Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2007 Atatürk hem emperyalizmle hem de Şeriatçılarla savaştı Büyük Önder dış düşmanlarla uğraşırken bir yandan da Şeyhülislâm Dürrizade’nin fetvalarından, Vahdettin’den, Hürriyet İtilaf Fıkrası’ndan, Damat Ferit Hükümeti’nden ve İstanbul medyasından her türlü destek alan işbirlikçi hainlerin isyanlarıyla boğuşuyordu. 31 Mart’ta (13 Nisan 1909) başlayan ve 13 gün süren gerici ayaklanma Mustafa Kemal tarafından yok edilince İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti yeraltına dönmüştür. Amacı dışına çıkarak sakıncalı hale gelmiş olan medrese, tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasını Mustafa Kemal Atatürk uygun görmüş ve TBMM, çıkarmış olduğu 30 Kasım 1925 tarih ve 677 sayılı yasayla hepsini kapatmıştır. Gazi, Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte karanlığa, ********, bağnazlığa ve geri kalmışlığa karşı büyük bir savaş başlatmıştır. Bazıları, Atatürk döneminde imam hatip liseleri ve ilâhiyat fakültelerinin olmadığını sanırlar. Bu okullar, eğitim sistemimizin ayrılmaz parçalarıydı. Ancak imam hatip okullarına talep olmamıştır. Bir bir kapanan okullardan, en son olarak ta Kütahya ve Bolu İmam Hatip Okulları da 1929 yılında kapanmıştır. Atatürk’ün “Türk milleti” tanımı, Osmanlı’nın çok etnikli ve çok dinli yapısından yeni bir millet yaratma anlayışıdır. “Türk milleti” bu anlayışla tanımlanmıştır. Atatürk felsefi söylem ve eylemlerle çağımıza da damgasını vurmuştur. Atatürk, üç kıtaya hükmeden imparatorluktan sonra yedi düvele karşı bu ülkeyi, millete aşıladığı vatan-bayrak- Türklük bilinci ve duygusuyla kurtarmıştır. Büyük Önder diyor ki: “Biz büyük bir inkılâp yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. Birçok eski müesseseleri yıktık. Bunların binlerce tarafı vardı. Fırsat beklediklerini unutmamak lâzım!.” Amerikalı kadın imam Amina Wadud: “İslâm’da modernizm Atatürk’le başladı, çünkü Atatürk o günkü İslâmi yaşam şeklinin ulus devlet modeline uygun olmadığını gördü.” Dinin emrine giren devletler emperyalizmin de emrine girer Devletleri dinin emrinde olan yani Şeriatla idare edilen ülkelerin tamamına yakını ABD-İngiliz sömürgesidir. Çünkü ülkeyi yönetenler, halklarına fakirliğin, “kader” ve “Takdiri İlahi’nin” isteği olduğunu söyleyerek halkının soyulmasının ve sömürgeleştirilmesinin sorgulanmasını önlerler. Çünkü İsrail’in güvenliği için İslâm ülkelerinin uyutulması ve soyulması zorunludur. Halkın, şeyhin kulu, kölesi olmasını isteyen gericiler, güçlerini ABD ve AB’den alırlarken, halkın bağımsızlığı ve özgürlüğü için mücadele eden ilericiler ise gücünü halktan almıştır. ABD ve İngiltere’nin temel özellikleri; emperyalizmle işbirliği yapan, emperyalizme hizmet eden ve gücünü dışarıdan alan gericilerle işbirliğine girmektir. Türkiye’nin iki gerçeği vardır. İlericilik ve gericilik. Türkiye’de sağ siyaset ve ideoloji emperyalizmle işbirliği yapanları meşrulaştırmış, bağımsızlıkçı ve özgürlükçü harekete karşı da vurucu bir güç oluşturmuştur. Siyasal İslamcılar, liberal aydınlar ve bölücü etnikçiler, emperyalizmin hizmetçiliğini birlikte yapmaktadırlar. Nakşiler Kurtuluş Savaşı’ndan beri emperyalizmin emrinde Türkiye’deki gericiliğin eşanlamı Nakşibendilik olmuştur. Nakşilerin aydınlık düşünceye düşmanlıkları Abdülhamit’in bu tarikatları ilericilerin üzerine sürmesiyle başlamıştır. Abdülhamit’in 4 bin kişilik jurnalci ekibi bu tarikat mensuplarından seçilmiştir. Nakşiler ayrıca Kurtuluş Savaşı’nı boğmak üzere, daha sonra “Hilafet Ordusu” adını alacak olan “Kuvva-i İnzibatiye”nin kurulmasında öncülük etmişler ve işgal güçleriyle de işbirliği yapmışlardır. Nakşiler, padişah ve halifeyi kollamak amacıyla “Din elden gidiyor” diyerek İngilizlerin ve padişahın desteğiyle birçok ayaklanma çıkarmış ve yönetmişlerdir. Cumhuriyet öncesinde; Bozkır, Şeyh Eşref, Konya, Aznavur, Ali Batı, Düzce, Yozgat ve Zile ayaklanmalarını çıkarmışlardır. Cumhuriyet döneminde de Nakşilerin ayaklanması durmamıştır. 