Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
sayin ftoyd' bilmem ne kadar avrupada bulundunuz tam anlamiyla bilmiyorum fakat daha önce en az bir kac iletinizde vurgulamistiniz zannediyorum avrupayi iyi taniyor belli bir dönemde buralarda kaldiniz ailece,, fakat yukarda yazdiklariniz malesef biraz tam gercekleri yansitmiyor yada tam anlatamamissiniz.. birkere siradan bir boşanma haklari yok demissiniz evet siradan bosanma haklari yok? kafasi esen istedigi gibi bos ol deyip bosanamiyor burasi dogru? cünkü karsisina kilise cikmiyor!! nasil bizde bosanma davasinda nikah memuru cikmadigi gibi.. karsilarina yasalar cikiyor yani bir bosanmada eslere düsen sorumluluklar cikiyor bunu size bir fikra gibi anlatayim,, evli bir cift diyelim cocuklarida var gecinemiyorlar iste burda ciftler kafasina göre tasi topragi toplayip evi terkedemiyor!! terkettigi an kendini sokakda bulur nasilmi eger evi terkeden erkekse! her ay kazancinin dörtte ücünü geride biraktigi Ailesinin gecimi icin her ay otomatikmen parasi oraya gider geriye kalaninlada ancak herhalde sokakda oda tutabilir? onun icindirki bati dünyasinda evlilik ciddi meseledir hop yarin ben evleniyorumla olmuyor eger ayrilirsan o kurdugun yuvayi yasatmak zorundasin sanki o evde yasiyormusun gibi hic bir tacize kalkmadan medenice ve o evde hic bir hak iddia etmeden maddi manevi degerlerini bagisliyarak lütfen bu medeni yanlarini görelim!!! nikahlarin kiyildigi yer olarak kilise kaldi diye imam nikahinla karistirmayalim biraz subjektiv olalim veya objektif ama bir sey olalim? evliliklerini dine baglamayalim.

Sayın Efendi Türkler,hristiyanlar derken şu an öyle yaşadıkları için anlatmadım,İncilin şeriatı yani ayetler açısından anlattım.Mana karmaşasına yol açtığım için özürdilerim.Açıkcası beni daha çok İncil ilgilendiriyor,İncil ehline de hristiyan deniliyor,bu anlamda da İncil ile hristiyanlar farklı davranış sergiliyorsa,tıpkı bizde Kuran ile müslüman davranışlarının ayrılışı gibi arada anlam karmaşaları kaçınılmaz oluyor.

 

Matta 19

4-5 İsa şu karşılığı verdi: "Kutsal Yazılar'ı okumadınız mı? Yaradan başlangıçtan 'İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı' ve şöyle dedi: 'Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak.'

 

6 Şöyle ki, onlar artık iki değil, tek bedendir. O halde Tanrı'nın birleştirdiğini, insan ayırmasın."

 

7 Ferisiler İsa'ya, "Öyleyse" dediler, "Musa neden erkeğin boşanma belgesi verip karısını boşayabileceğini söyledi?"

 

8 İsa onlara, "Musa,karılarınızı boşamanıza ,yüreklerinizin katılığından ötürü izin verdi" dedi. "Başlangıçta bu böyle değildi.

 

9 Ben size şunu söyleyeyim, karısını fuhuştan başka bir nedenle boşayıp başkasıyla evlenen, zina etmiş olur. Boşanan kadınla evlenen de zina etmiş olur."

 

10 Öğrenciler İsa'ya, "Eğer erkekle karısı arasındaki ilişki buysa, hiç evlenmemek daha iyi!" dediler.

 

11 İsa onlara, "Herkes bu sözü kabul edemez, ancak Tanrı'nın güç verdiği kişiler kabul edebilir" dedi.

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Sizi canı gönülden tebrik etmek lazım,biz dindarların bile inanmadığı hadisleri sular seller gibi ezberleyip araya ne güzel de nur üstüne nur ayetleri sıkıştırıp,inanırlılık kazanıyorsunuz..Tıpkı şunları bunları öldürün asın kesin diyen ve araya cımbızlık ayet sıkıştıran nice İslam ülkesi denenlerin camilerinde ki imam denilenler gibi.Al birine vur ötekine,Kuran reddeden (onu geriye iterek ve önemsizleştirerek)hadissever dindarlar,Kuran reddeden hadissever ateistler.

Hepiniz aynısınız,

Ne mutlu Kutsal Kitaptan şaşmayan kullara..

sizin bile inanmadığınız hadisleri günlük yaşantıda kullanan tarikatlar ve dolayısıyla inanları az değil.

Hadislerin tamamı sarih diyenler oturup düşünmelidirler.

Maalesef El,Kol,Bacak kesme islam şeriatinde var.

Şeriatı reddeden kulak,burun.boğaz kesmez.

Cihad ilan edenler Ateistler değildir.

Ateistler çocuk katliamı yapmazlar.

Bu hristiyan,yahudi yada müslüman dünyanın ortaklığı ile olur.

Gönderi tarihi:

Sayin Ftoyd ,

 

Iyi niyetli bir insan oldugunuzdan suphem yok.

Bu yazim sizin yazdiklariniza son cevabimdir. Bidaha cevap yazmayacagim.

 

Sizin bana verdiginiz cevabinizin neresinden tutsam dokuluyor. Nersini duzeltsek ki.

 

Sayın PthyGorass,imam nikahı,klise nikahı ,şu bu yolla bir çok insanın evliliği Allah katında düşünülür.

Allahin isi gicu yokta insan mi evlendiriyor.

 

"Onu seninle evlendirdik. Cumlesinden. " Allahin Muhammedi evlendirdigi tek erkek" yorumu cikar mi."

Ne çıkar ne çıkmaz]

 

!!!! ???? :unsure:

 

Bu cümleden Allahın evlendirdiği başka kul var mı yok mu bilemeyeceğimiz gibi,Muhammed tek miydi son muydu çok muydu başkası var mıydı yok muydu bunu da anlamayız

 

Anlariz. Yeterki anlamak isteyelim. Ayeti yukarida yazdim. Bidaha yazdim. Bi kere daha yazmayacagim. O yazilan kurandan ayettir. HADIS DEGILDIR.

Ve manasi da aciktir. Allah kutsal kitabinda efendi muhammedin evliliklerine yer vermistir. Kanimizca Tanrinin kitabinda ( eger var ise) bu konulara yer olmamalidir. Tekil bir sahsin cinsel hatayi ile ugrasmamalidir.

 

Ayrıca tekti ya da değildi,tek olsa iman mı edeceksiniz,başkaları olsa iman mı edeceksiniz..

 

Yukarida da belirttim. Isterse Allah milyonlarca erkek ve kadini Kutsal kitabini kullanarak evlendirsin. Umurumda degil.

Sadece Tanirnin isinin bu olmadigini soylerim. Kutsal kitabinizda efendi muhammedin cinsel hayati yerine... KOLELIK HARAMDIR. YANLISTIR. dese daha iyi olurdu derim.

 

..Bir Kitabın Allahtan olmadığını savunurken,neden ayetten çok hadis ezberlendiğini ve neden illa bunların önemsendiğini bilmek istiyorum sadece.

 

Ben hicbir yazimda size hedis belirtmedim. Ayet numarasi verdim. Verdigim ayet yerinde duruyor. Hadise gerek yok. Kendi icinde tutarsiz zaten.

 

..İşte hadis redderliğimizin sebeplerinden biri ve güzel örnek...

 

Guzel bir ilerleme. Efendi muhammedin her yaptigi celiskili durumlara , cevap vermek gibi bir zorunluluktan kurtuldunuz. Hadisleri reddetmekle.

Bu arada o insanin yaptigi iyi seyleri de reddetmiyoruz. Herkes iyi yada kotu sey yapabilir. Bu onun hayati.

 

SADECE BIZE ONUN GIBI YASAMAK ZORUNDASINIZ. EN IYISI ONUN HAYATIDIR. DENMESIN. DAYATILMASIN.

 

Hadisi reddetmenin bir adim ilerisi. Efendi muhammedin kopyalayarak yazdirdigi , kimi zaman da degistirdigi Kuran i reddetmektir.

 

Ornek Haksoz nick li arkadasimizin aciklamalari.

Bide benim aciklamalarim. Bende zamaninda muslumandim. Hemde en ilerisinden.

 

Zamanla sorgulamaya baslar insan.

Celiskileri. Anlamsizliklari.

Oysa bize sormamiz yasaklanmisti.

