Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

yaşanan acılar ve kader sorgulaması


Misafir 4mevsim

Önerilen İletiler

Şimdi konuya şöyle bir son söz koymak gerekirse,

 

Bilimsel çalışmalar neticesinde cisimler, eşyalar alemine ilişkin öngörülerde bulunabilsek de, insana dair davranışlarda irade ve kader belirlemek, öngörmek mümkün görünmüyor...

Mesala bir çiçeğin doğumundan ölümüne kadar geçen evreleri biliyoruz... bir elma ağacının armut verme şansı yoktur... Onun kaderi elma ağacı olmasıdır... İradesi yoktur... Bizim onun evrelerini biliyor oluşumuzdan ötürü elma vermiyor... Kaderi o olduğu için...

 

Siz tercihlerde bulunabiliyorsunuz, iyi ya da kötü olabilirsiniz... iyiliği ya da kötülüğü tercih edebilirsiniz... iyiliğe erişmeyi ya da kötülüğe erişmeyi dileyebilirsiniz... Tanrı neyi tercih edeceğinizi de biliyor... Ama onun bilmesi sizin tercihlerinizi yaratmıyor... Sizin istemenizle, ona azmetmenizle siz irade ediyorsunuz, Tanrı yaratıyor...

 

Evrende mükemmel bir uyum var, tercihlerinizle ya bu uyuma uyarsınız, ya da uymazsınız... Tercihlerinizdeki sorumluluk size ait...

Bilim yaparsınız ya da yapmazsınız, bunun tasarrufu size aittir... Bazen deney yaparken sonucunu bildiğiniz halde deney yaparsınız.... Bildiğiniz halde neden aynı deneyi yaptığınızı sormasalar da siz aynı deneyleri tekrerlayıp durursunuz... öğrencileriniz ''Hocam siz bu sorunun cevabını bildiğiniz halde neden bize sorup duruyorsunuz ki ? bizim vereceğimiz cevaba ihtiyacınız mı var ?'' şeklinde bir soru yöneltmeseler de, siz aynı deneyleri tekrarlayıp durursunuz... Öğretmenlern klavyelerinde tüy bitmesinin sebebi de bu olsa gerekmiş...Peki her şeyin maliki olan, yaratıcısı olan Tanrının böyle bir tasarruf hakkı olamaz mı ?

bu soruyu sorabilmek ve itiraz edebilmek bile insanın yaratılmışlar içindeki farkını ve iradesini koyması demektir. Tanrıya başkaldırı ve tanrıyı sorgulama bile insandaki iradenin göstergesi değilmi dir ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 74
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

new scientist dergisine kapak olan araştırma kapsamında hooft.... atomun 43 saniye sonra nasıl hareket edeceğini önceden bilme kapasitesine ulaştı.

...princeton üniversitesi'nde görev yapan conway şöyle konuştu: "eğer hooft gibi bir insan atomun konumu ve hareketini aynı anda tespit edebiliyorsa, üstün bir zekaya sahip olan bir varlık evrendeki tüm parçacıkların etkileşimini takip edebilir. bir başka deyişle özgür irademizle yaptığımız seçimlerin belirsizliğinin ardında belirleyici bir düzen vardır."

Sayın evaporit bu aktardıklarınız tam olarak determinizmle ilgili araştırma ve tartışmalardır. Conway'ın ifadesi tam olarak "kaos"un anlatımıdır.

 

Ancak bu konulardan niye özgür irade ve kader konularına hemen geçiş yapıldığı kuşkulu. Bunun bazı olası nedenleri şunlar olabilir:

1. Bilimciler araştırmalarına ilgi çekmek ve tartışma yaratmak, gündeme gelmek istiyorlar.

2. Bu yolla araştırmalarına kaynak aktarılmasını sağlamaya çalışıyorlar.

3. Kamuoyuna şirin görünüp "ateist bilimci" imajını yumuşatmaya çalışıyorlar.

4. Sözleri aktarılırken çarpıtılıyor ve eklemeler yapılıyor.

5. Tercüme sırasında sözlerinin anlamı düzenlenip "anlaşılır" şekle "koyuluyor!"

 

Bilimcilerin çeşitli nedenlerle araştırma sonuçlarını çarpıttıkları görülmemiş olaylar değildir. Bush'un başkanlığında yukarıda yazdığım olasılıklar biraz güçlendi. ABD de fanatik dinciler Yüksek Mahkeme duvarına "On emir"i yazdırmayı başardılar. Sonuçta araştırmalar için bütçe gerekli. Ancak New Scientist saygın ve ciddi bir bilim dergisidir. Net olarak benim ilgi alanım olan bu konuyu kaynağından araştırmaya çalışacağım.

 

Ancak net olarak söyleyeceğim, bu tartışmalar evrenin deterministik olup olmadığı, önce Heisenberg ilkesinin, sonra kuantum yasalarının determinizmi ihlal edip etmediği tartışmalarıdır ve kaderle hiç ilgisi yoktur aslında. Bu yansımanın mutlaka yukarıda saydığım nedenlerden biri ile bağlantısı vardır. Determinizmden kadere geri dönüş, bilimin kendini inkarı ile eşdeğerdir. Yok şimdi, bazı postmodern kurgularda karanlık çağlara dönülüp yine din savaşları olacağı öngörüsü de var. Garanti yok, karanlık ütopyaları öngörenler de aklı başında düşünürler. En bilineni Huntington'ın "Medeniyetler Çatışması." Uygarlık öyle hep lineer bir artış gösterecek diye bir kayıt da yok...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tanrının bilmesi, insanın iradesini ortadan şüphesiz kaldırmıyor... İnsanın tercihlerini Tanrının bilmesi, bu tercihlerin neticesini oluşturmuyor...

İnsan kendi durumunu ve konumunu kendi tercihleri ile belirliyor... Tanrının bu neticeleri bilmemesi, ona acziyet ve eksiklik atfetmektir.. Tanrı şüphesiz her şeyi hakkıyla bilendir...

Sorun Bütün bunlar Tanrı tarafından biliniyorsa, Tanrı neden hala bizi imtihan ediyor ? şeklinde, edep ve saygı sınırları içerisinde dile getirilmese de burada Tanrının bilmesi değill, İnsanın bilmeyişi belirliyor bu imtihanın nedenini ...

