Misafir semAzen Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2008 HIMAR = ÖRTMEK "Kuran ayetinde ?başörtüsü? diye bir kelime geçmemektedir. Buna rağmen tüm Kuran tefsirlerinde ve çevirilerinde Kuran ayeti ?başörtüsü? olarak çevrilmiştir. Halbuki ayette geçen "HIMAR? kelimesi ?Baş örtmek? anlamında değil, sadece ?örtmek? anlamına gelmektedir. Eğer, herhangi bir şey örtülecek ise. O şeyin vurgulanması gerekir. Örneğin masa örtüsü derken, örtmek kelimesinin yanına masa kelimesinin gelmesi gibi, başörtüsü dendiği zaman da "örtmek" ("hımar") kelimesinin yanına "baş" ("re?s") kelimesinin ?hımarü-re?s? şeklinde gelmesi gerekir. Ayetteki ?hımar? (?örtü?) kelimesinin yanında geçen ve vurgulayan kelime ?cuyub? kelimesidir ki, ?yaka? veya ?göğüs? anlamına gelir. Çünkü, aynı kelime ?cuyub? bir başka ayette (28:32) Hz. Musa?nın ?göğsüne/koynuna elini soktuğu? şeklinde geçer. Yani, ?cuyub? kelimesi, ?hımar? örtmek kelimesi ile kullanıldığı zaman ?bihumûrihinne ala cuyubihinne? başını örtmek değil, ?göğsünün üzerini örtmek? anlamına gelmektedir. Geleneksel tüm yorumcular, Kur?an ayetini bilimsel bakışla değil de, birbirlerini taklit edip, ?Başörtülerini yakalarının üzerine kadar örtsünler? diyerek ?Felyedribne? fiilini de ?örtsünler? diye tercüme etmişlerdir. Özetle, Kuran?ın orijinal ayeti tüm açıklığı ile ortadayken, elverişli bir siyasal kullanım malzemesi olarak, sürekli gündemde tutulan başörtüsü, Kuran?ın değil, geleneklerin, kişisel görüşlerin dinleşmesinden kaynaklanmaktadır." Alıntıdır Sayın Muki sizin yaptığınızda iş mi şimdi.Belki bunun da darb gibi bir sürü anlamı vardır.Bizim kalblerimiz mühürlü ,gözlerimizde kör olduğundan ,e buna birde idrakten yoksun akıllarımızı katarsak sonuçta anlamayan biziz.Allah bizleri ıslah etsin. Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2008 Sonunda gerçek yüzümüz ortaya çıktı.İnsanın içini acıtan, yüreğini kanatan, düşmanı güldüren, işlerin iyi gitmediğini aşikarca ortaya koyan bir ortam hasıl oldu.Yazık ki ne yazık!Bu millete, bu topraklara hiç mi hiç yakışmadı bu hallerimiz. Ne Atatürk'ü tam anlayabilmişiz, ne dinimizi öğrenebilmişiz.Sorunlarımızı tartışıp çözüme kavuşturacak samimiyetten, konuşabilecek, tahammül edecek hoşgörüden bu kadar uzak olduğumuzu bir türban(!) kavgasıyla görmek halimizi tescilledi. Biz konuşmayı dahi bilmiyormuşuz, biz dilimizi dahi iyi konuşamıyormuşuz yazık! Ortalık toz duman.Herkes ağzına geleni düşünmeden, karşısındakine hiç değer vermeden pervasızca söyledi ve de söylüyor.İnsanların kendini bildiği ortamlarda,saygının, hoşgörünün,vicdanın hüküm sürdüğü iklimlerde muhabbet edilir,birlikte yaşanır, sorunlar çözülür.Ne yazık ki biz ilk başta kaybetmişiz.Böyle bir iklimden uzak olduğumuz gün gibi ortada ne yazık ki!Hangi konu olursa olsun, hangi sorun olursa olsun tartışma adabı bu olmamalıydı.Kırmamalıydık birbirimizi.Pervasızca dilimize geleni söylememeliydik.En azından iyi niyetli olduğumuzu bu vatanın parçası olduğumuzu, kardeş olduğumuzu unutmamalıydık. İnsanlığımızı kaybetmişiz.Kültürümüzü kaybetmişiz.Vatanını milletini seven Atatürk'ü bilen,kendini bilen,bu vatan için çalışmayı yüreğinde hisseden,aklı başında insanlar yetiştirememişiz.Eğitememişiz insanımızı. Ülkemizde ideolojik anlamda çok büyük problemler var.Bu bağlamda herkesin kendi safı var.Mücadelemiz kendi aramızda, savaşımız kendi içimizde. 85 yıllık, Cumhuriyet'le(!) yönetilen, yönetilmeye çalışılan Müslüman bir ülkeyiz.Sorumuz bugünlük değil, geriden gelen hesaplaşmalarımız var...Ülkemizin bir kuruluş ideolojisi var.Atatürk'ün temelini attığı devletçe de her vatandaşa benimsetilmeye çalışılan Atatürkçülük ideolojosi.Sorunumuz, ayrılığımız tam da bu noktada başlıyor.Biz okullarımızda bu ideoljiyi benimseyen, onu kendine yol edinen insanlar yetiştirmeye çalışıyoruz.Yani devletimizin felsefesine uygun toplum oluşturmaya çalışıyoruz.Eğitim sistemimizin hali ortada.Ezberden öteye geçmeyen, düşünmeyen,bildiğinin ne anlama geldiğini bilmeyen, maneviyatı olmayan insanlar yetiştişriyoruz.Bunu ancak bir ülkeye başka bir düşman ülke yapar, biz kendi kendimize yapıyoruz.Yani istenen insanı yetiştiremiyoruz. Aynı ideolojik eğitimdem geçip de bir dünya başka ideolojilerin safında yer alan verilmek istenen şeklin dışına çıkan insanlar grubunun bu kadar fazla olması büyük bir hata olduğunun göstergesi herhalde. Devletin hakim ideolojisini, bu ideolojiyi savunduğunu söyleyenler halkı gerçekten de tanımıyorlar.Devletin ideolojisinin istediği ortada aslında.Bu ideolojiye hakim grup düşünen insan istemiyor.Benim dediğimi yapan, benim istediğim gibi yaşayan toplum olsun diyor.Bu ülkenin tek sahibi olarak kendini görüyor.Çağdaşlığı ,Atatürk'ü , dini , yaşam şeklini , giyim şeklini de ben belirlerim, ben bilirim diyor.Sonuçta devlet ideolojisi bağlamında benim dediğim olur diyor.Demokrasi de, Cumhuriyet'te, laiklik de benim anladığım ölçüde doğrudur diyor.Benim anlayışımın dışındaki düşünceler bu ülkenin kuruluş felsefesine düşmandır ve de bu düşünceler yok edilmelidir, bu insanlarla savaşılmalıdır diyor. Gerekirse bu hususta güc kullanılır, demokrasiden vazgeçilir, baskı uygulanır,insanlar sindirilir.Türban meselesinde darbeden, savaştan, demokrasiden vazgeçmekten bahsedenleri çok gördük ve duyduk, duymaya da devam ediyoruz. Halkın ne istediği, ne düşündüğü umrunda değil bu zümrenin.Halk düşünecekse de böyle düşünmeli buna destek vermeli bu şiara göre. Baskıyla,zorlamayla insanları istediğin şekle sokamazsın.İnsanlara istediğini yaptıramazsın.Gücün olduğu sürece baskı altında tutabilirsin ya sonrası!...İnsanlar ölebilir ama fikirler asla.Fikir ne olursa olsun... Bu bakış açısı insanları Atatürk'e, devlete düşman ediyor farkında değiller.Bir felsefe bu şekilde kabul ettirilemez.Hangi düşünce halkın desteğinden yoksun ayakta kalabilmiştir. Sorun şu:Atatürkçü felsefeyi devlet milletine benimsetecekse,bu felsefeyle halk hayatını şekillendirecekse bu millete nasıl anlatılmalı, nasıl benimsetilmeli.Bugünkü hakim zümrenin anlayışı iflas etmiştir.Bu ideolojide milletin dinle olan, kültürüyle olan bağında ne değişmeli?Millet bunu benimserken kültürüne, anlayışına, dinine düşman olmadığını nasıl anlamalı? Biz doğu toplumuyuz, Avrupalı değiliz fakat o yolda yürüyoruz.Geleneklerimiz, köklü bir geçmişimiz, derin bir din bağlılığımız var.Bu olgular kesinlikle gözardı edilmemeli.Bizim Avrupalı olmamız istenirken nasıl olunmalı?Atatürkçü olurken dinimizi nasıl yaşamalıyız?Dinin hayata yansıması olmamalı mı, din vicdanlarda mı kalmalı?