Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2008 “Ergenekon bir demokrasi meselesidir. AKP dahil kim Ergenekon’la ilgilenirse, onunla bu soruna ortak olmalıyız biz. Kürtler, darbe isteyen silahlı bir örgüte DTP’nin tarafsız kalmasını tasvip etmez.” “Çetenin elinde, çok kolay adam öldüren hazır bir güç var. PKK itirafçıları bunlar. JİTEM’de yüzlerce itirafçı çalışıyor. Artık Türkiye ‘jandarma sistemini’ sorgulamalı. İtirafçıların güvenlik sisteminde ne iş yaptıklarını sormalı .” “Rusya’ya kaçan eski JİTEM Başkanı Levent Ersöz Kürtler için tanıdık bir Ergenekon ismi. Onun döneminde iki DEHAP’lı Jandarma’da kayboldu. Türk devleti onu mahkemeye çıkartamadı ve AİHM’de mahkûm oldu.” NEDEN? SEZGİN TANRIKULU Ergenekon soruşturması hem sol kesimde hem de Kürtler arasında ciddi bir yırtılmaya ve ayrışmaya yol açtı. Kürtlerin bir kısmı, devletin içindeki darbeci bir çetenin temizlenmesiyle demokrasi yolunda önemli bir adım atılacağını savunurken, bir kısmı da bu soruşturmanın “AKP’nin işine yarayacağı” görüşüyle konuya uzak durmayı tercih etti. Dün kongresi başlayan DTP, Ergenekon soruşturmasına mesafeli bir politika izleyerek, “Ergenekon çetesinin temizlenmesi Kürtlerin lehine değil mi,” sorusunu gündeme getirdi. Kürt aydınlarının önde gelen isimlerinden biri olan ve insan hakları ihlallerine karşı yıllardır verdiği mücadelelerle tanınan Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu’yla yaptığımız konuşmada, Ergenekon’un önemini, Kürtler için tehdit oluşturup oluşturmadığını, DTP’nin politikasını Kürtlerin tasvip edip etmediğini, AKP’nin bir Kürt politikasının olup olmadığını sorduk. Bunları cevaplayan Tanrıkulu, Washington’da Amerikalı yetkililerle Kürt meselesi hakkında yaptıkları son toplantıyı ve sonuçlarını da anlattı. *** NEŞE DÜZEL: Türkiye büyük bir değişimden geçiyor. Bu son yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz? SEZGİN TANRIKULU: Türkiye, bugüne dek pek çok darbe girişimi yaşadı ve hiç hesap soramadı. Bütün hukuksuzluklar yapanın yanına kâr kaldı. Şimdi Ergenekon soruşturmasıyla Türkiye büyük bir fırsat yakaladı. On yıl önce Susurluk’ta, üç yıl önce de Şemdinli’de kaçırdığı fırsatı bu kez heba etmemeli ve Ergenekon davası sayesinde yakın geçmişiyle, anti demokratik sistemiyle yüzleşmeli Türkiye. Darbeci paşaların gözaltına alınması sizce Türkiye için ne anlama geliyor? Ergenekon soruşturmasıyla bir darbe süreci yarıda kesildi. İddianame mahkemece kabul edilirse, bu insanlar şüpheli sıfatından çıkıp darbe girişiminden ötürü sanık olacaklar. Darbe yapanlar eskiden cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyorlardı, şimdi sanık sandalyesinde oturacaklar. Hukuk karşısında kimsenin dokunulmaz olmadığının görülmesi bakımından ve demokrasi açısından çok önemli bu dava. Davanın sonucu ne olursa olsun, bundan böyle askerler, sadece emekli olduktan sonra değil, görevdeyken de kendilerine dokunulabileceğini, soruşturulabileceklerini, gözaltına alınabileceklerini düşünecekler. Darbe fikri artık ordunun kademelerinde çok yaygın, aleni ve cüretkâr bir biçimde konuşulamayacak. Ergenekon çetesi birer birer toplanıyor. Eğer bu çete yakalanmasaydı Türkiye ve Kürtler neler yaşacaktı sizce? Bunlar ülkede kaos ortamı yaratacaklardı. Siyasilere, aydınlara karşı eylemler yapacaklardı. Kaos ortamını da en kolay Kürtler üzerinden gerçekleştireceklerdi. Şemdinli bunun somut örneğiydi. Bunların elinde provokatör olarak kullanabilecekleri, çok kolay adam öldüren hazır bir güç var. Hatırlayın, Şemdinli’de bombayı bir itirafçı attı. JİTEM’de böyle yüzlerce PKK itirafçısı aktif olarak çalışıyor. Ergenekon sürecinde Türkiye jandarma sistemini sorgulamalı ve itirafçıların güvenlik sisteminde ne iş yaptıklarını artık sormalı. Ergenekon çetesinin bitirilmesi Kürtlerin hayatına nasıl yansıyacak? Ergenekon çetesinin üyeleri, savaştan, çatışmadan yana olan bir sistemin unsurları. Bu çetenin tasfiye edilmesi, Kürt sorununun demokratik yoldan çözümünün önünü açabilir. 30 Ağustos çok önemli. Niye? Ergenekon çetesi sadece emeklilerden oluşmuyor. Devletin içinde asker, sivil her düzeyde örgütlenmiş bir yapı bu. Darbe yaparak Türkiye’ye otoriter sistem getirmeyi hedefliyorlar. Belki 30 Ağustos’ta Ergenekon’un uzantıları emekli edilir. Zira tutuklanan Şener Eruygur’un 2004’te Jandarma Genel Komutanlığı’ndan emekli olmasından sonra Ergenekon soruşturması nedeniyle Interpol tarafından aranan Jandarma İstihbarat Başkanı Levent Ersöz ve gözaltına alınan yardımcısı Atilla Uğur da emekli edildiler. Belki 2008 ağustosunda da başkaları emekli edilir. Kürt aydınlar ve politikacılar Ergenekon çetesinin yakalanması konusunda çok fazla görüş açıklamadı. Konuşanlar da daha ziyade mırıldanır gibi konuştu. Neden sesiniz gür çıkmadı? Sokaktaki Kürt tepkisini koydu. Kürtlerin büyük çoğunluğu Ergenekon’u devletin bir iç hesaplaşması olarak görmüyor. Kürtler, devletin demokrasi karşıtı bu unsurlardan arınması halinde, Kürt sorununun çözüm sürecine gireceğini biliyorlar. Darbelere, çetelere karşı muhafazakârların, Kürtlerin, solcuların kısacası demokrasi isteyen herkesin bir araya gelebileceğini düşünüyor musunuz? 2005 yılında Şemdinli davasının savcısı görevden alındığında Adalet Bakanlığı’nın önünde 50 bin, 100 bin kişi toplansaydı, belki Ergenekon soruşturması o zaman başlardı. Zira Şemdinli iddianamesi tam da bugün ortaya çıkarılan çeteye işaret eden bir üslupla yazılmıştı. Devletin içinde örgütlenmiş bir çetenin darbe için kaos ortamı yaratmaya çalıştığına dikkat çekmişti. Şemdinli’de yapamadığımızı bugün yapabiliriz. Ergenekon davasına, farklı kesimler olarak birlikte sahip çıkabiliriz. Darbe karşıtları ortak bir platformda buluşabilir mi artık? Buluşabilir. Türkiye’deki siyasal iklim, farklı kesimlerin ortak bir zeminde buluşmasının yolunu açtı bugün. Bu kesimler birbirlerine karşı önyargılarından kurtulurlarsa darbelere, çetelere karşı bir ‘demokrasi bloğu’ kurulabilir. Bu bloğu oluşturmanın tam zamanı şimdi. Devletle sorun yaşamak istemeyen, ‘bizim devletin zihniyetiyle bir sorunumuz yok’ diyen muhafazakârlar da solcular ve Kürtler kadar demokrasiye sahip çıkmaya başladılar artık. Sizin AKP’nin politikalarından şikâyetçi olduğunuzu biliyorum. Bunun için de çok haklı nedenleriniz var. Üstelik Başbakan Kürt sorunu konusunda sizinle konuşurken bu sorunu çok küçümseyen bir ton tutturdu. AKP’nin bu tavrı, sizin Ergenekon konusundaki tutumunuzu etkiliyor mu? Hayır. Çünkü Ergenekon demokrasi meselesidir. Kürt sorunu da demokrasiyle çözülebileceğine göre, AK Parti dahil kim Ergenekon’la ilgilenirse biz onunla bu soruna ortak olmak zorundayız. Ergenekon tutuklamaları başladığından beri ülke değilse de medya ikiye bölündü. Bir kısmı Ergenekon davasını AKP muhaliflerini susturmak olarak görüyor, diğer yan ise bunun Cumhuriyet tarihinin en büyük temizlik hareketlerinden biri olduğunu savunuyor. Siz nasıl görüyorsunuz? Ergenekon soruşturmasını AKP’ye karşı açılan kapatma davası nedeniyle başlatılan bir soruşturma olarak görme ve küçümseme eğilimi var. ‘AK Parti’yle devlet hesaplaşıyor’ diyorlar. Eğer Ergenekon böyle bir hesaplaşma olsaydı sadece, soruşturma bu noktaya gelemezdi. Bu dava, Cumhuriyet tarihinin en büyük temizlik hareketlerinden birine giden yolu açıyor. Güç ve iktidar sahibi olanlar bir gün evlerinden alınıp gözaltına götürüleceklerini hiç tahayyül etmemişlerdi. Bu soruşturmanın en can alıcı yönü de bu zaten. Rejimi hukuk dışı yollardan değiştirmeye kalkan herkes dokunulur hale geldi artık. Emekli olanların gözaltına alınması, görevde olanlara da bu konuda mesaj verdi. ‘AK Parti istedi ve Ergenekon bu noktaya geldi’ demek, AK Parti’de büyük bir güç vehmetmek olur. Ergenekon türü örgütlerin özellikle Kürtlere karşı vahşice davrandığını biliyoruz. Kürtlerin Ergenekon konusundaki duyguları ne? Hem toplum hem de avukatlar tarafından dikkatle izleniyor. Çünkü Ergenekon soruşturmasıyla Veli Küçük’ün gözaltına alınması, Kürt işadamlarının öldürülmeleriyle ilgili olayların da soruşturulması ihtimalini gündeme getiriyor. O dönemde Kürt işadamları, aydınlar, avukatlar İstanbul, Ankara ve Diyarbakır’da hep Ergenekon çetesi mensuplarının görevde oldukları sırada kaçırılıp öldürüldüler. Çiller’in 1993 kasımında meşhur bir açıklaması var. Nedir o? Çiller, “Biz örgüte yardım eden Kürt işadamlarının listesini biliyoruz. Gereken yapılacak” dedi. Şu anda gözaltında bulunan Osman Gürbüz işte bu konseptin yürütücülerindendir. Savaş Buldan, Behçet Cantürk, avukat Medet Serhat, avukat Yusuf Ekinci Kocaeli-Bolu civarında öldürüldüler. O sırada Veli Küçük Kocaeli Jandarma Bölge Komutanı’ydı. Diyarbakır’da Vedat Aydın, Musa Anter dahil yüzlerce aydın öldürüldü. Hiçbirinin faili bulunmadı. Ama bugün Ergenekon soruşturmasında adı geçenlerle emir komuta zinciri içinde çalışmış pek çok görevli var o dönemde. En önemlisi de hakkında Interpol aracılığıyla yakalama müzekkeresi çıkarılan Levent Ersöz. Rusya’ya kaçan Levent Ersöz niye Ergenekon’un en önemli kişilerinden biri? Türkiye’deki faili meçhul pek çok olayın odaklandığı yer olan Jandarma İstihbarat’ta başkanlık yapmış biri o. Daha önce de Şırnak’ta, Diyarbakır’da ve Bursa’da alay ve bölge komutanlıkları yaptı. Pek çok olay şimdi onunla aydınlatılabilir. Mesela 2001’de Şırnak’ta Jandarma Alay Komutanı’ydı. Şırnak’ın tümüyle yakıldığı, tarandığı 1990’ların başında da gene Şırnak’ta kurmay başkanıymış. Bu kişi Silopi, Diyarbakır, Bursa’da da çalıştı. Sonra Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanı oldu. Yani JİTEM’in başkanı oldu. Bu kişi Ergenekon gözaltılarından bir gün önce yurtdışına gitmiş. Demek ki... Evet... Demek ki hâlâ istihbarat ağı çok güçlü. Bakın... Bölgedeki binlerce faili meçhul cinayetin JİTEM tarafından işlendiği bütün Kürtler tarafından biliniyor. Mesela DEHAP’ın Silopi İl Başkanı ve iki yöneticisi bir gün Silopi Jandarma İl Alay Komutanlığı’na girdiler ve bir daha çıkmadılar. Bu dava AİHM’de görüldü. AİHM; Ankara Adliyesi’nin kütüphanesini duruşma salonu yaptı ve tanıkları çağırıp dinlemek istedi. Ama Türk devleti Levent Ersöz’ü mahkeme önüne çıkartamadı. Ve Türkiye tanık sakladığı için mahkûm oldu. Devlet Levent Ersöz’e söz geçiremedi o zaman. Ergenekon örgütünün Kürt meselesiyle bir ilişkisi var mı? Ergenekon örgütünün kuruluşu ya da varlığının temel nedenlerinden biri Kürt meselesidir. Bu örgüt Kürt meselesinin çözümsüzlüğünden beslendi. Bölgede faili meçhul cinayetlere, köy yakmalara, silah, uyuşturucu kaçakçılığına, her türlü yasa dışı işe bulaştılar. Kendi ifadelerine göre gayri nizami bir çatışma ortamı içinde bulundular. Dolayısıyla hukuk dışılık onların yaşam biçimi haline geldi ve devletle olan bağlarını daha sonra kendi adlarına kullanmaya başladılar. Ergenekon’la anlaşılıyor ki, darbeyle rejimi değiştirmeyi, AB sürecini kesip Türkiye’de otoriter bir sistem kurmayı hedeflemişler. Ergenekon türü bir örgüt varlığını sürdürürse bu Kürtlerin hayatını nasıl etkiler? Yeniden faili meçhul cinayetler, kayıplar yaşanır ki... Bu sorunu, Kürtlerin ve Türklerin çatışmasına dönüştürebilir. Çünkü