Φ YARASA Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2008 Sayın Yarasa,yağmurun oluşumu ile demokrasi anlayışını kıyaslar mısınız ispatlama açısından? Su buharı yüklü bir kütleyi soğuk hava ortamı ile karşılaştırırsan yoğunlaşma etkisi ile su damlacıkları oluşur. Bunun ispatını evde çay demlerken görebilirsin. Çaydanlığın kapağında oluşan su damlacıkları yağmurun bu şekilde oluştuğunu ispatlar. Toplumlar despot anlayışlar ile yönetildiklerinde, özgür anlayışın ve görüşün gelişememesi yüzünden, o toplumda gelişecek insanın yetenekleri de dahil tüm kişiliği kısıtlanmış ve gelişememiş kalır. Demokratik haklarını (seçme şansı gibi) verdiğin kişiler ise özgürce düşünebilme ve kendini geliştirebilme şansı elde edeceği için üretkenliği ve yaratıcılığı artar. Demek ki demokratik anlayış, bireylerin kişiliklerinin gelişmesinde dahi önemlidir. Bunun da ispatını (1) yaşamış iki tip toplumu karşılaştırarark veya (2) farklı anlayışlara sahip iki aile içindeki bireyleri karşılaştırarak yapabilirsin. Hatta tek bir aile içinde iki çocuğa farklı davranarak o çocukların nasıl psikolojilerinin değşik olacağını, üretkenlik ve yaratıcılıklarını (yeteneklerini) karşılaştırarak görebilirsin. Sorunuz için yeterli midir? Sanırım siz demek istiyorsunuz ki, poztif bilimler ispatlanabilirken sosyal bilimlerde ispat olmaz. Bu yüzden de, siz yazarken ispat çabası gütmeyeceksiniz! Yok öyle bir şey. Eğer böyle bir düşünceye sahip iseniz sosyal bilimler de okumanızı tavsiye edeceğim... Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2008 Doğrusun bu memleketin başına her ne musubet geliyorsa CHP den geliyor. Türban sorununu da CHP açtı bu ülkenin başına. Her nevi anti demokratik uygulamaların musebibi de bu CHP. Bence bu CHP hemen kıvırıp bu yeni oluşturulacak AKP+MHP anyasasına destek vermeli değilmi? Ancak böylece demokrasi yanlısı olduğunu gösterecek, halka şirin gözükecek galiba. Fuzuli sen güncel konuları yorumlamak içinmi giriyorsun foruma, yoksa CHP ye vurmakmı tek amacın. Ne demişti dini bütün cumhurbaşkanımız zamanında; "bana sağ kesim hatalıdır dedirtemezsiniz." Bence doğru teşhisi yazının başında koymuşsun. Burayı biraz daha aç istersen. Müslümanlar neler yapmalı? Daha ayrıntı lutfen. Tersinden bakalım Bilimselci bu ülkede halkın hangi sorununu CHP çözdü veya çözdü de halk mı yanlış tanıyor CHP'yi?CHP'yi bu millet niçin yanlış anlıyor ben de anlamıyorum.CHP'nin aşikar özellikleri:Atatürkçü düşüncenin temsilcisi, sonunan kadar demokrasi savunucusu,laikliğin koruyucusu,rejimim koruyucusu,yoksulun dostu,yalnızın yoldaşı,halksever,vatansever,dindever,diyanetsever daha sayamıyacağım birçok özellikler...Bu özellikler var mı yok mu Bilimselci?Varsa halk niçin bütün bu güzelliklerin,sıfatların sahibi bir anlayışı desteklemiyor?CHp'nin halk için söylediği doğru o zaman:Halk yanlış yapıyor,bizi anlamıyor..Halk senin dilini bilmiyor galiba ya da sen halkın dilini bilmiyorsun.CHP bu ülkenin lokomotifi desem nasılbir tepki gösterirsiniz Bilimselci?İnanır mısınız bu söylediğime inanıyorsanız eğer de inanç özgürlüğü var bu ülke de inanabilirsiniz kimseye dayatmamak koşuluyla resmi ideoloji haline getirmemek koşuluyla öyle mi? İkinci olarak CHP'yi güncel konuların içinde görmemek yorum yaparken CHP'ye atıfta bulunmamak CHP için, Mustaf'a Kemal'e hakaret etmiş kadar haksızlık olur hele ki bunu bir destekçisi söylüyorsa daha da yazık yanılıyor muyum?CHP'siz Türkiye gündemi, acısız kebaba benzer benim fikrim tabi. O dini bütün Cumhurbaşkanımızın kimyasında bazı tepkimeler oluyormuş da halk bilmiyormuş bugün başka bir bütünün parçası zat-ı muhterem.Sözlerinin benim nazarımda çok da kıymet-i harbiyesi yok. Sadece Müslümanlar neler yapmalı derseniz birileri sütten çıkmış ak kaşık Müslümanlar kirli kaşık olur ki buna zihnim pek inanmaz.Herkes ne yapmalı sadece birileri değil.Sadece sen suçlu değilsin hep beraber bir şekilde hatalıyız olmalı yanlış mı?Bu tavrı bu ülkede şu noktada görmek mümkün değil olası da değil.Ekran karşısında en küçük konuda dahi sadece kendini haklı gören profların bolca olduğu ülkede kocaman halk kitleleri evet hatalıyız mı diyecek?Müslümanlar CHP'nin yorumunu yaptığı Müslümanlığı yaşamak istemiyorlar bu ülkede,CHP zihniyeti de İslam'ın hayatın içinde olduğu daha da öte yönetim bile oluşturduğu Müslümanlığı görmek istemiyor bu ülkede yanlış mı?Suç kimde bilen var mı? MUHABBETLE... Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2008 Tersinden bakalım Bilimselci bu ülkede halkın hangi sorununu CHP çözdü veya çözdü de halk mı yanlış tanıyor CHP'yi?CHP'yi bu millet niçin yanlış anlıyor ben de anlamıyorum.CHP'nin aşikar özellikleri:Atatürkçü düşüncenin temsilcisi, sonunan kadar demokrasi savunucusu,laikliğin koruyucusu,rejimim koruyucusu,yoksulun dostu,yalnızın yoldaşı,halksever,vatansever,dindever,diyanetsever daha sayamıyacağım birçok özellikler...Bu özellikler var mı yok mu Bilimselci?Varsa halk niçin bütün bu güzelliklerin,sıfatların sahibi bir anlayışı desteklemiyor?CHp'nin halk için söylediği doğru o zaman:Halk yanlış yapıyor,bizi anlamıyor..Halk senin dilini bilmiyor galiba ya da sen halkın dilini bilmiyorsun.CHP bu ülkenin lokomotifi desem nasılbir tepki gösterirsiniz Bilimselci?İnanır mısınız bu söylediğime inanıyorsanız eğer de inanç özgürlüğü var bu ülke de inanabilirsiniz kimseye dayatmamak koşuluyla resmi ideoloji haline getirmemek koşuluyla öyle mi? İkinci olarak CHP'yi güncel konuların içinde görmemek yorum yaparken CHP'ye atıfta bulunmamak CHP için, Mustaf'a Kemal'e hakaret etmiş kadar haksızlık olur hele ki bunu bir destekçisi söylüyorsa daha da yazık yanılıyor muyum?CHP'siz Türkiye gündemi, acısız kebaba benzer benim fikrim tabi. O dini bütün Cumhurbaşkanımızın kimyasında bazı tepkimeler oluyormuş da halk bilmiyormuş bugün başka bir bütünün parçası zat-ı muhterem.Sözlerinin benim nazarımda çok da kıymet-i harbiyesi yok. Sadece Müslümanlar neler yapmalı derseniz birileri sütten çıkmış ak kaşık Müslümanlar kirli kaşık olur ki buna zihnim pek inanmaz.Herkes ne yapmalı sadece birileri değil.Sadece sen suçlu değilsin hep beraber bir şekilde hatalıyız olmalı yanlış mı?Bu tavrı bu ülkede şu noktada görmek mümkün değil olası da değil.Ekran karşısında en küçük konuda dahi sadece kendini haklı gören profların bolca olduğu ülkede kocaman halk kitleleri evet hatalıyız mı diyecek?Müslümanlar CHP'nin yorumunu yaptığı Müslümanlığı yaşamak istemiyorlar bu ülkede,CHP zihniyeti de İslam'ın hayatın içinde olduğu daha da öte yönetim bile oluşturduğu Müslümanlığı görmek istemiyor bu ülkede yanlış mı?Suç kimde bilen var mı? MUHABBETLE... İster tersinden ister düzünden bak fuzuli. Ülkede kültürel değişim, buna bağlı olarak üretim artmadıkça ülkenin sorunları hiç bitmeyecektir. Ben CHP savunucusu değilim öyle anlaşılmasın. ABD ve AB emperyalizmi, sömürüye çanak tutan yerli siyasiler oldukça, ne demokrat olduğunu iddia eden CHP, ne de diğer siyasilerin her hangi bir şey yapacaklarını beklemek saflık olacaktır. Üstelik ülkenin geri kalmışlığından faydacılıkla, zaten eğilimli olan halka kalkınmayı ilahi güçlerden yana gösteren yerli siyasete destek veren emperyalizm işini çok güzel planlıyor. Çok güzel sürdürüyor. Ümidim Aydın kesimin uyanışında, birlikteliğinde. Söylenecek pek fazla bir şeyde yok aslında. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Bilimselci, Değerli arkadaşım önce kendi doğrularımı yazarken izlemem gereken yok ve önerdiğiniz referans için teşekkür ederim.Dikkate alacağım.Emin olun.Ve gelelim kendi doğrularıma... Önce çeliştiğimi iddia ettiğiniz noktalara değineyim... 1-Türban ve inanç konusu çeliştiğim olarak anlaşılmış yada gerçekten çeliştiğimdir. Türban kadınların saçını örtmek için kullandığı örtüdür(TDK).Bu teoride budur ve bu kadar basittir.Bunu basitlikten kurtaran nedir peki?Bir taraftan örtüyü Allah'ın emri olarak kabul edenler diğer taraftan bunu irtica tehlikesi olarak görenler... -Bunu Allah'ın emri olarak kabul edenler,ki bende bunu böyle kabul edenlerdenim,sosyal hayatta da bu emrin gereğini yerine getirerek yer almak istiyorlar... -Bunu tehlike olarak algılayanlar,kendine dayatılacak inanç ve sistemlerinden kendilerini koruyacak Laik düzeni koruma yanlısı olanlardır. Bir de bunun yanında gerçekten o örtüyü siyasal anlamda takanlar ve Laiklik kavramını putlaştıranlar vardır.Ki asıl anlaşmazlık burada karşımıza çıkmaktadır.Endişeler,kişisel çıkarlar belki de örtüyü çözümsüzlüğe iten asıl sebeblerdir. Konumuzla ilgisi olmasa da şunu belirtmeden geçemeyeciğim.Ben bu sorunun temel nedenini siyasi arenada yer alan siyasitçilerimizin basiretsizliğinde görüyorum.İktidarlarla değişen anlayışlarımızdan,darbelerle beslenen yasalarımızda ve kendi tarihine yabancılaşan insanlarımızda buluyorum. Bakın sizi anlıyorum.Sizler diyorsunuz ki;bizim için türban Allah'ın emri değildir veya İslam'da türban değil,çarşaf vardır bunun da ötesinde inanmayansanız(sonuna kadar size ait olan değerlerinize saygılıyım) bunu gereksiz görüyorsunuz.Dediğiniz gibi bunu kendi ideal düzenleri içerisinde kendi alanlarını yaratma çabasında olan,şeriat özlemi içersinde bulunan düşünceler de vardır.Ki bu kaçınılmazdır...peki biz bunlara dayanarak insanı ve temel haklarını yok sayabilir miyiz? Çeliştiğim olarak görülen bir nokta vardı.Ben inananım ve örtüyü de emir olarak görenlerdenim;bunu da şu ayete dayanarak söylüyorum... ''İnanan kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, iffetlerini korusunlar ve açıkta olması gereken yerleri hariç, alımlı yerlerini göstermesinler. Örtülerini göğüslerinin üzerine kapasınlar. Vücutlarının alımlı yerlerini kimseye göstermesinler; ancak kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kızkardeşlerinin oğulları, diğer kadınlar, cinsel iktidara sahip olmayan erkek hizmetkarlar ve işçiler ve kadınların cinsel yönlerini henüz anlamayan çocuklar hariç. Gizledikleri alımlı bölgelerini sergilemek:bildirmek için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar, topluca ALLAH'a yöneliniz ki başarılı olasınız.''(nur süresi,31) bu çarşaf mıdır yoksa örtü mü?Buna cevap verecek yeterlilikte değilim.Bu doğru mudur yanlış mıdır;işte bu tartışılır... ben baştan beri şunu yazıyorum;ben örtüyü dini anlamda tartışmam çünkü gerçekten bu konuda yetersizim...ve anlamaya çalışanlardanım.Peki burada örtüyü hak olarak savunup savunmamak için illah inanmalı mı?Bence hayır... ve yine diyorum;benim inanıp inanmam önemli değil çünkü benim inanıp savunduğum,bu başlıkta,din gereği olan türban değil,hak ve özgürlük içerisnde yeri belirlenecek olan türban... Bakın önceki sayfada SimalyıldızıNet arkadaşımızın verdiği çok güzel bir yazı vardı.Orada yazılanları okuyunca farkına vardım ki;hiçbir talep,insani olsada,herkes için samimi olan değildir. Ve şunun da farkındayım ki,bizim Cumhuriyet tarihimiz daha oturtulmamış,Laiklik anlayışımız daha anlaşılmamıştır. Ama biz bunlara sığınarak başkalarına ait olan özel değerleri yok sayabilir miyiz.Kesinlikle hayır.Çünkü bu insana yakışmaz...Düşünün Bilimselci;siz belirli bir yaşamın kıyısında soluk bulmuşsunuz,size ait bir yaşamınız size ait yaşadıklarınız...ya diğer insanlar...onlarda çok farklı yaşamın ürünleri ile vardır.Düşünün ki tüm insanlar aynı kaderi yaşıyor mu ki aynı düşünsün...siz diyorsunuz ki inanmayanlar araştırıp,okuyanlar;inanmayanlar ise doğmalardan beslenenlerdir.Buna işte hayır derim...İnananlar içinde de okuyanlar,araştıranlar çoğunluktadır...sizin için doğma olanlar onlar için gerçeğin tam kendisi değil midir?Peki düşündünüz mü,onlar için inanmayan nedir?Bakın Sivas katliamına...burada da başka düşümnceleri yok sayanlar değil midir?İşte bunun için derim ki;inanıyorsanız kendi doğrularınıza yazın ama başkalarını ben haklıyım diyerek değil,ben de buradayım demek için... Ben bunun için dedim ki;çelişki insan hayatının vazgeçilmezidir ama bu çelişkiler insani olandır;ve benim amacım burada düşündüklerini yazanlara sen çelişiyorsun demek değil,benim yazdıklarım doğru demek değil(ki benim yazdıklarım benim için doğru olsa da yanlışlığı her zaman vardır;ama bu benim yanlışlığımdan değil...farklı olan düşüncelerdebndir ve bu da zenginliktir) ve Yazmaya devam et tabi. Et ama kendi doğrularını en doğru sanarak değil. Geçmiş iletimde söylediğim gibi fikirlerin oturana kadar bir referans şablon kullan. Sosyal bilimleri ve ilkelerini referans olarak kullanabilirsin. Evrenseldirler. Tartışmalarda görülen, çelişilen kısımları yakalayıp uzlaşıya varmak yerine, konuyu dağıtıp başka konulara kaydırmak, tartışma etiğine uygun değil. Bu konuda dikkatli olmak gerekiyor. Mesela şu alt kısımdaki gizli olan “insan kişiliği, özü” konusunda uzlaşmaya varırsak adım adım ortak paydalarda buluşmuş oluruz. Aksi takdirde yaptığımız lafazanlıktan öte gitmez, İnanan ve inanmayan insanların düşünce yapıları farklıdır. Birisi düşünce kaynağını evrensel bulgu ve yasalardan, diğerisi yerel ahlak ve törelerden alır. Bu farklı teorik bilgiler insanda pratiğe (eyleme) dönüşür. Böyle olmaması mümkün değildir. Zira “insanın fikri ne ise zikri odur” kafiyeli deyiş bilimseldir, evrenseldir. (zikir: icraat, eylem anlamında). Sonuçta bu insanlar yaşamlarında eş, dost, çevre olarak kendilerine benzeyen ortaklar bulma çabasına gireceklerdir. Toplumsal inanç ve töresel yaptırımlar bu şekilde oluşmuşlardır. ben baştan beri sorduğum soruları sormuştum;konuyu dağıtmak için değil...Tabi ki inanan ve inanmayan insanların düşünceleri farklıdır;böyle olmak zorundadır;ama inanan insanların düşüncelerini sadece ahlak ve törelerden beslendikleri ile ilgili olan kısmına katılmıyorum.Bugün din ve onun gereklerini kabullenmiş olan tüm insanlar doğduğu toplumun dinini taşımıyorsa ve dinde evrensel olan ise bu onların da evrensel oan bulgulardan beslendiklerini