Çünkü Tanrı her şeyin açığa çıkmasını ve itiraz edilmemesi için bunu böyle yaptığını söylüyor... Yaratıcı olarak böyle bir tasarruf hakkına sahip olduğunu düşünüyoruz... Şairin dediği gibi,

''Mal onun, mülk onun gerisi hep angarya,

Yüz üstü çok süründün ayağa kalk sakarya''

Tanrının elbette bizim yaptığımız ibadetlere ihtiyacı yoktur... Ona inanmamız da onu var kılmıyor... Yok olduğunu iddia etmenizin onu yok kılmadığı gibi...

İbadetlere biz yarattıklarının ihtiyacı vardır... Kalpler ancak Allahı anmakla tatmin olur ve huzur bulur...Aksi takdirde insan oğlu rabbine karşı çok nankördür... bildiği üç beş kelime karşılığında Kendisini bile Tanrı zannedecek kadar zavallılaşabilir... hemen ''ben olsaydım...'' kurgusuna sokar kendini...

''Kendi nefsini ilah edineni gördün mü ?....'' diye sorar tanrı da...

Halbuki yeryüzünü fesada veren çok şey bildiğini zanneden insanoğlundan başkası değildir.... Onlar yeryüzünde cennet kurma hayaliyle, bir kısım insanlara cehennem hayatı yaşatırken, yeryüzünü kana ve gözyaşına bularken, bizim aklı evvellerimiz tanrı olup bu fitne ve fesadı durduracaklarını sanıyorlar galiba... Kendi kaderlerinin kendi ellerinde olduğunu göremeyen bu zavallılar, zalimlere karşı ayağa kalkma iradesini gösteremedikleri için, suçu en kolay yolundan (Suheylanın tanımıyla hoooop ) hemen tanrıya yüklemektedirler... çözümü de sadece kendi tanrılıklarında bulacak kadar alçak gönüllüdürler... Oysa irade yeryüzünü fesada uğratan zalimlere karşı ayağa kalkabilmektir... Boyun eğmemektir.. Kemikli olmaktır... Tanrı ölen çocukları da görüyor... Öldürenleri de... Tanrı biliyorsa suçlu tanrıdır diyip suçlulara göz yumanları da...

Eskiler ''Tanrının Parmağı yok ki, gözüne soksun'' derlerdi... ve ilahi mesaj yeryüzündeki tüm kötülük odaklarına karşı, irade sahipleri için geliyor...

''Tanrım bize katından bir yardım eden yolla, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar diyen, zayıflatılmış (hakları ellerinden alınmış kadın erkek ve çocuklar) insanlar için savaşmıyorsunuz ? ''

Bu iletiyi son derece önemsediğimi belirtmek istiyorum...

Şöyleki; yazının bütünlüğü içinde yaşamın tüm kesitlerini algılamak mümkün...

Eğer düşünsel alt yapınız netleşmediyse, olumludan yada olumsuzdan yana çelişkilerinizi çözümleyemediyseniz...

Yazılanların sizi kulağınızdan tutup istediği yöne çekiştiren mantıksal kurgusuna kapılabilirsiniz...

 

Hatta formu kilitleyip, yazının içeriğindeki "birbirini olumlayan ve çeliştiren içiçe geçmiş "mantıksal açılımları tartışmaya açsak...

yıllarca hiç bir noktaya ulaşabilme şansını yakalayamasakta üretken bir başlık yaratabiliriz...

Sonunda varacağımız nokta, Herkesin kendi dünyası, inancı, iç dünyasının etkisi altında kaldığı yaklaşımların mantıksal sonuçları olacaktır...

 

***

 

Sayın Evaporit;

 

Yaşamın çelişkilerini araştıran,dinleyen,gözlemleyen,entellektüel bir alt yapıya sahip kişi olarak yeterince dillendiriyorsunuz...

Yazılarınızı okuyanların sizi ilgiyle ve yararlanmaya çalışarak takip ettiklerinden eminim...

 

Ancak çözümsel noktalarda çoğu zaman ayrışıyor olmanın onaylamak kadar doğal olduğu kanısındayım...

Ayrıca kendimizden emin olarak oluşturduğumuz düşünsel yapımızın mantık hatalarının yüzümüze vurulması...

Eğer zamanla aşmayı öğrenemezsek kendimize dönüp sorgulamamızı oldukca zorlaştırıyor...

Israrla tekrarlara dayalı haklılığımızı ifade ederken vardığımız nokta kendi çelişkilerimizde yorulmaktan öteye gidemiyor...

Yansımaları istisnasız aynı soruyla son buluyor "hala anlaşılmadı mı ?"

Bunu kimseyi itham anlamında kullanmıyorum...Kendimden biliyorum...

Biz kendi haklılığımızı ve doğrularımızı dillendiriyoruz, diğerleri kendilerininkini...

 

Bu yazıyı son derece önemsediğimi ifade etmiştim...

Bu yazlanları alıp islami bir sitede yayınlarsak göreceğiz ki,

orada da aynı inanca sahip kişiler arasında dahi farklı yorum ve yaklaşımlara muhatap olacaktır...

"hala anlaşılmadı mı ?" ifadesini oralardada kullanmak zorunda kalacağız..

 

Neden mi?... Çünkü konu İnançlara, inançların kişisel kabul ve yorumlarına dayanıyor...

 

***

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi konuya şöyle bir son söz koymak gerekirse

Konu hallolmuş bitmiş gibi bir havaya girmenizin hiç bir haklı gerekçesi yok sayın evaporit. Zaten dini tavrın en önemli sakıncası bu. Her konuyu baştan hallolmuş saymak. Tanrı var ya nasılsa, tamam başka ne sorun vardı?

 

Bu tavır bizi hiç ama hiç bir yere götürmez. Götürürse ancak geri götürür...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ancak net olarak söyleyeceğim, bu tartışmalar evrenin deterministik olup olmadığı, önce Heisenberg ilkesinin, sonra kuantum yasalarının determinizmi ihlal edip etmediği tartışmalarıdır ve kaderle hiç ilgisi yoktur aslında. Bu yansımanın mutlaka yukarıda saydığım nedenlerden biri ile bağlantısı vardır. Determinizmden kadere geri dönüş, bilimin kendini inkarı ile eşdeğerdir. Yok şimdi, bazı postmodern kurgularda karanlık çağlara dönülüp yine din savaşları olacağı öngörüsü de var. Garanti yok, karanlık ütopyaları öngörenler de aklı başında düşünürler. En bilineni Huntington'ın "Medeniyetler Çatışması." Uygarlık öyle hep lineer bir artış gösterecek diye bir kayıt da yok...

