Φ serdar34 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Basit... Kuran'da neresinden mezheplerden acıkca, İslam'ın sartı gibi bahsedilmiştir?Hz. Muhammed'in sözleri ve davranıslarını hangisinde mezheplerden bahsedilmiştir? Kuran'da olmayan, Hz. Muhammed tarafından ifade bulmayan terimlerin dine sokulması ne kadar dogrudur? Zormu bu sorular.. sormak bir satır, lutfen bir satır cevap verin konuyu kapatalım... zor soru diye bir şey yoktur. sadece sorunun yanlış formülü olabilir. Kur'an'da senin anladıgın manada mezhepden bahsetmez yani şafi, şii, vb. gibi. Kur'an insanların görüş farklılıklarını ve ihtilafları olacagını söyler. bunun için ayet ve hadisler bol miktarda mevcuttur... Kur'an nerede müslüman olacagını, nerede kafir, fasık, munafık,takvalı olacagını vb. vaaz eder. her görüş farklılıgını dinden sapma olarak degerlendirmez. aynısı Peygamberin(AS) sözleri içinde geçerlidir. tabiri mazur görün, din bellidir, insanlar işlerine nasıl geliyorsa o şekilde yanaşsın dine, verecekleri bir hesabı da dahil ederek. son kez söylüyorum; Kur'an'da olmayan, Peygamberin kabul etmedigi hiç bir anlayış İslamda olamaz, çıksın bir mezhepde aksini söylesin. varmı böyle bildiginiz mezhep.?? buyrun söyleyin. not; gökten bir melek inmeli degil mi? diye bekleyenler gibi bir beklentiye girmemek lazım... siz biraz bunu istiyorsunuz gibi, yok böyle bir şey. Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 ben soruyorum ; sünni ve şii görüşün dışında şu an bir mezhep varmı? diye.. Sayın serdar, bu iki ana mezheplerin alt mezheplerini saymayı unutmuşsunuz. Soracağınıza bir zahmet bir de onları aktarsanız buraya. Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Sayın serdar, bu iki ana mezheplerin alt mezheplerini saymayı unutmuşsunuz. Soracağınıza bir zahmet bir de onları aktarsanız buraya. alt mezhepleri bilmedigi mi;? sanmıyorsunuz heralde. temeli yakalarsak teferruat arkadan gelir. yazıyı bütüncül degerlendirin, varmak istedigimiz daha anlaşılır olur. bektaşi işine dönmesin... Alıntı
Φ LostsouL Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Demekki Kuran da filanca mukaddes kişiler kutsal kişiler cıkacak ve size yol gostericek sizde onları takip edin demiyor.. Sadece farklı gorusler ve ayrılıklar cıkabilir deniyor.. Bende sahip oldugum farklı gorusle burda bahsedilen konuya kendimi dahil edemem mi? Ya siz nasıl cıkıpta farklı gorusler ayrılıklar cıkabilirden mezheplerin ve mezheplerin dayandıgı bilginlerin ortaya cıktıgnı, ve bunların olmassa olmaz olacagını cıkartabilyorsunuz.. Buda bizim ikimiz arasında ayrıldıgımız yorum farkı olmuyor mu? Siz bazı sureler ve ayetlerdeki gorus ayrılıkları olabilir lafına dayanarak mezheplerin cıktıgnı soyluyorsunuz. Sonrada dahada ileri gidip belli bir mezehebe tabi olmayanın dinsiz olacagınıda soyluyorsunuz. yada mezhepleri savunanların soyledigi budur. Acıklama olarak ta insanın tek basına Allah'a dogru yol alamayacagını , mezheplerin onun yolunda yardımcı olacagını acıklıyorlar. İslam dininde Allah ve kul arasına nasıl oluyorda mezhepleri koyabiliyorsunuz bunu merak ediyorum... gokten bir melek insin diye bir beklentim hicbirzaman olmadı olamazda. Cunku Kuran'da yer alan Hz. Muhammed'in son peygamber olacagı ve sonrasında hicbir elci yada varlıgın Allah tarafından dunyaya gonderilmeyecegi yazmaktadır yanıluyormuyum? Aynı sekilde KUran'da bazı ayetlerde Allah ve kul arasında hicbir varlıgın olmayacagı giremeyecegide yazmaktadır yanılıyormuyum? Bunlar acık ve net bir sekilde yoruma yer bırakılmadan yazılmıstır. Simdi ben diyorum ki mezhepler İslam dininde bölücülükten baska bir işe yaramamaktadır, insanların dusunmesini engellemek, insanları din konusunda egitiyor gibi davranıp istedikleri soruları sorup istedikleri cevapları almasını saglayan, camdan bir kubbe icinde insanları saran, insanlara dısarısını gosterip asla cıkmasına izin vermeyen olusumlardır. Hz. Muhammed in ayrılıklar cıkacaktır diye bir sey söylemesinden daha dogal ne vardır ki.. Yada Kuran'da farklılıklar olaccaktır demesi de gayet normal, aksini dese zaten insan aklına ve mantıgına tamamen zıt bir durum olurdu... Beş parmagın beşi bir değilki butun gorusler aynı olsun.. Ama sırf bunlara dayanarak kalkıp mezhepleri olmazsa olmaz, İslam'ın sartı gibi gostermek ne Kuran'da yazılıdır nede HZ.Muhammed tarafından belirtilmiştir.... Simdi sizin de bildigniz uzere, Kuran'da olmayan, Hz. Muhammed tarafından belirtilmeyen boyle bir inanışa sapmak ne demektir? Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Demekki Kuran da filanca mukaddes kişiler kutsal kişiler cıkacak ve size yol gostericek sizde onları takip edin demiyor..Sadece farklı gorusler ve ayrılıklar cıkabilir deniyor.. Bende sahip oldugum farklı gorusle burda bahsedilen konuya kendimi dahil edemem mi? Ya siz nasıl cıkıpta farklı gorusler ayrılıklar cıkabilirden mezheplerin ve mezheplerin dayandıgı bilginlerin ortaya cıktıgnı, ve bunların olmassa olmaz olacagını cıkartabilyorsunuz.. Buda bizim ikimiz arasında ayrıldıgımız yorum farkı olmuyor mu? Siz bazı sureler ve ayetlerdeki gorus ayrılıkları olabilir lafına dayanarak mezheplerin cıktıgnı soyluyorsunuz. Sonrada dahada ileri gidip belli bir mezehebe tabi olmayanın dinsiz olacagınıda soyluyorsunuz. yada mezhepleri savunanların soyledigi budur. Acıklama olarak ta insanın tek basına Allah'a dogru yol alamayacagını , mezheplerin onun yolunda yardımcı olacagını acıklıyorlar. İslam dininde Allah ve kul arasına nasıl oluyorda mezhepleri koyabiliyorsunuz bunu merak ediyorum... gokten bir melek insin diye bir beklentim hicbirzaman olmadı olamazda. Cunku Kuran'da yer alan Hz. Muhammed'in son peygamber olacagı ve sonrasında hicbir elci yada varlıgın Allah tarafından dunyaya gonderilmeyecegi yazmaktadır yanıluyormuyum? Aynı sekilde KUran'da bazı ayetlerde Allah ve kul arasında hicbir varlıgın olmayacagı giremeyecegide yazmaktadır yanılıyormuyum? Bunlar acık ve net bir sekilde yoruma yer bırakılmadan yazılmıstır. Simdi ben diyorum ki mezhepler İslam dininde bölücülükten baska bir işe yaramamaktadır, insanların dusunmesini engellemek, insanları din konusunda egitiyor gibi davranıp istedikleri soruları sorup istedikleri cevapları almasını saglayan, camdan bir kubbe icinde insanları saran, insanlara dısarısını gosterip asla cıkmasına izin vermeyen olusumlardır. Hz. Muhammed in ayrılıklar cıkacaktır diye bir sey söylemesinden daha dogal ne vardır ki.. Yada Kuran'da farklılıklar olaccaktır demesi de gayet normal, aksini dese zaten insan aklına ve mantıgına tamamen zıt bir durum olurdu... Beş parmagın beşi bir değilki butun gorusler aynı olsun.. Ama sırf bunlara dayanarak kalkıp mezhepleri olmazsa olmaz, İslam'ın sartı gibi gostermek ne Kuran'da yazılıdır nede HZ.Muhammed tarafından belirtilmiştir.... Simdi sizin de bildigniz uzere, Kuran'da olmayan, Hz. Muhammed tarafından belirtilmeyen boyle bir inanışa sapmak ne demektir? Araştırmamakta ısrar ediyorsunuz Hz. Muhammed tarafından belirtilmediğini nerden biliyorsun ? Aç bak hadis kitaplarına 7 bin küsür hadisi gözden geçir. Sonra belirtilmeyen de. Alıntı