Iman demek KAYITSIZ SARTSIZ inanmak demekti. Teslim olmak Musluman olmak. Bi suru kelim oyunu. Girmeyecegim.

 

Ama artik musluman (teslim olan) olmuyoruz. Sorguluyoruz. Neden diye. En nefret ettikleri soruyu soruyoruz. Neden . Nicin. Nasil.

 

Ben koyde yetismis biriyim. Koyde cocukken arada elma calardik. Yerdik.

 

Okula gittigim zaman. Havva anamizin bir elma yedi diye cennetten kovuldugunu duyunca. Kulaklarima inanamadim. Ben ve arkadaslarimin cennette yeri yok . Tam battik dedim.

Aslinda ayvayi yemistik hepimiz.

Elmayi yemekle.

 

Sonra dusundum.

 

Bir elma yuzunden butun insanligin cennetten kovulmasi anlamsiz geldi.

 

Cunku bizim elmasini caldigimiz goca dede bile bizi affetmisti. Gencligimizde bayramlara gidip elini operken... Hakkini helal etmeisni istemistik.

 

Bizim Goca dedenin kolayca yaptigi biseyi Allah nasil yapamazdi. Bir elma yuzunden herkesi nasil cennetten atardi. Oysa goca dede affetti. Hemide butun cocuklari.

 

Hikayede tutarsizliklar vardi. Adem le havvanin hikayesinde.

Hadi havva yedi. (Bi elma yuzunden atilmaz insan da.) Onu at.

 

Ademin ne sucu var.

Nedir bu kadinalrdan cektigimiz yada elmadan dedim.

 

Daha sonra.

 

Elma nin tanimini aradim.

 

Yas 37 de Bogazici Universitesi Elektronik bolumu mezunu bir arkadasin tavsiye ettigi bir kitabi okurken. Buldum sorunun cevabini.

 

Elma hikayeisnin baslangicini.

 

Adem le Havva bir hikaye idi. Uydurma idi. Her masal gibi.

Hayata neden geldik sorusunun cevabinin bir arama seruveni idi.

 

Eger Bir din Ademle havva masalina dayaniyorsa. Onlar da birer masaldi

 

Onceleri zor geldi. Hayir olamaz bunca yildir inandigimiz seyler masal olamaz dedim. Kopya olamaz hemide kotu bir kopya.

 

Sonra dinin insanlari yonetmekte iyi bir arac olarak kullanildigini gorunce.

Neden ortaya daha net cikti.

 

Arkadasin bana Tavsiye ettigi kitap. Aslinda muslumanlik aleyhine tek ama tek kelime etmiyordu. Kitaptaki her bilgiyi savunmuyorum. Ama sorularimin cevabi orada idi. hemde AYAN BEYAN ORTADA IDI.

Tarafsiz bir bilgi idi. Rengi de KARA idi.

Kara kitap. ( 2012 Marduk'la Randevu - Burak ELDEM)

 

Merak eden alir okur. Kendi yorumunu yapar.

 

Bu vesile ile bu formu acan arkadaslara tesekkur etmek istiyorum. Fikir hayatina katkilarindan dolayi.

Emegi gecen herkese tesekkurler.

 

Bu formun baska bir konu basliginda KURANDAKI CELISKILER diye bir bolum var.

 

hoppa nin yazdiklarini savunmaya kalkiyorlar. Kurani savunmaya kalkiyorlar.

ACIYORUM.

 

Bi zamanlar bende ne atesli savunurdum. Bana soru soranlara icimden " iyi ki o soruyu sormuyorlar" diye de dusunurdum.

 

Daha benim sorularima gelmemislerdi.

 

Oysa hikayenin KURGUSUNDA BUYUK BIR HATA VAR.. ELMADA HATA VAR.

Aslina havva AYVA 'yi yemeliydi.

 

Kuranla niye ugrasiyorlar ki. Kuran bu yanlis kurgulu hikayenin son halkasi.

Ortada Sumerler ve kocaaaaaaman yahudilik ve kendini habire yenileyen (kendini habire yalanlayan) hiristiyanlik var. Ugrasilmasi gereken.

 

Yazan ve okuyan herkese de ayrica tesekkurler.

Formu yaratan kadar. Katilanlar da onemli.

Onlarsiz olmaz.

 

Saygilar.

 

PthyGorass

Gönderi tarihi:
Sayin Ftoyd ,

 

Iyi niyetli bir insan oldugunuzdan suphem yok.

Bu yazim sizin yazdiklariniza son cevabimdir. Bidaha cevap yazmayacagim.

.

.

.

Yazan ve okuyan herkese de ayrica tesekkurler.

Formu yaratan kadar. Katilanlar da onemli.

Onlarsiz olmaz.

 

Saygilar.

 

PthyGorass

Bu noktaya kadar yazışmamızın altındaki hadis "7- ( Evlatlığı Zeyd'in boşandığı karısıyla) Nikahı Allah

 

tarafından kıyılan tek insandır." bu idi.Ne yani Adem e eş olarak Havva yaratıldığında zina etmişler o halde.

Hala ayetten bu hadisteki alakasız anlamı çıkaramadığım için üzgünüm.Ayrıca,4 büyük kutsal kitaptan çok çok önceleri de nice peygamberler gelmiş olması gerçeği,bazı sayfalar gelmiş olduğu gerçeği de atlanıyor.Siz bana,atıyorum 5000 sene öncesinden kalma ve şu anki Kuranla benzer bir Kitapta sunsanız,ben bunu kopya gibi algılamam,Allahın sözünün doğruluğunun ıspatı sayarım.Hatta günümüze kadar gelelim,hristiyanlar Kurana inanmama gerekçeleri olarak iki kitap arasındaki farkları sunup dursunlar bana,ben onlardaki bütünleyici ve aynı anlatıyı kavrarım(Allah izin verdiği ölçüde).Siz bir zamanlar müslümanken ateist olduysanız ya da dinsiz,ben de bir zamanlar dinsizken müslüman oldum.Bende Kurana bakıp,bu insanlar bunlara nasıl inanıyor,bu benim inandığım Tanrıdan olamaz diyordum.Hele hele bir bayan olarak,hem de çocukluk yıllarını "Kim" okuyarak geçirmiş bir bayan olarak hop oturup hop kalkıyordum.

Bi Tanrının işi gücü yok mu da gibi bir düşünceniz olmuş,evet,şu an şu sn benim geçmişimi,anımı,geleceğimi biliyor ve şekillendiriyor,ve işte tam o anda sizin geçmişinizi,anınızı ve geleceğinizi biliyor ve şekillendiriyor,tam tam aynı an da ,forumdaki herkes için aynı şeyi yapıyor,ve ve işte tam o aynı anda tüm dünya insanlarının geçmişini,şu anını ve geleceğini biliyor ve şekillendiriyor,işte tam şu an lık an da aynı anda,mutfağımdaki tek bir karıcanın öncesini şu anını ve geleceğini şekillendiriyor,tıpkı aynı anda milyonlarca km ötede başka bir karıncanın ya da sivrisineğin ya da balığın olduğu kadar.İki kişi konuşmasın ki,üçüncü Allah olmasın..O,her anımızda..İşte O,büyüklüğü anlatılamayacak kadar büyük kendi gibi.Ne bir isim ne bir kelime ne bir anlatı,bizim şu aklımızla asla asla ama asla O nu tanımlayamayız,anlatamayız.Siz,sizi bıraktığını ya da işi gücü arasında olmadığınızı düşünebilirsiniz.Ama O sizinle,tıpkı benimle olduğu kadar.Hangi kulu O na imanla yakarmışta cevap alamamış,sorduğu şeyde şüphe yok ise..Bu Kitap senden mi değil mi işaret demek bile şüphedir özünde,oysa iman ve güvendir gerçekliğe ulaşabilmek için sabırla bekleyip cevabı alabilmenin yolu.Rabbim ne güzel söylüyor,"insan çok aceleci" "dağa teklif ettik çekindi "diyor ve "ama insan" diyor ..ama insan!,işte biz öyleyiz..

Gönderi tarihi:

Satın Ftoyd,bilmiyorum forumun başka bir konusunda açıklamış mıydınız ama,dinsizken,Kuran'ı inanmaya değer bulmazken sizi ne etkiledi de kendi tabirinizle Kuran'da yazan herşeye irdelemeksizin iman etme noktasına geldiniz?Bütük ihtimalle dinsiz olmadan önce de bir müslümanlık döneminiz olmuştur.