 

Aslında keşke bu konuyu diğer başlık altında konuşabilse idik... Determinizm başlığı altında...

Aslında konuşulması gereken o kadar çok argüman olduğunu biliyorum ki, ve sorgulanması gereken bir sürü tarihi bilgi ve kabullerin...

Determinizm aslında üzerinde düşünülmesi, kafa yorulması ve çalışılması gereken bir yöntem...

Ben Atomaltı parçacıkların hareketlerindeki F(x) = (+1)+(-1) = 0 önermesinin yaratılıştaki yansımasını bir müslümanın nasıl çözmesi konusunda kafa yormayı, kader bağlamında saplanarak değil ve fakat aşkından da uzak kalmaksızın çözülmesi inancındayım...

Atomaltı parçacıkların bir var oluş ve bir yokoluşlarında ki durumun bile nihayetinde bir varlık olarak ortaya koyduğunu görebilmek, netice de determinizmin öngörüsü içinde olsa da, bir yaratılışa işaret görürüm...

Sanırım ortak bir hareket ve çalışma alanı bulabileceğiz....Evren o kadar geniş işte...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bir müslümanın nasıl çözmesi konusunda kafa yormayı...

Bir konuya "müslümanca " bakış açısının nasıl olacağı endişesi taşımanız, yol alma olasılığınızı baştan iptal ediyor. Bu endişe ile bilim yapılmaz. New Scientist'te yayınlanan araştırma ile ilgili şimdilik internetten yapabildiğim küçük bir araştırma, konunun tahmin ettiğim gibi sadece dinci siteler tarafından kader konusu olarak algılandığını, laik bilimci çevrelerce ise tamamen determinizm - indeterminizm tartışması olarak ele alındığını ortaya çıkarıyor.

 

Yani dini çevreler determinizm=kader savına sığınarak bilimden yararlanmaya çalışıyor yine. İşin gerçeğini bilenler determinizmin kaderin tam tersi olduğunu iyi bilirler.

 

Yine de adı geçen bilimcilerin sözlerinin orijinal metinlerine ulaşmaya çalışacağım. Saydığım diğer olasılıkları tamamen gözardı etmiyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın gecekuşu,

 

belki de söylediğiniz gibi, yazdıklarımın çoğu, bazı müslümanların kafalarını daha çok karıştıracak ve reddedeceklerdir de... bu benim kuranı anlamam ve ondan oluşturduğum düşünme ve algılama şeklini etkilemez...

Kuranı okuma tek başına bir işe yaramaz... Önemli olan evren kitabı içerisinde kuranı okuyabilmektir, anlamaya çaba göstermektir... bunu yaparken hata da yapabiliriz... bu yüzden yanıldıklarımız ve hata ettiklerimiz de olacaktır... çünkü biz mükemmel değiliz, mükemmel olan okuduğumuz kitaptır... herkes okuduğu kitabın çerçevesi kadar düşünebilir... bildiği kadar yani... Kişisel kabullerimiz ve yorumlarımız ise bizi biz yapan, bizi farklı kılan özelliklerimizdir... kabullerimizin ve yorumlarımızın farklı olması bize üstünlük değil, farklılık katar. farklılıkları ise zenginlik bilirsek bilimsel gelişme yapabiliriz...Hani sizin dediğiniz gibi, ''İnsanın bilgi üretmesi için toplum olması gerekiyor''... insanın bilim üretmesi için de farklılıklar gerekiyor...

Hala anlaşılmadı mı ? sorusuna gelince sanırım kabul etmemiz gereken şey bizim ne anlatığımız değil, asıl olan karşıdakinin ne anladığıdır.... ve Anlaşılmak ise karşımızdakinin anlayabildiği kadardır...

selam ile..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Atomaltı parçacıkların hareketlerindeki F(x) = (+1)+(-1) = 0 önermesi

Sayın evaporit, daha atomlar oluşmadan oluşan antimadde ve madde alt parçacıklarının eşit sayıda olması (olasılık kuramına göre) ve bunların birbirini yok edip tekrar enerjiye dönüşerek maddenin yok olması, evrenin oluşmaması, sadece büyük bir enerji parlaması olması gerekirdi. Bu bir, bunu sizin deyiminizle bir cebe koyun.

 

Madde oluştuktan sonra homojen bir gaz şeklinde yayılması ve süt içindeki peynir gibi topaklanıp hidrojen bulutlarını, sonra galaksileri oluşturmaması gerekirdi. Bugün evrende delikli peynir gibi muazzam boşluklar gözleniyor. Hiç bir galaksinin parlamadığı akıl almaz devasa boşluklar... Bu da iki, şimdi öbürünü cepten çıkarıp ikisini avucunuza alın. Evrenin en zor sorunuyla karşı karşıyasınız.

 

Şimdi bu çok önemli olayların nedensellikleri hakkında ilkokul çocuklarının "daha o konuya gelmedik" mazeretinden öte bir mazeretimiz yok. Bu kuantum "dalgalanma"ya neyin neden olduğunu kelimenin tam net anlamıyla "bilmiyoruz" Ama bu ilkokul üçüncü sınıftaki çocuğa integral sormaktan farksız. İnsanlık bir gün mutlaka liseyi bitirip üniversitede integrali görecektir.

 

Temel yanılgı dinlerin pompaladığı "kıyamet yakın" panikletmesidir. Kıyamet diye bir şey yok ve son çok uzak. Bilim öyle hayranlık veren bir uğraşı ki, bin kıyamet senaryosu bilimin sunduğu en basit somut gerçeklerin yanında sönük kalır. Yılın son günlerinde yörünge teleskopu Hubble'ın çektiği 32 milyon ışık yılı uzakta bulunan ve içerdiği 100 milyar yıldızla Samanyolu galaksimizin bir benzeri olan NGC 628 galaksisinin sanırım bu güne kadarki bir galaksinin en iyi yakınlaştırılabilmiş akıl almaz muhteşem görüntüsü, yılbaşı çelengi gibi bilim dergilerini süsledi. (Çok daha yakınımızda, bizimkinden üç misli büyük muhteşem dev Andromeda galaksisi var ama onun yüzü bize dönük değil. Ekseni neredeyse bize paralel olduğu için bu kadar muhteşem görülmüyor. O bile ilk fotoğrafı çekildiğinde gökbilim tutkunlarını sersemletmişti. İnanılmaz mavi-kırmızı sarmal bir taç gibi boşlukta asılıydı. Hubble'dan önceki ayrıntıdan yoksun resimler bu ihtişamı yansıtamıyor. Hubble atmosferin perde etkisinden kurtulduğu için çok mükemmel resim veriyor. Önümüzdeki yıllarda çok daha gelişmiş teleskoplar güneş yörüngesine bir gezegen gibi yerleştirilecek. Hubble dünya yörüngesinde.

