Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Bakın bir söylemin yanlışlığı başka bir yanlış söyleme alternatif olarak ortaya konulmuş olmasıyla değişmez. Kürtler Türk ırkındandır söylemi ne kadar yanlışsa. Kürt Irkı diye bir ırk vardır söylemide o kadar yanlıştır.

 

Biz şimdi burada bunu tamamen ve sadece bilimsel olarak tartışıyoruz. Irklar üzerinden insan değerlemesi yapmak için değil.

 

 

 

Burada önemli olan söyleyen kişinin , Türk, Kürt, Alman, İngiliz, Arap olması değildir. Irk bilimsel bir konudur. Ve burada bilimin ne söylediği önemlidir. Irk antropolojinin alanına giren bir konudur. Ve Antropolojinin saydığı ırklar arasında Kürt Irkı diye bir ırk yoktur. Antropolojide modern yöntemler Irkları ayırt ederken diller üzerinde durmaktadır. Kürtler üzerine bu anlamda yapılan çalışmalar pers ırkından bir halk oldukları yönündedir. Dilleri batı irani dil grubuna bağlıdır. Ata dinleri perslerin dinidir, fizilksel özellikleri perslerle benzerlik göstermektedir. Kürtlerin kendi tarihleri olarak kabul ettikleri tarihler aynı zamanda perslerin tarihidir.

Kürt'ler hangi irktandir?? Bunun cevabini neden vermediniz acaba? Yoksa Kürt'lerin bagli bulundugu irk yokmu dersiniz?

Gönderi tarihi:
Kimmis o bilim adamlari? Lütfen siralarmisiniz, biz de taniyalim ve onlardan ögrenelim. Bazi biklim adamlari zamaninda Kürt'ler icin karda gezdikleri icin basinca kurt sesi cikardigi icin, onlara Kürt denildiginide isbatlamisti ve hatta bazilari bu dalda doktoralarini yazdilar. ama gelinen noktaya bakarsak Türkiye Cumhuriyeti Kürt'lerin varligini kabul ettigi gibi birde onlar icin tv kanali acti ve yakinda hemde üniversitelerde kürdioloji dersleri verilecege benziyor.

Gercekten su bilim adamlarini cok merak ettim, herhalde onlar büyük ihtimalle türkcü bilimadamlariki, dogal olarak Kürt'lerin varligini yok saymislardir.

 

Önce su tespiti yapalim;Türkiye Cumhuriyetinde Kürtlerin varligi asla inkar edilmedi,siz bazen ne dediginizin farkinda degilsiniz.Ikincisi,inkar edilmemis bir seyin kabul edilmesi diye bir iddia yanlistir.Ücüncüsü,sizin o Kürtce kanal veya Kürdoloji dediginiz olaylar Türkiye Cumhuriyetinin degil AB nin baskilari ile Kürtcülere verilmis olan AKP tavizidir,bu tavizin altindan cok seyler cikacaktir,hep beraber görecegiz bunlari.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Kürtler'in Türk'lügü veya Pers'ligi bizi ilgilendiren bir konu degildir,biz sadece ileri sürülen iddia ve bilim adamlarinin yapmis olduklari calismalar üzerinde kisisel görüslerimizi belirtip tartisabiliriz.Kürtler'in Türk'lügü veya Pers'ligi daha cok sosyal antropolojinin,tarih ilminin,ontolojinin ve benzer bilimlerin veya bu disiplinlerde ugras veren bilim adamlarinin isidir.Bizim böyle bir yetkinligimiz bulunmamaktadir.

 

Ama bizim;Kürt sorunu denilen,Kürtlerin veya bunun gibi diger unsurlarin,emperyalizmin birer masasi olarak bin yillik ortak yasama iradesi aleyhine kurgulanmasinin,ingiliz-Yahudi cikarlari icin bir truva ati olmasina karsi bir durusumuz olmalidir.

 

Israil'de yayinlanan JERUSALEM POST gazetesinde Amotz Asael 1999 yilinda söyle yaziyordu:

 

"(sözde) AB üyeligi karsiliginda Türkiye,Kürtlere otonomi verebilir.Bu,Brüksel'in Ankara'ya karsi izleyecegi politikanin ayagi olabilir.

 

AB,Israil'in bu senaryosuna paralel davrandi ve Türkiye'yi aday ülke yapti.

 

57.Hükümet (Ecevit hükümeti)de Kürtlere kendi kaderlerini tayin hakki veren BM Ikiz sözlesmeleri'ni imzalayarak Türkiye'nin üniter yapisini tehlikeye atmis oldu."

 

Yukarda ki yazilar Türkiye üzerinde oynanan Kürt oyunlarini acik secik bir sekilde hem de yabanci bir gazeteci tarafindan gözler önüne seriyor.Kürtce yayin seferberligine soyunmak belki demokratik bir acilim olarak görülebilir,umariz ki bu sadece demokratik bir acilim olarak kalsin,pek öyle kalacagini ben sanmiyorum.

 

Yukarda adi gecen Ikiz anlasmalar üzerinde sönük gecen bir kac tartisma yasanmis ve bu konunun üzerine kül serpilmistir.Kürtcülerin bu kadar ileri gidebilmelerinin nedeni iste yukarda adi gecen Ikiz sözlesmelerdir.Bunu Türk milleti bilmiyor ama Kürtcüler cok iyi bilmekteler.

 

Churchill'in gecen yüzyilin basinda söyledigi Batili gücler tarafindan strateji haline getirilen söz,gerek Orta Dogu halklarinca gerek Türkiyede tam algilanamamistir."ORTA DOGU'DA SÜPER GÜCLER KARISIKLIK CIKARMAK ISTIYORLARSA KÜRT'LERI(aslinda cok asagilayici bir tanimlama var ama yazamadim)kullansinlar biciminde ********** bir strateji ile yazilan,ve her senaryoda figuran yapilan Kürt vatandaslarimizin artik her seferde kullanilip bir kenara atilmamalari ve tarihin ihanet damgasini yememeleri icin uyarilmalari uyanmalari gerekmektedir.

 

alinti-KÜRTLER NASIL TÜRK OLUR

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Kürt'ler hangi irktandir?? Bunun cevabini neden vermediniz acaba? Yoksa Kürt'lerin bagli bulundugu irk yokmu dersiniz?

 

? Alttaki alıntıyı sizin cevap verdiğiniz bir önceki iletimden yapıyorum.

 

Kürtler üzerine bu anlamda yapılan çalışmalar pers ırkından bir halk oldukları yönündedir. Dilleri batı irani dil grubuna bağlıdır. Ata dinleri perslerin dinidir, fizilksel özellikleri perslerle benzerlik göstermektedir. Kürtlerin kendi tarihleri olarak kabul ettikleri tarihler aynı zamanda perslerin tarihidir.
Gönderi tarihi:
Önce su tespiti yapalim;Türkiye Cumhuriyetinde Kürtlerin varligi asla inkar edilmedi,siz bazen ne dediginizin farkinda degilsiniz.Ikincisi,inkar edilmemis bir seyin kabul edilmesi diye bir iddia yanlistir.Ücüncüsü,sizin o Kürtce kanal veya Kürdoloji dediginiz olaylar Türkiye Cumhuriyetinin degil AB nin baskilari ile Kürtcülere verilmis olan AKP tavizidir,bu tavizin altindan cok seyler cikacaktir,hep beraber görecegiz bunlari.

 

 

saygilarla

Lütfen tesbitimizin dogru yapalimki kimseyi yaniltmayalim. Daha düne kadar tabiiki Türkiye'de resmi olarak Kürt'lerin varligi onlar Kürt degil Türk diyerek inkar ediliyordu, hemde resmi olarak. Hatta bir cok doktoralar yapildi bu konuda, bir cok profesörler güya bizlere Türkiye'de kendilerine Kürt diyenlerin Kürt degil öz ve öz Türk olduklarini anlatmaya calistilar. Sizin de kendinizi bahsettigi gibi güya bilimsel olarak kanitlanmis Kürt'lerin Türk irkindan olduklari falan filan. Kürtce konusmak alti aydan baslardi ve bir cok kisi var bunlar Kürtce konusmaktan ceza almislar. Gercekleri inkar etmek hic bir seyi degistirmez. Nasil olsa inkarcilik kanimiza kadar islemis, dilin kemigi yok nasil olsa. Türkiye cumhuriyeti neler yapiyorsa kendisi degilde devamli disardan baskiyla yapiyormus , yani kendisi kabul etmedigi kanunlari cikartiyormus veya kanalla raciyormus. Cocuklar bile inanmaz bu tip kücük yalanlara.

Gönderi tarihi:
? Alttaki alıntıyı sizin cevap verdiğiniz bir önceki iletimden yapıyorum.

Sizin bu aciklamaniz isiginda bile Kürt'lerin Türkiye'de bir azinlik olduklarini ve baska isrktan olduklarinin kanitidir. O halde bu insanlara zorla ben Türk'üm dedirtmeye hicte gerek yok. Resmi dilimiz türkcenin yaninda onlara dogal olarak kendi dillerini ve kültürlerini gelistirme devam ettirme olanagi sunmammiz gerekli. Onlarda bu ülkenin bir vatandasi olduklarina göre devlet onlara destek vermesi gerekli. Sizin bu aciklamanizi birde Kürt'ler Türk irkindandir ve bu bilimseldir diye söyleyenler iiy okusunlarki, ne kadar yanildiklarini görsünler.

