Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KURANIKERİM'İ AÇIK SEÇİK ÖĞRENMEK VE ÖĞRETMEK İSLAMCILARIN SAHTECİLİĞİNİ ORTAYA ÇIKARMAK EN GERÇEKÇİ VE DOĞRU YÖNTEMDİR...


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

SAHTECİLİĞİN TESETTÜRÜ...

 

Birinci ayet Bakara 178:

"Ey inananlar!

Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı.

Özgür kişiye karşı özgür..

Köleye karşı köle...

Kadına karşı kadın..."

 

Öteki ayetleri de yayımladıktan sonra, İnce yazısını şöyle bitiriyor:

"Birinci ayete göre kısas ve intikam olarak öldürmek yasak değil... (Yasak değilden öte, farz... İ.S.)

Üç ayete göre kölelik meşru ve eşitlik geçersiz.

Şimdi Kuran hükümleri mi, yoksa Cumhuriyet yasaları mı geçerli?

Kararsızlara haber vereyim: Bu kafayla Türkiye çok yakında Pakistan ve Malezya olur." (Hürriyet, 8 Ocak 2008)

*

Türkiye bugün öyle bir noktaya gelmiştir ki halka açık seçik sorulması gerekiyor:

Kuranıkerim'in tümüyle ve bütün buyruklarıyla uygulanmasını istiyor musunuz?..

Evet mi?..

Hayır mı?..

Çünkü ülkemizde Müslümanlık siyasetinin aldatıcı görüntüsü altında, dinciler, büyük bir sahteciliği politika olarak yürütüyorlar...

Türbancılık yapıyorlar...

Oysa erkek ilkelliğinin, tahakkümünün, kıskançlığının siyasette dışavurumunu içeren türbancılık, İslamcılık politikasındaki sahteciliğin tesettürünü oluşturuyor...

*

Kuranıkerim bir anayasadır; kamu hukukunu da özel hukuku da saptayan kuralları düzenler...

Türkiye'nin çağdaşlaşması, uygarlaşması, demokrasiye geçebilmesi için Kuran'ın kimi buyruklarının ve kurallarının yürürlükten kaldırılması gerekiyordu...

 

Atatürk devrimi budur...

1923 Cumhuriyeti, Aydınlanma devriminin Batı'daki işlevini Anadolu'da yürürlüğe koymuştur.

*

Atatürk'e düşmanlığı çok partili rejimin olanaklarından yararlanarak demokrasi maskesi altında yürütmeye çalışan İslamcı takımı, ülkenin bugün vardığı aşamada açık seçik yanıt vermeye zorlanmalıdır:

Çok mu Müslümandırlar?..

Atatürk devrimleri kadınlara erkekle eşit miras hakkı tanıdı...

Evlilikte erkeğin 'boş ol' diye tek tümceyle kadını boşamasını yürürlükten kaldırdı...

 

Kadına nafaka hakkı tanıdı..

Kadına oy hakkı sağladı..

Kadının kafasına türbanı geçiren erkek tahakkümünün İslamcılığı, Kuranıkerim'in buyruklarına göre, kadını ikinci sınıf insan mı sayacaktır?.. Yoksa cümle âlemi aptal mı sayıyor?..

*

Atatürk'e düşmanlıkla İslamcı sahtekârlık birlikte, kol kola, el ele yürüyor... Türkiye, dincilerin toplumu, halkı, ulusu, kutsal İslamı kullanarak kim vurduya getirmesine olanak tanımayacak...

 

Bunun içindir ki Kuranıkerim'i açık seçik öğrenmek ve öğretmek İslamcıların sahteciliğini ortaya çıkarmak için en gerçekçi ve doğru yöntemdir...

 

___________________________

 

KAYNAK: http://www.turkcelil.com/modules/news/article.php?storyid=51

  • Cevaplar 57
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

Güzel bir alıntı yapmışsınız Dipnot

Bunu demekle hemen demokrat olduğum sanısına varmayın.

Benim üzerinde durmak istedim,makalenin son cümleleri,

================================================================

Bunun içindir ki Kuranıkerim'i açık seçik öğrenmek ve öğretmek İslamcıların sahteciliğini ortaya çıkarmak için en gerçekçi ve doğru yöntemdir...

===============================================================

 

 

diye bitiyor makale.

Bu tesbitine canı gönülden katılıyorum, yazarın.

Ama bir şartla.

İçerisindekileri uygulamak şartı ile,

Yazar doğru tesbit yapmış.

Kuranda olmayanları kurandan sanalım diye dillerini egıp bukenler,

islam adı altında, insanlara zülmetmişlerdir.

[003.078] [E1] Bir de onlardan bir grup vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, dillerini kitaba bakarak eğip büğerler. Oysa o, kitaptan değildir. Yine: «O, Allah tarafındandır.» derler. Oysa Allah tarafından değildir. Ama, bile bile Allah namına yalan söylerler.

 

Yer yüzünde,

Allahın kitabı kuran ile.

yönetilen bir tek ülke yoktur.

Peygamberin vefatından sonra,

hemde çok kısa bir süre sonra.

kuranla amel etme , yanı kuran ile hükmetme kaldırılmıştır.

Kılıncı eline alan, din adına mazlumları dogramıştır.

Dolayısıyla,

Atatürkün yaptığı devrimler,

kurana karşı değil,

Geleneği islam diye sunanlara karşı yapılmıştır.

Şimdi benim şahsen yaptığım mücadelede, insaların kurani, anladığı lisanda, okuyup uygulamasını istemekten başka bir şey değildir.

 

Ama ne yazıkki, bizlerde, gelenekçilerle, aynı kefeye konuluyoruz.

 

selamlar.

Evren.

Gönderi tarihi:
Güzel bir alıntı yapmışsınız Dipnot

Bunu demekle hemen demokrat olduğum sanısına varmayın.

Benim üzerinde durmak istedim,makalenin son cümleleri,

================================================================

Bunun içindir ki Kuranıkerim'i açık seçik öğrenmek ve öğretmek

İslamcıların sahteciliğini ortaya çıkarmak için en gerçekçi ve doğru yöntemdir...

===============================================================

diye bitiyor makale.

Bu tesbitine canı gönülden katılıyorum, yazarın.Ama bir şartla.İçerisindekileri uygulamak şartı ile,

Yazar doğru tesbit yapmış.

Kuranda olmayanları kurandan sanalım diye dillerini egıp bukenler,islam adı altında, insanlara zülmetmişlerdir.

"Bir de onlardan bir grup vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, dillerini kitaba bakarak eğip büğerler. Oysa o, kitaptan değildir.

Yine: «O, Allah tarafındandır.» derler. Oysa Allah tarafından değildir. Ama, bile bile Allah namına yalan söylerler."

Yer yüzünde,Allahın kitabı kuran ile.yönetilen bir tek ülke yoktur.

Peygamberin vefatından sonra,hemde çok kısa bir süre sonra.kuranla amel etme ,yanı kuran ile hükmetme kaldırılmıştır.

Kılıncı eline alan, din adına mazlumları dogramıştır.

Dolayısıyla, Atatürkün yaptığı devrimler, kurana karşı değil,Geleneği islam diye sunanlara karşı yapılmıştır.

Şimdi benim şahsen yaptığım mücadelede,insaların kurani,anladığı lisanda,okuyup uygulamasını istemekten başka bir şey değildir.

 

Ama ne yazıkki,bizlerde,gelenekçilerle,aynı kefeye konuluyoruz.

Yazınızda düşüncelerinizi ve mücadelenizi ortaya koymuşsunuz...Anlamamız gerekenler şunlar mıdır?...

"Bunu demekle hemen demokrat olduğum sanısına varmayın."

 

-bu ifadeniz bizlere demokrat bir kişi olmadınızı anlatıyor...

 

***

"Bu tesbitine canı gönülden katılıyorum, yazarın.Ama bir şartla.İçerisindekileri uygulamak şartı ile,"

-Hangi tespitine katılıyorsunuz, şuna; "Bunun içindir ki Kuranıkerim'i açık seçik öğrenmek ve öğretmek"

 

-Gerçekçi olan yöntem ne; "İslamcıların sahteciliğini ortaya çıkarmak

 

-Ama bir şartınız var "İçerisindekileri uygulamak"

 

-Neyin içerisindekileri uygulamak;"Allahın kitabı kuranın"

 

-Şahsen yaptığınız mücadeledeniz nedir; "insaların kurani,anladığı lisanda,okuyup uygulamasını istemek"

 

***

 

Diyorsunuz ki;"Ama ne yazıkki,bizlerde,gelenekçilerle,aynı kefeye konuluyoruz."

