.Ama tanrıtanımazlık uydurukça yaşanacak birşey değildir.Bir ateist,

insanın insandan başka hiçbirşeyin umrunda olmadığını anlamıştır.İnsan ne doğanın umrundadır,ne kainatın ne de ötelerdeki başka birşeyin.İnsanın bugüne kadar ulaşabilmiş olmasının muhteşemliği de burada yatar.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:
(Zebur'u kaç kişi görmüştür bilemem.)İncil ve Tevrat'ın da çelişkisiz olduğuna inanıyorsunuz.Ama ben biliyorum ki,bukitapların Allah'ın sözü olduğuna inanılması için aynı zamanda içlerindeki hikayelerin arasında en ufak bir çelişki,değişiklik olmamış olduğunu da savunmak gerekir ve İnciller arasındaki çelişkileri yazmaya kalksak 1 hafta yerimizden kalkamayız.Siz belki diyeceksiniz ki ''Benim için hikaye kitabı değil,onlar çelişki gibi gözükür de aslında değildir,şifre gibidir.'',işte o zaman ben yine hadislere nasıl soğuk kaldığınızı çözememekteyim.Bir tarafta Paulus'un efsunlandığını,ilham aldığını iddia edip yazdıkları,öbür tarafta Muhammed'in aktarılan söz ve davranışları.Bunların arasında iyi bir muhasebe yapmanın bir müslüman için önemi bence ortadadır.

Siz bu çelişki dediklerinizi hiç ehline sordunuz mu?Özellikle Türkiyedeki hristiyanlarla hiç konuştunuz mu? Hadi bunu geçtim,biz bir tane bile çelişki görmezken,ateist arkadaşlarımızın Kuran da ki çelişkileri (haşa yok)sayfa sayfa sunmaları gerçeği sizce neyin nesi?Hadislere nasıl soğuk kanlı kalıyorum?Zekada ve üstünlükte asla başedemeyeceğimiz yahudiler olduğu sürece ve bunlar düşmanlıkta bizimle uğraşırken,müslümanlarla uğraşan özel birimleri varken,hele hele ülkemizdeki İslam ve yardım örgütü gibi başlayan kurumların zamanla Yahudileri ve dış kaynakları beslemeye başlayışındaki gerçekler ortadayken,Rabbimde beni uyarırken "dikkat edin sizi Allahla kandırmasınlar" ya da " onların şiddetle Allahı şahit tuttuğunu görürsün" diye,bi de üstüne üstlük bir hadisin dayanağının yani uygunluğunun Kuran olması şartının var olmasının ,aslında o hadisi gereksiz hale getirişi bile farkedilmiyor.Yani ayet var olabilecek en güzel haliyle bir mümine öğüt olan,neden illa ona benzer bişeyi farklı farklı sunma gereği hissederler bi de ayetten çok bunları dikkate alırlar,inanılası değil..Ülkemizde bu kadar şeyh,şıyh,tarikat,vasıf üstüne vasıf kazanmış,nerdeyse alimlerini ilahlaştırmış zihniyet varken,neredeyse hoca ne derse aman hocam canım hocam inanmaya hazır ve amade,inandım dediği asıl Kitabı okumaktan uzak insanlar çoğunluktayken,hadisleri büyük bir tehlike olarak görüyorum ve dinim adına Allah için,hepsini reddediyorum..

 

 

 

Sizi etkileyen olaya değindiğiniz için teşekkür ederim.Ben de etrafımda birçok kişiden bu tür olaylar yaşadıklarını işittim.Bu tür şeylerin bir kısmı mantıken ve bilimsel olarak da açıklanmıştır.Ancak hepsinin belli bir zaman aralığında hemen açıklanabilmesi mümkün görünmüyor.Yaşanan olayların şekli ve anlatımları kültürden kültüre de değişiklik göstermektedir.Örneğin ABD'deki bir kişi gece uzaylıların gelip kendisini kaçırdığını,inceleyip tekrar getirip yatağına bıraktıklarını anlatıyorken,aynı şeyi ülkemizin herhangi bir şehrindeki kişi 'uzaylı' sözcüğünün yerine 'cin'i geçirerek anlatabilir.Yine uzakdoğuda ani şekilde davranış bozukluğu geçiren birçok kişinin içinde çift ruh barındırdığı inancı yaygındır.Ruh çağırma seansları ise tüm dünyada yaygındır ama nedense kameralarla tespit etmeye pek yanaşılmaz.

Yani,kültürlerde inancınız ne şekilde ise yaşadıklarınızı ister istemez o inancın gerekliliklerine yorarsınız.Afrika'nın bazı kesimlerinde de kızgın yağa el sokulup birşey hissedilmemesi gibi olaylar da aktarılmıştır.Bunlar bildiklerimize ters olabilir,ama inançtan başka birşey ile açıklanamayacağı görüşü işin biraz kolayına kaçmaktır.

 

Beni etkileyen olay bu değildir ,ben etkilendikten çok çok sonrası bu olaylara şahitliğim oldu..Etkilenmeden önce inançsız dönemimde üniversite yurdunda edindiğim ruh çağırma seansını saymazsak,ilginçti ama beni bir dindar ya da Kuran a inanır biri yapmamıştı..Bu arada kameralardan bahsetmişsiniz,ilginçtir kameralar cinlerin yoğun bir şekilde geldiği yerde çalışmıyor,yani kayıt yapmıyor,bu olayı daha önce forumda paylaşmıştım.Yani bu kamera kaydı olayına bizzat şahidim.Bir alışveriş merkezinde,bir ünlü markanın mağazasında,düzenli kayıt yapan kameraların,bir olay anında görüntülü kayıt yapmayıp masmavi bir ekrana dönüşmesine(cinlerin musallat olduğu adam,onlar tarafından neredeyse boğuluyordu) şahidim,üstelik sıradan tezgahtarların,personellerin hepsiyle birlikte.

 

 

Benim ateist olmam,sorgulamaya başlamanın bana felsefenin önemini göstermesi yoluyla gerçekleşmiş bir süreçtir ve ben 17 yaşımdayken bir Kurgulayıcı Tanrı'nın(İsmi Allah ya da her ne ise) olmadığına yönelik bir sonuca vardım.Önceden 5 vakit namaz kılar,Kuran'ı da bol bol okurdum,İncil'i de,Tevrat'ı da,Buddha'nın öğretilerini de,Antik Yunan'ı ve Hinduizm'i de.Hepsi hakkında bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunamayacağını iyi biliyordum.Sonunda bunların tümünün güçsüzlük,çaresizlik ve korkuların birbirinin içine geçmiş yansımaları olduğuna karar verdim.''Dünya ile ve yaşam ile savaşamıyorsan kaç.Sen iyisin,sen iyisin.Seni en yüksek iyi yarattı.İyiye,sevgiye,Yaratıcı'nın planına inanınca herşey yoluna girecek,musibetler ise günahların yansıması ve sonucudur,bunların hepsi de sınavdır,biri seni sınıyor.'' gibi bir anlayışa gülüp geçtim.Ama tanrıtanımazlık uydurukça yaşanacak birşey değildir.Bir ateist,

insanın insandan başka hiçbirşeyin umrunda olmadığını anlamıştır.İnsan ne doğanın umrundadır,ne kainatın ne de ötelerdeki başka birşeyin.İnsanın bugüne kadar ulaşabilmiş olmasının muhteşemliği de burada yatar.