1924 Şeyh Sait Kürt-İslam ayaklanması. Şeyh Sait Nakşi’dir. 1930 Menemen ayaklanması. Derviş Mehmet Nakşi’dir. 1933 Bursa. “Türkçe ezan” okunmasına karşı Nakşi şeyhi İbrahim ayaklanmıştır. 1935 Eruh’ta kendini Mehdi ilan eden Şeyh Halit Nakşi’dir. 1935 Çorum- İskilip ayaklanması. Şeriat isteyen Nakşi şeyhi Kalaycı ayaklanmıştır. Nakşibendiliğin 7 kolu olmasına rağmen Türkiye’de barınabilen iki büyük kolu Nurculuk ve Süleymancılıktır. Süleymancılık tarikatı Hilmi Tunahan tarafından kurulmuştur. Nurculuk ise 1876 yılında Bitlis ilinin Hizan kazasında doğan Said-i Kürdi tarafından kurulmuştur. Kürt projesiyle, Kürdistan hayalini gerçekleştiremeyince yönünü İslâm’a çevirmiş ve İslâm adına Kürtçülük yürüterek devlete karşı politika oluşturmuştur. Okuma yazması olmayan Said-i Kürdi, Kur’an-ı Kerim-i kendi dünya görüşüne göre yorumlamış ve yazılarını “Nur Risalesi” adlı kitabında toplamış ve adını da Said-i Nursi olarak değiştirmiştir. Nurculuğun bir alt uzantısı da Fethullahçılıktır. Nakşi karakterinin en tutucu uzantısı ise İskender Paşa Dergahı’dır. Şeriatçıları Amerikancı Suud sermayesi besliyor 1953 yılında Suudların ABD ile kurduğu ortak petrol şirketi olan ARAMCO, Amerikancı İslâmi akımlara kaynak aktarmıştır. ARAMCO bu görevini 1962 yılında Rabıta örgütüne devretmiştir. Bu kaynaklardan beslenen tarikatlar çok güçlenmişlerdir. Suudi sermayesi ile güçlendirilen Nakşiler, ülkemizde ABD çıkarlarını korumuş ve korumaktadırlar. Tarikatlar, siyasal ve maddi olarak ABD tarafından Yönetilmekte ve desteklenmektedir. ABD, bölgemizde mikro milliyetçilik hareketlerinin destekleyicisi ve koruyucusudur. 1984 yılından itibaren Suudi sermayesi tarikatları şirketleştirerek, yeşil sermayeyi oluşturmuştur. Önce Demokrat Parti’de yuvalanan Nakşiler daha sonra 1970 yılında Milli Nizam Partisi’ni hayata geçirmişlerdir. ABD’nin Ilımlı İslam politikası ABD, Fas’tan Orta Asya’ya kadar 24 devletin sınırlarını değiştirmeyi politik olarak saptamıştır. Kişisel ve kültürel özgürlük diyerek ulus devletleri parçalamaktadır. “Demokrasi adına”, “özgürlük adına”, “insan hakları” adına, esasında ise menfaati adına petrole kan karıştırmıştır. ABD, 1991 yılında radikal İslamcıların, kendilerine karşı tavır alması üzerine misyonunu tamamlayan “radikal İslamcılar” yerine, kendilerine hizmet edecek “ılımlı İslâm” politikasını oluşturdu. Fethullah Gülen adlı bir vaiz vasıtasıyla da Hıristiyan-Müslüman-Siyonist ittifakın temelini atmışlardır. Meydanlarda “Devletsiz İslam, İslamsız devlet olmaz” diyaloglarıyla mitingler, 23 Nisan’ın üstüne “Kutlu Doğum Haftası”, 19 Mayıs’ın üstüne “Fetih Yürüyüşü” ve Çanakkale Savaşları’nı da hurafelerle süsleyerek Atatürk ve ulusal bayramları “din motifli” etkinliklerin baskısı altına almaya çalışmaktadırlar. “Şeriat”, moda deyimiyle “ılımlı İslam” bir süreç meselesidir. Gökten zembille inmez. Adım, adım planlanır ve sonra bu plan uygulanır. Tarikatçı milli olamaz Tarikat mensubu için millilik kesinlikle içi boş bir kelimedir. Bir tarikat mensubu için tarikat liderinin vermiş olduğu emirden daha üst bir emir olamaz. Çağdaş eğitimde; inançlar yönünden devletin lâiklik ilkesi asla göz ardı edilemez. Gizli din eğitimi köktendinci olur ve devlete karşı tehdit ve tehlikelerin kaynağını oluşturur. Bölge dışı bir aktör olan ABD’nin bölgeye egemen olma stratejisini bozmak üzere antiemperyalist bir direniş örgütlenerek, bölgeselleştirilmelidir. Milli Mücadele Derneği altında örgütlenilmeli ve bölgeselleşilmelidir. Zonguldak ilinde, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir eğitim kurumunda dağıtılan ve okuyup özetinin çıkarılması istenilen bir “çizgi roman”da yazanlar ürkütücü ve bir o kadar da *********ti: “İstiklal Harbi’nde Anadolu imanla şahlandı. Millet topyekun