 

Bu iç yakıcı, kavurucu bir özlem... Bu kadar muhteşem ve göz alıcı olan gerçek, nedir? Halbuki bu galaksi bu doyumsuz ihtişamıyla evrende o kadar minik bir nokta ki, sözü edilebilir bile değil. İnsanlık bu amansız soruyla var gücüyle boğuşacak ve canını dişine takarak yanıtın peşine sonuna kadar düşecektir, bundan kuşkum yok...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın evaporit, daha atomlar oluşmadan oluşan antimadde ve madde alt parçacıklarının eşit sayıda olması (olasılık kuramına göre) ve bunların birbirini yok edip tekrar enerjiye dönüşerek maddenin yok olması, evrenin oluşmaması, sadece büyük bir enerji parlaması olması gerekirdi. Bu bir, bunu sizin deyiminizle bir cebe koyun.

Madde oluştuktan sonra homojen bir gaz şeklinde yayılması ve süt içindeki peynir gibi topaklanıp hidrojen bulutlarını, sonra galaksileri oluşturmaması gerekirdi. Bugün evrende delikli peynir gibi muazzam boşluklar gözleniyor. Hiç bir galaksinin parlamadığı akıl almaz devasa boşluklar... Bu da iki, şimdi öbürünü cepten çıkarıp ikisini avucunuza alın. Evrenin en zor sorunuyla karşı karşıyasınız.

Bu iç yakıcı, kavurucu bir özlem... Bu kadar muhteşem ve göz alıcı olan gerçek, nedir? Halbuki bu galaksi bu doyumsuz ihtişamıyla evrende o kadar minik bir nokta ki, sözü edilebilir bile değil. İnsanlık bu amansız soruyla var gücüyle boğuşacak ve canını dişine takarak yanıtın peşine sonuna kadar düşecektir, bundan kuşkum yok...

 

Sayın Demirefe, konumuz hakikaten tam da istenilen düzeyi ve noktayı bulmuş oldu...Sizin galakilerde gözlemlediğiniz o harika ve muhteşem güzelliği mikroskop altında incelediğim incekesitlerde görmüştüm... ben bu uyum ve ahengin bütün evrende olduğununun müşahade edilebileceğini sanıyorum...

gelelim Maddenin oluşumu ve avucumuzdaki henüz çözümlenmemiş o denkleme...

Bu denklemi bir müslümanın nasıl düşündüğü hususunun önemli olduğu kanaatindeyim... Aynı soruyu ele aldığımız halde farklı bir bakış ve yaklaşım sergilememiz, bizim zenginliğimiz olmalı...Bu kabulle olmaz yaklaşımı bugün üniversiteleriizin fakirleşmesinin de sebebi, diye düşünüyorum..

Ben evreni okumaya başladığımda iki türlü yaratılış olduğunu görüyorum... bunlardan ilki bir anda olan bir yaratma, diğeri ise bir süreç ile olan yaratma... siz okurken eğer rahatlatacaksa, benim yaratma terimlerimi isterseniz ''oluş'' kelimesiyle değiştirebilirsiniz...

Birinci durum kuranda ''OL'' kelimesi ile geçmekte ve ''bir anda'' gerçekleşmektedir... diğeri ise, bir tohumun önce çatlaması, sonra yeşillenmesi ve fidan olması gibi bir süreci kapsamaktadır...bu iki yaratma durumunu şöyle benzetebiliriz.. bir binanın en tepesinde iken ki durum, birdenbirelik durumudur, merdivenlerden oraya tırmanarak çıkmış olmak ise süreçtir... bu ilk durum yani birdenbire yaratma ''İbda'', süreç ile yaratma ise İnşa'dır... ''burada sanki şöyle bir anlam varmış gibi duruyor, Tanrı evreni ilk olarak yarattı ve sonra da süreçlere bıraktı..''

 

Sayın Demirefe, Allah kâinatı yalnızca bir kere ibda ile, yani yoktan yaratmış da ondan sonra yalnızca inşa suretinde yaratıyor değildir. Yukarda kullandığımız formülü işte burada düşünüyorum ben...İbda şeklindeki yaratma da, inşa gibi, şu an devam etmektedir. Yani, kâinat, sürekli yeniden yeniye yaratılmakta; her an yoktan var kılınmaktadır. Diğer bir deyişle, her an bir kâinat varlık sahnesinden alınıp yerine yeni bir kâinat konmakta; ve bu işlem, kâinatın ilk yaratılış anından beri, sürekli tekrarlanmaktadır.

Bizim fotonlar aracılığı ile algılamamız, gördüğümüz herşeyin hakikatte öyle olduğu anlamına gelmediğini biliyoruz...mesala, Bir örnekle açmamız gerekirse; Kainatı bir sinema salonu olarak düşünün, bir film perdesinde film izlediğinizi... Sinemada gözümüz beyaz perdeye takılıp kaldığı sürece, bir ?süreç? görürüz yalnızca; keyif aldığımız bir dizi olaylar zincirini görürüz. Oysa hakikatte bizim izlediğimiz ?kesintisiz? bir olaylar zinciri değildir. Tam aksine, bütün bir film, kesik kesik karelerden ibarettir. bir saniyelik filmin yaklaşık 20 kareden oluştuğunu varsayarsak bir saatte 72 bin kare seyretmiş oluruz...her bir kare arasında (-1) ve her bir karede de (+1) görürüz... bu karelerin ekrana yansıma hızı ve aralarındaki süreklilikten dolayı, kesintisiz bir film izlediğimizi sanırız...

ben cepteki o formülün, atomun var kılınma sebebi olduğunu düşünüyorum... Tıpkı bugün evrenin var olması gibi... = 0 olması gereken bir durum... = Herşey olabiliyor... Bu yoktan var etmenin sırrı işte...

peynirin içindeki deliklerin de peynirin yarısı kadar olduğunu sanıyorum... Çünkü sonuçta var olacaksa, muhakkak bunun da (-1) olması gerekiyor.... olmayabilir de dediğinizi duyar gibi oluyorum...