Demokrat olmadığını, Kuranın içeriğinin insan yaşamı için uygulanması gerekliliğini savunan bizler dediğiniz sizlerin,

Gelenekçi islamcılar diye belirttiğiniz şeriatçılardan farkınız anladığı lisanda okuyup uygulanması mıdır?..

Aynı kefeye konulmaması için ortaya koyduğunuz gerekçeniz...

 

Peki sizler; kuranı anladığınız lisanda okuyup amel ederken,yani kuran ile hükmetmek isterken.

Kılıncınızı "Yani gücü" elinize geçirip, din adına insanlarımıza nasıl hükmedeceksiniz...

 

Farkınız nedir ki diğerlerinden ...

 

Karşı olduğu"Kuran değilde Gelenekçi islamdır" dediğiniz...

Atatürk devrimlerinin ne olduğunu kavrayamamış yaklaşımlarınız mı?

 

Gelenekçi İslamcılardan ayrıştığınız demokrat olmadığınızı belirtiğiniz sizin daha olumlu ilke ve yaklaşımlarınız nedir?

 

Gönderi tarihi:

Yazınızda düşüncelerinizi ve mücadelenizi ortaya koymuşsunuz...Anlamamız gerekenler şunlar mıdır?...

"Bunu demekle hemen demokrat olduğum sanısına varmayın."

 

-bu ifadeniz bizlere demokrat bir kişi olmadınızı anlatıyor...

 

***

-Hangi tespitine katılıyorsunuz, şuna; "Bunun içindir ki Kuranıkerim'i açık seçik öğrenmek ve öğretmek"

 

-Gerçekçi olan yöntem ne; "İslamcıların sahteciliğini ortaya çıkarmak

 

-Ama bir şartınız var "İçerisindekileri uygulamak"

 

-Neyin içerisindekileri uygulamak;"Allahın kitabı kuranın"

 

-Şahsen yaptığınız mücadeledeniz nedir; "insaların kurani,anladığı lisanda,okuyup uygulamasını istemek"

 

***

 

Diyorsunuz ki;"Ama ne yazıkki,bizlerde,gelenekçilerle,aynı kefeye konuluyoruz."

Demokrat olmadığını, Kuranın içeriğinin insan yaşamı için uygulanması gerekliliğini savunan bizler dediğiniz sizlerin,

Gelenekçi islamcılar diye belirttiğiniz şeriatçılardan farkınız anladığı lisanda okuyup uygulanması mıdır?..

Aynı kefeye konulmaması için ortaya koyduğunuz gerekçeniz...

 

Peki sizler; kuranı anladığınız lisanda okuyup amel ederken,yani kuran ile hükmetmek isterken.

Kılıncınızı "Yani gücü" elinize geçirip, din adına insanlarımıza nasıl hükmedeceksiniz...

 

Farkınız nedir ki diğerlerinden ...

 

Karşı olduğu"Kuran değilde Gelenekçi islamdır" dediğiniz...

Atatürk devrimlerinin ne olduğunu kavrayamamış yaklaşımlarınız mı?

 

Gelenekçi İslamcılardan ayrıştığınız demokrat olmadığınızı belirtiğiniz sizin daha olumlu ilke ve yaklaşımlarınız nedir?

 

Gece Kuşu

Her şeyden önce ben müslümanlardanım

bu sıfatıda Allah vermiştir.

[041.033] [E1] Ben şüphesiz müslümanlardanım. deyip dürrüstlükle çalışarak Allah'a davet eden kimseden daha güzel sözlü de kim olabilir?

Allahın verdiği bu sıfatın yanına ben din adına başka bir sıfat daha eklersem,

kendi nefsine zülmedenlerden olurum,

kuranda zulüm kelimesine baktığımız zaman, şirkin büyük bir zulüm olduğunu görüyoruz.

[031.013] [DV] Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti.

 

 

Bu sifat ister demokratlik olsun, ister sosyalistlik olsun farketmiyor.

Allahin vermis oldugu bir sifatin yanina, baska bir sifat eklemek,

dini ogreti acisindan, cok sakincali,

Tabiy bu benim inancimdir,

Benim kendi inancimi hic bir kimseye dayatmak gibi , zorlamak gibi bir amacim olamaz,

cunku,

Allahin son vahyi kuran zaaten bunu yasaklar.

[002.256] [DV] Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.

Ayeti gereğince, Hiç bir kimseye zorla din dayatılamaz,

dayatılırsa bu din değil zulüm olur.

islam zorlama değil,

gönül işidir,

Dileyen inanır dileyen inanmaz.

inanmayanlar, neye inanıyorlarsa, yaşamlarını o doğrultuda sürdürürler.

Kendi yasaları kendi kanunları kendi mahkemeleri olur.

Savaş açılmadığı sürece, karşı devrim için çalışılmadığı sürece, onlarla iyi ilişkiler geliştirmeyi yasaklamaz.

 

[060.008] [DV] Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara âdil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adaletli olanları sever.

yasakmı var,

anlamadan okumaya yasak yok,

anlayarak okuyup uygulamaya yasak var.

Dünyadaki sistemlerin bir çoğu Kuranın verdiği özgürlüğü vermemiştir insanlara.

Nereden biliyorsun diye soracak olursan yine kurandan cevap vereceğim size.

ama cevap vermeden önce açılım yapmam gerekiyor.

Peygamber Medinede Devletini kurmuş,

insanlar Mahkemelerde, kuranla yargılanıyor,

yani her hangi bir mahkemelik işi olduğu zaman, Peygamber kuranda ne yazıyorsa, o Hükmü maktule uyguluyor.

Fakat bu uygulama Müslüman olanlara kurandan, müslüman olmayanlara, kendi kitablarından,

olmak üzre ayrılıyor.

 

[005.047] [DI] İncil sahibleri Allah'ın onda indirdikleri ile hükmetsinler. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar fasık olanlardır.

[005.048] [DI] Kuran'ı, önce gelen Kitap'ı tasdik ederek ve ona şahid olarak gerçekle sana indirdik. Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet; gerçek olan sana gelmiş bulunduğuna göre, onların heveslerine uyma! Her biriniz için bir yol ve bir yöntem kıldık; eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yapardı, fakat bu, verdikleriyle sizi denemesi içindir; o halde iyiliklere koşuşun, hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirir.

O zaman her inaç sahibi peygamber döneminde, mahkemelerde, kendi kitablarına göre yargılanmıştır.

Allah bu özgürlüğü onlara vermiş, peygamberde, onların kitabları ile aralarında hükmetmiştir.

 

Şimdi göklere çıkardığınız, Demokratik sistem,

Müslümanlara bu özgürlüğü veriyormu.?

Aslında demokratik sistemlerin bazıları teokratik sistemdir.

Düşün, 40 milyon seçmen var, 8 milyon oy alan parti.

Tek başına iktidar oluyor,

hani çoğulculuktu.?

Mesela Kominizm zamanında,

Doğu almanyanın ismi Demokratik Almanya idi.

Aslında farketmiyor,

hangi ismi taktiğiniz önemli olan uygulama şekliniz.

Bilmem tüm bu anlattılarımla bir şeyler anlatabildimmi.?

Eğer anlatabilmiş isem,

kendimi görevini yerine getirmiş birisi olarak, huzurlu hissedeceğim,

Şaayet öğrenmek istedikleriniz varsa,

tavsiyem anladığınız lisanda kuranı,

Allahtan geldiğine inanarak okumanızdır,

ya değilse faydası olmaz.

 

[002.002] [E1] İşte o Kitap, bunda şüphe yok; korunacaklar için hidayetin ta kendisi.

[002.003] [E1] Onlar ki, gayba iman edip namazı dürüst kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak ederler.