ayağa kalktı. Allah, din, vatan, hilafet ve hürriyet için cepheye koştu. Büyük Meclis’i kurdu. Zafer kazanıldıktan sonra asıl niyetlerini ortaya koyan idareciler, İslamiyeti kalplerden silmeye yönelik inkılâplara başladılar. Kur’an’a doğrudan tecavüz edemeyen din düşmanları, evvela Kur’an dili olan Arapça’yı hedef aldılar. Ezanı, kameti, namazı Türkçe olarak yerleştirmeye, böylece dinin aslını bozmaya çalıştılar.” Bilimsel eğitime karşı medrese eğitimi, laikliğe karşı şeriatçı, ulusalcılığa karşı ümmetçiliği, tam bağımsızlığa karşı teslimiyetçiliği, çağdaşlığa karşı gericiliği savunmaktadırlar. “İkinci Cumhuriyetçiler” ve “neo-liberaller” “Kemalizm ömrünü doldurdu” dedikten sonra “ılımlı İslam”a sarıldılar. Fethullah nasıl palazlandı Özal, Fethullah Gülen’i palazlandırdı. Önce Zaman gazetesi, şirketler ve vakıflar kuruldu ve ardından da Gülen okulları açıldı. Yıl 1992, Pendik Camii’nde, Fethullah Gülen şöyle diyor: “Cihat için gün olur mal-mülk feda edilir, gün olur can alınır, can verilir! Hizbullah, Allah ordusu, Hazreti Muhammet Mustafa’nın askerleridir. Hizbullah Allah cemaatidir. Tabiri caizse Hizbullah, Allah partisidir. Siyasi boğuşmalar, siyasi partiler karşısında Allah partisi gerek bize! Evet bize Allah gerek Allah!” 28 Şubat sürecinde açılan bu tip kurslarda yeminler ediliyordu. “Ben Muhammed Müslüman ümmetindenim. Türkiye dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye’yi bir din ve Şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan Şeriat devletinin kurulması için çalışacağıma; dinim, Allah’ım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim.” İşte, köktendinci grupların açtığı yasadışı Kur’an kurslarında küçük çocuklara ezberletilen yeminde hedef ve amaçlar çok açık ve çok net. Ankara’da üç ilköğretim okuluna Milli Eğitim Bakanlığı’nın emirleri ekinde öğrenci ve öğrenci velilerine “anket” gönderiliyor ve yanıt isteniyor. Ankette neler var? - Çok kadınla evlilik İslâm’a uygundur. - Resim giren eve melekler girmez. - Dini nikah olmadan nikah geçerli olmaz. - Cuma namazı kılmayan Müslüman sayılmaz. - Kolonya abdesti bozar. - Faizli alışverişten uzak durmak gerekir. Anketlerle gencecik çocukların beyinleri yıkanmakta, soru sorar gibi yapılıp çarpık fikirler dolaylı bir şekilde empoze edilmeye çalışılmaktadır. Hedef, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi Kur’an kurslarının dışında tarikatların, cemaatlerin, Şeriatçıların, resim düşmanlarının, üfürükçülerin, cinci hocaların, cemaat ve tarikat evlerinde, sokak aralarında açtıkları kurslarda çocukların beyinlerini hurafelerle doldurmaktır. Bu kurslarda laikliğe dinsizlik, Cumhuriyet’e densizlik ve Atatürk devrimlerine hainlik diyen bir zihniyet yetiştirilmektedir. Yarının provasını yapanlar unutmasınlar ki, demokrasiyi, tahrip etmek için kullanmak isteyenler, o demokrasinin altında kalmışlardır ve kalacaklardır. Yenilikleri haram, kendilerinden olmayanları kafir gören Cumhuriyet düşmanı militan kadrolar yetiştirilmektedir. Vatandaşlık din ve etnisite ile bağlantılı değildir. Vatandaşlık hukuki bir kimliktir. Şunun veya bunun menfaat veya entrikalarına alet edilemez. _______________________________________ DİPNOT / KAYNAK Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2007 MILLI Gazete Yazari Mehmet Sevket Eygi " *************" adli yazisinda AKP'lileri soyle tarif etti. "Ehli, erbabi bilir demisler..." Sayin Eygi'nin satirlari, gunlerin mana ve onemine muthis uygun!.. "Evet, *********** versin! Bunlar kimlerdir? Hemen aciklayayim: Dindar gorunup de, dinci gorunup de, Islâmci gorunup de; Yuce Islâm dininin, Yuce Seriâtin yasak etmis, haram kilmis oldugu bir suru kotulugu bilerek, kasitli sekilde, mutecâsiren (kustahca ve cesaretle), mutecahiren (acik sekilde) yapan fasIklar, facirler, ******, ****** guruhudur. Neler mi yapiyorlar? Bir bir sayayim: 1. Onlar haram yerler. Haram kazanclar elde ederler; haram, necis ve kara servetler biriktirirler. 