Φ LostsouL Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Peki Hz. Muhammed hangi mezhepten di? Mezheplerin hangisi icin en hayırlıdır dedi? Bahsettigin hadisleri yorumlayanlar zaten mezhep sahipleri değilmidir? Onların yorumladıgı ve aktardıkları icinde hangisi hangi mezhebi daha ustun tutmustur? Yok birbirlerinden farkları diyorsan, ayrılık neden? Hz. Muhammed mezheblere tabi olmayanların dinden cıkacagınıda soylemişmidir? Bir iki hadis örnek verebilrmisin? Mesela Hz. Muhammed hangi mezheplerden bashetmiştir? Bilmedigmi ve ogrenmek istedgimi soylemiştim defalarca.... Peki Kuran? Alıntı
Φ LostsouL Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Aslında cok basit bir örnek var.. Bir mezhebe gore kan akması abdesti bozar, digerine gore kadın tenine dokunmak abdesti bozar. Abdestsiz ibadet yapılamayacagı gercektir. Her mezheb bunu savunur. Bir mezeheb tabi olan inananın kanı akınca mezhebi geregi abdesti bozulmaz, digerinde kadın tenine dokunuca bozulmaz... İki yorumda dogrudur, o halde kan akmasıyla bozulan diyen mezhebten birine kadın teni değerse ve o halde ibadet ederse diger mezehebe gore bu ibadet gecersiz değilmidir? Yada kadın tenine dokunmakla abdest bozulur diyen biri kadına dokunmadıgı halde kanı akarsa ama benim mezhebime gore bozulmaz deyip ibadet ederse, diger mezehebe göre ibadeti gecersiz değilmidir? varolus amacımız ibadetse eger her mezheb bunun bilincinde ve aynı fikirdeyse nasıl oluyorsa ibadetin sartları birine gore farklı digerine gore farklı oluyor... Yok eger bir mezehebe gore kan akması abdesti bozar, digerine gore kadın teni abdesti bozar ikiside mantıklı acıklamlaarı vardır ise neden her iki mezhepte iki farklı acıklamayı benimsemez? demekki brine gore bir yanlıslık yada mantıklık vardır. Yoksa ikiside iki kuralı uygulardı... İbadet mutlaka olmalı her mezhebte ibadetin sartlarıda mutlaka olmalı, ama siz ibadetin sartlarını farklılastırıp bir mezehebe gore farklı digerine gore farklı diyorsanız, bu ibadetinde farklılasmasına yol acar.. İbadetin farklılasması inancında farklılasması demek değilmidir? İslam'ın temeli insanın varlıgının nedeni ibadet etmesiyse ve siz kalkıp ibadetin sekillerini farklılastıryorsanız bu insanın varolma amacının farklılasması demek değilmidir? Örnegin bir mezehebe mensupken ben tenime kadın teni degmesi abdestimi bozmaz diyerek ibadet ediyorsam, diger mezhebe göre bu ibadetlerim gecersiz dolayısıyla nafile iş yapmıs olmuyormuyum? oyle sey olmaz herkesin ibadeti kednine derseniz eger o zaman bu bölünmenin anlamı ne? herkesin ibadeti kendineyse neden farklılıkları kutuplasma haline getiriyoruz? herkesin ibadeti inancı kendine kardesim bunları kategorize edemessin sana gore oyledir bana gore boyledir demek olmuyor mu? Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Hz. Muhammed mezhebin ta kendisidir güzel kardeşim. 73 Fırka ـ4776 ـ4ـ وعن معاوية رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَامَ فِينَا رَسُولُ اللّهِ # فقَالَ: أَ إنَّ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ مِنْ أهْلِ الْكِتَابِ افْتَرقُوا عَلى اثْنَيْنِ وَسَبْعِينَ مِلَّةً، وَإنَّ هذِهِ اُمَّةِ سَتَفْتَرِقُ عَلى ثََثٍ وَسَبْعِينَ فِرْقَةَ: ثِنْتَانِ وَسَبْعُونَ في النَّارِ، وَوَاحِدَةٌ في الْجَنَّةِ، وَهِىَ الْجَمَاعَةُ[. أخرجه أبو داود.وزاد في رواية: »سَيَخْرُجُ مِنْ أُمَّتِى أقْوَامٌ تَتَجَارَى بِهِمُ ا‘هْوَاءُ كَمَا يَتَجَارَى الْكَلَبُ بِصَاحِبهِ َ يَبْقى مِنْهُ عِرْقٌ وََ مَفْصِلٌ إَّ دَخَلَهُ«.و»التَّجَارِى« تَفَاعَل من الجرى وهو الوقوع في ا‘هواء الفاسدة.و»التَّدَاعِى« فيها، تشبيها بجرى الفرس.»الكَلَبُ« بتحريك الم: داء معروف يعرض للكلب، إذا عض إنساناً عرضت له أعراض رديئة فاسدة قاتلة، فإذا تجارى با“نسان وتمادى به هلك . 4. (4776)- Hz. Muâviye (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bir gün) aramızda doğrulup buyurdular ki: "Haberiniz olsun! Sizden önce Ehl-i Kitap(Hz. Adem'den Hz. Muhammed zamanına kadar yaşamış olan), yetmiş iki millete (dine) bölündüler. Bu ümmet ise yetmiş üç fırkaya bölünecek. Bunlardan yetmiş ikisi ateşte, sadece biri cennettedir. Bu da (Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaattir." [Ebu Davud, Sünnet 1, (4597).] Bir rivayette şu ziyade var: "Ümmetimden bir kısım gruplar çıkacak, bunları bid'alar istila edecek, tıpkı kuduzun, buna yakalanan kimsede hiç bir damar, hiçbir mafsal bırakmayıp her tarafını sardığı gibi, bu bid'a da onların her hallerine sirayet edecek." [82] AÇIKLAMA: Bid'a, daha önce [83] açıkladığımız üzere sünnette olmayan, sonradan çıkan her şey mânasına gelir. Bunlardan bir kısmı hayatın gelişmesi sebebiyle ortaya çıktığı için, İslam alimleri normal karşılamış hatta مَنْ سَن َّسُنَّةً حَسَنَةً hadisi açısından, bu çeşit bid' aya teşvik bile etmiştir. Bunlara bid'ayı hasene demişlerdir. Burada mevzubahis edilen, kötülenen bid'a bu değildir. Reddedilen bid'a, sünnete aykırı olan, alındığı takdirde bir sünnetin terkini gerektiren bid'attir. Bu bid'ate bid'at-i seyyie denmiştir. Şunu da belirtmede fayda var: Halkımızın bid'at deyince anladığı şey, davranışlarla ilgili olan, maddî olan bid'attir. Halbuki hadiste bid'at deyince sadece maddî şeyler kastedilmez. İnançlar, telakkiler ve anlayışlarda da bid'at olabilir. Hatta bu çeşit bid'at önce gelir. Zîra kişinin inançlar telakkiler dünyasında, yani ruh âleminde bid'at yer etmeden, fiillerine, eşyalarına yani yaşayışına bid'at girmez. Nitekim ulemâ nezdinde ehl-i bid'at tabiri öncelikle Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat dışında kalan sapık mezhepleri ifade eder. Bu mezhep mensupları, Ehl-i Sünnetten kılık kıyafetle, kullandığı eşyalarla ayrılmazlar; sadece bazı temel meselelerdeki nokta-i nazarlardan ayrılırlar. Yani belirtmek istediğimiz husus, bid'at deyince itikada, inanca, telakkiye müteallik farklılıkların, sünnete aykırılıkların kastedildiğini tebarüz ettirmektir. Bilhassa geçmiş dönemlerde, kılıkkıyafet, kullanılan eşya ve hatta hayat tarzları ve davranışlarıyla birbirinin aynısı olan insanlardan bir kısmı Ehl-i Sünnet, bir kısmı ehl-i bid'at idiyse, aradaki fark sadece inanç cihetinden gelmekte idi. Ehl-i Sünnet, Kur'an-ı Kerim'in açıklamasında sünneti esas alanlardır. Ehl-i bid'a veya ehl-i heva denenler de sünneti reddedip, onun yerine beşerî hevayı koyanlardır. Beşerî hevâ fertten ferde değişebileceği için, onlar sayıca çoktur. Hadiste ümmetin yetmiş üç fırkaya ayrılacağı belirtildikten sonra bunlardan sadece birinin yani sünnete uyanlar fırkasının kurtuluşa ereceği, geri kalanların ateşte olacağı belirtilmiştir. Aslında heva fırkalarının sayısı yetmiş ikiden pek çok kereler fazladır. Alimler hadisteki "yetmiş iki"den muradın, çokluk ifade ettiğini belirtirler. Ehl-i Sünnet, sünnete dayandığı için onun fırkaları yoktur. Bazı meselelerde ihtilaf ve farklılıklar olsa da bu yine bir sayılır. Çünkü, bu ihtilaflar da sünnete dayanır. Aynı meselede iki veya üç farklı sünnet, iki veya üç ayrı görüşe sebep olmuştur. Ancak bunlardan hiçbirine "sünnet dışı" denemez. 