Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Allah hikaye okurmu ? Ben demiyorum kuran diyor. Aşağıdaki ayette sana vahyediyoruz filan demiyor resmen hikaye okuyoruz diyor

 

Araf 101. Tilkel kura nekussu aleyke min embaiha ve le kad caethüm rusülühüm bil beyyinat fe ma kanu li yü'minu bima kezzebu min kabl kezalike yatbeullahü ala kulubil kafirın

 

Kıssa arapça bir kavram hikaye demek.Ayette bu kavramın türevi var. (nekussu)

 

Mealciler Allaha hikaye okutmamak için ayeti nasıl çapıtmışlar bakalım

 

Abdülbaki Gölpınarlı

 

İşte bu yurtlara ait bazı vukuatı anlatmadayız sana. Andolsun ki peygamberleri, apaçık delillerle geldi onlara, fakat önce inkar ettikleri, yalan saydıkları şeylere inanmadılar. İşte Allah, kafirlerin gönüllerini böyle mühürler.

 

Adam allahın dediğni söylemekten utanıyor vukuat demiş

 

Ali Bulaç Meali

 

İşte bu ülkeler, sana onların 'haberlerinden aktarmalar yapıyoruz.' Gerçekten, onlara elçileri apaçık belgelerle gelmişlerdi. Ama daha önceden yalanlamaları nedeniyle iman eder olmadılar. İşte Allah, inkâr edenlerin kalplerini böyle damgalar.

 

Diyanet İşleri Meali

 

İşte o kentlerin haberlerini sana anlatıyoruz. And olsun ki onlara peygamberler belgeler getirdi; önceleri yalanladıklarından ötürü inanamadılar. Allah kafirlerin kalblerini böylece kapatıp mühürler.

 

 

Diyanet Vakfı Meali

 

İşte o ülkeler... Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları gerçeklere iman edecek değillerdi. İşte kafirlerin kalplerini Allah böyle mühürler.

 

 

Edip Yüksel Meali

 

Bunlar, sana haberlerini aktardığımız toplumlardır. Elçileri, onlara apaçık delillerle gitmişlerdi. Ama daha önceden yalanladıklarına inanacak değillerdi. ALLAH kafirlerin kalplerini böyle damgalar.

 

 

Elmalılı Hamdi Yazır

 

İşte o ülkeler ki, sana onların haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz Andolsun ki, peygamberleri onlara apaçık deliller (mucizeler) getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları gerçeklere iman edecek değillerdi. İşte o kâfirlerin kalplerini Allah böyle mühürler.

 

 

Ömer Nasuhi Bilmen

 

İşte o ülkeler, sana onların haberlerinden bazılarını hikaye ediyoruz. Muhakkak ki, onlara peygamberlerimiz beyyineler ile geldiler. Evvelce tekzîp etmiş oldukları şeylere yine imân eder olmadılar. İşte Allah Teâlâ kâfirlerin kalblerini böylece mühürler.

 

 

Ömer nasuhi bilmen haber diye çevirmiş ama yinede vicdanı el vermemiş olacakki hikaye kelimesinide eklemiş

 

Muhammed Esed

 

Sana içlerinden bazılarının kıssalarını anlattığımız bu [önceki] toplumlara kendi içlerinden çıkan elçiler, gerçekten de hakkın ne olduğu yolunda apaçık belgeler, burhanlar getirmişlerdi; ama onlar, bir kere yalan saydıkları şeye 82 [bir daha] inanmak istemediler. İşte bunun içindir ki, Allah, hakikati inkar edenlerin kalplerine mühür vuruyor:

 

Muhammed esed uyanıklık yapmış,allahın sözünü değiştirmeye korkmuş olmalıki kelimeyi olduğu gibi arapça bırakmış.

Suat Yıldırım

 

101 – İşte o ülkelerin haberlerinden bir kısmını sana böylece anlatıyoruz. Oraların halklarına peygamberlerimiz açık deliller, mûcizeler getirdiler.Fakat onlar iman etmediler. Çünkü ondan önce tekzip ve inkâr etmeyi âdet haline getirmişlerdi. Allah kâfirlerin kalplerini işte böyle mühürler! [17,15; 11,101-102]

 

 

Süleyman Ateş Meali

 

İşte o ülkeler; sana onların haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Andolsun, elçileri onlara açık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıklarından ötürü, inanmak istemediler. İşte Allah, kafirlerin kalblerini böyle mühürler.

 

 

Şaban Piriş Meali

 

İşte bu sana haberlerini anlattığımız ülkelerdir. Onlara elçilerimiz açık belgelerle gelmişlerdi de daha önce yalanladıklarına iman etmeye yanaşmadılar. İşte Allah, kafirlerin kalplerini bu şekilde damgalar.

 

 

Ümit Şimşek Meali

 

101. İşte bunlar o beldelerdir ki, haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Peygamberleri onlara apaçık deliller getirdi; ama onların daha önce de yalanladıkları şeye inanmaya hiç niyetleri yoktu. Kâfirlerin kalplerini Allah işte böyle mühürlüyor.

 

 

Yaşar Nuri Öztürk

 

101 İşte o kentler/medeniyetler! Haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz sana. Yemin olsun, resulleri onlara açık-seçik deliller getirmişti. Ama daha önce yalanlamış oldukları için inanamadılar. Küfre sapanların kalplerini Allah işte böyle mühürler.