Gönderi tarihi:
Kürtler'in Türk'lügü veya Pers'ligi bizi ilgilendiren bir konu degildir,biz sadece ileri sürülen iddia ve bilim adamlarinin yapmis olduklari calismalar üzerinde kisisel görüslerimizi belirtip tartisabiliriz.Kürtler'in Türk'lügü veya Pers'ligi daha cok sosyal antropolojinin,tarih ilminin,ontolojinin ve benzer bilimlerin veya bu disiplinlerde ugras veren bilim adamlarinin isidir.Bizim böyle bir yetkinligimiz bulunmamaktadir.

 

Ama bizim;Kürt sorunu denilen,Kürtlerin veya bunun gibi diger unsurlarin,emperyalizmin birer masasi olarak bin yillik ortak yasama iradesi aleyhine kurgulanmasinin,ingiliz-Yahudi cikarlari icin bir truva ati olmasina karsi bir durusumuz olmalidir.

 

Israil'de yayinlanan JERUSALEM POST gazetesinde Amotz Asael 1999 yilinda söyle yaziyordu:

 

"(sözde) AB üyeligi karsiliginda Türkiye,Kürtlere otonomi verebilir.Bu,Brüksel'in Ankara'ya karsi izleyecegi politikanin ayagi olabilir.

 

AB,Israil'in bu senaryosuna paralel davrandi ve Türkiye'yi aday ülke yapti.

 

57.Hükümet (Ecevit hükümeti)de Kürtlere kendi kaderlerini tayin hakki veren BM Ikiz sözlesmeleri'ni imzalayarak Türkiye'nin üniter yapisini tehlikeye atmis oldu."

 

Yukarda ki yazilar Türkiye üzerinde oynanan Kürt oyunlarini acik secik bir sekilde hem de yabanci bir gazeteci tarafindan gözler önüne seriyor.Kürtce yayin seferberligine soyunmak belki demokratik bir acilim olarak görülebilir,umariz ki bu sadece demokratik bir acilim olarak kalsin,pek öyle kalacagini ben sanmiyorum.

 

Yukarda adi gecen Ikiz anlasmalar üzerinde sönük gecen bir kac tartisma yasanmis ve bu konunun üzerine kül serpilmistir.Kürtcülerin bu kadar ileri gidebilmelerinin nedeni iste yukarda adi gecen Ikiz sözlesmelerdir.Bunu Türk milleti bilmiyor ama Kürtcüler cok iyi bilmekteler.

 

Churchill'in gecen yüzyilin basinda söyledigi Batili gücler tarafindan strateji haline getirilen söz,gerek Orta Dogu halklarinca gerek Türkiyede tam algilanamamistir."ORTA DOGU'DA SÜPER GÜCLER KARISIKLIK CIKARMAK ISTIYORLARSA KÜRT'LERI(aslinda cok asagilayici bir tanimlama var ama yazamadim)kullansinlar biciminde ********** bir strateji ile yazilan,ve her senaryoda figuran yapilan Kürt vatandaslarimizin artik her seferde kullanilip bir kenara atilmamalari ve tarihin ihanet damgasini yememeleri icin uyarilmalari uyanmalari gerekmektedir.

 

alinti-KÜRTLER NASIL TÜRK OLUR

 

 

saygilarla

Görüyoruzki Türkcüler baskalarinin hakkini gasp edebilmek ve bunuda yaparken kendilerini hakli gösterebilmek icin her türlü oluna basvuruyorlar. Türkcülük Türkiye icin en tehlikeli bir gelismedir, onlarin sayesinde dünya toplumunda kötü bir itiba birakiyoruz.

Gönderi tarihi:

Kürtce konusmak yasak degildi diyenlere güzel bir alinti:

 

"Kürtçe'e 'HALA' yasak!

 

11 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Erzurum Cezaevi'nde tutuklu bir mahkûm, Türkçe bilmeyen annesiyle telefonla Kürtçe görüşmek istedi, ancak buna izin verilmedi.

 

Televizyonda Kürtçe yayına izin veren yasanın Meclis'ten geçmiş olmasına rağmen, Kürtçe yasağı devam ediyor. Erzurum Cezaevi'nde tutuklu olan Fettah Karataş adlı mahkûm, Türkçe bilmeyen annesiyle Kürtçe telefon görüşmesi yapmak istedi, ancak izin verilmedi. Karataş, durumu İnsan Hakları Derneği'ne şikâyet etti.

 

KÜRTÇE MEKTUP YASAK

 

Fettah Karataş, derneğe gönderdiği mektupta, annesiyle konuşabilmek için bir yıldır cezaevi idaresine dilekçe verdiğini, ancak Adalet Bakanlığı genelgesiyle "Türkçe dışındaki dillerde konuşmanın yasak olduğu" gerekçesiyle, konuşmasına izin verilmediğini yazdı. Karataş, sonradan öğrendiği bozuk Türkçesiyle kaleme aldığı dilekçesinde, "Bir yıldır telefon Türkçe olmuş. Ailemde Türkçe az bilen vardır. Annem, yengem Türkçe hiç bilmiyorlar, tek Kürtçe biliyor. Bir yıldır burada idareye dilekçe veriyorum. Annemle Kürtçe konuşmak istiyorum..." dedi.

 

Hukukçuların anayasa ve Uluslararası İnsan Hakları sözleşmelerine aykırı olduğunu söylediği tüzük trajikomik olaylara da neden oluyor.

 

 

BENZER OLAYLAR SİİRT'TE DE YAŞANDI

 

* Siirt'te yaşayan Halime Güçlü, 13 yıldır cezaevinde bulunan oğlu Edirne'ye sevk edilince yaşadıklarını İHD'ye şöyle anlatıyor: 'Oğlum telefon edince Kürtçe konuşuyorum, o Türkçe cevap veriyor. Ama dediğini anlamıyorum."

 

Aktüel Bakış / Siirtce.Net

 

 

-www.siirtce.net-"

Gönderi tarihi:

Kürtce yasak degildi diyenlere bir alinti daha:

 

"Ölü de sussun!

Yerel seçim sayın aday adaylarına soruyorum.

Kampanyada İngilizce, Almanca, Rusça, Fransızca konuşsanız...

Hintçe, Çince, Japonca, İtalyanca, Arapça konuşsanız...

Bir ceza alabileceğinizi biliyor musunuz?

Bir de şöyle sorayım:

Seçimlerde, aslında hiç bilmediğiniz bir dilde konuşmakla suçlansanız, ceza alabileceğinizi biliyor musunuz?

O zaman şöyle anlatayım:

Şair Şükrü Erbaş, 2002 seçimlerinde, "DEHAP çatısı altında Emek, Demokrasi, Barış Bloğu" Antalya adayı olmuştu.

Seçimin ardından, Manavgat'ta hakkında dava açıldı.

Suçlama, "Seçimlerde Türkçe dışında başka bir dil (Kürtçe) kullanmak"tı.

Bu süre zarfında Erdoğan iki kez başbakan oldu; Gül Başbakan, Dışişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı oldu.

Üç Genelkurmay Başkanı değişti.

Türkiye AB'ye bir yanaştı, bir uzaklaştı.

Beşiktaş bir şampiyonluk kazandı, diğer altıyı Galatasaray, Fenerbahçe paylaştı.

Krizden çıkmış ekonomi iyiye gitti, sonra yine krizle buluştu.

Yeni doğmuş bebekler ilk mektebe başladı.

Nihayet dava bitti!

Mahkeme "2002'de Kürtçe konuşmaktan sanık aday Erbaş"ı (ve başkalarını) 9 aya mahkûm etti.

Kanun böyle değerlendirilmişti. Kürtçe "serbestisi" var zannedilirken.

Lakin, Erbaş Kürtçe bilmezdi. "Anadilim Türkçe" diye belirtti.

Şehit oğlunun bayraklı tabutu başında, "Türkçe bilmediği için" Kürtçe ağıt yakan annenin oğlu olabilirdi, "anne dili" Kürtçe olabilirdi.

Ama değildi işte.

"Kürtçe bilmeyenler"e de "Kürtçe konuştun" cezası alırken, bir kişi daha mahkûm oldu.

O hakikaten Kürtçe biliyordu!

Ne ki, o da artık yaşamıyordu.

Dava açıldığında zanlı ve canlı olan (eski DEHAP Gn. Bşk.Yardımcısı) Hikmet Fidan, dava bittiğinde mahkûm ve çoktan maktul idi.

Oğlunun deyişiyle, "Silah gölgesinde siyasete karşı çıktığı için" öldürülmüştü... (Belki başka derinlerle işbirliğinde) "Derin PKK" tarafından! 6 Temmuz 2005'te. Diyarbakır Bağlar'da. Kafasına kurşun sıkılmak suretiyle.

Davadan üç yıl kadar sonra, mahkûmiyetten üç yıl kadar önce!

İşte ölüsü de hapis yemişti.

Hakikaten, Fidan o "Kürtçe konuşma suçu"nu işlemiş olabilirdi!

Çok önce, Diyarbakır'da cezaevinde, ziyaretçiyle de Kürtçe konuşmak yasak iken, annesi için şunu demişti:

"Annem hiç Türkçe bilmiyor. Bana sürekli, 'Hikmet Fidan, nasılsın' deyip durdu. Bunu diyebildi sadece. Ben de Türkçe 'Seni çok seviyorum, seni çok özledim' dedim. Ama bunu anlamadı ki. Yine, 'Hikmet Fidan nasılsın' dedi hep."