İnsanlar dini yanlış anlayıp, yanlış yorumluyorsa,yanlış ideolojiler üretiyorsa bu nasıl yapılmalı?Atatürk'ü nasıl anlamalı, onu nasıl kabul etmeliyiz? CHP'nin ve onu savunanların mı Atatürk, çağdaşlık, Cumhuriyet, din anlayışı doğru?Bu mu benimsenmeli?Farklı düşünenler varsa onlara ne yapılmalı?Hangi Atatürk, hangi din, hangi demokrasi, hangi Cumhuriyet, hangi çağdaşlık doğru? Halk bunları nasıl algılıyor düşünülmeli... Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2008 Avrupa devletlerini yönetenler, hep uluslararasi olmaktan, dünyasal hükümetler kurmaktan bahsederler miting alanlarinda ve basinda.. ama, daima kendi memleketlerinin menfaatini savunur ve ulusalcidirlar milliyetcidirler... bizde ise, nutuk atarken, basinda, miting alanlarinda daima Dini milliyetcilikten yani arab milliyetciliginden bahsederler ama, uygulamada kendi memleketimizin menfaatini korumazlar..illa, dünya islam alemini ezen devletlerinin pesinden giderler ne garip...hemde kendisini doguranlari kafasina üniforma gecirerek!!! Efendi Türkler Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2008 Dinci basin türban karsitlarinin ve Laikligi savunanlarin arkalarinda masonlarin oldugunu yaziyorlar ama gercek olan sey aslinda dincilerin arkasinda masonlarin oldugu ve hatta dincilerin mason olduklaridir,dün böyleydi bugünde farkli olmadigi kesindir,yani aslinda masonlar kendilerini temize cikarabilmek icin mason olmayanlari suclamaktadirlar.Asagida Soner Yalcin'in bir arastirmasini aktariyorum tam ibret alinmasi gereken bir arastirma,tabiiki karsi olanlarin söz hakki vardir. Islamcilar kadinlarin evden cikmalarina karsidirlar,dün bunlardan birisi Seyhülislam MUSA KAZIM EFENDI'ydi. "Seriatimizda emredilen seylerden biride Müslpman kadinlarin kendilerine mahrem olmayan kimselerden örtünmeleridir ki:oda saclari dahil vücutlarinin ziynetten arindirilmis birseyle,sehveti celp etmeyecek bir elbiseyle örtmekten ibarettir." "Kadinlarin yaratilis gayeleri,onlarin sirf dünyaya cocuk getirmeleri ve o cocuklari terbiye etmeleridir." "Col evlilikte insanliga ve medeniyete aykiri birsey yoktur." (SIRAT-I MÜSTAKIM,sayi 1,2,3;YIL 1908)aktaran I.KARA TÜRKIYEDE ISLAMCILIK DÜSÜNCESI, Yukaridaki sözlerin sahibi Musa Kazim Efendi (1858-1920)bir Seyhülislamdi, VE AYNI ZAMANDA MASONDU. Osmanlinin *ilerici partisi*ittihat ve Terakki cemiyeti üyesiydi. NAKSIBENDIYDI. Türkiye'nin en büyük mason lurulusu"HÜR VE KABUL EDILMIS MASON LOCASI"belgelerinde MASON olan ünlü din adamlarinin arasinda sadece Seyhülislam Musa Kazim Efendi yoktu,Üc Seyhülislam vardi: Osmanli devletinin 118.Seyhülislami MEHMET ZIYAÜDDIN EFENDI (1846-1917) MASONDU MUSTAFA SABRI EFENDI (1869-1954)MASONDU. Mustafa Sabri efendinin önemli bir görüsü vardi; "Benim elimden gelse Türkleri Arap yaparim diger müslümanlarida.Bunlarin vaktiyle Araplasmadiginada eseflenirim.Arap dili ne Türk diliyle,nede Cerkez diliyle kiyaslananmiyacak kadar üstünlüge sahip oldugundan,insan milliyetin kücügüne sahip olupta iftigar edeceginembüyüygüne sahip olarak iftigar etmesi daha karli ve makul olur." (YARIN DERGISI-14 Nisan 1930) Bu düsüncede biradamin Kuvayi Milliyecilere karsi fetva vermesine,Sevr anlasmasini savunmasina sasirmiyorsunuz, Ve dolayisiylada Mustafa Kemal'in Seyhülislam Mustafa Sabri'yi 150 ller listesine koyup yurt disina kovdugunuda anliyabiliyorsunuz. Seyhülislam Musatafa Sabri Efendi,Türkiyede Gümrük ve Tekel bakanligi ve basbakanlik yapmis olan SUAT GAYRI ÜRGÜPLÜNÜNDE BABASIYDI. Basbakan Ürgüplüde Masondu. Isin garip yani kardesi gibi siyasetle ilgilenen ve Demokrat partiden milletvekili olan MÜNIP KAYRI ÜRGÜPLÜ'nünde agzindan Islam,Müslümanlik vb.sözcükler düsmezdi. Sebilürresat dergisini cikaranlar,paraca destekleyenler masondu,ne ilgincki Sebilürresadi cikaranlar masondu ama dergi hep mason avina cikardi,bugünkü dinci gazete ve dergilerin kaynagida Sebilürresattir. Gelelim bugünkü dinci basina; Dinci gazeteler Masonlari önce en yakinlarinda arasinlar.Soguk savas ürünü *ILIM YAYMA CEMIYETI,KOMINIZMLE MÜCADELE DERNEGI,AYDINLAR OCAGI*kadrolarina bakmalidirlar. Ve ise ILIM YAYMA CEMIYETININ baskanligini yapmis hac ticaretiyle ugrasmis bu arada 9 KASIM 1967 tarihinde MURAT LOCASINA kaydolmus bir dinci kardesleriyle baslayabilirler. SONER YALCIN ------------------------------------------------------------------------ Nasilki dün dinciler genelde Masonlardan olusuyordu bugünde aynidir.Onlarin ISLAM TÜRBAN demelerinin ardinda KAOS yatmaktadir. saygilarla Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Yanıtım biraz geç oldu artık idare edin lütfen.Öncelikle medeni bir insan gibi tartışıyorum.Yazdığım yazının bir alıntı olduğunu belirttim zaten.Kelimesi kelimesine katıldığım nokta ;yazan şahsın bu mantığın temelinde neler yattığı ile ilgili görüşleridir."Adamsa adam gibi veya kadınsa kadın gibi yanıt versin" sözleri bana ait değildir.Bu anlamda yanlış anlaşılma olduysa özür dilerim. Gelelim diğer konuya;önce anayasanın tanımını yapmak gerekiyor.Anayasa Keynes'in tanımına göre ve fakültelerde öğretildiği üzere. Tüm normların üzerinde yer alan hukuki norm. Kanunlar başta olmak üzere tüm hukuk kuralları anayasa'ya uygun olmak zorundadır.Şimdi şu 10. ve 42. maddelere bakalım isterseniz 10.Madde Kanun önünde Eşitlik Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. Anayasa değişikliği sonrası 10. maddenin son fıkrası “ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında” ibaresi eklenerek, “Devlet organları ve idari makamları, bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır” şeklinde değiştiriliyor. 42.Madde Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve Ödevi Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkilapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz. İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır. Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir. ............... Anayasa değişikliği sonrası 42. maddeye, “Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir” şeklinde yeni bir fıkra ekleniyor Şimdi bakıldığında anayasa hükümlerine eğitim ve öğretim hakkının hiç bir biçimde kısıtlanamayacağı getirilmiş zaten değişiklikten önce. Eğer "üniversite hakkından mahrum edilemez " şeklinde bir hüküm koyarsanız anayasaya; bu anlamda kıyas youlunu da açacaksınız ve ardından " lise ve ilköğretimde eğitimin bir parçasıdır o halde ben başımı örteceğim ve bu nedenle eğitim hakkım kısıtlanamaz "diye bir sonuç çıkacaktır ortaya.Bu ne derece mantıklıdır. Evet normal olanı insanların bu tür şeylere gerek kalmadan özgürce dilediğini yapabilmeleridir.ANCAK BU TÜR ŞEYLER DEMOKRASİYİ ÖZÜMSEMİŞ TOPLUMLAR İÇİN GEÇERLİDİR.VE ÖZGÜRLÜKLERİN SINIRI DA BAŞKALARININ ÖZGÜRLÜĞÜNÜN BAŞLADIĞI YERDE BİTER. Yine kendi mesajımdan bir alıntı yaparak konuyu bitirmek istiyorum. Keynes'in Anayasa'yı tarif etmesini pek de şık bulmuyorum açıkçası ancak