2. Ihalelere fesat karistirirlar. 3. 'Islerden' komisyon alirlar. 4. Emanetlere hiyanet ederler. 5. Halki aldatirlar, yalan soylerler, vaat ederler sozlerini tutmazlar. 6. Coluk cocuklarini, akraba ve talukatlarini, hisimlarini, hemsehrilerini, hizipdaslarini ehil ve layik olmadiklari makamlara getirirler. 7. Kimisi hicbir is yapmadigi halde aydan aya bankamatikten maas ceker. 8. Kanunen ve hukuken insaat yapilmamasi gereken yerlere rusvet veya baski karsiliginda insaat yaptirirlar. 9. Memleketi babalarinin ciftligi zannederler. 10. Turkiye'nin istikbalini (gelecegini) yetistiren egitimi berbat ederler. 11. Mahiyetini ve kaynagini asla aciklayamayacaklari efsanevî servetlere sahip olarak Karun gibi zengin olurlar. 12. Dindar gecindikleri halde Islâm'in en amansiz, en azili, en acimasiz, en gaddar dusmanlariyla isbirligi yaparlar. 13. Ne kadar kutsal deger varsa onlari paraya, menfaate, prestije, itibara, sohrete alet ederler. 14. Nemrud'a, Firavun'a tas cikartacak sekilde ve asiri derecede lukse, israfa, gosterise, satafata, debdebeye, tantanaya yonelirler. 15. Kur'an derler, Kur'an'in emirlerini ve yasaklarini hice sayarlar; Peygamber derler, Sunnet derler, onlarin uygun gormedigi her seyi yaparlar. 16. Ben derler, baska bir sey demezler. Benlikleri icin, sahsî ihtiraslari icin, dunyevî sehvetleri icin yemeyecekleri halt yoktur. 17. Munafikligin belli basli kac alâmeti varsa onlardadir. 18. Biz islah ediyoruz derler, fitne ve fesattan baska bir sey yapmazlar. Evet, dunyada ve yurdumuzda kefere vardir, fecere vardir, Islâm'a ve Muslumanlara acikca dusmanlik eden karanlik ruhlu insî seytanlar vardir. Lakin emin olunuz, onlar din somuruculeri kadar tahribat yapamazlar, zarar veremezler. Yuce Islâm mukaddesatini sahsî menfaatlere ve nakde tahvil edenlere lânet olsun!.." Vallahi durum boyle... Sayin Eygi, kiyaslayarak fecaati gozler onune de seriyor ve soyle diyor.. "Allah'in butun insanliga, hassaten muminlere en guzel bir ornek ve model olarak gonderdigi Peygamber nerede, birtakim zevat-i nâ-serif nerede. Peygamber vefat ettiginde altin ve gumus miras birakmadi. O omru ve hizmeti boyunca parayi sevmedi, paraya onem vermedi. Bir de su, Musluman gorunen **** ve sefihlere bakiniz. Akillari fikirleri, emelleri hep para, hep menfaat, hep benlik... Peygamber boyleleri icin 'Onlarin dinleri paralari, kibleleri karilaridir' buyurmustur..." Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2007 Sevgili Dipnot Gerçekten çok güzel bir yazı teşekkür ederim Sevgili Efendi, Mehmet Şevket Eygi'nin yazısı itiraf gibi olmuş. Yani yobaz tayfasının ağababası olan bu adam gerçekten güzel bir otobiyografi yapmış. Şimdilerde "nur yüzlü bilge" yi oynayan bu adam. Ülkemizde 68 gençliği Amerikan Emperyalizmine Altıncı Filo'ya karşı yürürken. "Kadıköyde Kuran-ı Kerim'i ateşe verdiler, ümmeti Muhammed yetişin, Gün cihad zamanıdır, Müslümanım diyen sancak altında toplansın" diye yazarak gazetesinden, Anadoluda şehirlerden hususi otobüsler kaldırılmış. Ve Kanlı Pazar'da camilerde toplana bu guruh 6. Filo'yu protesto eden gençlere baltalarla, satırlarla saldırarak Kanlı Pazar Katliamını gerçekleşmiştirlerdir. O yüzden bu adama "sayin" liği atfetmeyelim. Emperyalizme hizmette bayrağı AKP'ye kaptıran alternatif gerici tayfa şimdi serzenişte. Aslında güzel tabi, böylece kendi ağızlarından kendilerini tarif ediyorlar. Yansıtma yöntemiyle. Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 23 Ekim , 2007 Sevgili Dipnot Gerçekten çok güzel bir yazı teşekkür ederim Sevgili Efendi, Mehmet Şevket Eygi'nin yazısı itiraf gibi olmuş. Yani yobaz tayfasının ağababası olan bu adam gerçekten güzel bir otobiyografi yapmış. Şimdilerde "nur yüzlü bilge" yi oynayan bu adam. Ülkemizde 68 gençliği Amerikan Emperyalizmine Altıncı Filo'ya karşı yürürken. "Kadıköyde Kuran-ı Kerim'i ateşe verdiler, ümmeti Muhammed yetişin, Gün cihad zamanıdır, Müslümanım diyen sancak altında toplansın" diye yazarak gazetesinden, Anadoluda şehirlerden hususi otobüsler kaldırılmış. Ve Kanlı Pazar'da camilerde toplana bu guruh 6. Filo'yu protesto eden gençlere baltalarla, satırlarla saldırarak Kanlı Pazar Katliamını gerçekleşmiştirlerdir. O yüzden bu adama "sayin" liği atfetmeyelim. Emperyalizme hizmette bayrağı AKP'ye kaptıran alternatif gerici tayfa şimdi serzenişte. Aslında güzel tabi, böylece kendi ağızlarından kendilerini tarif ediyorlar. Yansıtma yöntemiyle. Sayin CYRANO tabiki haklisiniz ,sözün bittigi yer vardir.. sayin demek biryerden tekrar öne alip baslamak oluyor.! haklisiniz dünde bir iletimde hepimiz sucluyuz deyince arkadaslar toplu halde ben suclu degilim diye ayaga kalktilar tabiki korktum acaba ben nerde yanlis yaptim diye... tabiki sözün bittigi yerde hepimiz sucluyuz ,,Deniz gezmislerin onlarinda suclu oldugu bir yani varmiydi.? ama onlar idama giderken bile biz sucsusuz demediler.! degerli bilgileriniz icin ayrica tesekkür ederim. Saygilarimla frankfurt Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2007 1. dünya savaşında imparatorluklar tasviye edildi.. 2. dünya savaşı ulusçuklara ayrılan imparatorlukların dizaynına ayarlandı.. bir 'soguk savaş' yutturmacası ile dünyayı senelerce oyalayıp güttüler.. geniş kalabalıkların ufuksuzlugu, sermaye sahiplerinin ufuklarındaki gücü kaybetmeme ; dogu bloku efsanesi vs.. şimdi vakit ulusçuklara ayrılmış olanı daha da ayrıma tabi tutmak... ne yaparmış emperyalizm? anamadım? emperyalizm eşittir denetleyen ve denetlenen demek. bir bölünme varsa, bugünde devam etmektedir. dünya toplumları arasında ki asıl bölünme denetleyen ve denetlenen arasındaki bölünmedir. masallara inanmayın, yanılmayın dahası yanıltmayın.. Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2007 1. dünya savaşında imparatorluklar tasviye edildi.. 2. dünya savaşı ulusçuklara ayrılan imparatorlukların dizaynına ayarlandı.. bir 'soguk savaş' yutturmacası ile dünyayı senelerce oyalayıp güttüler.. geniş kalabalıkların ufuksuzlugu, sermaye sahiplerinin ufuklarındaki gücü kaybetmeme ; dogu bloku efsanesi vs.. şimdi vakit ulusçuklara ayrılmış olanı daha da ayrıma tabi tutmak... ne yaparmış emperyalizm? anamadım? emperyalizm eşittir denetleyen ve denetlenen demek. bir bölünme varsa, bugünde devam etmektedir. dünya toplumları arasında ki asıl bölünme denetleyen ve denetlenen arasındaki bölünmedir. masallara inanmayın, yanılmayın dahası yanıltmayın.. Birşey anlatılmış ama ne anlatıldığı konusunda bile haberi olmayan ve sağlam zemine oturmayan bir anlayış... Bakın; Ümmetçi politik anlayışlarıyla bugün dini ağırlıklı bir devlet yapısına sahip olanlar; ABD'nin en kirli emperyal iktidarının, Irak'taki rezilliği çıkmış işgalinin çirkin yüzünün, inanmış Müslümanın değer verdiği İslami tüm ilkeleri ayaklar altına alıyor olmasının hiçbir anlamı yok. Hiç görmüyormusunuz veya en azından düşünemiyormusunuz ki; Irak'ta emperyalist bür ülke olan ABD'nin kendilerine ayrıcalık, iktidar tanıması tek ölçü, başta Kürt aşiretleri, ümmet refleksleri ile kendileri için kurtuluş görenler.. Irak'ın, halkının geleceğini, çıkarlarını, bağımsızlığını satan satana... Yukarıda bahse konu olan arkadaş denetimden bahsetmiş... Arkadaşım; Emperyalist ülkelerin desteği ve denetiminde olan ve Ümmet çıkarlarına, iktidarlarına yaradığına inandıkları sürece, İslam adına iktidar olmuş bütün diktatörlüklerin, şeriat iktidarlarının ABD ile yaptıkları suç ittifaklarının boyutlarını bir düşünün. Talibanı'ndan Suudi'sine.. Afganlıların, Arapların, Ülkelerinin gerçek çıkarlarını, geleceğini ölçü alanı olarak hiç ortaya çıkıyor / meydana getirilebiliyor mu?... Neden ümmet toplumundan Mustafa Kemal Atatürk ile kurtulmuş bir toplumu Ümmet toplumuna çeverme çabası (ılımlı islam modeli adı altında) boşa değil... Maalesef bugün bu zihniyete ayak uydurmak ve kavramları karıştırmak bir moda oldu... O moda biza dar gelir arkadaşım dar... Lütfen biraz genç Cumhuriyetimzin kuruluş aşamasından yola çıkarak düşüncelerinizi bu günlere getirebilecek bir çaba gösterek öğrenmeye çalışın... Yoksa yarın çok geç olacak... Saygılar... Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2007 Birşey anlatılmış ama ne anlatıldığı konusunda bile haberi olmayan ve sağlam zemine oturmayan bir anlayış... Saygılar... sevgili dipnot; yazmış oldugum konuları anladıgınızı pek sanmıyorum. üzülerek ifade etmek gerekirse durum budur. nedeni ise, ben İslam veya din eksenli falan yazmadım, ama sen öyle anlamışsın. hatta sadece İslam ı anlamışsın diyebiliriz. saf bir önyargıyla yazılanları ben dikkate almıyorum. yazılanları bir daha okuman ve başka çok şeyde okuman lazım sevgili arkadaşım. not; dünyaya nizamat veren sermaye amerikada yogunlaşmıştır .. saygılar. Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2007 Haklısınız sevgili serdar34... Özür diliyerek Düzeltiyorum... Umarım beni anlarsın... Sevgi ve saygılarımla... 1. dünya savaşında imparatorluklar tasviye edildi.. 2. dünya savaşı ulusçuklara ayrılan imparatorlukların dizaynına ayarlandı.. bir 'soguk savaş' yutturmacası ile dünyayı senelerce oyalayıp güttüler.. geniş kalabalıkların ufuksuzlugu, sermaye sahiplerinin ufuklarındaki gücü kaybetmeme ; dogu bloku efsanesi vs.. şimdi vakit ulusçuklara ayrılmış olanı daha da ayrıma tabi tutmak... ne yaparmış emperyalizm? anamadım? emperyalizm eşittir denetleyen ve denetlenen demek. bir bölünme varsa, bugünde devam etmektedir. dünya toplumları arasında ki asıl bölünme denetleyen ve denetlenen arasındaki bölünmedir. masallara inanmayın, yanılmayın dahası yanıltmayın.. Bakın; Ümmetçi politik anlayışlarıyla bugün dini ağırlıklı bir devlet yapısına sahip olanlar;ABD'nin en kirli emperyal iktidarının, Irak'taki rezilliği çıkmış işgalinin çirkin yüzünün, inanmış Müslümanın değer verdiği İslami tüm ilkeleri ayaklar altına alıyor olmasının hiçbir anlamı yok. Hiç görmüyormusunuz veya en azından düşünemiyormusunuz ki; Irak'ta emperyalist bür ülke olan ABD'nin kendilerine ayrıcalık, iktidar tanıması tek ölçü, başta Kürt aşiretleri, ümmet refleksleri ile kendileri için kurtuluş görenler.. Irak'ın, halkının geleceğini, çıkarlarını, bağımsızlığını satan satana... Emperyalist ülkelerin desteği ve denetiminde olan ve Ümmet çıkarlarına, iktidarlarına yaradığına inandıkları sürece, İslam adına iktidar olmuş bütün diktatörlüklerin, şeriat iktidarlarının ABD ile yaptıkları suç ittifaklarının boyutlarını bir düşünün. Talibanı'ndan Suudi'sine.. Afganlıların, Arapların, Ülkelerinin gerçek çıkarlarını, geleceğini ölçü alanı olarak hiç ortaya çıkıyor / meydana getirilebiliyor mu?... Neden ümmet toplumundan Mustafa Kemal Atatürk ile kurtulmuş bir toplumu Ümmet toplumuna çeverme çabası (ılımlı islam modeli adı altında) boşa değil... Maalesef bugün bu zihniyete ayak uydurmak ve kavramları karıştırmak bir moda oldu... Yoksa yarın çok geç olacak... Saygılar... Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2007 Türkiye, yeni emperyal çıkarlar, oyunların tuzağından, Kurtuluş Savaşı destanı, Cumhuriyet kazanımları, laiklik, Atatürk devrimlerinin çimentosu ile.. ülkesinin olmazlarını, kırmızı çizgilerini savunabilmek, tüm vatandaşları ile birlikte, barış içinde ayakta kalmayı başarabilmek noktasında, bir dönemeçte, zorlanmakta... Cumhuriyet bilinci, aydınlanma değerleri ile yola çıkanların pusulası insan hakları, demokrasi, evrensel değerler, uygarlığın kazanımları olmak zorunda... Bilinçli insan, aydın, aydınlanmacının kafasında, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında ayrımcılığa, çatışmaya yer yok. Tuzaklara karşı duyarlılığın pusulası aydınlanma, vatandaşlık bilinci