artık çok basit meseleler, Türk-Kürt meselesi olabiliyor. Daha geçenlerde Ankara’nın bir ilçesinde Kürt işçilere karşı bir linç girişimi yaşandı. Üniversitelerde de benzer olaylar yaşanıyor. Muğla’da, Kocaeli’de, Balıkesir’de etnik çatışma izlenimi veren örnekler yaşandı. Kürtler, İzmir’in bir beldesinde evlerini terk etmek zorunda kaldılar. Bizi bekleyen asıl tehlike bu işte. Türkiye bir an önce bu çetelerden temizlenmeli. Eğer Ergenekon’la irtibatlı olarak bu şahısların geçmişlerinin üzerine gidilirse Türkiye kendi geçmişiyle hesaplaşmaya başlayabilir ve Kürt meselesinde çözüm yolu açılır. Çünkü bu insanlar Türkiye’de demokrasiyi engelleyen bir kliğin unsurları. Bunlar Kürt meselesinde silahlı çatışmadan yanaydılar. Mesela Şemdinli’deki olay kesinlikle Ergenekon’du. DTP, Ergenekon soruşturmasında tarafsız duruyor. DTP, neden böyle tarafsız? Kürtlerin yaşadığı bunca olaydan sonra, DTP’nin bu tutumu doğru değil. DTP, Ergenekon soruşturmasını rejim içindeki güçlerin bir iç hesaplaşması olarak görüyor ama, Türkiye’nin bu süreci ülkedeki demokrasi dışı güçlerle hesaplaşmaya dönüştürme imkânı var. DTP, soruşturmanın, Ergenekon’la geçmişte bölgede yaşanan olaylar arasında bir bağ kurmadığını ve kurmak istemediğini düşünüyor. Bir bağ kurulup kurulmadığını iddianameden anlayacağız. Eğer kurulmamışsa, bir siyasi partiye düşen görev bu bağı kurdurmaktır. Eğer Kürt sorununun demokrasiyle çözülmesini istiyorsak, başlayan Ergenekon sürecinin arkasında durmalıyız, destek vermeliyiz. DTP, Meclis’te olmanın gücünü de kullanarak Ergenekon’un üzerine gitmeli. DTP’nin, darbe isteyen silahlı bir örgüt konusunda tarafsız kalmasını Kürtler olumlu mu karşılıyor? Sanmıyorum. Bu tutumun DTP tabanı tarafından da olumlu karşılandığını tahmin etmiyorum. Ergenekon tarafsız kalınabilecek bir şey değil. Demokrasi, özgürlük ve barış isteyen herkes bu örgütün tümüyle ortaya çıkması için ortak bir tutum içinde olmalı. AKP Ergenekon’un üzerine gidiyor diye soruşturmanın karşısında durmak ya da tarafsız kalmak, solun demokrasi gündemini AK Parti’ye kaptırmaktır. Ayrıca bugüne dek insan hakları konusunda mücadele vermiş insanlara ve gruplara yapılan büyük bir haksızlıktır. Ergenekon her şeyden önce demokrasi için büyük bedeller ödemiş olan insanların sorunudur ve gündemidir. Türkiye’de demokrasi ve özgürlük için ortak bir hareket olsa, bu, herkesin sorununu çözer mi yoksa Kürtlerin demokrasinin çözemeyeceği sorunları da var mı? Kürtlerin demokrasiyle çözülemeyecek bir sorunları yok. Kürt meselesi bir demokrasi meselesidir. Kürtler Türkiye’de demokrasi istiyorlar. Kendilerini kendi kimlikleriyle ifade edebilecekleri, kendi kimlikleriyle örgütlenebilecekleri bir demokratik ortam istiyorlar. Bu ortamda federasyon talebi de dile getirilebilir. Kürtlerin neyi isteyip neyi istemedikleri ancak böyle bir ortamda açıkça ortaya çıkar. Ama yakın gelecekte Kürt meselesini demokrasiyle çözme yolunun açılmayacağı görülüyor. Niye? AK Parti Kürt sorunuyla ilgili valiliklere daha yeni 62 maddelik eylem planı gönderdi. Askerin politikasına uygun olan bu genelge, AK Parti’nin Kürt meselesini bir demokrasi ve kimlik meselesi değil de bir ekonomi ve asayiş sorunu olarak görme zihniyetinin değişmediğini gösteriyor. Talimatlar yağdıran bu Kürt paketi, asimilasyon politikalarının hayatın her alanında sürmesini öngörüyor. Okullarda Kürtçenin öğretilmesine karşı çıkılıyor. Oysa sorunun kimlik yönü çözülmeden şiddet ve çatışma Türkiye’nin gündeminden çıkmaz. Çünkü Kürt meselesi ağırlıklı olarak bir kimlik sorunudur. Siyasal bir sorundur. Türkiye kendi demokrasi sorununu çözmeden Kürt sorununu çözebilir mi? Çözemez. Kürt meselesi Türkiye’de bir demokrasi meselesidir. Türkiye demokrasi sorununu çözmelidir. Şimdi Ergenekon ortada dururken, biz nasıl kendi meselemizi konuşuruz ki? Önce hep beraber bu Ergenekon belasından kurtulmalıyız. Ergenekon gibi yapılar olmasın ki, Kürt sorunu tartışılabilsin ve demokratik çözümün yolu açılsın. AKP ve DTP kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya. Ama iki parti de partilerin kapatılması konusunda ortak bir tavır alamıyor. İkisi de birbirinden uzak durmaya çalışıyor. Bu iki partinin böyle davranması, birbirlerine bu kadar benzemesi şaşırtıcı değil mi? 22 Temmuz seçimleri, sorunların Meclis’te çözülmesi için bir zemin yarattı ama bu umut kısa sürede yitirildi. Bu imkânı tek başına DTP yok etmedi. Bu insanların ellerini sıkmayarak, onları muhatap almayarak AK Parti de uzlaşmadı. Sonuçta bu durum, Kürtlerde, ‘Meclis gibi, demokrasi gibi yollarla Kürt sorunu çözülemeyecek’ inancını yaygınlaştırdı. Artık AK Parti de, DTP de kendilerini dönüştürmek zorunda. Çünkü Kürt sorununu sadece DTP çözemez. DTP, Türkiye’deki başka sorunların çözümüne ortak olarak Kürt meselesinin çözülebileceğini görmek zorunda. Mesela Kürtler, DTP’nin ‘Biz AK Parti’ye karşı laikliğin güvencesiyiz’ türünden yaklaşımlarını hiç demokratça bulmadılar. Niye? Bakın... Kürt meselesi ülkenin birinci partisi AKP’nin de içinde olduğu bir süreçle çözülebilir ancak. AKP’nin de bu gerçeği görmesi lazım. Ama AKP 22 Temmuz seçimlerinden sonra büyük bir yanılgı içine girdi. ‘Ben bu oyları mevcut politikalarımla aldım. Demek ki Kürt meselesi yok. Bu sadece ekonomik bir mesele. Ekonomi paketleriyle ve asayiş önlemleriyle bu iş biter’ diye düşündü. Kara ve hava harekâtları AKP’nin Kürt meselesinde ordunun güvenlik politikalarının dışında bir politikası olmadığını ortaya koydu. Zaten AKP’nin Kürt meselesinin çözümü için çıkarttığı bir yasal düzenleme yok. Yayın ve Kürtçe kursla ilgili düzenlemeler ondan önceki koalisyon hükümeti döneminde çıkarıldı.(Neşe Düzel) Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2008 Alt-üst kimlik: Türk ulusal kimliğini parçalamak Türk olmayanın Türk’üm dememesi doğal AKP lideri Tayyip Erdoğan terör örgütünün her isyan provasına örgütün bir talebini iktidar programına alarak yanıt veriyor. Tayyip, Şemdinli’de “Türk, Kürt, Çerkez, Laz aklınıza ne gelirse, hepsi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimliği altında bir ve beraber olacağız, alt kimliklere saygı duyacağız” diyerek PKK’nın yayın organı Özgür Gündem’de her gün yayımlanan, Apo’nun İmralı savunmasında “çözüm önerisi” olarak Türk devletine dayattığı etnik topluluklar federasyonu modelini yeniden dillendirdi. Daha önce de “Türkiyelilik” kavramı ve ABD tipi eyalet sisteminin meziyetleri üzerine nutuklarıyla Tayyip, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923’ten beri devam eden üniter ve merkezi yapıya dayalı ulus devlet rejimine karşıtlığını vurgulamıştı. Köylüleri tarafından “Potamya (Rumca dereler yatağı demektir) seninle gurur duyuyor” sloganlarıyla karşılaşan, her fırsatta etnik ayrımcılık (!) yapmamak için “Türkiyeliyim” diyen ama Gürcistan gezisinde “Ben zaten Gürcü’yüm, dedelerim Gürcistan’dan göç etmiş” diyecek kadar da etnik kimliğine düşkün ve kısaca Türk’üm demeyen bir başbakanımız var sonuçta. Zorla güzellik olmaz. Bir tek bu noktada Tayyip’e katılıyoruz. Adam Türklüğü kabul etmiyorsa zorla Türklüğü kabul ettiremeyiz. “Ne mutlu Türküm diyene” sözü de herkes için söylenmiş değil. Ama böyleleri için Atatürk’ün başka sözleri de var. O konuya da değineceğiz. Ulusal kimlik yerine uydurma kimlikler Burada önemli olan Tayyip’in Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak Türk ulusal kimliğini reddederken ortaya attığı “yeni” kavramlardır. Çünkü Tayyip’e karşı çıkanlar bile bu kavramları benimsemiş görünüyor. Bu kavramlar CIA paralarıyla dönen ABD sosyoloji kürsülerinde 1950’lerde üretilmiş kavramlardır. Bu terminoloji, Soğuk Savaş yıllarında, PKK gibi mazlum dünyanın her köşesine Batının saldığı bölücü örgütler tarafından farklı jargonlarla işlenmiştir. Ve ne yazık ki bu kavramlar, pek çok kişiyi Türkiye’nin üniter yapısını Batıcı, bölücü jargonlarla savundurtmak zorunda bırakacak kadar popülerleşmiştir. Bu kavramlar en son Tayyip’in de ağzından düşürdüğü etnik kimlik, üst kimlik, alt kimlik kavramlarıdır. İlk önce etnik kimlik nedir yanıt verilmelidir? Her yerde karşımıza sosyoloji biliminin değişmez gerçeği olarak ortaya çıkarılan etnik kimlik aslında tanımı olmayan ve her önüne gelenin kafasına göre anlam yüklediği bir jokerdir. Kimi sosyolog ve siyasetçi etnikliği, lehçe farkı, kimisi din farkı, kimisi mezhep farkı, kimisi coğrafî kümeleşme, kimisi ise ırk üzerinden tanımlamaktadır. İşin gerçeği etnik kimlik, emperyalist Batı için ulusu parçalamak için ne kullanabilecekse, o gün için odur. En sonunda Amerikan sosyologları ulusal kimlik yerine alternatif olarak ortaya attıkları etnik kimlik teriminin tanımında uzlaşamayınca, “etnik kimlik eşittir ulusal kimlik” diyerek işin içinden çıktılar. Buna bilim değil Pentagon stratejisi denir. Ulusun bütünü oluşturan her bir küçük olguyu diğerlerinden koparıp, sonra da bu ayrı bir ulus deyip ulusu parçalamak eski bir emperyalist taktiktir. Emperyalizm, sosyoloji ve antropoloji eliyle yeni bir din yaratmıştır. Bu yeni ırkçılık dininin en kutsal ve tabu kavramı ise etnisitedir. Bu teokratik hegemonyanın yegane amacı ise ezilen dünyada ulus gerçeğini ve ulusal kimliğin direnişini yok etmek çabasıdır. Artık mesele bir terminoloji tercihi meselesi değil, ezen ile ezilen arasında safını seçme meselesidir. Kendini Türk ulusundan hisseden herkes Atatürk’ün millî terminolojisini kullanır, geri kalanlar ve kafası karışıklar ise etnik terminolojiyi. İnsanın tek milli kimliği olur Tüm mesele, Türkiye’de yaşayan insanların kimliği nedir meselesidir? Bir insanın tek bir ulusal kimliği olabilir. İnanç ve ideoloji farklı kavramlardır. Düşünsel eylemin ürünüdür. Ama ulusal kimlik kişinin dünya üzerinde nesnel olarak durduğu konumu belirler. Parçalanamaz. Tektir. O zaman alt kimlik ve üst kimlik ne demektir? Bir kişinin aynı anda iki ulusa aidiyeti olamaz. Biri altta diğeri üstte iki millî kimliği olamaz. Veya aynı anda iki ulusa da üye olamaz. O zaman hem alt hem de üst kimlikten bahsetmek ne demek oluyor? Bu kimliklerden ancak biri sahte ve geçiciyse aynı anda alt ve üst kimlik taşınabilir. İşin püf noktası da budur. Emperyalist Batının ve onun ülke içindeki gerici bölücü tüm uzantılarının tezi Türk ulusal kimliğinin uydurma ve dayatma olduğudur. Yani aslında Türk diye bir ulus da yoktur. Dolayısıyla Türkiye Türklerin olamaz. Burada sazı yine Tayyip’e verelim: “Gazetenin bir tanesi yazmış: Türkiye, Türklerin diye. Ahlâksız bu, hayâsız... Bunu derseniz, Türkiye’yi 30’a bölersiniz. Çünkü Türkiye’de sadece Türkler yaşamıyor: Türkiye’de Kürt’ü de var, Laz’ı, Çerkez’i de var. Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür diyor. Olmaz böyle şey...” Dürüst adama ne denir? Üst kimlik ve alt kimlik kavramlarının savunduğu örtük düşünce budur: “Türkiye Türk milletinin değildir.” Ama bir düzeltme yapmadan devam edemeyiz. “Türkiye Türklerindir” bir gazetenin icat ettiği bir slogan değildir. Bizzat Atatürk’ün sözüdür. Eğer bir insan kendini sadece Türk milletinden hissetmeyip bir alt kimlik ile tanımlıyorsa orada üst kimlik bir peruk kadar iğreti durur. Aslında bu adam ne Perinçek’in savunduğu anlamda “Türkiyelilik üst kimliğini” ne de Baykal’ın savunduğu anlamda “Türk üst kimliğini” ne de Tayyip’in yeni yeni savunmaya başladığı anlamda “Türkiye Cumhuriyeti Anayasal vatandaşlığı üst kimliğini” de taşımıyordur. O adam mecburen ve Türk devletini daha yıkamadığı için bir üst kimlik ile “anayasal” haklarını korumaktadır. Kimse kendini kandırmasın her insanın tek bir ulusal kimliği olur. Geri kalan aidiyetler ne üst ne de alt kimliktir. Bizim tezimize göre burası Türk yurdudur. Atatürk’ün ifadesiyle “Türkeli”dir. Bu ülkede tek bir millet vardır o da Türk milletidir. Bu ulusal kimliğe alternatif olarak ortaya çıkarılan tüm diğer “alt-üst” kimlikler ya gerici bir cemaat ya da bölücü bir kabile aidiyetini ifade eder. Bölücülüğü bir de Tayyip’ten dinleyelim Bölücü olan ayrı bir ulus olduğunu iddia edebilir. O zaman tek vatanda birden fazla ulusun hakkı olamayacağına göre bunun çözümü “anayasal uzlaşma” değil, savaştır. Her iki ayda bir yeni jargon üretip işbirlikçi iktidarlara geniş bir kavramlar sözlüğü yaratan Apo da zaten ilk baştan itibaren ayrı bir ulus temsilcisi olduğunu iddia ettiği için terörü seçmiştir. Asla terk etmediği tek mevzi de ayrı ulus olma iddiasıdır. Tayyip’in işbirlikçilik misyonu farklı olduğu için bu kadar net konuşmasını bekleyemeyiz. Ama bir zamanlar bu kadar net o da konuşurdu. Şu sözler kendisinin: “Ne yazık ki Türkiye’nin 70 yıllık tarihi boşa harcanmış bir zamandır. Türkiye Cumhuriyeti 1923’ten bu yana sürekli bir gerileyiş içindedir… Bir diğer sıkıntımız, millî bütünlüğümüzün tehlikede olması. Bunu şu şekilde açayım. Resmî ideoloji ırkçı bir kişilik taşıyor. Bu yapısıyla da millî bütünlüğü koruması mümkün değildir. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nde 27 etnik grup yaşamakta. Bu 27 etnik grubun da varlıklarının tanınması gerekmektedir. Türkiye Türklerindir gibi tezler yanlıştır. Soru: ‘Bu değişim süreci içerisinde eğer ülkede yaşayan bazı grup insanlar millî yapı içerisinde kalmak istemezlerse ne olacak?’ Yanıt: Onun kararını yine halk verecek. Soru: ‘Örneğin Kürtler biz ayrı yaşamak istiyoruz diyebilirler.’ Yanıt: Bu durumda belki Osmanlı eyaletler sistemi benzeri bir şey yapılabilir. Soru: ‘Bağımsızlık isterlerse, tamamen ayrılmak isterlerse...’ Yanıt: Bu toprak üzerinde böyle bir bağımsız yapıyı kurma kudreti varsa kurar. Ama kudreti yoksa... Bu hakkı kimden isteyeceği önemlidir. Coğrafî bütünlük içerisinde evet ama coğrafî ayrılık içerisinde hayır. Soru: ‘Coğrafî bütünlükten kastınız Misak-ı Millî sınırları mı?’ Yanıt: Ona orada sınır tayin edemem. Eyaletler tarzı bir sistem içinde olabilir diyorum.’’ Sorulara verilen yanıtlar 1993’te 2. Cumhuriyet için hazırlanan bir kitaptan. Tayyip’in yanıtları ABD’yi çok tatmin etmiş olmalı. Tam da bugün ABD kanatları altında gelişen Kürt bölücülüğü stratejisine ve BOP’a uygun. PKK denedi ve “kudreti yetmediği” için “bağımsız Kürdistan” kuramadı. Irak’taki hikâye daha farklı. Orada da kudretleri yetmedi. ABD kendisi girdi. Türkiye’de şimdilik Osmanlı eyalet sistemi adı altında yetmeyen kudretleri ölçüsünde federasyon mevzilerini kazanmaya çalışıyorlar. İleride kudretleri yeterse durum değişir. Bu geçici stratejik devrenin asgari programını ve yeni jargonunu bizzat Apo İmralı’da yazdı. “Anayasal vatandaşlık”, “alt kimlik, üst kimlik”, “Türk ve Kürt uluslarının ortak devlet kuruculuk misyonları” gibi ifadeleri Apo’nun son kitaplarında zaten bulabilirsiniz. Bu stratejinin Türkiye’de her kesim için ürettiği farklı jargonlar var. Bu tuzağa düşülmemeli. Örneğin Baykal ve benzerleri alt kimlik olarak etnik kimliği “sosyolojik bir gerçeklik” kapsamında kabul ediyor. Türk ulusal kimliğini birleştirici üst kimlik olarak sunarak bölünmeyi engellemeye çalışıyor. Bu noktada Atatürk milliyetçiliğini savunma adına hem Atatürk milliyetçiliğiyle ters düşüp hem de Tayyip gibilerinden daha tutarsız bir noktaya savruluyorlar. Oysa Tayyip zaten Türk ulusal kimliğini reddettiği için üst kimlik önerisi yapıyor. Apo’nun fikirlerini Türkiye’ye tanıtmanın ilk gönüllü elçisi Perinçek, zamanında bu üst kimlik için bu Cumhuriyet’in tarihe karışmasını, yerine Türk ve Kürt milletlerinin yeni bir federatif devlet kurmasını önermişti. Tayyip ise Türk kimliği yerine önerdiği Anadolu İslamlığı kimliğinden, yine Apo-Perinçek ortak mamülü olan Türkiyelilik kavramına evrildi. Hepsinin fikir babası Apo’dur. Yani Tayyip’in ifadesiyle Türkiye’de sadece Türk milletinin değil birden fazla ulusun “Kürt, Çerkez, Laz aklınıza ne gelirse” hepsinin yer aldığı düşüncesidir. Çok uluslu yapı kabul ettirildikten sonra kısa vadede federatif eyalet çözümü gerçekleşecektir. “Kudret” sahibi olduklarında Türkiye’yi tamamen parçalamak yolunda bu önemli bir adımdır. Bunları yeni bir Atatürk paklar! İşin ilginç yanı sadece Tayyip değil Apo dahil herkes Atatürk’ün düşüncelerini çarpıtarak kendi bölücü argümanlarına kanıt sunmaya çalışıyorlar. Atatürk ise Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı’dan en büyük farkını üç kelimeyle, “milli bir devlet” olmasıyla açıklar. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti” dendiğini vurgular. “Biz doğrudan doğruya Türk milliyetçisiyiz” diyerek de bu devletin milli ideolojisini ortaya koyar. Atatürk, “Osmanlıyı parçalayan ekalliyetler sorununu ve millet sistemini” baştan reddetmiştir. ve “Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep bir ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır” diyerek her türlü alt kimliği dışlayan tek bir Türk ulusal kimliği tanımlamıştır. Atatürk’e göre “Türkiye Türklerindir” ve Türk ulusu Batılıların iddia ettiği gibi uydurma olmadığı gibi en az “10 bin yıllık üyük bir tarihe” sahiptir. Anadolu ise en az “7 bin yıldır Türk yurdudur.” Türkiyelilik kavramı tutmayınca, bu sefer “anayasal Türklük” yutturmacısına sarılanlar ise aslında yine Atatürk milliyetçiliğinin tek dil-tek millet anlayışına saldırmaktadır. Atatürk Türklüğün asgari şartlarından biri olan tek dil şartını şöyle özetlemiştir: “Milliyetin çok bariz vasıflarından biri dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.” Elbette Atatürk’ün Türkiye’sine de emperyalist saldırılar devam ediyordu. Ancak Tayyip’in Şemdinli konuşmasıyla birebir örtüşen zihniyetin başı Atatürk döneminde şiddetle ezilmişti. Bölücülük o dönem de emperyalizmin en büyük silahıydı. Ama alt-üst kimlik saçmalıklarıyla uğraşmayan Atatürk’ün bölücülüğe karşı yanıtı o dönem aşağıdaki gibiydi: “Bugünkü Türk milleti siyasî ve içtimaî camiası içinde kendilerini Kürtlük fikri, Çerkeslik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve millettaşlarımız vardır. Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış tevsimler, birkaç düşman aleti, mürteci beyinsizden maada hiçbir millet ferdi üzerinde teelümden başka bir tesir hasıl edememiştir. Çünkü, millet efradı da umum Türk camiası gibi aynı müşterek maziye, tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunuyorlar.” “Düşman aleti ve mürteci” zihniyetin ezildiği Atatürk döneminde Türk milletinin egemenliği ve bütünlüğü pekişerek güçlendi. Ancak bu zihniyetin iktidar olduğu her ülkede milletin parçalanacağı ve her emperyalist uşağın yeni bir alt kimlik uyduracağı kesindir. “Mazinin” karanlıkları yeni sözde ulusçuklar için pek çok malzeme sunabilir. Aslolan devletin halkına hangi seçeneği sunacağıdır. Bugün devletin organlarını gasp edenlerin tercihinin Türklükten yana olmadığı açıktır. O zaman onca etnik kimliğin peydahlandığı bugünkü Türkiye’de kendine hâlâ göğsünü gere gere “Türküm” diyebilen “tek kimlikli” Türk milletinin evlatları artık kendine sormalıdır: Bu vatan da bizim yerimiz ve konumumuz ne olacaktır? “Türküm” demekten mutlu olmayan ve olmadığını da açıkça duyuranlar bu ülkede iktidar olduysa bunlara Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene” çağrısı işlemez. Atatürk Türk milletinin tekliği ve kapsayıcılığını vurgulamak için bu çağrıyı yaparken; Diyarbakır’da, Ağrı’da, Dersim’de “düşman aleti, mürtecilerin” başını en sert biçimde eziyordu. Türklüğü ayaklar altında çiğnetirsek en has Türk çocuğu bile ulusal kimliğini yitirir. Türk milletinin kapsayıcılığı esas o zaman biter. Türklükten utananın hak ettiği tavır yine Atatürk’ün yazdırdığı İskan Kanunu’nun gerekçesinde açıktır: “Türk bayrağına gönül bağlamamış iken Türk yurttaşlığını, kanunun onlara verdiği her türlü hakları kullanmakta olanları, Türkiye Cumhuriyeti uygun göremezdi… Türkiye Cumhuriyeti Devletinde, Türküm diyen herkesin bu Türklüğü devlet için belli ve açık olmalıdır… Devletin kanunlarından her türlü koruyuculuğu ve yararlığı görerek her Türk gibi yurdun bütün iyiliklerini, kazançlarını, verimlerini bol bol almakla beraber Türk duygusunu taşımaz gibi durmak işini bu kanun kökünden kesip atmıştır…” Atatürk Türklüğün ve bu ülkede vatandaş olabilmenin gereklerini bu kadar net ifade ediyor. Bazılarının Atatürk dönemini kanıt göstererek ortaya sürdüğü “anayasal vatandaşlık” kavramının tasavvur ettiği “Türk duygusu taşımaz vatandaşlara” karşı Atatürk Türkiye’sinin takındığı net tavır işte budur. Bu noktadan sonra en büyük tarihi suç “Türk duygusu taşımaz”, “anayasal vatandaşlardan” çok, bunların Türk yurdunda iktidar olmasına göz yumacak Türklerde olacaktır. Türkler de Türklüğün gereğini artık yerine getirmelidir. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2008 Yine sorayim: 1 - Kurtler kurtce egitimde bulunabilir, cocuklarina Kurtce isimler taksa, Bilkent ya da ODTU bir Kurdolohji bolumu acsa, Diyarbakir belediyesi Kurtce hizmetverse KIYAMET MI kopar? 