Φ abraham Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2007 Münafikun Suresi(3) Bu, onların önce iman edip sonra inkar etmeleri, bu yüzden de kalplerine mühür vurulması sebebiyledir. Artık onlar anlamazlar. allahın kalpleri mühürlemesi inkarın yalanlamanın hakka karşı kibrin bir neticesidir.. mühür ise bildiğimiz gaflettir...bakarkörlüktür..ya da görmezden gelmedir.. mührün vurduran inkardır...mührü açtıran tevbedir... bunları yapan insandır...mührü vuran ya da açan ise allahtır... inkar = doğru bildiğini yalanlamak ise allahı inkar etmek için akıldan noksan olmak gerekir aklıda veren allah olduğuna göre suç kimde? inanmamak farklı şey inkar etmek farklı şey inkar demek bir anlamda cehennemde yanmayı göz göre göre kabullenmek demek ki ben okadar psikopat değilim Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2007 İnandıktan sonra kafirliğe sapıp sonra inkarcılıkta daha da ileri gidenlerin tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Ve işte onlar, sapıkların ta kendisidirler. Bu ayette tevbelerin asla kabul edilmeyeceğinden bahsediyor sevgili 4mevsim.Öyleyse tevbe bu mühürü açmıyor.Açmadığına göre de tekrar şans verme gibi bir durum söz konusu bile değil.Bunları yapan insandır diyorsunuz ,ama herşeyi bilen de allah .O zaman bunun tedbirini alıp, onları hidayete erdirmesi gerekmez mi , onları yakmakla eline ne geçecek?Aşağıdaki ayetler de zaten kafirler için ,pek te iç açıcı şeylerden söz etmiyor. sayın gelincik cevabı içinde bir ayet...küfre sapmış bir de inkarda ileri gitmiş...artık mühür değil sanki resmen beton dökmüş...ama bakın buna rağmen tevbe edebilir...dilden değil gerçek bir pişmanlık...tevbe pişmanlıktır...için yanıyorsa yaptığın her aklına geldiğinde ve gözün yaşarıyorsa dilinle söylemeye gerek yok...gerçek tevbedir o...ancak mührü vuran inkar açan tevbeyse ve o mühür açılmayacaksa bu o insanın artık tevbe etme ümidi olmadığına bir işarettir...yoksa allah o mührü açmak istemiyor değildir... İsra Suresi (25) Rabbiniz içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi kişiler olursanız, şunu bilin ki Allah tövbeye yönelenleri çok bağışlayandır. Bakara Suresi (160) Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar (lanetlenmekten) kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim. Gerçekten, inkar edip kafir olarak ölenler var ya, onların hiçbirinden -fidye olarak dünya dolusu altın verecek olsa dahi- kabul edilmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır; hiç yardımcıları da yoktur artık öldükten sonra tevbe imkanı da kalmaz tabi ki..ve orada fidye,rüşvet kabul edilmez...fırsatlar dünyası bittiğinde neticeler dünyası başlamış olur.. Nisa Suresi (17) Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah bunların tövbelerini kabul buyurur. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Nisa Suresi (18) Yoksa, (makbul) tövbe, kötülükleri (günahları) yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, "İşte ben şimdi tövbe ettim" diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir. Bunlar için ahirette elem dolu bir azap hazırlamışızdır. inkar = doğru bildiğini yalanlamak iseallahı inkar etmek için akıldan noksan olmak gerekir aklıda veren allah olduğuna göre suç kimde? inanmamak farklı şey inkar etmek farklı şey inkar demek bir anlamda cehennemde yanmayı göz göre göre kabullenmek demek ki ben okadar psikopat değilim ''allahı inkar etmek için akıldan noksan olmak gerekir '' (ben demedim o dedi) Furkan Suresi (71) Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, Allah'a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner. sayın abraham allah verdiği aklın kabiliyetini ve o aklı hangi doğrultuda kullandığımızı bilir..veren o olduğuna göre... dolayısıyla hiçkimseye zerre kadar haksızlık yapılmaz o gün... tevbe aslında kuranda hem inkarcıların hem de müslümanların hatta peygamberlerin bile çağrıldığı bir eylemdir...ancak bunlar aynı nitelikte değildir...kafirin tevbesi karanlıklardan aydınlığa geçiştir..imandır... müslümanların tevbesi günahtan gafletten tevbedir..peygamberlerin tevbesi allahın yüceliğine ve herşeyi ilmiyle kuşattığına ve teslimiyete işaret eden bir övgü tarzıdır... Maide Suresi (74) Hâlâ mı Allah'a tövbe etmezler ve ondan bağışlanma istemezler? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Nahl Suresi (119) Sonra, şüphesiz ki Rabbin; ****** sebebiyle kötülük yapan, sonra bunun ardından tövbe eden ve durumunu düzeltenlerden yanadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir Alıntı