burada Anayasa tarifi üzerinde veya kimin yaptığı üzerinde durmanın bir önemi yok. Aslında Hukuk fakültelerinde Anayasa tabiri Kanunların üstündeki kanun olarak değil daha girift ve daha karmaşık olarak tanımlanır. Gerisi teferruat... Gelelim kıyas yoluyla genişletme meselesine. Anayasa ne diyor. Yükseköğrenim diyor. Bu sayılı demektir. mahdut demektir. Tek yer demektir. Kıyas yoluyla genişletilemez demektir. Eğer yükseköğrenim demeseydi o zaman ilköğretim veya ortaöğrenim olabilirdi. B grubu ehliyet almak için 18 yaşında olmak şarttır. Kıyas yapalım o zaman bu adam 18 yaşında B grubu ehliyeti alıyorsa kıyas yoluyla diğerlerini de alabilir. Olabilir mi? Kıyasta hata mı var. YOK. Kanun bir yeri işaret ettiğinde o yerde uygulanır. Kanun genel bir düzenleme yaparsa "kanunda açıkça sayılmayan bir nedenle kimse eğitim hakkından engellenemez" gibi bir hüküm olsaydı o zaman haklı olurdunuz... Gelelim konunun diğer hukuki yönüne. Mevcut anayasamıza göre zaten üniversiteye başörtüsü ile girmek yasak değil. Aslında yasalarda da böyle bir yasaklama metni yok. Anayasa Mahkemesinin kararının yalnızca "KARAR" kısmı bağlayıcı olmasına rağmen aklı evvel bazı şahıslar gerekçe kısmını Yönetmelik'in uygulamasına tabii tutmuşlar ve yasak getirmişlerdir. Halbuki Yönetmelik'le sınırlama getiremezsiniz ancak ve ancak düzenleme getirebilirsiniz. Dahası Yönetmelik'ler kesinlikle bir kanuna bağlı olmak ve kanunun uygulamasını göstermek zorundadır. Ben ve Mustafa Erdoğan ve birkaç başkaca kişi Şu anda başörtülü kızları okula almayanlar suç işliyorlar demiştik. Yine 2 yıl kadar evvel bu konunun ancak ve ancak anayasa değişikliği ile çözülebileceğini zira kimsenin inisiyatifine bırakılmaması gerektiğini belirtmiştim. Anayasa değişikliği gerekli miydi. Danıştay ve Anayasa Mahkemesinin yanlış bir tutumun ifadesi olan kararları doğrultusunda "EVET GEREKLİYDİ" diyorum. Ve Anayasa değişikliğinde "TÜRBAN" ifadesinin geçmediğini hatırlatıyorum. Türkiye kadar da demokrasiyi özümsemiş bir topluluk yoktur diyorum. Bu da bize 28 Şubat'ın hediyesi olmuştur diyorum. Saygılarla... Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Kapalı bayanlar okuyacak arkadaşlar artık fazlaca yazıp çizmenin bir etkisi olmayacak kazanmamız gereken açık başlılar değil, dinsizlerdir, dinsizlik dünyanın her yerinde artmaktadır son zamanlarda, (gözlemlerime göre) birinin islami kuralları uygulaması veya yahudi kurallarını uygulaması vs. önemli değil, önemli olan bildiğimiz dinlerin artık terkedilmesidir kişisel ve özgün inançlara dönüşmesidir ! bir çoğumuz bunu başarabildik, ve sanıyorum teknoloji ve dolayısıyla bilim ve eğitim geliştikçe yeni kavramlar ortaya çıkacaktır saygılar Alıntı
Misafir semAzen Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Hukuk fakültelerinde Anayasa tabiri Kanunların üstündeki kanun olarak değil daha girift ve daha karmaşık olarak tanımlanır. Gerisi teferruat... Hukuk eğitimi mi aldınız?Hukuk fakültesinde nasıl anlatıldığını biliyorum isterseniz bu konuyu geçelim. Gelelim kıyas konusuna;öncelikle eğitim ve öğretim hakkı genel bir kavramdır.Bunun içine sadece ve sadece yüksek öğretim hakkı girmez.Her türlü eğitim hakkı girer.Eğer bu ülkede eğitim ve öğretim hakkı her hangi bir sebeple kimsenin elinden alınamaz diye bir hüküm bu şekilde düzenlenebiliyorsa,bunun arkası da söyleyebileceğim şekilde gelir.Ve diğer konu da ister istemez tartışmaya açılır.Bunun olacağı da aşikardır.Bu kadar toz pembe gözlüklerle etrafa bakmayın lütfen.Üstelik diğer bir arkadaşımızın dediği gibi l"afı evirip çevirmeyin" bu kalede açılmak istenen bir gediktir ve gerisi gelir.Ne demişti ünlü bir Türk büyüğümüz!!!!!!! "Anayasa bir daha delinmekle bir şey olmaz".Ama oluyor işte. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Sayın karabekir, lafı uzatmasanız da üniversiteye türbanla girmek serbest bırakılacaksa kippa, haç, sarık, cüppe, çarşaf, peçe ve diğer dinsel simgelerle girmek hangi mantıkla yasaklanacak onu açıklasanız? Ayrıca üniversitelinin dini bağlamları var da liselinin yok mu? Kıyası hangi mantıkla engellediğiniz anlaşılmıyor. Sayın TARAFSIZ, tüm düşünürler dincilik ve ırkçılığın tırmanışta olduğunu söylerlerken dinsizliğin artışta olduğu gezegen ancak Titanus olabilir. Yerleşik din anlayışından özgün din anlayışına geçiş, yerleşik din simgelerini destekleyerek mi olacak? Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 semAzen Hukuk eğitimi mi aldınız?Hukuk fakültesinde nasıl anlatıldığını biliyorum isterseniz bu konuyu geçelim. Gelelim kıyas konusuna;öncelikle eğitim ve öğretim hakkı genel bir kavramdır.Bunun içine sadece ve sadece yüksek öğretim hakkı girmez.Her türlü eğitim hakkı girer.Eğer bu ülkede eğitim ve öğretim hakkı her hangi bir sebeple kimsenin elinden alınamaz diye bir hüküm bu şekilde düzenlenebiliyorsa,bunun arkası da söyleyebileceğim şekilde gelir.Ve diğer konu da ister istemez tartışmaya açılır.Bunun olacağı da aşikardır.Bu kadar toz pembe gözlüklerle etrafa bakmayın lütfen.Üstelik diğer bir arkadaşımızın dediği gibi l"afı evirip çevirmeyin" bu kalede açılmak istenen bir gediktir ve gerisi gelir.Ne demişti ünlü bir Türk büyüğümüz!!!!!!! "Anayasa bir daha delinmekle bir şey olmaz".Ama oluyor işte. 1.si evet. 2. belirttiğiniz söz öyle değildir bir daha inceleyin. 3.sü bulutlu havada güneş gözlüğü takmamak lazımdır. 4.sü l"af diye yazılmaz biraz dikkat edin. 5.si söylediğiniz sözlere nitelikli cevaplar verildiyse lafı çevirmeyin diye seslenişte bulunmak selim bir aklı işaret etmez ki, böyle biriyle de tartışmanın ehemmiyetsiz olduğunu düşünürüm. Sayın karabekir, lafı uzatmasanız da üniversiteye türbanla girmek serbest bırakılacaksa kippa, haç, sarık, cüppe, çarşaf, peçe ve diğer dinsel simgelerle girmek hangi mantıkla yasaklanacak onu açıklasanız? Ayrıca üniversitelinin dini bağlamları var da liselinin yok mu? Kıyası hangi mantıkla engellediğiniz anlaşılmıyor. Sayın TARAFSIZ, tüm düşünürler dincilik ve ırkçılığın tırmanışta olduğunu söylerlerken dinsizliğin artışta olduğu gezegen ancak Titanus olabilir. Yerleşik din anlayışından özgün din anlayışına geçiş, yerleşik din simgelerini destekleyerek mi olacak? 1. sorunuzun cevabı çok önce verildi. Aynı soruları, tekrarla bana sormayın vermiş olduğum cevapları incelerseniz görürsünüz. Göremezseniz de yukarda semAzen'e söylediğim gözlüğü çıkarmayı unutmayınız...Kıyası da ben engellemiyorum Anayasa'nın maddesi ve Hukukun genel ilkeleri engelliyor. Bir şey tadat edilmişse yorumla/kıyasla genişletilemez. Sevgiler... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Göremezseniz de yukarda semAzen'e söylediğim gözlüğü çıkarmayı unutmayınız... Tabii insanın savunduğu argümanlar zayıf olunca böyle polemiğe başvurur, doğal karşılıyorum, çünkü savunulacak, tutunulacak dal kalmadı... Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Sayın TARAFSIZ, tüm düşünürler dincilik ve ırkçılığın tırmanışta olduğunu söylerlerken dinsizliğin artışta olduğu gezegen ancak Titanus olabilir. ben gözlemlerimi söyledim, resmi bir istatistik vermedim, belkide yanlıştır, sadece kendi gözlemlerime incelemelerime dayanarak söyledim, parantez içinde belirtmiştim. dinciler dinsizliğin azaldığını, dinsizlerde arttığını söylecektir tabi, ama ben sadece kendi tespitlerime dayanarak söyledim. Yerleşik din anlayışından özgün din anlayışına geçiş, yerleşik din simgelerini destekleyerek mi olacak? adı üstünde yerleşik din düzeni, yani yerleşmiş zaten, desteklesek ne olurki, asıl destek onlara inat yaparak olur, başınızı açın diye dayatmada bulunmak onlara en büyük kapanma desteğini sağlıyor görüldüğü kadarıyla, bunca yıldır uygulanan yasak, türbanlıların sayısını azalttı mı ? Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 yani yerleşmiş zaten, desteklesek ne olurki, Battı balık yan gider, varacağı yere kadar yolu var anlayışını eleştirdik, başa sarmayalım. yasak, türbanlıların sayısını azalttı mı ? Yüzlerce yılda çıkarılan taşı tekrar tekrar kuyuya atanlar ve onlara özgürlük bahanesiyle destek verenler olmasa, azalırdı... Ayrıca zaten azalsın diyen de yok. Konu sadece bilim yuvası ve laik ilkenin temeli olan üniversitelerde dini simge kullanılamayacağı. Kimsenin inancına özel hayatında müdahale edilmiyor. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Yüzlerce yılda çıkarılan taşı tekrar tekrar kuyuya atanlar ve onlara özgürlük bahanesiyle destek verenler olmasa, azalırdı... arz talep meselesi diye tartışmıştık, ihtiyaç varmışki böyle olmuş, herkes ülkesini kalkındırmak için uğraşıyor, batırmak için uğraşanların zaten dinle imanla ilgisi yok, öyle gibi görünürler ama tutarsızlardır, halk bunu anlayacak olgunlukltadır, oylarıyla bunu herzaman göstermişlerdir Konu sadece bilim yuvası ve laik ilkenin temeli olan üniversitelerde dini simge kullanılamayacağı. laiklik içeri - insanlar dışarı ne işe yaradı bu bilim yuvası bir kuruma, kapalı bayanları sokmuyorsunuz, onlarda açık olarak zaten giremiyorlar, halkın büyük çoğunluğuda müslüman ! yasaklayıncada onları ilkeniz uğruna dışlıyorsunuz, ne oluyor ? halkın dışındaki anlamsız dayatma kapalı bayanlar üniversitedeykende laik olunur ! işte istisna burada başlıyor zaten artık tartışmanın bir yararıda yok, 411 milletvekili %80 oranıyla mutabakat halinde, bir sorun olunca, halk onları %0 lara düşürür saygılar Alıntı
Misafir semAzen Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 1.si evet. 2. belirttiğiniz söz öyle değildir bir daha inceleyin. 3.sü bulutlu havada güneş gözlüğü takmamak lazımdır. 4.sü l"af diye yazılmaz biraz dikkat edin. 5.si söylediğiniz sözlere nitelikli cevaplar verildiyse lafı çevirmeyin diye seslenişte bulunmak selim bir aklı işaret etmez ki, böyle biriyle de tartışmanın ehemmiyetsiz olduğunu düşünürüm. 1. sorunuzun cevabı çok önce verildi. Aynı soruları, tekrarla bana sormayın vermiş olduğum cevapları incelerseniz görürsünüz. Göremezseniz de yukarda semAzen'e söylediğim gözlüğü çıkarmayı unutmayınız...Kıyası da ben engellemiyorum Anayasa'nın maddesi ve Hukukun genel ilkeleri engelliyor. Bir şey tadat edilmişse yorumla/kıyasla genişletilemez. Sevgiler... Ne tesadüf demekki her fakültede farklı öğretiliyor.Bu arada yukarıda yazdığınız şeyler yazım hatalarıdır.Benden sonra yazı yazıldığı için düzeltme şansım olmadı.Dediğiniz gibi medeni tartışmakta fayda var.Burada anlatılmak istenen kuralın ,tartışmaya meydan verecek olmasıdır.Nasıl ki;" eğitim öğretim hakkı engellenemez" tartışmaya açılıp bu noktaya gelindiyse.Hukuk kıvrak bir zekayı gerektirir..Ve madem ki hukuk eğitimi aldınız.O halde bilirsiniz ki bir hukuk kuralı, eğer boşluklara yer bırakıyorsa gerisi gelir.Bence getirilmek istenen kural boşlukları da beraberinde getiriyor.Yani tartışılmaya çok müsait. Umarım imla hataları yapmamışımdır.Öyle ya,medeni tartışma ilkesi anında bozuluveriyor ne olur ne olmaz. Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Ne tesadüf demekki her fakültede farklı öğretiliyor.Bu arada yukarıda yazdığınız şeyler yazım hatalarıdır.Benden sonra yazı yazıldığı için düzeltme şansım olmadı.Dediğiniz gibi medeni tartışmakta fayda var.Burada anlatılmak istenen kuralın ,tartışmaya meydan verecek olmasıdır.Nasıl ki;" eğitim öğretim hakkı engellenemez" tartışmaya açılıp bu noktaya gelindiyse.Hukuk kıvrak bir zekayı gerektirir..Ve madem ki hukuk eğitimi aldınız.O halde bilirsiniz ki bir hukuk kuralı, eğer boşluklara yer bırakıyorsa gerisi gelir.Bence getirilmek istenen kural boşlukları da beraberinde getiriyor.Yani tartışılmaya çok müsait.Umarım imla hataları yapmamışımdır.Öyle ya,medeni tartışma ilkesi anında bozuluveriyor ne olur ne olmaz. Medeni tartışma ilkesi imla hatasından dolayı bozulmamıştır. Yukardaki mesajınızı bir daha okumanızı öneririm...Hukuk'ta boşluk olduğunda bunu doldurmanın yolları vardır ancak o boşluk içindir. Anayasanın değiştirilen hükmünde nerede uygulanacağına dair bir boşluk yok. Nelerin kapsam içinde olacağına dair bir açıklık var ki, o da kanunla düzenlenecek. Maddeyi bir daha inceleyin yeter. Alıntı
Misafir semAzen Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Medeni tartışma ilkesi imla hatasından dolayı bozulmamıştır. Yukardaki mesajınızı bir daha okumanızı öneririm...Hukuk'ta boşluk olduğunda bunu doldurmanın yolları vardır ancak o boşluk içindir. Anayasanın değiştirilen hükmünde nerede uygulanacağına dair bir boşluk yok. Nelerin kapsam içinde olacağına dair bir açıklık var ki, o da kanunla düzenlenecek. Maddeyi bir daha inceleyin yeter. Mesajımda size bir hakaret göremiyorum zaten böyle bir kastımda olamaz.Ancak yapılan düzenleme hatalı ve yanlıdır.Bu nedenle genel hükümler içermesi gereken bir yasanın bunu içermemesi gerekmektedir.Ayrıca bu zihniyetteki adamların da gereken düzenlemeleri gerektiği gibi ve sağlıklı yapamayacağı toplumda hakim bir kanıdır..Yapılan eleştirilerde bu noktadan kaynaklanmaktadır.Ve bu sorunu sadece özgürlük sorunu olarak görmekte bir yanılgıdır ,yapılmak istenen açık ve nettir dediğim gibi" pembe gözlükler "çıkarılınca daha net görülüyor.Kendi adıma son noktayı koyuyorum.Size medeni tartışmalar dilerim. Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Üstelik diğer bir arkadaşımızın dediği gibi l"afı evirip çevirmeyin l"afı kelimesine takılmamın nedeni bir yeri işaret içindi. Sinirimin nedeni bir kelimeyi yanlış yazmanız olamaz. Hepimiz yanlış yazabiliriz. Bir yeri gösterdim ki birşeyi anlayasınız. Tartıştığınız birine böyle bir söz söylemek otomatik olarak karşınızdakini hedef almaktır. Söylediklerini değil. Hal böyle olunca düzgün, medeni bir tartışma olmaz. Size böyle seslenen birine de doğru bir şekilde seslenmek mümkün olmaz... Bu konu hakkında bir kitap hacminden daha fazla cümle yazdım, onlarca farklı (zira konunun tek bir vechesi yok) yaklaşımda bulundum. Yine bu forumda Din'i konularda daha önce "bekir" adıyla "Türbanını çıkartanlar başörtüsüyle girebilecekler midir girmek istedikleri yere" diye bir başlık açtım. Konu hakkında çok büyük bir birikime sahibim. Bunu, kendimi övmek için bildirmiyorum gözümde toz pembe bir gözlük yok onun için diyorum. Siz yeterki gözünüzdeki güneş gözlüğünü çıkartın bende zaten gözlük yok. Ben konuya özel olarak müslümanlar genel olarak da herkes için bakmaya çaba sarf ediyorum... Gelelim şu andaki düzenlemeye: Düzenleme genel hükümler içermektedir özel olarak türbandan bahsedilmemektedir.YÖK Kanununun ek 17. maddesinde değişiklik düşünülmektedir bazı tarzları engellemek için ancak şu anda önümüzde bir metin yoktur. Şu anka Anayasa değişikliği özel bir kesimi dikkate alarak yapılmaktadır ancak bundan sadece onlar yararlanacaktır diye bir kaide koymamıştır dolayısıyla şu anda türban=başörtüsü haricinde bir sınırlama nedeniyle Üniversiteye girişi engellenenler varsa (kanundan doğan yasaklar hariç olmak üzere) bu anayasa değişikliğiyle onlar da üniversiteye girebileceklerdir. Demirefe, size tekrar okumanızı öneriyorum. Ben söyleyeceklerimi söylerim siz de tuttuğunuz dalla ortada kalırsınız. Tartışmada ki usul karşınızdakinin söylediklerinin aksini ispat etmektir. Sataşma ile bir yere varamazsınız. Herkese selamlar... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Tekrar okumamı gerektiren bir durum yok. Öyle olsa ben de aynı şeyi, benim yazdıklarımın tekrar okunmasını önerirdim. Herkes okuyacağını okudu. Artık gelişmelere bakacağız. Bu işin dayatmayla olmayacağını defalarca söyledik. "Halkın %99 u müslüman, e sadece %1 mi okuyacak üniversitede?" anlamına gelen mantık nasıl mantıksa anlamadım. Demek üniversiteye girerken başını açtınmıydı ya, hooop din iman hiç bir şey kalmıyor öyle mi? Bu kafada gidiyorsanız vahim durum, bayağı vahim. Yok zaten çoktan söz bitti demiştik de, yine de söylenmesi gerekeni söylemiş olduk, üzerimize düşeni yapmamış olmayalım... Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Bu işin dayatmayla olmayacağını defalarca söyledik. "Halkın %99 u müslüman, e sadece %1 mi okuyacak üniversitede?" anlamına gelen mantık nasıl mantıksa anlamadım. Demek üniversiteye girerken başını açtınmıydı ya, hooop din iman hiç bir şey kalmıyor öyle mi? Bu kafada gidiyorsanız vahim durum, bayağı vahim. Yok zaten çoktan söz bitti demiştik de, yine de söylenmesi gerekeni söylemiş olduk, üzerimize düşeni yapmamış olmayalım... Neresinden tutayım ben bu yaklaşımın anlamadım ki: Ortada sizin sorduğunuz gibi bir mantık mı var? Üniversite'ye girerken başını açtığında din iman gitmiyor. Dinin ve imanın birinci şartı başörtüsü değildir. İmanın ve islamın şartları bellidir. Başörtüsü bu şartlar içerisinde değildir. Ancak, tesettür Allah'ın emridir ve yerine getirmezseniz dinden çıkmaz ama günah işlemiş olursunuz. Zira Allah'ın koymuş olduğu bir yasağı çiğnersiniz. Bu hiç şüphesiz müslümanlar için böyledir. Bu bir dayatma değildir. Bu insanlara üniversiteye girme yolunu başka nasıl açabilirsiniz bana bunu söyleyin. Başınızı açıp girmek zorundasınız dayatmasını geçerek söyleyin. Anlamak istediğinizi anlıyor istemedeğinizi anlamamaya çaba sarf ediyorsunuz. Geride sormuş olduğunuz soruların hepsine cevap verildi dedim beni cevap vermemekle suçladınız. Dahası lafı bir hale getirmekle de itham ettiniz. Bu konuda bildiğiniz şeyler varsa "adam gibi ortaya koyarsınız"* ve herkes anlaması gerekeni anlar. Bu konuda söz de asla bitecek değil. Biz buradayız... *Bir arkadaşımızın yazısının bir yerinde vardı ve ben hariç kimseden tepki gelmediği için bir de ben kullandım. Yine sadece bu söze ben tepki vereceğim galiba. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 ek 17. madde konusundaki değişiklik teklifi komisyonda, tbmm nin sitesinden ulaşabilirsiniz; en azından elimizde bir "hiç" yok Karabekir... Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Buna da göz atmak isteyebilirsiniz: Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Saygılar... Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=656340 Deniyor ki türban siyasi bir simgedir siyasi simge ile kamusal alana giremezsiniz. O halde diyoruz ki başörtüsüyle girilebilsin.. Ya da belirleyin türbanın şeklini, işte kardeşim başını şöyle örtersen bu siyasi simge türban olur...Şöyle de örtersen bu başörtüsü olur...Onunla girebilirsin... Bugüne kadar siyasi simge, siyasi simge diye tutturulup duruldu. Burada siyasi herhangi bir simge taşımak yasak mıdır dedim? Yasak mı değil mi? Yasak değilse türban niye yasak... http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=656369 Bu konuyu da iki minval üzre yürütebiliriz. 1. demokrasi ve özgürlük alanında. 2. Allah'ın emri alanında. Hiç şüphesiz Allah'ın emrini özgürlük payandasında savunmanın bir anlamı ve güzel yanı yok. Ancak Allah'ın emrini de ancak (bu ülke şartları bunu gerektiriyor...TAKİYYE SUÇLAMASINDA BULUNACAKLAR DAHA ÖNCE ANCAK DEMOKRASİ İLE İNANÇLARIMIZI YAŞAMA İMKANI BULABİLİYORUZ BİZ MÜSLÜMANLAR BELKİ EN ÇOK BU YÜZDEN DEMOKRASİ İSTİYORUZ DEDİM) bu şekilde yerine getirebiliyoruz... Yukardan beridir açıklamama dikkat edildiğinde başörtüsünü istiyorsunuz ama niye şeriati istemiyorsunuz, tutarsızsınız denmesi garip bir yaklaşım olur. Zira hiçbir şekilde bunu isteyemezsiniz. Böyle bir hakkınız yoktur. Zaten yaklaşık 1 (yazıyla bir) asırlık laiklik serüvenimizin bize öğrettiği şey de şeriat istemenin yasak olduğudur. Haddi zatında daha önce belirttiğim gibi; Hangi hükmü kim yorumlayarak bir şeriat devleti kuracak. Biz müslümanlar bir başörtüsü meselesinde bir araya gelip de bir şeyi savunamıyoruz da şeriat devleti konusunda mı bir araya toplanacağız...Bu yönde bir talebin olduğunu da ben bilmiyorum, belki de birkaç fırka olabilir...O da ayrı bir görüş tabi ki... Laik düzende din yaşanamaz veya ya dinin tamamını istersiniz veya hiçbirini isteyemezsiniz diye bir sınırlama yoktur. Yine demokrasi içerisinde kişilerin dini bir takım taleplerle siyasi faaliyet gütmeleri (salt dini siyaset yoktur-yasaktır) de yasak değildir. Niye başörtüsü konusunda siyaset yapılamasın. Üniversiteye girişte başörtüsü yasak olursa ve bundan etkilenen birçok insan olursa, bu konuda zorda kalanlar bu isteklerine, bu zorluktan kendilerini kurtaracak olduğunu vehmettikleri siyasi partilere oy verebilirler...Zaten seçimin felsefeside budur. İsteklerin cevaplanacağını düşündüğünüz partiye oy vermek... Başörtüsü konusunda bir yasak olmasaydı, herhangi bir siyasi parti başörtüsüne özgürlük getireceğim diye vaatte bulunabilir miydi? Hayır Biz dinimizin şeri kısmından ödün veriyoruz (inkar etmiyoruz ama laik devlette uygulama mümkün değildir-buranın dar'ül Harb olduğunu vehmediyoruz ve müslüman ülkesi olmayan bir yerde din nasıl yaşanırsa o kadar dini yaşamaya çaba gösteriyoruz.)