Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

virs

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    28
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    1

virs tarafından postalanan herşey

  1. Müslim, Ebû Davud ve Neseî gibi kaynaklarda ; Türklerle ilgili yani direk Türk adı geçen hadis yoktur. Varsa yazan kişi bence Türk düşmanı ki hadis yolunu kullanmayı denemiş...Bu da bir ihtimal tabi. Ye'cüc ve Me'cüc her asırda farklı yorumlar almaya mahkum bir konu... Çünkü her asırda yenilmez bir hastalık baş göstermiş. AIDS, Kanser vs. örnek olsun.. Burdaki hastalığı direk hastalık olarak algılanması yanlış olabilir. Teknoloji de bir hastalık sonuçta. Bilgisayar bağımlılığı vs. vs. Bu hızla ilerleyen teknoloji ile ilerde robotların çok gelişmesi sonucu onların başımıza bela olması hayal değil....Pilotsuz uçaklar örnek olsun. http://diyanet7.diyanet.gov.tr/kuran/fihri...2%80%99c%C3%BBc Bu ayetleri de incelemeniz ön fikir olabilir.
  2. Kafiyeli konuşmak için uydurmanıza gerek yok Nuri yoksa Gılman var Etraflarında, sedeflerinde saklı inciler gibi tertemiz gılmanlar dolaşır? (Tûr Sûresi, 24. âyet) Uzun uzadıya yapılmış açıklamayı buraya eklemeye gerek yok merak eden buyursun : Önce bu linke bakın daha sonra aşağıdakine : (Huri ve Gılman Konusu için)
  3. Programın İçeriği: -Kur'an-ı Kerim -Risale-i Nur Külliyatı'nın Tamamı -Büyük Lügat -Elmalılı Hamdi Yazır İlmihali -Nimet-i İslam +Özellikler: -Bilmediğiniz bir kelime olması halinde kelimeyi seçip, LÜGAT butonuna basmanız yeterlidir. -Osmanlıca Editör Özelliği -Arapça Arama Yapabilme Özelliği -Görünümü Ayarlayabilme Özelliği (Font, yazı tipi vb. gibi.)
  4. http://diyanet7.diyanet.gov.tr/kuran/liste.asp Ayetler konulara göre derlenmiş toplanmış. Kolaylıklar sağlaması dileğiyle.
  5. Bu konuyu şimdilik tartışmıycam çünkü bu konu üzerindeki çalışmalarımı henüz bitirmiş değilim.Bir konu açacağım çok yakın zamanda söz o zaman tartışırız. Çünkü konu biraz uzun ve iyice pekiştirmeden bir solukta anlatmak yetmeyebilir asıl meseleyi.
  6. Gerçekten İletişim Problemi Yaşıyoruz Sayın Beldegah, Ben Kuranın koruma altında olduğuna dair, değiştirilemiyeceğine dair âyeti örnek gösterdim. Diğer kutsal kitaplarda varsa böyle bir âyet gösterin ? Burdaki amaç diğer kutsal kitapların değişip değişmediğini ispatlamaya yöneltmektir. Kuranı kerimde Allah diyorki : Şüphesiz o zikri (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz. (Hicr Sûresi, 9. âyet) Allah kuranı kerimi koruma altına aldığını açıkca söylüyor, diğer kutsal kitaplar için de varsa böyle bir âyet gösterin ? Apaçık doğru diyor. O ayetlerin manasını kavramayı her kula nasip etmiyor işte bu noktayı anlamak istemediğinizden dolayı niye apaçık kuran diyor dediğine düz mantıkla bakıyorsunuz. İslam alimlerine bir bakın bakalım kelime bazlı ve harf bazlı tefsir yapan kaç tane alim var diye ? Birazcık araştırın bu kısmı. Sonra tekrar tartışalım bu kısmı. Alimler(Müceddidler) niye gönderilmiş birazcık araştırın. O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihdir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. (Al-i İmran Sûresi, 7. âyet) Müteşabih âyetler, manasını ve hakikatini sadece Allah’ın bildiği âyetlerdir. Bunların insan zihni tarafından tümüyle kavranmasına imkan yoktur. Allah’ın sıfatları, kıyametin ahvali, cennet, cehennem gibi hususlarla ilgili âyetler ile, sûrelerin başında yer alan “hurûf-u mukatta’a” bunlardandır. İnsan ne kadar çabalarsa çabalasın, bu âyetleri bütün yönleriyle anlaması mümkün değildir. Müteşabih âyetler dışındaki âyetler de muhkem âyetlerdir. Bu kısmı anlamanızı beklemiyorum zaten. Bu kısmı anlamadan evvel Sahabe kavramını iyice beyninizde pekiştirmeniz gerekiyor. Çünkü Hz. Muhammedin sözlerini nesilden nesile aktaranlar onlardır ve onlara tabî olanlardır, onlara uyanlardır. - Hz. Muhammed tarihte yaşamış bi şahıs. Ona ya da Allahına inanmıyor olsak bile bu açıdan belki doğru söylediği şeyler olmıcak değil di mi? Bi bildiği vardıysa açıklamalı yada hiç söylememeliydi. Hz. Muhammed ne söylediyse doğrudur. Ona Muhammed-ül Emin diye boşuna denmemiştir. Bir tek yalanı varsa o da sizin uydurduklarınızdır. Onlar, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı. (Eğer böyle yapabilselerdi) işte o zaman seni dost edinirlerdi. Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık az kalsın onlara biraz meyledecektin. (İsra Sûresi, 73.-74. âyet)
