Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Politika ve Doğrucudavut,

 

Ben Ganhi dedim,çünkü...Gandhi;

 

"Uğrunda ölmeyi göze alacağım bir çok dava var ama uğrunda öldüreceğim hiç bir dava yoktur." der direnen o yüreği ile.

 

Uğrunda ölmeyi göze alacağınız davalar yok mudur sizlerin?

 

Benim var,hem de seve seve,ardıma dönüp bakmadan.

 

Peki uğrunda öldüreceğiniz davalar var mıdır sizlerin?

 

Benim yoktur;davanız insan ise sizin de yoktur.

 

Öte yandan,Kürt mücadalesi diyerek yakap yıkan PKK ile "vatanseverlik" nidasıyla,kurum yada birey farketmez,aynı şeklide davam diyerek insan ve hakları görmezden gelen zihniyet...bu zihniyetler,işte öldürdükleriyle bana Gandhi dedirtiyor.

 

Gandhi'nin yaptıkları ve özgeçmişi hakkında çok şey yazmayacağım.Herkes onıun kim olduğunu az çok biliyor.Savaşı sevmezdi,silahı sevmezdi.Kendi ülkesinde "vebalı" olan Gandhi,direnişin ve sevginin en güzel örneklerinden yalnız biri.

 

O kendi topraklarında ki tüm insanları,tüm inançları kendinden sayar,hepsine kucak açardı.Tek başına bedel ödemeyi,cesurluğu ve gerçekçiliği onu dünyada değerli kıldı.Eminim ki öyle olmaya devam edecektir.

 

Ben Gandhi deyince,hemen bana Genç Siviller ile,Kürdistan tezleri ile cevap verme yerine,keşke ne anlatmak istediğimi anlamaya çalışsaydınız.Politika,ne demek istediğimi kendi açından,benim yerime çok iyi yanıtlamış.Doğrucudavut,ben bugün ki siyasi arena derken bile bana Atatürk ile yanıt vermiş.

 

Ve asıl ilginç soru;kim olacak bu Gandhi?

 

Kim olduğu çok mu önemli.

 

Kim olursa olsun,öyle bir insana can feda.

 

Yeter ki dürüst ve cesur olsun.

 

Akan kanlar yetti,iktidarlarda ki bu ***** yetti.Kim dürüst bugün,kim cesur...?

 

Parlemantoda kimin ne yaptığı belli değil.

 

Evet,Türkiye'ye bir Gandhi gerek.

 

Tüm değerleri,inançları,kimlikleri sahiplenecek;herşeyi ile tek yürek olacak bir ülke için.

 

Savaş çığırtkanlığı yapanlara,ahkam kesenlere,öldürenlere ve ölümleri koruyp kutsayanlara,hadlerini bildirmek için.

 

Bu Gandhi;çıkabilir.Bu topraklardan,bu coğrafyadan...yeter ki biz ona sahip çıkalım.

 

Anlaşılmadıysa hala :)

Gönderi tarihi:
Tekrar ediyorum,Türkiyede Kürt sorunu yoktur,Kürtlestirilmis sorunlar vardir.Sayin Mavi zaten bu Kürtlestirilmis sorunu az da olsa itiraf etti."PKK isteseydi bugün Kürt devletinini konusurdu"Bu demek oluyor ki PKK nin asil amaci Kürt devletidir ama gücü yetmedigi icin bundan simdilik kaydiyla vazgecmistir,cünkü PKK yi yönetenler Türkleri fazla tanimayan kisilerdir.

 

Göz dagindan bahsetmis sayin Mavi,güzdagi vermeme ne gerek var ki,gercekler ortada degil mi,yani PKK kimdir ki isteseydi diyebiliyorsunuz.Ben size önce yazmistim yine yaziyorum,böyle bir amaca yönelmek Kürt toplumunun zararinadir,sakin bunu gözdagi filan diye algilamayin.Eger bugün divil halka bir zarar verilmemeye calisisliyorsa bu bizim Kürt toplumuyla bir sorunumuzun olmamasindandir,yoksa selin önünde hangi güc dayanir ki sayin mavi?

 

 

saygilarla

 

Politika,

 

Kürt toplumuyla bir sorununuz yoksa ne ala,ama PKK diye o topluma reva görülenlere susmak,o ttopluma yapılacak en büyük haksızlıktır.

 

Bakınız,terör her zaman olacaktır.Farklı etnik,inanç ve değerlerin olduğu bir coğrafya da bu gayet doğaldır.Doğru mudur?Tabi ki hayır.

 

Terör ne zaman ki bir kadere dönüşürse;o zaman ciddi anlamada o coğrafyada bir sorun vardır.

 

Evet,PKK bir Kürdistan ister;istediği olmadıysa bu Kürt halkının bu isteğe yanıt vermesinde yatar.Bu halkın korkuları ile değil yada olacaklar ile ilgili öngörülerde değil,o halkın bu ülke ve kardeş halkına duyduğu sevgi ve birliktelik duygusundadır.Yoksa çok zor değil.Emin olun!

Gönderi tarihi:

Politika ve Doğrucudavut,

.

.

.

Bu Gandhi;çıkabilir.Bu topraklardan,bu coğrafyadan...yeter ki biz ona sahip çıkalım.

 

Anlaşılmadıysa hala :)

 

Ugrunda ölecegim bir dava varsa oda Türkiye'dir öldürecegim bir dava varsa o da yine Türkiye olacaktir,onurlu ölmek onursuz yasamaktan daha onurlu bir davranistir.

1919 da baslayan savas bir onur savasiydi,o onurun icinde,seref,namus,bayrak,din,insan olmak hepsi vardi.

 

Dün birlik ve bütünlük savasi vermis olanlarin bugün ayrilik noktasina gelmis veya getirilmis olmasini dil ve kültürle gecistiremezsiniz.O zaman herkesin ayaklanmasi ve bir Gandhi aramasi gerekir,Dil ve kültürün arkasina saklanan asil nedeni saklayip terör neden hala var diye sormak sadece gercekleri karartma cabasidir.Aslinda bu cabanin da arkasinda devlete duyulan tarihi kin yatar.Dün Ermenilerin uyguladigi propaganda ve terör bugün aynen PKK ve Kürtcüler tarafindan uygulanmaktadir,ve karsi yanit hep ayni sloganlari iceriyor;Özgürlük,demokratik haklar.Türkiye'de Kürt Türk ayirimi yapilmadan hersey olunabilir ama demokratik haklarin yoklugundan bahsedilir,mecliste Kürt milletvekilleri görev yapar ama DTP disinda Kürt taninmaz,cünkü DTP Kürt degil Kürtcüdür,yani bölücüdür yani terör yandasidir.

 

Gandhi,isgal altinda inleyen,Ingiliz boyundurugu altinda nefes alamayan bir ülkenin bagimsizlik savascisiydi.Bugün Türkiyede bir Gandhi aramakTürkiye'yi daha dogrusu Kürtcülerin hayali olan Kürtistanin Türk isgali altinda dünkü Hindistan konumunda görmekle es anlamlidir.Biz kimsenin ülkesini isgal ederek topraklarini ve özgürlüklerini ellerinden almadik,varsa tarihte bir Kürt-Türk savasi bana tarihini verin.Eger 1950 ile baslayan sürecle Türkiyede yasayan insanlara ne egitim alaninda ne refah alaninda ne insanca yasama alaninda birseyler verilmemisse bunu özgürlük sorunu haline getirmek bence yanlis bir yoldur.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Ben Ganhi dedim,çünkü...Gandhi;

 

"Uğrunda ölmeyi göze alacağım bir çok dava var ama uğrunda öldüreceğim hiç bir dava yoktur." der direnen o yüreği ile.