Tanrı hem bu ilk yaratışı bir süreklilik içerisinde devam ederken, hem de inşa sürecinde yaratılışın aynı anda devam ettiğini düşünüyorum...ikisi iç içe geçmiş ve sürekli olarak birbiriyle devam edip gidiyor...

selam ile..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Evet..''OL''..bu hitap Tanrısal bir hitap..ve her şey olmaya başlıyor..''OL'' hitabı öyle bir yerden geliyorki..OL,an bir şey olsa hemen cevap vermezmi..OLDU..OLDUM Ya Rabbi..gibi..hiç bir kayıtta ve kitapta yok böyle bir cevap..

 

Evaporit,evet olmakta olanları gözlemleyen,inceleyen henüz OL,an bir şey göremez..gözlemleyenler için her farkına vardıkları yeni bir şey başka bir oluşumun anahtarı olduğu için..çünki Allah her AN yeni bir oluştadır..Allahın İlmini sadece gözlemleyip,inceleyebilen İnsan pek nankör dayıcığım.. :D ..Allahı günlük yaşamından,hatta bu gezegendeki yaşamından ötelemiş,burada bir Tanrıyı hissedemeyen,algılayamayan o kadar çok müslüman var ki..bu sitede birkaç Ateist varsın inanmasın..fazlada üzme kendini kardeşim.. :) Allah anlatır kendisini illaki bir gün gelir :D

 

Bu gün kullandığımız konserve enerjiyi(petrol,kömür gaz)bulup kullanan ve bu enerjiyi var edip depolayan..biri İnsan biri Allah..Allah biliyor elbette biz Güneş enerjisini taze taze kullanabilecek İdrak düzeyine gelene kadar epey uğraşacağız :D

 

Şu inanmayan kardeşlere bir soru sorayımda buralardan gideyim.. :)

 

Evrende hareket eden her cismin enerjisinin..milyonlarca güneşin yakıtının sponsoru yoksa şu rus iş adamı abrahamoviçmi?..yoksa bitişik,komşu evrenden kaçak hatmı çekmişler :D

 

Allahı evrende bir yerlerde değil..kendinizde arayın..

 

KENDİNİZE iyi bakın..

 

Sevginiz Sermayeniz Olsun..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gene okumamışsınız...

Bilimsel çalışmaları kendi düşüncelerimi desteklemek için değil, tam aksine öyle olamayacağını vurgulamak için yazdığımı anlayamamışsın bile...

 

Sayın evaporit;

O yazınızda, alıntıladığınız bilimsel tartışmalar üzerine herhangibir açıklayıcı cümleniz yok! Biz de sizin beyninizi buradan okuyamıyoruz; acaba onun için mi yazdı yoksa bunun için mi yazdı diye... Konunun normal seyrinde ele alındığında, hele bir de yazıyı kırmızıya boyayıp arkasından çelişkili şeyler yazarsanız öyle de anlaşılır böyle de... Karşındakinin anladığı senin anlattığın kadardır! Hatta bana sorarsan ufak bir çevir kazı durumu bile sezdim ama neyse. Polemiğe girmeyelim artık. Sizden ricam yazılarınızı belli bir düzeyde yazmaya devam edin. Aşağı düşürmeye gerek yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Evet..''OL''..bu hitap Tanrısal bir hitap..ve her şey olmaya başlıyor..''OL'' hitabı öyle bir yerden geliyorki..OL,an bir şey olsa hemen cevap vermezmi..OLDU..OLDUM Ya Rabbi..gibi..hiç bir kayıtta ve kitapta yok böyle bir cevap..

 

Evaporit,evet olmakta olanları gözlemleyen,inceleyen henüz OL,an bir şey göremez..gözlemleyenler için her farkına vardıkları yeni bir şey başka bir oluşumun anahtarı olduğu için..çünki Allah her AN yeni bir oluştadır..Allahın İlmini sadece gözlemleyip,inceleyebilen İnsan pek nankör dayıcığım.. :D ..Allahı günlük yaşamından,hatta bu gezegendeki yaşamından ötelemiş,burada bir Tanrıyı hissedemeyen,algılayamayan o kadar çok müslüman var ki..bu sitede birkaç Ateist varsın inanmasın..fazlada üzme kendini kardeşim.. :) Allah anlatır kendisini illaki bir gün gelir :D

 

Bu gün kullandığımız konserve enerjiyi(petrol,kömür gaz)bulup kullanan ve bu enerjiyi var edip depolayan..biri İnsan biri Allah..Allah biliyor elbette biz Güneş enerjisini taze taze kullanabilecek İdrak düzeyine gelene kadar epey uğraşacağız :D

 

Şu inanmayan kardeşlere bir soru sorayımda buralardan gideyim.. :)

 

Evrende hareket eden her cismin enerjisinin..milyonlarca güneşin yakıtının sponsoru yoksa şu rus iş adamı abrahamoviçmi?..yoksa bitişik,komşu evrenden kaçak hatmı çekmişler :D

 

Allahı evrende bir yerlerde değil..kendinizde arayın..

 

KENDİNİZE iyi bakın..

 

Sevginiz Sermayeniz Olsun..

 

Nereye gidiyorsunuz Selodayı ? :D

enerjinin kaynağı sorusunu sordunuz, bırakıp gideceksiniz, Öyle mi ?

bunu sorduysanız, sizin muhakkak bir önermeniz olmalı, değil mi ?

Hadi işe sorunuzu açmakla başlayalım ne dersiniz ?

 

Bir de evren de aramayın sorunuza birazcık değinmekte fayda var...

Sevgili selodayı, evren tanrıya biçilen bir mekan değil... Tanrı evreni yarattı, o ise mekansız... zamanı da yarattı, ama o zamansız....

İnsanın tanrıyı aradığı yer, tanrıya mekan izafeti gayreti ile değil, bizatihi onu bulacak, birleyecek aklımızın bu mekan ve zamanla sınırlı olmasından kaynaklanıyor...

Yani ona ulaşacak bir yol arıyor insan, bu yol ise evrenden başka bir yerde değil... Evren Allahın ayetlerinin toplamıdır.. İnsan da o ayetlerden birisidir... Tanrı bu yüzden ''İnsan yaratılışını görüp durmaz mı ? ..bir damla sudan yarattık...'' diye bu ayetinin de düşnülmesini ister...

dediğiniz gibi insanın bizatihi kendisi de bu ayetlerden birisidir...

Ama evren Tanrının ayetlerini bizim için toplandığı büyük bir kitaptır...