 

Görüldüğü gibi biri hariç mealcilerin tamamı anlaşmışcasına allahın sözlerini çarpıtıyorlar. Haber arapça nebe demektir. Oysaki ayette kıssa diyor yani hikaye.

 

Mealcilerin diğer bir çarpıtması ise ayetin metnideki KURA kavramını anlatmak diye çevirmeleri, oysaki KURA nın anlamı okumak demek.

 

Araf 101. Tilkel kura nekussu aleyke min embaiha ve le kad caethüm rusülühüm bil beyyinat fe ma kanu li yü'minu bima kezzebu min kabl kezalike yatbeullahü ala kulubil kafirın

 

Araf 101 İşte o kentlerin hikayelerini okuyoruz. And olsun ki onlara peygamberler belgeler getirdi; önceleri yalanladıklarından ötürü inanamadılar. Allah kafirlerin kalblerini böylece kapatıp mühürler.

 

İşte doğru meal bu

 

Allah hikaye okuyor

 

 

Kuran neymiş eskilerin hikayeleri.Ben demiyorum Allah diyor

 

Şimdi anladınızmı,bana hikaye okuma deyimi nerden geliyor ?

Gönderi tarihi:

sayın hoppa arapça bilmediğiniz belli ama **** cesur olur derler...maksat kuranı küçük düşürmeye çalışmaksa inananlar açısından bunu yapabilme olasılığınız pek yok...hele bu yolla...

inanmayanların gözünde küçük düşürüp alaya alma maksadı taşıyorsanız bilemem herkes sizin bu zevk anlayışınızı paylaşır mı ama neticede zaten inkar eden etmiş...teferruat ne derece ilgilerini çeker o da onların bileceği iş......

arapçada her fiilin kullanıldığı bazı harfi cer denilen edatlar vardır....ingilizce ya da almancada biliyorum en azından bu tarz bir özellik...arapçada bir fiili bir harfi cerle kullanırsınız bir manaya gelir..aynı fiili birbaşka harfi cerle kullanırsınız tamamen başka bir manaya gelir...almancada bringen...beibringen...mitbringen..arapçada ''ala'' harfi cerini nekussu fiiliyle beraber kullandığınızda birine bir şeyi anlatmak birine bir olayı hikaye etmek anlamına gelir....bence en doğru meal hikaye ediyoruz şeklindedir...kıssa hikaye anlamındadır masal değil...masal uydurma ya da hayal gücünün ürünü anlatılardır...kıssa ya da diğer ifadeyle hikaye gerçek olayların sonraki zamanda aktarımıdır....

aktardığınız tüm mealler doğrudur maksat açısından uydurulmuş bir durum yoktur....

Gönderi tarihi:

Hikaye, TDK da "aslı olmayan söz" olarak geçmektedir. Sayın Hoppaya katılıyorum. Mealciler halk "hikaye" olarak anlamasın kaygusu ile arapça "nekussu" fiilini "haberler" olarak çevirmişler. Ancak ingilizce çeviriyi halk anlamıyor diye saklama gereği duymamışlar "most beautiful of stories" (en güzel hikayeler) olarak çevirmişler. Bakınız ingilizce çeviri için link.

Demekki Allah'ta insanlar gibi hikayeler anlatabiliyormuş.

Gönderi tarihi:
Sana içlerinden bazılarının kıssalarını anlattığımız bu [önceki] toplumlara kendi içlerinden çıkan elçiler, gerçekten de hakkın ne olduğu yolunda apaçık belgeler, burhanlar getirmişlerdi; ama onlar, bir kere yalan saydıkları şeye [bir daha] inanmak istemediler. İşte bunun içindir ki, Allah, hakikati inkar edenlerin kalplerine mühür vuruyor: (Araf-101. Ayet).

 

 

Kıssa: Bir haberi nakletme, bir olayı anlatma hikâye etmek. Bu Arapça'da 'kassa kelimesiyle ifade edilir. Anlatılan hikâye ve olaya da "kıssa" denilir. Buhâri, bab başlıklarında "kıssa"yı "olay" anlamında kullanmıştır: "Bâbu Kıssati Ehl-i Necran, Bâbu Kıssati Gazvet-i Bedr..."

 

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

 

"Kıssa" kelimesi esas olarak "izlemek", "izi takip etmek" anlamına gelmektedir.

"Kıssa" edebiyat'da "hikaye" anlamında kullanılır. Hikâye ise olmuş veya olması muhtemel olayları belirli bir takım noktaları ön planda tutarak anlatan edebiyat türü"dür. Kur'an'daki kıssalar meydana gelmiş Olayları anlattığı için "gerçek kıssa"lardir: "İşte (İsa hakkındaki)"gerçek kıssa" (el-kasasu'l-hakku) budur" (Âlu İmran, 3/62), Kıssanın gerçek olmayan bir türü vardır ki buna hikâye denir. Kıssa denilebilecek hikâyeler nadir olur. Bir haber veya hikâyenin kıssa olabilmesi, yaşanmış ve kaleme alınmış bir özelliği olması gerekir.Kur'an, kıssaların gerçeğini anlattığı, yani tarihte meydana gelmiş olanlarını anlattığı için ondaki kıssalara hikâye denilmez. Çünkü hikaye; meydana gelmemiş fakat vukua gelmesi muhtemel olayları temsil yoluyla anlatır.