 

Bu görüşlere uygun olarak, 1940'ta Britanya Adaları'nın Nazi Almanyası tarafından işgali sözkonusu olduğunda Gandi Britanya halkına şu öğütleri verdi (Savaş ve Barışta Pasif Direniş ):

 

"Sahip olduğunuz silahları ne sizi ne de insanlığı kurtarmaya yeterli olmadığı için bırakmanızı isterim. Kendi varlığınız saydığınız ülkelerden ne istiyorlarsa almaları için Herr Hitler ve Sinyor Mussolini'yi davet edin.... Eğer bu centilmenler evlerinize girmek isterse, siz evleriniz terkedin. Eğer sizin serbestçe gitmenize izin vermezlerse, erkek, kadın ve çocuk sizi katletmelerine izin verin ama onlara bağlılığınızı sunmayı reddedin."

 

Savaş sonrası bir mülakatta 1946'da daha da uç bir görüşünü açıkladı:

 

"Yahudiler kendilerini kasabın bıçağına sunmalıydılar. Kendilerini kayalıklardan denize atmalıydılar."

 

Gandi'nin Holokost ile yüzyüze kalmış olan Yahudiler hakkındaki görüşleri bir çok yorumcunun eleştirisine neden olmuştur. Siyonizmin karşıtı olan Martin Buber 24 Şubat 1939'da Gandi çok sert bir açık mektup yayımladı. Buber Britanyalıların Hintli uyruklarına davranışı ile Nazilerin Yahudilere karşı yaptıklarını kıyaslamanın münasebetsiz olduğunu belirtmiş; ve hatta Hintliler zulmün kurbanları olduğunda Gandi'nin bir zamanlar kuvvet kullanımını desteklediğini belirtmiştir.

 

Hintbilimci Koenraad Elst'de Gandi'yi eleştirmiştir. Gandi'nin pasif direniş kuramının etkinliğini sorguladı ve bunun Britanyalılardan yalnızca ufak bir kaç ödün koparabildiğini belirtti. Elst ayrıca Britanyalıları pasif direnişten değil şiddet eylemlerinden korkmaları nedeniyle (ayrıca II. Dünya Savaşı'nın ardından kaynakların da tükenmesiyle birlikte) Hindistan'ın bağımsızlığının kabul edildiğini iddia etmiştir. Elst'e göre buna örnek olarak Subhaş Çandra Bose'nin Hindistan Ulusal Ordusu'na olan Hint toplumunun desteği verilebilir. Övgü olarak da şunu belirtir: "Gandi'nin ünlü olmasının başlıca nedeni, sömürgeleşmiş toplumlar içindeki özgürlük liderleri arasında, Batı modellerinden (milliyetçilik, sosyalizm, anarşizm vb. gibi) değilde yerli kültürden çıkan politika ve stratejiler üreten tek lider olmasıdır." ( Alıntı-Vikipedi )

 

Sn.Mavi, Türkiye'ye Gandhi gerek derken onun bağımsızlık mücadelesi ile işgalcilere karşı mücadele ile paralellik kurmadığınızı anlıyorum. Açıklamaya açlışmanızdan anlaşılıyor ki, sizin Türkiye için gerekli dediğiniz Gandhi'nin iç politika tarzı. Ona da gelicem ama öncelikle yukardaki alıntılardan anlaşılıyor ki , Gandhi, silahlı eylemin mümkün olmadığı bir durumda pasif direnişle mücadele vermiş. Ancak, şunu da belirtmek gerekir ki, Gandhi'nin başarısı sadece kendi çabası ve felsefesinin ürünü değil, Hindistan Ulusal Ordusu'nun şiddet eylemlerinden korkan ve 2. Dünya savaşıyla kaynakları tükenen Britanyalılar'ın savaştan vaz geçmeleri ile ilgilidir. Batılılar bükemedikleri eli öpmezler, o nedenle Gandhi Nobel Barış ödülünü vermişler ama Batılıların emperyalist heveslerini kursağında bırakan Atatürk'ü dışlamaya, Türklere unutturmaya yönelik politikalarını ardı ardına uygulamışlar. AB üyeliği için Kemalizmi ve Atatürk'ü bırakmanız gerekir diyen AB parlomento üyelerinin görüşleri bu düşüncenin uzantısıdır.

Gönderi tarihi:
Evet,Türkiye'ye bir Gandhi gerek.

 

Tüm değerleri,inançları,kimlikleri sahiplenecek;herşeyi ile tek yürek olacak bir ülke için.

 

Savaş çığırtkanlığı yapanlara,ahkam kesenlere,öldürenlere ve ölümleri koruyp kutsayanlara,hadlerini bildirmek için.

 

Gandhi'nin yaptıkları ve özgeçmişi hakkında çok şey yazmayacağım.Herkes onıun kim olduğunu az çok biliyor.Savaşı sevmezdi,silahı sevmezdi.Kendi ülkesinde "vebalı" olan Gandhi,direnişin ve sevginin en güzel örneklerinden yalnız biri.

 

O kendi topraklarında ki tüm insanları,tüm inançları kendinden sayar,hepsine kucak açardı.Tek başına bedel ödemeyi,cesurluğu ve gerçekçiliği onu dünyada değerli kıldı.Eminim ki öyle olmaya devam edecektir.

 

Sn.Mavi, Türkiye'ye Gandhi gerek derken onun bağımsızlık mücadelesi ile işgalcilere karşı mücadele arasında paralellik kurmadığınızı anlıyorum. Açıklamaya çalıışmanızdan anlaşılıyor ki, sizin Türkiye için gerekli dediğiniz Gandhi'nin iç politika tarzı. Bakalım, Gandhinin iç politikası tutarlı mı ve işe yaramış mı ?

Prensip olarak Gandi dinsel birlik görüşüyle çatıştığı için siyasi bölünmeye karşıydı.[61] Hindistan'ın bölünerek Pakistan'ın kurulması hakkında Harijan 'da 6 Ekim 1946'da şöyle yazmıştır:

 

[Pakistan'ın yaratılması isteği] Müslümanlar Birliği tarafından öne sürülmesi İslam dışıdır ve hatta günah dolu olduğunu söylemekten de çekinmem. İslam birliği ve insanlığın kardeşliğini temel alır, insanlık ailesinin birliğini bozmayı değil. Dolayısıyla Hindistan'ı büyük bir ihtimalle savaşan iki gruba bölmeye çalışanlar hem Hindistan'ın hem de İslma'ın düşmanıdır. Beni parçalara ayırabilirler ama yanlış olduğunu düşündüğüm bir görüşe katılmamı bekleyemezler [...] çılgınca konuşmalara rağmen tüm müslümanları dost edinmeye çalışmak arzumuzdan vazgeçmemeliyiz ve onları sevgimizin esiri olarak tutmalıyız.[62]

 

Ancak, Homer Jack Gandi'nin Cinnah ile Pakistan konusundaki uzun mektuplaşmalarında şunlara dikkati çeker: "Her ne kadar Gandi kişisel olarak Hindistan'ın bölünmesine karşıysa da öncelikle bağımsızlığın elde edilmesi için Kongrenin ve Müslümanlar Birliğinin işbirliğiyle kurulacak olan geçici bir hükümet altında işbirliğini yapılması ve daha sonra çoğunluğu Müslüman olan bölgelerde yapılacak bir halk oylamasıyla bölünme sorununa karar verilmesini belirten bir anlaşma önerdi."[63]

 