olacaktır. Cemaatlerin, aşiretlerin, tarikatların kucağına düşmüşler için ise elde aydınlanma pusulası yok. Bir cemaatin başı ABD'de; Soros foncuları ile ortak dolarlar dağıtılarak ABD ve emperyalizmin çıkarları adına çıkışlar yapacak örgütler besleniyor... Öte yanda ABD'nin Irak bataklığındaki durumuna, çıkarlarına, çıkmazlarına bağlı olarak kullanılan, ipleri ABD'nin elinde olan cemaatler, aşiretler var. Türkiye'ye dönük hesaplar, oyunlarda da önemli rol oynuyorlar. Kimileri PKK terör örgütü dahil, yeni haritalar oyunlarında görev alıyorlar. Kimileri radikal İslamcı terör örgütlerine militan bulmanın ötesinde, Türkiye'de sahneye konan terör eylemlerinin kadrolarını üretiyorlar. Kilise kanlı bombalamasından, Papaz Santoro , Hrant Dink cinayetlerine uzanan bir dizi tetikçinin arkasında bu hamurdan cemaatler, terör örgütleri var. Herkes kendini cumhuriyetçi sanıyor ama gerçek cumhuriyetçi, aydınlanmacı ile cemaatçi arasında uçurum var... Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2007 Camide ..... var! 30 Ekim 2007 OKULLARININ bir haftalık ara tatilini geçirmek için kızımla birlikte İstanbul’a gelen bir yabancı arkadaşına, ülkemizin pek bilinmeyen köşelerini de gezdirelim diye kısa bir yolculuk yaptık. Cumartesi günü Bursa’daydık. Bursa’nın tarihi yerlerini gezdik, eski garajın oradaki Cemal Usta’da kebap yedik. Yolumuz öğle namazından bir saat kadar önce Ulu Cami’ye de düştü. 600 yıllık bu muhteşem eserin içindeki restorasyon çalışması sürüyordu. Matkap seslerinin bile bozamadığı ulvi bir atmosfer vardı camide. Az önce Koza Han’ı gezmiş ve cami ziyareti için gerekli ipek eşarpları tedarik etmiştik. Giysilerimiz bir ibadet yerini gezmek için uygundu. İki genç kızın üzerinde dizlerinin altında etekler ve "mus" tabir edilen kalın siyah çoraplar vardı. Caminin içindeki levhaların güzelliği ve anlamları üzerine konuşurken yanımıza gri cüppesinin eteklerini savurarak, sarıklı, sakallı, gençten birisi geldi. Kılık-kıyafetinden camide görevli olamayacağını düşündüm, belli ki orayı kendisine yuva yapmaya çalışan bir tarikat mensubuydu bu kişi. Fransız misafirimiz, adamın cami hakkında bilgi vermek üzere yanımıza geldiğini düşünmüş. Ama adamın niyeti bizi camiden atmakmış! "Camiye etekle girilmez, hadi yallah dışarı" diye bağırarak yanımıza geldi. Bu kılkuyruk tipi dövüp def etmekle, yabancı misafirimizi huzursuz etmeden oradan ayrılmak arasında tereddüt ettim önce, sonra bir ibadet yerinde olay çıkartmanın bana yakışmayacağını düşündüm, çocuklara caminin kapısını işaret ettim, çıktık. O sırada camide iki tür insan vardı. Camiyi gezen turistler ve bir kenarda kendi halinde ibadet eden insanlar. Dizlerinin altında etekler ve kalın çoraplar giymiş iki genç kıza bakarak aklına sapıkça fikirler gelen tek kişi, o sırada orada bulunanlar içinde "dini bütün" denmeye en çok benzeyen kişiydi. Bursa Müftüsü ve Ulu Cami imamı bu kişiyi eminim ki kolayca bulabilirler. Sarı bir çıyana benziyordu çünkü. Ve eminim ki bir ibadet yerinden birilerini kovma hakkının kimsede olamayacağını da ona iyice belletirler. Mehmet Y. YILMAZ Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2007 Camide ..... var!30 Ekim 2007 OKULLARININ bir haftalık ara tatilini geçirmek için kızımla birlikte İstanbul?a gelen bir yabancı arkadaşına, ülkemizin pek bilinmeyen köşelerini de gezdirelim diye kısa bir yolculuk yaptık. . . . Bursa Müftüsü ve Ulu Cami imamı bu kişiyi eminim ki kolayca bulabilirler. Sarı bir çıyana benziyordu çünkü. Ve eminim ki bir ibadet yerinden birilerini kovma hakkının kimsede olamayacağını da ona iyice belletirler. Mehmet Y. YILMAZ Bu arkadaş yanlış yapmış. Ben kadın halimle bile o adamı orada ***********. Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2007 Cin çıkartma tecavüzü 1 Kasım 2007 Emekli öğretmen, kadına "rahminde cin var" deyip tecavüz etmek istedi. Emekli öğretmen 61 yaşındaki Yücel Uğur Kılıçyaldır hakkında, bir cami imamının nikahsız eşi 23 yaşındaki F.K.’ye ‘Rahminde cin var çıkartmam gerekir’ diyerek tecavüz ettiği iddiasıyla dava açıldı. 