Φ abraham Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2007 ''allahı inkar etmek için akıldan noksan olmak gerekir '' (ben demedim o dedi)Furkan Suresi (71) Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, Allah'a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner. sayın abraham allah verdiği aklın kabiliyetini ve o aklı hangi doğrultuda kullandığımızı bilir..veren o olduğuna göre... dolayısıyla hiçkimseye zerre kadar haksızlık yapılmaz o gün... tevbe aslında kuranda hem inkarcıların hem de müslümanların hatta peygamberlerin bile çağrıldığı bir eylemdir...ancak bunlar aynı nitelikte değildir...kafirin tevbesi karanlıklardan aydınlığa geçiştir..imandır... müslümanların tevbesi günahtan gafletten tevbedir..peygamberlerin tevbesi allahın yüceliğine ve herşeyi ilmiyle kuşattığına ve teslimiyete işaret eden bir övgü tarzıdır... Maide Suresi (74) Hâlâ mı Allah'a tövbe etmezler ve ondan bağışlanma istemezler? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Nahl Suresi (119) Sonra, şüphesiz ki Rabbin; ****** sebebiyle kötülük yapan, sonra bunun ardından tövbe eden ve durumunu düzeltenlerden yanadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir iyide ne için tövbe edecem ben kötülük yapmadımki ....... değilim merhametede ihtiyacım yok bunuda düzelteyim yanlış anladınız ''Bahsettiğiniz(varlığına inandığım allahı değil) allahı inkar etmek için akıldan noksan olmak gerekir '' derken Alıntı
Φ 16yıldız Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2007 Şunu hiçbir zaman anlamamışımdır. Bir İnsan Allahın varlığına inanacak fakat sırf dünyevi zevkleri uğruna , Allahı inkar edecek. bilirki İnandığı/İnkar ettiği Allah bu inkar sonucu onu ebedi cehennemle cezalandıracaktır. acaba gerçekten aklı başında biri böyle bir durumda olabilirmi ? adam enayimi allahı inkar etsin (aslında kalben inanıyor ama dili ile söylemiyor.), bu durumdaki biri gerçekten akıl özürlüdür. Eğer gerçekten Allahın varlığına inanmıyorsa bunun sebebi nedir.Akılsızlıkmı? Allah zeka özürlülerimi cezalandıracak? Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 27 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 27 Ekim , 2007 Mühürleme metaforunun Kur'an tarafından, kendi açısından yanlış kullanılmış olduğunu düşünüyorum. Mühürleme olumsuz bir durum için değil, olumlu bir durum için kullanılacak bir metafordur. Milattan binlerce yıl öncesinden beri mühür kullanılmaktadır. İnsanlığın en eski icatlarından biridir. İlk mühürler kil üzerine basılıyordu. Tüccarlar mallarının yolculuk sırasında açılmadığının güvencesini sağlamak üzere mühür kullanıyorlardı. Bağlanan denk ipleri düğümlendikten sonra düğüm üzerine kil doldurulup mühürleniyordu. Mühür güneşte kurudu mu, kırmadan denki çözmek olası olmuyordu. Bu bakımdan, kalbin mühürlenmesi saflığını koruması, değişmemesi ve bozulmaması anlamlarını taşıması gerekir. Eğer mühürlenen kalpler tanrıya inanmıyorlarsa, bu orijinal kalmaları ve bozulmamaları anlamına gelir. Asıl iman girince o kalp bozuluyor, orijinalliğini kaybediyordur. Kur'anda mühürleme, artık hidayetin mümkün olamayacağı bir durum için kullanılıyor. Ne kadar uğraşsan, anlatsan imana gelmezler. Bu "kilitleme" ama kilit de o zaman vardı aslında, niye kullanılmamışsa? Belki bununla "inkar üzere iken mühürleme" ve iman durumu olursa mühürün kırılıp imanın içeri girmiş olduğu durumunun anlaşılması kastedilmiştir. Fakat buna da uymuyor. Çünkü hidayeti verecek olan tanrı. Kendi mührünü kırmasına gerek yok. Mühür başkalarının kırdığını anlama gayesiyle yapılır. Kimse kendinin bir içeriği değiştirdiğini bir vasıta ile anlamaya gerek duymaz. Ama bunca kalbi mühürlü varken ola ki unutuyor da buna ihtiyaç duyuyor olabilir. "Haa bak bu mühür kırılmış. Demek bu kuluma imanı nasip etmişim, bunu cennete götürün!" demek için. Şimdi ben bunları alay etmek için mi yazıyorum sanıyorsunuz? Hayır. İşi metaforlarla götürmenin nasıl bir çıkmaz olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Din, işi metaforlarla götüren bir kurum olduğu için çok kıssa ve hikaye üretmiştir. Tasavvuf bu işi zirveye çıkarmıştır. Bakın Mevlana Mesnevi'sine, hikaye kitabıdır. Olmadık metaforlar, yok şarap aşkmış, yok kadeh gönülmüş... Din bir metaforlar yumağıdır. Bu yüzden gerçeklerle ilgisini kurmak son derece büyük belirsizliklere yol açar. Zaten o yüzden toplumu şekillendirme yetkisinden uzaklaştırılmış ve bir gönül işi kabul edilmiştir... Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 27 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 27 Ekim , 2007 iyide ne için tövbe edecem ben kötülük yapmadımki ....... değilim merhametede ihtiyacım yok bunuda düzelteyim yanlış anladınız ''Bahsettiğiniz(varlığına inandığım allahı değil) allahı inkar etmek için akıldan noksan olmak gerekir '' derken sayın abraham..şakaydı...biliyorum espiri konusunda sizinle yarışamam...foruma ilk girdiğimde iletilerinize çok gülüyordum hakkaten...kaliteli espiriler ince bir zekanın ürünüdür... tevbeyle ilgili sorunuza iletimde cevap var...dikkatinizden kaçmış olabilir... mühür vurulması orjinalin bozulmamasından ziyade gerektiğinde ancak yetkili kişi tarafından ya da sahibi tarafından açılacağını ifade eder... belediye gelip dükkanımıza mühür vurduğunda eğer gerekli belgeleri ya da şartları hazırlarsak yetkililer gelip açarlar dükkanı...küçüklüğümden hatırlıyorum... develer üzerindeki mühürler benzer mesajı veriyor...kim ne kadar dilese de şartlar hazır olduğunda yetkili kişi mührü açar....mührün varlığı orjinal kalma manasını karşılamıyor bence... selamlar... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 27 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 27 Ekim , 2007 mühür vurulması orjinalin bozulmamasından ziyade gerektiğinde ancak yetkili kişi tarafından ya da sahibi tarafından açılacağını ifade eder...mührün varlığı orjinal kalma manasını karşılamıyor bence... Yanılıyorsunuz 4mevsim, yaptığınız tanım kilitlemeye uyar. Kilidi anahtar ya da şifre olmadan açamazsınız. Mühür ise başkası tarafından açılmaya engel değildir. Sadece izinsiz açma olmuşsa, bunun anlaşılmasını, yani tam olarak tanımladığım gibi, orijinal durumun korunmadığını gösterir. Cihaz kapaklarındaki hologram etiketler de aynı işlevi görür. Etiket ayrılmışsa cihazın kapağı açılmış ve garanti kapsamı kalkmıştır. Etiket hiç bir zaman kapağın açılmasını engellemez. Sadece açılmış olduğu bilgisini verir. Elektronik lojik mantıkta kilitleme ve mühürleme mantıkları vardır. Kusura bakmayın ama biraz uzmanlık alanım oluyor naçizane... Kilitli devrede yeni bit girişi devrenin lojik durumunu değiştirmez. Mühürlemede durum değiştirilir, değiştirildiği bilgisi saklanır. Terminatörlerin tanrısı "biz onların mikroişlemcilerini mühürledik, artık merkezi işlem birimiyle temas kuramazlar" dese yanlış olurdu. Çünkü mühürlemede temas kurabilirler ama temas kurdukları konu bilgi işlemci tarafından kaydedilirdi. Kilitledik dediğindeyse ancak giriş kodunu bilen terminatörler temas kurabilirdi. Tabii doğrulama yanlışlama önemli değil. Sohbet ediyoruz, saygılar... Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 27 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 27 Ekim , 2007 Yanılıyorsunuz 4mevsim, yaptığınız tanım kilitlemeye uyar. Kilidi anahtar ya da şifre olmadan açamazsınız. Mühür ise başkası tarafından açılmaya engel değildir. Sadece izinsiz açma olmuşsa, bunun anlaşılmasını, yani tam olarak tanımladığım gibi, orijinal durumun korunmadığını gösterir. Cihaz kapaklarındaki hologram etiketler de aynı işlevi görür. Etiket ayrılmışsa cihazın kapağı açılmış ve garanti kapsamı kalkmıştır. Etiket hiç bir zaman kapağın açılmasını engellemez. Sadece açılmış olduğu bilgisini verir. Elektronik lojik mantıkta kilitleme ve mühürleme mantıkları vardır. Kusura bakmayın ama biraz uzmanlık alanım oluyor naçizane... Kilitli devrede yeni bit girişi devrenin lojik durumunu değiştirmez. Mühürlemede durum değiştirilir, değiştirildiği bilgisi saklanır. Terminatörlerin tanrısı "biz onların mikroişlemcilerini mühürledik, artık merkezi işlem birimiyle temas kuramazlar" dese yanlış olurdu. Çünkü mühürlemede temas kurabilirler ama temas kurdukları konu bilgi işlemci tarafından kaydedilirdi. Kilitledik dediğindeyse ancak giriş kodunu bilen terminatörler temas kurabilirdi. Tabii doğrulama yanlışlama önemli değil. Sohbet ediyoruz, saygılar... karışık bir durum...dur bakalım çıkabilecek miyiz içinden... sayın demirefe mühür elbette başkası tarafından açılmaya engel değil haklısınız...mühürlemede temas kurabilirler kilitlemede temas kuramazlar...bu açıklama bana uyar... şöyle söyleyelim...cihazlardaki etiketler imalattan gelen hologram mühürler sizin dediğiniz orijinalliğin bozulmamasıyla ilgili...ama bizim konuyla ilgili olan mühürleme sonradan meydana gelen bir mühürlemedir....cezadan dolayı bir işyerinin mühürlenmesi ya da sizin söylediğiniz elektronik lojik mühürleme...yani asıl olan sonradan bir gerekçeyle yapılan ''geçici'' kısıtlama...yoksa ''işleve engel'' bir kapatma değil....öyle olsa allah mühür vurdum dediği insanları sürekli tevbeye davet etmezdi....geçici ve işleve engel olmayan bir kısıtlama istenildiği an hemen devre dışı kalabilir...allah ta kulundan bunun olmasını istemesini , arzu etmesini bekliyor...mührü ''dilediğinde'' açabilir ..rahmete uygun olan güzel olan da bu zaten... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Peki elekktronik mantığı bırakıp belediye işyeri kapatma ile ilgili yönetmeliklerini esas alalım. Şimdi Allah günahları ya da yalanlamaları sebebiyle bir kalbi imana kapatıyor. Artık o kalbe Allah dilemedikçe iman giremez. Ancak Allah dilerse o engeli kaldırır ve kalbe iman girebilir. Bu okey mi? Belediye bir işyerini mühürler. Belediye görevlileri gider gitmez işyeri sahibi mühürü kırıp işyerini tekrar açar ve işine devam eder. Kontrole gelen görevliler mührün kırık olduğunu görünce yasağa uymadığı için ceza yazar ve bir daha mühürlerler. İşyeri iyi kazanıyor ve cezalar caydırıcı değilse bu iş böyle sürüp gidebilir. Konu şu ki mühür engellemez, bilgi verir. Kalpler imana karşı mühürlenirse, şu sakat durum ortaya çıkar: Kul mühürü kırıp iman eder. Allah bir bakar mühür kırık. "Haa bu kul iman etmiş" der. Bu ayete de hadise de aykırı, hidayeti ancak Allah diler ve verir. Kısacası mühür metaforu, konuya uygun değil. Konuya uyan metafor "kilitleme" olmalıydı. Tabii o zaman öyle gelişmiş şifreli acaip kilitler olmadığından pek caydırıcı olmayacağı düşünülmüş olmalı. O zaman kilit, basit bir demircinin yaptığı basit bir şeydi. Ama