Saygılar...

Anlattığınız bu süreci bilemem,herkesin farklı farklı,bir Yaratıcıyı hayatınızda hissetmiyor oluşunuzun nasıllığını da bilemem,çünkü hisseden biriyim.İnsana sunulan ve keşfettiğimiz bir çok mucize ya da şartlanmayla neler başarılabileceği olgusu dışında,insan istemese dahi dışardan alakasız bir konuda alakasız bir yönlerdirme de var,istesekte istemesekte,hiç akılda yokken size sunulan bazı müdahaleler var..tamamen isteminiz dışında şekillenen şeyler.Kısacası bilim ,doğa ne derse desin metafiziksel olgular var.Bunu,efendim işte dolunayda,ayın yaydığı dalga şusuyla busuyla şiddet oranları arasında şu bu gibi bişey değil bu..ya da ikizler arası frekans eşitliği falandan dolayı şu bu gibi değil.. siz bilmeseniz bile,önceden onun olacağını bilen bir gücün hayatınıza müdahalesi gibi,veya siz olayları yaşarken nerde ne söylediniz yaşarken farketmezken,aradan yıllar geçince nerde ne neden ne yaptığınızda ne yapılarak şekillendirildi ve size neden dolayı neler yaşattırıldı gibi hayatınızdaki gerçekler.Kader denilen olgu özünde..hani tartış tartış anlamına varılamayan olgu ama gerçek yaşam..

Soyutsal bişeyleri tartışmanın zorluğunda,soyutsal duyguların ve hislerin anlatımı zorluğunda,dünyasal kelamla bu kadar anlatabiliyorum.Bilmem ne anlatabildim ayrı mevzu tabi..

Saygılar...

Gönderi tarihi:
Siz bu çelişki dediklerinizi hiç ehline sordunuz mu?Özellikle Türkiyedeki hristiyanlarla hiç konuştunuz mu?

 

Ben onların düşünce sisteminin mantık,bilim ve yaşamın özüne ne derece kin beslediğini çözebiliyorum.Onlara soru sorup karşılığında bedava binbir türlü hayalle zaman kaybı yapmak kendime saygısızlık olur.Ne iyi ki,çelişkinin ne olup olmadığını onlardan öğrenecek değilim.Tarih de hıristiyanların mezhep çatışmaları gibi şiddet dolu garipliklere çok az tanık olmuştur ayrıca.Şimdi İncil'den çok basit bir örneğe bakalım(Hıristiyanlar için doğal olarak basit değildir.İçinde neler neler saklıdır bu cümlelerin,ohooo):

 

Yuhanna:

 

5.Bab:

 

30«Ben kendiliğimden hiçbir şey yapamam. İşittiğim gibi yargılarım ve benim yargım adildir. Çünkü amacım kendi istediğimi değil, beni gönderenin istediğini yapmaktır. 31Eğer kendim için ben tanıklık edersem, tanıklığım geçerli olmaz. 32Ama benim için tanıklık eden başka biri vardır. O'nun benim için ettiği tanıklığın geçerli olduğunu bilirim. 33Siz Yahya'ya adamlar gönderdiniz, o da gerçeğe tanıklık etti. 34İnsandan tanıklık kabul ettiğim için değil, kurtulmanız için bunları söylüyorum. 35Yahya, yanan ve ışık saçan bir çıraydı. Sizler onun ışığında bir süre için coşmak istediniz. 36Ama benim, Yahya'nınkinden daha büyük bir tanıklığım var. Tamamlamam için Baba'nın bana verdiği işler, şu yaptığım işler, beni Baba'nın gönderdiğine tanıklık ediyor. 37Beni gönderen Baba da benim için tanıklık etmiştir.

 

Yine Yuhanna:

 

8.Bab:

 

13Ferisiler, «Sen kendin için tanıklık ediyorsun, tanıklığın geçerli değil» dediler.

14İsa onlara şu karşılığı verdi: «Kendim için tanıklık etsem bile tanıklığım geçerlidir. Çünkü nereden geldiğimi ve nereye gideceğimi biliyorum. Oysa siz nereden geldiğimi, nereye gideceğimi bilmiyorsunuz. 15Siz insan gözüyle yargılıyorsunuz. Ben kimseyi yargılamam. 16Ama yargılasam bile benim yargım doğrudur. Çünkü ben yalnız değilim, ben ve beni gönderen Baba, birlikte yargılarız. 17Yasanızda da, `İki kişinin tanıklığı geçerlidir' diye yazılmıştır. 18Kendim için tanıklık eden bir ben varım, bir de beni gönderen Baba benim için tanıklık ediyor.»

 

Aynı İncil ve bölümlerin arasında öyle pek bir uzaklık da yok.Bir hıristiyan bunlar arasında çelişki görmez.Bu da demektir ki oraya her ne yazılmış olursa olsun inanacaktı zaten.Anlasa da anlamasa da.Yaşadığına inandıkları İsa'nın ölümünden 70 sene sonra da yazılmış olsa,500 sene sonra da yazılmış olsa inanacaktı.O yüzden siz kalkıp da bunlar arasında bile çelişki görmeyen birine mantık dahilinde birşey soramazsınız.Ancak bir histerinin yansımalarını yakından görmüş olursunuz.(Bu yazdıklarım direk olarak hıristiyanlıkla ilgilidir.Sizinle bağlantısı yok.)

 

 

Zekada ve üstünlükte asla başedemeyeceğimiz yahudiler olduğu sürece ve bunlar düşmanlıkta bizimle uğraşırken,müslümanlarla uğraşan özel birimleri varken,hele hele ülkemizdeki İslam ve yardım örgütü gibi başlayan kurumların zamanla Yahudileri ve dış kaynakları beslemeye başlayışındaki gerçekler ortadayken,Rabbimde beni uyarırken "dikkat edin sizi Allahla kandırmasınlar" ya da " onların şiddetle Allahı şahit tuttuğunu görürsün" diye,bi de üstüne üstlük bir hadisin dayanağının yani uygunluğunun Kuran olması şartının var olmasının ,aslında o hadisi gereksiz hale getirişi bile farkedilmiyor.Yani ayet var olabilecek en güzel haliyle bir mümine öğüt olan,neden illa ona benzer bişeyi farklı farklı sunma gereği hissederler bi de ayetten çok bunları dikkate alırlar,inanılası değil..Ülkemizde bu kadar şeyh,şıyh,tarikat,vasıf üstüne vasıf kazanmış,nerdeyse alimlerini ilahlaştırmış zihniyet varken,neredeyse hoca ne derse aman hocam canım hocam inanmaya hazır ve amade,inandım dediği asıl Kitabı okumaktan uzak insanlar çoğunluktayken,hadisleri büyük bir tehlike olarak görüyorum ve dinim adına Allah için,hepsini reddediyorum..

 

Yahudilerle ilgili 'zeka ve üstünlük' ifadelerini 'kurnazlık ve ekonomik deneyim' olarak değiştirmek isterim.Özellikle İslam dünyasında siyonizm başlıca hedef haline getirilirken farkında olunmadan bunun Vatikan'ın gizli emellerine yaradığının da bilincinde olmak önemlidir.Sanki Vatikan müslümanlarla çok yakın dostmuş gibi bir saflığa düşmemek gerekir.