''Okuyabilenler için tabiiki, '' mi dediniz ? sevgili selodayı.... :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

 

Evaporit :D

 

 

Siz önce şu küçük kitabı okuyun canım kardeşim.. :D ..her ne varsa alemde o var Adem,de derler arif abiler..önce kendi düşünce evrenini bir okusan anlayacaksın,uzaklarda değil..hani bir şarkı var

 

Uzaklarda aramam

 

Çünki sen içimdesin

 

Taht kurmuşsun kalbime

 

En güzel yerimdesin

 

 

Evrende dağınık olan Allahın ayetleri pek uzaklardalar..sende olan sana ait AYET,ler var..onlara bir bak istersen bir ara :D evreni evrenbilimciler inceliyorlar..hangi bir ilimini öğreneceğiz..ömürmü yeter..o yüzden en yakın ve en garantili olan yolu seçeceğiz elbette..akıl sahipleri olarak..en yakın yol bizden bize varacak olan yoldur..ya ...neyse..yine anlaşılmayacak :D

 

Enerjinin sponsorunu bilmiyorsunuz daha..ne diyeyim CAN,lar.. :D ..şu ana kadar sahiplenen olmadı faturaları..eee sahipsizlere sahip çıkan Allah,ta olmasa yandık.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Enerjinin sponsorunu bilmiyorsunuz daha..ne diyeyim CAN,lar.. :D ..şu ana kadar sahiplenen olmadı faturaları..eee sahipsizlere sahip çıkan Allah,ta olmasa yandık.. :D [/b]

 

Selodayı,

Bu forum seninle çok renklenecek ve zevkli olacak tartışmalar be. Tekrar hoşgeldin demeden edemeyeceğim...

Saygı ve selamlarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kim nereden okursa...

önemli olan okumaktır... Sana sadece kendi okuman için haklı olabilirsin diyebilirim... Ama sadece onunla sınırlı olsa idi, ''Bir sivrisineği bile misal vermekten çekinmeyen'' alemlerin yaratıcısının, kainata ilişkin ayetlerini görmezden gelebilirmiyiz... İnsanın kurandan önce okuması gerekeni peygamberlerden öğreniyoruz....

Kuran elbette bizde bir mantık ve akıl düzlemi oluşturacak ama, öncesinde ''HIRA'' vardır... her peygamberin bir hırası muhakkak vardır... orası evrenin okunduğu yerdir... eşyanın-varlık aleminin okunduğu yerdir... Ama bir yer var ki, çözümsüzlüğün- sıkıntının olduğu son bir nokta gelir çatar... ''Peki Ne ?'' sorusuna gelip dayandığında ''Hıra'' vahyle dolmuştur artık...

Vahy bir son değil, yeni bir başlangıçtır... Evreni yeniden okuyacaksınız, varlık alemine yeniden bakacaksınız... ama artık kuranın size verdiği pencereden bakacaksınız... ordan anlamaya, ordan bakmaya çalışacaksınız...

Hani derler ya, ''Tanrı evrene sığmaz, ama bir müminin kalbine sığar'' ... sanırım, siz buradan başlamayı düşünüyor olmalısınız ... ehh sonuçta okumak olsun da... kimi kuantum gözlüğü ile, kimi kaos gözlüğü ile, kimi tabiat gözlüğü ile ve kimi hiçlik gözlüğü ile okumaya çalışır....

Kimi de kalbiyle okumaya çalışır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şu inanmayan kardeşlere bir soru sorayımda buralardan gideyim..

 

Evrende hareket eden her cismin enerjisinin..milyonlarca güneşin yakıtının sponsoru yoksa şu rus iş adamı abrahamoviçmi?..yoksa bitişik,komşu evrenden kaçak hatmı çekmişler

 

selodayi

 

ikiside değil, eğer biliyorsan bizede bilimsel olarak kanıtlada bizde merakımızı giderelim

 

saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Evaporit.. :D

 

Hıra dediği yer ağzı..kendi ağzı..Zikrettiği yer..mağra gibi değilmi zaten ağızlarımız.. :D işte burada zikrederek oluyor bazı şeyler..

 

Kendisini okumalı diyor öncelikle İnsan..kendisindeki cennet ve cehennem hallerini gözlemleyebilmeli öncelikle..yani sıkıntı verecek söz ve davranışlarından yeteri kadar tecrübe sahibi olabilmek..sonrasında bu tecrübelerin onu getireceği yer elbette HUZUR olacak..Huzurlu insan çevresinede Huzur verecek..yok abi ben çevremi değiştireceğim önce dedimi delikanlı, çevresi onu hallaç pamuğu gibi atacak elbette.. :D işte bu yüzden öncelikle kişi hayata bakış için durduğu yeri sık sık değiştirecek..her yönden kameralarına motor diyecek.. :D hazır İNSAN suretinde gelmiş bu gezegene,o suretin İÇ,inide İnsan yapacak..bu gezegende İnsan,Melek,Cin,Şeytan,tek tip bir elbise giyerler..İnsan bedeni,de denilen bu elbise olmadan saydığımız mevhumlar hiç bir eylem gerçekleştiremez..bu biziz işte..sokakta gördüklerimiz..evde..iş yerinde..okulda..her nerede bir sureti İnsan görüyor isek,İÇ,inde saydığımız mevhumlardan illaki var..hangi duygumuz baskın ise biz O yuz o zaman diliminde..

 

Melek gibi insan ya huuu şu Ömer abi..

 

Abi harbi CİN gibi çocuk,şu yeni santrafor..

 

Şeytanın ağa babası şu mütahit zeki..

 

Abi..İnsan gibi İnsan bizim sağlık ocağının doktoru..pekte efendi..

 

Bunlar gibi.. :D

 

Evet..okunacak olan kitab,kişinin KENDİ ELLERİ ile yazdığı kitab olacak..işlerin bitiminde :D ikame edilen HAYAT Namazının rükunları olan yaşantımız alış verişimiz,sözlerimiz bizim kendi ellerimizle yazdığımız KİTABIMIZ olacak..okunaklı yazabiliyorsak şakır şakır okuyacağız..gak guk edecek şeylerle doluysa kitap..yandık :D

 

Evapoirt..bu gezegene gelirken koştuğun yarışta birinci gelmiştin..sen hatırlamassın,küçüktün o zamanlar daha..fakat şimdi büyüdün maşallah..aç gözünü..buradanda bir kesin gidiş var..yarış daha zor bu etapta.. :D ..ilk koştuğun yarışta iki milyoncuk yarışçı vardı..şimdi altı milyar yarışçı ile koşacaksın..hepside ilk yarışın birincisi.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Selodayı,

Bu forum seninle çok renklenecek ve zevkli olacak tartışmalar be. Tekrar hoşgeldin demeden edemeyeceğim...