[002.004] [E1] Ve onlar ki, hem sana indirilene iman ederler, hem senden evvel indirilene. Ahirete kesin inancı da bunlar edinirler.

Size hayirli gunler ve geceler.

Selametle kalin. Gece Kuşu

Evren.

Gönderi tarihi:
[041.033] [E1] Ben şüphesiz müslümanlardanım. deyip dürrüstlükle çalışarak Allah'a davet eden kimseden daha güzel sözlü de kim olabilir?

Allahın verdiği bu sıfatın yanına ben din adına başka bir sıfat daha eklersem,

kendi nefsine zülmedenlerden olurum,

kuranda zulüm kelimesine baktığımız zaman, şirkin büyük bir zulüm olduğunu görüyoruz.

 

Eger ayni sure(41) i devam edip okursaniz (41/44) der ki;

 

Eğer biz onu başka dilde bir Kur'an yapsaydık onlar mutlaka, "Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?" derlerdi. De ki: "O, inananlar için bir hidayet ve şifâdır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar). (41/44)

 

Kuran da ki Allah diyor ki; Alime gerek yok. Kuran apaçık bir kitaptır. Evet apaçık der (58/5) (15/1) (36/69) ve diger ayetlerde... tekrar tekrar "apaçık" der. Yukardaki ayette "Araplara" hitap ediyor... Araba yabancı dilden kitap olur mu? Diyor. Araba yabancı dilden bir kitap olmuyorda Türklere nasıl oluyor? Bunun gibi ayetlere kimse cevap vermiyor. Niye Araplara yabanci dilden bir kitap olmaz der, eger bu Kitabin herkes tarafindan okunmasi lazim ise?

 

Baska bir Ornek:

 

"Böylece biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke'de ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup cennette, bir grup ise cehennemdedir. (42/7)"

Benim anladigim bunu okurken, Allah(Muhammet) bu ayetleri Mekke de yasayan araplara gondermis. O yuzden "arapca" dilini kullanmis.

 

Sen Mekkelimisin?

Gönderi tarihi:

Arkadaşlar bu forumda çok kere "çevir kazı yanmasın" taktiğinin tipik örneklerine dikkat çekmiş ve artık bindörtyüz yıldır çevrile çevrile kazın yanmaktan kömürleştiğini, daha çevrilecek yanının kalmadığını belirtmiştim. Hala kazı çevirmeye çalışanların bu kadar çok olması hayret verici ama gerçek. Burada ikinci bir taktiğe geçiş oluyor herhalde, "soyuta atama yapma yöntemi" dediğim taktik. Bununla da artık herhalde cehennemde derileri yandıkça değiştirilip yeniden azap verilenler gibi kaz yandıkça yenileniyor halisünasyonu görülüyor.

 

Bu işten çıkış yolu yoktur. Müslümanlar şöyle böyle yapıyor dersin, onları yapanlar müslüman değil, CİA ya da Mossad ajanı, daha sıkışırsa "gerçek" müslüman değil, daha sıkışırsa "gelenekçi müslüman."

 

İyi o zaman, "gerçek" müslüman nasılmış diye tarihe inersin, onlar da "savaş" değil, "cihad." Sömürü değil, sömürülenleri kurtarma harekatı. Ey hadi, o zaman her sorun savaşla halloluyormuş, neyse peki dersin, geçmişi günümüze taşıyıp yargılamayalım dersin, fazla üzerine gitmezsin, bu defa mal bulmuş mağribi gibi "Kur'an kurtuluştur" nidaları başlar. Hiç taviz vermeye de gelmez.

 

O zaman madem günümüz müslümanları İslam'ı Kur'anı bilmiyor, bakalım nasılmış aslı gerçeği diye Kur'anı açar bakarsın. Öyle ya, kurtuluşmuş, ebedi ve bütün insanlar için kurtuluş reçetesiymiş, o halde bakalım neymiş deyip açıp okuyacaksın. Okuduğun zaman günümüzün o yanlış anlayan müslümanlarının Kur'anın betimlediği müslümanın yanında yunmuş yıkanmış olduğunu görürsün. Hiç olmazsa şimdi bazı marjinal grupların dışında gerçek Kur'anı uygulayan şükür ki yok. Bir de bütün müslümanlar Kur'ana göre yaşasaymış vaymış dünyanın haline.

 

İşte ayet ortaya apaçık konmuş. Kısas yapacaksın, ama hüre hür, köleye köle, kadına kadın...

 

Şimdi hiç kazın çevrilecek yanı kalmış mı, "KÖLEYE KÖLE, KADINA KADIN" diyor yahu, ben bunun neresinden tutup "bakın etmeyin, bu çağda, bu devirde bunun neresi ebedi, tüm insanlar için yahu?" diye laf anlatmaya çalışayım ki?

 

"Çevir kazı yanmasın" ve "soyuta atama" da sınır mı var? Bu yöntemler uygulanınca çözüm kolay: "tüm mealler yanlış!" Kasıtlı olarak yanlış anlam veriyorlar!

 

Ha, tamam, Kur'an sadece "kısas farz" demiş, egemenler bakmış bu iş yaş, adam kölesi kaçmaya, karısı terketmeye kalkarsa ölümle tehdit edecek, edemiyor, yalvarmışlar Allaha "Ya iyi de Allahım, böyle iş mi olur? Biz o zaman nasıl hakim olalım kölelerimize, karılarımıza?" demişler. Allah da "Hakkaten ya! Ben işin bu yanını düşünmemiştim. Dur ben bu ayetin sonuna bir ayet daha ekleyivereyim" demiş.

 

Bu mu yani şimdi? Yok yani, belli de değil. Adama karısını ya da kölesini öldürürse ne yapılacağı da belirsiz. Şimdi ayete göre kısas hüre hür, erkeğe erkek olarak yapılacak. Ey, iyi madem bu durumda ne yapılacağını da söyle? Yok! Allah adam kölesini öldürürse ne yapılacağını söylemeyi "gereksiz bir ayrıntı" görmüş ya da unutmuş. İki olasılık da birbirinden vahim. İkisinde de köleyi adam yerine koymamış, kadını da zaten insan yerine koymamış.

 

O zaman hemen hadisler yardıma çağrılır. Peygamber "kölesini aç bırakanı aç bırakır, öldüreni öldürürüz" demiş. Yok ya? Öyle mi demiş? O da "çevir kazı yanmasın"cıymış anlaşılan. Peki, sahabinin biri "Lailahe illallah" dediği halde bir adamı öldürüp de "niye öldürdün?" diye sorulunca "canını kurtarmak için öyle söyledi" demiş ve peygamber de "kalbini yarıp da mı baktın?" diye azarlamaktan öte bir yaptırım uygulamamış değil miydi?" O değil de maslahata göre bizzat peygamber kısası buharlaştırıp yok ediyor, bir iki göstermelik azarla geçiştirip hooop ganimetler bu tarafa yapıyor, biz Kur'anı geçerli kabul etmeyince kafir oluyoruz öyle mi?

 

Sayın Süheyla, sizin sorunuz çevir kazı yanmasın soyuta atayıcılar için sorun bile değil. Allah zaten Arapça konuşur. İlk insan olan Adem'e de Arapça öğretmiş değil miydi? Cennette İblis, melekler hep Arapça konuşuyorlardı. Araplara buyurmuş ki tüm dünyayı zorla kötekle ne yöntem bulursanız bulun ne yapın edin Araplaştırın. Herkes Arap olsun buyurmuş...

 

Bu yüzden zaten Cat Stevens müslüman olunca kafasına sarık dolayıp Yusuf İslam adını alır. Herkes Arap olacak ya, o bakımdan. İslam dininin Musevilikten hiç farkı yoktur. Museviler bir gün bütün dünyayı yöneteceklerine inanırlar, müslümanlar da bütün dünyayı cizyeye bağlayacaklarına...

 

Yakında Mehdi gelir, eli kulağında, gelmiştir gelmiştir, az sonra, reklamlardan sonra da kıyamet kopacak zaten...

Gönderi tarihi:

Bu gidişle daha çoook kaz çevireceğiz anlaşılan...

Okur soruyor: Kuranıkerim'de yazan 'cariyeler' kimlere deniyor? Günümüzde var mı? Cariye sevap mı? Kullanılır mı?"