Hadislerin hepten reddetmeye gidilmesi sizi incillere daha çok yakınlaştırıyorsa bence bu mantık çerçevesinde tekrar tekrar değerlendirilmelidir.

 

Beni etkileyen olay bu değildir ,ben etkilendikten çok çok sonrası bu olaylara şahitliğim oldu..Etkilenmeden önce inançsız dönemimde üniversite yurdunda edindiğim ruh çağırma seansını saymazsak,ilginçti ama beni bir dindar ya da Kuran a inanır biri yapmamıştı..Bu arada kameralardan bahsetmişsiniz,ilginçtir kameralar cinlerin yoğun bir şekilde geldiği yerde çalışmıyor,yani kayıt yapmıyor,bu olayı daha önce forumda paylaşmıştım.Yani bu kamera kaydı olayına bizzat şahidim.Bir alışveriş merkezinde,bir ünlü markanın mağazasında,düzenli kayıt yapan kameraların,bir olay anında görüntülü kayıt yapmayıp masmavi bir ekrana dönüşmesine(cinlerin musallat olduğu adam,onlar tarafından neredeyse boğuluyordu) şahidim,üstelik sıradan tezgahtarların,personellerin hepsiyle birlikte.

 

İşte bu tür olayları açıklamayı hemen dinlere bırakırsanız hepten muğlak durumlar olarak kalır.

 

 

Anlattığınız bu süreci bilemem,herkesin farklı farklı,bir Yaratıcıyı hayatınızda hissetmiyor oluşunuzun nasıllığını da bilemem,çünkü hisseden biriyim.İnsana sunulan ve keşfettiğimiz bir çok mucize ya da şartlanmayla neler başarılabileceği olgusu dışında,insan istemese dahi dışardan alakasız bir konuda alakasız bir yönlerdirme de var,istesekte istemesekte,hiç akılda yokken size sunulan bazı müdahaleler var..tamamen isteminiz dışında şekillenen şeyler.Kısacası bilim ,doğa ne derse desin metafiziksel olgular var.Bunu,efendim işte dolunayda,ayın yaydığı dalga şusuyla busuyla şiddet oranları arasında şu bu gibi bişey değil bu..ya da ikizler arası frekans eşitliği falandan dolayı şu bu gibi değil.. siz bilmeseniz bile,önceden onun olacağını bilen bir gücün hayatınıza müdahalesi gibi,veya siz olayları yaşarken nerde ne söylediniz yaşarken farketmezken,aradan yıllar geçince nerde ne neden ne yaptığınızda ne yapılarak şekillendirildi ve size neden dolayı neler yaşattırıldı gibi hayatınızdaki gerçekler.Kader denilen olgu özünde..hani tartış tartış anlamına varılamayan olgu ama gerçek yaşam..

Soyutsal bişeyleri tartışmanın zorluğunda,soyutsal duyguların ve hislerin anlatımı zorluğunda,dünyasal kelamla bu kadar anlatabiliyorum.Bilmem ne anlatabildim ayrı mevzu tabi..

Saygılar...

 

İnsan için objektif olgular ile kendi açısından algıladığı ve bir derecede de kendini şartlandırdığı algısal ve perspektife dayanan olgular arasında kurduğu denge tüm yaşantısını belirler.Siz kendi başına bir yaratıcı varlık hissediyorsanız sizin yorumsal ve psikolojik durumunuz buna uygun bir ortam oluşturmuş demektir.Kimse çıkıp da ''Sen nasıl öyle algılarsın.'' diyemez,ama olgular üzerine nedensel bağlar yoluyla fikir yürütebilir.Yoksa tabi ki hepimiz baştan aşağı yaşamın belli bir açıdan yorumlarıyız.Bence önemli olan,soyuta atfedilen şeylerin herşeyin üzerine çıkarılıp 'yargılayıcı gerçekler' olarak adlandırılmaması gerektiğidir.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:

USUL-i kUDRET SURESİ:

1- Bu kitap, herkes tarafından rahatça anlaşılsın diye, apaçık yazıldı.

2- Ey inananlar, hayvanlarınız otlaktayken, aldanır da içlerinden birini çaldırırsanız, o hayvanı çalanın cezası; ellerinin, ayaklarının çapraz kesilmesi ve kendi kulaklarının kesilip kendisine yedirilmesidir.

3- Birden fazla hayvan çalan hırsızların cezası ise, gözlerinin kızgın demirle dağlanması ve aç ve susuz olarak güneş altında bağlanarak ölüme terkedilmesidir.

4- Biz inananlar erkekler için, 8'e kadar eş almayı helal kıldık. Ana-kız veya kızkardeşleri almak şartıyla bu sayı 20 ye kadar çıkarılabilir.

5- Aldığınız kadınlardan buna itiraz eden olursa, yüzlerini ateşle veya kezzapla yakın. Yine emirlerinize uymazlarsa, iki kolunu yok edene kadar her gün biraz yakın. Birden bire yakmayın ki; aylarca acı çeksin.

 

 

Şimdi bu yukarda yazanların bir din kitabında yazdığını farzedin. İnanan olur mu bu dine? Elbette ki olur, yeter ki anası babası o dine inanıyor olsun. Mesela:

 

Yine ben "Allahım ben anlamıyorum ama bu ayet illaki doğrudur,sorun bende" diye yalvarıp Allahtan yardım istediğimi söylediğimde nice arkadaşımız hemen bu cümleyle oynamaya kalktı.

 

Deyip, pekala inanabilir o dine.

Ffyod arkadaşımıza yine de teşekkürler. Hiç olmazsa dürüstce, ne şekilde inandığını bize anlatıyor. Diğerleri onu da yapmıyor. "Çok mantıklı buluyoruz da, o yüzden inanıyoruz" diyerek bize yutturduklarını sanıyorlar. Her ne hikmetse dünyadaki insanların %99,999'u sadece kendi ebeveynlerinin dinini mantıklı buluyor. Tesadüfe bak sen! %99,999'luk tesadüf.

 

 

 

Beni etkileyen olay bu değildir ,ben etkilendikten çok çok sonrası bu olaylara şahitliğim oldu..Etkilenmeden önce inançsız dönemimde üniversite yurdunda edindiğim ruh çağırma seansını saymazsak,ilginçti ama beni bir dindar ya da Kuran a inanır biri yapmamıştı..Bu arada kameralardan bahsetmişsiniz,ilginçtir kameralar cinlerin yoğun bir şekilde geldiği yerde çalışmıyor,yani kayıt yapmıyor,bu olayı daha önce forumda paylaşmıştım.Yani bu kamera kaydı olayına bizzat şahidim.Bir alışveriş merkezinde,bir ünlü markanın mağazasında,düzenli kayıt yapan kameraların,bir olay anında görüntülü kayıt yapmayıp masmavi bir ekrana dönüşmesine(cinlerin musallat olduğu adam,onlar tarafından neredeyse boğuluyordu) şahidim,üstelik sıradan tezgahtarların,personellerin hepsiyle birlikte.

Sizin asla inançsız bir döneminiz ol-ma-dıııı.