Kısaca "KISSA" alıntıladım "İslam ansiklopedisi" den.

:)

Gönderi tarihi:

Arapça kıssa sözcüğü ile Türkçedeki hikaye sözcüğü aynı manaya gelmemektedir. Şöyleki : Kuranda geçen kıssa sözcüğü Kurana göre yaşanmış olayların anlatımı için kullanılır.yani Kurana göre kıssalar gerçek yaşanmış olaylardır.zaten İnanmayanlar bu kıssalara "Eskilerin masalları" demişlerdir.Eğer arapçadaki kıssa ile türkçedeki hikaye aynı manayı taşıyorsa bu durumda İnanmayanların böyle bir söz söylemelerine gerek kalmazdı. zaten Kuran kendisini yalanlamış olurdu.ve hiç inanan olmazdı.Ama anlatılan kıssaların hikaye olup olmadığı tartışılabilir.

Gönderi tarihi:

Müslümanları anlayabiliyorum çünkü kutsal kitaplarıın açıklarınn ortaya serilmesi hoşlarına gitmiyor.Elbetteki bir türlü kılıf bulmaya çalışacaklar hatta allahın sözlerini değiştirme çarpıtma pahasına olsa bile..Kuran açıkça uydurulma oldğunu söylese bile yinde mantıki hale getirmeye çalışacaklar. Kolay değil tabii 1400 senedir milyarlarca insanın koskoca bir yalanın ardısıra gidiyor olmasını itiraf etmek.

 

Ben zaten müslümanlardan böyle bir itiraf beklemiyorum.Fakat işin aslı nedir bilmek isteyenler varsa işte onlar için bir takım araştırmaları buraya asıyorum.

Gönderi tarihi:

sayın sarıgöl ve sayın 16yıldız

verdiğiniz bilgiler için teşekkürler..

o zaman şöyle tekrar toparlayalım...

kıssa geçmişte yaşanmış olayların anlatısı...bunun türkçe karşılığı hikaye...ancak türkçede bunu masal anlamında da algılıyoruz ki bu ikisi birbirinden farklıdır.....

ayrıca türkçenin inceliğinden yoksunsa bir insan ona günümüz yozlaşmış argolaşmış anlayışına hitap eden ''hikaye okuma'' ile bir olayı ''hikaye etme '' arasındaki farkı izah etmek oldukça zor olacaktır...ama deniyeyim...

birinciye örnek..(aslında öyle demedim de öyle olmadı da ..kes kardeşim bana hikaye okuma...)

ikinciye örnek..(evliya çelebi gezip gördüğü şehirlerde yaşadıklarını kitabında bizlere hikaye ediyor..)

umarım anlatabilmişimdir.....

nekussu ala dediğimizde hikaye ediyoruz ya da anlatıyoruz demiş oluruz..bu kadar açık....

''eskilerin masalları'' derler ayetlerine gelince orada geçen ifade ''esatirul evvelin'' orijinal ayetin ifadesidir...kıssayla ilgisi yoktur...yani ayetlerin anlattıklarına ya da ''hikaye ettiklerine'' inkarcılar eskilerin masalları derler...esatir masal ya da efsane olarak anlaşılır...

alay değil fikir istiyoruz..özgün fikirler...

selamlar...

Gönderi tarihi:

Sözcükler üzerinde durmanın yararı olduğuna inanmıyorum. Kıssa evet hikaye demektir. Ancak hikaye sözcüğünün "uydurma" anlamına gelmesi ikincil ve biraz 4mevsim'in söylediği gibi argoya kaçan bir kullanımdır. Böyle olmasa "hayat hikayesi" denmezdi. Hatta psikiyatride ve tıpta hastanın kısa "hikayesi" alınır. Hadi psikiyatrik hasta uydurur diyelim ama böbrek hastası uydurmaz.

 

Mealciler de ikincil anlamdan kaçınmışlar, evet. Bu durum bazı sözcüklerin başına geliyor. Hatta normal bir kelime hiç aklınıza gelmeden bakıyorsunuz forumda mod yiyor.

 

Madem öyle, bütüncül bakarsak, ne kadar koruyucu bir tavırla başlamış olsam da eleştirel tavra geçmek zorundayım, Kur'an büyük ölçüde bir hikaye kitabıdır. Ya da kıssa diyelim, farketmez. Büyük kısmı tekrarlanan kıssalardan oluşur. Bu konuda çok yazıldı çizildi, yeniden söylenecek bir şey yok...

Gönderi tarihi:
Müslümanları anlayabiliyorum çünkü kutsal kitaplarıın açıklarınn ortaya serilmesi hoşlarına gitmiyor.Elbetteki bir türlü kılıf bulmaya çalışacaklar hatta allahın sözlerini değiştirme çarpıtma pahasına olsa bile..Kuran açıkça uydurulma oldğunu söylese bile yinde mantıki hale getirmeye çalışacaklar. Kolay değil tabii 1400 senedir milyarlarca insanın koskoca bir yalanın ardısıra gidiyor olmasını itiraf etmek.

 

Ben zaten müslümanlardan böyle bir itiraf beklemiyorum.Fakat işin aslı nedir bilmek isteyenler varsa işte onlar için bir takım araştırmaları buraya asıyorum.