Hindistan'ın bölünmesi hakkındaki bu çifte görüşü nedeniyle Gandi hem Hindular hem de Müslümanlar tarafından eleştirilmiştir. Muhammed Ali Cinnah ve çağdaşı Pakistanlılar Gandi'yi Müslüman siyasi haklarını baltalamak ile suçladı. Vinayak Damodar Savarkar ve müttefikleri Gandi'yi Müslümanların Hindulara karşı düzenlediği vahşete gözünü kapayarak Müslümanların siyasi olarak gönlünü almakla, ve Pakistan'ın yaratılmasına izin vermekle suçluyordu. Bu siyasi olarak çekişmeli bir konu hâline gelmiştir: Pakistan asıllı Amerikalı tarihçi Ayesha Jalal gibi bazıları Gandi ve Kongre'nin Müslümanlar Birliği ile iktidarı paylaşmaktaki isteksizliklerinin bölünmeyi hızlandırdığını iddia ederken; Hindu milliyetçi siyasetçi Pravin Togadia gibi diğerleri Gandi'nin liderliğinde gösterdiği aşırı zayıflık sonucunda Hindistan'ın bölündüğünü söyler.

 

Dalit kastından lider B. R. Ambedkar Gandi'nin Dalit toplumundan sözederken kullandığı Harijanlar terimini kınamıştır. Bu terimin anlamı "Tanrı'nın Çocukları"dır;[88] ve bazıları tarafından bu Dalitlerin sosyal olarak olgunluğa erişmediği ve ayrıcalıklı Hint kastlarının babacan bir tavır içine girmesi anlamına geldiği şeklinde yorumlanmıştır. Ambedkar ve müttefikleri aynı zamanda Gandi'nin Dalit siyasal haklarını da baltaladığını hissediyordu. Gandi, her ne kadar Vaişya kastında doğduysa da, Ambedkar gibi Dalit aktivistler olmasına rağmen Dalitlerin adına konuşabileceği konusunda ısrar ediyordu.

 

Birbirlerine büyük saygıda da duysalar Gandi ve Rabindranath Tagore nir çok kereler çok uzun süren tartışmalara girmiştir. Bu tartışmalar zamanlarının en ünlü iki Hintlisinin felsefi görüş farklılıklarını örnekler. 15 Ocak 1934'de Bihar'da meydana gelen bir deprem çok büyük yaşam kaybına ve zarara yol açtı. Gandi bunun dokunulmazları kendi tapınaklarına kabul etmeyen üst kast Hinduların günahları nedeniyle olduğunu belirtti. Tagore ise Gandi'nin bu görüşüne şiddetle karşı geldi ve dokunulmazlık uygulaması ne kadar itici de olsa ahlaki sebeplerin değil yalnızca doğal sebeplerin depreme yol açabileceğini savundu.

 

( Alıntı-Vikipedi )

Gönderi tarihi:
Politika ve Doğrucudavut,

Öte yandan,Kürt mücadalesi diyerek yakap yıkan PKK ile "vatanseverlik" nidasıyla,kurum yada birey farketmez,aynı şeklide davam diyerek insan ve hakları görmezden gelen zihniyet...bu zihniyetler,işte öldürdükleriyle bana Gandhi dedirtiyor.

 

Silahlı mücadelede, İnsan Haklarını gözetmenin Gandhicilik ile alakası yoktur. Çünkü, Gandhi temelde, silahlı mücadeleye karşıdır.

 

Doğrucudavut,ben bugün ki siyasi arena derken bile bana Atatürk ile yanıt vermiş.

 

Bu cümleniz, çelişkili, sanki Gandhi 2008’de yaşıyormuş gibi, Bakın, Hindistan Cumhurbaşkanı K.R.Narayanan, ne demiş:

 

’ Biz Hindistan'da bağımsızlığımızın 50. yılını yeni kutladık. Bu vesileyle, Hindistan'ın bağımsızlık hareketinin, Türkiye'nin verdiği bağımsızlık mücadelesinden ve Kemal Atatürk'ün fikirleri ve felsefesinden esinlendiğini hatırlatmak isterim.

 

Mahatma Gandhi Atatürk'ü "insanoğlunun yüce bir evladı" şeklinde tanımlamıştır.

 

Jawaharlal Nehru ise onu "modern çağın kurucularından biri" olarak sıfatlandırmıştır.’

 

Hindistan İstiklal Hareketi’nin öncüsü Gandi, Hindistan’ın Mustafa Kemal Atatürk’üdür. Aralarındaki fark, Gandi’nin, milletinin hürriyeti için zülme karşı Satyagraha direnişinde sivil, şiddeti içermeyen Ahimsa itaatsızlığına başvurmasıdır.

 

Kemal Atatürk ise, Türkiye’nin ve Türk toplumlarının hürriyeti için, bu direnişi ancak silah gücüyle yapabilirdi ve o yolda başarılı oldu. Atatürk askeri bir deha... Ve geri kalmış, ezilmiş bir millete, çağdaş eğitimle kültürün önemini öğreten reformist liderdi.

 

Gandi yine aynen Atatürk gibi zenginlik heveslisi değildi, çalıp çırpmadı, kimseyi kandırmadı. Basit bir hayat yaşadı, Hintliler’in Charkha dedikleri çarkta yün ipliği işledi. Gandi’nin en büyük prensiplerinden biri, Başbakan Erdoğan’ın takiyye politikasının tam aksi olan yalan söylememekti.

 

Ölümünden 70 yıl sonra, Hindistan Gandi’nin mirasına sahip çıkmaması gibi Türkiye’de Atatürk’ün mirasına sahip çıkmamıştır. Sorunlar, bundan kaynaklanmaktadır. İşte bu yüzden, Türkiye’ye yeni bir Atatürk gerek diyorum ben.

Gönderi tarihi:
Ugrunda ölecegim bir dava varsa oda Türkiye'dir öldürecegim bir dava varsa o da yine Türkiye olacaktir,onurlu ölmek onursuz yasamaktan daha onurlu bir davranistir.

1919 da baslayan savas bir onur savasiydi,o onurun icinde,seref,namus,bayrak,din,insan olmak hepsi vardi.

 

Dün birlik ve bütünlük savasi vermis olanlarin bugün ayrilik noktasina gelmis veya getirilmis olmasini dil ve kültürle gecistiremezsiniz.O zaman herkesin ayaklanmasi ve bir Gandhi aramasi gerekir,Dil ve kültürün arkasina saklanan asil nedeni saklayip terör neden hala var diye sormak sadece gercekleri karartma cabasidir.Aslinda bu cabanin da arkasinda devlete duyulan tarihi kin yatar.Dün Ermenilerin uyguladigi propaganda ve terör bugün aynen PKK ve Kürtcüler tarafindan uygulanmaktadir,ve karsi yanit hep ayni sloganlari iceriyor;Özgürlük,demokratik haklar.Türkiye'de Kürt Türk ayirimi yapilmadan hersey olunabilir ama demokratik haklarin yoklugundan bahsedilir,mecliste Kürt milletvekilleri görev yapar ama DTP disinda Kürt taninmaz,cünkü DTP Kürt degil Kürtcüdür,yani bölücüdür yani terör yandasidir.