Bunu aklınıza yerleştirin, oool-maaa-dııı. Dininizde anlayamadığınız yerlerin olması demek, sizin inançsız olduğunuz demek değildir.

Lütfen, rica ediyorum; bu "bir zamanlar inançsızdım, yok ateisttim, vs." gibi sözleri bir daha kullanmayınız. Çok rica ediyorum sizden, insanları yanıltıp, yanlış yöne sürüklüyorsunuz. Siz tam aksine, bırakın dinden kopabilmeyi, hangi din olursa olsun razı olacak kadar, din uyumlu insansınız. Ülkemizde hiçbir din kalmasa; siz çıkar Africa'nın balta girmemiş ormanlarında, oradaki kabilelerden kendinize din bulursunuz.

Lütfen ve lütfen çok rica ediyorum; siz "ben bir zamanlar dinsizdim" diyebilecek en son kişisiniz. Eğer siz bile bir zamanlar dinsizdiyseniz; "bu dünyadaki herkes bir zamanlar dinsizdi" diyebilmek işten bile değil.

 

Yukarda ne demişsiniz? "inançsız olduğum zamanlar ruh çağırmıştık".

İnançsız bir insan ruh filan çağırmaz. Çünkü inançsız bir insan için ruh diye birşey yoktur. Cin de yoktur, peri de yoktur, şeytan da yoktur.

Ben inançlıyken bile ruh çağırmadım yahu.

 

Saygılar, sevgiler

Gönderi tarihi:
Mesela siz bir zamanlar müslüman olduğunuzu söylüyorsunuz,oysaki müslümanlı yıllarınızda belkide hiç Kuran okumamış ve çevresinden etki ile,ailesinden şundan bundan hareketle neye iman ettiğini bilmeyen bir müslüman olmayan müslümandınız.Belki okudukça ,araştırdıkça kopmanıza sebebiyet veren şeyler,zaten bilerek imanlı olmadığınız için olası şeylerdi.Veya da bazı inanırlar gibi belki okuyup iman ettiğiniz şeyden,zamanla ateistlerle tartışa tartışa ,bazı cevap veremediğiniz noktalarda ufacıkta olsa acaba şüphesine kapıla kapıla dinden koptunuz,halbuki bu bile ayette sabittir.

 

 

Bu alıntı ve sonrasında verdğiniz cevaplar çok ilginç doğrusu. Bir zamanlar ateist olduğunuza bende inanmıyorum. Çünkü ateist olmak , ciddi ve yoğun bir araştırma sürecini gerektirir. Müslüman olup ta ciddi bir araştırma süreci sonucunda bir insanın ateist olması mümkündür. Ama bu araştırmalardan sonra insanın dine inanması biraz komik. O halde sizin içinde denebilir ki; belki çevrenizin etkisiyle , belki uyumsuz ve huzursuz bir aile, çevre ortamı nedeniyle hiç araştırma yapmadan her şeyi inkar yolunu seçmiş olabilirsiniz. Sayın Notamatik' in dediği gibi; eğer inançsız olsaydınız zaten ruh çağırmazdınız.

Gönderi tarihi:
USUL-i kUDRET SURESİ:

1- Bu kitap, herkes tarafından rahatça anlaşılsın diye, apaçık yazıldı.

.

.

.

Yukarda ne demişsiniz? "inançsız olduğum zamanlar ruh çağırmıştık".

İnançsız bir insan ruh filan çağırmaz. Çünkü inançsız bir insan için ruh diye birşey yoktur. Cin de yoktur, peri de yoktur, şeytan da yoktur.

Ben inançlıyken bile ruh çağırmadım yahu.

 

Saygılar, sevgiler

 

Ben,hiç bir zaman ateisttim demedim,ben size dinler adına inançsız ve dinsizdim dedim.şimdi ki moda ismi deist oluyor sanırım..Bir yurt odasında 8-10 kişilik bir araya toplanmış gençler arasında bunu benim bireysel bir ruh çağırma olgummuş gibi lanse etmenizde sizdeki olsa olsa geniş düşünemeden önyargılı bir algılayışı ortaya koyar diye düşünüyorum.. O ortamda da metafiziksel bişeyler yaşamıştım ya da şahit olmuştum ama tutup bir dine inanmamıştım diyorum size.. sizler metafiziksel her olguyu yok diye reddediyor ve yaşanan metafiziksel her olguyu yaşanmamış varsayıyorsanız,ben sizlerin bilğimselliğinizden şüphe duyarım..Bu bilimsel yaklaşım olamaz..Herşeyin mantıklı bir açıklaması vardır ya da bilimsel bir dayanağı vardır diyemiyorsanız,ne görüyorsam o,neye dokunuyorsam o felsefesi güdüyorsanız, siz bir inançlıdan daha da bilimsellikten uzak bir çizgidesiniz demektir..

Bu arada sizin USUL-i kUDRET SURESİ ,tamamen sakındırmaktan ve sonuçları insan için fayda yerine zarar olan bir suredir ki uslup olarakta bizim Tanrımızdan olmadığı kesindir.Her öğreti,her Kitap din olsaydı ve bizler hepsine inansaydık işler elbet değişirdi.Benim dinim İslam,sizin tercihinizde ateistlik,kiminin ise buda,kiminin satanistlik.Ben,kendi inancım gereği Allah katındaki tek dine inanıyorum,bu yüzden sizlere belki de bana müdahale ettiğinizde tehdit oluyorum,sizler ya da mesela satanistler neden bana tehdit olabiliyorsunuz.İnandığım din,yeryüzünde bozgunculuk yapmadıkça,fitne çıkarmadıkça hangi inançta olursa olsun kimseye el sürmeme izin vermiyor,niye bunu hiçe sayıp ısrarla imanlılara el sürülüyor ki kendilerine el sürülsün.Ha siz ateistsiniz,evrensel iyi insanlarsınız,neden evrensellik adı altında güzel insani erdemli çizgilerden bahsedilirken,bazı kesimlerce dindara durduk yere tahammül edilemeyip sataşmalar kınamalar küçük ya da hor görmeler hak sanılabiliyor.Yaşa ateistliğini kendi halinde,dindardan müdahalesizlik beklenirken,kendileri neden müdahalesizlik örneği sergileyemiyor bir kesimin. Şimdi ben şahsım adına bazı dini ad altında dindarmış gibi gözüken gazeteler yerine,etrafımdaki bazı dindarlardan Mumcu musun diye tepki almama sebep olan gazeteleri okuyorum yer yer..Geçenlerde Atatürk ve Cumhuriyetle ilgili bir Cd hediye eden bir gazeteyi seve seve aldım.Şimdi seviyorum sevmeye de,neden illa bu kesimler ara ara olayı benim okuduğum Kuranla dalga geçen karikatürlere getirip sanki illa dinsiz olmaları şartmış gibi biz dindarları kazanmamaya çalışıyorlar. Sizlerinde farkında olmadan yaptığı şey bu,dindarı kınayıcı ya da dindarın hepsini tehdit olarak algılayıp etkiye ama bazende olmayan etkiye tepki vermek ve çoğu zamanda başkasının kutsalı olan kavramı hiçe saymak ve dalga geçmek.Dalga geçmek değilse yapılanlar,yukardaki gibi bir surenin ne anlama gelebileceğini buyrun siz anlatın.Ha insani çizgide düşünürsek,en azından kendi adıma ,bu tarz yaklaşımlara hakkınız vardır belki derim,inanmama ve alay etme hakkı vardır elbet,ama kültür özelliği karısına iltifat edeni öldürme niteliğinde olan bir toplumda bence bunu yaptığınız için başınıza tahmininizden kötü şeyler gelebileceği gerçeğini en azından kendini okumuş ya da medeni ya da uygar ya da evrensel niteleyen nice ateistte anlamam malesef imkansız. Diyelim ki karşıdaki okumamış,evrensel olamayan ,tehlikeli,psikolojisi bozuk biri, o mu sizi anlayıp kendine şekil verecek sizler mi karşı tarafı bilip gereğini yapmanın yollarını arayacaksınız.İki pof pof a çok şey başarabileceğiniz kültür özelliğimizde,yanlış yollardan yanlış politikalarla ancak ve ancak bölücülük ve ayrımcılık yaratılıyor olması,artık elim kolum bağlı hayretle olacakları bekleyen bir hale soktu beni.Türkiyenin çok canı yanacak,illa anlaması için bişeyleri dibe vurması gerekiyordun madem,o dibe çok yakında vurulacak. Dindar geçinenler din bırakmadı,Atatürkçü geçinenler Atatürkçülük bırakmadı.. Son çırpınışlar vatana millete hayırlı olsun...