Saygı ve selamlarımla...alıntı..yersoy..

 

 

Senimi kıracağım..kafamı kırarım seni kıracağıma..fakat selodayi hiç tartışmaz..hep paylaşır..dayatmaz illaki dediğim dedik diye.. :D

 

Tekrar sefa bulduk.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Tarafsız :)

 

 

Bazı bilim İnsanları BELEŞ enerji diyorda..bir türlü diyemiyor bu enerjinin VAR edeni VARDIR diye..oysa incelediği ve adına Bilim dediğini tasarlayan uygulayan biri var..Bilim İnsanı sadece gözlemci olarak var.. :D

 

Neyse bir gün enerjinin kaynağınıda bulup çıkaracaklar..biz o güne kadar Allah,a havale edelim faturaları..bir kaç milyar yıldır hiç gıkı çıkmadı ne bu faturalar diye.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bazı bilim İnsanları BELEŞ enerji diyorda..bir türlü diyemiyor bu enerjinin VAR edeni VARDIR diye..oysa incelediği ve adına Bilim dediğini tasarlayan uygulayan biri var..Bilim İnsanı sadece gözlemci olarak var..

 

Neyse bir gün enerjinin kaynağınıda bulup çıkaracaklar..biz o güne kadar Allah,a havale edelim faturaları..bir kaç milyar yıldır hiç gıkı çıkmadı ne bu faturalar diye..

 

Öncelikle aramıza hoş geldin '"selodayi'" ...

 

İlginç bir üslubun ve düşündüren bir yaklaşım tarzın var...

 

Seni kavramaya çalışmak biraz zaman alacak gibi ve...

Yaşama düz mantıkla bakanlar yazdıklarını okurken, ifadelerinin arka yüzünü anlamaya çalışmakta zorlanacakmış gibi görünüyor...

 

***

 

Bu arada "bir kaç milyar yıl" insanoğlunun yaşam mücadelesini ifade ediyor anladığım kadarıyla...

 

Ama bence havale müessesi milyar değilde 1400 yıldır sistemin içinde yer alıyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Teşekkür ederim Gece Kuşu kardeşim.. :)

 

 

Evet..selodayi,yi anlayabilmek için,Kabul kapılarının ardına kadar açık olması gerekir muhatabının..zaman zaman kabul edilmesi imkansız olan şeyleride yazar..selodayı Protesttir..HANEFTİR..teferruatı İlahiye takılıp kalan Putperes kardeşlere arada bir yazarak uyarılarda bulunur.. :D

 

İNSAN Merkezli değilse EFSANEDİR..der selodayi :) Merkezinde İnsan yok ise orada selodayıda yoktur..

 

Davalarını bitirmiş,şimdi SEVDALARINI yaşayan bir selodayı,yı anlamak DAVALARI olanlar için elbette güç..davalar bitmedende başlamaz sevdalar :D

 

Şöyle bir örnek vereyim..daha net anlaşılsın..

 

Kabede iken,herkes vecd ile secdeye kapanmış iken,kaldırın bakalım Kabeyi ortadan..bakın bakalım secde kime ediyormuş insanlar..secdeden kalktıklarında karşılarında gördükleri kim ise secde ona..yani,birbirlerine ediyorlar secde..hepten açık açık olmasın diyede ortaya koymuş bir KABE,Kabenin sahibi.. :) aslında secde insanların bir birlerinin ihtiyaçlarını görmek üzere yaptıkları hizmetlerdir..sabah gittin kahveye çay hazır..gittin lokantaya yemekler nefis..bir palto alayım dedin çarşıya vardın,çeşit çeşit,hepsi senin için dikilmiş :D ..kaldırın parayı bir günlüğüne ortadan..tabii insanlara çaktırmadan.. :D sabah yataktan kalkanın belleğinden yazar kasayı ve parayı,kredi kartı bilgilerini silin.. :D

Hizmetten başka bir şey göremiyeceksiniz..fakat üzeri Kabe gibi örtülmüş..PARA ile.. :)

 

Havale müessesesinden önceki faturalar cezalı ödenecek.. :D

 

Sevginiz Sermayeniz Olsun..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ilim(bilmek) maluma(bilinene) tabidir..yoksa malum(bilinen) ilme(bilmeye) tabi değildir.

 

yani bir şey bilindiği için öyle olmaz, öyle olacağı bilinir..

 

bu arada 4mevsim arkadaş hava tahmini bilmek değildir. milleti burda çileden çıkarıyorsun.

takvimden örnek versen daha iyi anlaşılır demek istediklerin. o zaman da hava tahmininne yaptıkları haklı itirazları yapmazlar.

 

çok basit bir misal;

takvimde ay tutulmasının X tarihinde olacağı biliniyor... buna kimse hayır demez değil mi.?

şimdi takvimde yazıyor diye mi ay X tarihinde ve Y saatinde tutuluyor.

yoksa ay , dünya ve güneşin hareketlerini biz elde ettiğimiz ilimler ile hesaplayabiliyor. ve bunu belirleyebiliyor muyuz?

 

 

tabi ki 2. şık değil mi?

burada bizim bilmemiz tutulma tarihinde bir etki yapabilir mi? bilmenin yaptırım gücü yoktur. kudret iş yapar . ilim iş yapmaz. ilim sadece bilir.

 

o ilimde zaten maluma (yani bilinen şeye) tabidir, bağlıdır.

 

insanın bile şu dünyada elde ettiği ilimle geleceğe dair neleri bilebildiğini ortadayken. bir yaratıcıda daha fazlası olması tabi ki daha doğaldır. yoksa yaratıcı olamazdı zaten.

 

 

Peki söyleyelim ve tekrarlayalım. Ama sonra kızmayın aynı şeyi onlarca defa yazıyor diye...

 

Bir insan bir gece içki içiyor ve araba kullanıyor. Kaza yapıyor ve hayatını kaybediyor.