  7. Güzel şeyler söylüyorsunuz bunu ayrı bir konu başlığıyla ele alsak nasıl olur AIRBUS ve muki kardeş ?
  8. Dünyadayken güzellik ve çekicilik kadın, ahirette ise cennette çekiciliğin erkekte olması gayet adaletli. Cennete Dünyadan Gidiecek Hanıma Verilen Nimet ise Cennetteki Hurilerden Daha Üst Düzeyde Güzelliktir. Yeterince araştıramamışsınız. Erkek eşiyle birlikte cennetlik olursa ikisini bekliyor tüm o güzellikler. Mesela cinsel güç bakımıdından kişiye 100 kişinin cinsel istek gücünün verilmesi gibi. Biliyorum bu açıklama çok üstü kapalı oldu ama bu konuda araştırmanız gereken kaynak peygamberimizin sözlerindeı...(hadislerde)
  9. Gerçekliği kanıtlanması için daha ne gerekiyor ? Bunca delil yeter aklını çalıştırana. Seçme hakkı serbest olduğundan kişi ister inanır ister inanmaz. Gerçekliğinin kanıtlanması için herkesin inanacağı bir din bekliyorsanız boşuna bekliyorsunuz. Yarına çıkabileceğinizin bir garantisi bile yok. Bizim inancımız Tevekküldür. Yapılması gerekenleri yaptıktan sonra işin sonuçlanmasını Allah'a bırakmaktır. Dükkanın kapısını açık bırakıp eve gidersen elbet bir hırsız dükkanı soyar. İşin tevekkül kısmı dükkanın kapısını kilitleyip sonucu ondan sonra Allah'tan istemektir. Yaratıcımız ne kadar merhametli ki peygamberimizin duasını kabul etti de kıyamete kadar helak etmeyeceğine dair habibine söz verdi. O merhametlilerin en merhametlisi. Ayrıca dua diye bir kavram var. Bakın Allah duanın önemini kavratmak için ne diyor : (Ey Muhammed!) De ki: "Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin!" (Furkan Sûresi, 77. âyet) Paranın ve imanın kimde olduğu bilinmez. Dünyanın neden bir imtihan olduğuna açıklık getiren mesajınız için teşekkürler.
  10. inşallahla maşallahla işelrimizi görmeye çalıştığımızdan dolayı bu hallerdeyiz. Yanlış mı? Doğru dediniz fakat şu kısmı tam olarak açar mısınız ?
  11. Yeni sorulara muhakkak ki ortam hazırlancak. Çünkü din bir bütündür. Bir parçasını ayrı tuttuğunuz zaman diğer kısmı tam olarak nasıl anlayabilirsiniz_? Mesela Peygamberlere İman ile Meleklere imanı ele alalım.. Biz Vahyin Cebrail ile Peygamberlere indirildiğini biliriz. Hadi bu ikisine de inandı ama Allaha inanmadı o zaman peygambere vahyi gönderen meleğe de inanmayacak doğal olarak peygambere de inanmayacak. Çünkü onlar bizi yaratan Allah'tır diyor. Oysa inanmayanlar bile ona Muhammed-ül Emin derdi. Malını emanet ederdi. Böyle birine peygamberlik indirildiğinde niye yalanladılar. Oysa hayatında bir kez bile yalnına rastlamadıklarını onlar itiraf etmiyorlar mıydı?
  12. Özür dileyerekten öncelikle tam olarak ne demek istediğinizi anlamadım ? Onlara inanmanın bana getireceği faydaları söyler misiniz ? Niçin onlara inanmalıyım ? Ek olarak inkar ettiğimi de söylediğimi hatırla mıyorum ? Sadece kuranı tamamen hikaye kitabı olarak anmaya karşı çıktım. Evet içinde hikayeler var fakat Allahın emirleri de var. Peki o (kurandaki) hikayelerin anlatılış sebepleri ne? Bakın boş bir misal var mı ? Geçmişten haberdar da ediyor. Bunun neresi kötü ?
  13. Ne zaman olacağını bilmediğimiz bir kıyamet için , - Doğru ne zaman olacağını bilmiyoruz. Rabbimiz de o size ansızın gelecek diyor zaten. ona buna iman etme çabası sarf edeceğimize , - Ona buna iman etme çabası demeniz çok yanlış olmuş bir müslüman için dediyseniz eğer, çünkü insanların ve cinlerin yaratılış amacını Allah söylüyor : Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. (Zâriyât Sûresi, 56. âyet) bu çabayı dünyamızı nasıl daha yaşanır hale getirebiliriz çabası sarf edilse daha iyi olmaz mı? Dünyayı nasıl daha yaşanır hale getirebiliriz çabası gayet olumlu, islamda dünyayı yaşanmaz hâle getiren bir neden var mı ki bunu söylediniz yoksa burdaki söyleminiz sadece "bu çabayı dünyamızı nasıl daha yaşanır hale getirebiliriz çabası sarf edilse daha iyi olmaz mı?" bu soruya mı cevap aramak... Ek olarak iman etmek çabası tabiki en mühim meseledir. Sonsuz bir yaşam ile taş çatlasa 200 yıl yaşayacağın bir dünya arasında kıyas yapmak oldukça tuhaf. Sonsuzla kıyas edilmemeli bence sayılı günler.