Müslüman-dinsiz-tekrar müslüman.Böyle çok çok az örnek vardır.Sizi akılla kendinize açıklayamadığınız bir olay çok mu etkiledi?Umarım detaylarıyla paylaşırsınız da yazılarınıza da ona göre yorumlanma fırsatı verirsiniz.

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Satın Ftoyd,bilmiyorum forumun başka bir konusunda açıklamış mıydınız ama,dinsizken,Kuran'ı inanmaya değer bulmazken sizi ne etkiledi de kendi tabirinizle Kuran'da yazan herşeye irdelemeksizin iman etme noktasına geldiniz?Bütük ihtimalle dinsiz olmadan önce de bir müslümanlık döneminiz olmuştur.

Müslüman-dinsiz-tekrar müslüman.Böyle çok çok az örnek vardır.Sizi akılla kendinize açıklayamadığınız bir olay çok mu etkiledi?Umarım detaylarıyla paylaşırsınız da yazılarınıza da ona göre yorumlanma fırsatı verirsiniz.

Saygılar.

Açıkcası bunu forumda anlattığımı ya da hayatımda da detaylı olarak birine açıklamada bulunduğumu hatırlamıyorum..Sanırım asla da yapamayacağım..Sadece yine bir tavsiye olarak burdaki arkadaşlarıma şunu söylüyorum,Allah var,bir Tanrımız var,her an bizi denetleyen çok çok yakın ve hayatımıza her an müdahale eden bir Tanrı..Her anımızı bilen bir Tanrı..O nu insansı sıfatlarla düşünmek ve bir insanın evrensellik boyutunda kendi istediğimiz gibi davranmaması gibi çok korkunç ve büyük yanılgılar,kendimizi aşırı derecede kültürlü,ileri ya da akıllı ya da mantıklı sanmalarımızdaki bizleri korkunç hatalara sürükleyen yanılgılar,bence ateizminde kökenini oluşturan aceleciliğimiz..hele hele dinde ve inançta belli aşamalara ya da şüphelere kapınıldığında açık açık mucizeler beklemek ve gelmediği noktalarda daha da uzaklaşma dizgeleri..Oysa sabredenler mucizelerini almaya başlar,hemde beklemedikleri ve beklememekte oldukları şüphesizlik ile imanlarında sıkı davrandıkları sürece.İstesekte istemesekte yaratıldık ve varız,hiç birşey yoktan var olmaz diyen bilime inat,herşey yokluktan var olarak karşımızda,şu an varız..Bizi yaratana neden yarattın demek sorgulaması,anne babamıza neden beni doğurdun mini örneğinden daha saçma bir çıkış şüphesiz.İstesekte istemesekte varız,tek başımıza biz gibi olmayan milyonlarca insandan biri olarak tekil olarak,bir olarak varız.Bir ülkede bir budist,ya da bir ülkede bir satanist değilim,Türkiye Allah inancı olan bir ailenin ilk olarak islamla tanıştırdığı ya da daha doğrusu asla tanıştırmadığı sadece duyurduğu sıradan bir bayanım.Bu ailede Allah bunu böyle dilediği için buyum.Siz de siz olmanız gerektiği için sizsiniz,ve bunca çeşitlilik arasında sürekli farklı canlılar yaratan bir yaratıcı için bence çok ama çok az düşünüyoruz.Ve bence kendimizi aşıp fazla cesurca davranıyoruz.Ama bazı gereksiz cesurluluklar ya da gururlar ya da kibir dediğimiz olgular,büyük yanılgılara ve gereksiz zararlara sebebiyet verebilir.

Allahı seviyorum,az biraz sevdiğim herşeyi yarattığı için O nu herşeyden çok çok fazla seviyorum,hayatımdaki dostluğunu,bana yakınlığını ve bu gücü bilmenin insana nasıl bir güç kattığı gerçeğini ben atlayamam.Ben Allahtan isterim,aklıma ne gelirse isteyebilirim,çünkü O çok büyük,aşılamayacak hiçbir engel tanımamak ve bu güce sığınmak! şimdi bahçeye çıksam ve şu an evim yerle bir olsa,şimdi kaza geçirsem ve kalan ömrümü felç olarak yatakta geçirsem,"elbet bunda da bir bildiğin vardır Rabbim " demek ve hayrını beklemek,bence imandaki gücü çok çok hiçe sayıyorsunuz.Bu güç zararsız özünde,bunu algılamıyorsunuz.En çokta neden?En çokta etkilendikleriniz İslam adı altında yapılan nice kötü olay,oysa tarih dinli ya da dinsiz bu kötü olaylarla dolu..işte bunun altındaki gerçeklerin bile bir dinde açıklandığını ve anlam bulduğunu görmüyorsunuz.Yaşanan her asırda,okuyan her imanlı ya da imansıza aynı seslenebilen bir gücü kavramıyorsunuz. Neyse..biraz uzattım yine..

Sevgimle kalın...

Saygılar...

Gönderi tarihi:
Açıkcası bunu forumda anlattığımı ya da hayatımda da detaylı olarak birine açıklamada bulunduğumu hatırlamıyorum..Sanırım asla da yapamayacağım..Sadece yine bir tavsiye olarak burdaki arkadaşlarıma şunu söylüyorum,Allah var,bir Tanrımız var,her an bizi denetleyen çok çok yakın ve hayatımıza her an müdahale eden bir Tanrı..Her anımızı bilen bir Tanrı..O nu insansı sıfatlarla düşünmek ve bir insanın evrensellik boyutunda kendi istediğimiz gibi davranmaması gibi çok korkunç ve büyük yanılgılar,kendimizi aşırı derecede kültürlü,ileri ya da akıllı ya da mantıklı sanmalarımızdaki bizleri korkunç hatalara sürükleyen yanılgılar,bence ateizminde kökenini oluşturan aceleciliğimiz..

 

Ben yine de etkilendiğiniz olayı anlatmanızı isterdim.Sanki tılsımlı bir olaymış gibi izlenim bırakıyorsunuz ve açıklamıyorsunuz.Tabi ki siz bilirsiniz.

 

Ateistlerin hafif ukala ve derin düşünmeyen aceleci davranan kişiler olduklarını ima eder tarzda yazdıklarınızı tekrar gözden geçirmenizi isterim.Tanrı'yı insansı sıfatlarla düşünenler inanmayanlar değil,bizzat Kuran'ı ve diğer kitapları yazanlardır.Ateist için Tanrı yoktur,yani insansı sıfatlar ya da başka sıfatlar da yoktur,Tanrı koskoca bir hiçtir.Dinlerdeki Tanrı kavramının insanların zorluklar karşısında ne yapacaklarını bilemeyip zayıflık eseri olarak birşeye sığınma ihtiyaçlarından doğduğunu anlayabilen kişidir ateist.Bir depremde ölmeyi ya da sakat kalmayı hiçbir doğaüstülüğe bağlamaz,günah-sevap ikilemi içine sıkışmaz.Herşeyi çıplak görmek ister ve öyle kabul eder.

 

 

Bu ailede Allah bunu böyle dilediği için buyum.Siz de siz olmanız gerektiği için sizsiniz,ve bunca çeşitlilik arasında sürekli farklı canlılar yaratan bir yaratıcı için bence çok ama çok az düşünüyoruz.Ve bence kendimizi aşıp fazla cesurca davranıyoruz.Ama bazı gereksiz cesurluluklar ya da gururlar ya da kibir dediğimiz olgular,büyük yanılgılara ve gereksiz zararlara sebebiyet verebilir.

 

Siz Tanrı'yı kendi üzerinizde ve kendinizi onun hakimiyetinde görürsünüz,bir tanrıtanımaz da doğayı kendi üzerinde ve hakim olarak görür.Dolayısıyla bir tanrıtanımaza yüklenen kibirli sıfatı birşey ifade etmez.

 

 

Allahı seviyorum,az biraz sevdiğim herşeyi yarattığı için O nu herşeyden çok çok fazla seviyorum,hayatımdaki dostluğunu,bana yakınlığını ve bu gücü bilmenin insana nasıl bir güç kattığı gerçeğini ben atlayamam.Ben Allahtan isterim,aklıma ne gelirse isteyebilirim,çünkü O çok büyük,aşılamayacak hiçbir engel tanımamak ve bu güce sığınmak! şimdi bahçeye çıksam ve şu an evim yerle bir olsa,şimdi kaza geçirsem ve kalan ömrümü felç olarak yatakta geçirsem,"elbet bunda da bir bildiğin vardır Rabbim " demek ve hayrını beklemek,bence imandaki gücü çok çok hiçe sayıyorsunuz.Bu güç zararsız özünde,bunu algılamıyorsunuz.En çokta neden?En çokta etkilendikleriniz İslam adı altında yapılan nice kötü olay,oysa tarih dinli ya da dinsiz bu kötü olaylarla dolu..işte bunun altındaki gerçeklerin bile bir dinde açıklandığını ve anlam bulduğunu görmüyorsunuz.Yaşanan her asırda,okuyan her imanlı ya da imansıza aynı seslenebilen bir gücü kavramıyorsunuz. Neyse..biraz uzattım yine..