 

Sayın Karaman yanıt veriyor:

 

"İslam geldiğinde dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Arabistan'da da köleler ve cariyeler vardı. Onlara hayvan muamelesi yapılırdı. Sosyal ve ekonomik hayat -kapitalist düzendeki faiz gibi- köle ve cariyenin varlığına dayalıydı. Bunu derhal kaldırmak makul ve mümkün olmadığı için İslam iki aşamalı bir yol izledi. Birinci aşamada köle ve cariyelere önemli haklar tanıdı, durumlarını iyileştirdi. Bu o dereceye vardı ki, Peygamberimiz 'Köle ve cariyelere yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, yapamayacakları işleri yüklemeyin (...)' buyuruyordu. İkinci aşama ise kölelik ve cariyeliğin ortadan kalkmasını hedefliyor, bu maksatla 'ibadet niyetiyle veya mecburen azad etme, çalışarak bedelini ödemek suretiyle hürriyete kavuşma, bedeli ödemeyi kolaylaştırmak için zekât gelirinden pay ayırma, köleleştirme kaynaklarını daraltma...' gibi tedbirlere, düzenlemelere yer veriliyordu. (...)

 

Bugün cariye yoktur, İslama göre olması da mümkün değildir."

 

Doğrusu Sayın Karaman Hoca'yı kutlarız, çünkü bir sosyolog gibi (sözün gelişi Marx ya da Engels gibi) toplumsal süreç içinde kapitalizmin gelişmesine de 'atıf-gönderme' yaparak Kuranıkerim'de geçerli sayılan cariye-köle kurumunun zamanla nasıl tasfiye edildiğini anlatmaya çalışmış...

 

Oysa Kuranıkerim kutsal ve asla değişmez kitabımız değil midir?..

 

Demek ki Kuranıkerim'deki kurumlar Sayın Hayrettin Karaman -ve onun gibi düşünen hocalara göre- değişebiliyormuş...

 

Cariyelik ve kölelik kurumu, Kuranıkerim'de açık seçik dile getirilir, anlatılır, meşrudur...

 

Ama, Kuranıkerim'de türban yoktur, çarşaf da yoktur...

 

Olsaydı bile, Karaman Hoca'nın mantığına göre, dünya değiştiğinden, ekonomik ve sosyal koşullar dönüştüğünden artık kadın tesettürünün kalkması gerekmez miydi?..

 

Hayrettin Karaman bir yana; AKP'nin türbancılık dalaveresinde İslamiyet siyasal amaçla sömürülüyor...

 

'Din' ile 'dincilik' konusunu sürdüreceğiz, farkını vurgulayacağız...

 

Atatürk 'ün uygarlık devriminde yerden göğe haklı olduğu kesindir.

 

 

http://www.ulusgazete.com/gazete/detay.php?id=2090

Gönderi tarihi:
Eger ayni sure(41) i devam edip okursaniz (41/44) der ki;

 

Eğer biz onu başka dilde bir Kur'an yapsaydık onlar mutlaka, "Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?" derlerdi. De ki: "O, inananlar için bir hidayet ve şifâdır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar). (41/44)

 

Kuran da ki Allah diyor ki; Alime gerek yok. Kuran apaçık bir kitaptır. Evet apaçık der (58/5) (15/1) (36/69) ve diger ayetlerde... tekrar tekrar "apaçık" der. Yukardaki ayette "Araplara" hitap ediyor... Araba yabancı dilden kitap olur mu? Diyor. Araba yabancı dilden bir kitap olmuyorda Türklere nasıl oluyor? Bunun gibi ayetlere kimse cevap vermiyor. Niye Araplara yabanci dilden bir kitap olmaz der, eger bu Kitabin herkes tarafindan okunmasi lazim ise?

 

Âl-i İmrân(*) Sûresinin 7 . Ayet:

Onun (Kur?an?ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihdir.* Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir.

 

* Müteşabih âyetler, manasını ve hakikatini sadece Allah?ın bildiği âyetlerdir. Bunların insan zihni tarafından tümüyle kavranmasına imkan yoktur.

Allah?ın sıfatları, kıyametin ahvali, cennet, cehennem gibi hususlarla ilgili âyetler ile, sûrelerin başında yer alan

(örneğin Elif Lâm Mîm. - Bakara suresi 1. âyet) ?hurûf-u mukatta?a? bunlardandır.

 

Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?" derlerdi.

 

Araplara hitap değil burada anlatmak istediği anladığım kadarıyla ;

Allah kimi peygamber olarak seçmişse ve o peygamberin ana dili hangi dilde ise vahyedilen

ayetlerden oluşan kutsal kitabın da seçilen peygamberin konuştuğu ana dilde olmasını kasteder.

 

Niye Araplara yabanci dilden bir kitap olmaz der, eger bu Kitabin herkes tarafindan okunmasi lazim ise?

 

Peki olayı şöyle düşün. Sen ki bir Türksün yani anadilin Türkçe ve seçilen peygamberin de konuştuğu anadil Türkçe. Aynı toplumda yaşadığınızı düşünün.

Allah kutsal kitabı ingilizce olarak gönderseydi ne düşünürdün?

Seçilen peygamberin anadili Türkçe ve siz onun yaşadığı toplumda yaşıyorsunuz fakat kutsal kitap ingilizce olarak gönderildi. Ona itiraz etmez miydin ?

 

Ve anadili İngilizce olan birisi de kendi toplumunda dedi ki "Niye Türklere yabancı dilden bir kitap olmaz der, eğer bu Kitabın herkes tarafından okunması lazım ise?"...

 

Şimdi söylediklerinizle bu örnek arasında ne fark var? Görüldüğü üzere hiç bir fark yok.

 

Sadece kullanılan diller, seçilen peygamber ve kutsal kitap indirilen toplum ve anadili kutsal kitabınkinden farklı olan kişileri değiştirdik.

Çünkü olaya kutsal kitabın gönderildiği toplum açısından bakabilmek için.

 

Ama ben sizi anlıyorum...Niye tüm kavimlere kendi dilinde kutsal kitap gönderilmedi sorusunun cevabını arıyorsunuz değil mi ?

Gönderi tarihi:
* Müteşabih âyetler, manasını ve hakikatini sadece Allah?ın bildiği âyetlerdir. Bunların insan zihni tarafından tümüyle kavranmasına imkan yoktur.

 

Muallim-i Ali

 

Öyleyse neden insanlara gönderildi bu ayetler ?

 

Peki olayı şöyle düşün. Sen ki bir Türksün yani anadilin Türkçe ve seçilen peygamberin de konuştuğu ana dil Türkçe. Aynı toplumda yaşadığınızı düşünün.

Allah kutsal kitabı ingilizce olarak gönderseydi ne düşünürdün?

Seçilen peygamberin anadili Türkçe ve siz onun yaşadığı toplumda yaşıyorsunuz fakat kutsal kitap ingilizce olarak gönderildi. Ona itiraz etmez miydin ?

 

Allah bu dini ve ayetleri bir kaç dilde, bir kaç peygamberle gönderebilir ya da her dilde gönderebilir, sanırım buna gücü yeter !

 

Dil sorunu çok büyük bir problem, neden Allah'ın dinini Arapçadan Türkçeye bir kaç uzmanın yorumlamasıyla çözmek için uğraşalımki diye düşünebiliriz. Bu çok büyük aksaklıklar doğuruyor bilindiği üzere. Üstelik çeviri yapanların hepsi taraflı, yani bir dine mensup kimseler !

 

saygılar

Gönderi tarihi:
Arkadaşlar bu forumda çok kere "çevir kazı yanmasın" taktiğinin tipik örneklerine dikkat çekmiş ve artık bindörtyüz yıldır çevrile çevrile kazın yanmaktan kömürleştiğini, daha çevrilecek yanının kalmadığını belirtmiştim. Hala kazı çevirmeye çalışanların bu kadar çok olması hayret verici ama gerçek. Burada ikinci bir taktiğe geçiş oluyor herhalde, "soyuta atama yapma yöntemi" dediğim taktik. Bununla da artık herhalde cehennemde derileri yandıkça değiştirilip yeniden azap verilenler gibi kaz yandıkça yenileniyor halisünasyonu görülüyor.

