Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KENDİNİ YIKMAK İSTEYENLERE SPONSORLUK YAPAN DEVLET... Temel amacı Cumhuriyet devletini yıkmak isteyen bu tarikata devlet nasıl sponsor olurunur...


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Söylenenlerin doğruluğuna inanmak için, verilen kaynakları okursunuz doğru mu değil mi ,kendi gözlerinizle görürsünüz.Mahkemelerdeki hakimler ve savcıların ,hiç kafaları çalışmıyor mu olmadık şeylerle, said denen şarlatanı suçluyorlar.Üstelik hiç te savunmuyor gibi görünmüyorsunuz . Sahibinin sesi gibi davranıyorsunuz.

Gönderi tarihi:

Nasilda Nurcular kendilerini göstermeye basladilar,acaba bunlar Nurcumu? yoksaaa.....???

Gelincik arkadasin yazdiklarinin hepsi gercektir.Saidi Nursi denilen adamin müslümanlikla uzaktan yakindan bir ilgis yoktur,kendisi kürtcüdür,Milli mücadeleye karsidir,Atatüerk hakkinda cikarilan idam fetvasina imza atmis bir kisidir.Atatürk hakkinda fetva cikartip bu bildirileri Ingiliz ucaklari ile halka dagitanlarin icersindedir.

Türkiyenin dört bir yaninda yasayan insanlarin cektigi eza ve cefayi görmeyip sadece Kürtler Kürtler diye feryadi figan edenlerin Saidi Nursiyede sahip cikmalari dogaldir.Ben yazimin birinde ne demistim.;saidi Nursiye sahip cikanlar ya Kürtcülerdir yani bölücüler yada dincilerdir yani Atatürk ve Laiklik karsitlari.Bu iki cephede hem Atatürke hemde Laiklige karsidirlar.Onlarin döktükleri fil gözyaslari sadece duygu sömürüsüdür,hepsi gayet bilincli ve planli olarak bu ülkenin bölünmesi icin cirpinmaktadirlar.

Saidi Nursi kendini peygamberin soyundan gelmis gibi göstererek hem kendine bir kutsallik süsü vermeye calismis hemde bu yönde insanlarin inanclarini sömürmüstür.Saidi Nursi hakkinda yazilacak o kadar sey varki ben bunlari yazmak yerine Saidi Nursicilere onun kitaplarini okumalarini tavsiye ediyorum.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Konun başında denildiği gibi "Temel amacı Cumhuriyet Devletini yıkmak olan tarikata bu devlet nasıl sponsor olur"Dağıtmadan şöyle özetleyebiliriz;

Milli Takım’ın sponsorluğundan tamamem “siyasi” nedenlerle vazgeç daha sonra git ‘Said-i Nursi’ konferansına tamamen “ticari” nedenlerle katıl..

Bu savunmaya kim inanır! Milli Takım sponsorluğunun THY’ye getireceği “imaj yapılandırma” etkisini yadsıyacak kişinin ben ömür boyu iletişim uygulamacılığı ehliyetini elinden alırım.

‘Said-i Nursi’ sempozyumu sponsorluğu ise belli ki sponsorluk falan değil..Bir dini alt gruba “mali destek vermek amacıyla yapılmış bağış..Yapılsın.. Eğer herşey yerli yerinde olsa emin olun itirazım yok..

Ama bir yandan Milli Takım sponsorluğundan vazgeçip diğer taraftan incir çekirdeği kadar fayfa sağlamayacak bir etkinliğe kulp aramak bir komik oluyor.

 

sponsor neden olunur?

1) Farkında olma artışı: Daha çok bilinmeyen markalar sponsorluğu bu amaçla tercih ederler. THY için bu amaç söz konusu değil. THY’nin tanınmaya gereksinimi yok.

2) İmaj yapılandırma: Sponsorluk aktivitesi ile marka arasında çağrışım kurarak imaj geliştirmek. ‘Said-i Nursi’ sempozyumu sponsorluğu THY getirdiği imajdan fazlasını götürür. Nitekim götürdü..

3) İlişki geliştirmek: Müşterilerin ya da çalışanların o olaya katılımlarının sağlanmasıyla ilişki geliştirme. THY çalışanlarına ya da THY müşterilerine ‘Said-i Nursi’ sempozyumuna davet etse kaç kişi gelir ki?

4) Yasakları delmek: Efes Pilsen basketbol sponsorluğu örneğin..THY bu spnosorlukla neyi deliyor olabilir ki? Dindar kesimlerle THY’nin bir sounu yok ki..

5) Satış arttırmak: Eyleme yönelik sponsorluk etkinllikleri. Örneğin numune dağıtmak için ortam yaratmak gibi. THY’nin bu sponsorlukta “arka kapak” reklamı dışında aldığı birşey yok.. Yabancı proflar da hayatlarında bir daha Türkiye’ye gelirler mi bilinmez. “Doluluk oranı” arttırma da çok büyük bir rasyonel değil, 90 kişi THY gibi bir devin hangi dişinin kovuğuna gider?

6) Aracıları çekmek: Yani THY bilet satıcılarını. Onları çekmeye ne gerek var ki? THY’nin bilet satıcısı bulmakta zorlandığını duymadık bir. “Said-i Nursi’ sempozyumundan THY nasıl bir satıcı topluluğu çıkarabilir iki..

7) Promosyon malzemesi üretmek: Bazı markalar bazı olaylara sponsor olurlar çünkü marka için gerçekten çok müzel görsel mazlemeler çıkabilir. Bu malzemeler daha sonra başka olaylarda kullanılır. THY’nin ‘Said-i Nursi’ konferansından çıkan fotoğrafı nasıl kullanacağı şüpheli..

8) Yeni ürün tanıtmak: Eğer THY’nin elinde tüm akademisyenleri kapsayan yeni bir paket olsaydı ve bu pakedi tanıtmak için ‘Said-i Nursi’ konferansı bilet sponsorluğunu kullansaydı yapılan eylemi anlardım. Ancak yine de “imaj” açısından sorgulardım..

bana bunlardan birinin yanlış olduğunu inandırın ben yazdıklarımı ve alıntı yaptığım konuları tekzip edeceğim

Gönderi tarihi:

Burada ateist arkadaşlar bu adamın üstüne bu kadar düştülerse, demekki bu adamda iyi bir taraf vardır demektir. diye düşünüyorum...

Çünkü Bu arkadaşların tek amacı, her fırsatta dindarları ve isalamı kötülelemek,karlamak, propaganda yapmaktır.

saidi nursi hakkında pek bilgim yok(belge sayılacak kaynaklardan okuyamadım) fakat, şimdi bazı arkadaşların bunu kötülemesi olan inacımıda zayıflattı...

Şimdi, bu saidi nursi hakkında iyi bir araştırma yapıp belge niteliğindeki kaynaklarla(örn onun zamanında ki yazarlar,gazeteler,politikacıların yazıları vs olan varsa buran kaynağı söylerse sevinirim) tanımak lazım.

Burada Ateist arkadaşların dışında bu yazıları yazan olsaydı bu bilgileri kabullenirdim ama şimdi şüphedeyim.

saygılar...

Gönderi tarihi:

Elestirinin adı ateist ,hayallerle yasayanlarin umudu fos cikinca onu fos cikaranlarin adı ateist oluyor

 

Alin size bir ateist daha?

 

....................................

 

Hocalara üç soru

 

 

SAYIN Mustafa İslamoğlu... Sayın Hayrettin Karaman... Sayın İhsan Eliaçık... Sayın Hayri Kırbaşoğlu... Sayın Süleyman Ateş... Sayın Nihat Hatipoğlu... Ve hatta Sayın Yaşar Nuri Öztürk...

 

Pek muhterem hocalarım!

 

Teoloji alanında az buçuk mürekkep yalamışlığım vardır.

 

Ancak...

 

"Yarım hoca adamı dinden imandan eder" şeklindeki geleneksel hükmü göz önünde bulundurursanız...

 

Benim bu konuda ahkám kesmeye kalkışmamın yol açacağı vahim sonuçları sizler de takdir edersiniz.

 

Dolayısıyla bu iş size düşmektedir.

 

Lütfen, ta imam hatip günlerimden beri işin içinden çıkamadığım şu "üç mühim konu"da...

 

Hem beni, hem de benim şahsımda merak edenleri aydınlatabilir misiniz?

 

BİR: Kuran’da hem "Yahudi ve Hıristiyanların dost edinmemesi" öneriliyor, hem de "Bir Müslüman erkeğin, Hıristiyan ya da Yahudi kadınla evlenmesi"ne cevaz veriliyor. Burada bir çelişki yok mu? "Dost edinme! Ama evlenebilirsin" şeklinde ortaya çıkan bu çelişkiyi nasıl izah etmektesiniz?

 

İKİ: İslam dininde Yahudiler için "lanetlenmiş kavim" tanımlaması vardır. Bir ırkın topyekûn lanetlenmesi yaklaşımı, İslam’ın ortaya koyduğu "Herkes Allah katında eşittir" prensibiyle çelişmiyor mu? Bu çelişki hakkında ne düşünmektesiniz?

 

ÜÇ: Geçenlerde Suudi Arabistan Kralı, Vatikan’ı ziyaret edip Papa’ya armağanlar sundu. Oysa Papa, Suudi Arabistan Kralı’na iade-i ziyarette bulunamaz. Çünkü Mekke ve Medine’ye Müslüman olmayanların girmesi yasak. Bu yasak kararı "bir arada yaşama" fikrine aykırı değil mi? Yasak kararının arkasında hangi "mantık" yatmaktadı[email protected]

 

.......................

 

burda vatikana ziyaret eden zihniyet bizim memleketimize geldiginde otelinden disari cikmamistir iste bu zihniyetle nursilerin zihniyeti arasinda ne fark vardir?

 

eee arastirmaniza devam edin zihniyet sonunda ne bulacaksiniz onuda merak ediyorum!

 

 

:shuriken:

Gönderi tarihi:
Burada ateist arkadaşlar bu adamın üstüne bu kadar düştülerse, demekki bu adamda iyi bir taraf vardır demektir. diye düşünüyorum...

Çünkü Bu arkadaşların tek amacı, her fırsatta dindarları ve isalamı kötülelemek,karlamak, propaganda yapmaktır.

saidi nursi hakkında pek bilgim yok(belge sayılacak kaynaklardan okuyamadım) fakat, şimdi bazı arkadaşların bunu kötülemesi olan inacımıda zayıflattı...

Şimdi, bu saidi nursi hakkında iyi bir araştırma yapıp belge niteliğindeki kaynaklarla(örn onun zamanında ki yazarlar,gazeteler,politikacıların yazıları vs olan varsa buran kaynağı söylerse sevinirim) tanımak lazım.