Sevgimle kalın...

Saygılar...

 

 

Anladığım kadarıyla ateizme oldukça kızgınsınız.Bilemiyorum iman gücü ile başınıza gelen her musibette Allah'ın tılsımlı bir bildiği olmasının ilişkisi var mıdır,kızmayın ama yine aklıma Pollyanna geldi.Kendi dünyasında yaşadıklarını ve hissettiklerini gerçeklik kılığında bir iyilik abidesi olarak tüm evrene yaymak isteyen sonsuz iyimser,küçük kız.Sizi masallar diyarında birine benzetmek gerekse bu bence o olurdu.Ama bunda bir art niyet aramayın lütfen.Siz de beni birilerine benzetebilirsiniz bu şekilde tabi ki.

 

Ben İslam adına yapılan kötü olaylar yüzünden ateist olmuş değilim.Nitekim ateistler de toplu katliamlar yapmışlardır,öyle olsa ateizmi de bırakmak gerekirdi.Kendi gücünüzle olgunlaştırdığınız fikirlerinizle bir yere gelirsiniz.Ben o bu şu ne yapmış bakıp da onlara ayarlı olarak düzenlemem düşünce hayatımı.Çoğu kişinin yaptığı gibi kafanızda ateizm ile satanizm gibi kavramları da aynı yere yerleştirmenizi de istemem ayrıca.

Saygılar

Gönderi tarihi:
Siz Tanrı'yı kendi üzerinizde ve kendinizi onun hakimiyetinde görürsünüz,bir tanrıtanımaz da doğayı kendi üzerinde ve hakim olarak görür.Dolayısıyla bir tanrıtanımaza yüklenen kibirli sıfatı birşey ifade etmez.

 

 

Sizin kibriniz yani kendinizi büyük görmeniz yokmuş. İnançlılarda ya da Allah da varmış diyorsunuz. İnançlılarda kibir olmaz çünkü büyüklenmek kendilerine yakışmaz.Allah’ın C.C. en büyük olduğuna inanan insanın kibirli olduğunu söylemek ne kadar doğru olur? Sonuçta mülk Allahındır. Ve o Mülkünde dilediği gibi hükmetmektedir. Zaten bu C.C. yazmak onu büyük bilmektir.

 

Celil : Ululuk ve büyüklük sahibi

 

Bu anlamda kibir aslında inaçsızlarda vardır. Tarihte Allah’ın C.C. saltanatına firavun ve nemrut oturmaya kalktı. Allaha karşı kibirlendi sonları hazin. Kimileri de Allah’ın C.C. tahtına : ateşi ,güneşi, elleriyle yaptıkları putları koydu ne yazık ki… bunlar da kibirden ileri gelmektedir. Halbuki Allah’ı C.C. tanıyan büyük olanın Allahtan başkası olmadığını bilir. Ateistler ise Allahın tahtına doğayı ,maddeyi,evrimi ya da yokluğu-hiçi- koymuyorlar mı? İşte kibir burada ortaya çıkıyor. Allah'ı C.C. tanımamak ya da yerine sahte ilahlar koymak.

 

Onun büyüklüğünü kabul etmemek aslında en büyük kibirlenmektir. Madem kibrim yok diyorsun: En büyük Allah C.C. tır de o zaman.. sakın kibr seni engellemesin..

Gönderi tarihi:
Sizin kibriniz yani kendinizi büyük görmeniz yokmuş. İnançlılarda ya da Allah da varmış diyorsunuz. İnançlılarda kibir olmaz çünkü büyüklenmek kendilerine yakışmaz.Allah?ın C.C. en büyük olduğuna inanan insanın kibirli olduğunu söylemek ne kadar doğru olur? Sonuçta mülk Allahındır. Ve o Mülkünde dilediği gibi hükmetmektedir. Zaten bu C.C. yazmak onu büyük bilmektir.

 

Celil : Ululuk ve büyüklük sahibi

 

Bu anlamda kibir aslında inaçsızlarda vardır. Tarihte Allah?ın C.C. saltanatına firavun ve nemrut oturmaya kalktı. Allaha karşı kibirlendi sonları hazin. Kimileri de Allah?ın C.C. tahtına : ateşi ,güneşi, elleriyle yaptıkları putları koydu ne yazık ki? bunlar da kibirden ileri gelmektedir. Halbuki Allah?ı C.C. tanıyan büyük olanın Allahtan başkası olmadığını bilir. Ateistler ise Allahın tahtına doğayı ,maddeyi,evrimi ya da yokluğu-hiçi- koymuyorlar mı? İşte kibir burada ortaya çıkıyor. Allah'ı C.C. tanımamak ya da yerine sahte ilahlar koymak.

 

Onun büyüklüğünü kabul etmemek aslında en büyük kibirlenmektir. Madem kibrim yok diyorsun: En büyük Allah C.C. tır de o zaman.. sakın kibr seni engellemesin..

 

 

Yazımdan inananları kibirlilikle itham ettiğimi nasıl,ne şekilde çıkarabildiğinizi doğrusu çözmek zor.Buna dair en küçük bir ima bile bulamazsınız.Tam tersi,dinlerin ortaya çıkışını kibire ters bir kavram olan zayıflığa ve tapınma gereksinimi duyulmuş olmasına bağlıyorum yazımda.Kibirlilikle itham edilen ateistler iken bir anda ateistleri 'itham eden' konumuna getirmeye çalışmışsınız.'Allah'a inanmamak ile kibirlilik aynı anlama getirilemez.' düşüncesini savunmak ile sizin yazdıklarınız birbirlerine cevap niteliği taşımıyor.

 

Bilmiyorum farkında mısınız ama ateistler doğaya tapmaz,tapınmaya inanmazlar.Firavun ise rivayete ya da inandığınız Kuran'a göre kendisini Tanrı ilan etmeye kalkmıştır.Bunu da ateizme mal edemezsiniz.Ateşe tapanın tanrısı ateş,güneşe tapanın tanrısı güneş,puta tapanın tanrısı da puttur.Herhangi bir şeye tapınmaya da tapınmamaya da kibirlilik sıfatını uygun görmem.Bahsettiğiniz hikayedeki Firavun kendisini tanrı ilan ettiğinden,yani tapınılacak bir mevkiye çıkmaya çalıştığından dolayı kibirlidir.Ama ben bir ateistim ve ne kendimi Tanrı ilan ediyorum ne de doğaya tapıyorum.''Herkes bana kulluk edecek'' denirse bu kibirdir,ama kulluk edecek herhangi bir varlık kabul edilmezse bu kibirli değil,özgürce düşünmek ve davranabilmektir.

 

Anlaşılan size göre,''En büyük Allah'dır.'' demeyince,sanki ''En büyük benim.'' denmiş oluyor.Kavram karmaşasının başladığı yer,dinlerin beslendiği kaynağa pek uzak düşmüyor.

Gönderi tarihi:
Anlaşılan size göre,''En büyük Allah'dır.'' demeyince,sanki ''En büyük benim.'' denmiş oluyor.Kavram karmaşasının başladığı yer,dinlerin beslendiği kaynağa pek uzak düşmüyor.

 

 

Size göre en büyük kimdir sayın artropod ?

 

Bir olan ve en büyük olan ve kudreti ve ilmi herkesi herşeyi kuşatmış , hayat veren, zamanı ve mekanı mahlukları için var etmiş Yüce Allah'mı (C.C.)

Yoksa Madde mi yada doğa yada akıl ya da ışık yada sevgi yada bilim yada kainat vs vs mi

 

Yada bu soru sizin için bir bilinmezlikmidir, yada bu soru sizin için sorulmamalımıdır.

 

Bu arada en büyükten kastımı istediğiniz gibi alabilirsiniz, illaki büyük=kudretli olmak zorunda değil, sonu olmama daha etkin olma vs ne olursa yani.

 

Ve nedenlerini bizlerle paylaşmanızdan memnuniyet duyacağımı bilmenizi isterim.