Hangi dilde verilmişse öldürüldüğü haberi annesine, hısmına; hâlâ hayattaysa teyze, yine öyle tebliğ edilmiştir herhalde, oğlunun ölüsüne hapis kararı da!

İster "Ana dili"nde; ister "Aney dili"nde. "

 

Alinti: -http://www.sabah.com.tr/2008/12/16/haber,0BAC9BAB52814E56943D7FEC72E90087.html-

 

Doguya gidipte vatandaslarla konussak Kürtce'nin yakin zamana kadar yasak olup olmadigini cok iyi ögreniriz, ama gercekleri görmektek korktugumuz icindirki herhalde bu zahmette bulinmuyoruz. Simdi bazilari iddaa edecektir, ben dogudanim ve bir cok Kürt vatandas taniyorum bunlar her zaman Kürtce konusuyorlardi. Evet Kürt'ler baskiya karsi durduklari icin yasaga ragmen konustular. evlerinde zaten konusuyorlardi, orada da polis yok ya.

Gönderi tarihi:
Sizin bu aciklamaniz isiginda bile Kürt'lerin Türkiye'de bir azinlik olduklarini ve baska isrktan olduklarinin kanitidir. O halde bu insanlara zorla ben Türk'üm dedirtmeye hicte gerek yok. Resmi dilimiz türkcenin yaninda onlara dogal olarak kendi dillerini ve kültürlerini gelistirme devam ettirme olanagi sunmammiz gerekli. Onlarda bu ülkenin bir vatandasi olduklarina göre devlet onlara destek vermesi gerekli. Sizin bu aciklamanizi birde Kürt'ler Türk irkindandir ve bu bilimseldir diye söyleyenler iiy okusunlarki, ne kadar yanildiklarini görsünler.

 

Yine başa döndük. Anayasa Türklük tanımını ırka dayandırarak yapmıyor. Anyasada'daki Türk tanımı Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesi tarif ediyor.

 

Hangi ırktan, hangi etnik kökenden gelirse gelsin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayı yeterli sayıyor. Türkiye'de Türkçe "türk ırkının dili" olduğu için değil, binlerce yıldır herkes tarafından konuşulduğu, binlerce yıldır devletin resmi dili olduğu için resmi dildir. Osmanlı'nın Türk kelimesini ağzına bile almadığı yıllardada devletin dili türkçedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Türkiye tarafından bir devlet yıkılarak, halkı esir edilerek sonradan işgal edilmiş, ele geçirilmiş bir coğrafya değildir. Binlerce yıldır 20-30 türk devletinin toprakları içinde yaşamış, binlerce yıldır beraber yaşamış bir coğrafyadır.

 

İstenilen şeyin niteliği kadar nasıl istendiğide önemlidir ;

Şimdi ben size gelip, basit bir şey rica etsem ne bileyim en basiti, sigara yakmak için ateş istesem. Ya da saati sorsam söylersiniz. Ama ben size gelip, elimde sopa ile saati söylemezsen sana vururum desem, ve etrafımızdakilere bakın nasıl zorla saati söylettirecem desem. Siz söylemezsiniz.

 

Aynı şekilde devlete silah zoruyla, silahlı mücadele yoluyla dayatılan talepler kabul edilmez. Şimdi gerçekçi olalım. PKK terör örgütünün "ana dilde eğitim" "ana dilde tv yayını" gibi talepleri eskiden beri vardı. Peki PKK anadilde eğitim ve tv yayını için mi silaha sarılmıştı ? Hayır böyle şeyler için silahlı örgüt kurulmaz. PKK'nın amacı bağımsız bir Kürdistan devleti kurmaktı. Bu tür argümanlar ve talepler ise "aşamalı devrim" teorisi uyarınca ana hedefe varmak için hem halk desteği, hemde kısa vadede zorla elde edilebilir talepler olarak görülüyordu. Hem propaganda hemde gerkçekleştiği taktirde, asıl talep ve hedefin mümkün olduğuna kitleleri ikna etmek için birer merdiven işlevi görüyorlardı. Klasik Fococu, "gerilla savaşı" taktikleri.

 

 

PKK bu talepleri ana gündem konusu yaparak saldırdığı zaman, devletin bu talepleri kabul etmesi, PKK için bir zafer, devlet içinde PKK'ya karşı ödün olarak görünecekti. PKK; bu talebimizi aldık, haydi sırada diğerleri diyerek propagandasına devam edecekti.

 

Ancak bu talepler terör örgütü ve sözcüleri tarafından dile getirilmediği bir sırada birden bire Kürtçe tv kanalı kurdu devlet. Ve ülkede en büyük tepkiyi terör örgütü ve sözcüleri gösterdi.

 

Terör ve teröre verilen destek geriledikçe bu tarz talepler kabul edilecektir. Bu hep böyle olmuştur.

 

Ama diyorum ya, silahla istenen hiçbir şey yenilmedikçe bir devlet tarafından verilmez.

 

Türkiye'de Kürtler diğer vatandaşlara göre sosyal ayrımcılığa maruz falan kalmamaktadırlar. Devlet dairelerinde ne kadar türk, ne kadar laz, ne kadar çerkes memur varsa o kadarda kürt memur vardır. Parlamentoda doğu illerinin nüfus oranına göre milletvekili dağılımı batı illerine göre daha az değildir. Bir kürdün çalışması, ticaret yapmasının önünde bir türke göre daha fazla engel yoktur.

 

Kültürel haklar vs. bunların önündeki en büyük engel terördür. Topluma ve devlete silah zoruyla dayatılan en masum talep bile olsa kabul edilmez.

Gönderi tarihi:
Yine başa döndük. Anayasa Türklük tanımını ırka dayandırarak yapmıyor. Anyasada'daki Türk tanımı Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesi tarif ediyor.

 

Hangi ırktan, hangi etnik kökenden gelirse gelsin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayı yeterli sayıyor. Türkiye'de Türkçe "türk ırkının dili" olduğu için değil, binlerce yıldır herkes tarafından konuşulduğu, binlerce yıldır devletin resmi dili olduğu için resmi dildir. Osmanlı'nın Türk kelimesini ağzına bile almadığı yıllardada devletin dili türkçedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Türkiye tarafından bir devlet yıkılarak, halkı esir edilerek sonradan işgal edilmiş, ele geçirilmiş bir coğrafya değildir. Binlerce yıldır 20-30 türk devletinin toprakları içinde yaşamış, binlerce yıldır beraber yaşamış bir coğrafyadır.

 

İstenilen şeyin niteliği kadar nasıl istendiğide önemlidir ;

Şimdi ben size gelip, basit bir şey rica etsem ne bileyim en basiti, sigara yakmak için ateş istesem. Ya da saati sorsam söylersiniz. Ama ben size gelip, elimde sopa ile saati söylemezsen sana vururum desem, ve etrafımızdakilere bakın nasıl zorla saati söylettirecem desem. Siz söylemezsiniz.

 

Aynı şekilde devlete silah zoruyla, silahlı mücadele yoluyla dayatılan talepler kabul edilmez. Şimdi gerçekçi olalım. PKK terör örgütünün "ana dilde eğitim" "ana dilde tv yayını" gibi talepleri eskiden beri vardı. Peki PKK anadilde eğitim ve tv yayını için mi silaha sarılmıştı ? Hayır böyle şeyler için silahlı örgüt kurulmaz. PKK'nın amacı bağımsız bir Kürdistan devleti kurmaktı. Bu tür argümanlar ve talepler ise "aşamalı devrim" teorisi uyarınca ana hedefe varmak için hem halk desteği, hemde kısa vadede zorla elde edilebilir talepler olarak görülüyordu. Hem propaganda hemde gerkçekleştiği taktirde, asıl talep ve hedefin mümkün olduğuna kitleleri ikna etmek için birer merdiven işlevi görüyorlardı. Klasik Fococu, "gerilla savaşı" taktikleri.

 

 

PKK bu talepleri ana gündem konusu yaparak saldırdığı zaman, devletin bu talepleri kabul etmesi, PKK için bir zafer, devlet içinde PKK'ya karşı ödün olarak görünecekti. PKK; bu talebimizi aldık, haydi sırada diğerleri diyerek propagandasına devam edecekti.

 

Ancak bu talepler terör örgütü ve sözcüleri tarafından dile getirilmediği bir sırada birden bire Kürtçe tv kanalı kurdu devlet. Ve ülkede en büyük tepkiyi terör örgütü ve sözcüleri gösterdi.

 

Terör ve teröre verilen destek geriledikçe bu tarz talepler kabul edilecektir. Bu hep böyle olmuştur.

 

Ama diyorum ya, silahla istenen hiçbir şey yenilmedikçe bir devlet tarafından verilmez.

 

Türkiye'de Kürtler diğer vatandaşlara göre sosyal ayrımcılığa maruz falan kalmamaktadırlar. Devlet dairelerinde ne kadar türk, ne kadar laz, ne kadar çerkes memur varsa o kadarda kürt memur vardır. Parlamentoda doğu illerinin nüfus oranına göre milletvekili dağılımı batı illerine göre daha az değildir. Bir kürdün çalışması, ticaret yapmasının önünde bir türke göre daha fazla engel yoktur.

 

Kültürel haklar vs. bunların önündeki en büyük engel terördür. Topluma ve devlete silah zoruyla dayatılan en masum talep bile olsa kabul edilmez.