Burada Ateist arkadaşların dışında bu yazıları yazan olsaydı bu bilgileri kabullenirdim ama şimdi şüphedeyim.

saygılar...

Sayin Kaplan,sizi anlamakta gercekten zorlaniyorum,siz Türklerin ugratildigi soykirimi inkar ediyorsunuz sirf Osmanli sevdaniz icn.Siz Türk ulusunun milli mücadelesine karsi cikan ve milli mücadeleyi baslatan ulu öndere*DECCAL*diyen yarim ilimli dinden yoksun ve üstelikte Kürtcülügün ******** kokan bir adama sahip cikarak,onunla ilgili gercekleri anlatanlara *ATEIST*demekle siz cokmu dindar oldugunuzu saniyorsunuz.Burada Ateist dediginiz cok arkadas belkide sizi dindarlikta 50 defa cebinden cikarabilecek kapasitede olmasina ragmen siz hangi hakla bu insanlara Ateist damgasini vurabiliyorsunuz.Tarihi bilmeyebilirsiniz,tarih duygularla yazilmaz gerceklerle yazilir,gercekleri kapsamayan tarihler tarih degildir,bu kadar belge var iken hala Nurculuk propagandasi yapmak günesi balcikla sivamaktir.Birazda kendinizden olmayanlarin söylediklerine önem vermeyi deneyin.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Sayın Efendi Türkler ben Said-i Nursinin amacı kürt değil,islam devleti kurmak dedim.Ben böyle birşey istiyorum demedim.Ayrıca bazı gerçeklri ifade etmek taraf olmak değildir.Evet o kürt kökenli bir müslümandı.Ve istediği şey için önce siyasi platformda ondan sonra kitaplarıyla bunu yapmaya çalıştı.Ben nurcu değilim ve olmaya da niyetim yok!Sayın Gelincik ısrarla kürt olduğunu dahası kürt devleti istediğini ifade ediyor.Bence bu konu da ki araştırmalarını biraz daha somutlaştırmalı.Sayın Politika bu konuda biraz milleyitçi bir tavrın eleştirisinde bulunmuş.Kürt olan biri tabi ki kürt olduğunu söyleyecek.

Ben fethullahçıların bu konuda ki düşüncelerine hiç girmiym çünkü onlar düşünmez direk hoca efendiden gelen mübarek sözleri ezbere okumaya başlarlar.Saygılar

Gönderi tarihi:
Sayın Gelincik ısrarla kürt olduğunu dahası kürt devleti istediğini ifade ediyor.Bence bu konu da ki araştırmalarını biraz daha somutlaştırmalı.

 

Pardon ama bu iddia değil ,kendi risalelerinden ve hakkında yazılan kitaplardan çıkan sonuçlardır.Üstelik kendi risalelerinde ve kendi hayatını anlatan kitaplarda da bu anlatılır.Daha nasıl bir somut belge istiyorsunuz anlamış değilim.Daha iyi bir fikriniz varsa söyleyin somutlaştıralım.Sanırım bu konuda sizin biraz daha okumaya ihtiyacınız var.Çünkü gösterdiğim kaynakların hepsi , risaleler ve resmi belgelerdir.Çok sıkıcı ve uzun olmaması açısından da bir çoğunu yazmadım bu risalelerin.

Gönderi tarihi:
Burada ateist arkadaşlar bu adamın üstüne bu kadar düştülerse, demekki bu adamda iyi bir taraf vardır demektir. diye düşünüyorum...

Çünkü Bu arkadaşların tek amacı, her fırsatta dindarları ve isalamı kötülelemek,karlamak, propaganda yapmaktır.

saidi nursi hakkında pek bilgim yok(belge sayılacak kaynaklardan okuyamadım) fakat, şimdi bazı arkadaşların bunu kötülemesi olan inacımıda zayıflattı...

Şimdi, bu saidi nursi hakkında iyi bir araştırma yapıp belge niteliğindeki kaynaklarla(örn onun zamanında ki yazarlar,gazeteler,politikacıların yazıları vs olan varsa buran kaynağı söylerse sevinirim) tanımak lazım.

Burada Ateist arkadaşların dışında bu yazıları yazan olsaydı bu bilgileri kabullenirdim ama şimdi şüphedeyim.

saygılar...

 

Yargıtay'ın adı geçen eserleri inceleyip dosyaya eklediği ifadeler belge niteliği taşımıyor değil mi?

Gönderi tarihi:

"Bediiüzzamanın Hayatı "adlı kitaptan alınmıştır.Saidin onayı ile amcasının oğlu tarafından yazılmıştır.

Kürt said in en büyük ideallerinden biri "kürdistan diye adlandırdığı güneydoğuda kürtçe eğitim veren bir üniversite açmak ve burada şeriatçı bir kürt devleti kurmanın temellerini atmaktı.İsterseniz buna kendi kitabından devam edelim:

 

"Öteden beri ihmal edilen ve ilmi bir ehemmiyet verilmeyen Kürdistanda Mısırdaki Cami-ül Ezher ayarında "Medreset-üz Zehra adında bir üniversite açılmasını düşünür.Bu teşebbüsü gerçekleştirmek için çalışmaya koyulur.Ne var ki istibdat,her şahsi teşebbüse engel olduğu gibi buna da mani olur.Bediüzzaman İstanbula ilk gelişlerinde bu mesele üzerinde duracak ve II.Abdülhamite verilmek üzere mabeyne bir dilekçe sunacaktır.Dilekçenin metni ," Şark ve Kürdistan" gazetesinin (1324R) birinci sayısında , "Kürtler yine muhtaçtır" başlığı ile yazılmıştır.

 

Dilekçe çok uzun olduğu için kısaca yazacağım bu bölümü

 

Kürdistanın üç ayrı noktasında;

Biri :Artuşi Aşiretinin merkezi olan BEYTÜŞŞEBAPTA

DİĞERİ:motkan,belkan ve sason ortasında

Biride sıpkan ve hayderan aşiretlerinin ortasında bulunan van da medrese kurulmasını istemiş

Kürdistanın maddi ve manevi olarak geleceğinin garanti altına alınması istenmiştir.

 

Bunu üzerine Abdülhamit Kürt saidi önce tımarhaneye sonra cezaevine yollar.Hatta "Zalimler için yaşasın cehennem"sözünü Abdülhamit için söylemiştir.

 

Acaba bu bilgiler yeterince somut ve derin midir?Sormak istediğiniz başka bir şey varsa severek aydınlanmanız yolunda yardımcı olabilirim.

Gönderi tarihi:

Sayin gelincik,verdiginiz bilgilere ve yaptiginiz katkiya tesekkürler,aslinda Saidi Nursi ne olup olmadigini kendisi kitaplarinda anlatir anlatmasina ama onun pesinden gidenler anlamaz veya anlamak istemezler onun ne oldugunu. ************** Adam dirilip gelse ve deseki evet ben Kürtcüydüm ben Kürdistan istiyordum,ben milli mücadeleye karsiydim inaninki ona bile inanmazlar *********.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Sayin gelincik,verdiginiz bilgilere ve yaptiginiz katkiya tesekkürler,aslinda Saidi Nursi ne olup olmadigini kendisi kitaplarinda anlatir anlatmasina ama onun pesinden gidenler anlamaz veya anlamak istemezler onun ne oldugunu. ************** Adam dirilip gelse ve deseki evet ben Kürtcüydüm ben Kürdistan istiyordum,ben milli mücadeleye karsiydim inaninki ona bile inanmazlar *********.

 

Tarihçe-i Hayat - sayfa 275

Salisen: Bundan on iki sene evvel Ankara reisleri, İngilizlere karşı Hutuvat-ı Sitte namındaki mücahedatımı takdir edip, beni oraya istediler. 
Gittim. Gidişatları, benim ihtiyarlık hissiyatıma uygun gelmedi.
“Bizimle çalış” dediler.
Dedim: “Yeni Said öteki dünyaya çalışmak istiyor. Sizinle çalışamaz, fakat size de ilişmez.”
Evet, ilişmedim ve ilişenlere iştirak etmedim. Çünkü, an’anât-ı milliye-i İslâmiye lehinde istimal edilebilir bir dehâ-yı askerîyi, an’ane aleyhine çevirmeye maatteessüf bir vesile oldu. Evet, ben, Ankara reislerinde, hususan Reisicumhurda bir dehâ hissettim ve dedim:
“Bu dehayı, kuşkulandırmakla an’anât aleyhine çevirmek caiz değildir. Onun için, ne kadar elimden gelmişse, dünyalarından çekindim, karışmadım. On üç seneden beri siyasetten çekildim. Hattâ bu yirmi bayramdır, bir-ikisinden başka umumlarında, bu gurbette, kendi odamda yalnız mahpus gibi geçirdim—tâ ki siyasete bulaşmam tevehhüm edilmesin. Hükûmetin işlerine ilişmediğime ve karışmak istemediğime delâlet eden,.....

 

------------------------------------------------------------------

 

Said Nursi meğer milleti birbirine düşman ediyormuşmuş da haberimiz yok.

O yüzden kardeşlik meselesi ile ilgili yazısına mutlaka 2 haftada 1 okuyun diye not düşmüş çok ilginç yaw :lol::D

 

Her mahkemeden beraat alması ve başka mahkemelerce aynı suçla aynı kitabı yargılamak bir kere hukuka aykırıdır.

Sırf iyi niyetinizden Sözler kitabının içeriğini koyuyorum. İsterseniz diğer kitapların içeriğini de koyayım.

Kürtçülük vs. gibi suçlamalardan önce kitabı eline alıp ve okudunmu diye sorarlar adama.

 

Bir kitap mahkemeden beraat kararı üzerine aynı suçtan başka başka mahkemelerce yargılanması ne kadar akıldan uzak bir hukuk anlayışı...

 

Birinci Söz

Besmelenin anlam ve önemi. Çeşitli varlıkların dilinde besmele. Allah’ın adını anmak ve Onun adıyla hareket etmek neler kazandırır?

 

İkinci Söz

İnananların ve inkâr edenlerin bakış açıları arasında bir karşılaştırma. Cennet hayatını insan bu dünyada yaşamaya başlayabilir mi?

 

Üçüncü Söz

Allah’a kulluk görevlerini yerine getiren ve getirmeyenler arasında bir karşılaştırma. Tevekkülün tanımı ve kazandırdıkları.

 

Dördüncü Söz

Namaz kılan ve kılmayanların kazanç ve kayıpları arasında bir karşılaştırma. Bir saatlik ibadetle günün yirmi dört saatini ibadet haline getirmenin yolu.

 

Beşinci Söz

Dünya işleri namaza engel olabilir mi? Rızk için çalışmak ne zaman ibadet olur, ne zaman ibadete engel teşkil eder?