Gönderi tarihi:
Size göre en büyük kimdir sayın artropod ?

 

Bir olan ve en büyük olan ve kudreti ve ilmi herkesi herşeyi kuşatmış , hayat veren, zamanı ve mekanı mahlukları için var etmiş Yüce Allah'mı (C.C.)

Yoksa Madde mi yada doğa yada akıl ya da ışık yada sevgi yada bilim yada kainat vs vs mi

 

Yada bu soru sizin için bir bilinmezlikmidir, yada bu soru sizin için sorulmamalımıdır.

 

Bu arada en büyükten kastımı istediğiniz gibi alabilirsiniz, illaki büyük=kudretli olmak zorunda değil, sonu olmama daha etkin olma vs ne olursa yani.

 

Ve nedenlerini bizlerle paylaşmanızdan memnuniyet duyacağımı bilmenizi isterim.

 

 

Sorunuz için teşekkür ederim.Umarım sizin gibi,din konusunda ateistlerle de karşılıklı fikir alışverişine girmeye niyetli kişiler çoğalarak,bizim gibi diğer forumdaşlara eklenirler.

 

''En büyük kimdir?'' meselesine Tanrı kavramını reddeden biri olarak bugüne kadar pek kafa yorduğumu söyleyemem.Daha çok ''Varlıklar birbirinden kesin çizgilerle ayrılabilir mi?'' sorusundan yola çıkarak dinlere ve kurgulayıcı bir Tanrı'ya olan bakış açımı belirledim,diyebilirim.Bu anlamda herşeyin bir diğerinin devamı olduğuna ve tabloya ancak birliktelik içerisinde bakıldığında anlam kazandığına kanaat getirdim.Ayrıca en büyük olma niteliğine sahip belirli bir varlık olamayacağına ve herşeyin ancak kusurlu olması halinde bir amaç ve varoluş edinebileceğine de.

 

Öyle ya da böyle,bilimsel kanıtların olmadığı konularda felsefenin vazgeçilmez bir önemde olduğunu düşündüğümden,mantıki olma prensibinden hareket etmekten başka yol olmadığına inanıyorum.Bu açıdan,en büyük olabilen bir varlığın tüm gücü kendi bünyesinde toplamış ve geriye zerre kadar bir güç ve irade bırakmamış olması gereklidir,bana göre.Bu ise ancak bir ''an'' süresince olanaklıdır.Yani tüm gücü,tüm şiddeti biraraya getirmiş bir topyekün büyüklük.Oysa bu iradeden başka iradeler de (Biz ve akla gelebilecek tüm bireysel iradeler) olduğu müddetçe halen ''En Büyük'' diye birşey yok demektir.Esasında varlıkların varoluş sebepleri de hep daha büyük olmaya yöneliktir.Bunu kurnazlıkla,hatta şiddet ve tecavüz,bir diğerini yiyerek gücünü kendisine katma gibi şekillerde yaparlar.Bu büyüme olanağı arttığı müddetçe bu varlıklar daha da büyük olmaya çalışacaklardır.Ama sonuçta bu,bireysel açıdan nafile bir tutkudur.Daha büyük bir güç küçükleri yutacaktır.Önceden belirttiğim gibi tüm güçleri biraraya toplayabilen en büyük güç anı da buna bir ''An''dan daha uzun süre dayanamaz.

 

Sonuçta,var olmayı sürdürebilecek bir en büyük bünye kabul etmemekteyim ve kabul ettiğim şey ''Sonsuz sayıda parçalanmış ve tekrar tamamlanmaya çalışan güçler topluluğu''dur.Bu konudaki fikirlerimin özetinin felsefi açılımı böyle.

 

Varoluş üzerine düşüncelerim farzedilecek bir metafizik alanını da kapsadığından bu tanrıtanımazlık benim açımdan oldukça ileri bir derecededir diyebilirim.

 

Dini açıdan,yani dindar düşünce geleneği açısından bakıldığında da,bence ayetlerle yetinmemiş ve dinin önkabulü olan ''en büyük güç olarak görülen Allah''ın nasıl özelliklere sahip olabileceği üzerine fikir yürütmüş,varlığı ve aklı felsefi planda anlamaya çalışmış Farabi ve Mevlana gibi düşünürler çoğu kişi gibi benim için de son derece saygıdeğerdir.Bunu dine ve Tanrı fikrine bir intikam güdüsüyle karşı çıkmadığımı da belirtmek amaçlı olarak yazıyorum.Dolayısıyla düşünen biri ister inansın ister inanmasın,kalıpların dışına çıkabildiği,ezber bozabildiği oranda değerlidir,diye düşünüyorum.

Gönderi tarihi:
Sorunuz için teşekkür ederim.Umarım sizin gibi,din konusunda ateistlerle de karşılıklı fikir alışverişine girmeye niyetli kişiler çoğalarak,bizim gibi diğer forumdaşlara eklenirler.

 

''En büyük kimdir?'' meselesine Tanrı kavramını reddeden biri olarak bugüne kadar pek kafa yorduğumu söyleyemem.Daha çok ''Varlıklar birbirinden kesin çizgilerle ayrılabilir mi?'' sorusundan yola çıkarak dinlere ve kurgulayıcı bir Tanrı'ya olan bakış açımı belirledim,diyebilirim.Bu anlamda herşeyin bir diğerinin devamı olduğuna ve tabloya ancak birliktelik içerisinde bakıldığında anlam kazandığına kanaat getirdim.Ayrıca en büyük olma niteliğine sahip belirli bir varlık olamayacağına ve herşeyin ancak kusurlu olması halinde bir amaç ve varoluş edinebileceğine de.

 

Öyle ya da böyle,bilimsel kanıtların olmadığı konularda felsefenin vazgeçilmez bir önemde olduğunu düşündüğümden,mantıki olma prensibinden hareket etmekten başka yol olmadığına inanıyorum.Bu açıdan,en büyük olabilen bir varlığın tüm gücü kendi bünyesinde toplamış ve geriye zerre kadar bir güç ve irade bırakmamış olması gereklidir,bana göre.Bu ise ancak bir ''an'' süresince olanaklıdır.Yani tüm gücü,tüm şiddeti biraraya getirmiş bir topyekün büyüklük.Oysa bu iradeden başka iradeler de (Biz ve akla gelebilecek tüm bireysel iradeler) olduğu müddetçe halen ''En Büyük'' diye birşey yok demektir.Esasında varlıkların varoluş sebepleri de hep daha büyük olmaya yöneliktir.Bunu kurnazlıkla,hatta şiddet ve tecavüz,bir diğerini yiyerek gücünü kendisine katma gibi şekillerde yaparlar.Bu büyüme olanağı arttığı müddetçe bu varlıklar daha da büyük olmaya çalışacaklardır.Ama sonuçta bu,bireysel açıdan nafile bir tutkudur.Daha büyük bir güç küçükleri yutacaktır.Önceden belirttiğim gibi tüm güçleri biraraya toplayabilen en büyük güç anı da buna bir ''An''dan daha uzun süre dayanamaz.

 

Sonuçta,var olmayı sürdürebilecek bir en büyük bünye kabul etmemekteyim ve kabul ettiğim şey ''Sonsuz sayıda parçalanmış ve tekrar tamamlanmaya çalışan güçler topluluğu''dur.Bu konudaki fikirlerimin özetinin felsefi açılımı böyle.

 

Varoluş üzerine düşüncelerim farzedilecek bir metafizik alanını da kapsadığından bu tanrıtanımazlık benim açımdan oldukça ileri bir derecededir diyebilirim.

 

Dini açıdan,yani dindar düşünce geleneği açısından bakıldığında da,bence ayetlerle yetinmemiş ve dinin önkabulü olan ''en büyük güç olarak görülen Allah''ın nasıl özelliklere sahip olabileceği üzerine fikir yürütmüş,varlığı ve aklı felsefi planda anlamaya çalışmış Farabi ve Mevlana gibi düşünürler çoğu kişi gibi benim için de son derece saygıdeğerdir.Bunu dine ve Tanrı fikrine bir intikam güdüsüyle karşı çıkmadığımı da belirtmek amaçlı olarak yazıyorum.Dolayısıyla düşünen biri ister inansın ister inanmasın,kalıpların dışına çıkabildiği,ezber bozabildiği oranda değerlidir,diye düşünüyorum.