göstermektedir. Bu farklı teorik bilgiler insanda pratiğe (eyleme) dönüşür. Böyle olmaması mümkün değildir. Zira “insanın fikri ne ise zikri odur” kafiyeli deyiş bilimseldir, evrenseldir. (zikir: icraat, eylem anlamında). Sonuçta bu insanlar yaşamlarında eş, dost, çevre olarak kendilerine benzeyen ortaklar bulma çabasına gireceklerdir. Toplumsal inanç ve töresel yaptırımlar bu şekilde oluşmuşlardır oldukça doğru düşünceler...işte buna katılırım...ve açarsanız da büyük bir hazla takip ederim... Göremediğin ya da görmek istemediğin şu; yine bu özde uzlaşmamız gerekli. Devlet içerisinde inançlı insan olabilir kısıtlama yok. Ama devlet içerisinde kendi inanç hükümlerince hareket edemez yada kurumsal yasaları zorlayamaz. Bunu, tartışmanın başından itibaren birkaç arkadaşımız ve ben söylüyoruz. Bilimselci,bakın ben bu yazdıklarınıza itiraz etmiyorum.Bu devlet kadrosu içerisinde yer alan devlet memurları için geçerli olandır;onun hizmet verdikleri için değil....bakın ben bunu başta da yazdım,dedim ki;evet şu an belki toplum kamu kurumu içerisinde yer alan kişilerin siyasallaştırılan örtüyü bir tehlike olarak görebilir,bunun için ben bu yasağın bu kısmını haklı görmemekle beraber olması gereken olarak görüyorum ama eğitim hakkından yoksun bırakılmaları...hele de üniversitelerde...işte ben bunu nkabul etmiyorum. Anlaşılmaması imkansız olacak kadar basit. Türban bir dini simgeir. Devlet kurumlarında devlet tarafından temsili yada korunması yasalaşması laik devlet olma yapısına terstir. Ahkam kesiyorsun dememişimdir muhtemelen ama sen hatırlattın “devlet siyasal örgütlenmesi ile bunu koruyan ve geliştirendir” bu cümlede israrlı isen ahkam kesmişsin. Zira laik devlet hiçbir şekilde türbanı koruyan ve geliştiren yapıda olmaz. Hep aynı şeyleri tekrarlattırıyorsun. Zararı yok, yararlı olacaksa tekrarlayayım ama olmuyor gibi gözüküyor. Artık sıkıcı olmaya başladı. Hiç öyle şey olurmu? Çelişkidesin diyorum ama görmek istemezsen ne yapabilirim? Laik devlet kişinin dini inancını hukuku ile neden korusun? Devlet kişilerin yaşam ve üretim/paylaşım hakkını korur sadece. Hele de "geliştiren" demişsin ki bununla devlete inançları geliştirip besleme görevini yüklüyorsun. Buradaki çelişkini anlaman çokmu zor? "Zaten inanmanın en önemli özelliği bilmeden, okumadan, anlamadan, kavramadan inanmaktır. İnanmayan insanların hemen hepsi okuyarak inanmaz olmuşlardır. İnananlar okumayanlar, inanmayanlar okuyanlardır. Tabiki kavramak ve tümden gelen ilkesi ile ölçümlemek te gerekmektedir." Bence de türban dini simgedir,çünkü dinin emridir;devlet tarafında korunan bu simge değil,vicdan ve inançtır...Devlet tarafından temsili(Laik olan devlet)olmayan,devlet içerisinde ki yasalarla korunan haklar zincirlerindendir.Geliştiren demek istediğim yine inanç olan kısmı değil;din ve vicdan hürriyetinin geliştirilmesidir.Yani yasa ve hukukla bu hürriyetin sağlam adımlarla geliştirilmesidir.''Devlet kişilerin yaşam ve üretim/paylaşım hakkını korur sadece'' Yaşam hakkı içerisinde inandığı şekilde yaşama hakkı da olabilir mi? ve inananlar okumadan inanırlar,inanmayanlar okumadan inanırlar düşüncesi sizce genel geçerliliği olan bir düşünce midir? gelin kavramlar üzerinden tartışalım... Türban,inanlar tarafından Allah'ın emri olarak nitelendirilendir(adını koyma da farklı bakış açıları olsada en basit tanımı budur)yine; 1. İnce kumaştan yapılmış, başı sıkıca kavrayan bir tür baş örtüsü. 2.Kadınların saçlarını örtmek için kullandıkları örtü, başörtü, eşarp.(baş örtü-TDK) Birey, 1 .Kendine özgü nitelikleri yitirmeden bölünemeyen tek varlık, fert. 2 .Doğa bilgisinde türü oluşturan tek varlıklardan her biri. 3 .mantık Bir türün kapsamı içine giren somut varlık. 4 .ruh bilimi İnsan topluluklarını oluşturan, insanların benzer yanlarını kendinde taşımakla birlikte, kendine özgü ayırıcı özellikleri de bulunan tek can, fert. 5 .toplum bilimi Toplumları oluşturan ve düşünsel, duygusal, iradeyle ilgili nitelikleri toplum içinde belirlenen insanların her biri, fert.(TDK) Din; 1 .Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum, diyanetın. 2 .din b. (***) Bu nitelikteki inançları kurallar, kurumlar, töreler ve semboller biçiminde toplayan, sağlayan düzen: 3 .mecaz İnanılıp çok bağlanılan düşünce, inanç veya ülkü, kült. (TDK) Vicdan; Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç(TDK) VE GELELİM ASLİ KAVRAMLARA... Özgürlük; 1 .Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî 2 .Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet(TDK) Devlet; 1 .Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık 2.Bu tüzel varlığın yönetim organları: 3 .mecaz Büyüklük, mevki. 4 .mecaz Mutluluk: 5 .mecaz Talih. (TDK) ve LAİKLİK... 1 .Laik olma durumu, laisizm. 2 .Hukuk Devlet ile din işlerinin ayrılığı, devletin, din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından yansız olması(TDK) dedim ve ekledim; VE BEN TÜM BU KAVRAMLARI,KENDİ TANIMLARI İÇERİSİNDE DEĞERLENDİRME KOŞULUYLA DİYORUM Kİ;TÜRBAN YASAĞI NE LAİKLİK NE DE BAŞKA BİR GEREKÇE İLE MEŞRULAŞTIRALANAMAZ.Çünkü; Laik olan devlet,din ve devlet işlerinin ayrıldığı devlettir.Türban bireyin tercihidir bu noktada,devletin değil, Din ve vicdan hürriyeti bireyin en temel hakkıdır ve devlet siyasal örgütlenmesi ile bunu koruyan ve geliştirendir. Özgürlük bireyi en özel kılandır ve bu özeli hiçbir şekilde yok sayılamaz. Din birey için vazgeçilmez olnsa(inananlar için)bu ve gerekenleri noktasında bireyi ve seçimleri hoşgörü ile karşılanmalıdır. Laiklik tüm inanç ve bireyleri hukuk alanında buluşturandır,devletin dini olmaz ama bireyin olur.Bunu da gözden kaçırmamak gerek. ve sordum; -Devlet nedir?Laik olan devletin kaynağı nedir? -Birey mi devlet için vardır yoksa devlet...? -Din ve vicdan hürriyeti sizce nedir? şimdi de bu kavramlardan yola çıkarılacak cevabınızı bekliyorum...yine çelişki diyeceksiniz;benim kabul ettiğimi varsayarak bu sorularıma cevap verin.Ki bunlar tanımlamadan konunun özüne varılamaz. Saygılar... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Neden mi kabul edilmiyor? Şöyle açıklıyayım o halde; Bir ülkenin belirli başlı kuralları içerisinde yaşayan her insan yapmak istediği her şeyi yapacak diye bir kaide yoktur. Aksine belirli başlı kaideler vardır bunlar için. Bunlardan biride "Türban ile örtünme" durumunu kısıtlamaktadır. Her şeyi kendi pencerenizden bakmak yerine; "acaba ben bunun böyle olmasını istiyorum, ya diğer tarafta (yani sizin söylemlerinize göre bu diğer taraf bizler oluyoruz) bunun aksinde olan şeylerin olmasını isterse (DAHADA açılmak ve saire.) bu ülke Anayasa ve kuruluşundan bu yana koymuş olduğu kaideleri değiştirmek zorunda kalmaz mı?" diye hiç soruyor musunuz kendinize? Her insan özgür ve demokratik haklara sahip olabilir. Fakat bu demek değildir ki her hak her "yerde" uygulanacak. Bu ülkede yaşıyor iseniz bu ülkenin kuruluşundan bu yana olan tüm kurallarına uymak zorundasınız. Sizin idelerinize yakın bir iktidarın bir yerlere gelmiş olması demek bütün düşüncelerinizi ve yapmak istediklerinizi yapabileceğiniz anlamına gelmez. Demokratik seçimlerlede gelmiş olsa, halkın %65465435465 oyunuda almış olsa geriye kalan kısımda bu ülkede yaşıyor demektir. Size bir örnek vereceğim; Ben bir gayim, bir gay arkadaşımla Türkiye'de evlenmek istiyorum. Fakat "devlet ve Anayasa kurallarımız" buna müsaade etmiyor. Ne yapmalıyım sizce? Seçeneklerim hatta tek seçeneceğim; Bu tür evliliklere izin verilen bir ülkeye git orada ne yapıyorsan yap! Velhasıl-ı kelâm.. Ben bir "türbanlıyım" ve "türbanla" kamu kuruluşlarına girmek istiyorum. Fakat "devlet ve Anayasa kurallarımız" buna müsaade etmiyor. Ne yapmalıyım sizce? Size göre seçenekleriniz; 1-) Ülkenin tüm Anayasal düzenin karman çorman ederek kendimize hak çıkartmalıyız, 2-) Bu konuyu her yerde irdeleyerek "aman lanet olsun alın türbanınız sizin olsun" zihniyetini oluşturuna dek bu konunun çılkını çıkartmak, 3-) "Kendini bastırılmış sessizliğin sesi" sananlardan medet ummak, ve en son olarak; 4-) BU TÜR HAKLARA İZİN VERİLEN BİR ÜLKEYE GİTMEK VE ORADA NE İSTİYORSAK ONU YAPMAK! Saygılar.. Çarpışık Tümceler, -Ben şu anki iktidarı kendime yakın bulmuyorum,yaptıklarını onaylamıyorum ve kendi adıma bu ülke de yer alan hiçbir partiyi temsilci olarak görmüyorum... ve şunu ekleyeyim;hiçbir siyasi iktidar;%99 oy oranına sahip olsada %1 lik kısmını görmeme hakkına sahip değildir;olamaz da. ve hiçbir kişisel çıkar,masa üstünde yapılan hiçbir hesap;o örtüyü takan %99 gibi bir oran eğer samimi değilse de %1 lik kısmına uygulanan haksızlığı meşru kılmaz. -Ben devlet birey için vardır diyorum;demokrasi sınırsız özgürlük iken işte tam bu noktada sınırsız özgürlüğü diğer insanlar için yasa ve hukuklarla düzenleyen bir devletten bahsediyorum. hemen açayım;siz çok güzel bir örnek vermişsiniz...siz inandığınız ve yaşamak istediğiniz gibi yaşamak istiyorsunuz.Karşınızda bunu onaylamayan bir yasa ve hukuklar zinciri,yani devlet! peki ne yapacaksınız...buna geçmeden önce devlet kavarmımızı ve hak özgürlüklerimize açıklık getirelim... Devlet bireylerden oluşur;birbirinden farklı düşünen ve beraber yaşayan,farklı ihtiyaçları olan ve o ihtiyaçlarını diğer bireylerle gidermeye çalışan birey ve onun üstünde oluşan bir güç.Bakın her yerinde birey olan ve yine birey için var olan... Şimdi gelelim birey,devlet ve özgürlük kavramlarına... ''Çoğunlukla bir gemiye benzetilen devlette, kral kılavuz, halk da kamu yararını gözettiği sürece kılavuzun sözünü dinleyen gemi sahipleri durumundadır; kralsız yaşayan pek çok halklar vardır, ama halksız bir kral düşünemeyiz bile. Krallık düzeyine yükseltilenler, başkalarından güzellik yahut yakışıklılık bakımından üstün oldukları için ya da onları, tıpkı çobanların sürülerini güttükleri gibi yönetmek bakımından bir doğal üstünlükleri bulunduğundan değil, halkın kalanıyla aynı hamurdan yapılmış olmalarından ötürü erk ve yetkilerini onlardan ödünç aldıklarını açıklayacakları için ortaya çıkarılmışlardır.” Stephanos Junios Brutos benim için devlet işte budur...ve demokratik olan bir devlet anlayışında demokrasi; ''her şeye rağmen "devlet" yine kendi "öz"ünü korumaktadır ve demokrasi ancak kendisine izin verilen bahçesinde halka açık olarak oynamaktadır;asıl demokrasi ise ütopyada yerini almıştır...'' ise maalesf buna dönüşmüştür... DEMOKRASİ ÜTOPYASI DEVLETİN EN ÇOK İHTİYACI OLAN VE İÇİNDE BARINDIRDIĞI İNSANLARI DA ETKİLEYEN DÜZENİ SAĞLAYAMAZ;BU DEVLETTE HERKESİN KENDİ DÜZENİNE OLANAK SAĞLANMASI, FARKLILIKLARIN DAHİ DÜZENİN BÜTÜNLEYİCİSİ OLARAK KULLANILMASINI DA ENGELLER ASLINDA, ÇÜNKÜ HİÇ KİMSE DEVLETİN DÜZENİYLE TABANDA UYUŞMAK ZORUNDA DEĞİLDİR;HATTA HERHANGİ BİR DÜZEN ARAYIŞI DA GÜÇ ELDE ETTİĞİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREBİLİR YANİ DÜZENİ DEĞİŞTİREBİLİR... DEMOKRASİNİN HER YERDE DEVLETİN İÇ DİNAMİKLERİ İÇERİSİNDE ERİMESİNİN VE YENİDEN ŞEKİLLENDİRİLİP HALKA SUNULMASININ SEBEBİ DE BU OLSA GEREK...(alio_1 arkadaşımızdan alıntı...Politika bilimine bknz(Demokrasi,araştırma...link;15) arkadaşımın düşüncelerinde yola çıkarak.Şimdi bakın arkadaşımız;demokrasiyi farklılıkları ve onun içerisinde ki düşünceleri bütünleştirme açısından bir ütopya olarak algılamış.Ve eklemiş;birey bu düzeni kendisine uymadığı zaman değiştirebilir. Demokrasinin özünde insan ve onun iktidarı vardır.Sınırsız olan özgürlük vardır.Sınırsız özgürlük doğru olan mıdır;tabi ki hayır.Devleti de haklılaştıran buı değil midir? Dediğiniz gibi bireyin farklı tercihleri vardır;her birey tercihleri doğrultusunda yaşamak ister.Ve bu da olanaksız olandır;çünkü bir de başka olan bir birey daha vardır ve tabi ki onun hakları... Demokrasi ali0_1'in düşüncelerinde bir ütopya olsada,ve çoğu düşünür bunu haklılaştırsa da ben yine derim ki;olabilirliğiği olan bir düzendir,değişim ve dönüşümü olan bir düzendir;yeter ki biz onu ve içerisinde ki dinamikleri doğru kavrayalım... Şimdi belki yadırgamışsınızdır demokrasiyi burada açıklamama...neden mi açıkladım...yazdıklarınız yanlış değil de ondan...çünkü ben de biliyorum ki herkes istediği düzen ve istediği yaşamı kanun ve yasalara dayatırsa o zaman anarşizm olur ve onun getirdiği yıkım,kaous... Demokrasiyi yazdım;çünkü işte bu kaoustan kurtulmanın bir yolu da yine halka dayanmaktır.Ama doğru yerde;doğru zamanda...Çok ünlü bir söz vardır;demokrasi çoğunluğun değil,azınlığındır diye...işte hak ve özgürlük noktasında bunu bilerek... Şimdi dediklerinize dönelim yine...diyorsunuz ki;her insanın tabi ki hakları vardır;ama bunu heryerde yaşayamaz.Haklısınız tabi ki...ama bu hakların oturtuluş şekline bakmak lazım.Mesela yaşama hakkı...bu hakkı hangi güç alabilir sizden? Türban yasağı işte böylesi bir hakkın gasbıdır;çünkü siz bir kadına şunu giyemezsiniz deme hakkına sahip değilsiniz...hele bu kamu hakkından yararlanan birey ise... Ben bir "türbanlıyım" ve "türbanla" kamu kuruluşlarına girmek istiyorum. Fakat "devlet ve Anayasa kurallarımız" buna müsaade etmiyor. Ne yapmalıyım sizce?Size göre seçenekleriniz; 1-) Ülkenin tüm Anayasal düzenin karman çorman ederek kendimize hak çıkartmalıyız, 2-) Bu konuyu her yerde irdeleyerek "aman lanet olsun alın türbanınız sizin olsun" zihniyetini oluşturuna dek bu konunun çılkını çıkartmak, 3-) "Kendini bastırılmış sessizliğin sesi" sananlardan medet ummak, diyorsunuz,ben size göre dediğiniz seçeneklerden hiçbirini sunmadım...sadece şunu dedim;bireysel hak ve özgürlükler gerçekten özeldir ve biz şu bunu düşünüyor diye bazı haksızlıkları meşru göremeyiz... benim seçeneğim...demokrasi... ayrıca şu ''ya kabul et yada çek git''mantığı gerçekten sinirimi bozuyor...ne gidecek başka yerim var ne de böylesine seveceğim başka bir coğrafya... ve diyorum ki gelin beraber vyine bakalım devlet,hak kavramlarına...