 

Altıncı Söz

"Allah, inananlardan, mallarını ve canlarını, Cennet karşılığında satın almıştır" mealindeki âyetin bir açıklaması. Yetenek ve organlarımızın Allah için nasıl kullanılabileceğine dair pratik örnekler.

 

Yedinci Söz

Namaz kılmaya ve büyük günahlardan kaçınmaya dair. Sabır, tevekkül, şükür, kanaat nedir? Allah'tan korkmak nasıl olur?

 

Sekizinci Söz

"Fenalığı kendinden, iyiliği Allah'tan bil" mealindeki âyetin bir açıklaması. İnananların ve inanmayanların dünya hayatındaki kazanç ve kayıplarına dair bir karşılaştırma.

 

Dokuzuncu Söz

Namaz niçin günde beş vakit kılınır? Her vaktin ayrı ayrı açıklaması.

Birinci Nükte: Namazın anlamı. Namaz tesbihatındaki sözlerin namazla ilişkisi.

İkinci Nükte: İbadetin anlamı. Namaz içindeki sözlerin ve hareketlerin dile getirdiği mânâlar

Üçüncü Nükte: Bütün ibadetlerin özeti olarak namaz

Dördüncü Nükte: İnsanın, dünyanın ve kâinatın ömründe, beş namaz vaktinin karşılıkları ve bu vakitler arasındaki ilişkiler

Beşinci Nükte: Herbiri insan ve kâinat ömründe belirli devrelere işaret eden vakitlerde namaz kılan bir kul, bu hareketiyle hangi mânâları dile getirir?

 

Onuncu Söz

Öldükten sonra dirilme, âhiret âlemi, Cennet ve Cehennem. İçinde yaşadığımız dünyada, âhiretin varlığını gösteren deliller. Giriş Bölümünde temsilî bir hikâye yer alır ve bunu izleyen "Suret"ler ile bir sonraki bölümün "Hakikat"leri, bu temsildeki önemli unsurları açıklar. Birinci Suret: Dünyada eseri görünen bir egemenliğin, başka bir dünyadaki ödül ve cezaya işareti.

İkinci Suret: Egemenlik sahibinin ikram arzusunun ödüllendirmeye, adaletinin ise zalimleri cezalandırmaya işareti ve "Mahkeme-i Kübrâ"ya delil teşkil edişi.

Üçüncü Suret: Varlıklarda görünen hikmet ve düzenin adalete, adaletin ise "Mahkeme-i Kübrâ"ya işareti.

Dördüncü Suret: Dünyada sergilenen eserlerin ortaya koyduğu cömertlik ve güzelliğin, daha geniş ve devamlı bir sergiye işareti.

Beşinci Suret: Her yerde eseri görünen bir şefkatin başka bir âleme işareti. Özellikle, Âhirzaman Peygamberinin bu konudaki duaları ve Allah'ın ona karşı olan şefkat ve sevgisi.

Altıncı Suret: Dünyanın her yanında görülen sürekli faaliyet ve değişikliklerin bir başka âleme işareti.

Yedinci Suret: İnsan hafızası ile Levh-i Mahfuz arasındaki ilişki. Dünyada olup bitenlerin kayda geçirilişi ve "Mahkeme-i Kübrâ"ya işareti.

Sekizinci Suret: Temsildeki Padişahtan gelen mesajda bir ödül ve ceza yerine dair vaadler ve bu vaadlere inanmayı gerektiren nedenler.

Dokuzuncu Suret: Temsildeki Padişahla teması bulunan bazı önemli kişilerin, Sekizinci Surette geçen vaadleri doğrulayan haberleri.

Onuncu Suret: Temsildeki ülkede herşeyin sürekli olarak yıkılıp yerine yenisinin yapılmakta oluşunun, bâki bir âleme işareti.

On Birinci Suret: Ortalıktaki faaliyetlerde eseri görünen hikmet, merhamet ve adaletin başka bir âleme işareti.

On İkinci Suret: Temsildeki Padişahın ordusundaki en yüksek rütbeli subaylara verilen görev ve donanımların ebedî bir âleme işareti. Padişahın en yüksek rütbeli yaverinin ondan getirdiği mesaj.

 

On Birinci Söz

Namazın dile getirdiği anlamlar. Duygu ve yeteneklerin yaratılış amaçları. İnsan hayatının dokuz gayesi.

 

On İkinci Söz

Kur'ân ile din dışı felsefe arasında bir karşılaştırma ve Kur'ân'ın bütün kelâmlar üzerindeki yeri.

Birinci Esas: Kur'ân ve felsefenin evrene bakış açıları. "Mânâ-yı ismî" ve "mânâ-yı harfî" kavramlarının açıklaması.

İkinci Esas: Kur'ân ve felsefenin, bireylerin hayatı üzerindeki etkileri.

Üçüncü Esas: Kur'ân ve felsefenin toplum hayatı üzerindeki etkileri.

Dördüncü Esas: Vahiy ve ilhamın tanım ve karşılaştırması. "Ağaçlar kalem, denizler mürekkep olsa, Rabbinin kelimelerini yazmakla bitiremezdi" meâlindeki âyetin bir açıklaması

 

On Üçüncü Söz

Kur'ân, alışılagelmiş olaylardaki olağanüstülüğü nasıl ortaya çıkarıyor? Kur'ân'ın üslûbundan zevk almanın yolları.

 

On Dördüncü Söz

Anlaşılmasında güçlük çekilen bazı âyet ve hadisler: Yer ve göklerin altı günde yaratılışı; yaş ve kuru herşeyin bir kitapta yazılmış olması; kırk bin başlı melek; Allah'ın birtek emirle herşeyi yaratması.

 

On Beşinci Söz

Uzaydaki canlılar, melekler, cin ve şeytanlar. "Dünya semâsını kandillerle süsledik ve onları şeytanlar için taş yaptık" meâlindeki âyetin açıklaması.

Birinci Basamak: Meleklerin varlığı ve yaratılış sebebi.

İkinci Basamak: Gökten yere inenler ve yerden göğe çıkanlar.

Üçüncü Basamak: İnsanın önemi ve yeryüzünün gökler kadar değer kazanmasının nedeni.

Dördüncü Basamak: Melekler ve şeytanlar arasındaki çarpışmalar.

Beşinci Basamak: Şeytanların melekler tarafından taşlanması.

Altıncı Basamak: Şeytanların taşlanmasında İlâhî egemenliğin haşmetine işaret eden yönler.

Yedinci Basamak: Şeytanların taşlanmasındaki üç mânâ.

 

On Altıncı Söz

"Birşeyin olmasını dilediği zaman, Onun işi sadece 'Ol!' demektir; o da oluverir" meâlindeki âyetin açıklaması.

Birinci Şua: Allah'ın her yerde birden hazır bulunması ve herşeye herşeyden yakın bulunması; vahidiyet ve ehadiyet.

İkinci Şua: Varlıkların yaratılışındaki san'at, kudret ve kolaylık.

Üçüncü Şua: Herşey Ondan sonsuz derecede uzak iken, Allah'ın herşeye sonsuz derecede yakın olması.

Dördüncü Şua: Namazda ve hacda Allah'ın huzuruna çıkmak.

 

On Yedinci Söz

Dünyadaki ölüm ve ayrılıklar, herşeyi kuşatan bir rahmetle nasıl açıklanabilir?

 

On Sekizinci Söz

Birinci Nokta: Başarılarda insan nefsinin payı; gurur ve şükür.

İkinci Nokta: Çirkin görünen varlık ve olaylardaki güzellikler.

Üçüncü Nokta: Kâinattaki san'at eserlerinin seyircisi olarak insan; ve insanlık içinde Hz. Muhammed'in (a.s.m.) yeri

Firkatli Ve Gurbetli Bir Esarette, Fecir Vaktinde Ağlayan Bir Kalbin Ağlayan Ağlamalarıdır: Seher vaktinde tevbeye dair bir manzume.

 

On Dokuzuncu Söz

Hz. Muhammed'in (a.s.m.) peygamberliği.

Birinci Reşha: Rabbimizi bize anlatan üç büyük tanıtıcıdan biri olarak Hz. Muhammed (a.s.m.).

İkinci Reşha: Semavî kitapların verdiği haberler, irhasat ve mucizeler, ahlâk ve takvâsının ışığı altında Hz. Muhammed'in (a.s.m.) peygamberliği.

Üçüncü Reşha: Bütün varlıklara hitap eden ve kâinatın yaratılış sırrını açıklayan bir hatip olarak Hz. Muhammed (a.s.m.).

Dördüncü Reşha: Onun yaydığı ışıkla evrenin aldığı yeni şekil.

Beşinci Reşha: Onun yaydığı ışıkla varlıkların kazandığı değer.

Altıncı Reşha: Kulluk ve elçilik yönleriyle Hz. Muhammed (a.s.m.).

Yedinci Reşha: Onun akıl, kalb, ruh ve nefisler üzerindeki etkisi.

Sekizinci Reşha: Onun kötü âdet ve gelenekleri kaldırıp güzel ahlâkı yerleştirmekteki benzersiz başarısı.

Dokuzuncu Reşha: Onun görev başındaki cesareti.

Onuncu Reşha: Kıyamet ve âhiret gibi, gelecekteki çok önemli olaylara dair verdiği haberler.

On Birinci Reşha: Onun Kâinat Yaratıcısından getirdiği haberlerin doğruluğu ve önemi.

On İkinci Reşha: Onun, insanlığın en önemli ihtiyacı için ettiği dualar.

On Üçüncü Reşha: Onun, ebedî bir mutluluk ve Cennet için ettiği duaların kabulündeki kesinlik.

On Dördüncü Reşha: Kur'ân'ın tanımı; Kur'ân'daki tekrarların hikmeti; Kur'ân ile felsefenin varlıklara bakışındaki fark.

 

Yirminci Söz

Kur'ân ile ilgili bazı sorulara cevaplar ve Kur'ân'ın mucizelerinden bazı örnekler.

Birinci Makam

Kur'ân ile ilgili bazı itiraz ve vesveselere cevaplar.

Birinci Nükte: Küçük ve önemsiz görünen olaylarda büyük ve kapsamlı yasalara Kur'ân nasıl işaret ediyor? Meleklerin Âdem'e secdesi.

İkinci Nükte: İsrailoğullarının ineği kesmesine dair kıssadaki dersler.

Üçüncü Nükte: Taşlar hakkındaki âyetin verdiği dersler.

 

Yirmi Birinci Söz

Birinci Makam

"Hergün beş vakit namaz usanç veriyor" şeklindeki bir itiraza cevap.

Birinci İkaz: Usançlığa yol açan bir aldanma: "tevehhüm-ü ebediyet."

İkinci İkaz: Kalbin günlük ihtiyaçlarını karşılamakta namazın rolü.