 

Gandhi,isgal altinda inleyen,Ingiliz boyundurugu altinda nefes alamayan bir ülkenin bagimsizlik savascisiydi.Bugün Türkiyede bir Gandhi aramakTürkiye'yi daha dogrusu Kürtcülerin hayali olan Kürtistanin Türk isgali altinda dünkü Hindistan konumunda görmekle es anlamlidir.Biz kimsenin ülkesini isgal ederek topraklarini ve özgürlüklerini ellerinden almadik,varsa tarihte bir Kürt-Türk savasi bana tarihini verin.Eger 1950 ile baslayan sürecle Türkiyede yasayan insanlara ne egitim alaninda ne refah alaninda ne insanca yasama alaninda birseyler verilmemisse bunu özgürlük sorunu haline getirmek bence yanlis bir yoldur.

 

 

saygilarla

 

Gandhi sadece size bağımsızlık mücadalesini mi anlatıyor?

 

Basitçe geçiştirmek;işte ben bu basitliğe hiç düşmedim.

 

Düşseydim;şimdi tv karşısında kendimi kandırmaya devam ederdim.

 

Size soruyorum;yaşananlara bakın,tamam PKK öldürdü,tamam halkta yanlış yaptı...tamam da Politika,devlet hiç mi hata yapmadı?

 

Bakın,TESEV tarafında sunulan Kürt raporunda,sizin de ifade ettiğiniz tehlike çok açık ifadelerle belirtiliyor.

 

"Şimdiye kadar sistem ile Kürtler arasında olan sorun şimdi halklar arasında olma yolunda"...işte bu çok büyük bir tehlike,işte bu asıl sorunların çözümsüzlük ile açıklanacağı ince sınır.

 

Bakın,ben emperyalizmin oyanadığı oyunların farkındayım;onun için devlet halkına sahip çıksın.Eğer devlet çıkamazsa,Osmanlıyı yıkıma götüren devletler bugün bu ülkeyi yıkar.

 

Ayrıca,sürekli olarak ifade edilen refah,eğitim...vs'de ki olumsuzluklar;bu bölgede çok daha fazla.

 

Köyler de olmayan yollar batı da olabilir;ama yakılan köyler burda.

 

Ayrıca ben Kürtçü falan değilim,milliyetçilikten nefret ederim.

Gönderi tarihi:

Doğrucudavut,

 

öncelikle verdiğiniz değerli bilgiler için çok teşekkür ederim.

 

Siz Gandhi yerine bize bir Atatürk gerek demeyişimi de biraz eleştirmişsiniz :)

 

Birincisi,ben Gandhi'nin pasif olan direnişine hayranım.Yani silahtan nefret ederim.Bunun için silahlı mücadale adı altında verilen bir PKK mücadalesi de dayatılan silahla empoze edilmek istenen düşüncelere de;aynı öfke ile yaklaşırım.

 

İkincisi,Gandhi herşeyden önce bağımsız bir Pakistan'ın mücadalesini vermiştir.Asıl özel olan ise;bu mücadalenin tüm halk ve değerleri ile sahiplenmesidir.

 

Bugün Türkiye;kendini tanımlaması gereken bir ülke hala benim için.Daha ne olduğumuza karar verememişken,bana göre olması gereken tüm etnik,dini...değerleri ile bütün olmuş bir ülke...

 

Bunun yolu da devletin ve halkın barışması.

 

"Öte yandan,Kürt mücadalesi diyerek yakap yıkan PKK ile "vatanseverlik" nidasıyla,kurum yada birey farketmez,aynı şeklide davam diyerek insan ve hakları görmezden gelen zihniyet...bu zihniyetler,işte öldürdükleriyle bana Gandhi dedirtiyor."

 

sarfeetiğim cümleler de zaten silahın nefreti!Bir daha okuyalım isterseniz :)

Gönderi tarihi:
Birincisi,ben Gandhi'nin pasif olan direnişine hayranım.Yani silahtan nefret ederim.Bunun için silahlı mücadale adı altında verilen bir PKK mücadalesi de dayatılan silahla empoze edilmek istenen düşüncelere de;aynı öfke ile yaklaşırım.

 

İkincisi,Gandhi herşeyden önce bağımsız bir Pakistan'ın mücadalesini vermiştir.Asıl özel olan ise;bu mücadalenin tüm halk ve değerleri ile sahiplenmesidir.

 

Sn.Mavi, alıntıladıklarımı okumuşsunuz ama hala Gandhinin bağımsız Pakistanı savunduğunu söylüyorsunuz. Gandhi birlik istemiş ama olmamış, ülke bölünmüş, yani felsefesi işe yaramamış. Hindistanın bağımsızlığında da tali bir rolü var. Ona Nobel veren Batılılar bunun için vermişler ödülü ve Gandi'yi bilinçli olarak şişiriyorlar. Böyle bir şey yok, evinize birisi zorla girecek, karınıza, kızınıza tecavüz edecek, siz de karşı koymayacaksınız, gel bana da tecavüz et diyeceksiniz. Siz bunu mu savunuyorsunuz. Savaş ancak savunma halinde meşrudur. 'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh'

 

Bugün Türkiye;kendini tanımlaması gereken bir ülke hala benim için.Daha ne olduğumuza karar verememişken,bana göre olması gereken tüm etnik,dini...değerleri ile bütün olmuş bir ülke...

 

Bunun yolu da devletin ve halkın barışması.

 

Devlet, halkla kavgalı değil ki barışsın. Kavgalı olunan PKK'lılar ve onun propogandasını yapanlar.

 

"Öte yandan,Kürt mücadalesi diyerek yakap yıkan PKK ile "vatanseverlik" nidasıyla,kurum yada birey farketmez,aynı şeklide davam diyerek insan ve hakları görmezden gelen zihniyet...bu zihniyetler,işte öldürdükleriyle bana Gandhi dedirtiyor."

 

İnsan haklarını ayrı tartışırız. Devlet ile PKK aynı şekilde değerlendirilemez. Türkiyede Gandhi olsa hiç bir şey değişmezdi. Gandhi, Hint kültürü ile var, ancak orada etkin olabilir ama orada da yetmemiş, ülkenin bağımsızlığına ve kan dökülmesine, ülke bölünmüş. Türkiye için yeni bir Atatürk gerekir.

 

sarfeetiğim cümleler de zaten silahın nefreti!Bir daha okuyalım isterseniz :)

 

Silahı kim sever ki Sn. Mavi, psikopatlardan başka.

Gönderi tarihi:
Sn.Mavi, alıntıladıklarımı okumuşsunuz ama hala Gandhinin bağımsız Pakistanı savunduğunu söylüyorsunuz. Gandhi birlik istemiş ama olmamış, ülke bölünmüş, yani felsefesi işe yaramamış. Hindistanın bağımsızlığında da tali bir rolü var. Ona Nobel veren Batılılar bunun için vermişler ödülü ve Gandi'yi bilinçli olarak şişiriyorlar. Böyle bir şey yok, evinize birisi zorla girecek, karınıza, kızınıza tecavüz edecek, siz de karşı koymayacaksınız, gel bana da tecavüz et diyeceksiniz. Siz bunu mu savunuyorsunuz. Savaş ancak savunma halinde meşrudur. 'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh'

 

 

 

Devlet, halkla kavgalı değil ki barışsın. Kavgalı olunan PKK'lılar ve onun propogandasını yapanlar.

 

 

 

İnsan haklarını ayrı tartışırız. Devlet ile PKK aynı şekilde değerlendirilemez. Türkiyede Gandhi olsa hiç bir şey değişmezdi. Gandhi, Hint kültürü ile var, ancak orada etkin olabilir ama orada da yetmemiş, ülkenin bağımsızlığına ve kan dökülmesine, ülke bölünmüş. Türkiye için yeni bir Atatürk gerekir.

 

 

 

Silahı kim sever ki Sn. Mavi, psikopatlardan başka.