Sn CYRANO Türkiye'de resmi dilin Türkce olmasina ve Türkiye cumhuriyeti vatandaslarina ayrim yapmadan Türk vatandaslari denilmesine kimsenin itirazi yok, en azindan bu konuyu istismar etmeyenlerin. Sorun burada benim icin PKK veya baska bir örgütün istemleride degil. Bu gün PKK olabilir, dün baskasiyadi yarinda gene baska bir isim altinda herhangi bir terörö örgütü Kürt'lerin hakli isteklerini kendi emelleri icin kukllanabilirler. Onlar da aynisini istiyorlar diye Kürt'ler tümüyle cezalandirilmamali. Gecmiste bu hatayi yaptik. Bu günlerde kanunlarimiza yazdigimiz bazi kurallari ccookk önceden de yapabilirdik ve en azindan terör örgütlerinin beslenme kaynaklarini herhangi bir sekilde azaltmis ve hatta yok etmis olurduk. Burada bizler genelde PKK'nin hatalarini konusuyoruz. Bunu konusmamiza hic gerek yok derim, cünki terör örgütünden dogru düzgün bir tutum beklemek yanlis olur. tartismamiz gereken bizim kendi tutumumuz olmali. Bizler ve devlet nerelerde hata yaptik ve bu hatalari nasil tekrarlamayizin cevabini aramamiz gerekli. Terör örgütü üzerinden tartismak cok kolay oluyor, ama bir yere götürmüyor. Kültürel haklar vs. bunlarin önündeki en büyük engel terör diyorsunuz, ama 90 yildir terörmü vardi diye kendimize sormuyoruz. bakin Alevi vatandaslarimiz asla teröre bilasmadiklari halde gene cumhuriyetin kurulusundan beri bir cok haklari verilmedi, günümüzde yavas yavas gene AB kriterleri dolayisiyla istemeyerekte olsa bazi haklar taniniyor, ama söyledigim gibi en az düzeyde. Devletimiz ve biz toplum olarak malesef bu konulara cok yanlis bakiyoruz ve kim hak hukuk isterse arkasinda hemen tehlike gördügümüz icin kendi aramizda kavgali oluyoruz.

Gönderi tarihi:

Mavi ve diger arkadaslar... Uzun aradan sonra merhabalar...

 

Bir kere sizlere IRK ve MILLET arasindaki farki soyliyeyim: Aslinda tanimlamaya gerek yok ama IRK icinde bir kac milleti barindiri. Turk ya da Kurt milletleri birer IRK degildir, birer millettir. AYRI IRKLARDAN gelen birer millettir. Turkler bir Asya irkindan gelmdirler, Kurtler ise Irani bir millettir.

 

Aslinda aramizda farklar da olsa, farkli irklardan da gelsek goz onunde tutmamiz gereken bir kac sey var:

 

- Turkler ve Kurtler artik birbirleriyle, tarihi Hititler (ki bir zamanlar bir super guc olan bu medeniyet yok oluyor birdenbire ve nereye gittiklerini kimse bilmiyor), Suryaniler, Yunanlarla, su an bile mevcut olana Farslarla, Araplarla, Ermenilerle, vs, vs karisip yeni bir Anadolu Insani meydana getirmislerdir.

- Aramizda kucuk tarihi ya da antropolojik farkililklar bile olsa yine birbiriyle kaynasmis ve kardes olmus birer milletiz

 

Yani ayri milletler olmamiz savas bahanesi olmamali ve bir zenginlik olarak gorulmeli... Iste o zmaan ne Kurtler red edilir bir takim arkadaslar tarafindan, ne de Kurtler milliyetcilige yonelir... Ortadogu ve Anadolu insani ne Turktur ne de Kurttur, yeni ve cok guzel, ve melez bir insandir...

 

Diyarbakirli....

 

P.S.: Artik aramizdaki kirginligi birakip Filistinli kardesler icin elele vermemiz gerekli!

Gönderi tarihi:

Lutfen...

 

2009 yilinda sacma sapan haksizliliklari savunmaktan vazgecsek ve asil yardima muhtac olan sucsuz insanlarin yaninda yer alsak nasil olur?

Yillardir Kurtceyi tabu olarak gordukten sonra eninde sonunda TRT'de bile yayinlanmasina izin vermedik mi?

Savasa son, 2009 yilinda Turkiye'nin Kurtleriyle Turkleriyle Araplariyle Ermenileriyle Dunya'da olup biten sacmaliklara karsi tavir koymasi dilegiyle...

 

Diyarbakirli...

Gönderi tarihi:
Burada önemli olan söyleyen kişinin , Türk, Kürt, Alman, İngiliz, Arap olması değildir. Irk bilimsel bir konudur. Ve burada bilimin ne söylediği önemlidir. Irk antropolojinin alanına giren bir konudur. Ve Antropolojinin saydığı ırklar arasında Kürt Irkı diye bir ırk yoktur. Antropolojide modern yöntemler Irkları ayırt ederken diller üzerinde durmaktadır. Kürtler üzerine bu anlamda yapılan çalışmalar pers ırkından bir halk oldukları yönündedir. Dilleri batı irani dil grubuna bağlıdır. Ata dinleri perslerin dinidir, fizilksel özellikleri perslerle benzerlik göstermektedir. Kürtlerin kendi tarihleri olarak kabul ettikleri tarihler aynı zamanda perslerin tarihidir.

 

Irk tabi ki bilimsel bir konudur,yalnız söz konusu Kürt'ler oldu mu;bilim bile çoğu zaman benim için işine gelinen kısımdır.

 

Kürtler,başlı başına bir ırk değildir,Ari ırkına mensubtur.

 

Yani,mensubiyet...

 

Bu arada bazı forumdaşlarım,Kürt ırkı vardır şeklinde ki yaklaşımımı oldukça yanlış bulmuş.

 

Kendilerine ne demek istediğimi açıkladım;madem ki örtülü bir kullanım olmuş,tekrar açıklayayım.

 

Günlük dilde;size ırkınızı sorduklarında;siz Kürt veya Türk dersiniz.

 

Bu günlük dil için geçerli olan,bireyin kendisini tanımlama şekli.

 

Öte yandan;siz-babanız-dedeniz....sizi bağlayan secere ile;aynı kimlikte buluşulan.

 

Ari Irkından olan Kürtler de;kendi bünyesinde aslında o ırkın kendisinden başka birşey değildir.

 

Irk'ta belirleyici olan dildir;Kürtçe,Hint-Avrupa Dil ailesi içerisinde yer alır.

 

Farsça ile çok büyük benzerlikler taşır.

 

Sadece Farsça mı?

 

Kürtler'in yoğun olarak yaşadığı yerleri hatırlayalım;Türkiye,İran ve Irak...Suriye'yi unutmayalım...tabi ki Rusya ve Avrupa!

 

İşte yaşanılan tüm coğrafyalarda;diğer diller ile alışveriş içersinde bulunan bir dil...isterseniz Kürtler ile ilgili yapılmış birkaç araştırmaya beraber göz atalım;

 

Öncelikle,Kürtler;kimin için,ne?

 

"Türkiye; Kürtler Türk’tür. Dağlı Türklerdir. Kürt Türkleri (Nazmi Sevgen) Orta Asya’da bulunan Turani kavimlerdendir. ( Bahattin Ögel.B.Kodaman/F.Kırzıoğlu/A.H.Çay) Osmanlılarla temasları arttıkça farklılıklarını hisseden ve bunu tazmin etmek için yeni bir hüviyet kazanmak isteyenler (Aydın Taneri. Türkistanlı bir Türk boyu Kürtler)

 

İran; Kürtler aslen Ari ırkındandırlar. Med kavmindendirler. Medlerin dili Kürtçe’dir (Pirniya-Antik İran Tarihi).

 

Özetle Kürt İranlı ırkın şubesidir ( Raşid Yasemi. Kürt Tarihi)

 

Ruslar; Ari soyuna mensup Medlerin ve şimdiki Ari Kürtlerin ataları olan Sırtilerin Zagros dağlarına gelmeden önce Van Gölü civarında Kardaka denilen bir yer vardı. Hazrete bu yetmez devam eder Onlar Asurilerle aynı köktendirler ve Sami ırkına mensupturlar. Hazret devam eder ve en sonda Van merkezli Urartuları Kürtlerin atası olarak akbul eder.(Minorski Kürtlerin Etnolojisi)"

 

ve devam edelim...

 

"Kürtler konusunda iki teori vardır. Birincisi Hint-Avrupalı, ikincisi ise Khaldiler, Gürcüler, Ermenilerle akraba. (Bazil Nikitin)

 

Batılılar; İranın doğusundan buraya yerleşmiş topluluk ( Will Durant)

Kürtler dil ve fiziksel özellikleri bakımından İran’lıdır. (Henry Field. İran Halk bilimi)

Avrupalıları andıran mavi gözlü, İskoçyalılar gibi kuvvetli, Avrupalılarla aynı ırktandırlar (Joseph Paftik)

 

Amerika; Kürtler Medlere dayanmaktadır ( William O’Dougles. Hayret verici diyar)

 

Bazı Kürtler; Kürtler, Binlerce yıl boyunca göçlere ve dayatmalara maruz kalmış birçok kültürel ve genetik katmanın ürünüdür. (Prof.Izady Harvard Üni.)

Tarihin başlarında buralarda Zagros kavimleri yaşıyordu. Bunlar Lulu, Guti, Kasay, Subar ve Hurri kavmleriydi. Bu kavimler Kürtlerin eski nesilleri olmalıydı. (Mehmet Emin Zeki bey-Kürt ve Kürdistan. Osmanlı Kürt aydını)"

 

Kürt Dili hakkında kısaca bilgi veren başka bir araştırma...