  14. Hâlâ Arap işi diyorsunuz. Peygamberimiz buyurdu veda hutbesinde : Mü'minler! Sözümü iyi dinleyin, iyi belleyin. Rabbınız birdir, babanız birdir. Hepiniz Âdem'densiniz, Âdem de topraktan yaratılmıştır. Hiç kimsenin başkaları üzerinde soy sop üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük, ancak takvâ iledir. Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin. (Hucurat Suresi, 10. ayet) Siz hala cahillikten vazgeçmeyecek misiniz ? Tabi ki vardır bir hikmeti diycem Rabbimiz de öyle diyor zaten. Biz ona tamamen teslim olduk : Şunlar hikmet dolu kitabın âyetleridir. (Lokman Suresi, 2. ayet) Şüphesiz bu Kur’an sana, hüküm ve hikmet sahibi, hakkıyla bilen Allah tarafından verilmektedir.(Neml Suresi, 6. ayet)) ------------------------------------------ Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar. (Bakara Suresi, 269. ayet)
  15. (En çok sapıtan toplumla ilgili ufak bir çalışma yapacağım yakın zamanda o konuyu açmadan buna cevap yazmak eksik olcak ama neyse orda tartışırız o konuyu şimdi onu tartışmayalım mümkünse..Konunun yönü değişmesin.) Kitapların bozulmuş halleri mevzusu da ayrı bir konudur.Asıl demek istediğime geliyorum : Biz değişmeyen, içeriği (yani orjinal hali) bozulmamış tek bir kitap biliriz ve ona tamamen iman ederiz. Diğer kutsal kitaplar için böyle bir ayet yoktur dikkat edin : Şüphesiz o zikri (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz. (Hicr Sûresi, 9. âyet) Böyle bir ilahi koruma hangi kutsal kitap için sağlanmış ? Eğer dediğiniz doğruysa onu kanıtlayacak ayet getirin ? “Bir de (Yahudi ve Hıristiyanlar, Müslümanlara) Yahudi ve Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız dediler. Onlara, ‘Hayır! Biz, bir tek Allah’a yönelen İbrahim’in dinine uyarız. O müşriklerden değildi’ de.” (Bakara, ayet: 131) Diğer kutsal kitaplardaki yazılanlarda ayettir. Sadece kurandakiler değil. Rabbimiz boşuna bize meydan okumaz : Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin). (Bakara Suresi, 23. ayet) Belki çoğumuz bilmiyor ama bizim bildiğimiz şeylerden birisi de Kur'anın hiç bir zaman tamamen tercüme edilemeyeceğidir. Bakın elif lam mim tarzı ayetlerin açıklaması yoktur mesela. (Kur'anın 2. Sayfasındaki 1. ayet örnek...) ---------------------- Kur'an'dan başka kitap ve islamdan başka din aramayız biz neden : Kim İslam’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır. (Ali İmran Suresi, 85. ayet) Allah aramayın diyorsa aramayız. Allah'a tam bir ihlas ile teslim olmuşuzdur. Allahın sözünü insanın sözünden ayrı tutarız. Ona göre değer biçeriz. Anlamadığımız kısımlar olabilir (Kur'anın 2. Sayfasındaki 1. ayet örnek...) vardır bir hikmeti deriz ayeti inkar etmeyiz... --------------------------------------------------------------------------------------------------- O kadar sayıda peygamber adını bilsek bile aklımızda kalabilir mi ? Hadi Allah bildirdi diyelim. O bildirilene inanacak mısın ki imanımızı sorgulama gayretine girebiliyorsun ? Sen henüz bilinen peygamberlere iman etmiyorsun bilmediğin peygamberlerin sana bir yararı olur mu ki ? Bildirilenin dışında bir şey bilmeyiz, her şeyi bilen bir Allah'a inanıyoruz. Onun bilmesi bizim için yeter. O inanın demişse inanırız tüm peygamberlere ve artık geçerli din Muhammedin dini dediyse o dine tabi oluruz. Diğer kutsal dinleri inkar etmeyiz ama Allah başka din aramayın dediği için de böyle bir şeye tenezzül etmeyiz. Biz Allaha tamamen teslim olduk, İmtihanda sorulara cevap yazmak serbest, doğru cevabı bilen soruyu ilk başta soruyu sorandır tabi ki Bize peygamber sayısını bildiren Hz. Muhammed'tir. Ona inanmayan kişinin bu kadar sayıdaki peygamberin adını bilse bile inanması komik bir durum ki o sayıda peygamber vardır diyen ve Allahın diğer tüm peygamberlerden makam olarak üstün tuttuğu peygambere inanmıyor
  16. Evet bahsettiğiniz herkül yada osiris hikayeleri gibi ananlar zaten kur'an'a inanmayanlar oldukları için ne kadar söylersek söyleyelim onlar kâle almıyacaklardır. Dolayısıyla kıyamette yaşanacak olayları kişinin kabul etmesi için önce kur'an'a inanması gerekecek ki kur'an'da yazılanları kabul etsin. Kur'an'a inanmak için Allah'a iman,Peygambere iman,Meleklere iman meselelerini halletmesi gerekir. Bunlar olmadan kur'an'a inanması her hangi bir hikaye kitabını okur gibi kur'an okumasından öteye geçmesi şaşılacak bir durumdur. Saygılarımla.