 

İnanın ki demek istediklerim hiç anlaşılmamış.Saygılar!

Gönderi tarihi:

Sayin Mavi,devleti tabii ki sucluyoruz,bizim devleti savunmamiz genel anlamda bir savunmadir cünkü bizler o devletin bireyleriyiz.

Devlet suclu oldugu icin bugün bu olumsuzluklar yasanmaktadir,fakirlik bir milletin kaderi olmussa bunun nedenini devlete sormak gerekir,sizin Kürt sorunu diye bir türlü diliizden düsürmediginiz kavram bile devletin yanlis yönetilmesinin sonuclarindan biridir,bunu biz hep söyledik,söyleyecegizde.Biz ülkemizi dolayisiyla devletimizi savunurken,ne Kürt'leri ne Laz'lari ne de baska birilerini dislamak amacini tasimiyoruz,cünkü onlarda bu devletin bu ülkenin bireylerinin olusturdugu toplumlardir ve asirlar boyunca hep birlikte yasamis kaderde elbirligi etmis,bu ülkenin sinirlerinin cizilmesinde aktif rol oynamislardir.Birbirimize kaynasmis et ve kemik olmusuz,simdi birileri ortaya sorun var diye cikiyorsa sorun var diyeni kim bu yola sevketmistir onu irdelemek gerekir,tabi ki burada devletin sorumlulugunu inkar edemeyiz.

 

Görüslerimize kendi penceremizden degil Türkiye penceresinden bakabiliyorsak cözüm üretme imkanimiz olur yoksa siz bana vurursunuz ben de size!...

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Sayin Mavi,devleti tabii ki sucluyoruz,bizim devleti savunmamiz genel anlamda bir savunmadir cünkü bizler o devletin bireyleriyiz.

Devlet suclu oldugu icin bugün bu olumsuzluklar yasanmaktadir,fakirlik bir milletin kaderi olmussa bunun nedenini devlete sormak gerekir,sizin Kürt sorunu diye bir türlü diliizden düsürmediginiz kavram bile devletin yanlis yönetilmesinin sonuclarindan biridir,bunu biz hep söyledik,söyleyecegizde.Biz ülkemizi dolayisiyla devletimizi savunurken,ne Kürt'leri ne Laz'lari ne de baska birilerini dislamak amacini tasimiyoruz,cünkü onlarda bu devletin bu ülkenin bireylerinin olusturdugu toplumlardir ve asirlar boyunca hep birlikte yasamis kaderde elbirligi etmis,bu ülkenin sinirlerinin cizilmesinde aktif rol oynamislardir.Birbirimize kaynasmis et ve kemik olmusuz,simdi birileri ortaya sorun var diye cikiyorsa sorun var diyeni kim bu yola sevketmistir onu irdelemek gerekir,tabi ki burada devletin sorumlulugunu inkar edemeyiz.

 

Görüslerimize kendi penceremizden degil Türkiye penceresinden bakabiliyorsak cözüm üretme imkanimiz olur yoksa siz bana vurursunuz ben de size!...

 

 

saygilarla

 

Hayır,Politika...yanlış savunulamaz.

 

Yanlışı yapan devlet de olsa birey de olsa;yanlışın karşısında susarsanız;o yanlışa siz de ortak olursunuz.

 

Kimse kusura bakmasın;ben ne devletimi ne de yaşadığım toplumu affetmeyeceğim.

 

Bizler,aynı yanlışın tohumlarıyız.

Gönderi tarihi:
Hayır,Politika...yanlış savunulamaz.

 

Yanlışı yapan devlet de olsa birey de olsa;yanlışın karşısında susarsanız;o yanlışa siz de ortak olursunuz.

 

Kimse kusura bakmasın;ben ne devletimi ne de yaşadığım toplumu affetmeyeceğim.

 

Bizler,aynı yanlışın tohumlarıyız.

 

Affetmek ayri bir alandir,elestirmek ayridir sayin Mavi,devleti savunmak yanlisi savunmak degildir,eger devleti savunmayi yanlisi savunmak olarak görüyorsaniz o zaman bu devletin yikilmasi,yanlislarin ortadan kaldirilmasi ve sizce dogrularin gerceklesmesi gerekiyor,demek ki bu nedenle bu devlet yikilmaya calisiliyor,cünkü bu modelle sizin dogrulariniz hic gerceklemiycektir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Türkiye'de Kürt irkida yok Kürt sorunuda yok. Kürt'ler Türk irkindandir, aksini söyleyen isbatlasin. Ama anlamadigim Kürt irkida yok Kürt sorunuda yok ama bu TRT nin bir den bire Kürtce yayin yapmasi ne anlama geliyor? Bir cok üniversitenin bir den bire Kürtce dilde egitim verebilecekleri demecleri ne anlama geliyor? Yok olan bir konu üzerinde nasil bu kadar insanlar öldürülür ve sonunda onlar icin tv yayinlari yapilir, hemde devlet tarafindan? Biz nasil bir toplumuz yaa, lütfen biri bana aciklasin, herkesi red ediyoruz ve zorla bizden olduklarini onlara söyletmeye ve inandirmaya calisiyoruz.

Gönderi tarihi:
Türkiye'de Kürt irkida yok Kürt sorunuda yok. Kürt'ler Türk irkindandir, aksini söyleyen isbatlasin. Ama anlamadigim Kürt irkida yok Kürt sorunuda yok ama bu TRT nin bir den bire Kürtce yayin yapmasi ne anlama geliyor? Bir cok üniversitenin bir den bire Kürtce dilde egitim verebilecekleri demecleri ne anlama geliyor? Yok olan bir konu üzerinde nasil bu kadar insanlar öldürülür ve sonunda onlar icin tv yayinlari yapilir, hemde devlet tarafindan? Biz nasil bir toplumuz yaa, lütfen biri bana aciklasin, herkesi red ediyoruz ve zorla bizden olduklarini onlara söyletmeye ve inandirmaya calisiyoruz.

 

Ben şimdi bu söylemden bir şey anlamadım. Karşı olunan ne? savunulan ne ?

 

Ne yapılmalı peki, "Türk Irkı" ve "Kürt Irkı" olarak bir tanımlamaya mı gidilmeli ? Kürtlerde Türk'tür, çerkeslerde, lazlarda, pomaklarda. Zira Türkiye Cumhuriyeti'nin Türk'lük kriteri, vatandaşlık bağıyla bağlı olmaktır. Yani sanki Anayasa ırka ve kana dayalı bir Türk'lük tanımı yapıyorda, başkalarınıda böyle Türk kabul ediyor.

 

Anayasamız Türk Irkı diye bir ırk tarif edip, vatandaşlığı bunun üzerinden mi şekillendiriyor ?

 

Bakalım bugüne kadar Anayasamızda Türklüğü açıklayan maddelere ;

 

1924 Anayasası ;

Madde 88:- f1 Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur. f2. Türkiyede veya hariçte bir Türk babanın sulbünden doğan veyahut Türkiyede mütemekkin bir ecnebi babanın sulbünden Türkiyede doğup da memleket dâhilinde ikamet ve sinni rüşte vusulünde resmen Türklüğü ihtiyar eden veyahut Vatandaşlık Kanunu mucibince Türklüğe kabul olunan herkes Türktür. Türklük sıfatı kanunen muayyen olan ahvalde izale edilir.