2- Hadiste, tıpkı vücudun her bir organına sirayet edip tesirini gösteren kuduz gibi, bid'anın da buna giren kimsenin hayatının her veçhesine, her safhasına gireceği beyan edilmektedir. Bu, "sünneti terk" prensibinin getireceği tabii neticeyi nazara vermektir. Sünneti terketme, kişinin ruh dünyasına bir mikrop gibi girdi mi, sünnetin taalluk ettiği her hususta neticesi hasıl olacak demektir. Hayatımızda sünnetin müdahale etmediği, yönlendirmediği hangi husus var? Kılık kıyafetten yeme-içme, oturmakalkma, uyuma, konuşma... âdabına, dost veya düşmanla, komşuyla münasebetlerimize, canlı ve cansız tabiatta tasarrufa, Kur'an ayetlerinin tefsirine varıncaya kadar sayılamayacak kadar çok hususlarda sünetin yeri var, nuru var. Öyleyse "süneti terk" prensibi benimsenince, tıpkı kuduz hastalığının vücudun her tarafına sirayet etmesi gibi bid'a da mü'min kişinin hayatını her meselede sararak, belli bir duruş noktası, hudud tanımayacaktır. [84] ـ4777 ـ5ـ وعن ابْنِ عَمْرِو العاص رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: لَيَأتِيَنَّ عَلى أُمَّتِى مَا أتَى عَلى بَنِي إسْرَائِيلَ حَذْوَ النَّعْلِ بِالنَّعْلِ، حَتّى إنْ كَانَ مِنْهُمْ مَنْ أتَى أُمَّهُ عََنِيَةً لَيَكُونَنَّ في أُمَّتِى مَنْ يَصْنَعُ ذلِكَ، وَإنَّ بَنِي إسْرَائِيلَ تَفَرَّقَتْ عَلى اثْنَيْنِ وَسَبْعِينَ مِلَّةً، وَسَتَفْتَرِقُ أُمَّتِى عَلى ثََثٍ وَسَبْعِينَ مِلَّةً؛ كُلُّهَا في النَّارِ إَّ مِلَّةً وَاحِدَةً. قَالُوا مَنْ هِىَ؟ قَالَ: مَنْ كَانَ عَلى مَا أنَا عَلَيْهِ وَأصْحَابِى[. أخرجه الترمذي.»حَذوَ النَّعْلِ بِالنَّعْلِ« أى مثل النعل ‘ن إحدى النعلين تقطع وتقدّ على حذو النعل ا‘خرى، والحذو: التقدير. قال الخطابى: في قوله #: ستفترق أمتى، دلة على أن هذه الفرق غير خارجة عن الملة والدين إذ جعلهم من أمته . 5. (4777)- İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Benî İsrail üzerine gelen şeyler, aynıyla ümmetimin üzerine de gelecektir. Öyle ki onlardan alenî olarak annesine gelen olmuşsa, ümmetimden de bu çirkin işi mutlaka yapan olacaktır. Nitekim, Benî İsrail yetmiş iki millete (dine, fırkaya) bölünmüştü. Benim ümmetim de yetmiş üç millete bölünecektir. Bunlardan bir tanesi hariç hepsi ateştedir." "Bu fırka hangisidir?" diye soruldu. "Benim ve ashabımın üzerinde olduğu şeyden ayrılmayanlardır!" buyurdular." [Tirmizî, İman 18, (2643).] [85] AÇIKLAMA: 1- Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), her fırkayı burada millet olarak isimlendirmektedir. Millet, aslında insanların Allah'a yakınlık sağlayabilmeleri için Allah tarafından peygamberleri diliyle teşri edilen şey, yani din mânasına gelir. Bütün şeriatler için kullanılır. Herhangi bir şeriati ifade etmek için izafet yapılır; millet-i İbrahim, millet-i Muhammed gibi. Ulema kelimeyi daha sonra öncelikle batıl fırkaları ifade etmede kullanmıştır. Çünkü bunlar, aradaki farklılıkları büyüterek, herbiri diğerinden ayrı bir dinmiş gibi ortaya çıkmış ve mecazî olarak da millet diye isimlendirilmiştir. Bazı alimler, hak da olsa batıl da olsa bir cemaatin müştereken benimsediği her bir fiil ve kavle millet demiştir. Öyleyse hadis, ümmet efradının, biri diğerinden farklı düşünce ve davranışları benimseyen birkısım fırkalara ayrılacağını ifade etmiş olmaktadır. Bu farklılıklar hevadan geleceği için hepsi batıl olup , sadece bir fırka sünnetten ayrılmayacağı için haktır. Mirkat'ta Aliyyu'l-Kârî Mevakıf'tan naklen belli başlı İslamî fırkaları sekiz kısma ayırır: 1) Mu'tezile: Bunlar "Kul, fiilinin halıkıdır" derler, rü'yeti reddederler, sevap ve ikabın vacip olduğunu söylerler. Başlıca 20 fırkaya ayrılmışlardır. 2) Hz. Ali muhabbetinde ifrata kaçan Şia. Bunlar 22 fırkaya ayrılmıştır. 3) Hz. Ali'yi ve büyük günah işleyenleri tekfirde ifrata kaçan Haricîler. Bunlar 20 fırkaya ayrılmıştır. 4) İman olunca günah zarar vermez, tıpkı küfür varsa amelin fayda vermediği gibi diyen Mürcie. Bunlar 5 fırkadır. 5) Fiillerin yaratılması meselesinde Ehl-i Sünnet gibi düşünmekle birlikte, Allah'tan sıfatları nefyetmede ve kelamın hadis olduğunu iddiada Mu'tezile gibi düşünen Neccâriye. Bunlar 3 fırkadır. 6) İnsanda ihtiyar yoktur, fiilinde mecburdur diyen Cebriyye. Bunlar tek fırkadır. 7) Allah'ı cisim yönüyle insana benzeten ve hulul iddia eden Müşebbihe. Bir fırkadır. 8) Ehl-i Sünnet. Bu da tek fırkadır. Hepsinin toplamı 73 yapar. Bunların tali fırkaları mevzubahis edilmemiştir. 2- Burada şu hususu da belirtmemiz gerekir: Bu hadisi açıklayan alimlerimiz Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın burada, fıkhî meselelerdeki haram helal şeklindeki ihtilafları kastetmediğini belirtirler. Öyleyse hadiste zemmedilen fırkalar tevhid esaslarında hayır ve şerrin takdirinde, risalet ve peygamberliğin şartları, sahabenin müvalatı gibi, daha çok itikada giren meselelerde haktan ayrılıp hevaya sapan fırkalardır. Çünkü bu meselelerde ihtilaf edenler birbirlerini tekfir etmişlerdir. Halbuki ahkâm-ı fer'iyye ve fıkhiyyede ihtilafa düşenler arasında birbirlerini tekfir ve tefsik yoktur. Bu sebeple sadedinde olduğumuz hadiste temas edilen ümmetin fırkalara ayrılma işinden muradın, bu itikadi meselelerdeki ayrılıklar olduğu kabul edilmiştir. Bu tefrikalar, daha Sahabe hayatta iken, Sahabe devrinin sonlarına doğru, Ma'bedu'l-Cühenî ve ona tabi olanlar tarafından çıkarılmaya başlanmış, zaman içinde inkişaf kaydetmiş, belli başlı yetmiş üç fırkayı bulmuştur. [86] ------------------------------------------------------------------------------- [82] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/420. [83] Birinci cilt, 325-328. sayfalar. [84] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/421-422. [85] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/422-423. [86] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/423-424. Tamam mı güzel kardeşim.Hz. Muhammed Mezhebin ta kendisidir. ya bunu size anlatana kadar dilimde tüy bitti Alıntı
Φ LostsouL Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Hz.Muhammed mezhebin ta kendisidir... Bende en basından beri bunu soyluyorum.. Bu yuzden diger soylentilere riayet etmiyorum... İnanmak isteyene O ve Kuran yeter... gerek duyarsam diger buyuk din bilginlerinden ve fikirlerinden yardım alırım... Allah'a dogru yol alırken benim aklım bana yeter... Birilerinin icazetine ihtiyacım yok ben o kadar aciz değilim... Yeniden tekrarlıyorum gerek duyrsam şüpheye dusersem ilgili konularda yapılan acıklamalardan feyz alırım, gerek duymuyorsam ve kendim anlayabiliyorsam zaten bu mezheplere gerek yok... Mezhepleri yada dayanadıgı temeller yada dayandıgı din bilginleri basvuru kaynagı gibi olmalıdır, gerek olursa basvurulmalı gerek yoksa zaten gerek yoktur ben yolumu bulurum... Ama kalkıpta bana filanca mezhebe gir yoksa dinsiz olursun diyemessiniz... benim söylemek istedigim buydu.... İslam da böyle bir sart yok yanılıyormuyum? Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Hz. Muhammed mezhebin ta kendisidir derken; Onun bir mezhebe bağlı olmasından öte hâk mezheplerin ona bağlı olduğunu, onun yolundan gittiğini söylemek istemiştim. Güzel kardeşim acizanece söylüyorum;siz mezhebe uyma konusunu bir kenara bırakıp hâk mezhep kurucularının hükümleri neye göre verdiğini(Hz. Muhammedin hangi fiilini hangi nedenle ve niçin uyguladığını) ve peygamberimizin müceddidlerle ilgili sözlerini araştırmayı deneyin. Mesela Sizin abdestiniz varken herhangi bi yeriniz kanadığında abdestiniz var mı kabul edeceksiniz yoksa abdestiniz bozuldu mu kabul edeceksiniz ? Buna nasıl karar verebileceksiniz. Hak mezhep kurucuları onun sünnetini işliyorken siz o bana yeter diyorsunuz tamam peygamberimiz bu iki fiili de yaptı siz de iki fiili de mi yapacak mısınız yoksa dine kolaylık sağlayan müceddidleri mi yok sayacaksınız. Ben ne kadar yazsam boş bu konuda çünkü ben size bu konuyu anlatmaktan acizim sevgili kardeşim. Alıntı