 

Ve bu arada sayın Artropod,öldükten sonra olacak bir tanıklık ile yaşamda yani şu anda olacak tanıklık kavramlarını nerden bulup harmanladınız,cidden tebrik ederim.Birinde ,kendi tanıklığının geçersiz olacağı,hatta bana göre Peygamberimizin tanıklığına dikkat çekilen büyük gün varken ,diğerinde dünyasal olaylara dünyasal Allah tarafından nasip edilen tanıklık var.

Cin kavramının varlığı ve onlara hizmet edenlerin gerçekliklerini ,dinle alakası olmayan nice insanın şahitliğinde siz kabul etmiyorsunuz diye,varlıkları yoktur anlamı çıkmaz.Gün gelir varlıklarını ıspatlamak belki biz dindarlara düşer ama ıspatlamadığınız yokluk için de bu kadar reddiyet ,yine ateistlerin yanılgısı diye düşünüyorum.

'yargılayıcı gerçekler' ve bu sözünüzün altında ki,yine müslümanların davranışlarındaki aksaklıklara istinaden yapılan gizli tepkiyi anladığımı yine de vurguluyorum.

Gönderi tarihi:
Ve bu arada sayın Artropod,öldükten sonra olacak bir tanıklık ile yaşamda yani şu anda olacak tanıklık kavramlarını nerden bulup harmanladınız,cidden tebrik ederim.Birinde ,kendi tanıklığının geçersiz olacağı,hatta bana göre Peygamberimizin tanıklığına dikkat çekilen büyük gün varken ,diğerinde dünyasal olaylara dünyasal Allah tarafından nasip edilen tanıklık var.

Cin kavramının varlığı ve onlara hizmet edenlerin gerçekliklerini ,dinle alakası olmayan nice insanın şahitliğinde siz kabul etmiyorsunuz diye,varlıkları yoktur anlamı çıkmaz.Gün gelir varlıklarını ıspatlamak belki biz dindarlara düşer ama ıspatlamadığınız yokluk için de bu kadar reddiyet ,yine ateistlerin yanılgısı diye düşünüyorum.

'yargılayıcı gerçekler' ve bu sözünüzün altında ki,yine müslümanların davranışlarındaki aksaklıklara istinaden yapılan gizli tepkiyi anladığımı yine de vurguluyorum.

 

 

Ben de sizi öldükten sonrasından değil,direk gündelik yaşamda olan olayların hikaye edilmesiyle ilgili cümleleri ölüm sonrasıydı öncesiydi diye makyajlamanızdan ve araya da Muhammed'i monte edivermenizden ötürü tebrik ederim.Bu yorum,'tomurcuk göğüsler'i 'muhteşem' , 'Huriler'i de 'bakir erkekler de olabilir' diye yorumlamanız kadar enteresan değildi ama yine de açık bir çelişkinin üstünü kapayamamış.

 

Bir zamanlar her psikolojik ya da ilerlemiş nevrotik sorunu olanların içine cin veya şeytan girdiğinden emin olurmuş insanlar,çünkü bu tür hastalıklar bilinmezmiş.Biz de bugün için bilimin herşeyi açıkladığını iddia etmiyoruz zaten,bu bir süreçtir,bilimin bu tür şimdilik açıklanamayan olayları ileride de açıklayamayacağını sadece dindarlar savunuyor.Bir gerçek de bu savunulduğu müddetçe,o ülkelerde bilim insanlarının değil,cin çıkardığını iddia eden hocaların,sahtekarların daha çok saygı göreceğidir.

 

'Yargılayıcı gerçekler' vurgusunu yaşamı kendiliğindenliğinden çıkarıp özünü ötelerde aramak ve tamamen soyutluğun içine atarak,ödül ve cezaya tabi olduğu varsayımı anlamında kullanıyorum.Yani her dinde,ödül ve cezanın,günah ve sevap kavramlarının üstüne kurulduğu sözde soyut gerçekler olarak.

 

Kimsenin hıristiyanlaşıp gerçeklerden tamamen kopmaması dileğiyle.Saygılar...

Gönderi tarihi:
ne görüyorsam o,neye dokunuyorsam o felsefesi güdüyorsanız, siz bir inançlıdan daha da bilimsellikten uzak bir çizgidesiniz demektir..

 

Bilimsel çizgide olabilmemiz için masalları kabullenmemiz gerekiyor galiba sana göre. Mesela; Alaattinin cinine ne dersin? Yaklaştırırmı bizi bilimsel çizgiye? Veya benzerleri... Ne görebiliyoruz, ne dokunabiliyoruz.

Gönderi tarihi:
Bilimsel çizgide olabilmemiz için masalları kabullenmemiz gerekiyor galiba sana göre. Mesela; Alaattinin cinine ne dersin? Yaklaştırırmı bizi bilimsel çizgiye? Veya benzerleri... Ne görebiliyoruz, ne dokunabiliyoruz.