 

1937 değişikliği ;

Madde 88. - Türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “Türk” denir. Türkiye’de veya Türkiye dışında bir Türk babadan gelen yahut Türkiye’de yerleşmiş bir yabancı babadan Türkiye’de dünyaya gelipte memleket içinde oturan ve erginlik yaşına vardığında resmi olarak Türk vatandaşlığını isteyen yahut Vatandaşlık Kanunu gereğince Türklüğe kabul olunan herkes Türktür. Türklük sıfatının kaybı kanunda yazılı hallerde olur

 

1961 Anayasası ;

 

Madde 54- Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. Yabancı babadan ve Türk anadan olan çocuğun vatandaşlık durumu kanunla düzenlenir. Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmıyan bir eylemde bulunmadıkça, vatandaşlıktan çıkarılamaz. Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz

 

1982 Anayasası ;

Madde 66. – Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. (Son cümle mülga: 3.10.2001-4709/23 md.) Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz. Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz

 

Türkiye Cumhuriyeti Türklük için tek kriter olarak vatandaşlığı almaktadır. Daha 1924 Anayasasında "Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur" diyerek Irkı ve dini ne olursa olsun, her vatandaş Türk kabul edilir demektedir. Türk diyerekte Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları kastedilmektedir.

 

Etnik kökenle, ırkla değil vatandaşlıkla ilgilenen Anayasalar, çağdaş anayasalardır. Vatandaşları ırklara göre tasnif eden, vatandaşlar arasında ırki ayrımları olumlu veya olumsuz gözeten anayasaların son örneği ise Apartheid'in ortadan kalmasıyla tarihe karışmıştır.

 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre, ırkı soyu sopu Türk olan bir vatandaş ile, iki yıl önce Türk vatandaşlığına geçmiş bir Bulgarın ya da Romen'in bir farkı yoktur. Onlarda Türktür. Ha yok Anayasa Türk diye şu kavimden gelenlere denir gibi bir tanıma sahip olsaydı. Ondan sonra burada yaşayan herkes Türktür deseydi o zaman bu mantık haklı olabilirdi.

Gönderi tarihi:
Ben şimdi bu söylemden bir şey anlamadım. Karşı olunan ne? savunulan ne ?

 

Ne yapılmalı peki, "Türk Irkı" ve "Kürt Irkı" olarak bir tanımlamaya mı gidilmeli ? Kürtlerde Türk'tür, çerkeslerde, lazlarda, pomaklarda. Zira Türkiye Cumhuriyeti'nin Türk'lük kriteri, vatandaşlık bağıyla bağlı olmaktır. Yani sanki Anayasa ırka ve kana dayalı bir Türk'lük tanımı yapıyorda, başkalarınıda böyle Türk kabul ediyor.

.

.

 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre, ırkı soyu sopu Türk olan bir vatandaş ile, iki yıl önce Türk vatandaşlığına geçmiş bir Bulgarın ya da Romen'in bir farkı yoktur. Onlarda Türktür. Ha yok Anayasa Türk diye şu kavimden gelenlere denir gibi bir tanıma sahip olsaydı. Ondan sonra burada yaşayan herkes Türktür deseydi o zaman bu mantık haklı olabilirdi.

Benim burada anlatmak istedigim, aramizda bazilarinin Kürt'leri sadece vatandaslik baginda degilde irk olarakta Türk görmeleri. Yani Kürt irki diye bir irkin olmadigini söylemeleri.

Gönderi tarihi:
Affetmek ayri bir alandir,elestirmek ayridir sayin Mavi,devleti savunmak yanlisi savunmak degildir,eger devleti savunmayi yanlisi savunmak olarak görüyorsaniz o zaman bu devletin yikilmasi,yanlislarin ortadan kaldirilmasi ve sizce dogrularin gerceklesmesi gerekiyor,demek ki bu nedenle bu devlet yikilmaya calisiliyor,cünkü bu modelle sizin dogrulariniz hic gerceklemiycektir.

 

 

saygilarla

 

Burada söz konusu tartışılan doğrular değil yanlışlar :) yanlışların ortadan kaldırılması devletin ortadan kaldırılması demek değildir;aksine devleti olması gereken yere taşıyan sorgulamalardır.Evet bu modelle benim doğrularım hiç gerçekleşmeyecek;Osmanlı geleneğini taşıyan bir devlet değil istediklerimi bulacağım;demokratik ve sosyal devlet anlayışıdır insanımı hakettiği yere taşıyacak olan.

 

Kavgamız;okullarda birey olmayı öğreten,hastanelerde insan değerini anlatan bir ülke...bunu yıkarak değil,kendimizden başlayarak başaracağız.

Gönderi tarihi:
Benim burada anlatmak istedigim, aramizda bazilarinin Kürt'leri sadece vatandaslik baginda degilde irk olarakta Türk görmeleri. Yani Kürt irki diye bir irkin olmadigini söylemeleri.

 

Kürtlerin durumunu belirleyecek olan "aramızdan bazılarının" ne olarak gördüğü değil, devletin ne olarak gördüğü ve Anayasasında nasıl yer verdiğidir. Yani sizin cevaben ortaya koyduğunuz TRT'nin kürtçe yayına başlaması, veya üniversitelerin kürtçe ders verebilecekleri yönündeki açıklamaları Kürt Irkı diye bir ırk var, o zaman ayrı yayın yapalım mantığıyla değil. Türk vatandaşlarının bir kısmının bu yönde taleplerinin olması, bu dili anadili olarak kabul etmeleri dikkate alınarak hayata geçirilen bir uygulamadır.

 

Ha Irk konusuna gelirsek. Ben bugüne kadar Kürt Irkı diye bir ırkın varlığını savunan herhangi bir Kürt siyasetçi ya da yazar bile duymadım. Radikal kürtçülerde dahil.

 

Siz sanırım kavramları bayağı birbirine karıştırmışsınız. Bilimsel anlamda örnek vereyim. Ben Çeçenim. Yani etnik köken olarak. Ama "Çeçen Irkı" diye bir Irk yoktur. Antropologların "Beyaz Kafkas Irkı" adını verdikleri, lazlar, çerkesler, gürcüler, çeçenler gibi kafkas milletlerinin mensubu olduğu geniş bir ailenin parçasıdır Çeçenler. Ayrı bir millettirler, ayrı dilleri vardır, ayrı gelenekleri vardır. Ama ayrı bir ırk değillerdir. Kimsede böyle birşey iddia etmez.

 

Türk ırkı diye bir ırk vardır. Türkiye'de içiçe yaşamışlıkla fiziksel görünüm değişsede. Binlerce yıldır kapalı toplumlar olarak yaşan Özbekler, Kırgızlar, Tatarlar, Türkmenler, Kazaklar bilimadamlarının tarif ettiği Türk Irkının tüm özelliklerine sahiptirler.

 

Araplar vardır, Arap ırkı yoktur. Yahudiler vardır Yahudi Irkı yoktur. Sami Irkı vardır. Araplarda, Yahudilerde Sami Irkı'nın mensubudurlar.

 

Sanırım anlatabildim. Kürt Irkı diye bir ırkın varlığını gerek bilimsel gereksel siyasal literatürde bugüne kadar hiç duymadığım gibi. Bunu savunan Kürt'de duymadım.

Gönderi tarihi:
Kürtlerin durumunu belirleyecek olan "aramızdan bazılarının" ne olarak gördüğü değil, devletin ne olarak gördüğü ve Anayasasında nasıl yer verdiğidir. Yani sizin cevaben ortaya koyduğunuz TRT'nin kürtçe yayına başlaması, veya üniversitelerin kürtçe ders verebilecekleri yönündeki açıklamaları Kürt Irkı diye bir ırk var, o zaman ayrı yayın yapalım mantığıyla değil. Türk vatandaşlarının bir kısmının bu yönde taleplerinin olması, bu dili anadili olarak kabul etmeleri dikkate alınarak hayata geçirilen bir uygulamadır.