Φ LostsouL Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 abdest bir teferruattır benim icimdeki iman öenmli.. inanıyorsam eger ibadet budur bence.. şeklen yapılan, gösteriş amaclı olan butun sözde ibadetlerden uzagım ben... inanıyorsam aldıgım her nefes, soyledigim her söz, yaptıgım her davranıs imandır benim... sundan uc defa bunda bes defa yapıcaksın, suna inanıcaksın buna inanmıyacaksın demek havada kalır... Mezheblere saygım var, ama bence Allah'ın bizden istedigi bir mezhebin kontrolune girip sürü gibi bir yonde ilerleyip ona varmamız değil, her birey kendi aklı ve mantıgıyla ruhuyla ve bilinciyle onu bulmalı iman etmeli.. Birileri öyle dedi diye, birileri oyle yaptı diye değil... Abdest ruhun ve bedeni temizligidir.. kan akmasıyla yada kadın teni degmesiyle bozulmaz... aklında bozuk dusunceler varsa bozulur arınmak yıkanmayla olmaz... mezhep diyorsunuz ya onların izinden gidelim diyorsunuz ya, mezhep dediklerinizin koydugu kurallar cok guzel ve dogru olabilir ama siz olarak yani sen olarak yani inandıgın Allah kabul ettigin peygamber icin sana sorgu yapıldıgında ben iman ettim demeyecekmisin? o zaman sana mezhebin mi sorulacak sanıyorsun? mezheb soracaksa eger sanırım inandıgımz aynı gerceklik değil... damarlarımda akıp duran benim aklımı sorularla bogup ona ulasmamı saglayan, varolan mezheblermi sanıyorsun? arastırmadıgım okumadıgım sormadıgım halde sırf aklıma yattıgı ve mantıklı geldigi icin iman ettim ben simdi kalkıp filanca mezhebte bu boyleymiş buna uy dediklerinde soru sormazmıyım sanıyorsun? varolan butun mezhebleri redediyorum, ben kendi yolumu buldum eger ki Allah'la kul arasında baska bir nesne yoksa, Allah kuluna kendi sah damarından daha yakınsa bu mezheblerin gereksizligin en buyuk kanıtıdır.. İnsan zaten kendi aklıyla anlayamıyor kendi mantıgıyla kavrayamıyor ve kendi imanıyla inanamıyorsa baska birinin sölzeriyle inanmasının ne anlamı var? birileri yol gosterisin bizde onların pesinden gidelim isteseydi Allah bu aklı bize niye verdi? Bir mezhebe itikad edip iman eden bir inanan baska bir mezhebin soyledikleriyle celişkiye duser ve imanından suphe duyarsı bunun vebali kime yazılır? ben inanıyorum, ibadetlerim kendim icin, ruhumu arındıran da benim sorgulayıp sorularda soran ben... din bilginlerini önerilirini okurum ama inanan sadece ben... İslam da bir mezehebe dahil olun bu İslamın sartıdır diye bir hukum yok.. ben de mezheblerin hicbirni kabul etmiyorum.. bu yuzden yargılanıp cehennemlik olacaksam eger zaten inandıgım tanrı o değildir benim.. sizinki farklıysa saygı duyarım.... Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Tamam derdiniz anlaşıldı. Saygılarımla. Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Müslümanlar zamane yadlı oldu Helal yenmez, haram kıymetli oldu Peygamber yerine geçen hocalar Bu halkın başına zahmetli oldu --- Yunus Emre Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Ya siz nasıl cıkıpta farklı gorusler ayrılıklar cıkabilirden mezheplerin ve mezheplerin dayandıgı bilginlerin ortaya cıktıgnı, ve bunların olmassa olmaz olacagını cıkartabilyorsunuz.. Buda bizim ikimiz arasında ayrıldıgımız yorum farkı olmuyor mu? sizi ögrenmek isteyen biri olarak düşünüp cevap yazmaya çalıştım. yazılanları hiç anlamadıgınız yazdıgınız şu kısa cümleden belli. onun için bu tartışmanın bir anlamı kalmadı. yazdıgınız cevaplar bile kime hitap ettigi belli degil. siz bilmediginizi söylediginiz konu hakkında durmadan hüküm veriyorsunuz sizin istediginiz size uygun cevaplar. buda bizde yok, kusura kalmayın bu iyice anlamsız oldu bence.. selamlar diyorum size başka konuda görüşmek dilegi ile. Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 8 Kasım , 2007 abdest bir teferruattır benim icimdeki iman öenmli.. inanıyorsam eger ibadet budur bence.. şeklen yapılan, gösteriş amaclı olan butun sözde ibadetlerden uzagım ben... inanıyorsam aldıgım her nefes, soyledigim her söz, yaptıgım her davranıs imandır benim... birazda biz soralım ; neye göre konuşuyorsunuz? yani bu kısa alıntıda söylediklerinizi neye dayandırıyorsunuz. imanı nasıl tanımlıyorsunuz? ve ibadet olgusunu nasıl açıklıyorsunuz? illaki bunların bir kaynagı olmalı ve bizi buna inandıracak ne gibi deliller sunabilirsiniz.? ben samimi olarak ve bütün bilgilerimi bir kenara koyarak sizi dinlemeye ve anlamaya hazırım. sadece kabul etmeyecegim cevap şu olur; 'sadece kendinize dayanarak yapacagınız açıklamalara, yani kanıtınızında kendiniz olması' takdir edersinizki böylesi bir kanıt herkesin elinde var ve herkes kendini haklı göreceginden bahisle bu tür cevapları ben dinlemiyorum. mesele elma ile erik arasında bir tercih hususu olsaydı neyse.. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2007 Müslümanlar zamane yadlı olduHelal yenmez, haram kıymetli oldu Peygamber yerine geçen hocalar Bu halkın başına zahmetli oldu --- Yunus Emre güzeldi bu. Daha önce söylediğim gibi. Müslümanların hristiyanlıktaki aziz anlayışından etkilenmeleriyle oluşmuş bir anlayış. Adam Hz Muhammed'in öldüğüne inanır. Bir evliyanın öldüğüne inanmaz. Hz Muhammed'in yaralandığına, hastalandığına inanır. Evliya dediği zatlara kılıç işleyeceğine, hastalık işleyeceğine inanmaz. Hristiyanlığa pagan dinlerden geçen "ölümlülerle beraber yaşayan tanrılar" inancı, müslümanlarıda böyle etkilemiştir. Mesela Yaşar Nuri Öztürk'ün güzel bir lafı vardı. "Bu tarikatların şeyhlerine biçtikleri payeyi, Allah peygamberine biçmedi" diye. Bir nevi dinsel otorite boşluğuda diyebiliriz. Mesela Katolik mezhebinde, tarikat ve alt mezhepler yoktur. Belki çok çok marjinal küçük yapılar olabilir adı bugüne kadar duyulmamış. Ama protestanlıkta binlerce tarikat, ve onlarca alt mezhep kolları var. Lutheryanından, kalvinistine, anglikanistinden, evangelistine kadar. Bir sürü. Çünkü Katolik mezhebinde bütün katolik kiliselerini birbirine bağlayan güçlü bir dinsel otorite var. Vatikan. Protestanlıkta ise her kilise birbirinden bağımsız olduğu için, lokal inançlar, ve ihsanlar bahşedilip kutsanan insanlar var. Etki alanları küçük ve lokal olan. Y Hristiyanlıkta, Tanrının dünyadaki temsilcisi İsa'dır. Bunun dışında bir elçiden, temsilciden bahsedilmemiştir. Ama Katoliklere göre Papa tanrının yeryüzündeki temsilcisidir. Müslümanlıkta Allah'ın elçisi hz Muhammed'dir. Bunun dışında bir elçi yada temsilci gönderilmemiştir. İnsan üstü özelliklere sahip kulların yaratılacağından falanda bahsetmez. Ama bırak yaşarken. Öldükten sonra bile şefaat beklenen insanlar vardır. Türbelerde vesaire. Musevilikte, "vaadedilen topraklar" Musa'ya bile verilmemiştir. Ama Museviler onlara kutsal toprakları vericek yüce insanları beklerler. Yada bunu yapacağına inandıklarına yücelik bahşederler. Bu yüzden İsraildeki dinci partilerin temel argümanı budur. Yani her dinde, dinsel otorite boşluğunu değerlendiren insanlar vardır. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2007 Birde Hz Muhammed'in Allah'ın elçisi olması yanında, ikinci bir vasfıda vardır. Arap dünyasının lideridir. Dünyada köleci toplum dediğimiz düzenin sürdüğü bir çağda. Arap ülkelerinin siyasi lideridir. Diyelimki siyasi lider sıfatıyla bir şey yaptı. Bir anlaşma, bir icraat vesaire. Ve diyelim bunu o günün şartlarına göre yaptı. Sonuçta milyonlarca insanı yönetiyor ve onların canından, malından sorumlu. Onların lideri. O çağın, ülkenin o günkü koşullarına göre yaptığı bir siyasi, ekonomik, yada sosyolojik bir icraatı alıp sunnete dahil edebilir misin ? Siyasi, idari ve dini yönler tek potada eritilirsede bir sürü anlayış çıkar ortaya. Hz Muhammed kendinden sonra halife tayin ederken. Sadece dini bilgisinimi hesaba katmıştır. Öyle olsaydı, sanırım Sahabelerden Cafer'in halife olması gerekirdi. Çünkü sahabeler arasında dini bilgisi en kuvvetli olan Cafer'di. Ama Hz Ebubekir'i tayin etmiştir. Çünkü Hz Ebubekir aynı zamanda bir liderdir. Milyonlarca insanı yönetecek yetenekleride vardır. Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2007 Birde Hz Muhammed'in Allah'ın elçisi olması yanında, ikinci bir vasfıda vardır. Arap dünyasının lideridir. konu farklı bir alana kayıyor ve bunda arkadaşların bu konudaki-mezhep- bilgi kıtlıgına dayanıyor.. neyse... Muhammed(as)'in Arap liderligi tam bir masaldır, bunun Muhammedin Arap olmasından başka hiç bir delili yoktu, eger bir delilse. Muhammedin Arap olması ve Araplar arasından çıkması ayrı bir olaydır ve Muhammedin Arapların lideri demek çok başka bir şeydir. İlk savaştıgı kişiler Araplar, kendi kabilesi ve hatta kendi öz akrabalarıdır. kendi dogdugu topraklardan hicret etmeyi göze almışdır. müşrik ileri gelen Arapların her türlü maddi ve manevi 'rüşvetlerine' ragmen uluscu, asabiyetçi bir anlayışı kökten reddetmişdir. bununla alakalı bir çok delil mevcuttur. Muhammedin(as) Arap dünyasının lideri oldugunu söylemek yetmez, birde bunun delillerini ortaya koymanız lazımdır. Arap olmasına ve Arapların içinden olmasını öne süreceklerse bu zaten çok absürt olurdu. ameller niyetlere göredir ve kim neyi niyet ederse onu bulur. not; mezhep olgusunu dogru dürüst tartışamadan nerelere geldik, nedense her konunun akıbeti aynı oluyor yani başladıgı yerden çok alakasız bir yere kayıyor. bunda bizim her konuda bilgimiz oldugu hissi olmalı, yani adam konuyla alakalı 10 sayfalık bir metin okumuş ve her görüşünü bu sayfalara dayamış ... Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2007 güzeldi bu. Bir nevi dinsel otorite boşluğuda diyebiliriz. Mesela Katolik mezhebinde, tarikat ve alt mezhepler yoktur. Belki çok çok marjinal küçük yapılar olabilir adı bugüne kadar duyulmamış. Ama protestanlıkta binlerce tarikat, ve onlarca alt mezhep kolları var. Lutheryanından, kalvinistine, anglikanistinden, evangelistine kadar. Bir sürü. Çünkü Katolik mezhebinde bütün katolik kiliselerini birbirine bağlayan güçlü bir dinsel otorite var. Vatikan. Protestanlıkta ise her kilise birbirinden bağımsız olduğu için, lokal inançlar, ve ihsanlar bahşedilip kutsanan insanlar var. Etki alanları küçük ve lokal olan. diger görüşlerine katılmakla beraber bu iletide, katoliklik için söylediginizi biraz açmak gerek. anglikanizm İngilterenin resmi dini/mezhebi dir. katolik ve kalvinist görüşün bir tür uzlaşmasından dogmuşdur. pürütanizm ise İngiliz protestanlarınca tesis edilen bir harekettir. bu tür örnekler çoktur ve baya karışık bir biçim arz ederler. demek istedigim katolikligin alt mezhebi veya tarikatı yok degildir. belki siz duymamış olabilirsiniz. en nihayetinde hepside hıristiyanlık dini içinden çıkmış ve her biri herbirinden öyle veya böyle etkilenmişdir. en genel anlamıyla bakarsak katolik ve protestan ayrımına, bu hıristiyanlıgın din ve dünyevi alanının arasında çıkan bir ayrışmadır. hatta bu ayrışma sanıldıgı gibi reform hareketlerini kapsayan yıllarda da çıkmamışdır, bu ayrışmayı hıristiyanlıgın roma pagan imparatorlugunun hıristiyanlıgı bir din olarak kabul ettigi yıllara kadar gider ve hatta o dönemden başlar. hıristiyanlıgın mahiyeti itibarıyle ve roma kültürünün dayandıgı temellerin mahiyetiyle alakalı bir bir ayrışma diyebiliriz. batı kültürü laikligi din ile devlet ayrılıgı degilde kilise ile devlet ayrılıgı olarak düşünür ve dinin devlet hayatında görünürleri onları çokda germez. yüzyıllardır bunu tartışa gelmişdir hıristiyanlar ve onların dini alan ve dünyevi alan ayrılıgı bu dinin yani hıristiyanlıgın mahiyeti ile alakalıdır. öyle sanıldıgı gibi yeni bulunmuş bir kavram falanda degildir laiklik, aslında batı hiç bir zaman köklerinden kopmamışdır. bize bugün yeni gibi gelen kimi kavramların geçmişi 2000 yıla kadar dayanır. dagınık oldu ama bir katkı olsun dedim. Alıntı
Φ hoppa Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2007 Sevgili lostsoul kardeşim, Eğer dininden olmak istemiyorsa hiç bir şeyi mezheplerde dahil sorgulayıp araştırmayacaksın. Benim dinden çıkışımda önce mezhepleri sorgulamakla başladı,sonra hadisler ve en sonunda kuran derken hiç bir şey kalmadı.Eğer buna hazırsan,yani psikolojin kuvvetli ise buyur devam et. Değilse bırak kurcalama. Alıntı
Φ LostsouL Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2007 Ben inanmaya mezheplerle baslamadım ki simdi mezhepleri sorgulayınca itilafa düşüp dinimden vazgeceyim... Sayın serdar arkadasım sanırım benim tutarsız sorularımdan ve yanıtlarımdan rahatsız olmus ve benim inanısımla yad dusuncelerimle ilgili kesin kanıtlar istemiş... Nasılki sizin mezhepleri savunurken verdginiz kanıtlar sizin olmasada sizden oncekilerin acıklamalarına dayanıyrosa ve yorumlarına benim de kendi adıma yorumlarım ve acıklamalarım var... Ben inanmaya bana ogretildigi icin yada ailemden gelen baskıyla yada okuldan ogrendiklerimle baslamadım. İnancım sahip oldugum mantıgım ve aklımla ortaya cıktı. Elimde değil körü körüne inanamıyorum mutlaka ikna olmam gerek... aklımdaki her sruya cevap verebilmeliyim ki kusursuz bir inancım olmalı... Bİr sekilde sordugum soruların sonunda biri kalkıp bana bunu anlamaya seni aklın yetmez diyorsa o inanctan ve acıklamadan suphe duyarım. Cunku Beni yaratan bana bu aklı anlamama icin verdi. Aklımın almadıgını bana baska biri soyluyorsa bu beni yaratana hakarettir.. BAska birilerini sorularım karsısında cevaplar uretmesi ve bana yol göstermesine saygı duyarım ve müteşekkir olurum. Bana farklı bir pencere acıyorsa o insanın hakkın ödeyemem cunku belkide hicbirzaman benim goremiyeceklerimi gostermiştir. Ama bu değildirki biri bana farklı bir pencere actıgı icin sonsuza dek onun kalıbına girip onun izinden gidecegim. O zaman inanana ve ikna olan ben olmam, sadece kukla yada papagan olurum. Sanırım o zamanda bana özgür irade veren yaratana hakaret etmiş olurum... Verilen her cevabı tek tek okuyorum, ama işin ilginc yanı bu cevapların noktası virgulune kadar aynılarını heryerde buluyorum. Ustelik baska insanlarda da buluyorum... Bu da demektirki ya tek dogru cevap bu herkes bu dogru cevabı bulmus, bu yuzden bende yanlıs sorularla dogru