 

 

Tesekkur ederim öncelikle yanıtınız için,

 

Yazınızdaki anlam derinliginin beni suan icin fazlasıyla yorduğunu söylemem gerek ilk olarak, bu sebeple affınıza sığınarak yazınızı anlama gayretini Allah nasip eder ise yarina bırakmayı düşünüyorum, şu saat itibariyle tükenmiş hissediyorum kendimi :) , tahlil soru ve yorumu fazlasıyla hak edecek seyler yazmışsınız alelacele yazmak olmaz.

 

Hoscakalın

Gönderi tarihi:
şu adama islamiyet namına doğru cevabı verenlerden Allah razı olsun.

 

Siz veremediniz mi de bir başkasına havale ettiniz. O başkası da bir başkasına, bir başkası bir başkasına. En sonuncusu da Allah'a havale eder, konu kapanır.

Gönderi tarihi:

Sayın the imam lütfen..

 

Ben, islamiyet adına konuşmuyorum, evvela haddim degildir ve ayrica bundan korkarım.

 

Ve Sayın muki üzerinde konuştugumuz konunun matematiksel yada başka bir deyişle ölçeklenebilir yönü olmayıp karşılıklı fikirlerin beyanıdır, en azından ben öyle algılıyorum, Lütfen karşılıklı saygı ve anlayış çerçevesinde konuşalım fikirlerimizi paylaşalım, ben eksik bilgilerimle kimseyle bilek güreşi yapmak amacıyla burda değilim, amacım bildiklerimi tartmak kendimi sınamak eksiklerimi tamamlamak görüşlerimi dile getirmek ve paylaşımda bulunmaktır

 

Konumuza dönersek,

 

Ben şahsi olarak insanın ve aklın (iradenin - şuurun - zekanın - bilincin) eksik ve kusurlu yahut yetersiz olduğuna inanıyorum, şöyleki, bence eğer bizler sonsuzluktan söz ediyor isek onu anlayamadığımız, anlama donanımına sahip olmadığımızdan sonsuz diyoruzdur diyorum.Örneğin maddenin en küçük birimine şu an için atom diyoruz ve onun bileşenleri var ve o bileşenlerinde alt bileşenleri onlarında bu şekilde sürüp gidecek.

Ve bizlerde hiçbir zaman maddenin alt birimine hiç bir zaman ulaşamayacağız çünkü onunda her zaman bir alt bileşeni olacak..

 

Yada yazılım diliyle n adımda sonlanacak bir process'i biz infinitive diye adlandırıyorsak donanımımız eksiktir diyorum

 

Ve ayrıca,

 

Ben maddeye inanan biri değilim, maddeye inansaydım inançsız olurdum. Bunun en kolay ifade edilebilir yanı benim için maddenin tanımındaki belirsizliktir.

 

En kolay anlaşılır haliyle örneklemek gerekirse, bir bilgisayar simulasyonu düşünelim, yapay karakterler ve bunlara biçilmiş roller olsun ve bu karakterlere belirli bir seviyede öğrenme yeteneği verilmiş olsun, simulasyon içerisindeki bu karakterler için madde o simulasyonla sınırlı olup karakterler çevrelerini yine kendilerine verilen yetenekler ölçüsünde anlayabilecekler, gerçekte (gerçekten kasıt simulasyonun dışındaki çevre) olmayan entity'leri birer madde olarak adlandırabileceklerdir.

 

Bende durumumuzu aynen buna benzetiyorum, insanlara bahşedilen yetenekler ile yapılan madde tanımı benim için gerçek yada doğru değildir zira böyle bir tanım yapılamaz, yani insanlar sahip oldukları irade ile yapamazlar.

 

Dolayısıyla ben, eksik olan, kusurlu olan, bilinç şuur zeka irade adı her ne ise, bizim anladığımız anlamla aslında var olmadığına inanıyorum, kabul etmiyorum.

 

Madde, zaman, mekan, irade bu kavramlar Yüce Allah'ın (C. C.) birer mahlukudur yani onu O yaratmıştır.

 

Bu açıdan,en büyük olabilen bir varlığın tüm gücü kendi bünyesinde toplamış ve geriye zerre kadar bir güç ve irade bırakmamış olması gereklidir,bana göre.

 

Evet yukarıda alıntı yaptığım bu cümlenize bende katılıyorum ancak ,

 

 

Oysa bu iradeden başka iradeler de (Biz ve akla gelebilecek tüm bireysel iradeler) olduğu müddetçe halen ''En Büyük'' diye birşey yok demektir.

 

Sizden farklı olarak Allah (C.C.) dışında bir irade olmadığına, ne bizim nede diger bireysel iradelerin ancak yine bizler tarafından irade olarak adlandırılabileceğini, ama gerçekte (burdaki gerçek simulasyon dışı gibi düşünebilir) bunların irade olmadığına inanıyorum

 

Konu benim açımdan gayet nettir ama kastım umarım anlaşılır olmuştur.

 

Saygılarımla.

Gönderi tarihi:
En kolay anlaşılır haliyle örneklemek gerekirse, bir bilgisayar simulasyonu düşünelim, yapay karakterler ve bunlara biçilmiş roller olsun ve bu karakterlere belirli bir seviyede öğrenme yeteneği verilmiş olsun, simulasyon içerisindeki bu karakterler için madde o simulasyonla sınırlı olup karakterler çevrelerini yine kendilerine verilen yetenekler ölçüsünde anlayabilecekler, gerçekte (gerçekten kasıt simulasyonun dışındaki çevre) olmayan entity'leri birer madde olarak adlandırabileceklerdir.

 

Bende durumumuzu aynen buna benzetiyorum, insanlara bahşedilen yetenekler ile yapılan madde tanımı benim için gerçek yada doğru değildir zira böyle bir tanım yapılamaz, yani insanlar sahip oldukları irade ile yapamazlar.

 

Dolayısıyla ben, eksik olan, kusurlu olan, bilinç şuur zeka irade adı her ne ise, bizim anladığımız anlamla aslında var olmadığına inanıyorum, kabul etmiyorum.

 

Madde, zaman, mekan, irade bu kavramlar Yüce Allah'ın (C. C.) birer mahlukudur yani onu O yaratmıştır.

.

.

Sizden farklı olarak Allah (C.C.) dışında bir irade olmadığına, ne bizim nede diger bireysel iradelerin ancak yine bizler tarafından irade olarak adlandırılabileceğini, ama gerçekte (burdaki gerçek simulasyon dışı gibi düşünebilir) bunların irade olmadığına inanıyorum

 

Konu benim açımdan gayet nettir ama kastım umarım anlaşılır olmuştur.

 

Saygılarımla.

 

 

Fikirlerinizi açık ve net şekilde ifade etmişsiniz.İslam'ın hayata ve insan iradesine bakış açısına dair verdiğiniz örnek de bence anlatmak istediklerinizle örtüşüyor.Tarzınızın tersi olarak,çoğu zaman sadece ayetler yazarak,bir yorumda bulunulmadan atılan iletiler bana tartışma açısından anlamsız görünüyor.Bu konuda,araştırmacı ve neye inandığını gerçek anlamda sorgulayan biri olduğunuz anlaşılıyor.

 

İrade ile ilgili tanımımı tekrar açıklayıcı olabilmesi açısından,sayın ''palam'' rumuzlu forumdaşımızla daha önceden yaptığımız bir tartışmadaki bir iletimden alıntı yapmak istiyorum:

 

''Aslında din eksenli olarak düşünen biri olmadığımdan konuya bakış açım canlıların doğadaki enerji olanaklarını değerlendirmeye yönelik bir iradeden ibaret oldukları yönünde.

 

Burada önemli olan,doğanın bir bütün olarak devinimi içerisinde bireysel iradelerin kendilerine serpilme şansı bulma ve bunu en ekonomik biçimde değerlendirmeleridir.

 

'Şuur' dan kastınız tam olarak beyin ve karar verme ile mi ilgili bilemiyorum,tahminim bu şekilde.Ben beynin de,çok çok uzun süreçlerin sonunda sinirlerin potansiyel enerjiye ve dışarıdan gelen diğer etkilere verdikleri tekrar eden refleksleriyle oluştuğu kanısındayım.Belirteyim ki bu,bu şekliyle kanıtlanmış bilimsel bir gerçek değil,benim görüşümdür.Dolayısıyla benim fikrim,iradenin hareketli ya da hareketsiz,ama bir şekilde ihtiyaç duyduğu enerjiyi sağlayabilen her canlının ta kendisi olduğudur.Örnek olarak etobur bitkilerin mineral açıklarını böcek yiyerek giderme yoluna gitmelerini ve bunun için kurdukları muhteşem tuzakları verebilirim.Bu sizce Allah'ın verdiği bir özellik,bence edindikleri kendi genetik bilgilerinin sonucudur.''