 

"Kürt dili Hint-Avrupa dil ailesi içinde yer almaktadır. Bu ailede yer alan İran dil grubu, Kürtçeyi de içermektedir. Daha açıkcası Kürtçe İrani diller ailesinin kuzeybatı grubu içindedir.

 

Kürtçe, bugün Türkiye, İran, Irak, Suriye, Ermenistan diye bilinen değişik devletlerin sınırları içinde yaşamakta olan ve tarih boyunca Kürdistan olarak bilinen coğrafyada konuşulur. Dünyada tahminen 20-25 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. Kürtçe, Irak ve Kürdistan Özerk Bölgesinde resmi dil olarak tanınmışdır.

Filolog Abdülmelik Fırat’e göre Kürtçede 100 binin üzerinde kelime vardır.

 

Kürt edebiyatı, halk edebiyatı ve yazılı edebiyat olarak ikiye ayrılır. Sözlü edebiyat, yani halk edebiyatının tarihi binlerce yıl öncesine kadar dayanıyor. Yazılı edebiyat ise bin yıl öncesine kadar dayanıyor. Hemadani Baba Tahir (935-1010), Kürt edebiyatının ilk yazılı örneğini, bin 100 yıl önce İran'da Arap alfabesiyle Kürtçe yazmıştır.

 

Kürtçe'nin eski ve güçlü edebi ürünlere sahip diğer bir lehçesi de Kurmanci lehçesidir. Kurmanci lehçesiyle bu güne kadar ulaşmıştır şiirler yazan Kürt şairleri arasında ilk akla gelenler Elîyê Herîrî (1425-1495), Feqîyê Teyran (1590-1660), Melayê Cizîrî (1570-1640) ve Ehmedê Xanî (1650-1707)'dir. Ehmedê Xanî'nin Mem û Zîn adlı ünlü eseri ilk kez 1730'da çevrilip yayınlanmıştır."

Gönderi tarihi:

Şimdi ben size gelip, basit bir şey rica etsem ne bileyim en basiti, sigara yakmak için ateş istesem. Ya da saati sorsam söylersiniz. Ama ben size gelip, elimde sopa ile saati söylemezsen sana vururum desem, ve etrafımızdakilere bakın nasıl zorla saati söylettirecem desem. Siz söylemezsiniz.

 

Cyrano,

 

çok güzel bir örnek vermişsiniz,güzel ama yaşananlarda yetersiz.Bilmelisiniz ki bu talepler herşeyden önce insanidir;bu talepler PKK ile tartılacak talepler de değildir.Kürt Sorunu yada bu bağlamda talep edilen haklar;PKK ile değil çok daha öncesine dayanır.Kaldı ki;PKK,Kürt Sorunun bir sonucudur!

 

Türkiye,resmi dili Türkçe'dir...buna kimsenin itirazı yok;benim itirazım;kendi dilimin inkarıdır.Dilimin yok sayılması,unutturulmaya çalışılmasıdır.

 

PKK,işte bu inkarı kullanan,inkar devam ettikçe taraf kazanan bir örgüt!

 

Demek istediğim şu;siz zorbalıkla istenen bir ateşi örnek verdiniz.Ben de diyorum ki;söz konusu zorbalıkla istenen ateş,halk ile cevapsız kalan bir isteğin;zamanla ateşe dönüşmesidir.

 

Bakınız,ben Kürt asıllı bir Türkiye Cumhuriyet'i vatandaşıyım.Bu tanım;neden rahatsızlık versin ki?

 

Türk olmak,dediğiniz gibi bireyin ırkını yada etnik kimliğini değil de aynı topraklar üzerindeki kader ortaklığını anlatıyorsa ne ala,birey bunu yazarken başka etnik kimlikleri yok saymıyorsa ne ala...

 

Ama,benim ülkem de dayatılan;Kürt olmamaktı.Kürt Sorunu dediğimiz de bu sorunu kabul etmeyen,Sorunlu Kürt'ler diyen arkadaşlarımız için;Kürt olduğunu söylemek başlı başına büyük bir suç.Kürt sorunu hemen hemen bir tercih meselesine dönüştü.Kürt olduğunuzu iddia etmediğiniz sürece,siz iyi bir vatandaş;Kürt sorunu,bırakın bunu söylemeyi;ama ben bir Kürd'üm dediğiniz zaman hemen sorunlu bir Kürt oluverirsiniz.

 

Umarım ne demek istediğim anlaşılmıştır.

 

Kendi yakın çevrem ile sürekli olarak konuştuğumuz konuların başında;PKK ve Kürtler gelir.

 

Kendi adıma,silahlı olan bir mücadaleyi sahiplenmem.Hele ki silah tek çözüm değilse.Sürekli söylerim;PKK benim muhattabım değil.

 

Bunları söylerken bir duvar soğukluğunda yatan gerçekleri de unutmam.

 

Nedir o gerçekler?

 

Örneğin;uygulanan yanlış politikalar,örneğin devlet içerisinde veya devlet dışında ki oluşumlar,örneğin devletin adalet anlayışı...

 

O kadar basit değil bu coğrafyalarda yaşananlar.

 

İnsanlar burada gerçekten acı çekti,evleri yakıldı,canlarından can alındı.

 

En acısı;taraf olmaya zorlandı.

 

Bu kadar basit değilken;en temel haklar nasıl olur PKK ile açıklanmaya çalışır.

 

PKK'nın ne için varolduğunun farkında değil miyiz bizler?

 

Öyle zamanlar oldu ki;bizler sabaha kadar pencere önlerinde sabahladık.Çocukluğum her an patlayan silahların o çığlığında saklı.Daima yakan yıkan,diğer taraftan zorlayan...PKK evlerimizden gençlerimizi alırdı,devletimiz,askerimiz sabahın bir vakti tepe taslak eve dalıp,önüne geleni tekmelerdi.

 

Pis Kürtler;ben bunu çok duydum;o ******* zihniyetlerin bakışında.

 

Dil,özeldir.Dili biz başka kanallarda çok rahat bulabilirdik,nitekim buldukda.Ama Trtde verilen saatlik yayınlar bile bizim için ne demekti,anlayamazsınız.

 

Ben,bütün bunları yaşarken,

 

Kimliğim inkar edilirken...

 

nasıl olur da PKK ile açıklanır tüm bu yaşananlar?

Gönderi tarihi:
Mavi ve diger arkadaslar... Uzun aradan sonra merhabalar...

 

Bir kere sizlere IRK ve MILLET arasindaki farki soyliyeyim: Aslinda tanimlamaya gerek yok ama IRK icinde bir kac milleti barindiri. Turk ya da Kurt milletleri birer IRK degildir, birer millettir. AYRI IRKLARDAN gelen birer millettir. Turkler bir Asya irkindan gelmdirler, Kurtler ise Irani bir millettir.

 

Aslinda aramizda farklar da olsa, farkli irklardan da gelsek goz onunde tutmamiz gereken bir kac sey var:

 

- Turkler ve Kurtler artik birbirleriyle, tarihi Hititler (ki bir zamanlar bir super guc olan bu medeniyet yok oluyor birdenbire ve nereye gittiklerini kimse bilmiyor), Suryaniler, Yunanlarla, su an bile mevcut olana Farslarla, Araplarla, Ermenilerle, vs, vs karisip yeni bir Anadolu Insani meydana getirmislerdir.

- Aramizda kucuk tarihi ya da antropolojik farkililklar bile olsa yine birbiriyle kaynasmis ve kardes olmus birer milletiz

 

Yani ayri milletler olmamiz savas bahanesi olmamali ve bir zenginlik olarak gorulmeli... Iste o zmaan ne Kurtler red edilir bir takim arkadaslar tarafindan, ne de Kurtler milliyetcilige yonelir... Ortadogu ve Anadolu insani ne Turktur ne de Kurttur, yeni ve cok guzel, ve melez bir insandir...

 

Diyarbakirli....

 

P.S.: Artik aramizdaki kirginligi birakip Filistinli kardesler icin elele vermemiz gerekli!

 

Hoşgeldin sevgili Diyarbakırlı...

 

Sevgili "dünyahepimizin" size de çok teşekkür ederim.

Gönderi tarihi:
Önce su tespiti yapalim;Türkiye Cumhuriyetinde Kürtlerin varligi asla inkar edilmedi,siz bazen ne dediginizin farkinda degilsiniz.Ikincisi,inkar edilmemis bir seyin kabul edilmesi diye bir iddia yanlistir.Ücüncüsü,sizin o Kürtce kanal veya Kürdoloji dediginiz olaylar Türkiye Cumhuriyetinin degil AB nin baskilari ile Kürtcülere verilmis olan AKP tavizidir,bu tavizin altindan cok seyler cikacaktir,hep beraber görecegiz bunlari.

 

 

saygilarla

 

Sizler de Kürtler yoktur dememişmiydiniz?

 

İnkar edildi ve şimdi kabullenildi...Bir zamanlar Kürtçe şarkı söylediği için yurtdışında yaşamak zorunda olan Şiwan Perver'in bugün ülkede konuşulması buna en iyi örnek!

 

Bakın yine taviz dediniz;neden bu güzel adımları sahiplenmiyorsunuz?