22.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmaya başlayan Kılıçyaldır suçlamayı kabul etmeyerek, “Bana öksüz olduğunu, kötü yola düştüğünü söyleyince yardım ettim” dedi. Halen Şanlıurfa’da bir camiide imamlık yapan F.Y.’nın Adana’da görev yaptığı sırada nikahsız eşi F.K., 26 Mart’ta polise giderek, ‘Deli Yücel’ lakabıyla da tanınan, belediye tarafından göl kıyısındaki türbe ile çevresindeki dinlenme alanına gayri resmi sorumlu olarak görevlendirilen Kılıçyaldır’ın kendisini Turgut Özal Bulvarı’ndaki evine götürüp zorla tecavüz ettiği iddiasıyla şikayette bulundu. F.K.’nın, “Beni tokatlayıp çırılçıplak soydu. Banyoda cinsel tacizde bulundu. Daha sonra da zorla evinin bir odasında ırzıma geçti” iddiaları üzerine soruşturma başlatan Cumhuriyet Savcısı, Kılıçyaldır hakkında ‘Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, nitelikli cinsel saldırı’ suçundan dava açtı. Adana 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan duruşmaya tutuksuz Kılıçyaldır ile tecavüze uğradığını iddia eden F.K. ve avukatları katıldı. Hakkında, ‘Cinsel saldırıdan’ 12 yıl, ‘kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma’ suçundan ise 10.5 yıl olmak üzere toplam 22.5 yıl hapis cezası istenen türbe sorumlusu Kılıçyaldır, suçlamayı kabul etmedi. 11 yıldır türbede müdürlük yaptığını iddia eden Kılıçyaldır, kendisini şöyle savundu: “Olaydan yaklaşık 10 gün önce F.K. cami imamı F.Y. ile evlenmişti. Bayan oldukça açık giyinmişti. Düğün hediyesi olarak seccade ve tespih hediye ettim. 10 gün sonra evimin kapısı çaldığında açtığımda türbanlı bir bayanla karşılaştım. Önce kim olduğunu tanıyamadım. Daha sonra kendisini cami imamı arkadaşın eşi olarak tanıttı. Niye geldiğini sorduğumda, imam arkadaştan ayrıldığını benimle konuşmak istediğini söyledi. Çekindim, içeri almak istemedim. Öksüz olduğunu, kötü yola düştüğünü, 19 tane belalısının olduğunu anlattı. Kendisine acıdım. Belalılarının isimlerini bana yazdırdı. Daha sonra “üzerimde büyü var’ dedi. Bir süre sonra tekrar yanıma geldi. Kapıdayken kadın hastalığının olduğunu söyleyip tuvalete gitmek istedi. Tuvalete girdi. Karnı aç olduğu için yemek yedirdim. Kendisini evine bırakmamı söyledi. Ben de 3.5 YTL para verip durağa bırakıp yanından ayrıldım. Eve geldiğimde tuvalette, bir tespih ve kirli çamaşırlarını buldum. Ertesi gün polis geldi. Bana iftira atıyor.” Mahkeme heyeti, F.K.’yi herhangi bir psikiyatrik rahatsızlığının olup olmadığının belirlenmesi için Adana Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne sevk ederken, duruşma cami imamı F.Y.’nin talimatla ifadesinin alınması için ertelendi. AĞLAYARAK TECAVÜZÜ ANLATTI Lokanta ve internet kafelerde garson olarak çalıştığını belirten F.K. tecavüz olayını mahkemede anlatırken ağlamaya başladı. Mahkeme Başkanı, genç kadının olayı rahat şekilde anlatması için duruşma salonundakileri dışarı çıkarttı. Zaman zaman Çobandede Türbesi’ni gidip dua ettiğini belirten F.K., yaşadığını iddia ettiği olayı şöyle anlattı: “Türbede dua ederken, türbe müdürü yanıma gelip ‘’senin içinde cin var. Rahmine yazılmış. Bunu çıkartmak gerekir. Dışardan 14 tane küçük taş topla bunların suyu ile yıkan. Ben senin cinlerini çıkartırım. Ancak, burada olmaz bunun için özel bir ziyaret yerimiz var’ dedi. Ben de inandım. Bir arabayla ziyaret yerine evine götürdü. Akşam namazı kılacağını söyleyip bir odaya geçti. Bütün giyisilerini çıkarttı. Üzerinde açık renkli, ayaklarına kadar uzanan entari benzeri bir giysi vardı. Sonra tecavüz etmek istedi. Kendisini tekme ile itip üzerimden uzaklaştırdım. Beni bırakması için yalvardım. Bırakırsa geri geleceğimi söyledim. Kimseye söylememem için beni tehdit etti.”(DHA) Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.