 

 

 

Sizin yazınızdan çıkardığım sonuçlardan biri,insanın tüm özellikleri ona bahşedilmiş olduğundan ve tek gerçek irade Allah'a ait olduğundan,insanın Cennet'e gittikten sonra dahi hiçbir zaman esaslı bir iradeye sahip olamayacağı.

 

Ben iradeyi en genel anlamıyla ''isteme gücü'' olarak tanımlıyorum.Belki tanımlarımızda farklılıklar olabilir.Burada ayrıldığım yer, canlıların özelliklerinin onlara verildiği değil,savaşarak alındığıdır.Yani bence,bir canlı diğerinden daha güçlü özelliklere sahip ise,bunları mutlaka şartlara karşı verdiği tepkiler ve edindiği deneyimlerle gerçekleştirmiştir.Dışarıdan herşeye teker teker özellik bahşetmek bir kısırdöngü olur benim gözümde.

 

İradenin türleri olabileceğini varsayarsak,siz Allah'a ''Yoktan var etme iradesine sahip tek varlık'' diyebilirsiniz.Bunda ''Yoktan var etme iradesi'' bakımından herhangi bir anlaşmazlık yok.Çünkü ben insana ya da herhangi bir canlıya yoktan yaratma iradesi atfetmiyorum,zaten hiçbir ateist de yapmıyor bunu.Ama bu tür bir iradeye inanmayışımın da güç açısından koyutladığım nedenlerini daha önceki iletimde yazmıştım.O nedenler de Allah'ın hayatı yaratmakla bir amaç gütmüş olduğu ve bir amacın da ancak duyulan bir eksikliğin giderilmesine yönelik ortaya çıkabileceği üzerinde odaklanıyor.Eksiklik ve mükemmelik zıtlığı üzerinde yani.

 

İnsanın kendi özelliklerini topluca irade olarak adlandırdığına,ama aslında bunun irade olmadığına inandığınızı belirtmişsiniz.İşte ben adlandırabilmeyi ve anlamak istemeyi de güç elde etmeye yönelik olarak iradenin içerisinde görüyorum.Yazdığınız gibi,yaşadığımız ortamda her yönden kısıtlı olduğumuza şüphe yok.Ama biz de o ortamın ürünüyüz ve bazı kısıtlanmışlıkları aşabildiğimiz için varız,bana göre.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:

Sayın PthyGorass, Adem Havva cennet hikayesini bir an doğru kabul edersek kurgu benim mantığımca şöyle olmalıydı:

 

Elmayı yiyen Havva değil Adem'dir. Havva değil elmayı yemek, İblis'in gelip Adem'e elmayı yemesini telkin ettiğini duysa kıyametleri koparırdı. Adem İblis'in ne dediğini Havva'dan gizledi. Hatta Havva "Yoksa sana İblis bu yasağı çiğnemeni mi telkin etti?" dediğinde yalan söyledi, "hayır, böyle bir telkinde bulunmadı" dedi. Elmayı yemeden önce yalan söyleyerek asıl ilk günahı işledi. Eğer Adem "evet, bunu İblis söyledi" dese, Havva cenneti Adem'e dar ederdi.

 

Adem elmayı yediğinde tanrı hiç bir şey yapmadı. Bu zaten belli bir şeydi. Asıl Havva'nın ne yapacağını bekledi. Çünkü asıl tanrıya sadakatle bağlı olan Adem değil, Havva idi. Adem Havva'yı küçük gören, kibirli ve bencilin tekiydi. Havva'nın kendi kaburgasından yaratıldığı yalanına inanıyordu. Kendi elmayı yedikten sonra Havva'ya da yemesi için ısrar etti. Çünkü "bize ne olacaksa birlikte olacak" diye Havva'yı kendisine tabi kılmak istiyordu. Havva da asil bir sadakatle, en çok bağlı olduğu tanrıya karşı çıktığını bile bile, ağlayarak elmadan ısırdı. Bunu Adem gibi bencillik ve çıkar için değil, sırf eşine olan ölümüne sadakatten dolayı, sonucunu bilerek ve katlanarak yaptı. Hiç bir koşulda, ölümüne de olsa eşini yalnız bırakmayacak bir asalete sahipti. Adem ise bir tek Havva ile sonsuza kadar yetinemeyeceğini düşünen bencil ve tamahkar bir karaktere sahipti.

 

Bu hikaye yazılacaksa, bence böyle yazılmalıydı. Dünyada ne zaman hamile kalmak, doğurmak ve emzirmek görevleri kadına düştü, savaşmak, yağmalamak, sömürmek, talan etmek erkeğin görevi oldu, dünya bozuk düzen bir yer oldu. Günümüzde demokrasi ve insan haklarının en geçerli ölçütü, kadın haklarıdır. Fakat hamilelik sorununa teknoloji bir çare bulmadan asla kadın hakları tamam olamayacaktır.

Gönderi tarihi:
Dünyada ne zaman hamile kalmak, doğurmak ve emzirmek görevleri kadına düştü, savaşmak, yağmalamak, sömürmek, talan etmek erkeğin görevi oldu, dünya bozuk düzen bir yer oldu. Günümüzde demokrasi ve insan haklarının en geçerli ölçütü, kadın haklarıdır. Fakat hamilelik sorununa teknoloji bir çare bulmadan asla kadın hakları tamam olamayacaktır.

 

 

Bir hikaye'de benden; İlk yaradılış (İnsan) " tesadüflerle ve doğa olaylarıyla mı oluştular" hikaye bu ya, tesadüfen ve doğa olayları ile oluştular derim.

Sonra bu oluşumun neticesi,tesadüfen,doğa ve tabiat "erkek ve dişi" olarak ayırdı (İnsanı) ve doğurmak görevin'de kadına verdi (tesadüfen) sonra; erkeğin görevi (tesadüfen) savaşmak,yağmalamak,sömürmek olarak belirdi (tesadüfen).

Bu arada "doğa" tesadüfen oluşan "ilk yaratılış (İnsan)" işini bıraktı baktı'ki İnsan "eril ve dişil" olmuş üstelik düzeni bozmuşlar hikaye, bu ya, hadi, Demokrasi ve İnsan haklarını geliştirme görevini size verdim (doğa,İnsan'a görev veriyor) her ne kadar ilk yaratılış "tesadüfsede" şimdi "BİLİNÇ'Lİ" davranın.

Sonra; Kadın hakları olarak, ilk yapılacak hamilelik sorununu halletmeniz gerek, hep kadınlarmı doğuracak,ya erkeklerde doğursun veya teknolojik bir icat yapılsın'ki hikaye bile olsa kadın hakları tamam olsun.

Sonra; bizim hikaye bitmiş,Gökten üç elma düşmüş, biri Erkeğin başına,biri Kadının başına, biride bu hikayeyi okuyan ERKEK VE DİŞİLERİN BAŞINA.

 

:)

Gönderi tarihi:

Tesadüf sonucu olan bir şey yoktur, nedensellik sonucu olan şeyler vardır. Nedensellik tesadüfe yer vermez. Her olgu, geçmişindeki nedenselliklere sıkıca bağlıdır ve gelecekteki olguların nedenidir. Bu örüntüde tesadüf yer bulamaz.

 

Raslantının "bile" nedenleri vardır...

Gönderi tarihi:
Tesadüf sonucu olan bir şey yoktur, nedensellik sonucu olan şeyler vardır. Nedensellik tesadüfe yer vermez. Her olgu, geçmişindeki nedenselliklere sıkıca bağlıdır ve gelecekteki olguların nedenidir. Bu örüntüde tesadüf yer bulamaz.

 

Raslantının "bile" nedenleri vardır...

 

Nedensellik; Madde için geçerlidir doğru ( Her olgu, geçmişindeki nedenselliklere sıkıca bağlıdır ve gelecekteki olguların nedenidir. Bu örüntüde tesadüf yer bulamaz.) Bu şu demek değilmidir, "HER ŞEY BİR PLAN DAHİLİNDE CEREYAN EDİYOR". Yani ( "Hiç bir şey kendi kendisinin nedeni olamaz. Çünkü, nedenin kendisi, oluşandan öncedir." Farabi, eski klasik ama farketmez) ve "İRADE" veyahut "BİLİNÇ" ne olacak çünkü, Madde "İrade,ve Bilinç" sahibi değil NEDENSELLİK örgüsündeki (planlanan) rolünü oynar bu itibarla teknoloji ve bilimsel arge'ler ilerledikçe dere yatağını bulacak "NEDENSELLİĞİ" gereği...