Üçüncü İkaz: Sabır nereye ve nasıl harcanmalı? Üç çeşit sabır.

Dördüncü İkaz: Kulluk görevlerine verilen ücretle dünyaya ait işlerin ücreti arasında bir karşılaştırma.

Beşinci İkaz: İnsanı oyalayarak kulluk görevlerinden uzaklaştıran nedenler. Dünya işleri nasıl ibadete çevrilir?

 

Yirmi İkinci Söz

Evrende Allah'ı tanıtan san'at eserleri; bunlardaki birlik tecellîlerini ve san'at inceliklerini çözmenin ve tahkikî bir imanı kazanmanın yolları.

Birinci Makam

Dünyada olup biten sıradan olayların ardındaki olağanüstülüklere dikkati çeken bir temsil.

Birinci Burhan: Ağaçların yaratılış ve yaşayışındaki olağanüstülük ve birlik tecellîsi.

İkinci Burhan: Tohumlardaki ve canlıların yaratılışındaki olağanüstülük ve birlik tecellîsi

Üçüncü Burhan: İnsan ve hayvanların yaratılış ve yaşayışındaki olağanüstülük ve birlik tecellîsi.

Dördüncü Burhan: Ağaçların çevre ile ilişkilerindeki olağanüstülük ve birlik tecellîsi.

Beşinci Burhan: Ağacın sonucu olan meyve ile evrenin sonucu olan insanın, üzerlerindeki san'atla bir San'atkâra işareti.

Altıncı Burhan: Bahar ve yaz mevsimindeki değişikliklerde görünen olağanüstülük ve birlik ve kudret tecellîsi.

Yedinci Burhan: Varlıklar arasındaki yardımlaşma ve dayanışmada görünen olağanüstülük ve birlik tecellîsi.

Sekizinci Burhan: Bütün varlıkların yaratılış ve işleyişinde rol alan hava, su, ışık, toprak gibi unsurların yerine getirdiği görevlerdeki olağanüstülük ve birlik tecellîsi.

Dokuzuncu Burhan: Bütün eserlerin sahibi ve san'atkârı olarak birtek zatı tanımanın kolaylığı.

Onuncu Burhan: Varlıkların gelip geçmesinde, onları değiştirenin değişmezliğini gösteren işaretler.

On Birinci Burhan: Hz. Muhammed'in (a.s.m.) getirdiği haberlerin, evrendeki varlıklar tarafından doğrulanması.

On İkinci Burhan: Kâinat Yaratıcısı hakkında Kur'ân'ın verdiği haberler.

 

Yirmi Üçüncü Söz

İnsan ve iman ilişkileri; insanın kuvvetli ve zayıf yönleri ve tekâmül yolları.

Birinci Mebhas-

İmanın güzellikleri ve insana kazandırdıkları.

Birinci Nokta: İnsanın, Yaratıcısına mensup olmakla kazandığı değer. İnsanın yaratılışında, iman ışığında okunan mânâlar.

İkinci Nokta: İman ışığı altında geçmiş ve geleceğe bakış.

Üçüncü Nokta: İman ve tevekkülün verdiği kuvvet. Tevekkülün tanımı.

Dördüncü Nokta: İnsanın yaratılışındaki tekâmül amacı; âcizlik ve güçsüzlüğünden aldığı kuvvet.

Beşinci Nokta: Duanın gücü, anlamı, çeşitleri, cevaplandırılması ve kabulü.

 

Yirmi Dördüncü Söz

"En güzel isimler (Esmâ-i Hüsnâ) Allah'ındır" meâlindeki âyetin hakikatlerine dair bazı açıklamalar.

Birinci Dal: Farklı varlıklarda ve varlık âleminin değişik mertebelerinde, farklı isimlerin tecellîsi.

İkinci Dal: İlâhî isimlerin tecellîsinde mertebeler: herşeyi kapsayan umumî tecellî; topluluklara yönelik tecellî; fertlere yönelik tecellî.

Üçüncü Dal: Kıyamet alâmetleri gibi bazı konularda yanlış anlaşılan hadislerin doğru bir şekilde anlaşılabilmesini sağlayan On İki Asıl.

Birinci Asıl: Kıyamet alâmetlerinin üstü kapalı bir şekilde bildirilmesinin nedeni.

İkinci Asıl: Dinî meselelerde delil gerektiren ve gerektirmeyen konular.

Üçüncü Asıl: Bazı hurafelerin İslâma girişi.

Dördüncü Asıl: Hadise dair yorumların hadisle karıştırılmasından doğan sonuçlar.

Beşinci Asıl: Evliya ilhamının hadisle karıştırılmasından doğan sonuçlar.

Altıncı Asıl: Hadisteki temsil ve kinayelerin, kelimelerin gerçek anlamlarıyla karıştırılmasından doğan sonuçlar.

Yedinci Asıl: Hadisteki teşbih ve temsillerin, cahillerin eline düşmesiyle gerçek sanılması. "Yetmiş yılda Cehennemin dibine düşen taş" ve "öküz ile balık" hadisinin açıklaması.

Sekizinci Asıl: Kıyamet vaktinin ve bazı önemli kişilerin gizli bırakılmasının sebepleri. Mehdî, Süfyan, Deccal, Ye'cüc ve Me'cüce dair bazı açıklamalar.

Dokuzuncu Asıl: Dünyanın önemsizliğine ve bazı sûrelerin fazilet ve sevabına dair rivayetlerde mübalâğa olarak görülen hususların açıklaması.

Onuncu Asıl: Bazı işlerin fazilet ve sevabına, yahut kötülüğüne dair rivayetlerde mübalâğa olarak görülen hususların açıklaması.

On Birinci Asıl: Hadislerde, yorumlanmayı ve tabir edilmeyi gerektiren benzetmeler.

On İkinci Asıl: Kur'ân ve felsefenin bakış açılarındaki farklılık ve bu farklılığın doğurduğu sonuçlar.

Dördüncü Dal: Bütün varlıkların Allah'a secde ettiğine dair âyetin açıklaması. Varlıkların kendilerine özgü ibadetleri.

Beşinci Dal:

Birinci Meyve: Sevginin varlık âlemindeki yeri; sevgi ve korkunun yöneltilmesi gereken hedefler. Allah korkusu nedir, nasıl olur?

İkinci Meyve: İbadetin sebebi; niyetin önemi; bütün varlıkların ibadetini kendi ibadeti olarak Allah'a sunmanın yolu.

Üçüncü Meyve: Sünnetin önemi ve Sünnete uymanın sonuçları.

Dördüncü Meyve: Dinden uzaklaşma konusunda Müslümanlar ile ecnebîler arasındaki fark.

Beşinci Meyve: İnsanın çokluk ve birlik âlemlerine bakan yönleri.

 

 

Yirmi Beşinci Söz

Kur'ân'ın mucizeliğine dair.

Mukaddime

Kur'ân'ın üç ayrı tanımı.

 

Yirmi Altıncı Söz

Kader Risalesi

Birinci Mebhas: Kader; cüz'î irade; hayır ve şerrin yaratılması; insanın sorumluluğu.

İkinci Mebhas: Kader ve cüz'î iradenin birbirine uyumuna dair Yedi Vecih.

Birincisi: Hikmet ve adalet açısından cüz'î irade.

İkincisi: Cüz'î iradenin varlığı.

Üçüncüsü: İlâhî ilim, kader ve cüz'î irade.

Dördüncüsü: İlim ve malûm (bilgi ve bilinen); ezeliyetin tanımı.

Beşincisi: Kader, sebep ve müsebbep konusunda Cebriye, Mutezile ve Ehl-i Sünnet anlayışının farkları.

Altıncısı: Fiillerin yaratılışı ve kulun sorumluluğu.

Yedincisi: Kulun iradesi ile İlâhî irade arasındaki ilişki ve kulun sorumluluğu.

Üçüncü Mebhas: Varlık âleminde kader; Kitab-ı Mübîn ve İmam-ı Mübîn; bedihî kader ve nazarî kader; hürriyet ve kader.

Dördüncü Mebhas: Sıkıntı ve musibetlerin hayırlı yönleri ve İlâhî rahmetle uyumluluğu.

Hatime: Nefsin gururuna karşı Allah'ın birlik ve mutlak egemenliğini dile getiren ve mutluluğu Ona teslim olmakta gösteren Beş Fıkra.

 

Yirmi Yedinci Söz

İçtihad (dinî konularda Kur'ân âyetlerinden ve Peygamberimizin hadislerinden hüküm çıkarmak) ile ilgili olarak tartışılan bazı meseleler. İçtihadın önündeki altı engel.

Birincisi: Bu zamanın şartları karşısında yeni içtihadların sakıncaları.

İkincisi: İçtihada konu teşkil eden nazariyattan önce, içtihad gerektirmeyen ve kesinlik ifade eden dinin temel konuları üzerinde yoğunlaşmanın gerekliliği.

Üçüncüsü: İçtihad yeteneğini geliştiren koşullar açısından, Peygamberimizin zamanı ile günümüz arasında bir karşılaştırma.

Dördüncüsü: İçtihadda hakim olması gereken bakış açısı: dünya mı, âhiret mi?

Beşincisi: "Arzî" ve "semavî" içtihad nedir? Bu zamanın içtihadını "arzî" yapan üç sebep.

Birincisi: Hükümlerde illet ve hikmetin farkı.

İkincisi: Bakış açısında âhiret mutluluğu yerine dünya mutluluğunun öncelik kazanmış olması.

Üçüncüsü: Zamanımızda bağımlılık derecesine varan bazı kötü alışkanlıkların, dinin bazı kesin yasaklarına yaklaşma tarzını etkilemesi.

Altıncısı: Doğruluk ve yalan açısından Peygamberimizin zamanı ile günümüzün karşılaştırması.

Hatime: Farklı mezheplerin varoluşundaki nedenler. Hakikat birden fazla olabilir mi?

 

Yirmi Sekizinci Söz

Cennet ile ilgili bazı soruların cevapları. Cennette maddî lezzetler ve nikâh lezzeti var mı? Yetenek ve düzeyleri çok farklı insanlar, Cennette nasıl bir arada bulunarak aynı lezzetlerden yararlanacak? Cennette bir kişiye dünya kadar yer verilecek mi?

 

Yirmi Dokuzuncu Söz

Ruhlar, melekler ve ölümden sonra dirilişe dair.

Mukaddime

Melekler ve ruhanî varlıkların kulluk görevleri ve çeşitleri hakkında genel açıklamalar.

 

Otuzuncu Söz

İnsandaki "Ene"nin (benlik) mahiyeti. Tahavvülât-ı zerrat olarak tabîr edilen atomların ve moleküllerin çeşitli maddelerin oluşumundaki görevleri.