mühür, görülmeyen, sadece oraya adını bırakmış birinin eseri daha esrarengiz bir şeydi. Mühür sahibini göremiyor, ama kırarsanız başınıza iş alacağınız duygusuna kapılıyordunuz. Sırf bu yüzden tercih edilmiş. Yani gizem, korku ve esrar, mühürü kilitten daha etkili bir caydırıcı haline getirebilmiş. Kilit teknoloji, mühür gizem ve esrardır. Din hangisini seçer? Ortada... Daha olmazsa mühürün üzerine bu mühürün Allah'ın ve meleklerinin koruması altında olduğu ibaresini basarsın, kalbi korkuyla dolu olanları daha çok etkiler. İşler o zaman böyle yürüyordu. Uzak diyarlardan mallarını mühürlerle koruyarak gönderen tüccarlar, ürünün kökenini ve orijinalliğini korumak için türlü efsanelere başvuruyorlardı. Mal tek gözlü devlerin ülkesinden yüklenmiş ve mühürleri kıranları lanetleyen cinlerin korumasına emanet edilmişti. Bu kutsallıkları saymayan ve kervanları talan eden eşkiyalar imansız iblisler, kötü yaratıklardı. O çağlardan beri insanları ikiye ayırma geleneği insanlık kültürünün bilinçaltına yerleşmiştir. İmansız kötü kalpli katil yağmacı İblis askerleri ile imanlı saygılı, kutsallara hürmetli Allah yandaşları. Allah yandaşlarının yapacağı iş, bu kalbi mühürlü yola gelmez İblis askerlerini tez elden cehenneme yollamaktı. Onlar imana gelmezdi çünkü. Allah cehennemi zaten onlar için var etmişti. Kalplerini mühürlemese cehennemi niye yarattı? Hepsi iman eder, cehennem boş kalır. (*) Yani görüyorsunuz ki her işin altından ekonomi, ticaret, mal, hizmet, ürün mübadelesi, para, menfaat çıkıyor... (*) "Yüzüklerin Efendisi" filmi bu konuya getirilmiş en güzel yorumlardandır. Orada Orklar mağaralarda klonlanıp kozalaklarından çıkan şeytani büyülerin güdümündeki korkunç iblislerdir. İnsan eti yerler ve tanrıları, anneleri, sevgilileri, sevimli minik yavruları yoktur. Onları anneleri şefkatle emzirip okşayarak büyütmemiştir. Farzı muhal anneleri olsa sivri dişleriyle onu da kemirir yerlerdi. Böyle korkunç canavarlardır. Elfler ise meleksi, yarı kutsal tanrısal yaratıklardır. Yapmaları gereken bu Ork iblislerini onar yirmişer cehenneme yollamaktır. Sanmayın bu filmler fantastik öylesine uydurmalar. Bir felsefenin yorumudurlar. Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 arkadaşlar ateistler hep idda ederlerdi bu konuyu, şimdi ne diyecekler acaba ALLAH (CC) KALPLERİ MÜHÜRLER Mİ ? Tevbe : 87 :" ...Kalplerine mühür vuruldu. Bundan dolayı onlar anlayışsızdırlar " En'am :46 :" eğer Allah kulaklarınızı ve gözlerinizi alır da kalplerinize mühür vurursa..." A'raf :101 " İşte kâfirlerin kalplerini Allah böyle mühürler. " Nahl :108 " İşte onlar Allah'ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. " Bu ve benzeri ayetler hep aynı soruyu gündeme getirmektedir, allah 'u Teala insanların iradesine müdahale edip onları - Haşa - sapıklık içinde mi bırakmaktadır ...? ASLA ! Kur'an'ın ayetlerini bir bütün içinde değerlendirdiğimiz zaman , aynı konudaki ayetleri yan yana getirdiğimiz zaman sorun kendiliğinden hallolmaktadır... Aşağıdaki ayetleri okuyunca görülecektir ki " insanların kendi davranışlarının sonucunda " Allah'u Teala böyle yapmaktadır... Nisa :155 " Sözlerini bozmalarından,Allah'ın ayetlerini inkar etmelerinden ,haksız yere peygamberleri öldürmelerinden ve " kalplerimiz mühürlü " demelerinden ötürü onları lanetledik, tam aksine inkarlarından ötürü Allah onların kalplerini mühürlemiştir." Bakara: 88 " Kalplerimiz perdelidir" dediler. Hayır ; küfür ve isyanları sebebiyle Allah onlara lânet etmiştir. O yüzden çok az inanırlar. " Bakara :93 " Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu " Yunus :74 . " Onlar daha önce yalanladıkları şeye inanacak değillerdi. İşte haddi aşanların kalplerini biz böyle mühürleriz. " Nahl : 104 " Allah'ın âyetlerine inanmayanlar yok mu, kuşkusuz Allah onları doğru yola iletmez " Sâf :5 " Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini saptırmıştı " Mutaffifin . 14 " Onların işlemekte oldukları (kötülükler) kalplerini kirletmiştir " Kısacası Allah'u Teala insanların kendi davranışlarının sonucu olarak , kendi iradeleri ile yaptıklarının sonucu ,kendi isteklerinin sonucunda onların kalplerini mühürlemektedir...çünkü kendileri bunu istemektedir! Yoksa Allah daima bizler için iyilik ister, hatta kötülüklerinden dolayı cezayı hak edip ceza verdiklerine bile Allah acır ve doğru yolu bulmalarını ister ama insanın da bizzat bunu istemesi şeytana uymaması gerekmektedir : En'am : 42-43 " ... (İnkârlarından dönüp bize) yalvarsınlar diye onları darlık ve sıkıntı ile yakalayıp cezâlandırmıştık.Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi! Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını câzip gösterdi. " Münafikun : 4 " Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış ************. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onların ***********. Nasıl bu hale geliyorlar? " : GAZETELERDEKİ BAŞÖRTÜSÜ , SAKALLI MÜSLÜMANLARLA ...HABERLERİNİ HATIRLAYALIM...! Yahu şu safsatalara bakarmısınız... Neyniş allah kalpleri mühürlemiş miş, gözleri kör etişmiş miş, mış mış te mış mış... Kim yapmış bunu.. Tanrı... Eee senin mühürün de açık/mış... Ne olacak şimdi... Ayağının altı pekmez, yala yala bimez... Yahu artık bunların aklını kullanan, sorgulayan, araştıran günümüz insanına mı kabul ettirmeye çalışıp, kutsal kitap dediğiniz kitabı arkanıza alıp suçlu göstermeye çalışıyorsunuz... Olacak şey değil... Dünya nono teknolojiyi tartışıyor, adam tanrınin yukarıdaki hiç anlam verilemeycek ve ne olduğu bile bilinmeyen mühürüyle uğraşıyor... Arkadaşlar; O gözleri kör olanlar bugünk şeriatla yönetilen devletlerin ne durumda olduğunu, nasıl ilkel, geri, yoksul, bitap, çaresiz bir yaşamı görmezden geliyorlar... Esas kalpleri mühürlü olan sizsiniz bize göre... Maalesef 21. yüzyıl çeyreğinde bile vicdanları körler insanların kolunu bacağını kesmeyi din sayıyolar, papaz öldürmeyi, ülkemiz aydınlarını bombalamayı, ülkemizi yönetme adına cihat ilan etmeyi, vs. vs binlerçe saçmalıkları ve buna alet olan kitabın kutsallığından bahsediyorsunuz... Kalpleri mühürlü olanlara buradan saygılar... En azından gözleri açık, beyinleri zehir gibi... Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Yahu şu safsatalara bakarmısınız...Neyniş allah kalpleri mühürlemiş miş, gözleri kör etişmiş miş, mış mış te mış mış... Kim yapmış bunu.. Tanrı... Eee senin mühürün de açık/mış... Ne olacak şimdi... Ayağının altı pekmez, yala yala bimez... Yahu artık bunların aklını kullanan, sorgulayan, araştıran günümüz insanına mı kabul ettirmeye çalışıp, kutsal kitap dediğiniz kitabı arkanıza alıp suçlu göstermeye çalışıyorsunuz... Olacak şey değil... Dünya nono teknolojiyi tartışıyor, adam tanrınin yukarıdaki hiç anlam verilemeycek ve ne olduğu bile bilinmeyen mühürüyle uğraşıyor... Arkadaşlar; O gözleri kör olanlar bugünk şeriatla yönetilen devletlerin ne durumda olduğunu, nasıl ilkel, geri, yoksul, bitap, çaresiz bir yaşamı görmezden geliyorlar... Esas kalpleri mühürlü olan sizsiniz bize göre... Maalesef 21. yüzyıl çeyreğinde bile vicdanları körler insanların kolunu bacağını kesmeyi din sayıyolar, papaz öldürmeyi, ülkemiz aydınlarını bombalamayı, ülkemizi yönetme adına cihat ilan etmeyi, vs. vs binlerçe saçmalıkları ve buna alet olan kitabın kutsallığından bahsediyorsunuz... Kalpleri mühürlü olanlara buradan saygılar... En azından gözleri açık, beyinleri zehir gibi... Demiştim ya, Bence de beyinleri mühürleniyo bunların Sonrada ayıkla bunların taşını Bırakın beyniniz mühürleneceğine, bunlar gibi, kalbiniz müürlensin bizim gibi Alıntı
Φ latifsener Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 arkadaşlar ateistler hep idda ederlerdi bu konuyu, şimdi ne diyecekler acabaALLAH (CC) KALPLERİ MÜHÜRLER Mİ ? Kısacası Allah'u Teala insanların kendi davranışlarının sonucu olarak , kendi iradeleri ile yaptıklarının sonucu ,kendi isteklerinin sonucunda onların kalplerini mühürlemektedir...çünkü kendileri bunu istemektedir! Yoksa Allah daima bizler için iyilik ister, hatta kötülüklerinden dolayı cezayı hak edip ceza verdiklerine bile Allah acır ve doğru yolu bulmalarını ister ama insanın da bizzat bunu istemesi şeytana uymaması gerekmektedir : Senin yazsdığın ayetlet ayette bu ne ? Kuran çelişkilern yumağı. "" 6/39. Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklarda kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu saptırır ve kimi dilerse onu doğru yola koyar. "" Burda da keyfine göre diyor kimi dilerse. Yahu niye beni diledin. Ben kuranı olkudum her yeri bana çelişkili geldi ben kendi hür irademle reddettim. Eskilerde Öyle demişler zaten Muhammede bıunlar deli saçması. O devirde bile ( 1400 yıl önce ) insanlar kabul etrmemişler Muhammet eline kılıcı alıp insanları zorla müslüman etmiş. Gerisi fasa fiso. Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 "inkarcılıkta daha da ileri gidenlerin " gibi bahsi geçen, küfürlerini arttırmak ,ileri gitmek, haddini aşmak gibi kavramlar sizlere göre ne ifade ediyor.. yoksa melek gibi insanlar olup,inanmadınız diye doğrudan cehenneme mi gideceğinizi düşünüyorsunuz(Kur'an bütün olarak ele alındığında)?cennet vaatlerinde, iman edenlerin günahkar oluşu,kirli oluşu ve temizlenmeleri için bir süreçten bahsedilmesine karşın," yoksa siz inandık demekle bırakılacağınızı mı sandınız" gibi kavramlar olmasına karşın, neden onların hemen cennete gideceğine karşı bir kanınız var ,Kur'an ın bütününe bakıldığında,bunu neye dayanarak ya da hangi ayete dayanarak savunuyorsunuz? çoban mevzusunda arkadaşımızın kasdettiğini çok güzel anlamamıza karşın, çobanların güttüğü hayvanların,körler ve sağırlar ve anlamayan hayvanlar oluşu açısından önyargı ile güzel ve yerinde bir örneğe haksızlık etmiyor musunuz, ya da bunun aksini düşünüyorsanız ancak vejeteryan değilseniz, bunun altında yatan psikolojiyi açıklar mısınız? Demiştim ya,Bence de beyinleri mühürleniyo bunların Sonrada ayıkla bunların taşını Bırakın beyniniz mühürleneceğine, bunlar gibi, kalbiniz müürlensin bizim gibi doğru,anlamak yönünde beyin de mühürlü kimilerinde ,ona da çok güvenilmesin boşa... boşa konuşmalar,yazışmalar.. durum illa inananlara farklı ,kibar şakalar yönünde gelişecek.. bizlerdeki beyin mi sizdeki mi ,biz bekleyenleriz,siz de bekleyin... Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Konu şu ki mühür engellemez, bilgi verir. Kalpler imana karşı mühürlenirse, şu sakat durum ortaya çıkar: Kul mühürü kırıp iman eder. Allah bir bakar mühür kırık. "Haa bu kul iman etmiş" der. Bu ayete de hadise de aykırı, hidayeti ancak Allah diler ve verir. Kısacası mühür metaforu, konuya uygun değil. sayın demirefe keyifli bir sohbet... bakın allahın kalbe mühür vurması onun iman etmesini engellemek olmadığından kulun mühürü kırıp iman etmesi istenmeyen bir durum değildir...mührün vurulmasına sebep olan şey inkar olduğuna göre inkardan vazgeçmek mührü açacaktır zaten...siz buna açmak ya da kırmak diyebilirsiniz... önemli olan mühürde herzaman geri dönüş imkanınızın olması... Konuya uyan metafor "kilitleme" olmalıydı. Tabii o zaman öyle gelişmiş şifreli acaip kilitler olmadığından pek caydırıcı olmayacağı düşünülmüş olmalı. O zaman kilit, basit bir demircinin yaptığı basit bir şeydi. Ama mühür, görülmeyen, sadece oraya adını bırakmış birinin eseri daha esrarengiz bir şeydi. Mühür sahibini göremiyor, ama kırarsanız başınıza iş alacağınız duygusuna kapılıyordunuz. Sırf bu yüzden tercih edilmiş. Yani gizem, korku ve esrar, mühürü kilitten daha etkili bir caydırıcı haline getirebilmiş. aslında kilit ya da mühür şu açıdan farketmezdi...her ikisi de görünmeyen mecazi bir durumu ifade edecekti....mühürlü bir kalpten bahsederken somut bir mühürden bahsedilmiyor...aksi taktirde röntgen filmlerine yansıyan bir görüntü olur ve herkes kalbi mühürlü mü değil mi görebilirdi...ama tabi ki tamamen mecazi ve bunun var ya da yok olduğunu kimse bilemez..üçüncü şahıslar için bu o insanın davranışlarına fikirlerine yansıyan bir durum olarak gözlemlenebilir.. İşler o zaman böyle yürüyordu. Uzak diyarlardan mallarını mühürlerle koruyarak gönderen tüccarlar, ürünün kökenini ve orijinalliğini korumak için türlü efsanelere başvuruyorlardı. Mal tek gözlü devlerin ülkesinden yüklenmiş ve mühürleri kıranları lanetleyen cinlerin korumasına emanet edilmişti. Bu kutsallıkları saymayan ve kervanları talan eden eşkiyalar imansız iblisler, kötü yaratıklardı. fantastik bir yaklaşım evet...ama bu inananların uydurduğu birşey değildir herhalde...islamdan önce varolan bir düşüncedir...bunu da kuran anlayışına yıkmasak... bazı arkadaşların dile getirilen fikirlere karşı hiçte nazik olmayan tarzda yaklaşımları canımı sıkıyor artık...bu saçmalıkları bırakın safsataları bırakın tarzı ya da kurana karşı yaklaşımları....herkes fikrini inancını dile getirebilir ..karşı fikri olan da fikrini söyler....inananları aşağılar bir tarzdan lütfen vazgeçin...burası dini konuların tartışıldığı bir bölüm....din hakkında konuşurken kuranı anlatmak ve konuşmak kadar doğal bir şey olamaz....inanmamak sizin özgürlüğünüz ...inanmak ta bizim....bakın istenince keyifli bir tartışma sürdürülebiliyor....kırıcı ve küçük düşürücü olmaktan başka yollar da var....selamlar... Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 doğru,anlamak yönünde beyin de mühürlü kimilerinde ,ona da çok güvenilmesin boşa... boşa konuşmalar,yazışmalar.. durum illa inananlara farklı ,kibar şakalar yönünde gelişecek.. bizlerdeki beyin mi sizdeki mi ,biz bekleyenleriz,siz de bekleyin... Arkadaşım... İnsanlar tanrıları çok daha geç bir dönemde, aşağı yukarı 12.000 yıl önce yarattılar... Bugün 21. yüzyıl insanı boş ta deseniz, rahatsız da olsanız herzaman konuşacak... Dinsel saplantıların insanda yarattığı tahribat burada kendini ortaya koyuyor... Bana tahammul edemeyen... Bilime, araştırana, sorgulayana, akla, mantığa asla tahammul edemez... Biri kulluğu, ümmetçiliği terci eder.. Diğeri, özgür bireyi, vatandaşlığı... Saygılar.. Alıntı
Φ halkalıyıldız Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 İnanan arkadaşların inançlarına saygı duymalıyız. Çünkü, herkesin doğrusu "en doğru" dur. Nasıl ki onların inandığı şeyler bize çok mantıksız geliyorsa, bizlerin inanmaması da onlara hayret verici geliyor. Kimsenin incinmemesi esas olmalıdır. Herkese saygılar. Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil. veya Bir kez gönül yıktın ise bu yaptığın bilim değil. Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 İnanan arkadaşların inançlarına saygı duymalıyız. Çünkü, herkesin doğrusu "en doğru" dur.Nasıl ki onların inandığı şeyler bize çok mantıksız geliyorsa, bizlerin inanmaması da onlara hayret verici geliyor. Kimsenin incinmemesi esas olmalıdır. Herkese saygılar. Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil. veya Bir kez gönül yıktın ise bu yaptığın bilim değil. Forumlarda dikkatimi çeken şey inançsızların inanalara olan eleştirisi değil inanan arkadaşarın inanmayanlara olan eleştirileri ki bu forumun başlığı herşeyi açıklıyor. Kimse inanmayanların kalbinin mühürlendiğini, kalpsiz olduğunu filan sanmasın. Ben şahsen artık bu konularda yorum yapmayacağım... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 4mevsim, evet radikal katılımcılar ortamı biraz hareketlendirdi. Olsun, böylesi daha iyi olur bence. Bakın şimdi, hemen bazı eski çağ anlayışlarını Kur'ana mâletme konusu hemen yine gündeme geldi. Bu konu çok önemli. Bunu hemen irdeleyelim. Konunun buraya gelmesini istiyordum zaten. Bu mantıkla gidilirse, benim iletimdeki "Yüzüklerin Efendisi" değerlendirmemi bile eleştirmek mümkündür. Diyebilirsiniz ki: "E canım Kur'anda mı yazıyor inanmayanlar Orklar gibi canavar, şeytani de, inananlar Elfler gibi meleksi, iyi diye? Niye her zararlı yanlış fikri İslama mâlediyorsun?" Tabii ki böyle bir şey yazmıyor ancak, ben bu anlatımları yaparken, eski çağ anlayışlarını, işte eski tüccar zihniyetini filan anlatırken, Kur'anın ortaya çıktığı çağdaki koşulları gözler önüne sermeye çalışıyorum. Ondaki hüküm, kıssa ve diğer anlatımların çağının ürünü olduğunu, içinde oluştuğu çağın anlayışlarından soyut ve bağımsız ele alınamayacağını anlatmak istiyorum. Siz ise önyargılı olarak Kur'ana çağlarüstü, anlayışlar üstü bir konum biçtiğiniz için, bu anlatıma karşı önyargılarınız hemen direnişe geçiyor. Öyle bir pozisyon çıkıyor ki ortaya, İslam, onun kitabı ve peygamberi hakkında ya yüceltici, kutsayıcı sözler söylersin, ya hakaret ediyorsundur. Arada kalan bir söylem olamaz. Bu yüzden sıradan bakış açısı hakaret kabul ediliyor, anlatabiliyor muyum? Ya övecek, yücelteceksin, ya da ha sıradan bir şeymiş gibi bahsetmiş, ha hakaret etmişsin, aynı... Şimdi bakın dipnot ve yersoy haklılar. Evet üslupları sert olmuş ama, bu anlayışın aşıladığı kabullenme, teslimiyet, tartışılmaz tabular ortamı, özgür düşünceyi köstekler. Ben böyle sert çıkmamayı yeğliyorum ve sürekli Kur'anın çağına özgü değerlerin bir sentezi olduğunu, çağını aşıp bugüne ve geleceğe seslenemeyeceğini vurgulamaya çalışıyorum. Tüm sorun budur. Kendi çağının normları içinde bir atılım ve dönüşüm gerçekleştirmiştir, ama hemen yarınına hitap edemez, değişmedikçe. En büyük hata, değişmez bir mushaf haline getirilmesi olmuştur. Değişebilir, eklenebilir çıkarılabilir derlemeler olsaydı daha iyi uyum sağlardı. Övünülen değişmezlik, ne yazık ki bir handikap. Fakat sonuç değişmiyor, ben de bu anlatımla hakaret edenler kategorisine sokuluyorum. Dedim ya, kutsamıyorsan hakaret ediyorsundur. Yani bu ya göklere çıkarma, ya yere batırma tavrımızı bir bırakmamız gerek, bu tavır din anlayışının bir empozesidir bize. İnsanlar ya cennetlik, ya cehennemlik olursa, bu anlayışın doğmasından ve normaliteyi kaybetmekten başka ne sonuç umulabilir ki? Bir konuya normatif, objektif, sıradan ve doğal bakmayı öğrenmemiz gerekiyor. Her şey ya ilahî, ya şeytanî saplantısı ile devam edemeyiz. Bu anlayış, beşeri olan, insan aklının ürünü her şeyi reddetmeye götürür. Bilimi, mantığı, demokrasiyi, felsefeyi... Uyarıyorum: Bu anlayış ezan okunurken müzik dinleyenle, ramazanda su içenle, Kur'an okunurken dinlemeyenle boğaz boğaza gelinmesine varan bir bağnazlığı sonuç verecek ve bu bölünmüşlük, etnik ayrımcılıktan daha tehlikeli olacaktır. Buna ancak "varsın bölünsün, kendi tarafımızda şeriatı kurarız" diyenlerce destek verilebilir. Bunun sonu Talibancılık oynamaya varır. Şu günler başımıza dert olan PKK bunun yanında hiçtir. Çünkü etnik bölücü en fazla sınırına sokulur. Köktendincilik okullarına, evine, çocuklarına kadar sokulur ve böler, ayırır! Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Ondaki hüküm, kıssa ve diğer anlatımların çağının ürünü olduğunu, içinde oluştuğu çağın anlayışlarından soyut ve bağımsız ele alınamayacağını anlatmak istiyorum. sayın demirefe... bu söyledikleriniz benim de karşı çıkmadığım bir durum...elbette hitep ettiği toplumun algılarına hitep edecekti.. bu çok doğal ...düşünsenize ilk müslümanlar çile işkence çekerken hicret edip canlarını kurtarmaya çalışırken çicekten böcekten bahseden ayetlerin indiğini...ya da bilgisayar teknolojisinin word exsel yazılımların gelecekte insanların işlerini nasıl kolaylaştıracağını anlattığını ayetlerin...elbette topumun algısına indi kuran....ben hep düşünürüm mesela cennet anlatılırken neden karların yağışından bahsetmez...bana göre bu dünyada beni çocuklar gibi heyecanlandıran tarifsiz aşkın duygular yaşatan eşsiz bir manzaradır....ama düşünsenize çöl ve kar...anlamsız olurdu... ancak bu yine de mührün anlamsızlığı tezini haklı çıkarmaz... Siz ise önyargılı olarak Kur'ana çağlarüstü, anlayışlar üstü bir konum biçtiğiniz için, bu anlatıma karşı önyargılarınız hemen direnişe geçiyor. Öyle bir pozisyon çıkıyor ki ortaya, İslam, onun kitabı ve peygamberi hakkında ya yüceltici, kutsayıcı sözler söylersin, ya hakaret ediyorsundur. Arada kalan bir söylem olamaz. Bu yüzden sıradan bakış açısı hakaret kabul ediliyor, anlatabiliyor muyum? Ya övecek, yücelteceksin, ya da ha sıradan bir şeymiş gibi bahsetmiş, ha hakaret etmişsin, aynı... ben böyle düşünmüyorum....eleştirebilirsiniz....fikirlerinizi ifade edbilirsiniz...inanın