2 - Hangi Ataturk, hangi peygamber, hangi bilim adami "turbanlailari sakin ha hic bir universiteye sokmayin" dedi? Cumhurbaskanimizn esi turbanli degil mi? ne oldu? Kiyamet mi koptu? Iste cevaplanmasi gereken i ki soru... Belcika'dan, Hollanda'dan bahsediyorsunuz... Bu ulkelerde insan ve azinlik haklari tamamiyle saglanmis duruma. Biz nerde onlar nerede! Birakin Allah askina... Belcika'da uc resmi dil var, Hollanda'da Frisler ve Lumburglular ozerk statuye sahip.. Fransa'da basklar kendi sivelerinde egitim yapip kendi tarihlerini okuyor... Amerika'da bile Ispanyolca neredeyse ikinci resmi dil olacak... Finlandiya'da Sivecce resmi dil, ISvec ve Norvec'te komsu ulkelerden azinliklar var ve bunlarin dilleri bile resmi... Isvicre'de 4 resmi dil var... Kanada'da iki resmi dil var...Sayayim mi daha? Ve tum resmi kuruluslar Ispanyolca hizmet verioyor. Cunku bu ulkelerde onemli olan INSANLARDIR, bir takim alisligelmis uydurmaca SAPLANTILAR degildir... Yasadik biliyoruz beyefendi... Ezber konusmuyoruz! Allah askina birileri su sordugum i ki soruyu cevaplasa ya...CUnku Turkiye'de cevaplanmasi gereken iki buyuk soru bu iste! Neyı nasıl yasadınız bılmıyorum ama verdıgınız örneklerın tümü yanlıs veya bılerek böyle veıryırsunuz yanıltma amaclı olarak.Gerceklerı yazın.Amerıkada resmı dıl Ingılıcedır.O saydıgınız ülkelrın sıyası olusumlarını etnık yapılarınıda koyarak anlatınkı ınsanlar gerceklerle yüzlessınler kendınıze göre yontarak yazmayın.Hadı Türk vatandaslıgını begenmeyıp Kürtlügünüzüde cıkarınız geregı unutup hollanda vatandası olabılırsınız ama bu sıze aynen avrupalılar gıbı yalan yazma hakkını vermez. saygılarla Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 Alt-üst kimlik: Türk ulusal kimliğini parçalamak Türk olmayanın Türk’üm dememesi doğal AKP lideri Tayyip Erdoğan terör örgütünün her isyan provasına örgütün bir talebini iktidar programına alarak yanıt veriyor. Tayyip, Şemdinli’de “Türk, Kürt, Çerkez, Laz aklınıza ne gelirse, hepsi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimliği altında bir ve beraber olacağız, alt kimliklere saygı duyacağız” diyerek PKK’nın yayın organı Özgür Gündem’de her gün yayımlanan, Apo’nun İmralı savunmasında “çözüm önerisi” olarak Türk devletine dayattığı etnik topluluklar federasyonu modelini yeniden dillendirdi. . . . Teşekkürler çok güzel bir yazı yüreğinize sağlık Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 Neyı nasıl yasadınız bılmıyorum ama verdıgınız örneklerın tümü yanlıs veya bılerek böyle veıryırsunuz yanıltma amaclı olarak.Gerceklerı yazın.Amerıkada resmı dıl Ingılıcedır.O saydıgınız ülkelrın sıyası olusumlarını etnık yapılarınıda koyarak anlatınkı ınsanlar gerceklerle yüzlessınler kendınıze göre yontarak yazmayın.Hadı Türk vatandaslıgını begenmeyıp Kürtlügünüzüde cıkarınız geregı unutup hollanda vatandası olabılırsınız ama bu sıze aynen avrupalılar gıbı yalan yazma hakkını vermez. saygılarla Kardesim senin bana yalan attigimi demenle ben cidden yalan atiyor olmam merak etmeyin! ISterseniz gidin Internet'te bir arastirin Belcika'nin, Hollanda'nin, Isvicre'nin sosyolojik ve politik yapisini ve insan haklarini, azinlik haklarini. Bizler yasadik hem Turkiye'de hem oralarda, gezdik, okuduk, gorduk... Gidin gezin ufkunuz acilsin. Tabii yalan dersiniz, cunku size HAYAL gibi gelen guzel seyler bunlar... 11 yil Avrupa'da yasadim, egitim gorum, 15 yil Turkiye'de kaldim ve Anadolu Liselerinde okudum ve simdi de ABD'deyim ve bence buralrada sistemin nasil isledigini sizden biraz da olsa daha iyi bilirim ne dersiniz? O yalanci dediginiz Avrupa'ya girmek icin de can atiyorsunuz masallah! Ben Turk degilim ve Turkiye'de Kurtlere baski uygulayan hic bir devletin vatandasligini da kabul etmem. Ama olene kadar de Kurt olarak kalip halkimin haklarini almak icin de mucadele ederim. Sizin "gidin Kurtlugu de birakin" demeniz cok acayip cunku eger Turkiye vatandasi olmak KURT olabilmeyi temin ve garanti edebilseydi zaten sorun olmazdi. ********. Kendiniz ispatladiniz. Ve ayrica benim kurtlugu birakmami istemeniz cok basit ve anlamsiz bir arzu si tarafinda yapilmis... **** Taner... Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2008 Teşekkürler çok güzel bir yazı yüreğinize sağlık Sağolun! Ama yazı benim değil Türk Solu dergisinden Ali Özsoy'un yazısı, ön yazı yazamadan gönderdim. Niyetim bu tartışmaya son noktayı koymak, kestirip atmak değil tabii. Forumda olmamızın amacının, konuları uygar biçimde tartışarak, doğruyu, ülkemiz ve insanlar için faydalı olanı hep birlikte bulmak olması gerektiğini düşünüyorum. Ön yargı ve sabit fikirlerle tartışmanın sonu da yok, kimseye ve ülkemize de bir faydası yok çünkü. Yoksa forumda olmamızın ne anlamı kalır? Forumlarda, bazı arkadaşlar, Zaman, Yeni Şafak vb. gazetelerden Ali Bulaç, Mehmet Barlas, Etyen Mahçupyan vb. gibi - bana göre liboş, postmodernist!! , 2.Cumhuriyetçi - birtakım yazarların, kafa karıştırıcı, ağdalı cümlelerle ne anlattıkları net olmayan bazı yazılarını alıntılıyorlardı. Ben de alternatif görüş adına farklı yazarların kendi içinde tutarlı bazı yazıları alıntı yapıp tartışmaya açılım kazandırmaya karar verdim. Yine konuyu tartışırken doğru kavramları kullanmak için, Sosyolog Emre Kongarın bir yazısını da aşağıda paylaşmak istiyorum. ALT KİMLİK-ÜST KİMLİK Kimlik tartışmalarının özünde yatan sorun, bu tartışmaların bir toplumun bütünlüğüne mi yoksa bölünmesine mi hizmet ettiği hususudur. Dünyada ve Türkiye'de hız kazanan bu tartışmaların altında dünyayı yönetmeye soyunan büyük gücün yani Amerika Birleşik Devletleri'nin öncülüğünün yatması, bir zamanlar bu rolü üstlenmiş olan Büyük Britanya İmparatorluğu'nun ünlü "böl ve yönet" ilkesini anımsatıyor. * * * Her insan kaçınılmaz bazı kültürel kimliklerle doğar. Bunların çoğu alt-kimlik özelliği taşır, bir tanesi ise genellikle üst-kimlik olarak işlev yapar. Ama zaman içinde bilinci gelişen birey, bu kimlikler arasında bir tercih yapabilir ve kendi üst kimliğini de yeniden belirleyebilir. Bir insanın, kendi iradesi dışında, doğumda edindiği kimlikler beş tanedir: 1. Aile kimliği: Özellikle din-tarım toplumlarında, aşiret yapısının egemen olduğu feodal düzende, aile bağları çok önemlidir; kimi insanlar doğuştan aşiret reisinin ailesine mensup olduklarından, hayata ağa, ya da şehzade olarak başlar. 2. Coğrafya kimliği: Her kişi doğduğu coğrafyaya bağlı olarak dünyanın belli bir bölgesine aittir ve kimi zaman o kişinin ırkını da bu bağ belirler. 3. Din ya da mezhep kimliği: Her insan otomatik olarak içine doğduğu ailenin sahip olduğu din ya mezhebe mensup olarak kabul edilir; zamanla bu anlayış terk edilmekle birlikte, Türkiye'de hâlâ vatandaşların nüfus kağıtlarına, içine doğdukları ailenin inancı yazılmaktadır. 4. Irk ya da milliyet kimliği: Birey bilinçlendikten sonra, doğuştan zorunlu olarak gelen bu mensubiyeti açıkça reddetmedikçe, o kimlikle anılır. 5. Vatandaşlık kimliği: Aslında günümüzde, vatandaşlık kimliği, yani siyasal kimlik, bir devletin ve o devleti oluşturan toplumun ortak kimliği olarak kabul edildiğinden, yukardaki dört kimlik ögesine göre, en çok üst-kimlik olarak kullanılan husustur. Bu beş ögeden ilk dördü, zaman içinde, tarihte çoğu zaman toplumları bir arada tutan üst-kimlik işlevi de görmüşlerdir. Özellikle din-tarım imparatorlukları döneminde din ve mezhep böyle bir işlevi yerine getirmiştir. Zaman içinde endüstrileşme sürecinin etkisiyle, laiklik ve demokrasi geliştikçe, her insanın din, mezhep, dil, ırk farkı gözetmeksizin eşit haklarla doğduğu inancı yerleştikçe, demokratik ülkelerde, vatandaşlık bağı bir üst-kimlik niteliği kazanmıştır. * * * Türkiye'deki kimlik tartışmalarında, ailenin, coğrafyanın, din ve mezhebin, ırk ve milliyetin yani alt-kimlik niteliği taşıyan kültürel özelliklerin ön plana çıkarılması, hele hele üst-kimlik olarak kullanılması, hiç kuşkusuz hem toplumsal bütünlüğü hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını zedeleyici nitelik taşır. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'nın, Yirmibirinci Yüzyılda, yüzyıllar önce, Orta Çağ'da, bir üst kimlik niteliği taşıyan dini, toplumsal özellik olarak birleştirici öge niteliğiyle ön plana çıkarması çok düşündürücüdür. * * * Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan bireyleri Türk olarak niteler. Bu niteleme ne ırka ne dine dayalı bir nitelemedir, sadece siyasal vatandaşlık bağını belirler. Yani Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese Türk denilir; aynen Amerikalı, Fransız, İngiliz gibi; bu insanların kökenleri değişik olabilir: Kürt, Türk, Rum, Ermeni, Arap, Laz, Çerkez gibi. İnsan alt-kimliği ile övünebilir, onu geliştirmek için her türlü çabanın içine de girebilir, bunda bir sakınca yoktur. Sakınca, alt-kimliklerin kullanılarak devletin üniter yapısının ya da laik ve demokratik düzeninin reddedilmesinde yatar. Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2008 Sağolun! Ama yazı benim değil Türk Solu dergisinden Ali Özsoy'un yazısı, ön yazı yazamadan gönderdim. Niyetim bu tartışmaya son noktayı koymak, kestirip atmak değil tabii. Forumda olmamızın amacının, konuları uygar biçimde tartışarak, doğruyu, ülkemiz ve insanlar için faydalı olanı hep birlikte bulmak olması gerektiğini düşünüyorum. Ön yargı ve sabit fikirlerle tartışmanın sonu da yok, kimseye ve ülkemize de bir faydası yok çünkü. Yoksa forumda olmamızın ne anlamı kalır? . . . Turk solunun ortaya attigi ve solculuga yakismayan biraz da soven olan ve milliyetci olan bir kavram "Alt kimlik-ust kimlik" tartismasi. Sorun bakalim bana, mavi'ye ve diger binlerce Kurt arkadasima kabul ediyorumuyuz bunu? HAYIR etmiyoruz... tekrar deneyin! ) Solcu gecinen bir derginin boylesine milliyetci bir tarzdaki seyleri ileri surmesi Turk Sol hareketinin de ne kadar milliyetciligin tesiri altinda oldugunu gosteriyor. Tipki CHP 'nin solcu gecinmesi gibi! Tekrar ediyorum: Kurt olarak sizin one surdugunuz bu kimlik anlayisini reddediyorum. HAYIR diyorum. Ust ve alt kimligim KURT kimligidir. Turkiye vatandasi olmak ya da Turkiyeli olmak ayri bir sey. Kesinlikle kendime Turk dedirtmem cunku degilim! Saygilar... Ayrica sizin Turkiye'yi saydiginiz ulkelerle kiyaslamaniz biraz abes kacar cunku Turkiye'de Kurtlere ait ana haklar guvence altinda degil fransa'da ya da Ingiltere'de guvence altinda olan azinlik haklari gibi! Iste Turkiye Anayasasi'nin degismesi ve bizlere Turk denilmemesinden yanayiz, Turkiye'li koyun sunun adini lutfen! Turkiye Cumhuriyti Vatandasi diyin... Turk degiliz be kardesim, hala ayni seyleri zorla kabul ettirmeye calisiyorsunuz. Neden hala bunu kabul etmedigimiz bile bile usteliyorsunuz? ne anlami var catisma ve kirginlik yaratmaktan ziyade? Boyle diyalog mu olur? Bakin dikkatiniz cekiyorum. Bizler yine hep bir agizdan HAYIR diyecegiz ve iki uc gun sonra sizler yine ayni seyi ortaya atacaksiniz. HAYIR kardesim 'Turk degiliz!" anlatabildim mi? Anlayin artik yahu! Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Turk solunun ortaya attigi ve solculuga yakismayan biraz da soven olan ve milliyetci olan bir kavram "Alt kimlik-ust kimlik" tartismasi. Sorun bakalim bana, mavi'ye ve diger binlerce Kurt arkadasima kabul ediyorumuyuz bunu? HAYIR etmiyoruz... tekrar deneyin! ) Solcu gecinen bir derginin boylesine milliyetci bir tarzdaki seyleri ileri surmesi Turk Sol hareketinin de ne kadar milliyetciligin tesiri altinda oldugunu gosteriyor. Tipki CHP 'nin solcu gecinmesi gibi! Tekrar ediyorum: Kurt olarak sizin one surdugunuz bu kimlik anlayisini reddediyorum. HAYIR diyorum. Ust ve alt kimligim KURT kimligidir. Turkiye vatandasi olmak ya da Turkiyeli olmak ayri bir sey. Kesinlikle kendime Turk dedirtmem cunku degilim! Saygilar... Ayrica sizin Turkiye'yi saydiginiz ulkelerle kiyaslamaniz biraz abes kacar cunku Turkiye'de Kurtlere ait ana haklar guvence altinda degil fransa'da ya da Ingiltere'de guvence altinda olan azinlik haklari gibi! Iste Turkiye Anayasasi'nin degismesi ve bizlere Turk denilmemesinden yanayiz, Turkiye'li koyun sunun adini lutfen! Turkiye Cumhuriyti Vatandasi diyin... Turk degiliz be kardesim, hala ayni seyleri zorla kabul ettirmeye calisiyorsunuz. Neden hala bunu kabul etmedigimiz bile bile usteliyorsunuz? ne anlami var catisma ve kirginlik yaratmaktan ziyade? Boyle diyalog mu olur? Bakin dikkatiniz cekiyorum. Bizler yine hep bir agizdan HAYIR diyecegiz ve iki uc gun sonra sizler yine ayni seyi ortaya atacaksiniz. HAYIR kardesim 'Turk degiliz!" anlatabildim mi? Anlayin artik yahu! Emre Kongarın yazısını neden okumuyorsunuz? Sizin çözüm dediğiniz şeyler ülkemizi ayrılığa götürür. Türk kimliğini kabul etmemek de zaten budur, kan dökülmesine ve savaşa yol açar ve inat uğruna bunu tasvip ediyorsanz, diyeceğim birşey yok! Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 1 - ) YUNANISTAN : Avrupa birligi uyesi olan yunanistan , ulkesindeki yaklasık1milyon makedon asıllı insanların mal varlıklarına el koyup bu insanları makedonyaya besparasız-pulsuz zorla goc ettirmistir.suan yunanistanda bir tane bile makedon insanı yoktur. Ayrıca yuzbinlerce arnavutların mallarına elkonulmus bu arnavutlarda arnavutluga pesparasız surulmustur. suanda yunanistanda 1 tane bile arnavut asıllı kimse yoktur. Yunanistandaki turkler hakkında konusmaya gerek yoktur.Herkes nasıl baskı ve zulum altında yasadıklarını biliyor. Maalese her fırsatta azınlık ve insan haklarından bahseden avrupalılar Yunanistanın yaptıgı bu zulumlere ve surgunlere engel olmamıstır ve kınamamıstır. 2 - ) FRANSA : kORSİKA adasındaki korsikalılar yuzyıllarca baskı ve zulum altında yasamaktadırlar. Kanunlarca secilen Korsika parti liderleri birerbirer suikastler sonucu katledilmektedir. Mahkemede fransızca konusmayı reddedip kendi dili olan korsikaca ile konusmak isteyen korsika vatandası yargıc tarafından verilen emirle herkesin gozu onunde fransız polislerce tekme tokat , dovulerek mahkemeden cıkarılmıstır. Ayrıca bir suru korsıkalının ısyerlerı bombalanmıstır. Ayrıca Fransanın ispanya ile olan sınır bolgesindeki BASK halkına herturlu baskı ve eziyet edilmektedir. Bu insanlar uluslararası kanunlarca kendilerine verilen azınlık haklarının hicbirinden yaralanamamaktadırlar. 3 - ) INGILTERE : Ingilizler tarih boyunca ırlandalılara , iskoclara ve gallerleye her turlu baskı ve zulum yapmısıtr. Eski Ingiliz krallık kanunlarına gore azınlıklardan birisi evlendigi zaman , azınlıga mensup gelin zorla gerdek dedigimiz geceyi o bolgenin derebeyi ile gecirmeye zorlanırdı.Evliligin ilk gecesinden kanunların verdigi yetki ile derebeyleri azınlıga mensup gelinlere tecavuz ederlerdı. Ayrıca ıngiltere yuzyıllarca ozellıkle ırlanda halkına herturlu zulum , baskı yapmıstır ve yapmaktadır. Bugun bile kuzey ırlanda isgal altındadır ve ırlandalılar katledilmeye devam etmektedirler. Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 BUYURUN SİZE FRANSA! Avrupa Konseyinin azınlık kavramını kabul etmesini istediği Fransa, Azınlık kavramı ülkeyi böler cevabını verdi. Avrupa platformlarında Türkiyenin önüne sürekli sorun olarak getirilen azınlıklar konusu bazı Avrupa Birliği (AB) üyeleri için de sorun yaratıyor. Avrupa Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele İçin Avrupa Komisyonu (ECRI) hazırladığı bir raporda, Fransaya azınlıklar konusunda uyarıda bulundu. Raporda, Fransanın azınlık kavramını yasal olarak kabul etmemesi eleştirildi. Fransanın yanıtı ise, "Azınlık kavramı Fransız hukukuna yabancıdır" oldu. YABANCI BİR KAVRAM Dün Strasbourgda yayımlanan raporda, Fransanın "Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi" ve "Avrupa Azınlık ve Bölgesel Diller Şartı"nı imzalaması istendi. Fransa bu yönde bir niyeti olmadığını açık bir şekilde dile getirdi. Buna gerekçe olarak ise kolektif haklar tanınmasının ülkenin üzerine kurulduğu bölünmezlik, eşitlik ve birlik ilkelerine aykırı olacağını gösterdi. Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşmesini imzalamayan tek AB ülkesi olan Fransa, azınlık grupları haklarının korunmasını isteyen ECRIye yanıtında "Fransa bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir cumhuriyettir. Etnik köken, ırk ve din ayrımı yapılmaksızın tüm vatandaşlar yasalar önünde eşittir. Azınlık kavramı Fransız hukukuna yabancıdır" dedi. Fransa, azınlıkların korunması kavramının katı bir biçimde ele alınmasının olumsuz sonuçlara yol açabileceğine vurgu yaptı. Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 BUYRUN SİZE BELÇİKA! 2 aydır hükümet kuramayan Belçika ayrılmayı tartışıyor Belçika´da 10 Haziran´da yapılan genel seçimlerin ardından siyasi partilerin koalisyon hükümeti kurma müzakerelerinden sonuç alınamadı. Hükümet kurma müzakerelerinin tıkanmasıyla bizzat devreye giren ve müzakereleri askıya alan Belçika Kralı 2´nci Albert´in çabaları da somut bir çözüme ulaşamayınca, ülkenin bölünmesine ilişkin tartışmalar yeniden canlandı. Dün de Belçika ulusal radyosu RTBF "Çekoslovakya" örneğini gündeme taşıdı. Yayında 1993´te birkaç günde bölünen Çekoslovakya´nın sınırlarının ve koşullarının Belçika´ya benzerliğinin altı çizilirken, ülkenin bölünmesinin 6 ayda ve "kolaylıkla" tamamlandığı hatırlatıldı. Aslında koalisyon müzakerelerinin tıkanmasının nedeni de büyük ölçüde bölünme meselesi. Belçika, Kuzey´de Hollandaca konuşan Flaman bölgesi, güneyde Fransızca konuşan Valonya Bölgesi ve Başkent Belçika´dan oluşan bir federasyon. 2 ay önce yapılan seçimlerin ardıdan hükümeti kurmakla görevlendirilen Hıristiyan Demokrat Parti´nin (CDV) Flaman lideri Yves Leterme´in hükümet programında derin kurumsal reformlarla bölgesel yönetimlerin yetkilerini artırma ve böylece bölünme adımlarını hızlandırma çabaları müzakerelerin tıkanmasına neden oldu. Bunda ekonomik açıdan daha güçlü olan Flamanlarla, Valonlar arasındaki menfaat çatışmalarının da büyük etkisi oldu. Örneğin, işsizliğin yüzde 8 oranında olduğu Flamanlar, yüzde 20´ye ulaşan işsizlikle boğuşan Valonların sosyal sigorta ve hastane masraflarını karşılamak istemiyor. Flamanların kendi bölgelerindeki mali kontrolü ele almaları durumunda yeterince ekonomik yardım alamamaktan korkan Valonlar ise, hükümet programında Belçika´nın meselelerinin bir bütün olarak yer alması gerektiğini, ülkenin geleceğine ilişkin tartışmaların ise hükümet kurulduktan sonra yapılması gerektiğini savunuyor. Gafları Leterme´i zor durumda bıraktı Başbakan adayı Leterme´in, seçim sonrası yaptığı gaflar da Valonya ve Brüksel´de büyük tepki toplayınca koalisyonu oluşturmak daha da zorlaştı. Geçen ay milli bir günde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Leterme´in hangi milli bayramın kutlandığını bilmemesi, Belçika´nın milli marşı sorulduğunda ise Fransa milli marşı "Marseillaise"i söylemesi büyük tepki toplamıştı. Leterme bir sene önce bir Fransız gazetesine yaptığı açıklamada da Belçika´nın tarihin bir kazası olduğunu belirterek, Flamanların menfaatinin Belçika´dan öncelikli olduğunu söylemişti. Louvain Katolik Üniversitesi siyaset sosyolojisi profesörü Marc Swyngedouw´a göre, hükümeti kurmanın en büyük koşulu Hıristiyan Demokratlar ile liberallerin devlet reformunu dışarda bırakarak bir hükümet program hazırlamaları. Web Siteme Git Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Emre Kongarın yazısını neden okumuyorsunuz?Sizin çözüm dediğiniz şeyler ülkemizi ayrılığa götürür. Türk kimliğini kabul etmemek de zaten budur, kan dökülmesine ve savaşa yol açar ve inat uğruna bunu tasvip ediyorsanz, diyeceğim birşey yok! kardesim kan zaten dokulmuyor mu? Bir deneyin bak nasil kan durar. Insanlarin kendi dillerinde hizmet gorebilmesi nasil kan dokulmesine neden olur onu anlayabilmis degilimn. Insanlarin kendi dillerini okullarda Turkcenin yaninda ogrenebilmesi, Kurtce yayinlarin olmasi nasil kan dokumesine yol acar onu da anlayabilmis degilim. Bu haklari vermemeniz neye yol acti: KAN DOKULMESINE! Yalan mi? Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 1 - ) YUNANISTAN : Avrupa birligi uyesi olan yunanistan , ulkesindeki yaklasık1milyon makedon asıllı insanların mal varlıklarına el koyup bu insanları makedonyaya besparasız-pulsuz zorla goc ettirmistir.suan yunanistanda bir tane bile makedon insanı yoktur. Ayrıca yuzbinlerce arnavutların mallarına elkonulmus bu arnavutlarda arnavutluga pesparasız surulmustur. suanda yunanistanda 1 tane bile arnavut asıllı kimse yoktur. Yunanistandaki turkler hakkında konusmaya gerek yoktur.Herkes nasıl baskı ve zulum altında yasadıklarını biliyor. Maalese her fırsatta azınlık ve insan haklarından bahseden avrupalılar Yunanistanın yaptıgı bu zulumlere ve surgunlere engel olmamıstır ve kınamamıstır. 2 - ) FRANSA : kORSİKA adasındaki korsikalılar yuzyıllarca baskı ve zulum altında yasamaktadırlar. Kanunlarca secilen Korsika parti liderleri birerbirer suikastler sonucu katledilmektedir. Mahkemede fransızca konusmayı reddedip kendi dili olan korsikaca ile konusmak isteyen korsika vatandası yargıc tarafından verilen emirle herkesin gozu onunde fransız polislerce tekme tokat , dovulerek mahkemeden cıkarılmıstır. Ayrıca bir suru korsıkalının ısyerlerı bombalanmıstır. Ayrıca Fransanın ispanya ile olan sınır bolgesindeki BASK halkına herturlu baskı ve eziyet edilmektedir. Bu insanlar uluslararası kanunlarca kendilerine verilen azınlık haklarının hicbirinden yaralanamamaktadırlar. 3 - ) INGILTERE : Ingilizler tarih boyunca ırlandalılara , iskoclara ve gallerleye her turlu baskı ve zulum yapmısıtr. Eski Ingiliz krallık kanunlarına gore azınlıklardan birisi evlendigi zaman , azınlıga mensup gelin zorla gerdek dedigimiz geceyi o bolgenin derebeyi ile gecirmeye zorlanırdı.Evliligin ilk gecesinden kanunların verdigi yetki ile derebeyleri azınlıga mensup gelinlere tecavuz ederlerdı. Ayrıca ıngiltere yuzyıllarca ozellıkle ırlanda halkına herturlu zulum , baskı yapmıstır ve yapmaktadır. Bugun bile kuzey ırlanda isgal altındadır ve ırlandalılar katledilmeye devam etmektedirler. - Evet Dunya'da baska milletlere baski uygulayan daha bir ciok ulke var...Ben de size on tanesini sayabilirim. Ne yani adamlar bu hatayi yapiyor diye sizin de mi yapmaniz gerekiyor? - Bunlar sizlerin ayrimci ve baski politikalarinin DOGRULUGUNU mu kanitliyor? Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 BUYURUN SİZE FRANSA! Avrupa Konseyinin azınlık kavramını kabul etmesini istediği Fransa, Azınlık kavramı ülkeyi böler cevabını verdi. Avrupa platformlarında Türkiyenin önüne sürekli sorun olarak getirilen azınlıklar konusu bazı Avrupa Birliği (AB) üyeleri için de sorun yaratıyor. , , Fransa'nin Korsika halkina kendi dillerinde yayin ve egitim hakki verdigini biliyormusunuz? Onlarla kiyaslamayin lutfen kendinizi. Adamlar herkes esittir diyor. ******* Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 BUYRUN SİZE BELÇİKA! 2 aydır hükümet kuramayan Belçika ayrılmayı tartışıyor Belçika´da 10 Haziran´da yapılan genel seçimlerin ardından siyasi partilerin koalisyon hükümeti kurma müzakerelerinden sonuç alınamadı. Hükümet kurma müzakerelerinin tıkanmasıyla bizzat devreye giren ve müzakereleri askıya alan Belçika Kralı 2´nci Albert´in çabaları da somut bir çözüme ulaşamayınca, ülkenin bölünmesine ilişkin tartışmalar yeniden canlandı. Dün de Belçika ulusal radyosu RTBF "Çekoslovakya" örneğini gündeme taşıdı. Yayında 1993´te birkaç günde bölünen Çekoslovakya´nın sınırlarının ve koşullarının Belçika´ya benzerliğinin altı çizilirken, ülkenin bölünmesinin 6 ayda ve "kolaylıkla" tamamlandığı hatırlatıldı. Aslında koalisyon müzakerelerinin tıkanmasının nedeni de büyük ölçüde bölünme meselesi. Belçika, Kuzey´de Hollandaca konuşan Flaman bölgesi, güneyde Fransızca konuşan Valonya Bölgesi ve Başkent Belçika´dan oluşan bir federasyon. 