  17. Doğru taktikleri vermişte inanmak istememişler insanlar o peygamberlere, hep yalanlamışlar sizlerin yaptığı gibi : İçlerinden bir adama, insanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında kendileri için bir doğruluk makamı bulunduğunu müjdele diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki o kâfirler, “Bu elbette apaçık bir sihirbazdır” dediler? (Yunus Sûresi , 2. ayet) Sizden önceki Nûh, Âd, ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin –ki onları Allah’tan başkası bilmez- haberi size gelmedi mi? Onlara peygamberleri mucizeler getirdiler de onlar (öfkeden parmaklarını ısırmak için) ellerini ağızlarına götürüp, “Biz sizinle gönderileni inkar ediyoruz. Bizi çağırdığınız şeyden de derin bir şüphe içindeyiz” dediler. (İbrahim Suresi, 9. ayet) Lût’un kavmi de peygamberleri yalanladı. (Şu'ara Suresi, 160. ayet) Onlara, Allah katından ellerinde bulunan Kitabı (Tevrat’ı) doğrulayıcı bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah’ın Kitabı’nı (Tevrat’ı) arkalarına attılar. (Bakara Suresi, 101. ayet) Andolsun, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Böylece zulmederlerken azap onları yakalayıverdi. (Nahl Suresi , 113. ayet) Allah’a karşı yalan uyduran, yahut kendisine geldiğinde, gerçeği yalanlayandan daha zalim kimdir? (Rûm Suresi, 68. ayet) Madem peygamberlerin doğru taktikleri değerli ,neden hiç birini kâle almıyorsunuz? 7200 tane hadis olan kitabı okuyun görün taktikleri.
  18. Çok yerinde tesbitlerde bulundunuz teşekkürler. Bahsi geçen kıyamet yüce kitabımız kuranda açıklanmıştır. Bence gerçekçi olmak lazım senaryo yazmadan önce Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, “Ona ne oluyor?” dediği zaman, (Zilzal Sûresi 1,2,3. ayet) İyi bakın ayete içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ölülerin kıyamet günü diriltileceği hakkında bile bilgi var. Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır. (Vakıa Sûresi 3,4,5,6,7. ayet) Güneş, dürüldüğü zaman, Yıldızlar, bulanıp söndüğü zaman, Dağlar, yürütüldüğü zaman, Gebe develer salıverildiği zaman. Yaban hayatı yaşayan (irili ufaklı) tüm canlılar toplandığı zaman, Denizler kaynatıldığı zaman, (Tekvir Suresi 1,2,3,4,5,6. ayet) Gaybden haberler veren mucizevi kitabımızı bize sunan Allah'a hamd olsun
  19. Kardeşler Dünyadaki Hayatın Neden İmtihan Olduğunu Yavaş Yavaş Kanıtlamaya Başlayan Bu Mesajlarınız İçin Teşekkür Ederim. Neden İmtihana Tabi Tutuluyoruz Görüşüne Cevap Bulduğunuz An Sorularınıza Otomatik Cevap Vermiş Olduğunuzı Göreceksiniz.
  20. Kıyamet Ne Zaman ve Nasıl Gerçekleşecektir ? Dr. Muhammed Bozdağ Kıyamet Saati “Kıyamet, filan tarihte kopacaktır.” demek haddime olmadığı halde, burada size tarih tahmin etme cüretinde bulunacağım. Elbette kimse yarın başına ne geleceğinden emin olamaz. Ama, ölüm yaklaştıkça, yakınlığını hissedersiniz. Yaratan, yaklaşarak iyice açıklanma noktasına gelen kıyameti “Neredeyse gizleyeceğim.”(1) diyor. Kıyamet iyice yaklaştığında da, geldi geliyor demeye başlarsınız ve tahminleriniz doğruya yaklaşır. Allah şöyle uyarır: “Sana kıyametin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun zamanını Ondan başkası açıklayamaz. O göklere de, yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir.”(2)“Kıyametin zamanı hakkındaki bilgi, ancak Allah’ın katındadır. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez.”(3)“Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır.”(4)“Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz. Habersiz oyalanıyorsunuz.”