Özgürlük anlayışımıza...Saygılar Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Su buharı yüklü bir kütleyi soğuk hava ortamı ile karşılaştırırsan yoğunlaşma etkisi ile su damlacıkları oluşur. Bunun ispatını evde çay demlerken görebilirsin. Çaydanlığın kapağında oluşan su damlacıkları yağmurun bu şekilde oluştuğunu ispatlar. Toplumlar despot anlayışlar ile yönetildiklerinde, özgür anlayışın ve görüşün gelişememesi yüzünden, o toplumda gelişecek insanın yetenekleri de dahil tüm kişiliği kısıtlanmış ve gelişememiş kalır. Demokratik haklarını (seçme şansı gibi) verdiğin kişiler ise özgürce düşünebilme ve kendini geliştirebilme şansı elde edeceği için üretkenliği ve yaratıcılığı artar. Demek ki demokratik anlayış, bireylerin kişiliklerinin gelişmesinde dahi önemlidir. Bunun da ispatını (1) yaşamış iki tip toplumu karşılaştırarark veya (2) farklı anlayışlara sahip iki aile içindeki bireyleri karşılaştırarak yapabilirsin. Hatta tek bir aile içinde iki çocuğa farklı davranarak o çocukların nasıl psikolojilerinin değşik olacağını, üretkenlik ve yaratıcılıklarını (yeteneklerini) karşılaştırarak görebilirsin. Sorunuz için yeterli midir? Sanırım siz demek istiyorsunuz ki, poztif bilimler ispatlanabilirken sosyal bilimlerde ispat olmaz. Bu yüzden de, siz yazarken ispat çabası gütmeyeceksiniz! Yok öyle bir şey. Eğer böyle bir düşünceye sahip iseniz sosyal bilimler de okumanızı tavsiye edeceğim... Çok teşekkür ederim.Demokrasi hakkında dediklerinize tamamen katılıyorum...ben de çok severim demokratik anlayışı... evet ben düşüncelerin ispatlanmayacağını söylemek istiyorum;bence doğru olan sizce yanlış olan olabilir...Mesela coğrafyada yağmurun oluşumunu bu kadar açık ve net yazan,size kimse yanlış düşünüyorsun diyemez ama demokrasiyi ve onun getirdiklerini kabullenmeyen biri yanlış düşündüğünüzü söyleyebilir...Saygılar! Alıntı
Φ ÇarpışıkTümceler Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Demokrasinin özünde insan ve onun iktidarı vardır.Sınırsız olan özgürlük vardır.Sınırsız özgürlük doğru olan mıdır;tabi ki hayır.Devleti de haklılaştıran buı değil midir? Dediğiniz gibi bireyin farklı tercihleri vardır;her birey tercihleri doğrultusunda yaşamak ister.Ve bu da olanaksız olandır;çünkü bir de başka olan bir birey daha vardır ve tabi ki onun hakları... ayrıca şu ''ya kabul et yada çek git''mantığı gerçekten sinirimi bozuyor...ne gidecek başka yerim var ne de böylesine seveceğim başka bir coğrafya... ve diyorum ki gelin beraber yine bakalım devlet,hak kavramlarına...Özgürlük anlayışımıza...Saygılar Çok ünlü bir söz vardır;demokrasi çoğunluğun değil,azınlığındır diye... Kalabalıkların ve çoğunluğun başı çok, beyni yoktur! - Pivarol - Bakınız.. Devlet, hükümet ve saire devlet adına konulan kaideler tek tek her bireyi tatmin edecek diye bir şey yok. Eğer öyle olsa idi günü birlik anayasalar ve kurallar konulurdu. Her gün bir kişinin ayrı bir isteği üzerine bir şeyler tekrardan yapılandırıldı. Bir örnek vereyim; İnsanoğlu aynen bu şekildedir. İstedikçe ister ve hiç bir zaman memnun kalmaz. Hani derler ya ipin ucu bir kere kaçarsa bir daha tutulmaz diye. Bırakın özgürlük kavramını bir kenara. Bu arenada önemli olan ilk şey birlikte yaşayabilmektir. Sürekli bir yerlerden bir şeyler bularak. Bunlarıda bir şeylerin gereksinimleri olarak göstererek hiç bir noktaya gelinemez. Kimsenin kimseden "yaşama hakkını" aldığı yok. Boğazasına bıçak dayayarak bunları kabul edeceksin diyen de yok. Sadece olması gereken ve konulan kurallar vardır. Şimdi bunu tutupta o ülkede bile bunlar yok, şu ülkede bunlar bile yok diye sıçramayınız. Her ülkenin vatandaşı farklı olduğu gibi her ülkeninde yönetim ve kuruluş şekilleri farklıdır. Bu ülkede TÜRKİYE'de defalarca söylediğim gibi olan kurallar vardır. Her ne olursa olsun bu kurallara uyulmak zorundadır. Daha düne kadar (2000) böyle tartışmaların bu kadar aleni olduğu görülmemiştir. Hep bir şekilde kışkırtma ile bir dayatma ile yapılanmıştır bu tür ideler. Bana kalırsa bu durumun daha fazla üzerine giderek bitmeye yüz tutmuş olan "millet kardeşliğinin" benliğini tamamı ile kaybetmemeye çalışalım. Yoksa iki tarafta yok olacaktır. "Tanrım! Değiştirilebilecek şeyleri değiştirebilmem için bana güç ver, değişemeyecek şeyleri kabullenebilmem için sabır ver ve bu ikisini ayırt edebilmem için akıl ver." Adalet ağır aksak ve topaldır ama nihayetinde gideceği yere varır. Saygılar.. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 ***** anadolulu! sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. komünizm gerekirse onu da biz getiririz. sizin iki vazifeniz var: birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. ikincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek.” nevzat tandogan Çarpık anlayışlarınızı kanıtlamak için şimdi de ölmüş, yanıt verme şansı olmayan insanların sözlerini değiştirerek aktarmaya mı sıra geldi? Nevzat Tandoğan böyle bir cümle sarfetmemiştir. ******** Nevzat Tandoğan "bu memlekete komünizm lazım olursa onu da biz getiririz" demiştir. Bu cümleyi tartışabilir, eleştirebilir, yargılayabilirsiniz. Ama kendi eklemeleriniz ile altına Nevzat Tandoğan imzasını koyamazsınız. Ayrıca sadece başı örtülülerin çocuklarının şehit olduğu söyleminiz de çok çirkin. Bu çirkin iftiraları ısıtıp ısıtıp ortaya sürmekten usanmadınız. Çirkin, tehlikeli, yoz ve bayağı bu sakızlar, çürüdüler, atın ağzınızdan artık! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 "Bu emir değildir" diyerek "emir" olduğunu düşünerek yaşayanlara baskı uygulamak mıdır çağdaşlık, demokrasi, laiklik??? Çünkü bir zamanlar baskı uygulayanlar sosyolojinin dediği gibi şimdi de tersinden korkuyorlar; bu paranoyadır, başka bir şey değil Çok basit ilkeleri anlamazlıktan gelme konusunda bu kadar direnç, hayret verici bir şey! Bu devirde kölelik olamayacağı, el kesilemeyeceği, ve diğer bir yığın ilkel çağdışı uygulama olamayacağı ilkeleri baskı ve zulüm müdür sizce? Yok biz bunlar yapılsın istemiyoruz diyorsanız, "Kur'an kutsal, ebedi kurtuluş, rahmet, kıyamete kadar geçerli..." söylemlerini bırakmalısınız. "Başörtüsü allahın emridir" söylemlerini bırakmalısınız. Allah daha ne yenmez yutulmaz emirler veriyor. Emirse hepsi emri. Demokrasi insanoğlunun bu güne kadar geliştirebildiği en geçerli yönetim şeklidir, laiklik olmadan ise demokrasi olmaz. Temel taşı ve temel direğidir. Laiklik yok, demokrasi yok! Bu kadar basit ve kesin! Laiklik ise dini bir gerekliliğin devlete dayatılmasına izin vermez. Hiç bir dini gerekçenin uygulanmasının gerekli olduğunun kabul edilmemesidir. Çünkü din soyut, mantık ölçülerinin dışında bir olgudur. Cin şişeden bir kez çıktı mı nereye gideceği, ne yapacağı kestirilemez. Yapılacak tek şey cini şişede tutmaktır. Bu tabii ki temsil, şunu söylüyorum: Soyut yorumların nereye gideceği, hangi akıl ve mantık dışı noktalara sürükleneceği belirsizdir. Bu yüzden bilim, felsefe, hukuk, siyaset dine en küçük şekilde dayandırılamaz! Bu ilkeyi anlayamayamıyor musunuz? Ortada paranoya filan yok, anlamak isteyenlerce çok rahat anlaşılabilir, pozitif değerlere bağlı sağlam ve geçerli ilkeler var... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Çarpışık Tümceler, verdiğin örnek için çok teşekkür ederim.Oldukça keyifliydi.Ve oldukça açıklayıcı(ama bayanlara acıdım) Her ülke mutlaka ki diğer ülkeden farklıdır.Resmi olan tarihte savaşlar vardır,sınırlar vardır,yaşanan bunalımlar vs.....İnsanlar faklı,siyasi anlayışlar farklı,coğrafyalar farklı...ve illaki insanlar istediklerinden fazlasını isterler. Özgürlük kavramını demokrasi ile açıklamamın nedeni de özgürlüğün hiçbir şekilde sınırsız ve keyfi olmayacığını bilmemdendi.Onun için demokrasi ve onun için devlet dedim.Bakın Batı'nın demokrasi gelişimine,halk için var olan demokrasi devlete ve onun gücünü korumaya dönüşmüştür.Bu bile yeter anlamaya demokrasiyi,içindeki özgürlüğü ve devleti. Birlikte yaşamktır ölçüt diyorsunuz,bence de birlikteliktir asli olan.Ama nasıl bir birliktelik?Bu birliktelik içinde yer alan farklılıklar nasıl oturtulmalı...burada ölçüt olan farkındalığın içinde birliktelik mi yoksa yoksayamaya dayanan bir birliktelik. Tabi ki yasalar olacak,kanunlar işleyecek.Devlet bunu için ardır zaten.Peki bu yasalar size ve değerlerinize çelme oluyorsa ne yapacaksınız?Ben devlet birey için vardır diyorsam,şunu da derim o zaman devlet kendini bir gözden geçirmeli:(tabi yasalar uygulanıyorsa... bakın temel hak ve özgürlüklere hepimiz sahip çııkmalıyız.Diyorsunuz ki;kim zorla şunu yap diyor....alın size tek örnek...üniversite kapısında genç bayanın örtüsüne uzana el!Bu sizce nedir? Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Nevzat Tandoğan'ın Anadolu insanına hakaret içeren sözler kullandığı hakkında rivayetin kaynağı Osman Yüksel Serdengeçti. Serdengeçti'nin böyle bir söz işittiğini rivayet etmesi, bu sözün sarfedildiğinin kanıtı değildir. Serdengeçti bu sözleri banta mı almış? Muhtemelen Tandoğan Serdengeçti'yi azarlamıştır, evet. Ama "Anadolulu!" diye bir hakaret hitabı da ekleyerek hitap edip genelleştirmesi akıl dışıdır. Böyle bir iddianın altı bir internet linki ile doldurulamaz. Ya kayda geçecek, ya Tandoğan'a "böyle bir söz ettiniz mi?" diye sorulacak veya böyle dedi diye yayınlanacak ve o da tekzip etmeyecek. Başka türlüsü iftiradır. İftiralar da kaynağına geri gönderilir. Aksi halde biz bu işin içinden çıkamayız. "A dedi ki B şöyle böyle demiş." Bu iddia sadece A'nın asla yalan söylemeyeceğinden başka bir dayanağa sahip değilse, buna nasıl güvenebilir ve kanıt olarak kullanabiliriz ki? Hele de söylediği iddia edilen kişi tekzip imkanından yoksun ise? Rivayetlerin altına bir kişinin imzasını koyamayız. Bu haberi ancak şöyle aktarabiliriz: "Serdengeçti, Tandoğan'ın kendisini bu sözlerle azarladığını anlatmıştır." Yoksa, rivayetin altına Tandoğan imzası konulamaz! İmza konulması için, o sözün o ağızdan bizzat çıktığına dair ya ses kaydı, ya tekzip edilmemiş bir yazılı kayıt olması gerekir. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Çok basit ilkeleri anlamazlıktan gelme konusunda bu kadar direnç, hayret verici bir şey! Bu devirde kölelik olamayacağı, el kesilemeyeceği, ve diğer bir yığın ilkel çağdışı uygulama olamayacağı ilkeleri baskı ve zulüm müdür sizce? Yok biz bunlar yapılsın istemiyoruz diyorsanız, "Kur'an kutsal, ebedi kurtuluş, rahmet, kıyamete kadar geçerli..." söylemlerini bırakmalısınız. "Başörtüsü allahın emridir" söylemlerini bırakmalısınız. Allah daha ne yenmez yutulmaz emirler veriyor. Emirse hepsi emri. Demokrasi insanoğlunun bu güne kadar geliştirebildiği en geçerli yönetim şeklidir, laiklik olmadan ise demokrasi olmaz. Temel taşı ve temel direğidir. Laiklik yok, demokrasi yok! Bu kadar basit ve kesin! Laiklik ise dini bir gerekliliğin devlete dayatılmasına izin vermez. Hiç bir dini gerekçenin uygulanmasının gerekli olduğunun kabul edilmemesidir. Çünkü din soyut, mantık ölçülerinin dışında bir olgudur. Cin şişeden bir kez çıktı mı nereye gideceği, ne yapacağı kestirilemez. Yapılacak tek şey cini şişede tutmaktır. Bu tabii ki temsil, şunu söylüyorum: Soyut yorumların nereye gideceği, hangi akıl ve mantık dışı noktalara sürükleneceği belirsizdir. Bu yüzden bilim, felsefe, hukuk, siyaset dine en küçük şekilde dayandırılamaz! Bu ilkeyi anlayamayamıyor musunuz? Ortada paranoya filan yok, anlamak isteyenlerce çok rahat anlaşılabilir, pozitif değerlere bağlı sağlam ve geçerli ilkeler var... Basit ilke diye bir şey olmaz... İslam'ı bırakın demek de size düşmez!!! Demokrasi yönetim biçimi falan değildir; çok geniş kapsamlı ele alınan ve farklı türleri bulunan toplumsal anlayış meselesidir... Laiklik olmadan demokrasi olur; din ve vicdan özgürlüğü olmadan demokrasi olmaz... Anlıyorum ve diyorum ki kimse dini kural dayatmıyor; eğer adam başın örtünme gereğine inanıyorsa dayatacak olsa örtünmeyi zorlar ama mesele bu değil o zaman tam tersi bir şekilde senin inancın emretmiyor diyip açtırmak az önce söylediğimizle aynı değerde olur... Zaten kimsenin de böyle bir açıklaması yok; ancak halka karşı kandırmaca olsun diye bu laflar söyleniyor... Daha önce de belirttim Türkiye'deki laiklikte din-devlet ayrılığı değil din-toplumsal alan ayrılığı söz konusudur; toplumsal etki gözetilerek getirilen bu tür yasaklar da birilerince halka şirin gösterilmek için "anamın örtüsüne karşı değilim" "dini kural mı dayatıyorsun" gibi masallar kamuoyuna aşılanmaktadır... Mesele kuralların dine dayanması değil dinin toplumsal alanda etkinliğinin artmasının önlenmesidir eğer bunu insanlar anlayacak olurlarsa "sana ne benim dinimden" diyerek tepki göstereceklerdir... Yoksa dayatma o şeyi zorla uygulatmadır; laf oyunlarıyla göz boyamamak gerekir... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Basit ilke diye bir şey olmaz... İslam'ı bırakın demek de size düşmez!!! Demokrasi yönetim biçimi falan değildir; çok geniş kapsamlı ele alınan ve farklı türleri bulunan toplumsal anlayış meselesidir... Laiklik olmadan demokrasi olur; din ve vicdan özgürlüğü olmadan demokrasi olmaz... Anlıyorum ve diyorum ki kimse dini kural dayatmıyor; eğer adam başın örtünme gereğine inanıyorsa dayatacak olsa örtünmeyi zorlar ama mesele bu değil o zaman tam tersi bir şekilde senin inancın emretmiyor diyip açtırmak az önce söylediğimizle aynı değerde olur... Zaten kimsenin de böyle bir açıklaması yok; ancak halka karşı kandırmaca olsun diye bu laflar söyleniyor... Daha önce de belirttim Türkiye'deki laiklikte din-devlet ayrılığı değil din-toplumsal alan ayrılığı söz konusudur; toplumsal etki gözetilerek getirilen bu tür yasaklar da birilerince halka şirin gösterilmek için "anamın örtüsüne karşı değilim" "dini kural mı dayatıyorsun" gibi masallar kamuoyuna aşılanmaktadır... Mesele kuralların dine dayanması değil dinin toplumsal alanda etkinliğinin artmasının önlenmesidir eğer bunu insanlar anlayacak olurlarsa "sana ne benim dinimden" diyerek tepki göstereceklerdir... Yoksa dayatma o şeyi zorla uygulatmadır; laf oyunlarıyla göz boyamamak gerekir... Sevgili arkadaşım,çok ilginç geliyor bana;bir bayana örtüyü esaret olarak algılayanlar;nerde özgürlük derken...zorla başı açtıran bayanlarımızı tümden yok sayıyorlar...oldukça komik! Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Sevgili arkadaşım,çok ilginç geliyor bana;bir bayana örtüyü esaret olarak algılayanlar;nerde özgürlük derken...zorla başı açtıran bayanlarımızı tümden yok sayıyorlar...oldukça komik! Onlarınsa devlete dair görüşlerinin temelinden bir görüntü sadece... "Özgürleştiriyorlar", "halkın tepesinden indiriveriyorlar"; "geri kalandan basamak atlatıyorlar" kendilerine göre; bu her türlü konuda Türkiye'nin gerçeği olmuştur artık... İşin acı olan tarafı ise eğitimli kesimin topluma ve değerlerine karşı sorunlu bakışını izliyor olmamız; işte bu yüzden tepkililer, eğer yeni neslin eğitimlilerinde "istenmeyen"lerden daha çok olursa bunlar halkla da daha kolay bütünleşeceğinden kendi yerleri tehlikeye girecek... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Onlarınsa devlete dair görüşlerinin temelinden bir görüntü sadece... "Özgürleştiriyorlar", "halkın tepesinden indiriveriyorlar"; "geri kalandan basamak atlatıyorlar" kendilerine göre; bu her türlü konuda Türkiye'nin gerçeği olmuştur artık... İşin acı olan tarafı ise eğitimli kesimin topluma ve değerlerine karşı sorunlu bakışını izliyor olmamız; işte bu yüzden tepkililer, eğer yeni neslin eğitimlilerinde "istenmeyen"lerden daha çok olursa bunlar halkla da daha kolay bütünleşeceğinden kendi yerleri tehlikeye girecek... işte asıl sorun bu...dayatmadan çıkan ve yine dayatılan değerler! Alıntı
Φ SimalyildiziNet Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 işte asıl sorun bu...dayatmadan çıkan ve yine dayatılan değerler! Hala anlamadık değilmi? Hala 1870 lere kadar içimizde böyle birşey yokken, sonradan dayatılarak isanlara "türban"ın kakalandığını, bununda özellikle birilerinin oyunu olduğunu hala anlayamadık.... Ve özgürlük "türban" oldu çıktı başımıza! Kadınlarımız her konuda özgür ama birtek "türban" konusunda özgür değil... Hatta halkımız her konuda özgür... Yapmayın güldürmeyin beni arkadaşlar! Sen özgürce, paşa paşa, harcını-pulunu yatırıp bir ihaleye girebiliyormusun önce onu söyle! Yada, birilerinin "bedava" dağıttığı kömür ile oluşan hava kirliliğinden dolayı, o birilerini dava edebiliyormusun onu söyle.... Burnunun dibinde belediyenin "şenlik" adı altında gece 01.00 a kadar bangır bangır tamı tamına 50 gün bangırdamasını engeleyebiliyormusun? Bu konuda başvurduğun tüm resmi dairelerin sessizliğini anlayabiliyormusun onu söyle.... Birgün sabah işe gitmek için evinden çıktığında, sabahan 07.00 de iki sokağının başınında kazılıp toprak dökülüp "mapus" kaldığını kime anlabilirsin... Üç beş spekilatörün oyunu ile, borsa, döviz, arazi gibi şeylerle paralarının pula dönüştüğünü kime anlatabiliyorsun? Varsa yoksa "türban"... Neden? Özgür olacağız "ak ak yuduk, mor mor serdik" özgür olamak için bir tek türbanımız kaldı! bravo bize..... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Dedikleriniz emin olun ki bizim de farkında olduğumuz şeyler. evet biz hala insan olma noktasında bile bazı oyunlara öncülük ediyorsak,susuyorsak ve buna tahammül adını koyuyorsak kendimize,değerlerimize dönüp bakmalıyız... bakın ben kendimden yola çıkayım...ben yeni kapandım,ama dayatılmadan(sizce doğru yada yanlış) takılan bu örtü,sırf yaşadıklarımdan dolayı,yani dayatılarak çıkartıldı. ben bunu ve bu sorunun getirdiklerini nasıl dediklerinizden de haklısınız diye yok sayayım. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Demokrasi evrensel bir değerdir. Farklı demokrasi türleri olduğunu söylemek, İran'daki gibi tek partili sistemde adayın mollalarca onaylandıktan sonra halka yarı zoraki seçtirilmesi şeklinde olan göstermelik seçim sistemini de demokrasi olarak yutturma aldatmacasına dayanır. Laiklik olmadan demokrasi olur; din ve vicdan özgürlüğü olmadan demokrasi olmaz... Bu sözünüz "reçel olmadan kahvaltı yapılmaz, çilek reçeli olursa yapılabilir" gibi bir şey. Laiklik din ve vicdan özgürlüğünü içermektedir. Sizi duyan sokakta giden başı örtülülerin tutuklandığını filan sanacak, ya da köşebaşlarında başörtülerini çekmek için ajanların filan beklediğini... Kaç kere söyledik, kurum ve kuruluşlarda kıyafet düzenlemesi bir yönetmelik işidir diye... senin inancın emretmiyor diyip Evet bunu ben de iddia ettim. Ama bu konunun özü, merkezi değil. Öz, laiklik ilkesi. Bu teferruat ve yine iddia ederim, Kurân'da başın nasıl örtüleceği tanımsızdır. Hadiste ise çarşaf vardır, tanınmayacak derecede tamamen kapanma vardır. Bu dindara din satma veya öğretme anlamında değil. İçinde yaşadığım toplumu etkileyen ve formatlayan bir olgu hakkında benim de dışardan söz söyleme, yorum yapma hakkım vardır. "Ulemaya soralım" diye bir şey olamaz yani... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Varsa yoksa "türban"... Neden? Özgür olacağız Levent Kırca'nın bir parodisi aklıma geldi. Hani bir ara cin modası televizyonları sarmıştı. Her yerden cinler fışkırıyordu tv'lere bakılırsa. Kırca da taşı gediğine koydu. İhalelerde, teşvik kredilerinde, borsada dönen cinliklere vurgu yapmış, asıl cinlerin bunlar olduğunu, diğer cinlerin ancak bir uyutma aracı olduğunu anlatmıştı... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Levent Kırca'nın bir parodisi aklıma geldi. Hani bir ara cin modası televizyonları sarmıştı. Her yerden cinler fışkırıyordu tv'lere bakılırsa. Kırca da taşı gediğine koydu. İhalelerde, teşvik kredilerinde, borsada dönen cinliklere vurgu yapmış, asıl cinlerin bunlar olduğunu, diğer cinlerin ancak bir uyutma aracı olduğunu anlatmıştı... Yapmayın,bu kadar basit değil...bu uyutma meselesi değil...bu uyutulanlardan! Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Demokrasi evrensel bir değerdir. Farklı demokrasi türleri olduğunu söylemek, İran'daki gibi tek partili sistemde adayın mollalarca onaylandıktan sonra halka yarı zoraki seçtirilmesi şeklinde olan göstermelik seçim sistemini de demokrasi olarak yutturma aldatmacasına dayanır. Bu sözünüz "reçel olmadan kahvaltı yapılmaz, çilek reçeli olursa yapılabilir" gibi bir şey. Laiklik din ve vicdan özgürlüğünü içermektedir. Sizi duyan sokakta giden başı örtülülerin tutuklandığını filan sanacak, ya da köşebaşlarında başörtülerini çekmek için ajanların filan beklediğini... Kaç kere söyledik, kurum ve kuruluşlarda kıyafet düzenlemesi bir yönetmelik işidir diye... Evet bunu ben de iddia ettim. Ama bu konunun özü, merkezi değil. Öz, laiklik ilkesi. Bu teferruat ve yine iddia ederim, Kurân'da başın nasıl örtüleceği tanımsızdır. Hadiste ise çarşaf vardır, tanınmayacak derecede tamamen kapanma vardır. Bu dindara din satma veya öğretme anlamında değil. İçinde yaşadığım toplumu etkileyen ve formatlayan bir olgu hakkında benim de dışardan söz söyleme, yorum yapma hakkım vardır. "Ulemaya soralım" diye bir şey olamaz yani... İşte burada durunuz; önce bir demokrasi başlığımıza uğrayınız ve aksi bilgilere sahipseniz orada da yazınız... Çeşit çeşit teori ve uygulama var bu konuda; burada demokrasi derken Atina'dan mı bahsediyoruz, Japonya'dan mı yoksa ABD'den mi ya da başka bir yerdeki göstermelik olandan mı??? Demokrasi anlayıştır; eğer 10 kişilik yerde 2 kişi istiyor diye 6 kişi hukuksuzca boğazlanır ya da 9 kişi istiyor diye 1 kişi hukuksuzca boğazlanırsa orada seçimden, yerel yönetime her şey şeffaf olsa da demokrasi var denemez... Laiklik din ve vicdan özgürlüğünü içerir ama bu onun sadece bir yönüdür; bu konuda da ilgili başlıklarda yazılar mevcuttur... Kıyafet düzenlemesi deyip geçilecek bir durum yoktur; ülkede mevcut olan bir giyim tarzı yasaklanmaktadır; bir şeyin sorun olması için en şiddetli haliyle başımıza gelmesi gerekmez... Yorumunuzu yaparsınız ama bunu yasak için sebep saymanız sizin de ayrı bir dayatmanız olacaktır... Alıntı
Φ SimalyildiziNet Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Dedikleriniz emin olun ki bizim de farkında olduğumuz şeyler. evet biz hala insan olma noktasında bile bazı oyunlara öncülük ediyorsak,susuyorsak ve buna tahammül adını koyuyorsak kendimize,değerlerimize dönüp bakmalıyız... bakın ben kendimden yola çıkayım...ben yeni kapandım,ama dayatılmadan(sizce doğru yada yanlış) takılan bu örtü,sırf yaşadıklarımdan dolayı,yani dayatılarak çıkartıldı. ben bunu ve bu sorunun getirdiklerini nasıl dediklerinizden de haklısınız diye yok sayayım. Değerli Arkadaşım; Özgürlükler ile türban konusunu aynı kefeye koyduğumuz için içinden çıkamıyoruz. Oysa "türban oyunu" neden gündemde bunu bir çözsek, zaten ortada tartışılacak bir konu kalmaz. Ben diyorum ki, 1870 e kadar, Osmanlıda türban/peçe yoktu! Bu ayrı konu ama İran Devrimi nden önce, Şahın başını ağrıtan en büyük konu maalesef "türban"dı... bugün, kadınlarımızın özgürlüğü adına "türban" diye dayatanların; yarın kadınlarımıza neyi ne kadar özgür bırakacakları zaten açıktır.... Ve ne yazık, samimi inançlı insanlarımızıda lekeliyorlar! Maalesef arada "******" ile "inançlı" ayırt edilemiyor. Ve halk kullanılıyor... Bir Deniz Feneri olayı geldi, sonucuna ulaşıldımı? Yimpaş ı boşverin; Kombassan ın o ilk günlerinde Haşim Hocama destek olacağım derken yaşadıklarımı bir bilseniz, tüm bu dini semboller üzerine iş yapanlara resmen tükürürsünüz... Israrla anlatmaya çalıştığım şeyi, "türban karşıtlığı" olarak ele almayın. Ben arkasında dönen olayları anlatmaya çalışıyorum. 1987 yılına kadar üniversitelerde "türban" tantanası varmıydı? Yada neden böyle bir konu yoktu? O güne kadar isteyen türbanlı isteyen açık rahat rahat üniveristeye gidiyordu. Ne olduda işler bu noktaya geldi? Gavur bizi ele geçirdi. O nedenle bu "inançsal konular" ile "ırksal konular" kaşınmaya başlandı... Diye düşünüyorum. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Değerli Arkadaşım; Özgürlükler ile türban konusunu aynı kefeye koyduğumuz için içinden çıkamıyoruz. Oysa "türban oyunu" neden gündemde bunu bir çözsek, zaten ortada tartışılacak bir konu kalmaz. Ben diyorum ki, 1870 e kadar, Osmanlıda türban/peçe yoktu! Bu ayrı konu ama İran Devrimi nden önce, Şahın başını ağrıtan en büyük konu maalesef "türban"dı... bugün, kadınlarımızın özgürlüğü adına "türban" diye dayatanların; yarın kadınlarımıza neyi ne kadar özgür bırakacakları zaten açıktır.... Ve ne yazık, samimi inançlı insanlarımızıda lekeliyorlar! Maalesef arada "******" ile "inançlı" ayırt edilemiyor. Ve halk kullanılıyor... Bir Deniz Feneri olayı geldi, sonucuna ulaşıldımı? Yimpaş ı boşverin; Kombassan ın o ilk günlerinde Haşim Hocama destek olacağım derken yaşadıklarımı bir bilseniz, tüm bu dini semboller üzerine iş yapanlara resmen tükürürsünüz... Israrla anlatmaya çalıştığım şeyi, "türban karşıtlığı" olarak ele almayın. Ben arkasında dönen olayları anlatmaya çalışıyorum. 1987 yılına kadar üniversitelerde "türban" tantanası varmıydı? Yada neden böyle bir konu yoktu? O güne kadar isteyen türbanlı isteyen açık rahat rahat üniveristeye gidiyordu. Ne olduda işler bu noktaya geldi? Gavur bizi ele geçirdi. O nedenle bu "inançsal konular" ile "ırksal konular" kaşınmaya başlandı... Diye düşünüyorum. bakın arkadaşım,ne demek istediğinizi anlıyorum...bırakın onu bu ülkede ki işsizliği,sokakta ki çocukları ve buna rağmen iktidarlarla değişen düzenleri;kadrolaşmayı,özelleştirmeleri,ölen işçileri...görmemezlikten gelebilir miyiz? ben bunları yapanları da,buna göz yumanlarıda affetmeyeceğim. evet,bunu gerçek anlamda kullananlar olabilir;ama bu neden kurunun yanında yaşta yanar mantığını beslesin ki? Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Dın ve Vıcdan özgürlügü Laıklıktır,Islamıyet Laık bır anlayıs getırmıstır,kelıme oyunlarına kacmadan Islamı ınceleyın göreceksınızkı Islam ve Laıklık bırıbırıne zıd degıldır,Dın yobazlarının Laıklık karsıtlıgın altında ne dını ınanc nede dını özgürlük yatar,onların tek bır amacı vardır,halkın sırtından gecınmek,halkı aldatıp ınanclarını sömürmek. Kecıörende olanlara bakarak sahte müslümanların yarın nelere cüret edebıleceklerınıde anlayabılırız. amaclarını daha ıyı anlayabılırız.Osmanlıda SUBASI denılen bır tür kolluk kuvvetlerı namaz vakıtlerınde sokakta gördüklerı ınsanları sopa ıle camıye sokarlarmıs. Türban sıyası bır sımgedır,kamu alanları dısında zaten bır türban yasagı söz konusu degıldır .Eger günlük hayatta bırsey yasak degılse ınsanların özgürlüklerı kısıtlanıyor dıyemeyız,zasak sadece kamusal alandadır bunun olmasıda cok dogaldır,kılıse kıyefetı ıle calısan bır memur veya okuyan bır ünıversıte ögrencısı görenınız varmı acaba Avrupada?Kılıseye aıt okullar bu sorunun dısındadır. saygılarla Alıntı
Φ SimalyildiziNet Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 bakın arkadaşım,ne demek istediğinizi anlıyorum...bırakın onu bu ülkede ki işsizliği,sokakta ki çocukları ve buna rağmen iktidarlarla değişen düzenleri;kadrolaşmayı,özelleştirmeleri,ölen işçileri...görmemezlikten gelebilir miyiz? ben bunları yapanları da,buna göz yumanlarıda affetmeyeceğim. evet,bunu gerçek anlamda kullananlar olabilir;ama bu neden kurunun yanında yaşta yanar mantığını beslesin ki? Kurunun yanında yaş yanmıyor! Olmayan birşeyle halk uyutuluyor... Y.Nuri Öztürk ün "Allah ile aldatmak" kitabını şiddetle okumanızı tavsiye ederim..... Ve bir bayan olarak bilmelisiniz ki; namazda avret mahalli nereden başlıyorsa, halk içinde de aynı kıyafet giyilebilir ve önerilende budur. Bu konuyuda incelerseniz iyi olur. Zira türban konusunun İNANÇ ile alakası yoktur.. SINIF FARKInı temsil eder! Saygılarımla, Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.