 

Aslında yazılarımı (ileti) dikkatli yazmak zorundayım ama yukarıdaki alıntıyı buraya astımki ne kadar'da zor olduğunu göstermek açısından şöyleki eleştiri başka bir şey hakaret ve tahrik başka bir şey bu açıdan yukarıdaki yazıyı yazanı pretosto ediyorum.

 

Not. Araştırma dediği (kopya) ve verilen cevaplara karşı tek bir müspet yanıtıda yok dikkat edilirse sırf manipilasyon ve dezonfarmasyon dikkatli katılımcıların dikkatine sunulur teşekkür eder saygılar sunarım. :)

Gönderi tarihi:
KASAS-38. Ayet. Bunun üzerine Firavun: "Soylular!" dedi, "Ben sizin için benden başka tanrı tanımıyorum! Bunun içindir ki, sen ey Hâmân, benim için [tuğla] ocağını tutuştur, balçığı pişir ve bana öyle yüksek bir kule yap ki, çıkıp Musa'nın şu tanrısını bir göreyim! Çünkü ben o'nun şu onmaz yalancılardan biri olduğunu sanıyorum!"

 

KISSA.

Kıssa kelimesi (çoğulu: kısas) Arapça' da "k-s-s" kökünden türemiş bir isim olup, sözlükte "hikaye, haber, cümle, söz parçası, olay, durum ve mevzuu" gibi anlamlara gelir. Kelimenin aslını oluşturan "el-kâs" mastarı da; bir şeyi veya bir kimsenin izini sürüp ardınca gitmek, bir haber veya sözü açıklayıp bildirmek, anlatmak veya nakletmek" anlamlarına gelmektedir.

Kur’an-ı Kerim’de bizzat "kıssa" kelimesi yer almamakla birilikte, onun türevi olan "kasas" sözcüğü altı değişik yerde geçmektedir. Buna ilaveten Hz Musa’nın hayat hikayesinin ve tevhid mücadelesinin anlatıldığı, Kur’an’ın yirmi sekizinci suresinin adı da "kasas" suresidir.

 

Kur'an'da Firavun'la birlikte adı geçen kişilerden biri "Haman"dır. Haman, Kur'an'ın 6 ayrı ayetinde, Firavun'un en yakın adamlarından biri olarak zikredilir. Buna karşılık Tevrat'ta Hz. Musa'nın hayatını anlatan bölümde değil de ondan yaklaşık 1100 sene sonra yaşamış ve Yahudilere zulmetmiş bir Babil kralının yardımcısı olarak geçer. Bunu gören oryantalistler "İşte Kur'an'da hata bulduk!" diye sevinirler. Ancak bu sevinçleri Mısır hiyeroglif yazısının çözülüp, eski Mısır yazıtlarında "Haman" isminin bulunmasıyla yarıda kalır. Eski Mısır dilinde yazılmış hiyeroglif kitabeler 18'inci yüzyıla kadar okunamıyordu. Çünkü, Hıristiyanlığın bölgede yayılmasıyla Mısır'ın eski inancı da dili de unutulmuştu. Hiyeroglif yazısının kullanıldığı bilinen en son tarih M.S. 394 yılına ait bir kitabedir. Bundan sonra bu dil unutuldu ta ki 1799 yılına kadar. Yazının sırrı, "Rosetta Stone" adı verilen ve M.Ö. 196 tarihine ait bir kitabenin bulunmasıyla çözüldü. Bu tabletin özelliği üç farklı yazıyla yazılmış olmasıydı: Hiyeroglif, demotik (hiyeroglifin el yazısı şekli) ve Yunanca. Yunanca metnin de yardımıyla tabletteki eski Mısır yazısı Jean-Françoise Champollion adlı bir Fransız tarafından tamamen çözüldü. Hiyeroglifin çözümüyle çok önemli bir bilgiye daha erişilmiş oldu: "Haman" ismi gerçekten de Mısır yazıtlarında Hz. Musa (as) döneminde geçiyordu. Viyana'daki Hof Müzesi'nde bulunan bir anıt üzerinde bu isimden söz ediliyordu. Aynı yazıtta Haman'ın Firavun'a olan yakınlığı da vurgulanıyordu. (Walter Wreszinski, Aegyptische Inschriften aus dem K.K. Hof Museum in Wien, 1906, J C Hinrichs' sche Buchhandlung) Tüm yazıtlara dayanılarak hazırlanan "Yeni Krallıktaki Kişiler" sözlüğünde ise, Haman'dan "Taş ocaklarında çalışanların başı" olarak bahsediliyordu. (Hermann Ranke, Die Ägyptischen Personennamen, Verzeichnis der Namen, Verlag Von J J Augustin in Glückstadt, Band I, 1935, Band II, 1952)

 

:)

Gönderi tarihi:

Nasılki bir usta hârika bir makinayı yapsa; onu takdir eden herkes o zâta “Mâşâallah, bârekâllah” deyip alkışlar. Öyle de: O makina dahi, ondan maksud neticeleri tam tamına göstermesiyle, lisan-ı haliyle ustasını tebrik eder, alkışlar. Her zîhayat ve herşey böyle bir makinadır, ustasını tebriklerle alkışlar.