Birinci Maksat

Ene'nin (benlik) mahiyeti

 

Otuz Birinci Söz

Peygamber Efendimizin Mi'rac mu'cizesinin hakikati, lüzumu ve tahakkuku.

Birinci Esas: Mi'racın sırr-ı lüzûmu

İkinci Esas: Mi'rac hakikatı.

Üçüncü Esas: Mi'racın hikmeti.

Dördüncü Esas: Mi'racın faydaları

 

Otuz İkinci Söz

Cenâb-ı Hakkın Vahdâniyetinin ispatı. Vahdet ve Ehâdiyet-i İlâhiyeye dâir gelen şüphe ve îtirazlara cevap. Ehl-î dalâlet ve ehl-i hidayetin dünya hayatına bakış açıları.

Birinci Mevkıf

Cenâb-ı Hakkın Vahdâniyetinin ispatı.

Birinci Mevkıfın küçük bir zeyli: "Üstlerindeki göğe bakmazlar mı, onu nasıl bina edip süsledik..." (Kaf Sûresi, 50:6) âyetinin tefsiri.

 

Otuz Üçüncü Söz

Herşeyde Cenâb-ı Hakka açılan bir pencere bulunduğunu otuz üç örnekle açıklar.

Gönderi tarihi:

Uzun bir süre sonra yazılarıma geri döndüm ve kendimi mükemmel bir konunun ortasında buldum.. Öncelikle böyle bir konuyu vurguladığın için teşekkürler DİPNOT.

nur cemaatlerinin ve tabii ki de S. Nursi'nin bu konudaki görüşlerin de cumhuriyet yanlısı olduğunu iddia edecek biri var mı? Eğer öyle biri varsa bir kere daha kontrol etmesini öneriyorum. Hangi cemaat cumhuriyet yanlısı? Hangisi demokrasiden yana? Şeriatçılık ya da içince dinsel bir unsur bulunan ideolojinin cumhuriyet yanlısı olma ihtimali beni sadece güldürüyor.... :lol: Böyle bir cemaat varsa bile o bir cemaat değildir... -_- (DİPNOT'a tekrardan teşekkürler harika bir paylaşım olmuş.)

Gönderi tarihi:

Bu yazının içinde neden Atatürk'e Deccal dediklerini ve kimin dediğini bulacaksınız.Bu konunun iyi anlaşılması için bazı alıntı,ilave şeklinde yazılar da bulacaksınız.

 

 

Son kısımda ise Said-i Nursi 'nin neden Atatürk'e deccal dediğini ve aslında Said-i Kürdi olduğunu anlayacaksınız.

Kimlerin uşaklığını yaptığını ve nedenlerini anlatmaya çalışacağım.

Evet Atatürk deccal idi.

 

Doğrudur neden doğrudur onu da ben başka bir bakış açısı ile izah edeyim.

 

Güzelim islam dininin içine birçok hurafeler girmiş,birçok mezheplere bölünmüş,Kur'an-ı Kerimden uzaklaşılmaya çalışılmış ve daha kötüsü Arap Milliyetçiliğinin etkisiyle İislam dininde olmayan şeyleri varmış gibi gösterilme çabaları ile adeta yeni bir islam dini yaratmak,başka bir deyişle İslam da reform hareketlerine başlama amaçları ta ki Osmanlıların çöküş dönemleri ile başlamış sonra da hız kazanmıştır.

 

Zaten bilenlere ayrıca izaha gerek te yoktur.Ancak bir gerçeğin de altını çiziyorum.

 

Osmanlı devletinin ortadan kaldırılmasındaki en önemli ve en büyük gerekçe,Ortadoğu'da kurulmaya çalışılan Hristiyan bir devletin yapılanmasına Osmanlının varlığı olumsuz etki yapmakta idi.

İşte bu gerekçelere dayanarak osmanlı devletinin ortadan kaldırılıp emperyalizmin de desteği ve çabası ile Hristiyan bir devletin temelleri atılmalı idi.

Bunun ilk adımı şimdiki İsrail adı ile anılan bir devletin kurulmuş olmasıdır.

Yani emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden bir İsrail ki hala öyledir,bir gün gelecek ki ortadan kaldırılacaktır.Yerine de Hristiyan bir devletin kurulduğunu göreceğiz.

 

İsrail yönetimi ve ileri gelenleri bunu bildiklerinden dolayı ABD'nin içinde hem Yahudi hem Ermeni vs..lobileri oluşturarak ABD senatosunda yaptırım gücü elde etmişlerdir.

Ancak buda yetmeyecektir.

İşte bu uğraşların Osmanlı yı yıkmakta kullanılan ayağında ise birçok faktör ile beraber İslam dinini baltalamak böle bildikleri kadar bölmek,islamda var olan mezhep ayrılıklarını,Etnik Milliyetçilik duygularını deşeleyerek en üst seviyeye çıkarmak ve Osmanlının çöküşünü hızlandırmak Emperyalizm ve de Haçlı zihniyetinin en büyük başarısıdır.

 

İşte bu aşamalarda kullanıla bilecek tüm malzemelerde en üst seviyede kullanılmıştır.

Daha fazla detaya gerekte yoktur.Ne Kürt-Türk ayrımcılığına ne de başka konulara girmeden konuyu bağlamak istiyorum.

İşte Atatürk'e bu Emperyalizmin oyununu bozduğu için,uyduruk hurafeleri gerçek islamdan silme harekatına giriştiği için kim olsa Deccal yakıştırmasını yapacaktır.

Bu gayet doğal karşılanmalıdır.

Kısaca vatan,millet ve islam düşmanlarının Deccal yakıştırması yapmamaları aslında anormal olmalı idi.

Ayrıca Atatürk'e Emperyalistlerin isteklerini yerine getirdi diyen gafillerede bir çift sözüm olacak.

 

Eğer ki tarihi okumayı biliyorlarsa gerçek tarihi okumalarını tavsiye ederim.

19 mayıs1919'da Samsun'a gittiğinde, Atatürk'ün ne şartlar altında Aamasya tamimi ve Erzurum kongrelerini topladığını da bilmelerini isterim.

 

Benzin olmadığı için kongreleri nasıl toplayacağını kara kara düşünürken osmanlı bankasından alınan 1000 liranın ne şekilde alındığını, orada ne şartlarda yaşandığını bilmeleri gerek.

Osmanlı bankasından para almak istemeyen Atatürk,artık bazı zorunluluklar nedeni ile bu parayı almış vede bu belge (senet)hala ozamanki adı ile Osmanlı Bbankası arşivlerinde mevcut idi..

Eeğer ki Emperyaliszt güçlerin hizmetinde olsa idi, neden bukadar zor koşullarda mücadele versin ki?

Ayrıca neden Emperyalistler in istediği gibi bir hristiyan devlet kurmanın yollarını kapatmış olsun ki?

Sanırım artık Atatürk'e,silah arkadaşlarına ve o döneme laf söyleyen ya da söyleyeceklerin birer açık vatan haini olduğu su götürmez bir gerçektir.Burada artık şapkamızı önümüze koyma zamnaının geçtiğini gösterir.

 

Bir yazıdan alıntı ile devam edelim.

 

SAİD-İ NURSİ YE GÖRE ATATÜRK DECCAL İDİ:

Yazılarımızın içinde ne zaman Said-i Nursi'den bahsetsek, bazı çevreler feci rahatsız oluyorlar. Hemen organize bir küfür ve hakaret kampanyasına girişiyorlar. Tabi bütün bu küfürlerin yanlarına kar kalmayacaklarını her halde biliyor olmaları lazım. Arka arkaya yazdığımız son iki yazıda, Kuvayı Milliye'ye çete denilmesinden ve düzenli bir orduda bulunan ahlak ve anlayışa sahip olmamalarından dem vuran Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne'nin bu mantığını eleştirmiştik. Selim Tekeli adlı bir okurumuz, çok güzel bir tespitte bulundu gönderdiği mesajda.

 

Diyor ki Selim Bey: "Muharrem Bey, derin devlete, Kuvayı Milliye'ye karşı çıkan ve düzenli ordunun faziletlerini anlatan bu arkadaşlara bir sorun bakalım; madem düzenli ordunun ahlakını ve meziyetlerini övüyorlar, işte karşılarında sapına kadar düzenli bir Türk ordusu var. Bu ülkenin ordusu var. Hadi bakalım bu ülkenin düzenli ordusunu da savunsunlar."

 

Selim Bey'in sorusunu ilgililere aynen aktarıyorum!

Gelelim konumuza.

 

Said-i Nursi'nin Kuvayı Milliye karşıtı tavrını belgeledikçe bazıları bir türlü kabul etmek istemiyor. Ne arşiv belgesine, ne kitaba ne başka bir dokümana itibar ediyorlar.

Sormak lazım: Madem Said-i Nursi, Kuvayı Milliye'ye bu kadar kucak açıyordu da, onun yolunu izleyen gazeteler neden habire Kuvvacılara hakaret ediyorlar?

 

Bazı okurlarımız ise, Said-i Nursi ile Atatürk arasında hiçbir sorun olmadığını, buna örnek olarak TBMM'ye "hoşamedi" için çağrılmış olmasını örnek veriyorlar.

 

Bu konunun ayrıntılarını daha önce yazdığımız için tekrara girmeyeceğim. Ancak bazı saflar gerçekten böyle düşünüyor olabilir ama olayın gerçek boyutu tarih sayfalarında bütün açıklığı ile duruyor. Bugünden sonra devam edecek birkaç yazımızda Said-i Nursi ile ilgili pek gündeme getirilmeyen bazı gerçekleri aktarmak istiyorum.

Said-i Nursi bir çok lahikasında Atatürk'e "Deccal" diye hakaret ediyordu.

 

Deccal, İslami literatürde en ağır hakaret sayılan ifadelerden biridir. Deccal; yalan söyleyen, aldatan, karıştıran kişi anlamına gelir. Deccalin ortaya çıkması kıyamet alametlerinden biri olarak da görülmüştür .

 

Deccal konusunda tarih boyunca ortaya atılan iddiaları gündeme getirecek değiliz. Ancak Said-i Nursi'nin şu satırlarını okuduğunuzda Deccal denilince kimin kastedildiğini çok iyi anlamış olacağız.

 

"Ben bir manevi alemde, İslam Deccalini gördüm. Yalnız bir tek gözünde teshirce bir manyetizma gözümle müşahade ettim ve onu bütün bir münkir bildim. İşte bu inkarı mutlaktan çıkan bir cüret ve cesaretle mukaddesata hücum eder.(...) Fakat kahraman ve mücahit ordunun ve dindar milletin ruhundaki nur-u iman ve Kur'an ışığıyla hakikat-i hal-i göreceği ve o kumandanın çok dehşetli tahribatını tamire çalışacağı rivayetlerden anlaşılı yor."