Misafir Domuzbağı
Gönderi tarihi:

TOBB BAŞKANI HİSARCIKLIOĞLU: TÜRKİYE FAKİRLEŞİRKEN DİYARBAKIR ZENGİNLEŞİYOR

 

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye ekonomisinin 2007 yılının başından itibaren düşüşe geçtiğini belirterek, "Rakamlara göre Türkiye fakirleşirken Diyarbakır zenginleşiyor" dedi.

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, geldiği Diyarbakır'da ilk olarak Vali Hüseyin Avni Mutlu'yu makamında ziyaret etti. Hisarcıklıoğlu, Vali Mutlu'ya bir plaket takdim ederken, Mutlu da konuğuna Diyarbakır'ı simgeleyen gümüşten yapılma bir plaket verdi. Hisarcıklıoğlu ve beraberindekiler daha sonra TSE Diyarbakır Bürosu ve Diyarbakır Ticaret Odası (DTSO) bünyesinde kurulan El Sanatları Sergi Salonu'nun açılışını yaptı.

 

DTSO Salonu'nda yapılan "Küresel Ekonomik Kriz ve Türkiye" konulu panele katılan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Irak ve Suriye'nin küreselleşmeye entegre olmadığı için dünyanın yaşadığı ekonomik krizi hissetmediğinin altını çizdi. Diyarbakır ve Mardin'in de Irak ve Suriye'ye komşu olması nedeniyle krizden etkilenmediğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, "Diyarbakır'da 2008 yılının ilk 11 ayında yeni açılan iş yeri sayısında bir önceki yıla oranla yüzde 5 artış var. Oysa Türkiye ortalamasında yüzde 7 azalma var. Diyarbakır'da ayrıca 2008 yılında gelir ve kurumlar vergisi ile KDV'de artış var. Bu krizden etkilenmediğinin göstergesidir" dedi.

 

Türkiye'nin 2001 yılında tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşadığını ve ardından 2006 yılına kadar hızla büyüdüğünü anlatan Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti: "2005 ve 2006'da rehavete kapıldık. 2007'nin ağustos ayında dünya krizi başlamasına rağmen 2008'in ikinci yarısında dünya hissetti. Küresel ekonomik krizi dünyadan önce 2007'nin başında hissettik. O dönem bizim büyümemiz aşağı doğru iniyordu. 2007'de biz birbirimize düştük. Anayasa, başörtüsü, siyasi kavgalar ve Cumhurbaşkanlığı seçimi bunların hepsi birbirine karıştı. Bir insanın sağlık olup olmadığını ilk gösteren tansiyondur. Biz kötü gittiğimizi söyledik bizi dinleyen duyan yoktu. İç tüketim düşerse işsizlik olur. İşsizliğimiz artmıştır. Ticaret ve imalat olmazsa işsizlik ortaya çıkıyor. Biz her yıl 700 bin gencimize iş bulmak zorundayız. Her yıl 700 bin kişi istihdam piyasasına giriyor. Türkiye ekonomisinin sağlıklı gitmesi iç tüketime bağlı. Tüketim artıkça milli gelir artıyor. Türkiye'nin zenginleşebilmesinin yolu iç tüketimden geçiyor."

 

Türkiye'nin yapması gereken en önemli işlerden birinin yeni teşvik yasasını çıkarmak olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, geçmişte çıkan teşvik yasaların istenilen sonucu vermediğini belirtti. Mevcut yasanın hala un fabrikası kurulmasını teşvik ettiğini, oysa Türkiye'deki un fabrikalarının kapasitelerinin sadece 3'te birinin kullanıldığını dile getiren Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti: "Un fabrikalarının 42 milyon tonluk un üretme kapasitesi var. Oysa yıllık 20 milyon ton buğday üretimimiz var. Bu yatırımlar kaynak israfı hepimizindir. Yeni yasa çıkarılmalıdır. Bu yasa sektörel, bölgesel ve proje bazlı teşvik olmalıdır. Mesela Diyarbakır'da neyi ön plana çıkarmak istiyorsak onu teşvik etmeliyiz. Bu yasanın hazırlanması için hükümetle çalışıyoruz. Bu yeni yasa yürürlüğe girene kadar mevcut 5084 sayılı yasanın yürürlüğü sürmelidir."

 

Öte yandan, GAP'a 2009 yılında 14.5 milyar dolar kaynak aktarılacağını ifade eden Hisarcıklıoğlu, bölgedeki toprakların yüzde 60'ının sulanmasının 3 milyon kişinin iş imkanı bulması anlamına geldiğini söyledi.

 

Ayrıca, birlik ve beraberlik vurgusu yapan TOBB Hisarcıklıoğlu, "Yemen'e, Çanakkale'ye gidin Diyarbakırlı, Kayserili koyun koyuna yatıyor. Bizi kimse ayıramaz. Son dönemlerde bazı provokatörler ayrışma girişimleri yapsa da kardeşi kardeşten kimse koparamaz. Kardeş kardeşe sımsıkı sarılmalıdır" diye konuştu.

 

DTSO Başkanı Mehmet Kaya da Cumhuriyet'in ilk yıllarında ülkenin sayılı sanayi kentleri arasında olan Diyarbakır'ın son 20 yılda bütün gelişmişlik göstergelerinde son sıralara gerilediğini söyledi. Kaya, Diyarbakır ve bölgenin atılacak demokratikleşme adımlarından sonra her alanda kalkınabileceğine dikkat çekti.

Gönderi tarihi:

Biyolojik anlamda Irk, türün bir alt grubu olup, aynı türe ait eşitli üyelerinden birine diğerine nazaran fenotipik bakımdan daha fazla benzer olan bireyler topluluğudur.

 

Biyolojide tür ise ortak özellikler taşıyan ve kendi aralarında döllenerek üreyebilen akraba bitki ve hayvanlardır.

 

İnsan türünü ırk açısından bilimsel savlarla sınıflandırma çabaları 18. yüzyılda başlamıştır. Öne sürülen insan ırklarının sayısı ve kapsamı o zamandan beri çok değişmiş ve ırkların sınıflandırılmasında keyfi davranılmıştır. Değişik ad ve kavramlarla anılsalar da bunların çoğu ortak özellikler taşır ve bunun sonucunda üç büyük ırk bulunduğu görülür :

 

1) Beyaz Irk (beyaz derili veya kafakssı)

 

2) Siyah Irk ( kara derili veya negroid)

 

3) Sarı Irk (sarı derili ya da mongoloid)

 

Bunlar Linne'nin türleri sınıflandırma anlayışı çerçevesinde, yani tip denilen örnekler bir araya getirilerek belirlenmiştir. Başlıca ırklar, dünyanın keşfi ve sömürge fetihleri sırasında Batı Afrika ve Uzakdoğu halklarının görülmesi ve bunların sınıflandırmayı yapanların mensup olduğu Avrupa halklarıyla karşılaştırılması sonucunda ortaya çıkan aykırılıklara dayanarak belirlenmiştir.

 

İnsanların ırk olarak sınıflandırılması, açıkça ya da üstü kapalı olarak, genetik bakımdan insanları çeşitlendiren özellikleri sınıflandırmaya dayanır. Oysa genetik bakımdan değişik olan her şeyi ırk özelliği saymak ,kendine özgü genlerin toplamı olan her insanı başlı başına bir ırk saymak sonucunu doğurur.Bu bakımdan doğru sayıabilecek tek yaklaşım, insan topluluklarını, genetik benzerlik derecesine dayalı gruplaşma mantığına göre ve bireylerin birbiriyle evlenme eğilimlerine bakarak sınıflandırmaya çalışmak olabilir. Buna birtakım karakterler açısından, topluluklar arasındaki farklılığın (ya da biyolojik uzaklığın) ölçülüp hesaplanmasına sayısal sınıflandırma yöntemi denir; bu yüntemde ele alınan karakterler tamamen ya da kısmen genetiğe dayanır ve topluluk kümelelerini sınıflandırmada esas alınır. Henüz pek çok eksiklikleri bulunan bu yöntemin insan türüne uygulanması, insan topluluklarının yeryüzüne biyolojik uzaklıklar içinde hemen hemen homojen dağıldığını varsayar ki, böyle bir görünüş her türlü sınıflandırmayı olanaksız kılar. Bu yüzden günümüzde antropobiyolojistlerin pek çoğu her türlü ırk sınıflandırmasını reddetmektedir.

 

Sosyolojik anlamda ırk

 

1789'dan itibaren Fransız Devrimi ile yayılan milliyetçilik akımı, etnik köken temelli miliyetçilik ile birleştirici ulusalcılığı beraberinde getirmiştir. Etnik köken, biyolojik olarak aynı olmasa da ırk sözcüğüyle eş anlamlı olarak kullanılmış, etnik gruplar ırk olarak kabul edilegelmiştir.[1] ( Vikipedi )

 

Bu durumda, biyolojik anlamda olmasa bile sosyolojik olarak bir etnik grup anlamında Kürt ırkından söz edilebilir.

Gönderi tarihi:

Ulus ya da Millet, çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluk. Ulus ya da Millet adı verilen bu topluluk kapitalizmin yıkılışı ve Sosyalist düzenin oluşumu sürecinde ortaya çıkmıştır.

 

Bir topluluğun "ulus" olarak adlandırılabilmesi için:

 

1. Toplulukta ortak bir dilin konuşulması,

2. Topluluğun tarihsel geçmişe sahip olması,

3. Şimdi bir arada yaşayan bu topluluğun, gelecek için de bir arada yaşama inancında olması,

4. Topluluktaki bireylerin birlik ve beraberlik içinde, ortak duyguları paylaşması,

5. Toplulukta kültürel ortaklık bulunması gereklidir.

 

Milletlerin oluşumuna dair tezler

 

Millet'in oluşumuna dair tezler kabaca iki ana yaklaşım altında toplanır:

 

Özcü yaklaşım ve İnşaacı yaklaşım.