cevap bu mudur yani? Şimdi ,anlattığım olayda(Allahtan yıllar öncesinde kaldı), düzenli kayıt kapan kamera tam olay esnasında kayıt yapmayıp,olay bittikten sonra kaydına devam etti.. Şimdi adam,"benim varlıklarım " şu bu diye dolaşan biri (benim de mümkün derece uzak durduğum,ara ara sert kavga nitelikte tepki verdiğim ama iş ortamı yüzünden muhattap olmak zorunda kaldığım ve açıkcası sevmediğim ama bu firmada genel koordinatör olabilecek kadar da belli bir mesleği olan ve hatta önemli iş adamlarıyla bir araya gelebilen biri),ayrıyeten hatta ve hatta varlıkları sayesinde para bile kazanan biri,siz de ateist ve bilimselsiniz.. tabi bu adam sizin yüzünüze bakıp,sizin hiç anlatmadığınız şeylerinizi de biliyor.."Cin diye birşey yoktur" size göre,neden? Kuran da yazıyor. Kuran da anneye iyi davran dese,babaya neden demedi der tepki verirsiniz neredeyse,o derece tümden reddiyet içindesiniz.. ok..Eğer bilim adamı ya da bilimsel düşünen biriyseniz,bu olayın gerçeklerini ortaya koymak için hiç mücadele vermeyeceksiniz öyle mi? yani en ufak merakınız olmayacak olayın bilimselliğini bulmak ve insanları hurafeden kurtarmak için,öyle mi?Dediğiniz gibi olsa, bugün hiç bir icat olmazdı.Ben sizin hemen cinlere inanıp inanmamanızı sorgulamıyorum,ben sizin olayları kesin bir şartlandırmayla yoktur diye kestirip atıp bu konuda en ufak bir incelemeye yer bırakmayışınızı sorguluyorum.Hep dediğim gibi,varlığı ıspatlanamadığı gibi yokluğunu da tam anlamıyla bilmediğiniz bir konuda çok cüretkarsınız.Yani ,şu an diğer Kitap ehlinden insanların da dahil aynı din ve kurallar çerçevesinde olmasını sağlayan bir Kitap ve Kitaplar var ortada..Dünyanın bi ucundan dinlerini anlatmaya kalkan bir insan ile burda dinini anlatmaya çalışan Kitabına tutkun kişilerin konuşmaları nerdeyse aynı(Kutsal saydığım Kitaplardan hareketle söylüyorum)..Bu bile bana göre çok çok güzel bir ölçüt...Peki ya siz,Ya bu Kitaplar,gerçekten Tanrıdan ise ve siz onunla alay ettiyseniz.. Umursamadığınız ve amaan dediğiniz şey,hani yoktur dediğiniz hesap günü,umursanmayacak kadar basit bir olgu mu?yani varsa cehennem kavramı, bu kadar korkusuz musunuz gerçekten.. ama bu oyunlar kaçak oyunlar,olaki şüphe duymaya kalksanız bütün hatlar karışacak tabi.. Tümden reddet,kafan rahat olsun..Ama yine de inanırlarıyla da uğraşmayı bırakma ..işin bence en acısı da, bugün bir Hitlerden bahsedecek olsanız,bir satanistin kitabını okuyacak olsanız bile öfke duyacağınızı sanmıyorum.Gözünüzün önüne vahşetleri serseler sıra sıra,o insanların yaptıklarından iğrenir ve psikolojileri üzerine derin derin düşünürsünüz belki,ama okurken tahammül edilemeyecek bir öfke hissedeceğinizi sanmıyorum.Ama söz konusu Kuran ve Muhammed olunca,ya da İncil ya da Tevrat,onu ya da yazanları zeki ama psikolojisi şu bu insan gözüyle bile değerlendiremezsiniz..Adeta öfkeniz taşar da nefretiniz alaysalcılığınızla yatışır. Hayatınızda onca kitap okursunuz,gazete okur onca olay öğrenirsiniz,bazen ufaktan öfkelenir bazen iğrenirsiniz.Ama şu Kutsal Kitapların sizde uyandırdıklarını sanırım hiç bir kitap,haber uyandırmaz..Bu yüzden de içiniz inanırlarıyla uğraşmayınca rahat olmaz..İnanır olmalarından da nefret eder ve anlayamazsınız.Onların inanır olabilmelerine inanamazsınız.Bunlar ne tür insanlar değil mi?nasıl hala bu masallara bu kadar inanıyorlar değil mi?hem de sizin şu meşur hani bu devirde..Öfkeniz bile ölçütümüz olsun.. esenlikler..

Gönderi tarihi:
Ben onların düşünce sisteminin mantık,bilim ve yaşamın özüne ne derece kin beslediğini çözebiliyorum.Onlara soru sorup karşılığında bedava binbir türlü hayalle zaman kaybı yapmak kendime saygısızlık olur.Ne iyi ki,çelişkinin ne olup olmadığını onlardan öğrenecek değilim.Tarih de hıristiyanların mezhep çatışmaları gibi şiddet dolu garipliklere çok az tanık olmuştur ayrıca.Şimdi İncil'den çok basit bir örneğe bakalım(Hıristiyanlar için doğal olarak basit değildir.İçinde neler neler saklıdır bu cümlelerin,ohooo):

 

Yuhanna:

 

5.Bab:

 

30«Ben kendiliğimden hiçbir şey yapamam. İşittiğim gibi yargılarım ve benim yargım adildir. Çünkü amacım kendi istediğimi değil, beni gönderenin istediğini yapmaktır. 31Eğer kendim için ben tanıklık edersem, tanıklığım geçerli olmaz. 32Ama benim için tanıklık eden başka biri vardır. O'nun benim için ettiği tanıklığın geçerli olduğunu bilirim. 33Siz Yahya'ya adamlar gönderdiniz, o da gerçeğe tanıklık etti. 34İnsandan tanıklık kabul ettiğim için değil, kurtulmanız için bunları söylüyorum. 35Yahya, yanan ve ışık saçan bir çıraydı. Sizler onun ışığında bir süre için coşmak istediniz. 36Ama benim, Yahya'nınkinden daha büyük bir tanıklığım var. Tamamlamam için Baba'nın bana verdiği işler, şu yaptığım işler, beni Baba'nın gönderdiğine tanıklık ediyor. 37Beni gönderen Baba da benim için tanıklık etmiştir.

 

Yine Yuhanna:

 

8.Bab:

 

13Ferisiler, «Sen kendin için tanıklık ediyorsun, tanıklığın geçerli değil» dediler.

14İsa onlara şu karşılığı verdi: «Kendim için tanıklık etsem bile tanıklığım geçerlidir. Çünkü nereden geldiğimi ve nereye gideceğimi biliyorum. Oysa siz nereden geldiğimi, nereye gideceğimi bilmiyorsunuz. 15Siz insan gözüyle yargılıyorsunuz. Ben kimseyi yargılamam. 16Ama yargılasam bile benim yargım doğrudur. Çünkü ben yalnız değilim, ben ve beni gönderen Baba, birlikte yargılarız. 17Yasanızda da, `İki kişinin tanıklığı geçerlidir' diye yazılmıştır. 18Kendim için tanıklık eden bir ben varım, bir de beni gönderen Baba benim için tanıklık ediyor.»

28.Buna şaşmayın. Mezarda olanların hepsinin O'nun sesini işitecekleri saat geliyor.

 

29 Ve onlar mezarlarından çıkacaklar. İyilik yapmış olanlar yaşamak, kötülük yapmış olanlar yargılanmak üzere dirilecekler."

 

30 "Ben kendiliğimden hiçbir şey yapamam. İşittiğim gibi yargılarım ve benim yargım adildir. Çünkü amacım kendi istediğimi değil, beni gönderenin istediğini yapmaktır.

 

31 Eğer kendim için ben tanıklık edersem, tanıklığım geçerli olmaz.

 

Araya Muhammed konusunda haklı olabilirsiniz,ama bunlar bizim algılarımız..Gelgelelim diğer kavramlar ortada..

Onun dışında Huri mevzusu kendi çıkarımlarım,tomurcuk göğüs dilbilimcilerinin çıkarımları..