(5) Kur'an'dan kıyamet senaryoları 26 Ekim 1992 gecesi rüyamda kıyametin kopuşunu görmüştüm. Kıyametin başlayacağını anlayınca, caddelere daldım; karşılaştıklarımı kollarından tutup, ahirete hazırlanmamız gerektiğini anlatıyordum. Her kimi yakaladıysam, sözümü bitiremeden elimden sıyrılıp gitti. Anlatamamamın üzüntüsüyle koşuştururken, yıkılış başladı ve ben köşeme çöküp, ölümü izledim. Dünya dalgalanıyor; çatlayıp parçalanan zeminlerden alevler fışkırıyordu. Üzerime serpilecek kaya, dağ veya alev yığınlarının korkusu içerisindeydim. Dizlerime kapanıp beklerken, “Allah’ım, bana acı verme!” diyordum. Karanlıkta bedenimi kaybettim. Ardından, kömürleşmiş harabeler üzerinde gözlerimi açtım; bir yerlere doğru ilerliyordum. İçimden, “Neden dinlemedik, anlamadık.” diye üzülüyordum. Başımı çevirip, toprağı siyah, göğü karanlık gördüğüm anda uyandım. Sabahleyin, TBMM Soruşturma Komisyonlarındaki görevime gittim. Bir elimde günün gazetesi, diğer elimde çayı yudumlarken, rüyamı anlamlandırmaya çalışıyordum. Gazetenin rasgele bir sayfasını açtım. Gözüm “Kıyametin tarihi belirlendi” şeklindeki başlığa takıldı. Heyecanlandım, ürperdim. Haber şöyleydi: “Herkesin merak ettiği kıyamet günü, sonunda açıklandı: 14 Ağustos 2126. İngiliz-Avustralya Rasathanesinde görevli ünlü gökbilimci Duncan Stell, üç mil genişliğindeki Swift Tuttle adlı bir kuyruklu yıldızın saniyede 37 mil süratle üzerimize geldiğini ve hesaplanan tarihte, bir milyon nükleer bombadan daha etkili bir patlamayla yeryüzüne çarpacağını açıkladı.”(6) Haberin rüyamın üzerine gelmesinden etkilendim ve kıyametin tarihiyle ilgili araştırmalar yaptım. Hz. Muhammed’in (asm) “Ümmetimin ömrü bin seneyi geçecek; fakat bin beş yüz seneyi çok aşmayacaktır.”(7) dediğini okudum. Ebced hesabıyla yorumlanan bir hadisten de Hicri 1545 (Miladi 2120) tarihinin kıyamet yılı olabileceğinin bulgulandığını gördüm.(8) Bunlara benzer başka tarihleri de yan yana getirdiğimde, ilginç bir örtüşmenin yaklaşık aynı yıllara işaret ettiğini anladım. Bu rüyadan dokuz yıl sonra, kıyamet hakkında bir kitap yazmak istedim; verileri toparladım.(9) Swift-Tuttle’la ilgili gelişmeleri konunun uzmanlarından Prof. Brian G. Marsden’e sordum. Prof. Marsden’in, 17 Nisan 2001 tarihli e-posta cevabı şöyleydi: “Eğer yörüngesi dünyanın yörüngesiyle kesişen Swift-Tuttle, gelecek geçişinde dünyaya çarpacak olsaydı, bu 14 Ağustos 2126’da olacaktı. Kuyruklu yıldız her geçişinde gecikme yapıyor. Çinlilerin M.Ö. 68 ve M.S. 188 yıllarındaki gözlemlerini de dikkate alarak yapılan hassas hesaplamalarda, o tarihte dünyaya çarpma ihtimalinin çok düşük olduğu anlaşıldı.” Prof. Marsden’e, 2120’de herhangi bir çarpışma ihtimali olup olmadığını da sordum. “O tarihte bir çarpışma olacaksa, bunun bizim henüz bilemediğimiz bir gökcismiyle olabileceğini” yazdı. Bilemediğimiz göktaşlarının dünyaya yaklaşıyor olma ihtimalleri yüksekmiş demek. NASA bilim adamlarına göre, 2004 Haziran ayında keşfedilen 400 metre çapındaki 2004 MN4 adı verilen göktaşı 13 Nisan 2029’da üç yüzde bir ihtimalle dünyaya çarpabilirmiş.(10) Göktaşı yaklaştıkça çarpışma ihtimali artıyor; hesaplanan son ihtimal otuz sekizde bir(11)… Daha böyle ne haberler okuyacağız, hiç de ciddiye almadan… Gerçekten de 2100 yılından sonrası tufan mı olacak? Artık önümüzdeki 50-70 yılın ardından, kıyamet saatine kadar çevresel dengesizlikler birbirini kovalayacak mı? Kıyamet dünyayı ne zaman yakalayacak? Her uyanık vicdan kendi cevabını bulur. 2004 yılında, 50 bin ışık yılı uzağımızda patlayan Nötron yıldızının saniyede yaydığı enerjiyi, Güneş’imiz ancak bir milyon yılda yayabiliyor. Bilimcilere göre, bu patlama 10 ışık yılı yakınımızda yaşansaydı, dünya hayatının çoğu sönecekti.(12) Bundan böyle, kıyamet haberleri de fırtınayı bildiren rüzgarlar gibi esip duracaktır. Sonunda asıl fırtına ansızın, umulmaz ve beklenmezken gelip çatacaktır.(13) Alman Bild Gazetesinin manşetten verdiği bir haberde, bilim adamları kıyamet uyarısı yapıyorlardı. Bunlardan BBC’ye de konuşan Prof. Sir David King, “Eğer dünyanın bu kötü gidişi daha da hızlanmazsa, bize geriye sağ salim yaşayabileceğimiz 60 yıl kalıyor.” demiş.(14) Hatta Washington Worldwatch Enstitüsüne bakılırsa, torunlarımızdan sonrasına dünya yok.(15) Yani artık iş işten geçmiş demeye getiriyorlar. Dünyanın yaşanmaz hale geleceği yıllar pek yakın diye korkmalı ve çabayı terk etmeli miyiz? Aksine, sonsuzluğa layık olmanın yolu, tamir etmeye, iyi izler bırakmaya çırpınmaktan geçer. Kıyamet bilgisi, çalışkanlığa ve iyiliklere yönelmemizi sağlamalıdır. Evrenin Yıkılışı Kıyamet nasıl kopacak? Sadece dünyayı ve güneş sistemini mi kapsayacak; yoksa tüm evreni mi kuşatacak? Dünyanın kıyameti ile güneş sisteminin ve evrenin kıyameti aynı zaman kesitinde mi gerçekleşecek? “Onlar, kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar? Şüphesiz onun alâmetleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar!”