 

Şimdi Sayın demirefenin verdiği örnekten yola çıkalım ve iki türlü açıklayalım:

 

1. Bu adamın ecelidir. Öleceği o saatte ve o şekilde olduğu bellidir. Herşeyi baştan bilen Allah bunu da bilmektedir. Yani kader kuramı doğrudur ve işlemektedir. Adam ne yaparsa yapsın kaderinde o gece içki içmek ve arabaya binmek ve üstüne kaza yapıp ölmesi yazılmış... Umarım buraya kadar sorun yok... Demek ki Allah insanların başına ne geleceğini, seçimlerini, yaşayacaklarını ve savunacaklarını baştan biliyorsa; ve bu şekilde olacağı belli ise insan iradesinin önemi yoktur. Kardeşim sen A yı seçsen de B yi seçsen de bu baştan biliniyor. Bu irademidir? Hayır değildir! Aksini seçemezsin. Çünkü seçsen de zaten o da biliniyor...Demek ki kader var, Allah'ın bilgisi sonsuz ancaaaaaakkkkk, insanın iradesi anlamsız! Zor bir şey değil değil mi? İrade var diyorsanız ve insanlar seçimlerine göre yargılanacak diyorsanız, bu teori çürür! Allah herşeyi baştan biliyorsa, kimin ne zaman ne şekilde öleceği belli ise hangi sevapları işleyeceği ve hangi günahları işleyeceği belli ise, cennete mi yoksa cehenneme mi gideceği zaten bellidir! Öyleyse bizim rolümüz yoktur! Oyuncakmıyız biz? Benim baştan belli olan kaderim yüzünden suçum olur mu? Allah aşkına yaaa?

 

2. Bu karar adamın kendi seçimidir. O gece içki içmeyebilirdi. Ama içti. Kendi seçimi ve iradesi. Ancak bu baştan bilinmiyor. İşte irade budur. Öyleyse Allah bunu baştan bilmiyordu. Bilseydi 1. seçeneğe giderdik. Kaderi belli olmuş olurdu. Eee ama, Allah her şeyi biliyorsa? Bu teori de çürüdü...

 

 

birinin ne seçeceğinin bilinmesi iradeyi alıkoymaz. mesela annen senin hakkında benden çok şey biliyor. ve sana sunulan iki yemekten hangisini seçeceğini bilse bu senin iradeni alıkoymaz sen yine kendi iradenle seçersin. annem biliyor hangisini seçeceğimi o zaman benim seçme hakkım yok diyemezsin ki. annen seni tanıdığından biliyor.. yaratıcı de elbet yarattıklarını tanımaktadır.

 

ilim= annenin hangi yemeği seçeceğini bilmesi

malum = senin seçtiğin yemek

ilim maluma tabidir yani. anneniin bilmesi senin seçiminde bir etki oluşturmaz. sen annen biliyor diye o yemeği seçmedin.malum ilme tabi değil yani.

 

NOT: annenin bilemediği durumlar da vardır ya bu da onun ilminin Allahın ilmi gibi olmamasındandır. ondan eksik olmasından.

Bu insan, bu nedenlerden ötürü inanır ya da inkar eder. Ve eğer bu kaderinde zaten yazılı ise (yani baştan biliniyor ise) ne suçlu olur ne de mükafatlandırılır. Çünkü rolünü oynar bir kukla misali. Diğer türlü ise, yani iradesi ile hareket ediyor ise, ve Allah ona akıl ve mantık vermiş ise doğru yolu bulmak için, ve o yine yanlış/doğru yolu seçiyor ise, kusura bakmayın ama Allah herşeyi bilmiyor demektir. Bekleyip görmektedir bizim gibi...

 

siz de iradeyi kabul ediyorsunuz. biz de. herkes de bir irade sahibi olduğunu bilir ve farkındadır.

biz bu irademizle seçtiklerimiz dahil herşeyi Allah bilir diyoruz.

siz iradeyi Allah bilemez diyorsunuz. bilse irade olmaz o ve rol oynayanlar gibi oluruz (cebriyye görüşü), o zaman da Allah istediği için insan cennet ya da cehheneme gider diyorsunuz.ve kişinin suçu yada mükafatı yok diyorsunuz..

 

 

ama bilmediği dediğin kısmına bakalım;

akıl ve mantık yürüterek iradesi ile yanlışı doğruyu seçiyor ise Allah herşeyi bilmiyor demektir. demişsin .

 

delil yok burada. delil gibi sunmuşsun.

 

 

 

hep takılınan nokta iradenin insanlar tarafından bilinemediği için Allah tarafından da bilinemyeceği.

o da Allahı isim ve sıfatlarıyla tanımadığınızdan olmktadır..

 

ve Allahı tanımayan (isim ve sıfatlarıyla) sadece kader de değil diğer imanın rukunlarında da sorun yaşar.

 

hem Allahı her şeye gücü yeten diye kabul etmeyip sonra herşeyi aynı anda nasıl kontrol edeeck diye sormak gibi birşey bu.

 

Allahı isim ve sıfatlarıyla tanıyan biri diğer imani mevzularda zorlanmaz. çünkü o isim ve sıfatlar mevzuları anlamasına yardımcı olur. onlarsız da anlayamaz..

 

anlayınca da "madem O var herşey var" der.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sayın pala.hava tahmini de bir tahmindir..çocuğun hangi yemeği seçeceği de bir tahmindir..hızla gelen iki arabanın çarpışacağını söylemek da bir tahmindir....yağmur yağmayabilir ..çocuk o yemeği o gün yemek istemeyebilir..arabalardan biri başka bir yöne direksiyonu son anda çevirebilir...vs ...

 

sizin de söylediğiniz gibi ilim maluma tabidir ve yağmurun yağacağı malumdan hareketle söylenir...tıpkı güneşin tutulacağının önceden tahmin edilebilmesindeki maluma tabi olma gibi...

 

ben size desem ki yarın bir iş teklifi alacaksınız...tahmindir..ama gerçekleşirse nerden bildin dersiniz....bu şu anlama gelir...olaydan önce bilme gerçekleşmiştir...

olay olurken söylesem bildin dermisiniz...o da bilmektir gerçi...gözlemleyerek bilmek...

bir de olup bitmiş olayları da duyarak bilebiliriz...bu da bir bilme çeşididir...

 

mesele allahın önceden bilmesinin iradeye etki edip etmediğini açıklamak ise vereceğiniz her örnek tahmini olarak bilmeye girecektir...çünkü insanın "kaza" haline dönüşmeden "kader"olanı bilmesi sözkonusu değildir...

 

hiçbirşeyin aynıyla tekrar olmayacağını söylemek gibi...tüm şartlar vardır ama olması gereken olmayabilir....çünkü allah her an bir oluş içindedir...varlık ta bu oluşun içindedir...aynı nehirde iki kere yıkanılamaması gibi....

selamlar....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.