(Şualar458-459,Siracun Nur 247)

 

Saidi Nursi, başlangıçta şifreli olarak işaret ettiği Deccal'in kim olduğunu daha sonra şöyle anlatıyor:

 

Ölmüş gitmiş dünyadan ve hükümetten alakası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir Hadis-i Şerif'in ihbariyle Kur'an'a zararlı bir adam çıkacak demiştim.Sonra Mustafa Kemal'in o adam olduğunu zaman gösterdi.

(Emirdağ Lahikası I/278,Yirmiyedinci mektuptan Sabık Reis-i Cumhur'a ve üç makama gönderilen istida)

 

Saidi Nursi, Mustafa Kemal'e yönelik Deccal suçlamasında daha da ileri giderek şunları yazar :

 

"...Lozan Muahedesinde söz veren ve pek şiddetli ve dehşetli hücumlarına rağmen hiçbir hakiki Müslüman Türk'ü Protestan yapamayan ve Millet-i İslam için pek zararlı olduğunu ef'aliyle ispat eden ve Hadis-i Şerif'in haber verdiği o müthiş şahıs kendisi olduğunu(yani Deccal, y.n) hayat ve mematiyle gösteren Mustafa Kemal'e bir mahrem eserde 'Din yıkıcı Süfyan' dediğimizi (...)"

(Emirdağ Lahikası I,50-51;Yirmiyedinci Mektuptan Mahkeme-i Kübra'ya Şekva ve Müdafaatın Bir Haşiyesi olan Parçanın Hülasasıdır, Ayrıca Müdafaalar, 226-227 )

 

Saidi Nursi Atatürk'e açıkça Deccal diyor, Millet-i İslam'ı Protestan yapmak istediğinden bahsediyordu.

 

Oysa, Saidi Nursi'nin Deccal dediği Atatürk, İzmir Amerikan Koleji'nde Misyoner faaliyette bulunuluyor diye bu okulu tamamen kapatmış, hayatta iken Bab-ı Ali'nin "Misyonerle Mücadele Teşkilatı" kurmasına destek vermiş, 3 Ocak 1922'de Meclis Başkanı iken yayınladığı bir muhtırada, İçişleri Bakanlığı'na çok sert çıkışarak, Amerikalılar ın Anadolu'da "Öksüzler Yurdu" altındaki yapılanma isteklerinin tamamen Hıristiyanlığı yaymak amacı taşıdığını vurgulayarak "bu talebin derhal reddedilmesini" istemişti.

 

Said Nursi ise risalelerinde "Müslüman İsevi" gibi, "Cihan Harbinde ölen Hıristiyanlar şehittir" gibi "Ermenilere valilik kaymakamlık görevi verilsin "gibi tuhaf ifadeler kullanıyor, Hıristiyanlara , "Müslüman olmak için dininizi tamamen terk etmeye gerek yok" şeklinde "İslami olmayan" fetvalar veriyordu.

 

Daha da ileri giderek risalelerinde nurculara "misyonerlerle ittifak edin"!" çağrısında bulunuyordu.

 

Bu çağrıya uyan pek çok nurcu ise, Moda Presbiteryan Kilisesi Başpastörü Turgay Üçal gibi, Ankara Ostim Türk Dünyası Presbiteryen Kilisesi Başpastörü Yavuz Kapusuz gibi, nurculuktan Hıristiyanlığa geçiyordu..

 

Sadi Nursi, Atatürk'e Deccal derken ve Atatürk'ün belkemiğini oluşturduğu Kuvva örgütlemesine karşı çıkarken, bugün onun peşinden gidenlerin tarihi gerçekleri ve "tarihi ayıpları "gizlemek çok komik bir savunmaya girmeleri hiç de yakışık kalmıyor.

 

Yukarıda verdiğimiz risalelerin bugünkü baskılarında yukarıdaki ifadeleri bulamayacaksınız.Çünkü risalelerin çoğunda olduğu gibi sansürlenmiş durumdalar .

Çok isteyen bize müracaat etsin diyor sayın Muharrem Bayraktar

 

BU KONUYU BUKADAR NEDEN UZATTIĞIMI ANLADINIZ MI?

BAZILARI DİYOR Kİ,BU TÜR TARTIŞMALARI YAZIŞMALARI YAPMAYALIM.PEKİ NEDEN?

 

ÇÜNKİ ONLAR DAHİ KANDIRILDIĞI GERÇEĞİNE İNANMAK İSTEMİYOR?

PEKİ NEDEN?

ÇÜNKİ MENFAAT,ÇIKAR,RANT VS........HEPSİ BU...

Bakınız bir yazı daha sunacağım.

 

ABD'DE, DECCAL'A KARŞI DURAN MEHDİ,BAŞBAKANA BARIŞ ÖDÜLÜ VERDİ!!!

 

Prof. Dr. Zeki SARITOPRAK 1999 yılında Amerika'da dinlerarası diyalog kurmak amacıyla Washington'da Mevlana Celaleddin Rumi'nin adından esinlenerek Rumi Forum adı ile bir grup oluşturdu... SARITOPRAK, "İslam ve dinlere göre DECCAL, Nüzul-i İsa meselesi" gibi kitapların yazarı... SARITOPRAK'ın üzerinde durduğu DECCAL, daha çok İsa'nın muhaliflerine ve kıyamet günü ortaya çıkacak olan yalancı ve kötü kişilerin cezalandırması anlamında kullanılmaktadır. Ayrıca o "yalancı ve kötü" kim ise İsa (mehdi) gelecek ve onu öldürecek!!! Türkiye'de çoğu tarikatların DECCAL olarak tanımladıkları kişi ise Mustafa Kemal ATATÜRK'tür...

 

ABD de var edilen Rumi Forum'un amacı da dinlerarası diyalog değil, dinlerarası sulandırma ve siyasettir. Eğer böyle olmasa Rumi Forum Washington'da yaptığı sema gösterisi davetiyelerine F. GÜLEN'in resmini basmaz, o kişiyi de böylesi bir kurumun onursal başkanı yapmazlardı.

 

ABD'de yaşayan Türklerin, Türkiye'de saygı ile andıkları Mevlana ve ilgi ile izledikleri sema gösterisini, 13 Nisan 2004 tarihinde Washington'da yapılan gösterilerini izledikten sonra " ...Fettullah Gülen ve Said-i Nursi isimlerini Mevlana ile bağdaştırılmasına anlam veremediklerini..." söylemişlerdir.

 

Yaşananlara tepki göstermiş ve Mevlana düşüncesinin bir parçası olan sema gösterisinin siyasallaşmasını "çok büyük bir yanlış" olarak tanımlamışlardır...

 

ABD de Prof. Dr. Zeki SARITOPRAK tarafından kurulan Rumi Forum'un başkanlığı Dr. Hasan Ali YURTSEVER tarafından yürütülmektedir. YURTSEVER'de Washington Post'ta yayınlanan demecine göre GÜLEN'in, " İslam'ın bilim, demokrasi ve özgürlüklerle bağdaşan modern bir yorum" yaptığını söylemiştir.

 

Anlaşılacağı üzere, Rumi Forum ABD'nin Protestan Kuran ve İslam üzerine ihtiyaçlarını karşılamak üzere şekillenmiştir. Bu nedenle de BM'e bağlı eğitim, bilim ve kültür örgütü olan UNESCO, Mevlana Celaleddin Rumi'nin 800. doğumu nedeni ile 2007 yılını Dünya Mevlana Yılı ilan etmiştir ... Bakalım, hoşgörü ve diyalog için ABD'li UNESCO, Dünya Mevlana yılı kapsamında, Mevlana'nın çok sevildiği İran ve Pakistan'da neler yapacak?

 

Diyeceksiniz ki, - Mevlana ve sema gösterileri Türkiye'de sevilmiyor mu?

 

Öyle çok seviliyor ki, FGÖ'nün Mevlana'yı modern ihtiyaçlar için oluşturdukları Rumi Forum ile Dünya Mevlana Yılı'nı dinlerarası sulandırma siyaseti için kullanacak.

 

Türkiye de operasyonun merkezi olacaktır... Onun için Rumi Forum, Türkler sözde Ermeni soykırımı yapmıştır tehdidi ile Ermenistan'ın kapı ve pencere sorunları halletmek isteyen ABD kongresinde 13 Mart 2007 günü düzenlenen bir tören ile T.C. Başbakanı sayın Tayyip ERDOĞAN'a 2007 Rumi Barış ve Diyalog ödülü verdi.

 

Ödül, "Türk Başbakanı adına" Washington Kardinali Theodore McCarrick tarafından AKP milletvekili Egemen BAĞIŞ'a takdim edildi.

 

- Kim tarafından?

 

- Washington Kardinali Theodore McCarrick!!!

 

Haberde kullanıldığı gibi başbakanın barış ödülünü, Kardinali Theodore McCarrick elinden alan "BMM" milletvekili BAĞIŞ, "Bu ödülü, patronum ve Türk ulusunun lideri adına almak bir şereftir. Medeniyetler ittifakı bir Rumi medeniyetidir" demiştir... (Kasım CİNDEMİR, Hürriyet gazetesi/WASHINGTON, 14 Mart 2007) T.C. Başbakanı, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin altını oymak isteyen bir düşünceden böylesi uyduruk bir ödül almaz. T.C. Başbakanı beni de temsil ediyor.

 

Hatırlatmak isterim, Hz. Mevlana'nın 21. kuşaktan torunu olan rahmetli Dr. Celaleddin ÇELEBİ sağ olsa idi yüzünüze tükürürdü...

 

ÇELEBİ 1994 yılında Antalya'ya davetlimiz olarak geldiğinde ABD'den yeni gelmişti. ÇELEBİ, ABD'de otuzun üzerinde ve ayrı eyaletlerde gördüğü Mevlana sevgisi ve sema gösterilerine karşı olan ilgiyi anlatmıştı. O ilginin yalnızca İNSANİ ve kültürel boyutu vardı. Bugün ise o ilgiye, ABD'li F. Gülen ile Kürt Said'li nurculuk yamanmaya çalışılmaktadır.

 

ABD yaşayan Türk vatandaşlarının ilgi ile izledikleri sema törenleri sonrası "çok büyük bir yanlış" şeklindeki tepkileri, umarım daha iyi anlaşılmıştır...

 

ABD'de, Türk Başbakanın aldığı ödül'e dönecek olursak. ABD'de deccal'a karşı duran sözde mehdi yanlıları barış ödülünü T.C. Başbakanına değil, yalnızca o'nun patronu olan Recep Tayip ERDOĞAN'a vermiştir...

 

Şimdi iyi düşünün bakalım.

Türkiye Cumhuriyetinde Kim hangi yolları kullanıyor?

Peki amaçları nedir?Kime hizmet ediyorlar?