(16) Fakat, ne yazık ki, “insanların çoğu (kıyametin geleceğine) inanmazlar.”(17) “Göklerin ve yerin gaybı Allah’ındır. O saate / dünyanın sonuna ilişkin emirse, bir göz açıp yummak gibi, hatta ondan da yakındır. Allah’ın kudreti her şeye yeter.”(18) Yaratan evrene birden vücut verdiği gibi, kıyameti de birden başlatır. Yolunda gider gibi görünen her iş, aniden tersine döner. Dünyamıza yönelen tehditler artıyor. Geçenlerde bir göktaşı dünyanın yakınından teğet geçmiş.(19) Bilimciler bir göktaşının çarpacağından emin olsalar, bunu bize açıklayabilirler miydi? Rusya Bilimler Akademisinden Mihail Smirnov “175 yıl içinde dünyamıza göktaşı düşmeyeceğini” açıklamış. Smirnov’a göre, “o zamana kadar zaten insanoğlu, göktaşlarını yok etmeyolunu çoktan bulurlarmış.”(20) Science dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, 16 Mart 2880 tarihinde bir kilometre genişliğindeki bir göktaşının dünyaya çarpacağı “belirlenmiş.” Bilim adamları bu sürede göktaşının yörüngesini değiştirme teknolojisini geliştirebileceğimize inanıyormuş. Hatta Jet Propulson Laboratuvarından Jon D. Giorgini önümüzdeki uzun zamandan yararlanarak çaresine bakacağımızı düşündüğünden, endişelenmiyormuş.(21) Hep aynı kandırmaca ve aynı oyalanma… Göktaşları, yer taşları işin bahanesidir. Evrenin yıkılışına yönelen İlâhî Kudret, evrensel meleklerden İsrafil’in (as) nefesi üzerinden evrene akar. İsrafil’in surundan yayılan enerji, evrenin enerji dengesini bozarsa sistem çökmeye başlar. Dengesizlik her zerreciğe ulaşır; evren galaksileriyle ve gök katlarıyla çökmeye başlar. O gün Sur üflenir; göklerde ve yerde kim varsa, Allah’ın dilediği kimselerden başka hepsi çarpılıp yıkılır.(22) Evren gerilen bir kauçuk çarşaf gibi her yandan genişliyor; atomlardan galaksilere kadar tüm zerreler birbirinden uzaklaşıyor. Bilimciler bu durumun evrenin içerisinde gizli kara enerjiden kaynaklanabileceğini düşünüyorlar.(23) Evren, kendisinden onlarca kat büyüklükte gizli bir enerjinin elindeyse, o enerjinin geriye çekilmesinin sonuçlarını hayal edebilirsiniz. İster gelmekte olan, isterse aniden yaratılan bir sebeple perdelenerek veya isterse de sebepsiz başlatılan yıkılış süreci dünyayı kuşatır. Bir göktaşı mı çarpar; evrenin enerji dengeleri mi bozulur; güneş sistemi ve galaktik sistemler mi çöker? Nasıl olacaksa, kıyamet başlar. Allah, göklerin ve yerin gaybından elektronlara gönderdiği kuvveti geri çekiverse, o saniyede olacakları hayal edin. Evren saatinin tüm çarkları birbirinden kopar; madde makinesinin parçacıkları yay gibi yerlerinden fırlar. Tarifsiz bir başıboşluk ve beraberinde köpük gibi sönüp yok olma yaşanır. Dünyanın ölümü ürkütücüdür: “Yer o sarsıntıyla sarsıldığında, yer ağırlıklarını çıkardığında…”(24) Yer şiddetle sarsıldığı, dağlar serpildikçe serpildiği, hepsi dağılıp toz duman haline geldiği, (zaman)…(25) O gün yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecektir! Ölüm evrene yayılır. “Hani o yıldızlar silinip, o gök kubbe açıldığında,(27) gökyüzü çatlayıp, yıldızlar döküldüğünde…(28) Gök onun dehşetiyle çatlamıştır ve Onun vaadi yerine getirilmiştir.”(29) Ne zaman ki o göz kamaşır, Ay tutulur, Güneş ve Ay bir araya getirilir… O gün insan, “Kaçacak yer neresi!” diyecektir.(30) Güneş’le aramıza bir perde girseydi karanlığa düşerdik. Yaratan, nurunun, kudretinin yansımasını bir an durdursa, o an evren yoktur. Boşuna kıyamet senaryoları üretiyoruz. Yokluğa Dönüş Kıyamet gününe ulaşıldığında, dünyada sadece cisimsel zevklerine saplanmış, ilgisiz ve duyarsız insanlar yaşıyor olacak. Tüm işaretleri gördükleri halde, hâlâ bir biçimde kurtulacaklarını hesaplayacaklar, oyalanacaklar, isyanlarını sürdürecekler. Öyle bir deprem gürültüsüyle sarsılacaklar ki, birçok kalp göğüs kafesinde patlayıverecek. Pek çoğunun beyin damarları oracıkta çatlayacak. Ufkunuzdan Ay’a uzanan alevlerin üzerinize estiğini düşünün. Denizler göklerden boşalırcasına üzerinize akıyor. Dağlar temellerinden parçalanıyor, zeminler çöküyor, toprağın içinin dışına çıkışını izliyorsunuz. Yer ölüm, gök ölüm haykırıyor. Kıyamet anında melekler, cinler, şeytanlar, ruhlar güçsüz ve çaresizdir, şaşkındır, ürperti halindedir. Evren doğdu doğalı, böyle inanılmaz bir dehşetle karşılaşmamıştı. “Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir!”