 

Bu işten çıkış yolu yoktur. Müslümanlar şöyle böyle yapıyor dersin, onları yapanlar müslüman değil, CİA ya da Mossad ajanı, daha sıkışırsa "gerçek" müslüman değil, daha sıkışırsa "gelenekçi müslüman."

 

İyi o zaman, "gerçek" müslüman nasılmış diye tarihe inersin, onlar da "savaş" değil, "cihad." Sömürü değil, sömürülenleri kurtarma harekatı. Ey hadi, o zaman her sorun savaşla halloluyormuş, neyse peki dersin, geçmişi günümüze taşıyıp yargılamayalım dersin, fazla üzerine gitmezsin, bu defa mal bulmuş mağribi gibi "Kur'an kurtuluştur" nidaları başlar. Hiç taviz vermeye de gelmez.

 

O zaman madem günümüz müslümanları İslam'ı Kur'anı bilmiyor, bakalım nasılmış aslı gerçeği diye Kur'anı açar bakarsın. Öyle ya, kurtuluşmuş, ebedi ve bütün insanlar için kurtuluş reçetesiymiş, o halde bakalım neymiş deyip açıp okuyacaksın. Okuduğun zaman günümüzün o yanlış anlayan müslümanlarının Kur'anın betimlediği müslümanın yanında yunmuş yıkanmış olduğunu görürsün. Hiç olmazsa şimdi bazı marjinal grupların dışında gerçek Kur'anı uygulayan şükür ki yok. Bir de bütün müslümanlar Kur'ana göre yaşasaymış vaymış dünyanın haline.

 

İşte ayet ortaya apaçık konmuş. Kısas yapacaksın, ama hüre hür, köleye köle, kadına kadın...

 

Şimdi hiç kazın çevrilecek yanı kalmış mı, "KÖLEYE KÖLE, KADINA KADIN" diyor yahu, ben bunun neresinden tutup "bakın etmeyin, bu çağda, bu devirde bunun neresi ebedi, tüm insanlar için yahu?" diye laf anlatmaya çalışayım ki?

 

"Çevir kazı yanmasın" ve "soyuta atama" da sınır mı var? Bu yöntemler uygulanınca çözüm kolay: "tüm mealler yanlış!" Kasıtlı olarak yanlış anlam veriyorlar!

 

:clover::clover::clover::clover:

Gönderi tarihi:
Muallim-i Ali

 

Öyleyse neden insanlara gönderildi bu ayetler ?

 

* Müteşabih âyetler, manasını ve hakikatini sadece Allah'ın bildiği âyetlerdir.

Bunların insan zihni tarafından tümüyle kavranmasına imkan yoktur.

 

Madem yapan bilir, elbette bilen konuşur. Madem konuşacak; elbette zîşuur ve zîfikir ve konuşmasını bilenlerle konuşacak.

Madem insan neviyle konuşacak; elbette insanlar içinde kabil-i hitap ve mükemmel insan olanlarla konuşacak.

 

Bu açıdan baktığımızda Allah seçtiği kimselere müteşabih ayetlerde anlatılmak istenen manayı kısmen de olsa verdiğini görürüz.

Bilgi çağındayız elbet kuran ilminde en bilgin kişiler Hz. Muhammed'den sonra peygamber gelmeyeceğine göre müceddidlerdir.

Ve geçen 100 yıl içinde(1900-2000) bu ayetlere açıklama geldiğini görmekteyiz. (bkz. risale-i nur)

 

Allah bu dini ve ayetleri bir kaç dilde, bir kaç peygamberle gönderebilir ya da her dilde gönderebilir, sanırım buna gücü yeter !

 

Dil sorunu çok büyük bir problem, neden Allah'ın dinini Arapçadan Türkçeye bir kaç uzmanın yorumlamasıyla çözmek için uğraşalımki diye düşünebiliriz. Bu çok büyük aksaklıklar doğuruyor bilindiği üzere. Üstelik çeviri yapanların hepsi taraflı, yani bir dine mensup kimseler !

saygılar

 

Kâbe sadece Hz. Muhammed döneminde mi vardı ? Yoksa Ondan önceki peygamberlerin de Kâbe ile bir bağlantısı mı var?

 

Bakara Suresi

 

125. Hani, biz Kâbe’yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim’den kendinize bir namaz yeri edinin.

İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik: “Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rukû ve secde edenler için evimi (Kâbe’yi) tertemiz tutun.

 

126. Hani İbrahim, “Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir kıl. Halkından Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır” demişti.

 

Teknoloji bu kadar ileriyken neden 100 binlerce kişinin ibadet için toplandığı bu yere saldırı düzenlenemiyor acep.

Hz. İbrahim'in duasının kabul olduğunu görmekteyiz.

 

Bence neden arapça yerine neden Kâbe'nin olduğu yerden doğuyor bu tevhid dini güneşi diye sorulmalı gibi geliyor.

Gönderi tarihi:
Muallim-i Ali

 

Öyleyse neden insanlara gönderildi bu ayetler ?

 

Hah, ben de tam bunu soracaktım. Muhammed'in Allah'ı neden insanlara anlamayacağı ayetler göndermiş? Ayetlerin bazılarını yoruma ihtiyaç duyulan, bazılarını da yoruma ihtiyaç duyulmayan diye ikiye ayırmış ve 'manasını ve hakikatini sadece Allah bilir' diye eklemiş? Yani Muhammed kafadan ayet uyduruyor ve işin içinden çıkamayınca da, manasını sadece Allah bilir'i dipnot olarak ekliyor, öyle mi?

Gönderi tarihi:
Hah, ben de tam bunu soracaktım. Muhammed'in Allah'ı neden insanlara anlamayacağı ayetler göndermiş? Ayetlerin bazılarını yoruma ihtiyaç duyulan, bazılarını da yoruma ihtiyaç duyulmayan diye ikiye ayırmış ve 'manasını ve hakikatini sadece Allah bilir' diye eklemiş? Yani Muhammed kafadan ayet uyduruyor ve işin içinden çıkamayınca da, manasını sadece Allah bilir'i dipnot olarak ekliyor, öyle mi?

 

* Müteşabih âyetler, manasını ve hakikatini sadece Allah'ın bildiği âyetlerdir.

Bunların insan zihni tarafından tümüyle kavranmasına imkan yoktur.

 

Madem yapan bilir, elbette bilen konuşur. Madem konuşacak; elbette zîşuur ve zîfikir ve konuşmasını bilenlerle konuşacak.

Madem insan neviyle konuşacak; elbette insanlar içinde kabil-i hitap ve mükemmel insan olanlarla konuşacak.

 

Bu açıdan baktığımızda Allah seçtiği kimselere müteşabih ayetlerde anlatılmak istenen manayı kısmen de olsa verdiğini görürüz.

Bilgi çağındayız elbet kuran ilminde en bilgin kişiler Hz. Muhammed'den sonra peygamber gelmeyeceğine göre müceddidlerdir.

Ve geçen 100 yıl içinde(1900-2000) bu ayetlere açıklama geldiğini görmekteyiz. (bkz. risale-i nur)

 

Kuyumcu, Pazardaki Manavcı gibi elma kilo 1 ytl armut 2 ytl bilmem hangi meyve şu ytl diye bağırır mı ? Bağırmaz. Niye, çünkü malı kıymetlidir ve malını herkesin önüne sergilemez. Malı kapıp kaçanların olmasından dolayı malını kıymetli bir şekilde satmak ister.

Gönderi tarihi:
Kuyumcu, Pazardaki Manavcı gibi elma kilo 1 ytl armut 2 ytl bilmem hangi meyve şu ytl diye bağırır mı ? Bağırmaz. Niye, çünkü malı kıymetlidir ve malını herkesin önüne sergilemez. Malı kapıp kaçanların olmasından dolayı malını kıymetli bir şekilde satmak ister.

Koskoca elçi mal mı satıyor? Ne malı bu?

Gönderi tarihi:
Hah, ben de tam bunu soracaktım. Muhammed'in Allah'ı neden insanlara anlamayacağı ayetler göndermiş? Ayetlerin bazılarını yoruma ihtiyaç duyulan, bazılarını da yoruma ihtiyaç duyulmayan diye ikiye ayırmış ve 'manasını ve hakikatini sadece Allah bilir' diye eklemiş? Yani Muhammed kafadan ayet uyduruyor ve işin içinden çıkamayınca da, manasını sadece Allah bilir'i dipnot olarak ekliyor, öyle mi?