...Ama amellere dar'ül harb de dahi yasak konulamaz, engel olunamaz. Yani namaz kılmanız, oruç tutmanız, başınızı örtmeniz (ki bu da ameli bir cihettir) konusunda yasak konulamaz...Şeriat te ancak din devletinde uygulanabilir bu yönde bir talebimiz de bu sebeple yok...Biz bir kısmını yaşayalım bari diyoruz.... İslamın şeri hükümlerinin medeni hukukta uygulanmasını istemeye hakkım olduğuna dair kanuni tek bir metin var mı? Bunu yasaklayan metin var mı? Birincisinin cevabı hayır, ikincinin cevabı evet. İslam'i hükümlerin kanuni düzenlemeler şeklinde bu ülkede yaşayan tüm halka teşmil edilmesini istemek şeriat istemek demektir ki, bunun dillendirilmesi suçtur. Yani ki, buna hakkınız yoktur. Hakkınız olan, dinin ameli cihetinden gereklerini isteyebilmektir. Amelin ne olduğunu yukarda belirttim. ASYE ile alakası yoktur. Üzerinde durduğum şey Laik düzende dini yaşamanın yolları...Bir savaşın üzerinde durmuyorum. Türban konusu benim açtığım başlığın kendisidir ve soru konunun gidişatı başörtüsü ile üniversiteye giriş serbest midir dir? Zira, laikliği transfer ettiğimiz Fransa da dahi üniversitelerde başörtüsü yasak değildir. Devlet memurlarını, ilk ve ortaöğretimi es geçebilirim. Üniversite özerk yapılardır. Üniversiteye giden herkes devlet katmanlarında bir yere gelmek için gitmez. Niye üniversiteye giden bir kızın başı açtırılmak istenir öyleyse. Laikçi elitler dine hasımdırlarda ondan. İslamın hiçbir yüzünü görmek istemezler de ondan. Müslümanlığı çağrıştıran herşeye düşmandırlar da ondan...Bu düşmanlık ancak ve ancak demokrasinin tam manasıyla egemenliği ile ortadan kaldırılacaktır da o yüzden demokrasiyi kendi tekellerine almaya çabalamaktadırlar ve müslümanların demokrasiden anlamayacaklarını, islamın demokrasiye engel olduğu bu yüzden sürekli tekrarlarlar. Mesele islamın demokrasiye aykırı olup olmaması değildir, mesele müslümanların demokrasi içerisinde yaşamalarıdır. Şeriat demokrasiye aykırı olabilir, o halde müslümanlar demokratik haklar talep etmekte haksızdırlar denebilir mi? HAYIR. denemez. Odunla samanı karıştırmak olur bu...Böyle de bir savunma olmaz. http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=656419 Gelelim YÖK Yasasına türbanın şekliyle ilgili düzenleme konulmasına...Aslında bence üniversiteye herkes istediği kıyafetle gelebilmelidir. Hatta mayoyla dahi. Yazın kesik şort ve göbek üstü tişörtler zaten giyilmektedir üniversitelerde bunlarında mayodan pek farkı yok. Pardon mayo tek parça bikini ise iki parçaydı değil mi? O halde bikiniden pek de farkı yok...Burada önem arz eden tanınma meselesidir. İllaki türban tarifine veya başörtüsü tarifine gerek yoktur. Peçe önlenmek istenmektedir ancak peçenin önlenme yöntemi belli bir modelde giyinmeyi tarif etmek değildir. Ya belli bir şekilde giyinmeyi yasaklar veya daha geniş bir düzenleme yaparsınız ki; o da: "Öğrenciler derslere (veya kampüse) yüzü açık olarak girmek zorundadırlar" gibi bir maddeyle sağlanabilir. http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=658844 Bence herkes istediği kıyafetle üniversiteye girebilmeli...Hatta mayo veya bikiniyle dahi...Artık dışı bırakıp içe bakmamız gerekiyor...Üniversitede okuyor olsaydım mayolu veya bikinili gelenin içinden önce uzun uzun dışına bakardım sanırdım o da ayrı hikaye 3. Neden kamu kurumu veya liselerde başörtüsü serbestliğini savunmazsınız? Cevap: Bugünkü laiklik anlayışıyla bu mümkün değil. Bu anlayış değişir mi değişmez mi bilmiyorum. Benim her zaman savunusunu yaptığım şey; bir inanca bağlı olmak veya onu göstermek tarafsızlığa neden olmaz. Tarafsızlığı kişinin davranışları belirler. Hal böyle olunca rahibe kıyafeti giymiş bir devlet memuru ile top sakallı bir devlet memurunun tarafsızlığı konusunda bir endişem olmaz dolayısıyla bana kalırsa kıyafet konusunda tutuculuğa mahal yoktur. Ancak, Devletle=Memur arasındaki ilişki bir sözleşmeye dayanır. Memurun yaptığı işe karşılık istekte bulunmasıyla Devletin o işin nasıl yapılacağına dair belirlemeleri olabilir. Bir kişi o işi yapmak isterse o iş için konulmuş şartlara da riayet etmek mecburiyetindedir. Bugün darbe dönemi hazırlanmış 657 sayılı yasa ve yasanın yönetmeliğe açmış olduğu yol neticesinde Memurların belli bir tip giyinmeleri mecburiyeti vardır. Hatta bu öyle bir mecburiyettir ki, bıyık boylarına kadar belirlenmiştir. Kişi türbanla memurluk yapamayacağı gibi bıyıkları da dudak hizasını geçemez. Favorileri uzun olamaz...Vs.Vs... Gelelim lise meselesine; dini ancak ve ancak ayırt etme gücüne sahip olduğunuzda kabul edilebilecek bir nosyon halinde düşünür, onu öyle konumlandırırsanız tabii ki liselerde veya daha altında başörtüsü serbestliğini savunamazsınız. Yani ki bu durum 28 Şubat sürecinin bir sonucudur. Okullarda din eğitimin ne zaman verileceğine dair bir sürü metin vardır. Burada sorulacak sorulardan biri şu olabilir. Bir lise öğrencisi 18 yaşını aştığında o halde başörtüsü takması serbest olabilir mi? Burasının Türkiye olduğunu hatırdan çıkarmayalım. Bugün başörtüsü savunusunda çok önemli bir veri var. Nedir o veri. Laikliğin çıktığı ve en sert şekliyle uygulandığı Fransa'da dahi üniversitelerde başörtüsü yasağı yoktur liselerde ise devlet liselerinde bu yasak vardır. O halde başörtüsünü savunacak olan kişilerin elinde Golyod'u yere indiren taş vardır. Fransa'daki uygulama. Başörtüsü özgürlüğünü savunanlar bundan daha fazlasını isteyemeceklerini biliyorlar. Toparlarsak: Başörtüsü özgürlüğünü savunanlar imkan olsa lisede, kamuda başörtüsünün serbest bırakılmasını isterler. Bugünkü anlayışla üniversite de dahi başörtüsünün serbestçe derslere girmesine dahi karşı çıkıldığı durumda kimse de daha fazla birşeyi isteyemez bu iki. http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=660580 Şimdi gelelim liseler için de yönetmelik var, üniversiteler için de yönetmelik var o halde niye farklı farklı isteklerde bulunuyorsunuz meselesine. İki şeyi ayırt etmek zorundayız. Birisi üniversite diğeri lise. İki farklı yapı. O kadar farklı ki, lisede sigara içmek yasaktır, içki içmek yasaktır ancak üniversite de böyle bir kısıtlama yoktur. Bu sadece bir örnek. 