 

Kur'ânın hakikî tercümesi mümkün değildir. Neden derseniz nedeni çok basit :

 

KUR'AN-I KERİM'in Meali yada tefsiri, O'nun kendisi değildir. Çünki Arapça çok geniş ve üstün bir lisan olduğundan KUR'AN, çeviri sırasında anlam ve etki kaybına uğramaktadır.

 

Arapça yaklaşık olarak 1 milyon kelime kapasitesi ile kişinin isteğini net olarak anlatması için tam kıvamında bir dildir.

 

Türkçe'de bir sözü anlam dışına çıkarmak çok kolaydır. Kelime kapasitesi yaklaşık olarak (Osmanlıca vs. dahil desek taş çatlasa 400 bin kadardır) ve mecazi yapısı ile Arapça'dan farklıdır zaten.

 

Cenab-ı Hak âyetleriyle zaten Arapça'yı tasdik etmiştir, şu âyetlere bakınız :

 

- Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik. (Yusuf Sûresi , 2. âyet)

 

- Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık. (Zuhruf Sûresi , 2. - 3. âyet)

 

Not : (Samimi olarak) İsterseniz bu konuda daha derine inebiliriz. Kur'an neden Arapça konusunda...

Gönderi tarihi:
Nasılki bir usta hârika bir makinayı yapsa; onu takdir eden herkes o zâta “Mâşâallah, bârekâllah” deyip alkışlar. Öyle de: O makina dahi, ondan maksud neticeleri tam tamına göstermesiyle, lisan-ı haliyle ustasını tebrik eder, alkışlar. Her zîhayat ve herşey böyle bir makinadır, ustasını tebriklerle alkışlar .

 

Ben fabrikasına teşekkür eden bir televizyon, Bill Gates'e teşekkür eden bir bilgisayar görmedim.

 

Kur'ânın hakikî tercümesi mümkün değildir. Neden derseniz nedeni çok basit :

 

KUR'AN-I KERİM'in Meali yada tefsiri, O'nun kendisi değildir. Çünki Arapça çok geniş ve üstün bir lisan olduğundan KUR'AN, çeviri sırasında anlam ve etki kaybına uğramaktadır.

 

Arapça yaklaşık olarak 1 milyon kelime kapasitesi ile kişinin isteğini net olarak anlatması için tam kıvamında bir dildir.

 

Türkçe'de bir sözü anlam dışına çıkarmak çok kolaydır. Kelime kapasitesi yaklaşık olarak (Osmanlıca vs. dahil desek taş çatlasa 400 bin kadardır) ve mecazi yapısı ile Arapça'dan farklıdır zaten.

 

Islam aracılığı ile Arap milliyetçiliği neferi yetiştirme işlemi son hızla devam ediyor anlaşılan.

 

Arapça her dil gibi bir dildir.

Üstün değil, aksine eksiktir.

 

İnsan çok sayıda ses çıkarabilen bir varlıktır.

 

Seslileri az olan bir dil güdük bir dildir. Kaba bir dildir. İnsanı kısıtlayan bir dildir.

 

Türkçede bir sözü anlam dışına çıkarmak kolay da, Arapça'da zor mu?

Bu forumu okuyun, Arapçada tek bir kelimenin binlerce anlamı olduğunu iddia eden insanlar var.

Binlerce anlam varsa, binlerce anlam üretilebilir. Zaten mealcilerimiz de Kuran'ı rasyonelize edebilmek için kelimelere olmadık anlamlar vermiyorlar mı?.

 

Cenab-ı Hak âyetleriyle zaten Arapça'yı tasdik etmiştir, şu âyetlere bakınız :

 

- Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik. (Yusuf Sûresi , 2. âyet)

 

- Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık. (Zuhruf Sûresi , 2. - 3. âyet)

 

O sözleri Arap milliyetçiliğinin kurucusu Muhammed bin Abdullah söylemiş. Olmayan metafizik varlıklar değil.

 

Not : (Samimi olarak) İsterseniz bu konuda daha derine inebiliriz. Kur'an neden Arapça konusunda...

Muhammed bin Abdullah Arap olduğu için...

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
..............

Kur'ânın hakikî tercümesi mümkün değildir. Neden derseniz nedeni çok basit :

..............

Not : (Samimi olarak) İsterseniz bu konuda daha derine inebiliriz. Kur'an neden Arapça konusunda...

 

Bu gibi iddialarda bulunanların gayeleri çok açık. Kuran'ı anlaşılmaz olarak gösterip, toplum üzerindeki dayatmaları istedikleri gibi uygulamak. Bu dayatmalar sadece hakim sınıfın işine geliyor. Zaten böyle demekle de gayelerine erişmiş oluyorlarki, inananların %95'i kuranı okumamakta, okuyunca anlamayacağına inanmakta. Çareyi, bilenlerin(!) söylediklerine inanmakta görmektedirler.

 

Kuranda "herşey insanların anlayacağı şekilde apaçık" denildiği gibi, ayrıca da anlaşılmayacak hiçbirşey yok. Zira ibadetleri ve o devirdeki topluma uyulması gereken kuralları anlatıyor. Bu kadar basit şeyleri muğlaklaştırıp, gizemli gösterip kafa karıştırmaya insanlar çok meraklı. Hatta kodlar üretip, gelecek için fala bakmayı (Çelakıl misali) bile rant olarak seçmişler.