(31) Her canlı, ölünceye kadar kıyametin dehşetine tanıklık eder. İnsanlar öldükten sonra da olayları ruh gözleriyle görmeye devam ederler. Yıkılış berzahtaki ruhların huzurlarında yaşanır. Berzah evreni de parçalanır. Cehennemi umanların dehşeti, cenneti bekleyenlerin müjdeleşmelerine karışır. Hani gece vakti idamlık mahkumları alıp darağacına veya kurşuna dizilecekleri meydana götürürler ya… Bir de, seçilmeyi başarmış liderlere büyük törenlerde taç giydirirler… O gün, herkes yakında yaşayacaklarını hissetmektedir. Her şey herkesin huzurunda açığa çıkacak; yakında tarihin en büyük hesaplaşması yaşanacaktır. “O gün biz göğü kitapların sayfalarını dürüp büker gibi düreceğiz.”(32) emri gerçekleşir. Evrenin maddesi çöker, sistemler dağılır. Galaksilerin çöküşünü gök katlarının kapanışı izler. Ruhlar ve melekler de birer birer söner ve “O (Allah’ın) zatından başka her şey yok olucudur (olacaktır.)”(33) ayetinin nihaî hükmü gerçekleşir. Kıyamet kopmuştur. Zaman biter ve Allah’tan başkasının vücudu yok olur. Artık her şey sadece Allah’ın bilgisindedir. Muhteşem bir romanın son sayfası da yaşanmış ve tarihe gönderilmiştir. Madde ve vücut adına her şey köpük gibi sönmüş; evren mum gibi eriyip tükenmiştir. Kaynaklar (1) Kur’an, Tâhâ 15. (2) Kur’an, Araf 187. (3) Kur’an, Lokman 34. (4) Kur’an, Necm 57. (5) Kur’an, Necm 60. (6) bk. Hürriyet, 27.10.2002… Ayrıca, bu konuyu ilk kez “Kıyamet ne zaman kopacak?” başlığıyla 18.11.2002 tarihli Yeni Asya gazetesinde yayınlanan yazımda dile getirdim. (7) Celaleddin Suyuti’nin “el-Keşfu fi Mücazeveti Hazin el-Ümmeti el-Elfe Ellezi Dellet Aleyh el-Asar” isimli kitabından naklen el-Berzenci, Kıyamet Alametleri (İstanbul: Pamuk Yay., 2002) s. 299. (8) Şu an Hicri 1426 (Miladi 2005) yılındayız. Konu hakkında bk. Bediüzzaman, Kastamonu Lahikası, s. 23. (9) Kıyametle ilgili her türlü veriyi tamamladıktan sonra, artık kitabımı yazabilirim dediğim sırada, bilgisayarımı yeniledim. Çekilen formattan çok sonra öğrendim ki, kıyamet bilgilerini de beraberinde sildirmişim. (10) Milliyet, “Kıyamet 13 Nisan 2029’da mı?” (25.12.2004). (11) Vatan, “Meteor Alarmı”, (10.4.2005). (12) Hürriyet, “Samanyolu’nda dev patlama” (20.02.2005). (13) “O (kıyamet) size ancak ansızın gelecektir.” (Kur’an, A’raf 187). (14) Hürriyet, “Dünyanın 60 yıl ömrü kaldı” (07.11.2004). (15) NTVMSNBC, “Bir ya da iki nesillik vaktimiz kaldı” (10.01.2003). (16) Kur’an, Muhammed 18. (17) Kur’an, Mümin 59. (18) Kur’an, Nahl 77. (19) Hürriyet, “Göktaşı teğet geçti” (19.03.2004). (20) Hürriyet, “175 yıl göktaşı düşmeyecek” (05.02.2001). (21) Akşam, “Kıyamet 878 yıl sonra” (05.04.2002). (22) Kur’an, Zümer 68. Hz. Muhammed (asm) “Sur sahibi” şeklinde tanımladığı büyük melek İsrafil’in (as) sağında Hz. Cebrail’in (as), solunda Hz. Mikail’in (as) konumlandığını belirtir. (Ebu Davud, Hurufve’l-Kıraat 1, 3999) Bu üçüyle birlikte Hz. Azrail (as), evrenin boyutlarına ya­yılmış, dört çok büyük enerji alanını, bilinç ve emir düzeyini temsil ederler. Anladığımıza gö­re İsrafil (as) Allah’ın evreni temel yok ediş ve diriltişlerinde rol alan enerji alanını temsil et­mektedir. (23) Evrenin bilinen baryonik maddesi (galaksiler) vücut toplamının % 4’üdür. % 75’in kara e­nerji ve kalanın da karanlık madde olduğu sanılıyor. bk. http://universe.gsfc. nasa. gov/science/darkenergy.html (24) Kur’an, Zilzal 1-2. (25) Kur’an, Vakıa 4-6. (26) Kur’an, Müzzemmil 14. (27) Kur’an, Mürselat 8-11. (28) Kur’an, İnfitar 1-3. (29) Kur’an, Müzzemmil 18. (30) Kur’an, Kıyamet 7-10. (31) Kur’an, Hacc 1. (32) Kur’an, Enbiya 104. (33) Kur’an, Kasas 88.