Gönderi tarihi:
cevap bu mudur yani? Şimdi ,anlattığım olayda(Allahtan yıllar öncesinde kaldı), düzenli kayıt kapan kamera tam olay esnasında kayıt yapmayıp,olay bittikten sonra kaydına devam etti.. Şimdi adam,"benim varlıklarım " şu bu diye dolaşan biri (benim de mümkün derece uzak durduğum,ara ara sert kavga nitelikte tepki verdiğim ama iş ortamı yüzünden muhattap olmak zorunda kaldığım ve açıkcası sevmediğim ama bu firmada genel koordinatör olabilecek kadar da belli bir mesleği olan ve hatta önemli iş adamlarıyla bir araya gelebilen biri),ayrıyeten hatta ve hatta varlıkları sayesinde para bile kazanan biri,siz de ateist ve bilimselsiniz.. tabi bu adam sizin yüzünüze bakıp,sizin hiç anlatmadığınız şeylerinizi de biliyor..

 

Fal bakanlara, cinlerle ********** insanlara bizler sadece acıyoruz. Onlara önem verip vermemek sizin seçeneğiniz.

 

"Cin diye birşey yoktur" size göre,neden? Kuran da yazıyor. Kuran da anneye iyi davran dese,babaya neden demedi der tepki verirsiniz neredeyse,o derece tümden reddiyet içindesiniz.. ok..Eğer bilim adamı ya da bilimsel düşünen biriyseniz,bu olayın gerçeklerini ortaya koymak için hiç mücadele vermeyeceksiniz öyle mi? yani en ufak merakınız olmayacak olayın bilimselliğini bulmak ve insanları hurafeden kurtarmak için,öyle mi?

 

Cinlerle ************ insanlara psikoloji ve ilgili psikologlar teşhisi koyuyor zaten.

 

Dediğiniz gibi olsa, bugün hiç bir icat olmazdı.Ben sizin hemen cinlere inanıp inanmamanızı sorgulamıyorum,ben sizin olayları kesin bir şartlandırmayla yoktur diye kestirip atıp bu konuda en ufak bir incelemeye yer bırakmayışınızı sorguluyorum.Hep dediğim gibi,varlığı ıspatlanamadığı gibi yokluğunu da tam anlamıyla bilmediğiniz bir konuda çok cüretkarsınız.

 

İcatlar ve keşifler masallardan değil insanların maddesel ihtiyacından oluşmuştur. Her insanın uydurduğu olaylar, masallar, bilim dalları ve bilim adamları için tez olamaz. Bilimsel tezler bilimsel ilkelerle belirlenir. Yeni tezler bilimsel sentezlerden ürerler.

 

Yani ,şu an diğer Kitap ehlinden insanların da dahil aynı din ve kurallar çerçevesinde olmasını sağlayan bir Kitap ve Kitaplar var ortada..Dünyanın bi ucundan dinlerini anlatmaya kalkan bir insan ile burda dinini anlatmaya çalışan Kitabına tutkun kişilerin konuşmaları nerdeyse aynı(Kutsal saydığım Kitaplardan hareketle söylüyorum)..Bu bile bana göre çok çok güzel bir ölçüt...Peki ya siz,Ya bu Kitaplar,gerçekten Tanrıdan ise ve siz onunla alay ettiyseniz..

 

Kutsal kitap olmasa ne yazar. Mistik uydurmalar hep bir diğerinin kopyasıdırlar. Diğer başlıkta arkadaşımız sümerlerden alıntı yapmış bakarmısın Tevrat ve kurana ne kadar benziyor.

 

Yüzlerce tanrı var. Ya onlardan birisi gerçekse(!) sen ne yapacaksın? İnanan sensin bizim için sorun yok. Biz sadece maddeye inanırız.

 

Umursamadığınız ve amaan dediğiniz şey,hani yoktur dediğiniz hesap günü,umursanmayacak kadar basit bir olgu mu?yani varsa cehennem kavramı, bu kadar korkusuz musunuz gerçekten.. ama bu oyunlar kaçak oyunlar,olaki şüphe duymaya kalksanız bütün hatlar karışacak tabi.. Tümden reddet,kafan rahat olsun.

 

Kafamızın neden rahat olduğunu defalarca anlattık. Bunu sen de biliyorsun. Yüzlerce masalı gerçek olarak alan sizlersiniz. Bizim için duyularla algılananlar, sizler için duyularla algılanamayanlar (masallar) önemlidir. Helede o masallar çocuklukta kafalara kazılmışsa atmak, dağları yıkmaktan daha zor. O dağları yıkmayı başaranları tebrik ediyorum buradan ayrıca. İnanılmaz zoru başarmışlardır.

 

Ama yine de inanırlarıyla da uğraşmayı bırakma ..işin bence en acısı da, bugün bir Hitlerden bahsedecek olsanız,bir satanistin kitabını okuyacak olsanız bile öfke duyacağınızı sanmıyorum.Gözünüzün önüne vahşetleri serseler sıra sıra,o insanların yaptıklarından iğrenir ve psikolojileri üzerine derin derin düşünürsünüz belki,ama okurken tahammül edilemeyecek bir öfke hissedeceğinizi sanmıyorum.Ama söz konusu Kuran ve Muhammed olunca,ya da İncil ya da Tevrat,onu ya da yazanları zeki ama psikolojisi şu bu insan gözüyle bile değerlendiremezsiniz..Adeta öfkeniz taşar da nefretiniz alaysalcılığınızla yatışır.

 

Bu düşünceler senin öznel yargıların. Ama bizlere soracak olursan; insan değerini ayaklar altına alan her tür ideoloji ve onun getirdiği yaptırımlar bizler için aynı olumsuzlukları taşır. Ama güncel ve yerel dayatma hangisinde ise, bizler için hedef odur. İnançlar kişilerin özelinde kaldığı sürece bizi ilgilendirmez. Bunları ezberlemiş olmanız gerekir mutlaka. Hedefe varıyor ama geri dönüyor.

 

Hayatınızda onca kitap okursunuz,gazete okur onca olay öğrenirsiniz,bazen ufaktan öfkelenir bazen iğrenirsiniz.Ama şu Kutsal Kitapların sizde uyandırdıklarını sanırım hiç bir kitap,haber uyandırmaz..Bu yüzden de içiniz inanırlarıyla uğraşmayınca rahat olmaz..İnanır olmalarından da nefret eder ve anlayamazsınız.Onların inanır olabilmelerine inanamazsınız.Bunlar ne tür insanlar değil mi?nasıl hala bu masallara bu kadar inanıyorlar değil mi?hem de sizin şu meşur hani bu devirde..Öfkeniz bile ölçütümüz olsun.. esenlikler..

 

Yukarda söylediğim gibi masallara masalcılar inanır. Masallar ise yörelere göre farklı içerikler taşırlar. Helede bu farklı yörelerin, farklı ahlaki değerleri masallara karıştırılıpta insanlara töre olarak dayatılırsa işte sorun orada başlıyor. Kimilerine yahudi, kimilerine hristiyan, kimilerine de arap ahlakı olarak dayatılıyor.

Gönderi tarihi:
28.Buna şaşmayın. Mezarda olanların hepsinin O'nun sesini işitecekleri saat geliyor.

 

29 Ve onlar mezarlarından çıkacaklar. İyilik yapmış olanlar yaşamak, kötülük yapmış olanlar yargılanmak üzere dirilecekler."