cevaplara geliyorum. Benden önce birleri bu yollardan gecmiş benim sorularımı sormus ve sonunda simdi benim aldıgım cevapları almıs. Bunu bilen dostlarım buyuklerim de bana yol gosterip bu cevaba getiriyor. Yani son ve tutarlı acıklamların eşiğindeyim peki o zaman neden hala aklımın icinde buyuk bosluklar var ve neden rahat değilim.. Neden hala kör bir inancın eşigindeymişim gibi geliyor? İkinci bir olasılıkta yıllardır bana söylenenlere baskalarının körlemeye inandıgı işte cevap budur ötesini sorgulamak ve anlamak bize düşmez biz bu yoldan gittik inandık simdi rahatız sende bunu yap dusuncesimidir? Ya bu gelinen yer gelinmesi gereken yer değilse? Ya izinden gittigniz alim yaratan katında gercek bir alim değilse? Surekli sordugumda buydu zaten... Kutsal diyoruz ama kime ve neye gore kutsal.. Dİni terimleri kavramları acıklayabiliyor olması, insanları egitmesi ve ogretmesi o insanı alim yaparmı? dahası kutsal yapar mı? Kutsallık bu kadar basit mi? Mezheplerde beni en cok rahatsız eden kavramda buydu.. Din alimlerin izinden gidilmesi onların soylediklerini yaptıklarını sanki Peygamber yapmıs gibi peygamber söylemiş gibi sanki Kuran bizzat bunu yazmıs gibi dusunmeden ve sorgulamadan kabul edilmesi... tarih boyunca hicbir din alimi yanılmadı diyeceksinis biliyorum iyide hangi din alimi sonuna kadar sorgulandı tartısıldı? Ne zaman birileri ustune gitse bu dusuncelerin ve tartısmaya kalksa hemen onu dinsizlikle yada bölücülükle yada din dusmanlıgıyla sucluyorsunuz, saf sadece ogrenmek icin soranları ise bir yerden sonra seni aklın almaz deyip susturuyorsunuz... Evet belki de din alimlerinin yaptıkları dogru iyide bunun sizden baska bir ispatı yok... Cogunluk buna dogru diyor diye, yada soylediklerinin cogu dogru diye her soyledigi dogru olamaz ki... Peygamverler bile yanlıs yapmamıs mı? Ama biz kalkıp mezheplerin dayandırıldıgı din alimlerine yarı tanrı sıfatları yakıstırıyoruz... Ama boyle soylenince yada elestirilince dinden cıkıyoruz... Bana ayrıntıları teferruatları, benzetmeleri anlatıyorsunuz. Bana kalkıp binlerce hadir su kadar ayet ve sure var iyi oku anlarsın diyorsunuz, ama İslam'ın sartları icinde neden Mezhep kavramı yok soylemiyorsunuz. Yada mezheplerin dayandırıldıgı alimlerin gercekten bir mezhep olsun diye birseyler yaptıgınıda acıklayamıyorsunuz.. Onlar kendilerince bazı yorumlar getirmişler sonrasında bu yorumların cevresinde topluluklar olusturulmus... Bunun ilahi yanlarını acıklamak icin o kadar cok benzetme ve yorumlar kullanıyorsunuz ki... Özündeki bu bozulmadan kimse bahsetmiyor... temeli yok, ama kolayınıza ve işinize geldigi icin belkide daha once acılmıs olan yoldan gitmeyi seciyorsunuz, sizin gibi dusunmeyenleride sizin aranıza nifak sokacaklar diyerek fişleyip uzaklastırıyorsunuz... Bu da sizin dusuncenizdir inancınızdır saygı duyarım. en nihayetinde kimin haklı olduguna karar verecek yaratandır... Onun karsısına cıktıgımda/ulastıgımda eger aklım ve mantıgım dısında bir inancla olursam, baska birnin direktiflerini ezberleyip sunarsam bu yalan olur, kendimi kandırmak olur... Ya benim olmalı bu inanc, baskasının olacaksa zaten anlamı yok... Derim bu benim, son bir ekleme daha yapıp bu konuya baska bir yazı eklemiyecegim. Verdigim rahatsızlık icin özür dilerim..... Alıntı
Φ LostsouL Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 9 Kasım , 2007 Bir gun kafanızı kaldırıp cıplak gözle gunese bakmayı denediniz mi? Yada gecenin bir yarısı butun ısıkları kapatıp ayaga kalkıp yurumeyi denediniz mi? Hic dusundunuz mu insan neden dogar dogmaz koşmaya baslamaz? Basit soruların basit yanıtları vardır her zaman. Ve bir bütün kucuk parcalardan olusur. İnsan gözü günese bakabilecek kadar dayanıklı değildir. İnsan kendini zorlarsa gözlerini kaybeder... Bu yuzden bir günes gözlugu yada koruyuzu bir arac bulmalı gunese bakıp onu gorebilmek icin... İnsan geceni bir yarısı karanlıkta kaldıgı zaman bir kör gibi hicbir sey göremez.. ancak bir kac dakika bekledikten sonra gozleri karanlıga alısır ve nesneleri secmeye baslar... İnsan bedeni dogdugu anda öylesine kırılgandır ki, kucuk bir bebegin kemiklerini dokunusunzla kırabilrsiniz. Bu yuzden insan once beslenir, aldıgı mineralelrle kemikleri guclenir, ondan sonra oturmaya baslar ve yerde surunmeye... Bu hareketlerle eklemler gelişir ve sonra ellerinin ve dizlerinin uzerinde emekler... Zamanla ayaga kalkar ve yeterince guclu olunca yürür.... BU örneklerin konumuzla hicbir ilgisi yok gibi gorunuyor ama hic dusundunuz mu dogada yaratılıs ve varolmakla ilgili, yada inancla ilgili ne cok ilgisiz konu var... Gercekten öylemidir yoksa inanc butun bu ayrıntılardamı gizlidir? Mezheplerin gerekligini tartısıyoruz gunlerdir, yada mezheplerin nerden geldigni ne olduklarını... İnanc icin ne ifade ettiklerini.. Gercekten aslında neden yaratıldık biz? burda varolma gayemiz nedir? Sanırım en mantıklı ve dogru acıklamalardan biri ibadet etmektir olacaktır... Tanrı ona ibadet etmermiz ve kulluk yapmamız icin bizi yarattı... Mezheplerde bu yolda bize kılavuzluk etmek icin var... Peki tanrının bizim kullugumuza ihtiyacımı var? Yada hic dusundunuzmu tanrının bizim ibadetimize nasıl bir gereksinimi var? Evet belkide sacma bir soru oldu bazılarımız icin ama hic dusundunuz mu? İslamın sartlarını.. 1-Kelime-i şahadet getirmek (Eşhedu enlâ ilâhe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasuluhu). 2-Namaz kılmak. 3-Oruç tutmak. 4-Zekat vermek. 5-Hacca gitmek. Bunlar olmazsa insan Müslüman olamaz yanılıyormuyum? Bu sartlar neden konulmus? neden Allah bunları mutlaka yapın, yapmassanız sizi sonsuza dek cehenneme koyarım diye korkutmus, neden cennetle ödüllendirecegini söylemiş bunları yapanları? Namaz kılmanın faydası nedir tanrı icin? Ya oruc tutmak? zekat vermek? hacca gitmek? yada Kelime-i Şehadet? Peki bazı haramlar vardır hic dusundunuzmu haram diyerek yasaklananlar neden yasaklanmış? Örnegin alkollu icecek kullanmak, örnegin insan canı almak, örnegin yalan söylemek... Cidden siz hala bunların cennet/cehennem icin oldugunu, yada Allah'ın bunlara ihtiyacı oldugunumu dusunuyorsunuz? tekrar dusunun bunları... hic bir soru takılmıyormu kafanıza... Mezhepler sanırım burda devreye girip sizin baska soru sormanıza izin vermiyor olabilir.. Cunku nasıl olsa din buyukleri bunların cevabını vermiş... Size bunları sorgulamak düşmez... Bende kendimce acıklamaya calısıcam bunların neden sart/haram oldugunu... Ve uzgunum eski turkce/öz turkce yada arapca kelimeler kullanmadan gunluk hayatımda kullandıgım dille acıklamaya calısıcam...: 1-Kelime-i Şehadet getirmek: Allah'ın bir ve tek olduguna, Hz. Muhammed'in onun kulu ve elcisi olduguna inanmak... Bunu arapca söyleminize gerek yok, bunu surekli olarak aklınızda tutmanız yeterli. BOylece en temel varolma nedeninizi aklınızın bir kösesine kazımıs oluyorsunuz... İlk okulda matemetik dersinde ilk yapılan işlerden biri carpım tablosunun ezberletilmesidir.. Mantıgı anlatılmadna once ezberletilir ve sonra mantıgı anlatılır ve cocuk hicbir zaman unutmaz bunu... Bilinc altına atılan temeldir bu söz.... 2-Namaz Kılmak: GUnde 3 yada 5 defa yada mezhebinize gore değişen