2 ay önce yapılan seçimlerin ardıdan hükümeti kurmakla görevlendirilen Hıristiyan Demokrat Parti´nin (CDV) Flaman lideri Yves Leterme´in hükümet programında derin kurumsal reformlarla bölgesel yönetimlerin yetkilerini artırma ve böylece bölünme adımlarını hızlandırma çabaları müzakerelerin tıkanmasına neden oldu. Bunda ekonomik açıdan daha güçlü olan Flamanlarla, Valonlar arasındaki menfaat çatışmalarının da büyük etkisi oldu. Örneğin, işsizliğin yüzde 8 oranında olduğu Flamanlar, yüzde 20´ye ulaşan işsizlikle boğuşan Valonların sosyal sigorta ve hastane masraflarını karşılamak istemiyor. Flamanların kendi bölgelerindeki mali kontrolü ele almaları durumunda yeterince ekonomik yardım alamamaktan korkan Valonlar ise, hükümet programında Belçika´nın meselelerinin bir bütün olarak yer alması gerektiğini, ülkenin geleceğine ilişkin tartışmaların ise hükümet kurulduktan sonra yapılması gerektiğini savunuyor. Gafları Leterme´i zor durumda bıraktı Başbakan adayı Leterme´in, seçim sonrası yaptığı gaflar da Valonya ve Brüksel´de büyük tepki toplayınca koalisyonu oluşturmak daha da zorlaştı. Geçen ay milli bir günde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Leterme´in hangi milli bayramın kutlandığını bilmemesi, Belçika´nın milli marşı sorulduğunda ise Fransa milli marşı "Marseillaise"i söylemesi büyük tepki toplamıştı. Leterme bir sene önce bir Fransız gazetesine yaptığı açıklamada da Belçika´nın tarihin bir kazası olduğunu belirterek, Flamanların menfaatinin Belçika´dan öncelikli olduğunu söylemişti. Louvain Katolik Üniversitesi siyaset sosyolojisi profesörü Marc Swyngedouw´a göre, hükümeti kurmanın en büyük koşulu Hıristiyan Demokratlar ile liberallerin devlet reformunu dışarda bırakarak bir hükümet program hazırlamaları. Web Siteme Git Ha bir de Yunanistan'in, Fransa'nin ve Ingiltere'nin uyguladigi baskilarda yazmissiniz. Bunu DOGRU bir sey olarak mi goruyorsunuz yoksa KINANMASI gereken bir olay oalrak mi? Adamlar yanlis yapiyor diye bizler de mi yapalim? Tutmadi be kardesim... Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Bazilariniz hala boluculk ya da ayrimcilikla suclulyorsunuz biz Kurtleri o yuzden bir kurt olarak neler istedigimizi yazmayi istedim tekrar. Ki herkes bunu artik idrak edip ileri geri uyduruk savlardan vasgecsin: - Bir Turk, Bir Alman he ne kadar Turkce ya da Almanca konusabiliyorsa, sarkilar turkuler soyleyebiliyorsa ben bir Kurt olarak Kurtce konusabilmek, sarkilar ve turkuler soyleyebilmek sitiyorum... - Bir Turk ya da Fransiz her na kadar kendi dili ile buyuyup, kendi dilini su gibi konusabiliyorsa bana da bir Kurt olarak ayni inmkanlarin, ayni egitim imkanlarinin saglanmasini istiyorum... - Bir Turk ne kadar Turk tarihini okuyabiliyorsa, bir Amerikan ne kadar Amerikan tarihini okuyabiliyorsa ben de bir Kurt olarak dedelerimin tarihlerini okuyabilmek istiyorum... - Bir Turk cocugunun adini nasil Mert ya da Filiz koyabiliyorsa, bir Ispanyol nasil cocuklarina Isabel, Luiz gibi adlar verebiliyorsa ben de bir Kurt olarak kendi cocuklarima Baran, Havin ya da Newroz gibi adlar verebilmek istiyorum... - Bir Turk ya da Italyan nasil TV'lerinden Turkce ya da Italyanca diziler, belgeseller, haberler izleyebiliyorsa ben de bir Kurt olarak TV'den Kurtce diziler, filmler, belgeseller izleyebilmek istiyorum. - Bir Turk ya da Iranli nasil Trukce ve Farsca gazeteler yayinlayip okuyabiliyorsa ben de Kurt olarak kendi gazete ve dergilerimi istiyorum! - Bir Turk ne kadar "Emperyalist gucler bizleri ezdi ya da ezmeye calisti" diye dert yanabiliyorsa, bir Guney Afrikali nasil 'Beyazlar bizlere irkcilik yapip bizleri linc etti" diye dert yanabiliyorsa ve tarihler yuzlesmeyi TALEP EDEBILIYORSA ben de bir Kurt olarak "bizler ezildik, bizleri imha ve hapis etmeye calistilar" diye dert yanabilmek istiyorum... - Bir Turk her ne kadar "guzelim Istanbulum" diyip Istanbulun o modernligiyle ovunebiliyorsa, bir Kurt olarak ben de Diyarbakir'in ayni ilgiyi gormesini ve gelismesini ve bu sehirle gurur duymayi istiyorum... - Bir Turk ne kadar istedigi partiye oy verebilip meclislere milletvekilleri gonderebiliyorsa ben de bir Kurt olarak meclise kendi irademi temsil edecek milletvekilleri gonderebilmek istiyorum, ama hapis edilmeleri ya da gozardi edilmeleri icin degil. Saygi ile karsilanmalari icin. - Bir Turkun ya da Arabin ne kadar cok YASAM secenegi varsa ben de bir Kurt olarak "ya goc et ya da daga cik" seceneklerinden fazla YASAM secenegi istiyorum... - Bir Turk nasil 23 Nisan'i kutlaybiliyorsa ve bunla ovunebiliyorsa ben de kendi Newrow Bayrami'mi kimsenin uydurmaca bilgilerle kendine maletmeden, kendi bayramim olarak kutlayabilmek istiyorum... - Bir Turk nasil "Kibrisli Turk soydaslarimiz" ya da "Balkanlar'daki Turk soydaslarimiz' diye bas bas bagirip bunlarla ovunebiliyorsa ve bunlara destek oluyorsa bizler de kendi Irakli Kurt soydaslarimizla ovunebilmek istiyoruz onlara destek olabilmek ve onlara saygi gosterilmesini istiyoruz... - Bir Turk ne kadar guru duyabiliyorsa dedelerinin kurtardigi bu topraklarla, biz Kurtler de dedelerimizin ugruna kan doktukleri bu topraklarla oylesine gurur duyabilmek istiyoruz ve dedelerimizn ugruna savastiklari sehit olduklari bu topraklarda kurulan sistmlerin bizlere nankorlukten cok el uzatmalarini istiyoruz! AYRI DEVLET ISTEMIYORUZ, AYRILMAK ISTEMIYORUZ, INSANCA YASAMAK, KIMLIGIMIZLE KENDI OZ DEGERLERIMIZLE YASAMAK ISTIYORUZ! Diger Kurt arkadaslar...Sizler de ekleyin birer cumle.. acalim ve duyuralim isteklerimiz neymis...Mavi, Senyour.. Ekleyin lutfen! Derdimiz neymis anlasinlar. Kurt sorunu neymis anlasinlar INKARCI zihniyetler... Saygilar... Diyarbakirli... Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 - Nufusu yaklasik 5 milyon olup yuzolcumu 40bin kilometre kareye esittir ve Hollanda Lubnan givi ulkelerden buyuktur... - Sureli saldirilarin ve patlamlarin yogun oldugu Irak'ta Mart 2003'ten bu yana hic bir koalisyon (dis guc) askerinin olmedi Irak Kurdistani'nda... - Baskenti Erbil, Dunya'da en uzun sureli ve surekli yasanan sehir unvanina sahiptir... - Irak Kurdistani'ni Kurdistan Bolgesel hukumeti yonetmektedir. Ve yasama Kurdistan Ulusal Meclisi tarafindan yapilmakla beraber, basbakani Necirvan Barzani'dir. - Irak anayasasi Kurdistan Bolgesel Hukumeti'ni, Kurdistan Ulusal Meclisi'ni ve sayilari 200 bini asan pesmerge guclerini resmen tanimaktadir... - Bolgede Kildaniler, Suryaniler, Turkmenler, Yezidiler ve Kurtler esit haklar sahibi olup uyum icinde yasamaktadirlar. Bu etnik gruplarin hepsi kendi dillerine ve kimlik haklarina sahip olmaktadir... - Bolgesel yonetim Saddam Huseyin'in Anfal rejiminin yiktigi yerlerin yuzde 65'ini onarmistir... - Irak Kurdistani'nda uluslararasi unvanli 5 universite bulunmaktadir. 2008 yilinda Suleymaniye sehrinde 6. uluslararasi bir universite olacak Amerikan Universitesi acilicacaktir... - Yeni ve liberal yabanci yatirimlari yasasi sayesinde yabanci yatirimcilara hukumet tarafindan bir cok ayricaliklar ve kolayliklar (10 yillik vergi affi gibi) saglanmistir. Bolgede Turk sirketlerinden, Amerikan ve Avrupa sirketlerine kadar bir cok yabanci yatirimci is potensiyeli saglamaktadir... - Kendi havayollari (Kurdistan Airlines) olup, aralarinda Avusturya Havayollari'nin da bulundugu bir cok hava yollari bolgeye seyahat imkanlar saglamaktadir...Istanbul'dan Erbil'e direk ucuslar mumkundur... Daha sayayim mi? iste sorun bu: Adamlarin devletlesmeleri zorumuza gidiyor. Yalan mi? Taniyalim yeni komsularimiz onlari horgormek yerine... Ne dersiniz? Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 EMRE KONGAR MİLLİYETÇİLİK VE YURTSEVERLİK Son günlerde Türk milliyetçiliği dalgasının yeniden yükselmesinin biri iç biri dış iki nedeni var: İç neden, Kürt milliyetçiliğinin, PKK tarafından ayrımcı bir ideoloji olarak, bölücü işlevle kullanılmasından ve teröre gerekçe yapılmasından kaynaklanıyor. Kürt milliyetçiliği, ayrımcı ve bölücü olarak kullanılınca ve terörün gerekçesi yapılınca, Türk milliyetçiliği de bundan etkileniyor ve ne yazık ki iki milliyetçilik akımı da, "faşizan" bir çizgide birbirini destekleyen bir sarmal içinde yükseliyor. Oysa her milliyetçilik ideolojisinin, kan bağına yani ırkçılığa dayalı bir biçimde, kendi ırkından olmayanları reddeden "faşizan" çizgilerde gelişmesi bir zorunluluk değil. Her milliyetçilik akımı, kendi kimliği içinde, öteki kimliklere de saygılı ve kendi ırkından, milletinden olmayanlarla uyum içinde yaşayabilir. Biz buna "demokratik milliyetçilik" diyoruz. Bu gerçek hem Türk hem de Kürt milliyetçiliği için geçerli. Kendilerine Türk diyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyla, kendilerine Kürt diyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bu topraklarda birbirlerini gırtlaklamadan, uyum içinde yaşayabilirler; nitekim tarihsel olarak birlikte barış içinde yaşanan dönemler, birbirlerine saldırdıkları dönemlerden çok daha uzundur. Günümüzde Türk milliyetçiliği akımın yükselmesinin bir başka nedeni de dıştan gelen etkilerdir. Bunları da dörde ayırmak gerekir: İlk olarak, Ermeni milliyetçiliğinden kaynaklanan ve esas olarak "diaspora" tarafından beslenen, "Ermeni soykırımını tanı" baskısının Türkiye'ye dayatılması, Türk milliyetçiliğini körüklüyor. İkinci olarak Yunan ya da Rum milliyetçiliğinden kaynaklanan Kıbrıs sorunu konusundaki dayatmalar ve bu dayatmaların AB tarafından da desteklenmesi Türk milliyetçiliğini tahrik ediyor. Üçüncü olarak, Irak'ı işgal ederek komşumuz olan ABD'nin, askerlerimizin başına çuval geçirmesi gibi, askeri harekatın temelinde yatan Amerikan milliyetçiliğinin dışa vurumları ve Kuzey Irak'ta konuşlanmış olan PKK'yı denetlememesi Türk milliyetçiliğini yükseltiyor. Dördüncü olarak, AB, doğrudan ya da dolaylı biçimde Ermeni, Rum ve Kürt milliyetçiliklerine verdiği destekle ve ayrıca üye olmak için kapısında bekleyen Türkiye'yi itip kakarak adeta kendi başına bir "AB milliyetçiliği" etkisi yaratıyor, Türk milliyetçiliğini tahrik ediyor. Çok kısa olarak ifade etmek gerekirse, Türk milliyetçiliği, Kürt, Ermeni, Rum, Amerikan ve Avrupa milliyetçiliklerinin saldırısı karşısında, bu saldırılardan beslenerek, güçleniyor. Peki bu "faşizan milliyetçilik" saldırıları karşısından Türk milliyetçiliği aynı "faşizan milliyetçilik" tuzağına düşmemek için ne yapmalı? Sanıyorum burada devreye sokmamız gereken kavram, "yurtseverlik". Vatan ve millet sevgisini, kan ve ırk ilişkisine bağlamadan, başka ırkları, milletleri aşağılamadan ve kendisininkini yüceltmeden, üzerinde yaşanan toprakları sevmenin, korumanın ve yüceltmenin adı "yurtseverlik". Türkiye, kendisine yönelik "faşizan milliyetçi" saldırılara karşı en güzel ve en etkin yanıtı, bütün öteki millet, ırk ve devletlerle ilişkilerinde, eşitlik ve adalet esasına dayalı bir yurtseverce davranış içinde verebilir. Yurtseverlik, kan ve ırk bağını değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin çıkarlarını ön plana alır. Yurtseverlik, insanlarımızı Türk, Kürt, Rum, Ermeni olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak görür ve aralarında ayrım yapmaz. Yurtseverlik, Amerika'ya ve AB'ye, Türk düşmanı ya da dostu olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin çıkarları bağlamında, eşitlik ve adalet ilkeleri çerçevesinde bakar. Sanıyorum, Mustafa Kemal Atatürk'ün, kurduğu Cumhuriyet'in temeline koyduğu ünlü ilkesi "Yurtta sulh cihanda sulh", tam bu bunalım dönemi için söylenmiş bir özdeyiştir. Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Bazilariniz hala boluculk ya da ayrimcilikla suclulyorsunuz biz Kurtleri o yuzden bir kurt olarak neler istedigimizi yazmayi istedim tekrar. Ki herkes bunu artik idrak edip ileri geri uyduruk savlardan vasgecsin: - Bir Turk, Bir Alman he ne kadar Turkce ya da Almanca konusabiliyorsa, sarkilar turkuler soyleyebiliyorsa ben bir Kurt olarak Kurtce konusabilmek, sarkilar ve turkuler soyleyebilmek sitiyorum... - Bir Turk ya da Fransiz her na kadar kendi dili ile buyuyup, kendi dilini su gibi konusabiliyorsa bana da bir Kurt olarak ayni inmkanlarin, ayni egitim imkanlarinin saglanmasini istiyorum... - Bir Turk ne kadar Turk tarihini okuyabiliyorsa, bir Amerikan ne kadar Amerikan tarihini okuyabiliyorsa ben de bir Kurt olarak dedelerimin tarihlerini okuyabilmek istiyorum... - Bir Turk cocugunun adini nasil Mert ya da Filiz koyabiliyorsa, bir Ispanyol nasil cocuklarina Isabel, Luiz gibi adlar verebiliyorsa ben de bir Kurt olarak kendi cocuklarima Baran, Havin ya da Newroz gibi adlar verebilmek istiyorum... - Bir Turk ya da Italyan nasil TV'lerinden Turkce ya da Italyanca diziler, belgeseller, haberler izleyebiliyorsa ben de bir Kurt olarak TV'den Kurtce diziler, filmler, belgeseller izleyebilmek istiyorum. - Bir Turk ya da Iranli nasil Trukce ve Farsca gazeteler yayinlayip okuyabiliyorsa ben de Kurt olarak kendi gazete ve dergilerimi istiyorum! - Bir Turk ne kadar "Emperyalist gucler bizleri ezdi ya da ezmeye calisti" diye dert yanabiliyorsa, bir Guney Afrikali nasil 'Beyazlar bizlere irkcilik yapip bizleri linc etti" diye dert yanabiliyorsa ve tarihler yuzlesmeyi TALEP EDEBILIYORSA ben de bir Kurt olarak "bizler ezildik, bizleri imha ve hapis etmeye calistilar" diye dert yanabilmek istiyorum... - Bir Turk her ne kadar "guzelim Istanbulum" diyip Istanbulun o modernligiyle ovunebiliyorsa, bir Kurt olarak ben de Diyarbakir'in ayni ilgiyi gormesini ve gelismesini ve bu sehirle gurur duymayi istiyorum... - Bir Turk ne kadar istedigi partiye oy verebilip meclislere milletvekilleri gonderebiliyorsa ben de bir Kurt olarak meclise kendi irademi temsil edecek milletvekilleri gonderebilmek istiyorum, ama hapis edilmeleri ya da gozardi edilmeleri icin degil. Saygi ile karsilanmalari icin. - Bir Turkun ya da Arabin ne kadar cok YASAM secenegi varsa ben de bir Kurt olarak "ya goc et ya da daga cik" seceneklerinden fazla YASAM secenegi istiyorum... - Bir Turk nasil 23 Nisan'i kutlaybiliyorsa ve bunla ovunebiliyorsa ben de kendi Newrow Bayrami'mi kimsenin uydurmaca bilgilerle kendine maletmeden, kendi bayramim olarak kutlayabilmek istiyorum... - Bir Turk nasil "Kibrisli Turk soydaslarimiz" ya da "Balkanlar'daki Turk soydaslarimiz' diye bas bas bagirip bunlarla ovunebiliyorsa ve bunlara destek oluyorsa bizler de kendi Irakli Kurt soydaslarimizla ovunebilmek istiyoruz onlara destek olabilmek ve onlara saygi gosterilmesini istiyoruz... - Bir Turk ne kadar guru duyabiliyorsa dedelerinin kurtardigi bu topraklarla, biz Kurtler de dedelerimizin ugruna kan doktukleri bu topraklarla oylesine gurur duyabilmek istiyoruz ve dedelerimizn ugruna savastiklari sehit olduklari bu topraklarda kurulan sistmlerin bizlere nankorlukten cok el uzatmalarini istiyoruz! AYRI DEVLET ISTEMIYORUZ, AYRILMAK ISTEMIYORUZ, INSANCA YASAMAK, KIMLIGIMIZLE KENDI OZ DEGERLERIMIZLE YASAMAK ISTIYORUZ! Diger Kurt arkadaslar...Sizler de ekleyin birer cumle.. acalim ve duyuralim isteklerimiz neymis...Mavi, Senyour.. Ekleyin lutfen! Derdimiz neymis anlasinlar. Kurt sorunu neymis anlasinlar INKARCI zihniyetler... Saygilar... Diyarbakirli... - Sizi tutanmı var istediğiniz gibi konuşamıyormusunuz?her evde jandarma polismi bekliyor konuşmayasınız diye?istediğiniz şarkıyı söyleyin bölücülük içermeden , sizi engelleyen yok Ahmet Kaya gibi PKK teröristlerine ve Terörist başı Öcalana şarkılar ağıtlar yazarak değil elbet. -Kendi dilini kullanamadığınmı söylüyorsun?yoksa yanlız kendi dilinin eğitim hakkınmı istiyorsun?Kürt dili derken hangi dili temel alacaksınız; kurmanci-zaza diğerlerine gerek duymadan. Zazaların DTP ye olan tepkisinden haberiniz vardır sanırım ''biz zazalar kendi dilimizi ve kültürümüzü İstiyoruz diyor, dtp kurmanci dilini temel alarak biz zazaları yok sayarak BİZLERİ ASİMİLE ETMEK İSTİYORLAR Buna müsade etmeyeceğiz ve zaza'lar olarak yasal yollara baş vuracağız demektedirler, şimdi hangi dili temel alarak eğitim alacaksınız? Zazaların tavrı belli! -Senin dedlerin tarihi hangi tarih, sen eğer kendini gerçekten kürt olarak görüyorsan dedelerin tarihinin türklerden başladığını bilmen gerekirdi. önce kürtlerin nerden geldiğini kim olduğunu öğrenin derim... Size tarafsız kaynakta sunabilirim...Sanırım; urfa RİŞVAN OĞLU AŞİRETLERİNDEN DR.MAHMUT RİŞVANOĞLU 'NUN KÜRTLER VE ZAZALAR Adli kitabını okuyun,kitapta belgesiz hiçbirşey yok.. o zaman gerçek olan tarihini öğrenmiş olursun...Roj ve gündemin gözülye bakılan kürt tarihi tamamen uydurma tarihtir. -Türk dil kurumunun uygun gördüğü şekilde isim koya bilirsiniz baran ve havin gibi ama Newroz W türkçe olmadığından bunda ısrar edenlerden iyi niyet beklemek saflık olur.(Yeğenimin adı Baran bu isim yasak koyamasınız diyende olmadı) -Bu konuda zzamanında yanlış yapıldığına hem fikiriz (bu önergeyi zamanında özal kabul etmemiştir)Ama şu an böyle sıkıntı yok açılan tv ler rağbet görmediğinden kapatılıyor. -işte burada duracakın! yine söylüyorum bir laz ne ise sende osun bir türk(size göre hangisi ise)nasılsa sizde öylesiniz,hiç bir eksiğiniz olmadığı gibi hiçbir fazlalığınızda yoktur,yasalar neyi gerektiriyorsa bunu kabul etmek zorundasın (hepimiz için geçerli, sakın komplekse girmeyin) Siz bir afrikalı değilsiniz sizi kimse öyle görmüyor,bu sizin kompleksinizden kaynaklanıyor.İstediğin gibi dert yanabilirsin hakaret ve bölücülük içermediğin sürece.... kimse sizi imha etmeye çalışmadı suçsuz yere hapse atmadı Allah aşkına bu iftiralardan vaz geçin artık....gerçekten artık bu iftiralara tahammül dayanmıyor...yahu kardeşim nasıl seni imha etmeye çalışıyor bu devlet bu devletin cumhurbaşkanı sizden olmadımı?bu devletin bakanı-vekili amiri memuru olmadımı ne istiyorsunuz allahınızdan...... sen eğer bölücülük yaparsan teröriste kardeşim dersen namus bekçileri asker ve polisi haince öldürenleri el altından desteklersen bunun önlemini elbette devlet alacaktır.. -İşte zihniyetin açık örnekliği burada ''ne fark eder istanbul yada diyarbakır!ikiside bizim topraklarımız değilmiydi! daha nesıl ilgi görsün diyarbakır...birazda benim memleketime igi gösterin diyarbakırda 4 çocuğa kadar para yardımı yapılırken ,ardahan'da doğu bölgesinin bir ili değilmi oraya niye çocuk yardımı yapılmıyor?yada diğer batı illerindeki çocuklar bu memleketin çocukları değilmi? İNSAFKİ NE İNSAF!!!!!!!!!! -BAKIN AKP YE VE DİĞER PARTİLERE KAÇ KÜRT MİLLET VEKİLİ VAR kürtlerin hakkını savunmak dtp ye kalmamıştır. -Yaşam seçeneği sizin elinizde; teröre destek vermeyeceksin,Askere yardımcı olacaksın gerekirse doğunun bir çok yerinde olduğu gibi korucu olacaksın kendi köyünü ve namusunu kendi silahınla koruyacaksın.O zaman ne göç etmek zorunda kalacaksın nede dağa çıkmak. Türkiye haricinde balkın göreceksiniz KIRGIZİSTA-TÜRKMENİSTAN-AZERBEYCAN-ÖZBEKİSTAN VS ASIRLARDIR REMİ OLARAK KUTLAMAKTADIRLAR.. Nevruzunu NEVRUZ GİBİ KUTLARSANIZ SİZE KİM NE DİYEBİLİR? Ortalığı yağmalamanın,Kaldırım taşlarını sökmenin,devlete ait araç ve binaların yakılıp yıkılmasıyla polise,Askere taşlarla soplarla saldırmayla BAYRAM KUTLANMAZ.... -K ırak kürtlerine yeri geldiğinde en büyük yardımıda bu devlet yapmıştır Saddamın halepçe zulmünden kaçanlara bu devlet sahip çıkmıştır fakat bunlar hala bu devleti benimseyemediler. k ırakta kurulan sözde kürt devleti görünümündedir bütün dünya biliyorki orada ABD tarafından bir kukla devlet kuruldu, amaç türkiyeyi parçalamak fedarsyon oluşturup kukla gibi yönettiği k ırağa bağlamak. Sizlerde gurur duyun atalarınızdan(sizin düşüncelerinizin bir kürt düşüncesi kabul etmediğimden)Sizin atlarınızdan (yani kürtlerin)bizde gurur duyuyoruz islama hizmet vermiş ve çanakkalede şehit düşmüş kürt dedelerimizden... Bu gün kürdüm diye geçinipde abd ye ve ermeniye hizmet verip, münafık olan kürt ,bizden olmayan sözde kürttür. Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 - Sizi tutanmı var istediğiniz gibi konuşamıyormusunuz?her evde jandarma polismi bekliyor konuşmayasınız diye?istediğiniz şarkıyı söyleyin bölücülük içermeden , sizi engelleyen yok Ahmet Kaya gibi PKK teröristlerine ve Terörist başı Öcalana şarkılar ağıtlar yazarak değil elbet. -Kendi dilini kullanamadığınmı söylüyorsun?yoksa yanlız kendi dilinin eğitim hakkınmı istiyorsun?Kürt dili derken hangi dili temel alacaksınız; kurmanci-zaza diğerlerine gerek duymadan. Zazaların DTP ye olan tepkisinden haberiniz vardır sanırım ''biz zazalar kendi dilimizi ve kültürümüzü İstiyoruz diyor, dtp kurmanci dilini temel alarak biz zazaları yok sayarak BİZLERİ ASİMİLE ETMEK İSTİYORLAR Buna müsade etmeyeceğiz ve zaza'lar olarak yasal yollara baş vuracağız demektedirler, şimdi hangi dili temel alarak eğitim alacaksınız? Zazaların tavrı belli! -Senin dedlerin tarihi hangi tarih, sen eğer kendini gerçekten kürt olarak görüyorsan dedelerin tarihinin türklerden başladığını bilmen gerekirdi. önce kürtlerin nerden geldiğini kim olduğunu öğrenin derim... Size tarafsız kaynakta sunabilirim...Sanırım; urfa RİŞVAN OĞLU AŞİRETLERİNDEN DR.MAHMUT RİŞVANOĞLU 'NUN KÜRTLER VE ZAZALAR Adli kitabını okuyun,kitapta belgesiz hiçbirşey yok.. o zaman gerçek olan tarihini öğrenmiş olursun...Roj ve gündemin gözülye bakılan kürt tarihi tamamen uydurma tarihtir. -Türk dil kurumunun uygun gördüğü şekilde isim koya bilirsiniz baran ve havin gibi ama Newroz W türkçe olmadığından bunda ısrar edenlerden iyi niyet beklemek saflık olur.(Yeğenimin adı Baran bu isim yasak koyamasınız diyende olmadı) -Bu konuda zzamanında yanlış yapıldığına hem fikiriz (bu önergeyi zamanında özal kabul etmemiştir)Ama şu an böyle sıkıntı yok açılan tv ler rağbet görmediğinden kapatılıyor. -işte burada duracakın! yine söylüyorum bir laz ne ise sende osun bir türk(size göre hangisi ise)nasılsa sizde öylesiniz,hiç bir eksiğiniz olmadığı gibi hiçbir fazlalığınızda yoktur,yasalar neyi gerektiriyorsa bunu kabul etmek zorundasın (hepimiz için geçerli, sakın komplekse girmeyin) Siz bir afrikalı değilsiniz sizi kimse öyle görmüyor,bu sizin kompleksinizden kaynaklanıyor.