 

30 "Ben kendiliğimden hiçbir şey yapamam. İşittiğim gibi yargılarım ve benim yargım adildir. Çünkü amacım kendi istediğimi değil, beni gönderenin istediğini yapmaktır.

 

31 Eğer kendim için ben tanıklık edersem, tanıklığım geçerli olmaz.

 

Araya Muhammed konusunda haklı olabilirsiniz,ama bunlar bizim algılarımız..Gelgelelim diğer kavramlar ortada..

Onun dışında Huri mevzusu kendi çıkarımlarım,tomurcuk göğüs dilbilimcilerinin çıkarımları..

 

Hadis konusunun biraz rayından çıkmasına sebep oldum ama dönüp dolaşıp sizinle hıristiyanlık konusunda karşı karşıya geliveriyoruz işte.

 

Ben Yuhanna 5.Bab'ın azıcık daha başına dönüp şunları da aktarmak istiyorum:

 

19İsa Yahudilere şöyle karşılık verdi: «Size doğrusunu söyleyeyim, Oğul, Baba'nın yaptıklarını görmedikçe kendiliğinden bir şey yapamaz. Baba ne yaparsa Oğul da aynı şeyi yapar. 20Çünkü Baba Oğul'u sever ve yaptıklarının hepsini O'na gösterir. Şaşasınız diye O'na bunlardan daha büyük işler de gösterecektir. 21Baba nasıl ölüleri diriltip onlara yaşam veriyorsa, Oğul da dilediği kimselere öylece yaşam verir. 22Baba kimseyi yargılamaz, tüm yargılama işini Oğul'a vermiştir. 23Öyle ki, herkes Baba'yı onurlandırdığı gibi Oğul'u onurlandırsın. Oğul'u onurlandırmayan, O'nu gönderen Baba'yı da onurlandırmaz.

 

Şimdi 8.Bab'a gidiyorum tekrar:

 

13Ferisiler, «Sen kendin için tanıklık ediyorsun, tanıklığın geçerli değil» dediler.

14İsa onlara şu karşılığı verdi: «Kendim için tanıklık etsem bile tanıklığım geçerlidir. Çünkü nereden geldiğimi ve nereye gideceğimi biliyorum. Oysa siz nereden geldiğimi, nereye gideceğimi bilmiyorsunuz. 15Siz insan gözüyle yargılıyorsunuz. Ben kimseyi yargılamam. 16Ama yargılasam bile benim yargım doğrudur. Çünkü ben yalnız değilim, ben ve beni gönderen Baba, birlikte yargılarız. 17Yasanızda da, `İki kişinin tanıklığı geçerlidir' diye yazılmıştır. 18Kendim için tanıklık eden bir ben varım, bir de beni gönderen Baba benim için tanıklık ediyor.»

 

Bu durumda 5.Bab'daki sözler ölüm sonrası için ise tüm yargılamayı İsa mı yapacak İncil'e göre?Baba Tanrı kimseyi yargılamıyor,vekalet vermiş oğluna.

8.Bab'a bakıyoruz,ölüm sonrası değil de hayata ilişkin bir yargıdan bahsediyorsa,İsa ve Baba Tanrı birlikte kimi nasıl bu dünyada yargılıyormuş,bu nasıl bir iş böyle?''Uydum imama'' der gibi ''Uydum Yuhanna'ya'' deyince anlaşılıyor mu bunlar?

 

 

 

Peki ya siz,Ya bu Kitaplar,gerçekten Tanrıdan ise ve siz onunla alay ettiyseniz.. Umursamadığınız ve amaan dediğiniz şey,hani yoktur dediğiniz hesap günü,umursanmayacak kadar basit bir olgu mu?yani varsa cehennem kavramı, bu kadar korkusuz musunuz gerçekten.. ama bu oyunlar kaçak oyunlar,olaki şüphe duymaya kalksanız bütün hatlar karışacak tabi.. Tümden reddet,kafan rahat olsun..Ama yine de inanırlarıyla da uğraşmayı bırakma ..işin bence en acısı da, bugün bir Hitlerden bahsedecek olsanız,bir satanistin kitabını okuyacak olsanız bile öfke duyacağınızı sanmıyorum.Gözünüzün önüne vahşetleri serseler sıra sıra,o insanların yaptıklarından iğrenir ve psikolojileri üzerine derin derin düşünürsünüz belki,ama okurken tahammül edilemeyecek bir öfke hissedeceğinizi sanmıyorum.Ama söz konusu Kuran ve Muhammed olunca,ya da İncil ya da Tevrat,onu ya da yazanları zeki ama psikolojisi şu bu insan gözüyle bile değerlendiremezsiniz..Adeta öfkeniz taşar da nefretiniz alaysalcılığınızla yatışır. Hayatınızda onca kitap okursunuz,gazete okur onca olay öğrenirsiniz,bazen ufaktan öfkelenir bazen iğrenirsiniz.Ama şu Kutsal Kitapların sizde uyandırdıklarını sanırım hiç bir kitap,haber uyandırmaz..Bu yüzden de içiniz inanırlarıyla uğraşmayınca rahat olmaz..İnanır olmalarından da nefret eder ve anlayamazsınız.Onların inanır olabilmelerine inanamazsınız.Bunlar ne tür insanlar değil mi?nasıl hala bu masallara bu kadar inanıyorlar değil mi?hem de sizin şu meşur hani bu devirde..Öfkeniz bile ölçütümüz olsun.. esenlikler..

 

 

Sayın ftoyd,ben sizin ateistlerden böylesine nefret ettiğinize inanmıyorum.Yazınızın ateistleri dünyadayken cehenneme bir an önce atmak ister gibi bir düşünce ile yazılmamış olduğuna,fikirlerinizi savunma güdüsünün kuvvetinden kaynaklanmış olduğuna yormak istiyorum.

 

Siz de biz de biliyoruz ki,hepimiz musevilere göre cehennemliğiz,sözde İsa'yı çarmıha geren museviler ve müslümanlar da hıristiyanlara göre cehennemlik,daha eski dinlere göre de onlardan önceki ve sonraki dinlere inananlar cehennemliktir.Hiçbir yorum bu gerçeği değiştiremez.

 

Ama ateistler için kimse cehennemlik değil.Varlığı günah ve sevaba göre anlayıp yargılamak yok.Bunu anlamak o kadar da zor değil.

 

Ateistlerin bir tek dinlerin kitaplarına kin beslediği,Hitler gibi adamlara tahammülü olduğunu savunmuşsunuz.Bence Hitler'in fikirlerini ve Yahudiler'e uyguladığı katliamı hangi düşüncelerden ve dini dogmalardan esinlenerek oluşturduğuna ilişkin bir araştırma yapın.Ateistlerin dinlerin dışında hiçbir şeyle uğraşmadığı,varsa yoksa sırf işlerinin dinlere saldırmak olduğu önyargısı üzerine de biraz araştırma yapsanız uygun olacaktır.Zira,asırlarca dinbazların kendileri gibi olmayanlara inanmayanlara uyguladıkları baskıları,şiddeti,bilimin açık şekilde güdük bırakılması ve felsefe düşmanlığı yapılmış olması gerçeğini de göz önüne almanızı öneririm.

 

Saygılar...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.