sayılar.. yanılmıyorsam Hz. Muhammed zamanında 3 defa kılınıyordu. Asıl amaclanan sayı değil, yada hangi duannın kac defa okunacagı hangi hareketin yapılacagı değil. Allah icin değil, bu ibadetin insan icin iki önemli konusu vardır. Biri abdest alınması digeri, ibadet sırasında okunan dualar ve uygulanan hareketlerdir. Gunde en az üc defa en kullandıgnız bedeninizin uzuvlarını dusunun. Elleriniz, ayaklarınız, agzınız... Bunları her gun duzenli olarak yıkadıgınız zaman bedensel olarak sahip olacagınız saglıgı ve hastalıklara karsı kazanacagınız direnci dusunun... Peki hic namaz kılarken yapılan hareketleri dusundunuz mu? Ayakta durmak, öne egilmek, sonra yere oturup secde etmek... Hİc dusundunuzmu namaz kılarken insan bedenikide nerdeyse butun kaslar hareket eder ve kullanılır... Gunde en az 3 defa bunları yaptıgınızı dusunun ve bir doktora gidip sorun size yani insana ne gibi bir faydası olur bunu diye... Peki okunan dualar? Namaz kılarken din bilginleri aklın tamamen bosaltılması gerektigni soyler.. Butun dunyevi dusuncelerden uzaklasıp okunan dualarla tanrı katında hissetmemiz gerektigni soyler... bahsedilen tanrı katına cıkmakmıdır, yoksa gunumuz sartlarında yasadıgmız baskı ve stresten bir kac dakika icin bile uzaklasıp, ruhumuzun soluk almasını saglayıp, namazdan sonra sokaga cıktımgızada daha saglıklı dusunmemizi saglamakmıdır.. Yani bir cesit meditasyon gibi... 3-Oruc Tutmak:İnsan saglıgının en buyuk dusmanlarından biri de gereginden fazla yemektir.. varolan ve bilinen hastalıkların buyuk cogunlugu bu yuzden ortaya cıkmaktadır... Oruc tutmanın insana ne gibi faydaları oldugunu sıralayacak değilim zaten bunu herkez biliyor.. Hatta artık kadınlar kilo vermek icin bile oruc tutma benzeri uygulamalar yapıyor.. Oruc tutmanın manevi yönü ise insanın sahip oldugu alısaknlıklardan uzaklasmak icin kendini zorlamasıdır. NOrmalde gunluk hayatında yapmaktan vazgecmediklerini sırf ona sart sunuluyor diye vazgecen insanlar, eger gercekten isterlerse bu alıskanlıklardan vazgecebileceklerini gorurler. Sonrasında ona gore kendi secimlerini yapabilirler... 4-Zekat vermek: Simdiye kadar olan sartlar insanın kişiselligi acısından buyuk önem arzediyordu ama bu sart, insanın baska insanlarla olan ilişkilerini duzenlemesini ve baska insanlarla bir arada yasamasını, baska insanların hayatlarını önemsemesini, baska hayatlarında varoldugunu bilip bunun farkında olarak yasamasını saglar. İnsan sahip olduklarını ne oldugunu anlayabilmesi icin ya elindekileri kaybetmesi gerekir yada baska insanların hayatlarını gozonune alıp onları anlaması gerekir. İnsandaki bu bilinci geliştirmek icin Zekat vermesi sart kosulmustur. İnsanlar sahip oldukları varlıkların bir kısmını ihtiyacı olanlara vermekle mukelleftir. Bu sart sayesinde hep zekat alan insanlar hem zekat veren insanlar, dunyevi zenginligin ne oldugunu ve manevi zenginligin ne oldugunu anlayacaklardır... 5-Hacca Gitmek: Belirli dunyevi varlıga sahip insanlara konulmus sarttır bu. Diger konulan sartları yerine getirmiş, varlıklı kişilerin, kendi inanclarını sınaması icin konulmus bir yolculuk sartıdır... Önemli olan Hac vazifesini yapılması değildir, bu ugurda yola cıkabilmektedir. İnsan kendi ruh ve beden gelişimini tamamlayıp gerekn ödevlerin yaptıktan sonra son olarak Hac vazifesiyle mukellef kılınmıstır. Bu yolculuk ruhunun eksikkalan yanlarını tamamlaması icin en buyuk fırsattır...Hac vazifesini yerine getiren insan artık hazırdır... İnsan Hazırdır... İnsan neye hazırdır? Cennete gitmeye mi? Cennet nedir? Hİc dusundunuzmu insan dogdugu gunden ölecegi gune kadar hazırlanır... Eger İslam'ın sartlarını bire bir uygularsa insan saglıklı ve huzur dolu bir hayat surer. Hic kafanıza takılmıyor mu bu sartlar Allah'ın mı yararınamıdır yoksa insanın mı? Peki neden sart kosulmustur bize? Yerine getirdigmiz her sart sayesinde akıl, ruh ve beden saglıgımız en ust duzeyde oalcaktır, bilinc seviyemiz artacak ve Kuran'daki hukumleri de yerine getirdigmiz zaman düşünmeye, sorgulamaya ve cevaplar bulmaya dolayısıyla ogrenmeye baslıyacagız... Saglıklı bir beden ve akılla dusunupte anlayamayacagımız ne var? Saglıklı bir beden-akıl-ruhla neyi ogrenmemiz gerek? Allah bizim neye hazırlanmamızı bekliyor? İnsan neden gunese bakamaz? İnsan neden ısıklar kapanınca göremez...? insan neden dogar dogmaz koşamaz...? BU dunyaya gelme amacımız kulluk vazifemizin ötesinde baska birsey olabilir mi? İbadet etmenin ötesinde... Mesela O'nu anlamak ve O'na dogru yol almak gibi... Peki sahip oldugumuz görme yetenegiyle gunese nasıl bakarız? Yada karanlıkta kalınca nasıl ayakta durabilir yada dogar dogmaz nasıl koşarız? Kosamayız... Bu yuzden gelişmemiz , buyumemiz , ogrenmemiz ve guclenmemiz gerekir.. BUnun icin gerekenleri Allah bize Kuran ve Hz.Muhammed aracılıgyla iletti. bizim tek yapammız gerek bunlara uymak... Bİz yeterli guce ulastıgımızda zaten O'nun bizden ne istedigini anlayacagız... Mezhepler sizin elinizden tutup ayaga kaldırmayı vaat ediyor belkide bunu yapıyorda.. ama mezhepler bir gun sizin elinzi bırakırsa yeterince guclenmeyen kemiklerinizle nasıl ayakta kalacaksınız? Allah bizi bu dunyaya O'nu anlayalım, O'na ulasalım diye gonderdi.... Biz O'nun parcalarıyız... kendisini parcalara ayırdı ve Tanrı oldugunu yeniden deneyimlemek icin bizi gorevlendirdi.. Her bir parcası bir gun O'na dönene dek devam edecek bu... Her ruh yeteri kadar gelişip anlayıncaya dek bu dunyaya gelecek... Aslında kurallar belli, yapılması gerekenler belli. Buna karsı cıkanların gelişimi yavaslıyor ve duyuyor, bu yuzden uzaklasıyorlar O'ndan... Ruhumuzun gelişimi icin gereken butun herseyi bu dunyaya gelmeden once secen bizleriz... yasadıgmız yeri, ailemizi, basımıza gelecekleri... Hersey secildi biz ise neden bu secimi yaptıgımızı anlamak icin burdayız, ögrenmek ve algılama seviyemizi arttırıp gunese cıplak gozle bakabilmek icin burdayız zarar gormeden... Mezhepler sizin elinizden tutup ayaga kaldırabilir, ama O'na ulasabilmenin yolu tek basınıza ayakta durup koşmaktan gecer... Sahip oldugunuz tek guc aklınızdır... Onu kucuk gormeyin ve asla gozardı etmeyin.. BU Tanrıya hakaret etmektir... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2007 konu farklı bir alana kayıyor ve bunda arkadaşların bu konudaki-mezhep- bilgi kıtlıgına dayanıyor..neyse... Muhammed(as)'in Arap liderligi tam bir masaldır, bunun Muhammedin Arap olmasından başka hiç bir delili yoktu, eger bir delilse. Muhammedin Arap olması ve Araplar arasından çıkması ayrı bir olaydır ve Muhammedin Arapların lideri demek çok başka bir şeydir. Tartışma şöyle devam etsin, şunları şunları tartışalım, şu konulara girmeyelim yoktur. İstersen katılırsın tartışmaya istersen katılmazsın. İlk savaştıgı kişiler Araplar, kendi kabilesi ve hatta kendi öz akrabalarıdır. kendi dogdugu topraklardan hicret etmeyi göze almışdır. müşrik ileri gelen Arapların her türlü maddi ve manevi 'rüşvetlerine' ragmen uluscu, asabiyetçi bir anlayışı kökten reddetmişdir. bununla alakalı bir çok delil mevcuttur. Muhammedin(as) Arap dünyasının lideri oldugunu söylemek yetmez, birde bunun delillerini ortaya koymanız lazımdır. Arap olmasına ve Arapların içinden olmasını öne süreceklerse bu zaten çok absürt olurdu. ameller niyetlere göredir ve kim neyi niyet ederse onu bulur. not; mezhep olgusunu dogru dürüst tartışamadan nerelere geldik, nedense her konunun akıbeti aynı oluyor yani başladıgı yerden çok alakasız bir yere kayıyor. bunda bizim her konuda bilgimiz oldugu hissi olmalı, yani adam konuyla alakalı 10 sayfalık bir metin okumuş ve her görüşünü bu sayfalara dayamış ... Birincisi. Konuyla alakasız gibi yargıların senin fikrindir. Zira, Sunni, Şii ana mezheplerinin birbirinden kopuşu dini değil siyasi nedenlere dayanır. Dolayısıyla dönemin siyasi yapısı bunun anlaşılmasında en önemli faktördür. Tartışma aynen mevzubahis konusu olan minvalde devam ediyor. Hz Muhammed'den sonra. Müslümanlar iktidar kavgasına başlamış ve sonunda iki kutuba ayrılmışlar. Bundan iki ana mezhep doğmuş. Ve biz Hz Muhammed'in siyasi liderliğini ve onun ölümüyle arabistanın yeni siyasi ve idari yapısında doğan boşluğu pas geçicez öylemi. Sen istediğin noktaları tartış, istediğin noktaları tartışma. Ama kimse konunun senin tartışmak istemediğin noktaları tartışmayacak diye bir şey yok. Sen ister katılırsın ister katılmazsın. İkincisi bilgi kıtlığı konusunda gelirsek. İslamiyet'in arap yarım adasında yayılmasından sonra. Var olan siyasi yapı nasıldır. Ve bu siyasi yapının başında kim vardır? Kim yönetmektedir arap yarımadasını ? Araplar birleştirildikten sonra Hz Muhammed dışında ona eşit yada ondan yetkili bir siyasi otorite, bir kral, bir lider var mıdır ? Yoksa bu "kabileler federasyonu" denilen yapı, Hz Muhammed'e bağlılığını bildiren ve onun emirlerine uyan kabile reisleri tarafından onun emirleriylemi yönetilmektedir ? Hiçbir delil yokmuş. İyi o zaman i islamiyet arap yarımadasında yayıldıktan sonra kimdi arapları idare eden. Hz Muhammed ölene kadar? Masalmış. İyi o zaman söyle kimdi Arapların lideri Hz Muhammed yaşarken ? Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2007 diger görüşlerine katılmakla beraber bu iletide, katoliklik için söylediginizi biraz açmak gerek. anglikanizm İngilterenin resmi dini/mezhebi dir. katolik ve kalvinist görüşün bir tür uzlaşmasından dogmuşdur. Bilgi kıtlığı ile birilerini itham ediyorsunda arkadaşım. Ama daha kalvenizmin anglikanizmden sonra ortaya çıkmış bir görüş olduğunu bilmiyorsun.Ayrıca Anglikanizm görüş uzlaşmalarından falan değil. İngiltere Kralı boşanmak için gereken izni Papa'dan alamaması sonucu başının kendisi olduğu bağımsız bir kilise kurmasıyla ortaya çıkmıştır. Etkilendiği görüşler ise Calvin'in görüşleri değil. Luther'in görüşleridir. Üç ana mezhebe ayrılır hristiyanlık Ortodoksluk, Protestanlık, Katoliklik. Ortodoks ve Katolik mezheplerinde güçlü bir merkezi dini otorite vardır. Protestanlık mezhebinin temel ayrışma noktası ise, merkezi bir dini otorite ve ruhani lideri reddetmesidir. Protestanlık kendi içinde, tarihsel sırasıyla Lutheryanizm, Anglikanizm ve Kalvenizm olarak alt mezheplere ayrılmıştır. Anglikanizm kalvenist görüşten etkilenmemiştir. Gerek tarihsel olarak Kalvenizmden önce gelmesi gerekse, lutheryancılar ve kalvenistler arasındaki ibadet farklarında lutheryanizme yakındır. Lutheryanlar ve anglikanistler ibadetlerinde ve kiliselerinde katolik mezhebinin şeklini ve ibadet biçimini korumuşlardır. Kalvenistler ise Katolik mezhebinin ibadet biçimini, sembollerini ve formatını tamamen terketmişlerdir. demek istedigim katolikligin alt mezhebi veya tarikatı yok degildir. belki siz duymamış olabilirsiniz.en nihayetinde hepside hıristiyanlık dini içinden çıkmış ve her biri herbirinden öyle veya böyle etkilenmişdir. en genel anlamıyla bakarsak katolik ve protestan ayrımına, bu hıristiyanlıgın din ve dünyevi alanının arasında çıkan bir ayrışmadır. Şöyle sadece cevap vermiş olmak için yazmasak. Hangi alt mezhebi var katolikliğin ? Biribirinden etkilenmemiştir diyenmi var elbette hepsi hristiyan. Ben duymadım ama sen duydun diyelim. O zaman bizde bilelim bu katolikliğin alt mezheplerini. Protestanlıkta, bu ilk üç alt mezhepten sonra yüzlerce mezhep çıkmıştır. Müslümanlıkta, sunniliğin altında, hanefilik, şafilik, hanbelilik gibi alt mezhepler çıkmıştır. Şiiliğin altında ismaililik, zeyidilik, caferilik, imamilik ve alevilik gibi alt mezhepler çıkmıştır. Katolik mezhebinde ise alt mezhepler yoktur bilinen. Bilen varsada zikreder bizde öğreniriz. batı kültürü laikligi din ile devlet ayrılıgı degilde kilise ile devlet ayrılıgı olarak düşünür Batı kültürü laikliği "dinsel dogmaları değil, bilimsel gelişmeleri ve doğruları referans almak" olarak düşünür. Din'in bireysel ibadet dışında hiçbir toplumsal alanda belirleyici olmaması gerektiğini düşünür. Laikliğin orjinal tanımında olduğu gibi yani. Laic, din ve dinsel kurumların dışında kalan herşeyi ifade eden bir tanımdır. İngiltere kralı Anglikan kilisesinin başıdır aynı zamanda. Senin batıya atfettiğin laiklik tanımı burada geçersiz o zaman. Laiklik slogan olarak "kilise devlet ayrılığı" ndan ibaret değildir batı kültüründe. Dinin devlet alanında görünürlüğü onları sandığının aksine çokça gerer ve buna izin vermezler. Buna şekli bakışla değil mahiyet olarak bakarlar. Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2007 Birincisi. Konuyla alakasız gibi yargıların senin fikrindir. Zira, Sunni, Şii ana mezheplerinin birbirinden kopuşu dini değil siyasi nedenlere dayanır. Dolayısıyla dönemin siyasi yapısı bunun anlaşılmasında en önemli faktördür. Tartışma aynen mevzubahis konusu olan minvalde devam ediyor. Hz Muhammed'den sonra. Müslümanlar iktidar kavgasına başlamış ve sonunda iki kutuba ayrılmışlar. Bundan iki ana mezhep doğmuş. Ve biz Hz Muhammed'in siyasi liderliğini ve onun ölümüyle arabistanın yeni siyasi ve idari yapısında doğan boşluğu pas geçicez öylemi. Sen istediğin noktaları tartış, istediğin noktaları tartışma. Ama kimse konunun senin tartışmak istemediğin noktaları tartışmayacak diye bir şey yok. Sen ister katılırsın ister katılmazsın. İkincisi bilgi kıtlığı konusunda gelirsek. İslamiyet'in arap yarım adasında yayılmasından sonra. Var olan siyasi yapı nasıldır. Ve bu siyasi yapının başında kim vardır? Kim yönetmektedir arap yarımadasını ? Araplar birleştirildikten sonra Hz Muhammed dışında ona eşit yada ondan yetkili bir siyasi otorite, bir kral, bir lider var mıdır ? Yoksa bu "kabileler federasyonu" denilen yapı, Hz Muhammed'e bağlılığını bildiren ve onun emirlerine uyan kabile reisleri tarafından onun emirleriylemi yönetilmektedir ? Hiçbir delil yokmuş. İyi o zaman i islamiyet arap yarımadasında yayıldıktan sonra kimdi arapları idare eden. Hz Muhammed ölene kadar? Masalmış. İyi o zaman söyle kimdi Arapların lideri Hz Muhammed yaşarken ? olayın siyasi boyutu ayrı bu siyasi boyutdan çıkıp Muhammed(as) Arapların lideri demek için O'nun yaşamından bunu destekleyecek bir şeyler sunman lazım. bunun aksi bir çok delil var tarihi olarak. Muhammed neden çıkmışdır ve davası nedir? önce buna bakalım, Muhammedin arapların arasından çıkması Arapların lideri oldugu anlama gelir mi? Muhammed bu noktada ne diyor? önce bunlardan bahsetmek lazım. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.