 

Ha Irk konusuna gelirsek. Ben bugüne kadar Kürt Irkı diye bir ırkın varlığını savunan herhangi bir Kürt siyasetçi ya da yazar bile duymadım. Radikal kürtçülerde dahil.

 

Siz sanırım kavramları bayağı birbirine karıştırmışsınız. Bilimsel anlamda örnek vereyim. Ben Çeçenim. Yani etnik köken olarak. Ama "Çeçen Irkı" diye bir Irk yoktur. Antropologların "Beyaz Kafkas Irkı" adını verdikleri, lazlar, çerkesler, gürcüler, çeçenler gibi kafkas milletlerinin mensubu olduğu geniş bir ailenin parçasıdır Çeçenler. Ayrı bir millettirler, ayrı dilleri vardır, ayrı gelenekleri vardır. Ama ayrı bir ırk değillerdir. Kimsede böyle birşey iddia etmez.

 

Türk ırkı diye bir ırk vardır. Türkiye'de içiçe yaşamışlıkla fiziksel görünüm değişsede. Binlerce yıldır kapalı toplumlar olarak yaşan Özbekler, Kırgızlar, Tatarlar, Türkmenler, Kazaklar bilimadamlarının tarif ettiği Türk Irkının tüm özelliklerine sahiptirler.

 

Araplar vardır, Arap ırkı yoktur. Yahudiler vardır Yahudi Irkı yoktur. Sami Irkı vardır. Araplarda, Yahudilerde Sami Irkı'nın mensubudurlar.

 

Sanırım anlatabildim. Kürt Irkı diye bir ırkın varlığını gerek bilimsel gereksel siyasal literatürde bugüne kadar hiç duymadığım gibi. Bunu savunan Kürt'de duymadım.

Kürt'lerin irki yok o halde, yoksa varsa hangi irktandirlar? Yanlis anlamayin yanlisim varsa düzeltmek icin soruyorum ve tabiiki kavram kargasaligi yapmak istemem. bazen bu hararetli tartisma arasinda etnik kölenle irklari birbirine karistirabiliyoruz. Ama benim bahd´settigim arkadaslar Kürt'ler Türk irkindan derken yanin onlarin etnik kökenleriníde red etmis olmuyorlarmi?

Gönderi tarihi:

Ben bir Kürt olarak;Kürt ırkı vardır diyorum.

 

Kimileri için Fars bozması olsa da kimileri için dağdaki Türk olsa da...maalesef dili ve kökeni çıkaralara göre şekillenen bu ırka ben sahip çıkıyorum.

 

Nitekim;ırk herşeyden önce biyolojik bir bütünlüğü ifade eder.Kürtler de çok net özellikleri olan bir ırktır.

Gönderi tarihi:

Ben diyorum ki bütün bilimsel calismalari yok sayalim,ilim adamlarini da yok sayalim ve kendi dogrularimiza göre tartisalim,o zaman okula da gerek yok.Demek ki bizim devletimiz egitim alaninda yeterli egitim vermemekle isabetli hareket etmis oluyor.

 

Benim Kürtlerle ilgili yazdiklarim ilim adamlarinin arastirmalari sonucu ortaya konulmus somut bilgilerdir.Onlar bizim gibi ezbere sonuclara varmazlar nu nedenle onlara ilim adami denmistir.Yani belgelere göre yazan cizen arastiran bir arastirmayla yetinmeyip daha fazlasini arayip bularak bizlere sunarlar.Ilim adamlarinin arastirmalarina inanip inanmamak deger verip vermemek herkesin kendi özgür iradesine baglidir,yani ben bir ilim adami böyle yaziyor dedigim de bir baskasinin buna deger verip vermemesini düsünmem ayni zaman da inanmasini da dayatmam.

 

Benim yazdigim belgelerle ortaya koydugum bu arastirmalari benim kendi kisisel görüsüm gibi gösterip etrafa firlamak sagdan soldan kendine destek aramak hazimsizliktir.

 

Varsa elinizde karsi belgeler sizde o belgelerinizi tasirsiniz foruma ve tartisma böylece genisler.Bu anlamda Sayin Cryano'ya tesekkür ederim,gayet acik bir dille ne düsündügünü ifade etmis ve ayni zaman da kendiside bilimsel tespitlerde bulunmustur.

 

Burada bizleri Kürt karsiti gibi göstermeye calismak,haksiz bir cabadir.

Eger tartisacaksaniz bilimsel olarak tartisin.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Anadolu'da Türkler ve Kürtler

Taha Akyol

Milliyet 15 Ağustos 2005

 

"TARİHÇİ Prof. Osman Turan, bizde, hatta dünyada bir numaralı Selçuklu dönemi uzmanıdır ve eserleri Anadolu'nun Türkleşmesi, bu arada Güneydoğu'da Kürt nüfusunun gelişimi gibi konularda son derece aydınlatıcı niteliktedir.

Bugün merhum Turan'ın bir eserinden, "Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi" adlı kitabından bahsedeceğim. (www.otuken.com.tr).

 

Cemşid Bender gibi şoven Kürt milliyetçilerine göre, Kürtler beş bin yıldan beri bugün bulundukları topraklarda yaşıyorlar, Türkler sonradan gelmişlerdir, Kürtçe antikçağı aydınlatan bir dildir, insanlığı mağaradan kurtaran, matematiği icat eden Kürtlerdir! vs... (Kürt Tarihi ve Uygarlığı, Kaynak Yay., sf. 29-31, 46)

 

Prof. Turan'dan öğreniyoruz ki, Türklerin Anadolu'ya girmesinden önce, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun pek çok yerinde, şehirden şehre değişmek üzere, Ermeniler ve Süryaniler çoğunluğu oluşturuyordu, hatırı sayılır bir Rum nüfusu da bulunuyordu.

Mesela Malatya'da Ermeniler ve Süryaniler; o zaman adı Hısn-ı Mansur olan Adıyaman'da, Harput'ta, Muş, Bitlis ve Van'da Ermeniler; Urfa, Mardin, Hasankeyf, Silvan ve Diyarbekir'de Süryaniler, biraz da Yahudiler yaşıyordu.

Prof. Turan, 1070 yılındaki Urfa nüfusunu örnek verir:

 

"20 bin Süryani, 8 bin Ermeni, 6 bin Rum ve Frenk..."

Frenkler Birinci Haçlı Seferi'nde Urfa ve çevresini içine alan bir "Haçlı Kontluğu" bile kurmuşlardır. (Sf. 250)

* * *

BİZANS hem sosyoekonomik bakımdan çöküntüye gidiyordu ve hem de mezhep farkı sebebiyle Doğu'daki Ermeni ve Süryanilere büyük baskı yapıyor, onları dağıtmak için şuraya buraya tehcir ediyordu.

 

Malazgirt'ten sonra kurulan Türk beyliklerinin dinlere saygılı davranışı Ermenilerin, özellikle de Süryanilerin dostça duygularıyla karşılaşmış, hiç büyük Türk-Ermeni veya hele de Türk-Süryani savaşı yaşanmamıştır. (Sf. 252-253)

 

Bölgenin Müslüman nüfusuna gelince... İslamlaşma, Hz. Ömer'in fetihleriyle 7. yüzyılda başladı. Bugün Diyarbakır ilini oluşturan topraklara o zaman Arap Bekir Bin Vâil aşireti yerleştiği için buraya "Diyar-ı Bekir" denildi.

Müslüman nüfus, değişen oranlarda Türk, Kürt ve Araplardan oluşuyordu.