 

Kurandan çok daha fazla kelime haznesi isteyen pozitif bilimlere ait kaynaklar bile, başarı ile Türkçeye çevrilmekte. Kaldıki 1400 yıl evelki arap kültürü kelime haznesinin yanında, Türkçeyi küçümsemek bence gaf yapmaktır.

 

Kuranı çevirenler de başarı ve mutabakatla çevirmiş olacaklar ki; Çeviri anlamları aynı fakat nüans farkları bulunmaktadır. Bence bu haliyle bile kuran mutlaka okunmalı ve okutturulmalı. Görülecektir ki Kuran; Muhammed ve onun yakınlarının 1400 yıl öncesi mistik inançların kopyası ve toplumsal dayatmaların toplandığı bir kültürel yazıttır.

Gönderi tarihi:
Bu kadar basit şeyleri muğlaklaştırıp, gizemli gösterip kafa karıştırmaya insanlar çok meraklı.

 

Sevgili maraba,

 

Esasen apaçık şeyleri muğlaklaştırma, meraktan ziyade, rasyonelleştirme GEREKSİNİMİNDEN kaynaklanır.

 

Aklı başında her inançlı kişi, Kuran'ı okuyunca, hayal kırıklığına uğrar.

Harikulade ve mükemmel sandığı bir kitabın bu kadar basit, sıradan, çelişkilerle ve yanlışlarla dolu olmasını kabullenmek istemez.

O nedenle "düzeltmeye", "rasyonelleştirmeye" çabalar. Bu çabalar sonucu Kuran muğlaklaştırılmaktadır.

Saygılar.

Gönderi tarihi:
...

Cenab-ı Hak âyetleriyle zaten Arapça'yı tasdik etmiştir, şu âyetlere bakınız :

 

- Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur?an olarak indirdik. (Yusuf Sûresi , 2. âyet)

 

- Apaçık Kitab?a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur?an yaptık. (Zuhruf Sûresi , 2. - 3. âyet)

 

O sözleri Arap milliyetçiliğinin kurucusu Muhammed bin Abdullah söylemiş. Olmayan metafizik varlıklar değil.

Muhammed bin Abdullah Arap olduğu için...

 

Saygılar...

 

Yazdığın mü'minler açısından oldukça anlamsızdır. Çünkü seninle dini kelam yapacak müslümanı tasvir edecek tek bir söz var aklımda :

 

Mimar Sinan'a inanmayan kişiyle, Süleymaniyenin bahçesinde, Onun mimarlık sanatını tartışmanın ne anlamı var?!..

 

Şimdi bu sözdende Haşa yaratıcıyı Mimar Sinan olarak gösterdiğimi de söylemen mümkün tabi... ************

Gönderi tarihi:
Yazdığın mü'minler açısından oldukça anlamsızdır. Çünkü seninle dini kelam yapacak müslümanı tasvir edecek tek bir söz var aklımda :

 

Mimar Sinan'a inanmayan kişiyle, Süleymaniyenin bahçesinde, Onun mimarlık sanatını tartışmanın ne anlamı var?!..

 

Şimdi bu sözdende Haşa yaratıcıyı Mimar Sinan olarak gösterdiğimi de söylemen mümkün tabi... ************

 

Mimar Sinan'ı tartışmadan Mimar Sinan'ı anlamanın ne anlamı var?

Mimar Sinan'ı anlamadan o bahçede oturmanın ne anlamı var?

:)

Gönderi tarihi:

Mimar Sinan'ın var olduğuna inanmayan kişi onu nasıl tartışabilir ki? Ortada tartışacak bir varlık yok ?

Olmayan bir şey tartışılabilir mi ? Evet, onun varlığından birileri bizi haberdar etmeli.

O haberdar edicileri seçen kim ? Tabi ki Mimar Sinan. Öyle ise Mimar Sinan var ve varolduğuna inanmak gerekiyor ki tartışma konusu olabilsin.

Gönderi tarihi:
Mimar Sinan'ın var olduğuna inanmayan kişi onu nasıl tartışabilir ki? Ortada tartışacak bir varlık yok ?

Olmayan bir şey tartışılabilir mi ? Evet, onun varlığından birileri bizi haberdar etmeli.

O haberdar edicileri seçen kim ? Tabi ki Mimar Sinan. Öyle ise Mimar Sinan var ve varolduğuna inanmak gerekiyor ki tartışma konusu olabilsin.

 

Nokta koyulmuştur sanırım?

Gönderi tarihi:
Nokta koyulmuştur sanırım?

 

Sen nokta görmemişsin heralde.

 

Mimar Sinan'a inanmayan kişiyle, Süleymaniyenin bahçesinde, Onun mimarlık sanatını tartışmanın ne anlamı var?!..

 

 

Ağrı dağının eteklerinde otururken, bana "bu dağı Mimar Cemalettin inşa etti" diyen bir adamla ne tartışabilirim ki?

 

"Bir hayat var, bir evren var. Ama mimar var mıdır, yok mudur, olmalı mıdır, olmamalı mıdır" soruları bile cevaplanamazken, neye dayanarak "bunun mimarı şudur" diyebiliyorsun ki?

 

Evreni Allah yarattı diyen biri ile, evreni uzaylılar yarattı, evreni Osiris yarattı, evreni Zeus yarattı demek arasında ne fark var ki?