 

Peki hepsinden önemlisi de bunları nasıl tanıyacağız?

 

Bayrak olarak kullandıkları tanıtıcı simgeleri nedir?Buraya,bu simgelerine bakarsanız tanıyacağınızdan eminim.

Allah hepsine akıl fikir versin.

 

............................................

Gönderi tarihi:

Tarihçe-i Hayat - sayfa 492-493

 

Risale-i Nur’un neşriyat ve fütuhat dairesi gittikçe genişliyor. İştiyakla Nurları okuyanlar, günden güne ziyadeleşiyor. Risale-i Nur’daki harika kuvvet ve tesiratın neticesini müşahede eden gizli İslâmiyet düşmanları yine bir entrika çevirip Risale-i Nur’a ve müellifi Bediüzzaman’a suikastle, “Bediüzzaman gizli cemiyet kuruyor, halkı hükûmet aleyhine çeviriyor, inkılâpları kökünden yıkıyor, Mustafa Kemal’e deccal, süfyan, din yıkıcısı diyor, bunu hadislerle ispat ediyor” gibi bir sürü bahaneler ve plânlarla itham edilerek Kastamonu’dan Denizli Ağır Ceza Mahkemesine, yüz yirmi altı talebesiyle beraber 1943 senesinde sevk ediliyor. Sonra, Risale-i Nur Külliyatında siyasî bir mevzu olup olmadığını tetkik için birkaç memurdan müteşekkil bir ehl-i vukuf teşkil edilerek, müsadere edilen Nur Risaleleri ve mektuplar tetkike başlanınca, Bediüzzaman, “Bu vukufsuz ehl-i vukuf, Risale-i Nur’u tetkik edemez. Ankara’da yüksek, ilmî bir ehl-i vukuf teşkil ettirilsin. Avrupa’dan feylesoflar getirilsin. Eğer onlar bir suç bulurlarsa, en ağır cezaya razıyım” der. Bunun üzerine Risale-i Nur Külliyatı ve bütün mektuplar, Ankara’da profesörler ve yüksek âlimlerden mürekkep bir ehl i vukufa satır satır tetkik ettirilir. Ehl-i vukuf tarafından, “Bediüzzaman’ın siyasî bir faaliyeti yoktur. Onun mesleğinde cemiyetçilik ve tarikatçılık mevcut değildir. Eserleri ilmî ve imanîdir, Kur’ân’ın bir tefsiridir” diye rapor veriliyor. Mahkemeye verilişindeki ithamlar, delilsiz ve ispatsız olduğu için, birtakım uydurma bahane ve tertiplerden ibaret olduğu anlaşılıyor. Neticede, Bediüzzaman büyük bir müdafaa yapıyor. Nihayet, mahkeme ittifakla 16.6.1944 tarih ve 199/136 sayılı beraat kararını veriyor. Yüz otuz parça Risale-i Nur Külliyatının hepsine serbestiyet verip, sahiplerine tamamen iade ediyor. Beraat kararını, Temyiz Birinci Ceza Dairesi, 30.12.1944 tarihli ilâmla, ittifakla tasdik edip, Risale-i Nur dâvâsının hakkaniyeti kaziye-i muhkeme halini alıyor.

 

Bediüzzaman Said Nursî ve talebelerinden bir kısmı, hapiste dokuz ay kaldıktan sonra beraat kararı üzerine tahliye ediliyor. Fakat Said Nursî Hazretlerini hapishanede zehirliyorlar; ölüm tehlikesi geçiriyor. Cenab-ı Hakkın inayetiyle kurtuluyorsa da, tarihte hiçbir kimseye yapılmayan zulüm, işkence ve ihanetlere mâruz bırakılıyor. Bediüzzaman, gizli dinsiz münafıkların tahrikâtıyla girdiği bütün mahkemelerde olduğu gibi, bu idam plânıyla verildiği mahkemede de hak ve hakikati, pervasızca ve ölümü hiçe sayarak haykırıyor.

Üstad Bediüzzaman, Denizli hapsinde Meyve Risalesini telif etmiştir. Bu risale, bilâhare Asâ-yı Musa mecmuasının başında neşredilmiştir. Meyve Risalesini, iki Cuma gününde telif etmiştir. Hapishanede bulunan bütün Nur Talebeleri ve diğer mahpuslar, Meyve Risalesini yazmışlar, o risalenin hakikatleriyle iştigal etmişlerdir. Hapishaneye kâğıt sokulmuyordu. O eser, gizlice yazılmıştır. Hattâ kibrit kutusuna yazmışlar ve bu gibi şartlar altında çalışmışlardır

Gönderi tarihi:
Fakat Said Nursî Hazretlerini hapishanede zehirliyorlar; ölüm tehlikesi geçiriyor. Cenab-ı Hakkın inayetiyle kurtuluyorsa da,

 

Üstad Bediüzzaman, Denizli hapsinde Meyve Risalesini telif etmiştir. Bu risale, bilâhare Asâ-yı Musa mecmuasının başında neşredilmiştir. Meyve Risalesini, iki Cuma gününde telif etmiştir. Hapishanede bulunan bütün Nur Talebeleri ve diğer mahpuslar, Meyve Risalesini yazmışlar, o risalenin hakikatleriyle iştigal etmişlerdir. Hapishaneye kâğıt sokulmuyordu. O eser, gizlice yazılmıştır. Hattâ kibrit kutusuna yazmışlar ve bu gibi şartlar altında çalışmışlardır

 

 

 

Kürt said "emirdağ lahikası" 123.sayfasında islam dinini yozlaştırmak için kurulan bahailiğin inancını taşıdığı görülür. Kürt sait kendi açıklamasına göre devlet tarafından sürekli zehirlenmektedir, bazı kaynaklara göre bu "yedi" kez iken bazılarında ise "on dokuz" ve daha yukarılara kadar çıkmaktadır.Kürt sait bu zehirlenme sayılarını atarken dinleyenlerin nabzına göre şerbet verdiğinden olacak bir dediği diğerini tutmuyor.Ancak önemli olan ve değişmeyen tek hususta onu zehirlenmekten Cevşen ile Evrad-ı Bahaiye koruyor.

 

 

Emirdağ Lhikası 123. sayfa

 

" Kardeşlerim merak etmeyiniz.Cevşen ve evrad-ı bahaiye bu defa dahi o dehşetli zehrin tehlikesine galebe etti; tehlike devresi geçti,fakat hastalık devam ediyor."

 

Gene aynı lahikanın 467.sayfasında Evrad-ı bahaiye bülümünde şöyle yazar:

"19.yy.da İran da ortaya çıkan reformcu bir cerayanın virdleri ,zikirleri"

Yani bu zikirler kurtarmış saidi.

Bahailiği bilmem anlatmama gerek var mı?

 

Ayrıca büyük din aliminin kerametleri de vardır.Bunları neden yazmadınız acaba ?Benim çok hoşuma gitmişti okurken,"vay be" dedim "adam hakikatten muhterem bir zat".

İsterseniz iki tanesini ben aktarayım size:

Hz İsa matta incili 15.bab 29-39 ayetlerine göre "yedi ekmek bir kaç küçük balıkla" dört bin kişiyi doyurmuş. Gerçi aynı incilin 14. babında 5 bin kişi der Yuhanna ,luka ve markos incillerindede bu konu işlenir artık hangisini yerseniz.

Şimdi Sait efendi yapmaz mı bunu?

Menakıb-ı Bediüzzaman said-i nursi kitabının 142.sayfası

 

" Said-i nursinin odasında bir sepetin içinde bir kiloya yakın biküvi vardı.Bayramda gelenlere sepetin içine bakmadan bisküvi ikram ederdi.Aylarca o sepetteki bisküvi bitmedi...."

 

Matta incili 14.bab 22-36 ayetler:

İsa ginesar gölünde gölün üzerinde yürür.Petrusta isadan izinalarak suüzerinde yürür.Şüpheye düşmemesi gerekirken şüpheye düşünce batmaya başlar.Bunu üzerine isa ona elini uzatır...Ey imanı kıt adam niye şüpheye düştün diye sorara.

 

Şimdi aynı kitabın 34.sayfasına bakalım:

 

Nazillili teyp adında bir zat;

"Ben sait nursi hz.leri ile rusyada esir kampında idim.Firara karar verdik ve volga nehrinin kenarına geldik.Bana " gözünü kapa sakın açma bana tutun "dedi.Nehri geçmeye başladık geldik diye gözümü açtım ve ben batmaya başladım.Üstad bana kızdı.Neyse ki kenara az kalmıştı beni kurtardı.

 

Ben artık yazmaktan yoruldum.Ama halen anlamayanlar anlamıyor.

Gönderi tarihi:
Kürt said "emirdağ lahikası" 123.sayfasında islam dinini yozlaştırmak için kurulan bahailiğin inancını taşıdığı görülür. Kürt sait kendi açıklamasına göre devlet tarafından sürekli zehirlenmektedir, bazı kaynaklara göre bu "yedi" kez iken bazılarında ise "on dokuz" ve daha yukarılara kadar çıkmaktadır.Kürt sait bu zehirlenme sayılarını atarken dinleyenlerin nabzına göre şerbet verdiğinden olacak bir dediği diğerini tutmuyor.Ancak önemli olan ve değişmeyen tek hususta onu zehirlenmekten Cevşen ile Evrad-ı Bahaiye koruyor.

 

Emirdağ Lhikası 123. sayfa

 

" Kardeşlerim merak etmeyiniz.Cevşen ve evrad-ı bahaiye bu defa dahi o dehşetli zehrin tehlikesine galebe etti; tehlike devresi geçti,fakat hastalık devam ediyor."

 

Evrâd-ı Bahaiye : bkz. Evrâd-ı Kudsiye

 

Evrâd-ı Kudsiye, Şah-ı Nakşibend’in (r.a.) alem-i manada Hz. Muhammed'den aldığı bir derstir.

 

Cevşen-ül Kebir : Allah'ın isimlerinin geçtiği İsm-i Azam duasındaki isimleriyle birlikte bine yakın isminin bulunduğu en tesirli duadır.

cevsen1rm3hv3.jpg

Gönderi tarihi:
Evrâd-ı Bahaiye : bkz. Evrâd-ı Kudsiye

 

Evrâd-ı Kudsiye, Şah-ı Nakşibend?in (r.a.) alem-i manada Hz. Muhammed'den aldığı bir derstir.

 

Cevşen-ül Kebir : Allah'ın isimlerinin geçtiği İsm-i Azam duasındaki isimleriyle birlikte bine yakın isminin bulunduğu en tesirli duadır.

.

.

.

 

 

 

 

İyi o halde ,bütün hastalıklar bu dua ile çözülür.Bilim adamları niye boşuna uğraşıyorlar ki?