28 Şubat sürecinin bir getirisi, problemi ise; din eğitimin veya dini tavrın ancak reşitlikten sonra sergilenmesini sonuçlamıştır. Yani ki, bu anlayış dine inanacaksanız da, dini öğrenmek/öğretmek istiyorsanız da reşitlikten sonra yapabilirsiniz demeye getirmiştir. Böyle bir anlayışın hüküm sürdüğü laik bir devlet de ya bu anlayışı değiştirirsiniz veya bu anlayışa bağlı olarak Dini gerekleri 18 yaşından sonraya bırakırsınız. Zamanın ruhu diyordu NTV'de bir hocamız. Kanun, algılayış,insan zamandan münezzeh değil. Hal böyle olunca zamanın size vereceğini isteyebileceğiniz anlar vermeyeceğini isteyemeyeceğiniz anlar vardır. Napolyon'un o meşhur deyişiyle "vaktinde ve zamanında istemesini bilenin elde edemeyeceği birşey yoktur" biraz daha önem kesbediyor. Üniversiteden mezun olan herkes devlet memuru olacak, hepsini devlet istihdam edecek diye bir kaide yoktur. Bu sebeple başörtülü bir öğrenci isterse eğitim fakültesinde okumuş olsun dindar (görünür tarzda) olmayı tarafsız olmamakla eşdeğer yaparsanız tarafsızlığın en fazla olması gereken kamuda başörtüsü de yasak olmak mecburiyetindedir. Özel Üniversite'de dahi başı örtülü derse giremezsiniz. Bu öyle yaygın bir saçmalıktır ki, dershanelerde dahi derse başörtüsü ile girmenin yasak olduğunu biliyorum. Şu an bu tam olarak uygulanmıyor olabilir ancak Işık Dershaneside dahi ve bir ilçede başların açılmak zorunda olduğunu biliyorum. Şu anki durumdan haberdar değilim. Üniversitenin de kuralları vardır meselesine gelirsek. Üniversite şortla okula girmeyi şart koştu diyelim. Siz, öyle gitmek isteyecek misiniz. Hergün bu zulmü yaşayacak ancak yahu iktidarın birinci sorunu bu olmamalı o yüzden çözmese de olur, hem üniversite bunu Yönetmelik olarak koymuş uymak zorundayım diyebilir misiniz. Diyemezsiniz. Pekiyi lise koydu diyelim uymak zorunda mısınız. Birine hayır ikincisine evet diyemeyiz bu örneğin. Ama ikisi arasında da özgürlüklerin farklılaşmasına dikkat etmek şarttır. Zira lise veya ilköğretim ile Üniversite arasında çok büyük fark vardır. Birinde belli tip bir giyim mecburiyetinin konulması baskıyı anlamayan (reşit olmayanın anlayamayacağından bahsediyorsak) açısından önem arzetmez ama baskının fena halde farkında olan, kendi hayatını yaşayabilen, üstelik üniversite okuyabilecek kadar gelişmiş bir zihne sahip insana; sen illaki benim istediğim şekilde giyineceksin derseniz bunun adı tahakküm, baskı, zorlama olur. Üniversite de bu saçmalık olur http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=662782 5.si laiklik'in isteri başörtüsüz veya inançsız (yanlış anlaşılmasız inançsızlıkla başörtüsünü eşit olarak telakki etmiyorum) bir toplum yaratmak veya inancın görünürlüğünü engellemek değildir. 9.su bir kadının kendi isteğiyle örtünmesi de kendi isteğiyle açılması da özgürlüktür. Siz, birine özgürlük anlayışı içerisinde birine ise taassup, geri kalmışlık içinde bakarsanız hata etmiş olursunuz. Özgürlük anlayışı her ikisinin de hakkını teslim etmektir. Baskı zoruyla kapanan var mıdır.VARDIR. Üniversite'de başörtüsünün serbest bırakılmasıyla bu baskı arasında bir alaka var mıdır?El cevap: HAYIR...Baskı daha çok demokratik bilinci yerleşmemiş bireylerde olabilir, üniversiteye gidenler belki anında olmasa da bu baskıyı ilerleyen safhada aşabilirler kendilerini daha da fazla geliştirerek... http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=663309 Bana, biri; üniversite'de içki içmek serbesttir pekiyi o zaman niye lisede'de serbesttir yapmıyorsunuz veya sigara demiyor... İkinci husus; Daha önce bir arkadaşa sormuştum. Üniversite yemekhanesi bugün harika bir domuz rosto yaptı...Haftalık yemek kartı alan öğrencilerin bunu yememe hakkı var mıdır? Yada bu yemek dolayısıyla üniversite yemekhanesini dava etme hakları söyleyebilir misiniz...Yani ki, domuz etini yasaklayan da dini bir emirdir ve dolayısıyla sizin de savunduğunuz gibi laik üniversite de dini fenomenlere yer yoktur...Belki örnek tam uymadı siyasi simge meselesine ama dini bir meselenin ne kadarının uygulanıp uygulanmayacağına karar vermek açısından bir de böyle bakılması olayı "interesting" bir hale getirecek inancındayım. http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=663823 Soru: lise'de bir kızın başörtüsüz veya tesettüre riayet etmeden derse girmesi dinen caiz mi? CEVAP: DEĞİL... Soru: O halde niye üniversite'de serbest olsun derken günahı kastediyorsunuz da lise'de bunu istemiyorsunuz. CEVAP: 8 tanedir. (isteyenler 18 de yapabilir) 1-Yukardaki alıntının hepsi 2-Zaman ancak ve ancak bunu talep edebileceğinizi söylüyor 3-Talep hakkınızı Avrupa'ya dayandırıyorsanız Lise veya İlköğretim'de yasağın kalkmasını savunamazsınız 4-Konu günahtan daha çok özgürlük temellidir hatırlatılır 5-İlköğretim veya Lise'de dinin öğretilmesine 28 Şubat süreciyle fena halde karışılmıştır ve bir kişiye din eğitimi verilmesinin veya bir kişinin bir dini seçmesinin ancak ve ancak onun reşit olduktan sonra olabilecek bir şey olduğunun herkese zerk edilmesi bir sonucu doğurmuştur. Her ne kadar yanlış bir kavrayış yaşatmışsa da bu algılayışa göre Reşitlikten önce dini isteme hakkına sahip değilsiniz dolayısıyla ancak reşitlikten sonra dine uygun hayat yaşama hakkına sahip olabilirisiniz. (18 yaşından küçük üniversite öğrencileri için ne olacak-Birşey olmayacak onlar sadece Üniversite okumaya yetkin olduklarına göre din seçmeye de yetkindirler deyip geçeceğiz) 6-Lise, ortaokul veya üniversite arasında fark vardır. Örneğin bir üniversite öğrencisini bira içerken görmeniz bir yaptırımı doğurmaz veya sigara içerken. Ancak lise öğrencisi açısından böyle bir özgürlük yoktur. Niye, çünkü ikisi arasında akletme açısından bir fark olduğunu düşünürsünüz. Dolayısıyla fark olması imkan dahilindedir. 7-Bana kalırsa bir öğrenci ilköğretimde de, Lisede de başörtüsüyle derse girebilmelidir. Bu dinin bir emridir. Yerine getirmemek onu günaha sokar. Ancak hapimiz biliyoruz ki, burası bir islam yurdu değildir. O sebeple islam yurdu olmayan yerlerde islamın bir emrini yerine getirmek kamu otoritesi tarafından imkansız hale getirilmişse; zorluklar yasakları mübah kılar anlayışıyla bir takım yasaklar yapılabilir. Burada da dinin emri örtünmek ancak kamu açılmayı şart koşuyor. Dahası çocuklarını okula göndermeyen ailelere ceza verileceğine dair normlar koyuyor. Bu ilköğretim için geçerli hiç şüphesiz. Ancak, bir kızın ilköğretimi bitirip oturması koca bekleme tabiriyle karşılanır. Biz de en azından lise'yi de okusun deriz hep. Lise'de açılmasının nedeni ne olaki...Baskı...Yasağın kendisi...O aileler veya kızın bizzat kendisi dinin emrinin tesettür olduğunu biliyor ama "Rabbim, benim örtümü ben kendi irademle açmıyorum, elimden gelse yine kapalı olacağım ama şimdi beni buna mecbur bırakıyorlar" diyerek açıyor. Bir çoğumuz günah olduğunu bile bile bazı şeyleri yapabiliriz. Bağışlanmayı o yüzden Rab'den diliyoruz... -Ben ise Allah'ın emrini özgürlük temelinde savunmaktan nefret ediyorum. Ama bundan başka da çıkar yol bırakılmadığını bilmekteyim. Hiçbirimiz zamandan münezzeh değiliz... Bunlar gerideki cevaplarım...Bana kalırsa kıyafete dair tek düzenleme güvenlik ve tanınma açısından konulabilir/konulmalıdır. Sarık konusunda yasal bir dayanak vardır, haç konusunda yasak şu anda da yoktur. Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 ek 17. madde konusundaki değişiklik teklifi komisyonda, tbmm nin sitesinden ulaşabilirsiniz; en azından elimizde bir "hiç" yok Karabekir... Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Buna da göz atmak isteyebilirsiniz: Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Saygılar... alio Kardeşim, Bahsini ettiğin metin hakkında bilgim var. Ancak metnin komisyondan nasıl çıkacağını bilmiyoruz. Tamamen değiştiriledebilir. Bu sebeple komisyondaki bir metni tartışmanın anlamı yok. Başbakan R.Tayyip Erdoğan, Pazar günü ATV'de birkaç gazeteciyle görüşmesinde; bu teklifin Anayasa Değişikliğinin Anayasa Mahkemesinci incelenmesinden sonra görüşülmesini düşündüklerini belirtti. Dolayısıyla şimdi o teklifi tartışmanın bir manası yok. Yalnız komisyona sevk edilen teklifle ilgili olarak bir eleştirim daha önce vardı. Gelelim YÖK Yasasına türbanın şekliyle ilgili düzenleme konulmasına...Aslında bence üniversiteye herkes istediği kıyafetle gelebilmelidir. Hatta mayoyla dahi. Yazın kesik şort ve göbek üstü tişörtler zaten giyilmektedir üniversitelerde bunlarında mayodan pek farkı yok. Pardon mayo tek parça bikini ise iki parçaydı değil mi? O halde bikiniden pek de farkı yok...Burada önem arz eden tanınma meselesidir. İllaki türban tarifine veya başörtüsü tarifine gerek yoktur. Peçe önlenmek istenmektedir ancak peçenin önlenme yöntemi belli bir modelde giyinmeyi tarif etmek değildir. Ya belli bir şekilde giyinmeyi yasaklar veya daha geniş bir düzenleme yaparsınız ki; o da: "Öğrenciler derslere (veya kampüse) yüzü açık olarak girmek zorundadırlar" gibi bir maddeyle sağlanabilir. Başbakan'ın da haklı olarak belirttiği gibi Anayasa Mahkemesi sürecinin sonunu beklemek daha uygun olur kanaatindeyim. Şimdi bu değişiklik yapılırsa anayasa iptal edildiğinde iyice içinden çıkılmaz bir mesele olabilir. O zaman da YÖK yasasını iptal için Anayasa Mahkemesine gidilir. Bir de onun iptali vs. vs...Yukarda bahsi geçen YÖK yasası değişikliği konusunda iktidar bekleme kararı almıştır. Biz de bekleyelim... Verdiğiniz linkler için ayrıca teşekkürler...Kanun çıktığında veya Al Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Ben derimki birakin türbani,esarpi,carsafi,ehrami,peceyi kim nasil isterse öyle girsin nasil olsa birkac seneye kalmaz basi aciklar veya kapanmayanlar azalacak mecburen,korku var malum.hem kapanmasalar bile zorla kapattirilacaklardir,saka degil bu yazdiklarim gercegin ta kendisidir,Ne diyordu birisi*Yavas yavas gelecegiz*Evet aynen öyle bir bakacazki birgün sokaklarda eli sopali Allahin mücahitleri dolasiyor,kapanmayanlari ariyorlar,aynen Osmanli dönemindeki SUBASI lar gibi sokaklarda dolasip namaz vakti disarda olanlari sopa ile camiye sokarlarmis.Bu günler geride kaldi diyenler yaniliyor,tarih tekerrürden ibarettir,sözünü unutmayalim,bu nedenle birakin birkac sene sonra olacak olan sey simdi olsun.Müslümanlarin yüzleri gülsün,Cumhuriyetle baslayan zulüm sona ersin!Allahin emrettigi ile yönetilelim,Erdoganda Halife olur,nasil olsa *BEN ISTANBUL'UN IMAMIYIM*dememismiydi ha halife olmus ha Imam,farketmez hem Talibandanda icazet almistir muhterem. Baksaniza adamlar türban özgürlügü icin destan gibi yazilar yayinliyorlar,türbansiz tesettürsüz olmak dinen caiz degil diyorlar,e biz müslüman bir toplumuz ne isimiz var Atatürkcülükle,sagolsun düsmanla savasmislar ama keske savasmasalardi hic olmazsa simdi Atatürkcülük olmaz AB kavgasi hic olmazdi cünkü zaten bizi aralarina almislardida,M.Kemal bunu istemedi,o günün bütün dini sahsiyetleri bosunami Atatürke karsiydilar,onlar görüyordular ileride Avrupa birliginin kurulacagini ve o nedenle Atatürke karsiydilar zaten.Bakin eger Atatürk olmasaydi bizim hala bir padisahimiz olacakti,padisahlik diyip gecmeyin,ne kadar Kral varsa dünyada bizim dostumuz olacaktilar.Ermenisi Kürdü,Italyan'i,Fransiz'i,Rus'u,Ingiliz'i Yunan'i,bizede birakmistilar Ankara ve civarini, simdi ne güzel koyun koyuna yasayacaktik,türban kavgamizda olmayacakti haliyle,bir türban davasi cikardilar ne kadar bilim adami!Aydin!varsa hepsi türbana özgürlük vermek icin kafa patlatiyorlar,ne gerek vardiki bunlara sanki,bu Laikler yokmu ah bu Laikler,Osmanliyida onlar yiktilar kadinlari acabilmek icin...! saygilarla Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 NEREYE GIDIYORUZ Bence gidis herseyden önce Dünya barisina darbe ,kendi kültürümüze darbe ,ic huzura darbe,ibadetini bu ülkede huzur icinde yerine getirenlere darbe onlarin inanclarini siyasete yönlendirme darbesi.. onlarin inaclarini bir otoratiye baglama darbesidir Kültürler arası diyalog, Türban aracılıgıylami saglanacak bizim kültürümüzde hangi tarihte Türban yerini almistir,bizler dünya barisini bu sekildemi katkimiz olacak herseyden önce kendi kültürümüze en büyük darbeyi bu sekilde vurmus olmuyormuyuz! yillardir yurdumuzun herkösesinde kendi kültürünle yasayan köylü kadinimiza bu saatten sonra artik atin üzerinizdeki yazmayi ,sali, salvari atin bizler türbanimi tesettürümü sunacagiz diyecegiz!! Bu yerel kültürüde yapilan en büyük darbe degilmidir bu hangi Ahlak kurallarina sigar bu bir nevi kendi kültürümüze siddet uygulamak degilmidir...bu kendi halklarimiza dini kullanarak Asimilasyon yapmak degilmidir ,degilde nedir? halkin inanclari bir kiyafete indirgemek degilmidir kiyafetlerlemi halkimizin Dini yasam tarzi ölcülecek ,,dininde kullanmanin bir noktasi vardir oda birgün isyan eder unun icindirki yeryüzünde bir kitap yoktur? Bireysel girisime ve mücadelecilige önem vermemiz gerekirken ülkemizde ülkemiz ülkemizin sorunlari icin ,,ne yazikki Türbanla Kisilerin toplumda farklı olma egilimlerine ve kisisel özgürlüklerini bir Türban otoretisiyle elinden alinmak istenmektedir hedef budur.. SINIFA GIRERSEN SADECE BU INANCLA GIRERSIN söyleyin bu neyin darbesidir INANCLARADA .. BU MÜSLÜMANLIGADA EN BÜYÜK DARBE DEGILMIDIR... sen müslüman ben müslümanmi olacagiz o saattenden sonra? Efendi Türkler Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Bu kişi iki dönem konuk öğrenci olarak Türkiye'de bir üniversiteye gelecekmiş? Soruyor: ''Beni bu şekilde kabul ederler mi?'' diye Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.