 

Selçukluların Ortadoğu'ya girişi Anadolu'ya doğru büyük göçlere yol açtı: Biri Anadolu'yu Türkleştirecek Türk göçü...

Öbürü, Kürtlerin de Doğu İran'daki orijinal dağlık yurtlarından kuzeye ve batıya, yani Anadolu'ya göçmeye başlaması... (Sf. 255)

 

Bölgeye ikinci Kürt göçü, Eyyubiler zamanında oldu. (Sf. 134, 155)

 

Yavuz Selim'le Şah İsmail'in kavgasında bazı Alevi Türkmen aşiretleri İran'a, İran'daki bazı Sünni Kürt aşiretleri Türkiye'ye göçecektir.

* * *

KÜRTLERİN Fırat'ın doğusuna yayılmasında, Selçukluların Bizans'ı geriletmesinin rolü çok büyüktür. Bölgede kurulmuş bulunan Türk beylikleri, Saltuklular, Sökmenliler ve Artuklular ile Türkleşmiş Kürt Mengücek hanedanları Kürtleri "cihat arkadaşı" olarak gördüler. (Sf. 252)

 

Göçebe hayat tarzı Türkmenlerde de Kürtlerde de hâkimdi, bu yüzden ikisinin içinde geniş bir kesim eşkıyalık, yağmacılık yapıyor, birbirleriyle de çatışıyorlardı. (Sf. 133, 143, 212)

 

Ama göçebe Türkmenlerin göçebe kesimleri daha Artuklular zamanında tarım ve ticarete, şehir hayatına yöneldiler. (Sf. 256-259)

 

Tarihçi Claude Cahen, dağlık arazileri yüzünden Kürtlerde göçebeliğin çok uzun süre devam ettiğini belirtir.

Aynı sosyal kulvarda rakip olmamaları ve dindaşlık faktörü, tarihte Türkmen ve Kürt birlikteliğini sağlamış, Gökalp'in belirttiği gibi, nüfus yoğunluğuna ve hayat tarzına göre bazı Türkmenler, mesela Siverek'te Karaçeli aşireti gibi Kürtleşmiş, buna karşılık tarım ve şehir hayatına geçen Kürtler Türkleşmiştir.

 

Bu konularda Claude Cahen'in ve Mükremin Halil'in eserlerinde çok geniş bilgi vardır; onları başka yazılarımda tanıtacağım.

 

Böylesine iç içe geçmiş bir tarihi, etnik milliyetçilik fanatizmiyle parçalamaya çalışmak, ancak kötü niyetle yapılabilecek bir 'tahrif'tir."

 

********************************************************************************

***************

 

Ben de bu yazıyı yapıştırayım dedim, tarihi bir de burdan okuyalım, bakalım. :)

Gönderi tarihi:
Kürt'lerin irki yok o halde, yoksa varsa hangi irktandirlar? Yanlis anlamayin yanlisim varsa düzeltmek icin soruyorum ve tabiiki kavram kargasaligi yapmak istemem. bazen bu hararetli tartisma arasinda etnik kölenle irklari birbirine karistirabiliyoruz. Ama benim bahd´settigim arkadaslar Kürt'ler Türk irkindan derken yanin onlarin etnik kökenleriníde red etmis olmuyorlarmi?

 

Bakın bir söylemin yanlışlığı başka bir yanlış söyleme alternatif olarak ortaya konulmuş olmasıyla değişmez. Kürtler Türk ırkındandır söylemi ne kadar yanlışsa. Kürt Irkı diye bir ırk vardır söylemide o kadar yanlıştır.

 

Biz şimdi burada bunu tamamen ve sadece bilimsel olarak tartışıyoruz. Irklar üzerinden insan değerlemesi yapmak için değil.

 

Ben bir Kürt olarak;Kürt ırkı vardır diyorum.

 

Kimileri için Fars bozması olsa da kimileri için dağdaki Türk olsa da...maalesef dili ve kökeni çıkaralara göre şekillenen bu ırka ben sahip çıkıyorum.

 

Nitekim;ırk herşeyden önce biyolojik bir bütünlüğü ifade eder.Kürtler de çok net özellikleri olan bir ırktır.

 

Burada önemli olan söyleyen kişinin , Türk, Kürt, Alman, İngiliz, Arap olması değildir. Irk bilimsel bir konudur. Ve burada bilimin ne söylediği önemlidir. Irk antropolojinin alanına giren bir konudur. Ve Antropolojinin saydığı ırklar arasında Kürt Irkı diye bir ırk yoktur. Antropolojide modern yöntemler Irkları ayırt ederken diller üzerinde durmaktadır. Kürtler üzerine bu anlamda yapılan çalışmalar pers ırkından bir halk oldukları yönündedir. Dilleri batı irani dil grubuna bağlıdır. Ata dinleri perslerin dinidir, fizilksel özellikleri perslerle benzerlik göstermektedir. Kürtlerin kendi tarihleri olarak kabul ettikleri tarihler aynı zamanda perslerin tarihidir.

Gönderi tarihi:
Ben diyorum ki bütün bilimsel calismalari yok sayalim,ilim adamlarini da yok sayalim ve kendi dogrularimiza göre tartisalim,o zaman okula da gerek yok.Demek ki bizim devletimiz egitim alaninda yeterli egitim vermemekle isabetli hareket etmis oluyor.

 

Benim Kürtlerle ilgili yazdiklarim ilim adamlarinin arastirmalari sonucu ortaya konulmus somut bilgilerdir.Onlar bizim gibi ezbere sonuclara varmazlar nu nedenle onlara ilim adami denmistir.Yani belgelere göre yazan cizen arastiran bir arastirmayla yetinmeyip daha fazlasini arayip bularak bizlere sunarlar.Ilim adamlarinin arastirmalarina inanip inanmamak deger verip vermemek herkesin kendi özgür iradesine baglidir,yani ben bir ilim adami böyle yaziyor dedigim de bir baskasinin buna deger verip vermemesini düsünmem ayni zaman da inanmasini da dayatmam.

 

Benim yazdigim belgelerle ortaya koydugum bu arastirmalari benim kendi kisisel görüsüm gibi gösterip etrafa firlamak sagdan soldan kendine destek aramak hazimsizliktir.

 

Varsa elinizde karsi belgeler sizde o belgelerinizi tasirsiniz foruma ve tartisma böylece genisler.Bu anlamda Sayin Cryano'ya tesekkür ederim,gayet acik bir dille ne düsündügünü ifade etmis ve ayni zaman da kendiside bilimsel tespitlerde bulunmustur.

 

Burada bizleri Kürt karsiti gibi göstermeye calismak,haksiz bir cabadir.

Eger tartisacaksaniz bilimsel olarak tartisin.

 

 

saygilarla

Kimmis o bilim adamlari? Lütfen siralarmisiniz, biz de taniyalim ve onlardan ögrenelim. Bazi biklim adamlari zamaninda Kürt'ler icin karda gezdikleri icin basinca kurt sesi cikardigi icin, onlara Kürt denildiginide isbatlamisti ve hatta bazilari bu dalda doktoralarini yazdilar. ama gelinen noktaya bakarsak Türkiye Cumhuriyeti Kürt'lerin varligini kabul ettigi gibi birde onlar icin tv kanali acti ve yakinda hemde üniversitelerde kürdioloji dersleri verilecege benziyor.

Gercekten su bilim adamlarini cok merak ettim, herhalde onlar büyük ihtimalle türkcü bilimadamlariki, dogal olarak Kürt'lerin varligini yok saymislardir.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.