 

Özcü yaklaşıma göre, milletler toplumsal tarihin doğal ürünü olan birimlerdir. Bu birimlerin temelini kanbağı, dil, din, ortak tarih gibi bir takım kültürel elementler oluşturur. Bu kimlikler birey veya topluluğa doğuştan verilmiştir; bu nedenle birey veya topluluk tarafından reddedilmeleri çok zordur. Bu ortak özellikler kitlelerde doğal olarak bir birliktelik hissi veya milliyetçilik oluşmasını sağlayarak milletin harekete geçmesine ve kendi devletini kurmasına neden olur.

 

 

İnşacı yaklaşıma göre, milletler tarihsel sürecin görece daha geç döneminde ortaya çıkmış bir olgudur; ayrıca kapitalizmin ortaya çıkışı, sömürgecilik, modern devletin yapılanması ile yakından ilgisi vardır. Başka bir deyişle, milletin oluşumu insan toplumunun ortaya çıkmasıyla birlikte ortaya çıkmış bir olgu değildir. Toplumsal gelişimin belli bir safhasında meydana gelmiş bir üründür. Herşeyden önce bir milletin oluşumundan önce bir milliyetçilik akımının ortaya çıkmış olması gereklidir.

 

Atatürk'ün Millet anlayışı

 

Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir. (Gazi Mustafa Kemal)[1]

 

Türk milleti

 

Atatürk'e göre, Türk milletinin teessüsünde müessir olduğu görülen tabiî ve tarihî vâkıalar şunlardır:[2]

 

a- Siyasî varlıkta birlik.

 

b- Dil birliği.

 

c- Yurt birliği.

 

d- Irk ve menşe birliği.

 

e- Tarihî karabet.

 

f- Ahlâkî karabet.

 

Milletin Umumî Tarifi

 

Atatürk'e göre, her millete uyabilecek bir tarifi şunlardır:[3]

 

a- Zengin bir hâtıra mirasına sahip bulunan;

 

b- Beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvafakatte samimî olan;

 

c- Ve sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden vücuda gelen cemiyete millet namı verilir.

( Vikipedi )

 

Bu tanımlara göre, Kürtler bir Millet değildir. Türkler ise, Kürtler dahil diğer etnik grupları da kapsayan, modern ( inşaacı ) anlamda yani, kana, ırka, dine dayanmayan bir Millet( Ulus )'tir.

Gönderi tarihi:
Mavi ve diger arkadaslar... Uzun aradan sonra merhabalar...

 

Bir kere sizlere IRK ve MILLET arasindaki farki soyliyeyim: Aslinda tanimlamaya gerek yok ama IRK icinde bir kac milleti barindiri. Turk ya da Kurt milletleri birer IRK degildir, birer millettir. AYRI IRKLARDAN gelen birer millettir. Turkler bir Asya irkindan gelmdirler, Kurtler ise Irani bir millettir.

 

Aslinda aramizda farklar da olsa, farkli irklardan da gelsek goz onunde tutmamiz gereken bir kac sey var:

 

- Turkler ve Kurtler artik birbirleriyle, tarihi Hititler (ki bir zamanlar bir super guc olan bu medeniyet yok oluyor birdenbire ve nereye gittiklerini kimse bilmiyor), Suryaniler, Yunanlarla, su an bile mevcut olana Farslarla, Araplarla, Ermenilerle, vs, vs karisip yeni bir Anadolu Insani meydana getirmislerdir.

- Aramizda kucuk tarihi ya da antropolojik farkililklar bile olsa yine birbiriyle kaynasmis ve kardes olmus birer milletiz

 

Yani ayri milletler olmamiz savas bahanesi olmamali ve bir zenginlik olarak gorulmeli... Iste o zmaan ne Kurtler red edilir bir takim arkadaslar tarafindan, ne de Kurtler milliyetcilige yonelir... Ortadogu ve Anadolu insani ne Turktur ne de Kurttur, yeni ve cok guzel, ve melez bir insandir...

 

Diyarbakirli....

 

P.S.: Artik aramizdaki kirginligi birakip Filistinli kardesler icin elele vermemiz gerekli!

 

Hoşgeldin Diyarbakırlı,

 

Öncelikle, Türkiyedeki Türk Milleti kavramı ırka dayanmaz. Dolayısıyla, Türk Milletinin içinde Kürt ırkından insanlar da vardır. Yani, Kürtler ayrı bir Millet değil, Türk Milletinin içerisinde yeralmış bir etnik gruptur.

 

Sen de bunu Anadolu insanı diyerek teyit etmişsin ama 'aramizda kucuk tarihi ya da antropolojik farkililklar bile olsa yine birbiriyle kaynasmis ve kardes olmus birer milletiz' demek bu yapıyı bölmek demektir. Türkiyede tek Millet vardır, o da Türk Milleti.

 

Yani, beyanların çelişkili. Zaten en son mesajlarında sen Federasyonu savunuyordun. Şimdi de melezlikten bahsedip Filistine birlik çağrısı yapıyorsun. Ne demek istediğini anlamadım. Yani, Irak, Suriye, Türkiye toplanıp hep beraber İsraile mi saldıralım ?

Gönderi tarihi:
Yillardir Kurtceyi tabu olarak gordukten sonra eninde sonunda TRT'de bile yayinlanmasina izin vermedik mi?

 

Bu tür hizmetler, eğer bu hizmetten yararlanacak yeterince nüfus var ise ve vatandaşların talebi üzerine değerlendirilir. Bunun Kürtçe'nin tabu olarak görülmesi ile bir ilgisi yoktur. Kürtlerin nüfusu, eskiden bu talebin dikkate alınmasını gerektirecek bir sayıya sahip değildi. Aynı şey, Çerkezce yada Lazca için de geçerlidir. Kürtçe üzerindeki hassasiyet, Kürtçenin, Kürtçülük ve terör propogandası için araç haline getirilmesi nedeniyledir.

 

1965'te, Devlet İstatistik Enstitüsü (2005'ten sonra 'Türkiye İstatistik Kurumu') tarafından 1965'te yapılan Genel Nüfus Sayımında, 1965'te 31.391.421 olan Türkiye nüfusu'nun 2.219.502'si anadili olarak Kürtçe'yi 4'ü, Kurmanci'yi beyan ettiği ve 2.219.547'sinin nüfus kaydında Kürtçe'nin anadilleri olarak geçtiği, 1.752.858 kişi Kütrçe'yi, 313 kişi ise Kumanci'yi ikinci dili olarak beyan ettiği ve 1.753.161'inin nüfus kaydında Kürtçe'nin ikinci dil olarak geçtiği açıklanmıştır.[13] Nüfus kayıdında Kürtçe'nin anadil ve ikinci dili olarak geçtiği kişinin sayısı toplam nüfusun yüzde 12,65'ine tekabül etmektedir.

 

Ancak genelde sayımlarda Zazaların da bu gruba dahil edilmesi karşıklara yol açmaktadır.[14]

 

2000'li yıllara bakıldığında, CIA'ye göre, Türkiye'de yaklaşık 15,0 milyon[15], MGK raporuna göre 12,6 milyon (Zazalar dahil) Kürt asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yaşamaktadır.[kaynak belirtilmeli]

Geleneksel kıyafetleriyle Vanlı Kürt kadınlar, 1973.

 

2007'de Milliyet gazetesinin KONDA'ya yaptırdığı ankete ise yüz yüze görüşme yapılan yaklaşık 50 bin kişinin %13,4'i kendini Kürt olarak tanımlamış ve 18 yaş altındaki nüfusun eklenmesiyle bu oranın %15,68'e çıkıp Kürt nüfusunun 11.445 bin kişi olabileceği tahmin edilmiştir. ( Vikipedi )

Gönderi tarihi:
Cyrano,

.

.

.

nasıl olur da PKK ile açıklanır tüm bu yaşananlar?

 

Bakın şimdi ben öncelikle abartmalar ve mübalağalara önem vermem.

 

Ben insanların silah zoruyla PKK'ya katıldığını falan sanmıyorum. İnsanlar PKK yanlısı mitinglerede silah zoruyla katılmıyorlar. Türkiye'de Kürt olduğunu söylemekte büyük bir baskı görmek , zulum görme sebebi değildir. Kürtçe konuşmanın, kürtçe müzik dinlemenin önünde, siyasal yanı olmadığı sürece münferit olaylar dışında bir engelde yoktur. Sizin yansıttığınız gibi, Kürt Sorunu ile PKK sorunu birbirinden o kadar farklı konular değildir. Yani PKK'yı ve onun siyasetini, taktiklerini yok sayıp adımlar atmakta mümkün değildir.

 

Bende bu ülkede doğdum büyüdüm, ben bildim bileli, insanlar evlerinde işyerlerinde kürtçe müzik dinlerler. Sokaklarda kürtçe kasetler (Şiwan Perver'in bile) ben bildim bileli rahatça satılır. İnsanlar kendi aralarında rahatça kürtçe konuşur. Yani şimdi bunu dramatize etmeye ne gerek var. Samimi olur mu ? Ben diyarbakırda yaptım askerliğimi, çay içmeye gittiğimiz kahvelerdede, çarşıdada, kürtçe müzik çalınırdı. Bir masa yanlarında üç astek oturduğu halde insanlar bir yan masa da rahat rahat kürtçe konuşurlardı. Ha münferit vakalar yok mudur ? Vardır tabiki. Kürtlerden ve kürtçeden nefret eden vatandaşlar var mıdır ? Vardır tabiki. Ama en az onlar kadarda, bilinçli olarak PKK'yı destekleyen, onun Türk Ordusuna mensup askerleri öldürmesinden memnun olanda vardır.