İstediğin gibi dert yanabilirsin hakaret ve bölücülük içermediğin sürece.... kimse sizi imha etmeye çalışmadı suçsuz yere hapse atmadı Allah aşkına bu iftiralardan vaz geçin artık....gerçekten artık bu iftiralara tahammül dayanmıyor...yahu kardeşim nasıl seni imha etmeye çalışıyor bu devlet bu devletin cumhurbaşkanı sizden olmadımı?bu devletin bakanı-vekili amiri memuru olmadımı ne istiyorsunuz allahınızdan...... sen eğer bölücülük yaparsan teröriste kardeşim dersen namus bekçileri asker ve polisi haince öldürenleri el altından desteklersen bunun önlemini elbette devlet alacaktır.. -İşte zihniyetin açık örnekliği burada ''ne fark eder istanbul yada diyarbakır!ikiside bizim topraklarımız değilmiydi! daha nesıl ilgi görsün diyarbakır...birazda benim memleketime igi gösterin diyarbakırda 4 çocuğa kadar para yardımı yapılırken ,ardahan'da doğu bölgesinin bir ili değilmi oraya niye çocuk yardımı yapılmıyor?yada diğer batı illerindeki çocuklar bu memleketin çocukları değilmi? İNSAFKİ NE İNSAF!!!!!!!!!! -BAKIN AKP YE VE DİĞER PARTİLERE KAÇ KÜRT MİLLET VEKİLİ VAR kürtlerin hakkını savunmak dtp ye kalmamıştır. -Yaşam seçeneği sizin elinizde; teröre destek vermeyeceksin,Askere yardımcı olacaksın gerekirse doğunun bir çok yerinde olduğu gibi korucu olacaksın kendi köyünü ve namusunu kendi silahınla koruyacaksın.O zaman ne göç etmek zorunda kalacaksın nede dağa çıkmak. Türkiye haricinde balkın göreceksiniz KIRGIZİSTA-TÜRKMENİSTAN-AZERBEYCAN-ÖZBEKİSTAN VS ASIRLARDIR REMİ OLARAK KUTLAMAKTADIRLAR.. Nevruzunu NEVRUZ GİBİ KUTLARSANIZ SİZE KİM NE DİYEBİLİR? Ortalığı yağmalamanın,Kaldırım taşlarını sökmenin,devlete ait araç ve binaların yakılıp yıkılmasıyla polise,Askere taşlarla soplarla saldırmayla BAYRAM KUTLANMAZ.... -K ırak kürtlerine yeri geldiğinde en büyük yardımıda bu devlet yapmıştır Saddamın halepçe zulmünden kaçanlara bu devlet sahip çıkmıştır fakat bunlar hala bu devleti benimseyemediler. k ırakta kurulan sözde kürt devleti görünümündedir bütün dünya biliyorki orada ABD tarafından bir kukla devlet kuruldu, amaç türkiyeyi parçalamak fedarsyon oluşturup kukla gibi yönettiği k ırağa bağlamak. Sizlerde gurur duyun atalarınızdan(sizin düşüncelerinizin bir kürt düşüncesi kabul etmediğimden)Sizin atlarınızdan (yani kürtlerin)bizde gurur duyuyoruz islama hizmet vermiş ve çanakkalede şehit düşmüş kürt dedelerimizden... Bu gün kürdüm diye geçinipde abd ye ve ermeniye hizmet verip, münafık olan kürt ,bizden olmayan sözde kürttür. Arkadasim ne yani, biz Türk olarak Kürt'lere kendi dillerinde egitim hakkini vermek istiyoruzda, sorun Kürt dilinin tam acik ve secik olayisimi yani? Birakin Kürt'lerin hangi dilde egitim görmek istemelerinide , siz önce kendi niyetinizi bildirin. Bastan beri red ettiginiz bir dili ve toplumu simdi yok Zaza'lar da onlardan hakkini istiyorlar diye. Biz kendi niyetimize bakalim, gerisi o kadar cözülmeyecek bir sorun degil. Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Arkadasim ne yani, biz Türk olarak Kürt'lere kendi dillerinde egitim hakkini vermek istiyoruzda, sorun Kürt dilinin tam acik ve secik olayisimi yani? Birakin Kürt'lerin hangi dilde egitim görmek istemelerinide , siz önce kendi niyetinizi bildirin. Bastan beri red ettiginiz bir dili ve toplumu simdi yok Zaza'lar da onlardan hakkini istiyorlar diye. Biz kendi niyetimize bakalim, gerisi o kadar cözülmeyecek bir sorun degil. Kendi dilindeki eğitim hakı nasıl olacak yani her hangi sınava gireceği zaman hangi dili kullanacaklar?kendi öğrendiği dilimi yoksa türkçeyimi. Yazdıkları kürtçe yazışmalara kim nasıl cevap verecek?her devlet dairelerinde her dili bilen birileriimi atayacaklar yoksa bir yerde 3-4 memur birden ayrı ayrı dilleremi hizmet edecek.(laz-çerkez-kurmaci-zaza-sorani- vs.) benim niyetim açık, zamanım kısıtlı olsada aklımdan geçeni bu sayfalara dökmeye çalışıyorum .ya lütfen iftira atmayın yüzümüze baka baka nasıl söylersin bunu hayret! kim bu halkı red ediyor insaf bakın yazılarıma iyimisiniz siz,hiç kimse bu ülkede üstün değildir, kanun var nizam var, kimse bunun üstüne çıkamaz ve bütünlüğü bozamaz eğer zoruna giden varsa buyursun avrupa orda , k ırak...orda. bu vatanın ekmeğini yiyip suyunu içiyorsa, namusunu bu topraklarda koruyorsa, batıdaki vatandaş nasılsa doğudakide odur. batı nasıl ülkesine sahip çıkıyorsa doğuda aynı düşüncelerle çıkmalıdır. Bunun kürdü lazı olmaz vatan bir bütündür parçalanamaz.istayan varsa buyursun! Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Kendi dilindeki eğitim hakı nasıl olacak yani her hangi sınava gireceği zaman hangi dili kullanacaklar?kendi öğrendiği dilimi yoksa türkçeyimi. Yazdıkları kürtçe yazışmalara kim nasıl cevap verecek?her devlet dairelerinde her dili bilen birnimi atayacaklar yoksa bir yerde 3-4 memur birden ayrı ayrı dilleremi hizmet edecek.(laz-çerkez-kurmaci-zaza-sorani- vs.) benim niyetim açık, zamanım kısıtlı olsada aklımdan geçeni bu sayfalara dökmeye çalışıyorum .ya lütfen iftira atmayın yüzümüze baka baka nasıl söylersin bunu hayret! kim bu halkı red ediyor insaf bakın yazılarıma iyimisiniz siz,hiç kimse bu ülkede üstün değildir, kanun var nizam var, kimse bunun üstüne çıkamaz ve bütünlüğü bozamaz eğer zoruna giden varsa buyursun avrupa orda , k ırak...orda. bu vatanın ekmeğini yiyip suyunu içiyorsa, namusunu bu topraklarda koruyorsa, batıdaki vatandaş nasılsa doğudakide odur. batı nasıl ülkesine sahip çıkıyorsa doğuda aynı düşüncelerle çıkmalıdır. Bunun kürdü lazı olmaz vatan bir bütündür parçalanamaz.istayan varsa buyursun! Kurmanci ve Zazaki diyalektlerini! Turkiye'de iki Kurtce diyalekt var... ********** Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Kendi dilindeki eğitim hakı nasıl olacak yani her hangi sınava gireceği zaman hangi dili kullanacaklar?kendi öğrendiği dilimi yoksa türkçeyimi. Yazdıkları kürtçe yazışmalara kim nasıl cevap verecek?her devlet dairelerinde her dili bilen birileriimi atayacaklar yoksa bir yerde 3-4 memur birden ayrı ayrı dilleremi hizmet edecek.(laz-çerkez-kurmaci-zaza-sorani- vs.) benim niyetim açık, zamanım kısıtlı olsada aklımdan geçeni bu sayfalara dökmeye çalışıyorum .ya lütfen iftira atmayın yüzümüze baka baka nasıl söylersin bunu hayret! kim bu halkı red ediyor insaf bakın yazılarıma iyimisiniz siz,hiç kimse bu ülkede üstün değildir, kanun var nizam var, kimse bunun üstüne çıkamaz ve bütünlüğü bozamaz eğer zoruna giden varsa buyursun avrupa orda , k ırak...orda. bu vatanın ekmeğini yiyip suyunu içiyorsa, namusunu bu topraklarda koruyorsa, batıdaki vatandaş nasılsa doğudakide odur. batı nasıl ülkesine sahip çıkıyorsa doğuda aynı düşüncelerle çıkmalıdır. Bunun kürdü lazı olmaz vatan bir bütündür parçalanamaz.istayan varsa buyursun! Arkadasim birakalim vatan sakarya meselesini, kimsenin vatan ile bir derdi falan yok, burada bosuna olmayan korkulardan ve tehlikelerden bahsetmeyelim, gereksiz. Madem Kürt halkini redetiyoruz neden onlara okullarda kürtce ögrenmelerini saglamiyoruz. Önce biz iyi niyetimizi gösterip onlara karsi acik olalim, sonra bahsettiginiz soruncuklar beraberce cözülür. Kücücük Belcika'da bile 3 resmi dil var ve orada ne vatan bölünüyor nede dil sorunu var, ama herneyse sadece tehlikelr bizi buluyor. Arkadasim lafla degil gönülden bizlerden baska haklarida tanimamiz ve onlara saygili olmamiz gerekli. Bosuna yillardan beri sadece cözümsüzlük ugruna her seyi red erderek degil. Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 - Sizi tutanmı var istediğiniz gibi konuşamıyormusunuz?her evde jandarma polismi bekliyor konuşmayasınız diye?istediğiniz şarkıyı söyleyin bölücülük içermeden , sizi engelleyen yok Ahmet Kaya gibi PKK teröristlerine ve Terörist başı Öcalana şarkılar ağıtlar yazarak değil elbet.. . . Ben Zaza'yim, beni somuren AKP ya da CHP gibi partilerdense bin tane DTP'yi tercih ediyorum. Zaza Zaza diye diye bir hal oldunuz. Ben Zaza'yim kardesim. ***** ZAZACA ve KURMANCI diyalektlerinde egitim hakkimiz alinacak. O kadar! Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Lutfen sayin kaplan ve politika gibiler Kurtcenin serbestlestirilmemesi icin binbir maazeret atarken oratay onlara da bir tepki gosterip bu kisitlamanin, bu yasagin ne denli sacma bir sey oldugunu soyleyin! Belki biz Kurt olarak soylerken taraf olarak kabul ediliyoruz ve belki siz aydin bir Turk olarak bunu ima ederseniz daha cabuk ikna olurlar! Saygilar... Sn. Diyarbakırlı, Beni aydin bir Turk olarak görmenize teşekkür ederim. Ben de sizi aydın bir Türk olarak görmek istiyorum. Sn.Kaplan ve Sn Politika şimdiye kadar Kurtcenin serbestlestirilmesin demedi ki? Onlar zaten yasak yoktu, serbestti dediler. Anadolu lisesinde öğrendiğiniz İngilizceniz daha iyi ise isterseniz İngilizce anlatayım? Sözlerimi tekrarlıyorum. 1- Daha önceleri olmayan Kürtçe konuşma ve yayın yasağı 12 Eylül 1982 anayası ile getirilmiştir. Antidemokratik ve ülkemiz için zararlı olmuş mantık dışı bir uygulamadır. Terör örgütünün ekmeğine yağ sürmüş, siyasi argüman olarak, kulanılmış, tepki doğurmuş. Roj tv, Barzani-Talabani tv avantajları ile kürtler devletten uzaklaşmıştır. Şiddet şiddeti doğurmuş, sorun çözümsüzlüğe gitmiştir. "Yasada Kürtçe yasaktır" ibaresi bulunmaz. Türkçe dışındaki tüm diller diye geçer.Yasak sadece olağanüstü hal bölgerinde uygulanmış, diğer illerde örneğin Kars, Erzurum,İstanbul, İzmir vb. illerde uygulanmamıştır. Bu yönüyle "Kürt" ayrımcılığı yoktur. Güneydoğu ve terör sorunu vardır. 2-Kürtçe yasağı 1991de kaldırılmıştır. 12 Eylül döneminde Kürt, Türk ayırdetmeden tüm yurt genelinde yapılan insan hakları ihlalleri, bölgede PKK terörü yüzünden Olağanüstü halin uzatılması nedeniyle uzun yıllar sürmüştür. 3-Kürtçe yayın yasağı, 2001de kaldırılmış, TRTde Kürtçe yayına başlanmıştır. 4-Kürtçe resmi eğitimin, bölgedeki her Kürt, Türkçe öğrenmedikçe yabancılaşmaya, bölünmeye götüreceği açıktır. Sürekli örnek olarak sunulan AB ülkeleri sorunlarını bu yolla çözememiştir. 5-Vatandaşlık temelinde Kürtler, Türktür. ( Aynı, Baskın Fransız yada İspanyol olması gibi.) Resmi dil Türkçedir. 6-Kürtler, bölgede kadim İrani bir etnik topluluktur.Tarih boyunca Kürtleşmiş Türkmenler olduğu gibi Türkleşmiş Kürter de vardır. Zazalar da bölgede kadim İrani bir etnik topluluktur. ( Ben demiyorum Frankfurt Üniv. diyor. ) PKKnın Zazalar üzerinde Kürtleştirme politikası vardır. 7-Bölgenin ekonomik açıdan gelişemesinin kökeni, feodal yapının cumhuriyet tarafından tasfiyesine ağalar, şeyhler tarafından halk kullanılarak direniş gösterilmesi (Şeyh Sait, Dersim, 55 Ağalar vb. ), 1950 DP iktidarından sonra da doğrudan feodal zümre tarafından sömürülmesi neticesiyledir. Köylü toprağa sahip olamamış, sermaye birikimi olmamış, yeni iş kolları açılmamış, fabrikalar kurulamamış, Devlet, coğrafi ve sosyolojik yapı nedeniyle bölgede tam etkin olamamış, eğitim hedeflerine ulaşamamış insanlar birey olma bilincine uzun yıllar sahip olamamışlardır. Son zamanlarda PKK terörü ve OHAL yönetimi etkisiyle feodal yapı yer yer çözülmüştür. Halkın teröre destek vermemesi, güdümlü olmayan temsilcilerinin yönetimde yer almaları ve eğitimde, yatırımlarda devletle işbirliğiyle sorunlar, çözüme doğru gidecektir. Saygılar. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.