 

evet muki, katılıyorum

 

 

Muallim-i Ali şöyle demiş

 

Müteşabih âyetler, manasını ve hakikatini sadece Allah'ın bildiği âyetlerdir.

 

sonrada şöyle demiş

 

Ve geçen 100 yıl içinde(1900-2000) bu ayetlere açıklama geldiğini görmekteyiz

 

saygılar

 

Kâbe sadece Hz. Muhammed döneminde mi vardı ? Yoksa Ondan önceki peygamberlerin de Kâbe ile bir bağlantısı mı var?

 

Muallim-i Ali

 

Kabe yi sormuyorum, neden Allah'ın dini arapça olarak gönderildi, her dilde göndermeye gücü yeter sanırım, bir çok dil var dünyada, neden sadece araplar amaçlanmış ? insanlar kabe de yaşamıyorki, ya da medinede, coğrafya bilgilerinizi anımsayın dilerseniz, insanlar nerede nasıl yaşıyorlar bakmak lazım !

 

örneğin japonlar bu dini arapçadan mı öğrenecek benimseyecek ? japoncaya doğru bir şekilde kim çevirecek bu dini, %100 doğru anlamıyla nasıl becerebilecekler bu işi ?

 

bir haber okumuştum, araplar bile Kur'anı tam olarak anlayamıyorlar, eksikler var !

 

saygılar

Gönderi tarihi:
Koskoca elçi mal mı satıyor? Ne malı bu?

 

Biraz daha sakin olmanız dileğiyle. Verilen örnekten kastedilen manayı eleştirmek yerine örneği eleştirmek biraz ilginç.

 

***

Kabe yi sormuyorum, neden Allah'ın dini arapça olarak gönderildi, her dilde göndermeye gücü yeter sanırım, bir çok dil var dünyada, neden sadece araplar amaçlanmış ? insanlar kabe de yaşamıyorki, ya da medinede, coğrafya bilgilerinizi anımsayın dilerseniz, insanlar nerede nasıl yaşıyorlar bakmak lazım !

 

örneğin japonlar bu dini arapçadan mı öğrenecek benimseyecek ? japoncaya doğru bir şekilde kim çevirecek bu dini, %100 doğru anlamıyla nasıl becerebilecekler bu işi ?

 

bir haber okumuştum, araplar bile Kur'anı tam olarak anlayamıyorlar, eksikler var !

 

Cümleleri bütün olarak elerek alın. Parçalayınca anlam kaybı yaşanıyor.

 

* Müteşabih âyetler, manasını ve hakikatini sadece Allah'ın bildiği âyetlerdir.

Bunların insan zihni tarafından tümüyle kavranmasına imkan yoktur.

 

İngilizceden Türkçeye bir kitap çevrilirken bile % 100 doğru olarak çevrilemezken Arapçanın % 100 doğru - yani birebir direk tercüme edilemeyişi- size niye anormal geliyor. Arapçaya kastınız olabilir o beni ilgilendirmez kişisel nedendir lakin tarafsız değil biraz taraflı eleştiriyorsunuz gibi geliyor.

 

Türkçeye nasıl mealen çevriliyorsa Japoncaya da mealen çevrilir.

 

Araplar da sonuçta bir insan ve insanlarda kusursuz değildir.

 

Kendi dillerindeki her türlü bilgiyi, her şeyi (kitap vs.) sorunsuzca kaç kişi doğru bir şekilde anlayabiliyor ki....

 

Kâbe meselesine gelelim; Kâbe ibadet için seçilmişse oradaki yaşayan toplumun anadili ne ise elbette

orada yaşayanlar içinden seçilen peygambere de kutsal kitabın kendi anadilinde gönderilmesi elbette mantık dahilindedir.

Anadili Arapça olana İngilizce kutsal kitap göndermek daha mantıklı geliyor sanırım. :unsure: Araplara ayrıcalıktan ziyade

Allah son gönderilen peygamberi Araplardan seçmeyi dilemişse son gönderilmiş olan kutsal kitabı da onun anadilinde

göndermesi gayet mantıklıdır. Araplar bahane edilerek Allahın seçimini kabul etmemek gibi bir durum var ortada.

 

Allahın varlığını kabul etmeyenin Arapça olarak gönderilen Kutsal kitabın kendi dilinde gönderilmedi diye itiraz etmesi mantıklı değil. Çünkü kitabı Arapça olarak gönderen kabul edilmemiş. Dolayısıyla kutsal kitabı gönderen o kişi için bilinmiyordur...O kişiye göre kutsal kitabı herkes gönderebilir o zaman.

 

Allah neyi dilerse elbet o olur. Ben Allah'tan razıyım. Hakkımda neyi dilediyse kabulümdür. Olayı değiştiremiyorsam bakış açımı değiştiririm.

Gönderi tarihi:
Araplar da sonuçta bir insan ve insanlarda kusursuz değildir.

 

Muallim-i Ali

 

biz Türklerde insanız, japonlarda insan ama hiç onlara peygamber gönderilmemiş, biz ancak kendi dilimize çevirmek ve onların kültürlerini yaşamak zorunda kalarak iman edebiliyoruz ve bu çeviriler taraflılar tarafından yapılıyor ! bozuk bir sistem bu bence.

 

Kendi dillerindeki her türlü bilgiyi, her şeyi (kitap vs.) sorunsuzca kaç kişi doğru bir şekilde anlayabiliyor ki....

 

doğru çevrilmişse doğru anlarız ! yanlış çevrilirse doğru anladığımızı sanarız, bozukluk burada.

 

Kâbe meselesine gelelim; Kâbe ibadet için seçilmişse oradaki yaşayan toplumun anadili ne ise elbette

orada yaşayanlar içinden seçilen peygambere de kutsal kitabın kendi anadilinde gönderilmesi elbette mantık dahilindedir.

 

Ben buna mantıksız demiyorum zaten

 

anlatmaya çalıştığım şey, dünyada sadece araplar yok ! ve ısrarla arap coğrafyasından çıkan peygamberler kafamı kurcalıyor ! durum böyle olunca Kur'an Allah'ın sözü mü tartışmaları alevleniyor !

 

saygılar

Gönderi tarihi:
Muallim-i Ali

 

biz Türklerde insanız, japonlarda insan ama hiç onlara peygamber gönderilmemiş, biz ancak kendi dilimize çevirmek ve onların kültürlerini yaşamak zorunda kalarak iman edebiliyoruz ve bu çeviriler taraflılar tarafından yapılıyor ! bozuk bir sistem bu bence.

 

doğru çevrilmişse doğru anlarız ! yanlış çevrilirse doğru anladığımızı sanarız, bozukluk burada.

 

Ben buna mantıksız demiyorum zaten

 

anlatmaya çalıştığım şey, dünyada sadece araplar yok ! ve ısrarla arap coğrafyasından çıkan peygamberler kafamı kurcalıyor ! durum böyle olunca Kur'an Allah'ın sözü mü tartışmaları alevleniyor !

 

saygılar

 

Bunu söyleyebilmek için gönderilen tüm peygamberleri ve hangi kavimlere / toplumlara gönderildiklerini bilmek gerekiyor.

Peygamber sayısı olarak sadece kuranda adı geçenleri baz alırsanız kısıtlama getirmek normaldir. İlk insandan bugüne kadar tüm insanlık tarihini bilemediğimiz için de hangi dilleri konuşan ve hangi toplumlara gönderilen peygamberleri bilmemiz mümkün görünmüyor.

 

Nice peygamber var ki kutsal kitap verilmemiştir ama bu demek değildir ki Allah ona vahiyle tevhid dinini öğretmemiştir.

Yani sırf japonca kutsal kitap yok diye bu demek değildir ki japonlara peygamber gönderilmedi.

Gönderi tarihi:
Muallim-i Ali

 

biz Türklerde insanız, japonlarda insan ama hiç onlara peygamber gönderilmemiş, biz ancak kendi dilimize çevirmek ve onların kültürlerini yaşamak zorunda kalarak iman edebiliyoruz ve bu çeviriler taraflılar tarafından yapılıyor ! bozuk bir sistem bu bence.