  21. Bu yazının sahibi hem samimi değil, hem de Türkçe bilmiyor... Bu iki hususu değinmek isterim. - Yazı sahibi niçin samimi değil? Her insan vicdanen bilir ki kendisinde iki ayrı hareket, iki ayrı fiil söz konusu. Bir kısmı ihtiyari, yani kendi isteğiyle, iradesiyle ortaya çıkıyor. Diğer kısmı ise ısdırarî; yani tamamen onun arzusu, iradesi dışında cereyan ediyor. Meselâ; konuşması, susması, oturması, kalkması birinci gruba; kalbinin çarpması, boyunun uzaması, saçının ağarması da ikinci gruba giren fiillerden. İşte o birinci grup fiillerde istemek bizden, yaratmak ise Allah'tan. İşte yazı sahibi bu iki fiili bir sayma gafleti içinde... Ama, işin asıl önemli yanı, bu iddiasına kendisi de inanmıyor... İşlediği günahlarda kaderin onu zorladığını iddia ederken samimi değil!... Evine giren hırsızı mahkemeye verirken kaderi unutuyor. ?Bu adam,? diyor, ?benim evime girdi, şuyumu çaldı, buyumu gasp etti.? Hırsızın: Ben masumum. Benim kaderimde soymak, bu zatın kaderinde de soyulmak varmış, şeklindeki müdafaasına kızıyor, köpürüyor, çıldıracak hale geliyor!.. İmtihana giren bir aday dilediği salonda imtihan olamaz. İmtihanı istediği saatte başlatamaz. Soruların puanlamasını kendi tayin edemez. Bütün bunlar, onu imtihan eden amirin tayini ve tespiti iledir. Fakat, imtihan başladıktan sonra, cevapları dilediği gibi verir... İmtihan süresince kendisine müdahale edilmez. Seçme hakkı vardır. Cevapları istediği gibi verir. Aksi halde buna imtihan denmez. Bu Dünyadaki İmtihan ile kaderi nasıl karıştırıyorsunuz ? Daha nasıl izah edelim ? Ne kadar az düşünüyorsunuz?
  22. Ben Aralıksız Gelmesinden Bahsetmiyorum Aynı Zamanda, Aynı Tarihte Farklı Mekanlarda Yaşayan Peygamberlerden Bahsediyorum Dolayısı ile Ortalama Olarak 50 Bile Varsaysanız Peşpeşe Ekleme Yapmanız Aldatmacadan Başka Hiç Bir Şey Değildir. Melekler Zaten Allah'ın Emrinden Çıkmayan Varlıklar Onlara Peygamber Gönderilmesine Gerek Yok. Allah'ın Emrinden Çıkmayan Varlıkların Allah'ın Koyduğu Yasakları Çiğneme Olasılığı Sıfırdır. Şayet Meleklerin Varlığına İnanmak Ayrı Bir Mevzudur. Bilmediğin Şeyleri Tartışabilecek Kadar Cesur Bir Uydurukçusun Lakin Binbir Burhanla İspat Edilen Şeyleri Anlamakta Kıtlık Çekiyorsun Güzel Kardeşim. Alaaddinin Sihirli Lambası Çizgi Filmlerde Kaldı Uyan Artık !
  23. Her elçinin 50 yıl arayla geldiğini de nerden çıkardınız ? Arkadaşın bahsettiği gibi Allah her ümmete elçi gönderilmiştir diyor, 50 yılda bir elçi gelir demiyor. Şüphesiz biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın. (Fâtır Sûresi, 24. Ayet) Mantıklı olmak lazım dünya o kadar da küçük değil aynı zamanda yaşayan elçilerin gönderilmediğine dair bir kanıtınız yok, her ümmete elçi gönderildiğine göre her ümmetin de bir dili olduğuna göre en az dil sayısı kadar elçi olması gerekir. ve ne kadar peygamber gönderildiği konusu zaten ihtilaflıdır bir rivayette 124 bin başka bir rivayette 224 bin... Bu sayıya takılmadan şunu kavramak gerekir. Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın. Burdaki ümmet kelimesinden sadece insanları baz almak saçmadır. Çünkü cinleri de kulluk için yarattığını söylüyor Allah : Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. (Zâriyât Sûresi, 56. âyet) (O gün Allah şöyle diyecektir:) “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu gününüzün gelip çatacağı hakkında sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” (En'âm Sûresi, 130. âyet) Cinlere peygamber gönderilmedi dersen gülünç duruma düşebilirsin. Sadece görebildiklerinse hesabın o sayıyı hiç kâle bile alamazsın.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.