 

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
KUR'AN-I KERİM'in Meali yada tefsiri, O'nun kendisi değildir. Çünki Arapça çok geniş ve üstün bir lisan olduğundan KUR'AN, çeviri sırasında anlam ve etki kaybına uğramaktadır.

 

Arapça yaklaşık olarak 1 milyon kelime kapasitesi ile kişinin isteğini net olarak anlatması için tam kıvamında bir dildir.

 

Arapça sandığınız gibi çok yetenekli bi dil değil. Belirli kalıplar dışına çıkarak arapça kelimeler üretemezsiniz asla. Yani arapça yenilenemeyen ve ilerleyemeyen bir dildir. Yüzlerce yılda geçse aynı kalıpların dışında kelime üretemezsiniz, yeni arapça kelimeler üretemezsiniz, üretsenizde araplar bunu anlamazlar. Mesela Muassır kelimesi o arapça kalıplara uygun arapça kökenli bir kelime olduğu halde arapçada kullanılamayan ve Ziya Gökalp'in uydurduğu bir kelimedir. Arapça çok sığ bir dildir. Dünyada yeni kelime üretmeye en uygun ve en esnek dillerden birisi Türkçedir. Türkçe Arapçadan kat kat daha yetenekli ve geniş bir dil. Tanrı illa ki bir dil ile kitap indirecektiyse bu dili Türkçe seçmesi daha akıllıca olurdu. Aynı kelime bi çok anlama gelsede Türkçede bi cümle kurallı kurulduğu vakit cümle içinde hep aynı anlamını taşır.

Gönderi tarihi:

Hucurat Suresi

(13) Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır.

 

 

bir dilin diğer dile kıyasla kutsal daha kutsal az kutsal çok kutsal olduğunu söyleyemeyiz...tıpkı bir ırkın diğer bir ırka kıyasla üstün olduğunu söyleyemeyeceğimiz gibi....her insan ait olduğu ırkının üstün ve faziletli olduğunu söyleme hakkı olduğu gibi ....ait olduğu ırkının ''daha üstün'' ya da ''en üstün'' olduğunu söylemesi ne kadar gereksiz ise sahip olduğu dilin de ''kutsal'' ya da ''daha kutsal'' olduğunu söylemesi de aynı derecede gereksizdir ... yanlıştır...

arapçanın kuranın arapça indirilmesi dışında bizim için taşıdığı anlam ingilizce almanca ya da japoncanın taşıdığı anlamla eşdeğerdir...yabancı bir dilin inceliklerine vakıf olan biri dillerin ne kadar kendine özgü geliştiğini ve ait oldukları toplumun kültür, değer yargıları,ahlak anlayışları,inançları,bulundukları coğrafya iklim koşulları,geçim kaynakları vs vs birçok zenginliğin bileşkesi ve hayranlık duyulacak canlı varlıklar olduklarını bilir....

bu anlamda cennette arapça konuşulacakmış tarzı abartılara gerek bile yoktur...zaten kuran dili arapçadır..arapça olmasının tek hikmeti indiği toplumun algısına inmesidir...arapça konuşulan toplumda çince bir vahiy inmesi beklenmez...

illaki bir dilde inmesi gerekiyordu...bu türkçe de olabilirdi...ama yine de biz onu anlamlandırmada farklı yorum zenginliklerine sahip olacaktık...çünkü mecaz kullanımı hangi dilde kullanılırsa kullanılsın akla gelen ilk anlamı dışında bir çok ihtimali içinde barındıran bir anlatım tarzıdır....bu her dilde o dilin zenginliği içinde mümkündür...

selamlar...

Gönderi tarihi:

Dünyada yaklaşık 215 milyon insanın anadili olan Arapça, bir milyarı aşkın müslümanın ibadet dili olması yanı sıra, Suudi Arabistan, Yemen, Birleşik gibi 22 Arap ülkesinin resmi dilidir. Bu dilin dünyadaki önemi ve rolünün büyüklüğü sonucunda, Birleşmiş Milletler Örgütü 1974'de Arapça altıncı resmi dil kabul etmiştir.

 

Arapça büyük medeniyet, kültür ve imparatorluklar doğuran dillerdin başında gelir. Günümüzde yaygın olan pek çok dil Arapça'nın zengin söz varlığından pek çok kelime almıştır. Türkçe'de pek çok Arapça kökenli kelime bulunmaktadır. Ayrıca İngilizce'ye, birçoğu Arapça'nın ön eki -al ile başlayan birçok kelime katmıştır. Bunlardan bazıları; algebra, alcohol, alchemy, alkali, alcove, ve albatrostur. Diğerleri ise; mosk, minaret, sultan, elixir, harem, girate, gazelle, cotton, amber, sofa, mattress, tariff, magazine, arsepial, syrup, sherbet ve artichoke. "Coffee" (kahve) de İngilizce'ye Türkçe ve İtalyanca yoluyla giren Arapça bir sözcüktür. "Assasin" (suikast) sözcüğü "haşhaş bağımlıları" anlamındaki benzer bir Arapça sözcükten gelir.

VİKİPEDİ.

Gönderi tarihi:
Dünyada yaklaşık 215 milyon insanın anadili olan Arapça, bir milyarı aşkın müslümanın ibadet dili olması yanı sıra, Suudi Arabistan, Yemen, Birleşik gibi 22 Arap ülkesinin resmi dilidir. Bu dilin dünyadaki önemi ve rolünün büyüklüğü sonucunda, Birleşmiş Milletler Örgütü 1974'de Arapça altıncı resmi dil kabul etmiştir.