 

 

 

doğru çevrilmişse doğru anlarız ! yanlış çevrilirse doğru anladığımızı sanarız, bozukluk burada.

 

 

 

Ben buna mantıksız demiyorum zaten

 

anlatmaya çalıştığım şey, dünyada sadece araplar yok ! ve ısrarla arap coğrafyasından çıkan peygamberler kafamı kurcalıyor ! durum böyle olunca Kur'an Allah'ın sözü mü tartışmaları alevleniyor !

 

saygılar

 

Sevgili TARAFSIZ, kafanizi kurcalayan sorunun cevabi su olsa gerek;

 

Ingiliz Yazar Salmon Rusdi "sovalye" unvanini aldiktan sonra, Islam Dunyasinda, Usama Bin Ladin da "Allahin Kilici (Sword of Allah)" unvanini aldi. Bu araplarin Ingilizlere verdigi bir cevap. Muhammet ve Kuran da, Araplarin kendinden once gelen peygamberlere verilen bir cevap. Ama Usama Bin Ladin saklandigi magaradan cikip bu "Allahin Kilici" unvanini bir merasimde alamiyor !

Gönderi tarihi:
Bu gidişle daha çoook kaz çevireceğiz anlaşılan...

Okur soruyor: Kuranıkerim'de yazan 'cariyeler' kimlere deniyor? Günümüzde var mı? Cariye sevap mı? Kullanılır mı?"

 

Sayın Karaman yanıt veriyor:

 

"İslam geldiğinde dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Arabistan'da da köleler ve cariyeler vardı. Onlara hayvan muamelesi yapılırdı. Sosyal ve ekonomik hayat -kapitalist düzendeki faiz gibi- köle ve cariyenin varlığına dayalıydı. Bunu derhal kaldırmak makul ve mümkün olmadığı için İslam iki aşamalı bir yol izledi. Birinci aşamada köle ve cariyelere önemli haklar tanıdı, durumlarını iyileştirdi. Bu o dereceye vardı ki, Peygamberimiz 'Köle ve cariyelere yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, yapamayacakları işleri yüklemeyin (...)' buyuruyordu. İkinci aşama ise kölelik ve cariyeliğin ortadan kalkmasını hedefliyor, bu maksatla 'ibadet niyetiyle veya mecburen azad etme, çalışarak bedelini ödemek suretiyle hürriyete kavuşma, bedeli ödemeyi kolaylaştırmak için zekât gelirinden pay ayırma, köleleştirme kaynaklarını daraltma...' gibi tedbirlere, düzenlemelere yer veriliyordu. (...)

 

Bugün cariye yoktur, İslama göre olması da mümkün değildir."

 

Doğrusu Sayın Karaman Hoca'yı kutlarız, çünkü bir sosyolog gibi (sözün gelişi Marx ya da Engels gibi) toplumsal süreç içinde kapitalizmin gelişmesine de 'atıf-gönderme' yaparak Kuranıkerim'de geçerli sayılan cariye-köle kurumunun zamanla nasıl tasfiye edildiğini anlatmaya çalışmış...

 

Oysa Kuranıkerim kutsal ve asla değişmez kitabımız değil midir?..

 

Demek ki Kuranıkerim'deki kurumlar Sayın Hayrettin Karaman -ve onun gibi düşünen hocalara göre- değişebiliyormuş...

 

Cariyelik ve kölelik kurumu, Kuranıkerim'de açık seçik dile getirilir, anlatılır, meşrudur...

 

Ama, Kuranıkerim'de türban yoktur, çarşaf da yoktur...

 

Olsaydı bile, Karaman Hoca'nın mantığına göre, dünya değiştiğinden, ekonomik ve sosyal koşullar dönüştüğünden artık kadın tesettürünün kalkması gerekmez miydi?..

 

Hayrettin Karaman bir yana; AKP'nin türbancılık dalaveresinde İslamiyet siyasal amaçla sömürülüyor...

 

'Din' ile 'dincilik' konusunu sürdüreceğiz, farkını vurgulayacağız...

 

Atatürk 'ün uygarlık devriminde yerden göğe haklı olduğu kesindir.

 

 

http://www.ulusgazete.com/gazete/detay.php?id=2090

 

 

 

[003.134] [E0] o müttekîler ki bollukta ve darlıkta infak ederler, ve kızdıklarında öfkelerini yutarlar ve nasın kusurlarını afvedicidirler, Allah da muhsinleri sever

[004.079] [E0] Sana güzellikten her ne ererse bil ki Allahdandır, kötülükten de başına her ne gelirse anla ki sendendir, biz seni insanlara bir Resul olarak gönderdik, şahid ise Allah yeter

[004.113] [E0] Allahın fazl-ü rahmeti üzerinde olmasaydı onlardan bir taife seni bile hukümde haktan şaşırtmayı kurmuşlardı, maamafih onlar yalnız kendilerini şaşırırlar, sana hiç bir zarar edemezler, nasıl edebilirler ki Allah sana kitab ve hikmet indirmekte ve bilmediklerini sana bildirmektedir, hem Allahın senin üzerinde fazlı çok büyük bulunuyor

[004.114] [E0] Onların fızıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur, ancak sadaka vermeyi veya bir ma'ruf işlemeyi veya insanların arasını düzeltmeyi emreden başka, ve her kim bunu Allahın rızasını arayarak yaparsa yarın biz ona büyük bir ecir vereceğiz

[010.107] [E0] Ve eğer Allah sana bir keder dokunduracak olursa onu ondan başka açacak yoktur ve eğer o sana bir hayır murad ederse o vakıt de onun fadlını reddedecek yoktur, o, onu kullarından dilediğine nasîb eder, o öyle gafûr, öyle rahîmdir

[011.114] [E0] Hem namaz kıl gündüzün taraflarından ikisinde ve gecenin gündüze yakın saatlerinde, çünkü hasenat, seyyiatı giderir, bu, idrâki olanlara bir öğüddür

[016.128] [E0] zira muhakkak ki Allah iyi korunanlar ve hep güzellik yapanlarla beraberdir

[021.035] [E0] Her nefis ölümü tadacak ve sizi bir imtihan olarak şer ve hayr ile mübtelâ kılacağız, hepiniz de nihayet bize irca' olunacaksınız

[022.077] [E0] Ey o bütün iyman edenler, rükü' edin, secde edin, rabbınıza kulluk edin, hayır işleyin ki felâh bulabilesiniz

[023.054] [E0] Şimdi sen onları bırak dalgınlıkları içinde tâ bir deme kadar

[023.055] [E1] Sanıyorlar mı ki, kendilerine verdiğimiz mal ve çocuklar ile,

[023.056] [E1] Onlara hayırlar sağlamaya koşuyoruz. Hayır, anlayamıyorlar!

[023.057] [E0] Her halde rablarının haşyetinden titreyenler

[023.058] [E0] Ve rablarının âyetlerine iyman edenler

[023.059] [E0] Ve rablarına hiç şirk koşmıyanlar

[023.060] [E2] Ve, Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri titreyerek yapanlar;

[023.061] [E0] İşte bunlar hayırlarda sür'at yarışı yaparlar ve hem onun için ileri giderler

[023.062] [E1] Biz, hiçbir kimseye gücünün üstünde bir teklifte bulunmayız, katımızda gerçeği söyleyen bir kitap vardır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.

[023.063] [E0] Fakat onların kalbleri bundan bir dalgınlık içindedir, hem onların ondan başka bir takım işleri vardır ki hep onlar için çalışırlar

[023.064] [E0] Nihayet refahlı olanlarını azâba çekiverdiğimiz zaman hemen feryada başlıyacaklardır

[023.065] [E0] Feryad etmeyin bu gün, çünkü siz bizden kurtarılamazsınız

[023.066] [E0] Karşınızda âyetlerim okunuyordu da siz ardınıza dönüyordunuz

[023.067] [E1] Ona kafa tutarak gece lakırdıları ile hezeyanlar ederdiniz.