 

:)

 

Gönderi tarihi:
Nedensellik; Madde için geçerlidir doğru ( Her olgu, geçmişindeki nedenselliklere sıkıca bağlıdır ve gelecekteki olguların nedenidir. Bu örüntüde tesadüf yer bulamaz.) Bu şu demek değilmidir, "HER ŞEY BİR PLAN DAHİLİNDE CEREYAN EDİYOR". Yani ( "Hiç bir şey kendi kendisinin nedeni olamaz. Çünkü, nedenin kendisi, oluşandan öncedir." Farabi, eski klasik ama farketmez) ve "İRADE" veyahut "BİLİNÇ" ne olacak çünkü, Madde "İrade,ve Bilinç" sahibi değil NEDENSELLİK örgüsündeki (planlanan) rolünü oynar bu itibarla teknoloji ve bilimsel arge'ler ilerledikçe dere yatağını bulacak "NEDENSELLİĞİ" gereği...

 

Offff...

Bıktım ama artık!

Biri gelir hiç okumadan Yunus'u istediği gibi çevirir, diğeri Farabi'yi...

 

Farabi Maddesel döndünün ilk nedenini Felsefi olarak "Yaratılış"a bağlamaz...

"Madde"nin hep var olduğunu düşünür ve "Neden-Sonuç" ilişkisini Sebepler Dairesi'ne bağlar.

Bu düşüncede de illa ki bir başlangıç olması gerekmez...

Herşeyin bir plana bağlı olduğu düşüncesinde olduğu izlenimine ise hiç kapılmadım nedense Farabi'yi okurken...

İki üç lafını bilmekle yetinip "Aman efendim Farabi şunu şunu savunuyor!" demek çok kolay...

 

Fakat kendisi yine de İmani olarak Müslümanlığa bağlı kalmıştır...

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:
Sizi canı gönülden tebrik etmek lazım,biz dindarların bile inanmadığı hadisleri sular seller gibi ezberleyip araya ne güzel de nur üstüne nur ayetleri sıkıştırıp,inanırlılık kazanıyorsunuz..Tıpkı şunları bunları öldürün asın kesin diyen ve araya cımbızlık ayet sıkıştıran nice İslam ülkesi denenlerin camilerinde ki imam denilenler gibi.Al birine vur ötekine,Kuran reddeden (onu geriye iterek ve önemsizleştirerek)hadissever dindarlar,Kuran reddeden hadissever ateistler.

Hepiniz aynısınız,

Ne mutlu Kutsal Kitaptan şaşmayan kullara..

 

[025.073] [E2] Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar.

[027.077] [E1] Gerçekten o doğruyu gösteren kesin bir hidayet ve müminler için sırf bir rahmettir.

[027.083] [DI] O gün her ümmetin ayetlerimizi yalanlayanlarını toplarız. Onlar bir arada tutulup, hesap yerine sevkedilirler.

[027.084] [E0] Nihayet geldikleri vakıt: siz benim âyetlerimi ılmen kavramadığınız halde tekzib mi ettiniz? Yoksa ne yapıyordunuz

[027.085] [DI] Haksızlıklarından ötürü, söylenilen söz başlarına gelir. Artık konuşamaz olurlar.

[027.091] [E1] Ben, yalnızca bu beldenin, onu saygın kılan ve herşey de kendilerinin olan Rabbine ibadet etmekle emrolundum. Ve yine halis müslümanlardan olmamla emrolundum.

[027.092] [E2] «Ve Kur'ân'ı okumam emredildi.» Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: «Ben sadece uyarıcılardanım.»

[028.085] [DI] Kuran'a uymayı sana farz kılan Allah, seni döneceğin yere döndürecektir. De ki: «Rabbim kimin doğrulukla geldiğini, kimin apaçık sapıklıkta bulunduğunu en iyi bilendir.»

[028.086] [DI] Sen, sana bu Kitap'ın verileceğini ummazdın. O ancak Rabbinin bir rahmetidir. Öyleyse sakın inkarcılara yardımcı olma.

[028.087] [DI] Allah'ın ayetleri sana indirildiğinde sakın seni onlardan alıkoymasınlar. Rabbine çağır, sakın müşriklerden olma.

[029.051] [DI] Kendilerine okunan bir Kitap'ı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan topluluk için rahmet ve ibret vardır.

[034.005] [DV] Âyetlerimizi hükümsüz birakmak için yarisircasina ugrasanlar için de, en kötüsünden, elem verici bir azap vardir.

[036.011] [E0] Ancak zikri ta'kıyb eden ve gaybde rahmana haşyet besliyen kimseyi sakındırırsın, işte onu hem bir mağrifetle hem bir ecri kerîm ile müjdele

[040.004] [DI] Allah'in ayetleri üzerinde, inkar edenlerden baskasi tartismaya girismez. Inkarcilarin memlekette gezip dolasmasi seni aldatmasin.

[041.026] [sY] Bir de kâfirler dediler ki: «Şu Kur?ân okunduğunda ona kulak vermediğiniz gibi, ona karşı yaygara koparıp onun, başkaları tarafından anlaşılmasını da engelleyin. Ancak böyle yaparak üstünlük sağlayıp onu bastırmayı umabilirsiniz.»

[043.043] [DV] Sen, sana vahyedilene simsiki saril. Süphesiz sen, dosdogru yoldasin.

[050.001] [DV] Kaf. Serefli Kur'an'a andolsun.

[050.045] [E1] Biz onlarin ne söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen de onlara karsi bir zorba degilsin. Simdi benim tehditlerimden korkacaklara bu Kur'an ile ögüt ver!

[069.044] [E0] O bize isnaden ba'zi lâflar uydurmaga kalkissaydi

[069.045] [DV] Elbette onu kiskivrak yakalardik.

[069.046] [E2] Sonra da onun şah damarını keser atardık.

[069.047] [DI] Hiçbiriniz de onu koruyamazdınız.

[068.044] [E1] O halde Bana birak bu sözü yalanlayanlari! Biz onlari bilmeyecekleri yönden derece derece azap uçurumuna yuvarlariz.

Gönderi tarihi:
Ayet ve hadislere göre gerek Muhammed'in kendisini gerekse İslamcıların Muhammed'i tanıtımlarından şu sonuçları elde ediyoruz.

.

.

.

 

 

Sevgili Yayamaz Kayımca ;

 

Yazılarınızdaki Maddelerden 7 12 16 17 Hariç Diğerleri Doğrudur.

 

Sizi En Azından Doğruları Yanlışlarından Çok Sayılabilecek bu yazınızdan ötürü Tebrik Ediyorum.

 

Gelelim Maddelerin Altında ki Paragraflara ;

Öncelikle şunu söylemeliyim ki; Bir Kaç Efsanevi Safsata ve Tutarsızlık dışında yine Geneli Doğrudur.

 

Lakin Benim Şahsi Kanaatim ;

O çok sık kullanmış olduğunuz ''GÜYA'' Kelimesi yerine Kullanılması gereken Sözcük ; ''KESİNLİKLE'' Olmalıdır.

Bu Küçük Düzeltmeyi Mazur Görebileceğiniz Temennisi İle Noktalıyorum ;

 

Eğer Siz ya da Herhangi Bir Beşer; 7 12 16 17 nci Maddeleri Bana Kaynak ve Delilleri İle İspat Edebilirse ;

Arkasından Şahsım Adına yapılabilecek her türlü, Nitelemeyi ve Yakıştırmayı Kabul Edecek Olmam,

ve Bu Forumda İlelebet Susacak Olmam Adına Şimdiden Söz Verebilirim. Başımı Öne Eğerim , Bükemediğim Elleri Saygı ile Öperim.

 

Cesur ve Donanımlı ve Heyecanlı Herkesi Bekliyorum. Hodri Meydan Diyorum.

Vesselam...

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:
şu adama islamiyet namına doğru cevabı verenlerden Allah razı olsun.

 

 

Sevgili The İmam ;

 

Böylelikle Serzenişiniz Dikkate Alınmış , Talebiniz Doğrultusunda Gereken Cevap Verilmiştir.

 

Kaldı ki , Bir Daha Tekrarı Söz Konusu Dahi Olamaz, Üzerine bir daha Fikir Dahi Yürütülemez. Söz Dahi Söylenemez.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.