 

 

Fakat, bir dtp mitinginde, pkk yanlısı bir gösteride yapılmasına gösterilen reaksiyon farklıdır. Bakın arkadaşlar bize kürtçenin önündeki engeller diye ne örnekler vemişler. DTP mitinginde yapılan konuşmalar, Leyla Zana'nın meclis kürsüsünden kürtçe yemin etmeye çalışması. Burada konu ne dildir, ne de sorun dilin kullanılmasıdır. Hem deniyor ki, o PKK'nın sorunudur. hemde pkk ve sözcülerinin kürtçe dil talebini istismarına gösterilen reaksiyonlar, kürtçenin önündeki engel olarak sunuluyor. Yani siyasal meseleler ile kültürel meselelerde. Siyasal meseleleri kültürel meselelerin arkasına saklamak oluyor bu.

 

Son yazdığıma iyi dikkat edin.

 

DTP, açık ve aleni olarak PKK'nın siyasi sözcülüğünü ve taraftarlığını yapan bir parti. DEP'ten, Hadep'den beri gençlik örgütünün PKK'ya dağ kadrosu sağladığı bir parti. Bunu PKK DTP aracılığıyla yaparken yaptığı nedir ? Yasalarda ki siyasi boşlukları değerlendirerek ilerlemek. Peki devlet o zaman nasıl reaksiyon verir bu taktiğe, yasalarda engellemek için ne imkan varsa kullanır.

 

PKK, halkın taleplerinin "ateşe dönüşmesi" falan da değildir. PKK bağımsız kürdistan söylemi ve hedefiyle kurulmuş bir örgüttür. Taraftar toplarken ana olarak vaadettiği de budur. Yok halkın talebi buysa, o talep hiçbir zaman karşılanmayacaktır.

 

Açıkçası ben mantıklı tartışma taraftarıyım. İşin edebi taraflarıyla pek ilgilenmiyorum. PKK'nın gençleri zorla dağa götürdüğü, anca "Anadolu'dan görünüm" ayarında bir söylemdir. İnsanların PKK'yı desteklemeye zorlandığıda öyle.

 

genel olarak bakıyorum dönüp, dolaşıp kürtçe ve getirilen kısıtlarla ilgili konu PKK ve onun siyasi sözcülerine verilen cezalar, onlara karşı yapılan uygulamalara geliyor.

 

Terör ve teröre verilen destek ortadan kalktıkça bu sorunlarda ortadan kalkacaktır. Terör başlı başına her türlü gelişim ve ilerlemenin önündeki en büyük engeldir. Terör devletin ve toplumun savunma mekanizmalarını harekete geçiren bir faktördür. Bölge halkı teröre verdiği destekten vazgeçitği, teröre karşı sesini yükselttikçe sorunlar kendiliğinden çözülecektir. Artık devlet böyle bir irade geliştirmiştir bu yönde adımlar atmaktadır. Hem devlet hem bölge halkı bu fırsatı kaçırmamalıdır. Toplumsal gelişim ve ilerleme iki yanlı birşeydir.

Gönderi tarihi:
isterseniz Kürtler ile ilgili yapılmış birkaç araştırmaya beraber göz atalım;

 

Öncelikle,Kürtler;kimin için,ne ?

 

Kürt Tarih Tezinin Dayanılmaz Tutarsızlığı

 

Günümüzde Kürt tarih tezi olarak ileri sürülen tarih yazımını, üç kuşak şeklinde görüyoruz: I. Kuşak Şerefname, II. Kuşak Nikitin ve Minorsky gibi Rus subayların tezleri, III. Kuşak olarak ise Tori ve Izady gibi Batı Kürdoloji Enstitülerinin tarih yazımları. Bu tezler, bu yazıda, olgu ve veri düzeyinde ele alınacak, etnolojik ve sosyolojik olarak kritik bir tarih okumasından geçirilecektir. Bu, Kürt tezini destekleyenler için de, karşı çıkanlar için de yapılması gereken bir zorunluluktur. Kendimizi kandırmamak ve tutarlı olmak için eleştirisel okuma görevimizdir.

 

Bu tezlere göre Hurriler, Gutiler ve Lulliler tarihteki ilk Kürtlerdir. Milattan önce 2000’li yıllarda Mezopotamya’nın kuzeyinde yaşayan bu toplulukların dilleri dahi bilinmemektedir. Daha sonraki dönemde bu sefer Mittanilerin Kürt olduğu ileri sürülmekte, Mittanileri takip eden dönemde Medler ve Urartuların Kürt olduğu ileri sürülmektedir. Daha sonraki dönemde Arapların, Roma (Anadolu Rum) ve Sasanilerin (İran Fars) Anadolu’yu zaptetmeleri sürecinde, Arabistan’ın çevre dağlarında yer alan Farslaşmış bölgelerde, Arap egemenliği sürecinde Farsça konuşan Müslüman toplulukların, Abbasilerin dağılması sonrasında oluşan devletlerin yani Hamadoğulları, Mervanoğulları ve Büyütoğulları’nın Kürt devleti olduğu ileri sürülmekte, bundan sonraki dönemde ise Şah İsmail’in ve Kaçarların Kürt olduğunu ileri süren tezlere sıra gelmektedir. Bu noktada günümüzdeki son tezler burayı da aşarak, Roma’nın dağılması sonrası ortaya çıkan Kapadokya, Kommenega ve Ermenilerin de Kürt olduğu ve hatta Nasturilerin, Süryanilerin Kürt olduğu ve Kürt bölgesi olduğunu düşündükleri bölgede yaşamış tüm etnilerin tüm uygarlıkların ve tüm devletlerin Kürt olduğunu ileri sürme noktasına gelmiştir.

 

Devamı:

 

-http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=148090&pid=753425&st=0entry753425-

Gönderi tarihi:
Kürt Tarih Tezinin Dayanılmaz Tutarsızlığı

 

Günümüzde Kürt tarih tezi olarak ileri sürülen tarih yazımını, üç kuşak şeklinde görüyoruz: I. Kuşak Şerefname, II. Kuşak Nikitin ve Minorsky gibi Rus subayların tezleri, III. Kuşak olarak ise Tori ve Izady gibi Batı Kürdoloji Enstitülerinin tarih yazımları. Bu tezler, bu yazıda, olgu ve veri düzeyinde ele alınacak, etnolojik ve sosyolojik olarak kritik bir tarih okumasından geçirilecektir. Bu, Kürt tezini destekleyenler için de, karşı çıkanlar için de yapılması gereken bir zorunluluktur. Kendimizi kandırmamak ve tutarlı olmak için eleştirisel okuma görevimizdir.

 

Bu tezlere göre Hurriler, Gutiler ve Lulliler tarihteki ilk Kürtlerdir. Milattan önce 2000’li yıllarda Mezopotamya’nın kuzeyinde yaşayan bu toplulukların dilleri dahi bilinmemektedir. Daha sonraki dönemde bu sefer Mittanilerin Kürt olduğu ileri sürülmekte, Mittanileri takip eden dönemde Medler ve Urartuların Kürt olduğu ileri sürülmektedir. Daha sonraki dönemde Arapların, Roma (Anadolu Rum) ve Sasanilerin (İran Fars) Anadolu’yu zaptetmeleri sürecinde, Arabistan’ın çevre dağlarında yer alan Farslaşmış bölgelerde, Arap egemenliği sürecinde Farsça konuşan Müslüman toplulukların, Abbasilerin dağılması sonrasında oluşan devletlerin yani Hamadoğulları, Mervanoğulları ve Büyütoğulları’nın Kürt devleti olduğu ileri sürülmekte, bundan sonraki dönemde ise Şah İsmail’in ve Kaçarların Kürt olduğunu ileri süren tezlere sıra gelmektedir. Bu noktada günümüzdeki son tezler burayı da aşarak, Roma’nın dağılması sonrası ortaya çıkan Kapadokya, Kommenega ve Ermenilerin de Kürt olduğu ve hatta Nasturilerin, Süryanilerin Kürt olduğu ve Kürt bölgesi olduğunu düşündükleri bölgede yaşamış tüm etnilerin tüm uygarlıkların ve tüm devletlerin Kürt olduğunu ileri sürme noktasına gelmiştir.

 

Devamı:

 

-http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=148090&pid=753425&st=0entry753425-

 

Hayir sizler kalkip Kizilderilileri, Bulgarlari bile Turk yaptiniz abes kacmiyorda bir takim bilim adami arastirma yapip tez atiyor ortaya abes kaciyor. Olmadi be abicim! Yine olmadi!

 

Kurtler kimler biliyormusunuz? Ben size soyliyeyim.

 

Su anda Turkiye, Iran, Irak, Suriye ve Ermenistan basta olmak uzere diasporasi da dahil edildiginde dunyanin en Turkce konusmayan, Turk olmayan, kendi adetleri ve diller olan, kendi tarihi olan en buyuk milleti oluyor beyefendi. Acin ufkunuzu. Su an variz, dun ya da yarin degil. Su an variz, dilimizle tarihimizle su an variz...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.