[023.068] [E0] Ya hâlâ o kelâmı tedebbür etmezler mi? Yoksa onlara evvelki atalarına gelmemiş bir şey mi geldi?

[023.069] [E0] Yoksa Peygamberlerini tanımadılar mı da onun için inkâr ediyorlar?

[023.070] [DV] Yoksa onda bir cinnet olduğunu mu söylüyorlar? Hayır; o, kendilerine hakkı getirmiştir. Onların çoğu ise haktan hoşlanmamaktadırlar.

[023.070] [E0] Yoksa onda bir Cinnet var, mı diyorlar? Hayır, o onlara hakk ile geldi fakat ekserisi hakkı hoşlanmıyorlar

[023.071] [E1] Eğer Hak, onların keyiflerine uysaydı, gökler, yeryüzü ve bunlardaki kimseler kesinlikle bozulurdu.Hayır, Biz onlara unutulmaz ders olacak zikirlerini getirdik de onlar, zikirlerinden yüz çeviriyorlar.

[023.072] [E0] Yoksa sen onlardan bir haraç mı istiyorsun? Rabbının harâcı daha hayırlıdır, hem o, rezzakların en hayırlısıdır

 

Evet dostlar, peygamberler hiç bir haraç, yada mal talebinde bulunmadılar insanlardan.

Yalnız Allahın mesajlarını ulaştırdılar.

Ve hayatlarında uyguladılar.

Ama hey hat şimdi öylemi, şimdi en alim bildiklerimizin boylarınca kitabları var.

Katları yatları evleri arabaları,

sistemden, kaynaklanan, korumaları,

var,

bütün bunlar Allahı kitabının yanına kitab eklemiş olmalarından kaynaklanmış olmasın.?

 

Sanırım bu yazi,islami temsil iddiası ile yola çıkanların, aslında neyi temsil ettiklerini ortaya çıkarmaktadır.

İslami temsil iddiası ile yola çıkanların çoğu, aslında sistemin temsilcisi konumundadır.

selamin çoğu, kitaba gereği gibi sarılanlara.

 

Evren.

Gönderi tarihi:

Bilgi çağındayız elbet kuran ilminde en bilgin kişiler Hz. Muhammed'den sonra peygamber gelmeyeceğine göre müceddidlerdir.

Ve geçen 100 yıl içinde(1900-2000) bu ayetlere açıklama geldiğini görmekteyiz. (bkz. risale-i nur)

O halde Sayın Muallim belki siz konuyu aydınlatırsınız. Kısas ayetine Risalei Nur açıklama getirmiş mi? Kısas farz. Hür bir adam hür bir adamı, hür bir kadın hür bir kadını, bir köle bir köleyi öldürürse sorun yok. Kısas uygulanacak, burası tamam. Fakat arkasından hüre karşılık hür, köleye köle, kadına karşılık kadın kısas edileceği bildiriliyor. Bu köle için hür, kadın için erkek kısas edilemeyeceği demek oluyor. Farklı demek oluyorsa açıklaması nedir? Bu kayıt niçin konmuştur? Böyle farklı statüde insanlar arasında kısas yapılamıyorsa hür bir adam bir köleyi veya kadını öldürdüğünde ne yapılacak? Soru bu, teşekkürler...

Gönderi tarihi:
.

.

Evet dostlar, peygamberler hiç bir haraç, yada mal talebinde bulunmadılar insanlardan.

Yalnız Allahın mesajlarını ulaştırdılar.

Ve hayatlarında uyguladılar.

.

.

selamin çoğu, kitaba gereği gibi sarılanlara.

 

Evren.

 

İslam adına yapılan savaşlardaki mal talebinin ismi ganimet herhalde. Ancak başkaları alır da Muhammed istemez mi bu mallardan, kölelerden, cariyelerden! Bu çatışmalardan birinde Muhammed alınan ganimetleri paylaştırmayınca kendisine ganimetlerin ne olduğunu sorarlar. Ganimeti paylaştırmak istemeyen Muhammed’in imdadına, sana savaş ganimetlerini soruyorlar şeklinde başlayan Enfal Suresinin 1. ayeti hızır gibi yetişir.

 

Enfal 1 - Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah ve Peygamber’e aittir. O halde siz (gerçek) müminler iseniz Allah’tan korkun, aranızı düzeltin, Allah ve Resûlüne itaat edin.

 

Muhammed daha sonra, ganimetin tamamına el koymanın pek mümkün olamayacağını anlamış olacak ki, bu payı beşte bire indirmiştir.

 

Enfal 41 - Eğer Allah’a ve hak ile bâtılın ayrıldığı gün, iki ordunun birbiri ile karşılaştığı gün (Bedir savaşında) kulumuza indirdiğimize inanmışsanız, bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah’a, Resulüne, onun akrabalarına yetimlere, yoksullara ve yolcuya aittir. Allah her şeye hakkıyla kadirdir.

 

Sayın evren selamınıza da bir anlam veremedim. Selamın çoğu azı olur mu?

Gönderi tarihi:
İslam adına yapılan savaşlardaki mal talebinin ismi ganimet herhalde. Ancak başkaları alır da Muhammed istemez mi bu mallardan, kölelerden, cariyelerden! Bu çatışmalardan birinde Muhammed alınan ganimetleri paylaştırmayınca kendisine ganimetlerin ne olduğunu sorarlar. Ganimeti paylaştırmak istemeyen Muhammed’in imdadına, sana savaş ganimetlerini soruyorlar şeklinde başlayan Enfal Suresinin 1. ayeti hızır gibi yetişir.

 

Enfal 1 - Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah ve Peygamber’e aittir. O halde siz (gerçek) müminler iseniz Allah’tan korkun, aranızı düzeltin, Allah ve Resûlüne itaat edin.

 

Muhammed daha sonra, ganimetin tamamına el koymanın pek mümkün olamayacağını anlamış olacak ki, bu payı beşte bire indirmiştir.

 

Enfal 41 - Eğer Allah’a ve hak ile bâtılın ayrıldığı gün, iki ordunun birbiri ile karşılaştığı gün (Bedir savaşında) kulumuza indirdiğimize inanmışsanız, bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah’a, Resulüne, onun akrabalarına yetimlere, yoksullara ve yolcuya aittir. Allah her şeye hakkıyla kadirdir.

 

Sayın evren selamınıza da bir anlam veremedim. Selamın çoğu azı olur mu?

 

 

Ahzab 50.ayette imdada şöyle yetişir:

 

 

Diyanet İşleri Meali

 

Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve Peygamber nikahlanmayı dilediği takdirde müminlerden ayrı, sırf sana mahsus olmak üzere kendisinin mehrini Peygambere hibe eden mümin kadını almanı helal kılmışızdır. Bir zorluğa uğramaman için; müminlerin eşleri ve cariyeleri hakkında onların üzerine neyi farz kılmış olduğumuzu bildirmiştik. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

 

 

İnsanlardan bir şey istemeye gerek yok.Amaca uygun ayet her daim bulunur.Benim selamım da herkese olsun.

Gönderi tarihi:
evet muki, katılıyorum

Muallim-i Ali şöyle demiş

.

.

.

Kabe yi sormuyorum, neden Allah'ın dini arapça olarak gönderildi, her dilde göndermeye gücü yeter sanırım, bir çok dil var dünyada, neden sadece araplar amaçlanmış ? insanlar kabe de yaşamıyorki, ya da medinede, coğrafya bilgilerinizi anımsayın dilerseniz, insanlar nerede nasıl yaşıyorlar bakmak lazım !

 

örneğin japonlar bu dini arapçadan mı öğrenecek benimseyecek ? japoncaya doğru bir şekilde kim çevirecek bu dini, %100 doğru anlamıyla nasıl becerebilecekler bu işi ?

 

bir haber okumuştum, araplar bile Kur'anı tam olarak anlayamıyorlar, eksikler var !

saygılar

merhaba :) yazınızı kopya yaptım vede belirttim açıklama yapçagım yer oldugu için size yakın tarihimizden bir soru sorucam müsadeniz olursa isterseniz cevaplamayabilirsiniz :) türk dil kurumundaki türkçe kelimeler cumhuriyetimizin kuruluşundan ve konuşulan dilimiz türkçe kabulunden beri kaç kere degişti ?

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.