 

Pes artık! Verilen cevapları gördükçe ...... Neyse en iyisi kendimi yormamak NOKTA.

Gönderi tarihi:
İyi o halde ,bütün hastalıklar bu dua ile çözülür.Bilim adamları niye boşuna uğraşıyorlar ki?

 

Pes artık! Verilen cevapları gördükçe ...... Neyse en iyisi kendimi yormamak NOKTA.

 

Dua iki türlüdür : Fiili ve kavli dua.

Fiili dua gerekeni yapmaktır(İlim öğrenmek,çalışmak), kavli dua ise kısaca tevekküldür. İşini yapıp sonrasını Allah'a bırakmaktır. Tarlanı ekip biçmek fiili duadır, yağmur yağar veya yağmaz. Yağmurun yağmasını temenni etmen kavli duadır.

 

Bilim adamları fiili duayı yapıyorlar, batı fiili duasını yaptığı için muvaffak oluyor,

İslam ülkelerinde fiili duayı yani çalışmayı ihmal ediyor(istisnalar olcak tabi ama kaideyi bozmaz), sadece kavli duayı yapıyor. Fiili duayı da yapınca ancak muvaffak olurlar.

 

Allah bir hadis-i kudsi de buyuruyor ki : "İlmi isteyene, zenginliği istediğime veririm."

 

Bu söze kısmi bir izah getirirsek bir manası şu olabilir : İlmi isteyenler genelde zengin de olurlar.

 

İnancıma göre cevap vereceğim elbetteki.

Yaşadığım gibi inanmaya değil inandığım gibi yaşamaya çaba gösterenlerden olmaya çalışıyorum.

Gönderi tarihi:
Tarihçe-i Hayat - sayfa 492-493

.

.

.

Denizli hapsinde Meyve Risalesini telif etmiştir. Bu risale, bilâhare Asâ-yı Musa mecmuasının başında neşredilmiştir. Meyve Risalesini, iki Cuma gününde telif etmiştir. Hapishanede bulunan bütün Nur Talebeleri ve diğer mahpuslar, Meyve Risalesini yazmışlar, o risalenin hakikatleriyle iştigal etmişlerdir. Hapishaneye kâğıt sokulmuyordu. O eser, gizlice yazılmıştır. Hattâ kibrit kutusuna yazmışlar ve bu gibi şartlar altında çalışmışlardır

Evet sizde bizi böyle inandirmaya calisacak ve yazilmis olan bir sürü kitabi belgeyi gercek disi göstereceksiniz.Birakin Saidi nursinin yazdiklarinimonlarin dogruluguna sehadet edenler kimler?NURCULAR YANI ONUN PESINDEN GIDENLER DEGILMI?Seyhülislam Musatafa efendi ile beraber calisip Atatürk'e karsi fetva cikardiklarinida inkar edin baride olsun bitsin.Heralde bu belgelerde yanlistir sizce.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Sayin Kaplan,sizi anlamakta gercekten zorlaniyorum,siz Türklerin ugratildigi soykirimi inkar ediyorsunuz sirf Osmanli sevdaniz icn.Siz Türk ulusunun milli mücadelesine karsi cikan ve milli mücadeleyi baslatan ulu öndere*DECCAL*diyen yarim ilimli dinden yoksun ve üstelikte Kürtcülügün ******** kokan bir adama sahip cikarak,onunla ilgili gercekleri anlatanlara *ATEIST*demekle siz cokmu dindar oldugunuzu saniyorsunuz.Burada Ateist dediginiz cok arkadas belkide sizi dindarlikta 50 defa cebinden cikarabilecek kapasitede olmasina ragmen siz hangi hakla bu insanlara Ateist damgasini vurabiliyorsunuz.Tarihi bilmeyebilirsiniz,tarih duygularla yazilmaz gerceklerle yazilir,gercekleri kapsamayan tarihler tarih degildir,bu kadar belge var iken hala Nurculuk propagandasi yapmak günesi balcikla sivamaktir.Birazda kendinizden olmayanlarin söylediklerine önem vermeyi deneyin.

 

 

saygilarla

Sevgili politika ben kimseye sahip falan çıkmadım, ifade ettiğim gibi belge niteliği taşıyacak kaynaklardan okumadığım için bilgim buradaki yazılanlardan ibarettir.

Üstelik Saidi nursiye karşı çıkanlara ateist demedim.... Ateist arkadaşların yaptığı yorumlardan bahsettim..Her fırsatta dindarlara ve islama karşı cephe alan arkadaşların bu adama kötü demeleri (bende en az sizin düşündenizdeiken)beni farklı düşünmeye sebep kıldılar.

Eğer bu ateist arkadşlar bunun için kötü diyorsa demekki iyi bir tarfı vardır diye düşündüm....çünkü islam gibi bir dini bu kadar yok,kötü, gerksiz görüyorsa bunların sözüne inanmak mümkün değildir.

o nedenle yani size ateist demedim....

Bu ara Sevgili politika Osmanlının ırkı neydi ... ?

saygılar...

Gönderi tarihi:
Sevgili politika ben kimseye sahip falan çıkmadım, ifade ettiğim gibi belge niteliği taşıyacak kaynaklardan okumadığım için bilgim buradaki yazılanlardan ibarettir.

Üstelik Saidi nursiye karşı çıkanlara ateist demedim.... Ateist arkadaşların yaptığı yorumlardan bahsettim..Her fırsatta dindarlara ve islama karşı cephe alan arkadaşların bu adama kötü demeleri (bende en az sizin düşündenizdeiken)beni farklı düşünmeye sebep kıldılar.

Eğer bu ateist arkadşlar bunun için kötü diyorsa demekki iyi bir tarfı vardır diye düşündüm....çünkü islam gibi bir dini bu kadar yok,kötü, gerksiz görüyorsa bunların sözüne inanmak mümkün değildir.

o nedenle yani size ateist demedim....

Bu ara Sevgili politika Osmanlının ırkı neydi ... ?

saygılar...

 

Sız bırakın Osmanlı ırkınıda...

10'a bölünmüş nur tarikatı içinde kendinizi hangi bölünmüşlüğün içinde buluyor ve destekliyorsunuz onu bir cevap verirseniz sevinirim...

Bakın bölük börçük olmuş ve pastadan inanılmaz paylar alan bu adanlara şöyle bir bakalım...

10'A BÖLÜNMÜŞ NUR TARİKATI...

Okuyucular ve Yazıcılar grupları 1970'lere gelindiğinde birbiriyle doğrudan teması olmayan, farklı büyüyen iki Nurculuk akımı olarak gelişti. O dönem Fethullah Gülen 'in de aralarında bulunduğu Okuyucular Grubu ayrıca öne çıktı ve güçlendi. Zamanla Gülen, bu grubun içinden de ayrıldı ve kendine özgü ayrı bir grup oluşturdu. 1970'li yıllarda Okuyucular'ın içinden 4 ayrı grup daha çıktı.

Günümüzde Nur tarikatı toplam 10 ayrı grup olarak etkinliğini devam ettiriyor.

 

Bu gruplar şunlar:

 

  1. Okuyucular,
  2. Fethullah Gülen,
  3. Yeni Asya,
  4. Yeni Nesil,
  5. Mehmet Kırkıncı,
  6. Sıddık Dursun (Med-Zehra),
  7. Mehmet Kurtoğlu,
  8. İzzettin Yıldırım,
  9. Acz-i Mendi,
  10. Yazıcılar.

Şimdi bunları kısaca bir tanıyalım;

 

  1. Okuyucular'ın önderliğini 1960'lı yıllarda Zübeyr Gündüzalp yapmıştı. 1971'de ölünce grup içinde ''menfaat çatışmasını'' da içeren tartışma yaşandı. Yeni Asyacılar, Kırkıncılar, Gülen, Med-Zehracılar ayrıldı. 1987'de Yeni Asyacılar da ikiye bölündü, Elazığ ve çevresinde Acz-i Mendi türedi. Çekirdek Okuyucular Grubu varlığını halen sürdürüyor. Medrese adını verdikleri evlerde, günlük-haftalık ders okutuluyor. İç hiyerarşi ağabey-kardeş tanımına göre.
  2. Yeni Asyacılar'ın lideri Mehmet Kutlular . İkinci bir kişi yok. Kendilerine genellikle merkez sağ partilerde yer edindiler.
  3. Yeni Nesilciler'in başında Mehmet Emin Birinci var.
  4. 1971'de Okuyucular'dan ayrılan Ankaralı Mehmet Kırkıncı 1980 sonrasında güçlendi. Özellikle Erzurum ve çevresinde 40-100 kişilik yurtlara sahip.
  5. Med-Zehra, Nurculuğun Kürtçü kanadını oluşturuyor. 1971'de Sıddık Dursun tarafından kuruldu. Grup, 'düzenle barıştığı' gerekçesiyle Yeni Asyacılar'dan ayrıldı. Zehra Eğitim Kültür Vakfı, Bin Marifet Vakfı gibi kuruluşları var. Günümüzde bu grup da ikiye ayrılmış durumda; Zehra ve Med-Zehra.
  6. Sıddık Dursun'dan ayrılan bir başka grup da Ankara, Adana ve Kahramanmaraş'ta etkili olan Mehmet Kurtoğlu grubunu oluşturdu. Sıddık Dursun'dan daha sonra İzzettin Yıldırım ayrıldı ve Kürtçülüğe dayanan, Suudi Arabistan destekli grubunu kurdu.
  7. Saidi Nursi'nin yanı sıra Hulusi Yahyagil ve
  8. Tayyar Şaşmaz 'dan da etkilenen
  9. Müslüm Gündüz , 1985'te Elazığ'da Acz-i Mendi grubunu kurdu. 20 Ekim 1996'da Kocatepe Camisi'ndeki Saidi Nursi mevlidinden sonra yapılan eylemde adını duyurdu. 28 Aralık 1996'da İstanbul'da bir baskın sonucu yarı çıplak yakalandıktan sonra grup zayıfladı.
  10. Yazıcılar Grubu Mehmet Sait Ertürk liderliğinde gelişti. Kendi aralarında sürekli sarık takıyorlar. Hiç bölünmemiş olmakla övünüyorlar.

Evet siz hangi gruptansınız sayın kaplan-200... ;)

Gönderi tarihi:

Maşallahımız var 10 ayrı koldan dünya fethediliyor nurlarla inşallah :D

 

Nur tarikatı yakıştırması da garip. Tarikatlıktan ziyade Cemaat kavramı ön planda.

 

Ana üst diye bir şey yok. Her ayrı grup birbirinden hem bağımsızdır, hem kardeşlik prensibiyle bağımlıdır ama esas nokta ise cemaate bağımlı olma yada olmama gibi bir şey yok. İstediğin zaman gider istediğin zaman gitmezsin. Bu kadar basit.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.