 

Arapça büyük medeniyet, kültür ve imparatorluklar doğuran dillerdin başında gelir. Günümüzde yaygın olan pek çok dil Arapça'nın zengin söz varlığından pek çok kelime almıştır. Türkçe'de pek çok Arapça kökenli kelime bulunmaktadır. Ayrıca İngilizce'ye, birçoğu Arapça'nın ön eki -al ile başlayan birçok kelime katmıştır. Bunlardan bazıları; algebra, alcohol, alchemy, alkali, alcove, ve albatrostur. Diğerleri ise; mosk, minaret, sultan, elixir, harem, girate, gazelle, cotton, amber, sofa, mattress, tariff, magazine, arsepial, syrup, sherbet ve artichoke. "Coffee" (kahve) de İngilizce'ye Türkçe ve İtalyanca yoluyla giren Arapça bir sözcüktür. "Assasin" (suikast) sözcüğü "haşhaş bağımlıları" anlamındaki benzer bir Arapça sözcükten gelir.

VİKİPEDİ.

 

Bu yazdıklarınız söylediğim şeyi yalanlamaz. Arapçada 12 kalıp var ve bu kalıpların dışında kelime türetemezsiniz. Ve Arapçada çok çok azı yani bi kaçı hariç tüm kelimelerin üç harfli kökleri var. Yani belirli kombinasyonların toplamının dışına çıkıp anlamlı kelimeler üretemezsiniz. Var olan kelimelere yeni yeni anlamlar yüklemeye çalışırsınız en fazla. Yada mevcut kalıplara mevcut kökleri değiştire değiştire uydurup durursunuz. Burada filolojik tespitlerle konuyu dallandırmayalım isterseniz. Örneğini verdim.

 

Nüfus ile ilgiliyse dilin kutsallığı Çince'ye dikkat edin derim.

 

Türkçe en çok alfabe değiştiren dillerden olmasına rağmen hala hiç değişmemiştir. Arap alfabesi bile Türkçe gibi geniş bi dile yetmemiş Osmanlıca denen alfabe türetilmiştir.

Gönderi tarihi:
Dünyada yaklaşık 215 milyon insanın anadili olan Arapça, bir milyarı aşkın müslümanın ibadet dili olması yanı sıra, Suudi Arabistan, Yemen, Birleşik gibi 22 Arap ülkesinin resmi dilidir. Bu dilin dünyadaki önemi ve rolünün büyüklüğü sonucunda, Birleşmiş Milletler Örgütü 1974'de Arapça altıncı resmi dil kabul etmiştir.

 

Arapça büyük medeniyet, kültür ve imparatorluklar doğuran dillerdin başında gelir. Günümüzde yaygın olan pek çok dil Arapça'nın zengin söz varlığından pek çok kelime almıştır. Türkçe'de pek çok Arapça kökenli kelime bulunmaktadır. Ayrıca İngilizce'ye, birçoğu Arapça'nın ön eki -al ile başlayan birçok kelime katmıştır. Bunlardan bazıları; algebra, alcohol, alchemy, alkali, alcove, ve albatrostur. Diğerleri ise; mosk, minaret, sultan, elixir, harem, girate, gazelle, cotton, amber, sofa, mattress, tariff, magazine, arsepial, syrup, sherbet ve artichoke. "Coffee" (kahve) de İngilizce'ye Türkçe ve İtalyanca yoluyla giren Arapça bir sözcüktür. "Assasin" (suikast) sözcüğü "haşhaş bağımlıları" anlamındaki benzer bir Arapça sözcükten gelir.

VİKİPEDİ.

 

 

Bu yazdıklarınız söylediğim şeyi yalanlamaz. Arapçada 12 kalıp var ve bu kalıpların dışında kelime türetemezsiniz. Ve Arapçada çok çok azı yani bi kaçı hariç tüm kelimelerin üç harfli kökleri var. Yani belirli kombinasyonların toplamının dışına çıkıp anlamlı kelimeler üretemezsiniz. Var olan kelimelere yeni yeni anlamlar yüklemeye çalışırsınız en fazla. Yada mevcut kalıplara mevcut kökleri değiştire değiştire uydurup durursunuz. Burada filolojik tespitlerle konuyu dallandırmayalım isterseniz. Örneğini verdim.

 

Nüfus ile ilgiliyse dilin kutsallığı Çince'ye dikkat edin derim.

 

Türkçe en çok alfabe değiştiren dillerden olmasına rağmen hala hiç değişmemiştir. Arap alfabesi bile Türkçe gibi geniş bi dile yetmemiş Osmanlıca denen alfabe türetilmiştir.

heriki yaklaşımın yanlışlığı ortada...daha üstün...az üstün...nereye varabiliriz bu yolla... herdile komşusu dillerden kelime geçişi olur ve yeryüzündeki hiçbir dil bundan istisna değildir...

arapçayı yererek te biryere varamayız...kendine özgü zenginliği olan ve özellikle sembolik anlatıma yatkın bir dildir...

türkçe hiç değişmemişle ne denmek istendiği çok net değil....diller canlıdır...

bir dili küçümseyerek ya da överek bir fikri haklı çıkaramayız...

selamlar...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.