forumda yapılan tartışmalardan kendi adıma hatta dini algılamam adın açok istifade ediyorum ve bunu söylemekten asla gocunmuyorum...herkes herşeyi bilemez....düşünsel evrim hep devam eder hayatımızda... Fakat sonuç değişmiyor, ben de bu anlatımla hakaret edenler kategorisine sokuluyorum. Dedim ya, kutsamıyorsan hakaret ediyorsundur. Yani bu ya göklere çıkarma, ya yere batırma tavrımızı bir bırakmamız gerek, bu tavır din anlayışının bir empozesidir bize.... ben sizin üslubunuzu ayrı tutuyorum...hakaret ve küçük düşürücü yaklaşımlarla seviyeli tartışmayı ayırabilecek hassasiyetle saygı ve saygısızlık konusunda fikir sahibiyim... farklı fikirlere tahammül ile basit üsluplara tahammül etme zorunluluğumuz arasındaki tahammül sınırını da çizebiliyorum... kışkırtıcı bir yaklaşım hiçbir zaman haklı haksız ayırımı yapabilmemizde adil bir ölçü sunamaz...bunu erdemli ve ahlaklı olmayı ilke edinmiş tüm arkadaşlarım için vazgeçilmez bir ilke olarak görüyorum... herkesin fikrinden istifade etmeye çalışıyorum...yeterki yapıcı olunsun... selamlar... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 inancında Ondan,inanmamanda.. O,sözünden asla dönmez.. Onun her sözü ve bize ulaştırdığı her bilgi, mutlaka gerçekleşecek, mutlaka yaşanacak..müdahale etmiyor demek bana uymaz.. bence müdahale ediyor.. öyle bir müdahale ediyor ki ya inanmak zorunda kalıyorsun,ya inanmamak... dileseydi herkes hidayete ererdi... ama ermeyecek.. dilemedikçe kimse inanmayacak.. sınav dediğin sistemin bir parçası.. Sınav sisteminin güzelliğine bak... Adaletin güzelliğine bak... Dile, inansın, sonsuz sex ve yeme-içme partilerine katılsın. Dile, inanmasın, sonsuza kadar kebaphanede olmadık işkenceler et. Saygılar, sevgiler. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Sayın 4mevsim, o halde mühür konusuna dönelim. Aslında tam olarak aynı şeyleri söylemedik ama olsun. Yine aslında, din bir vicdan işi olarak ele alınsa ve toplumsal yetkinlik, herkes ve her zaman için geçerlilik iddiası olmasa din ile bir alıp veremediğim olmaz. "Toplumda bir tek dindar kalmayıncaya kadar çalışacağız" çabasına ancak Kamboçya'da Budizmin kökünü kazımaya karar veren Kızıl Kmerler girişmişti. Bu trajik çabanın sonunda bütün dünyanın kanını donduran "Ölüm tarlaları" ortaya çıkmıştı. Filmi de yapıldı. Budizme inandığına dair bir belirti gösteren herkes hemen bu tarlalara götürülüp hem ses çıkmaması, hem kurşun yakılmaması için başına naylon torba geçirilerek infaz ediliyordu. Kmer lideri Pol Pot kaçtıktan sonra ortaya çıkan ölüm tarlalarının fotoğrafları inanılmazdı. İnsan haysiyetine yapılmış en ağır saldırının belgeleri olarak arşivlerde o korkunç fotoğraflar durmaktalar. Çoğunun tek suçu ellerini birleştirip dua ederken yakalanmalarıydı. Sizin ve herhangi bir kimsenin kişi bazında inancını eleştirmeye benim ve kimsenin hakkı ve yetkisi yoktur. Bu ayrı bir konu. Din eleştirildiği zaman biliniz ki toplumsal yetkinlik ve her insana, her çağa hitap etme iddiası eleştirilmektedir. Din kurallarının geçerli kılınması iddiasına karşı çıkılmaktadır. Şimdi mühür konusuna dönersek. Röntgende çıkan mühür mü? Kuzum siz neden bahsediyorsunuz? Bütün sorun da bu ya! Bu soyut metaforlarla işin götürülemeyeceğini anlatmaya çalışıyorum zaten. Zaten kalp hiç bir açıdan soyut bir işleve merkezlik yapmaz. Kalp denmesi bile baştan yanlış. Tüm duyuların merkezi beyindir. Kalbin bu konuda en küçük işlevi yoktur. Metafor üzerinden tartışmayı sonsuza kadar uzatabiliriz. Ben sonunda bunu söyleyebilmek için ve biraz da sohbet olsun diye mühür meselesini uzattım. Yoksa metaforlar üzerinden sonuç almak imkansızdır. Din de bir metaforlar yumağı olduğu, somut hiç bir belirlilik içermediği için toplumsal hayata hükmedemez. İstiyorsanız ben yine mühür metaforunun kastı karşılamadığını kanıtlamaya çalışayım, siz yerinde olduğunu iddiayı sürdürün. Dinin bir iyi yanı varsa, bitmek tükenmez bir konu ve tartışma kaynağı olması. Canın sıkıldıkça bitmeyen tartışmalar yapmak için birebir. Fakat hayatta sonuca giden ve hayatı şekillendiren somut sonuçlara ihtiyacımız var. Bunlar bilimsel ve deneye, gözleme dayalı olmak zorundalar. Fakat bu alanda tartışabilmek zor tabii. Bilmek ve bilgiyi özümsemiş olmak gerekiyor. Selamlar... Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Sayın 4mevsim, o halde mühür konusuna dönelim. Aslında tam olarak aynı şeyleri söylemedik ama olsun. Yine aslında, din bir vicdan işi olarak ele alınsa ve toplumsal yetkinlik, herkes ve her zaman için geçerlilik iddiası olmasa din ile bir alıp veremediğim olmaz. "Toplumda bir tek dindar kalmayıncaya kadar çalışacağız" çabasına ancak Kamboçya'da Budizmin kökünü kazımaya karar veren Kızıl Kmerler girişmişti. Bu trajik çabanın sonunda bütün dünyanın kanını donduran "Ölüm tarlaları" ortaya çıkmıştı. Filmi de yapıldı. Budizme inandığına dair bir belirti gösteren herkes hemen bu tarlalara götürülüp hem ses çıkmaması, hem kurşun yakılmaması için başına naylon torba geçirilerek infaz ediliyordu. Kmer lideri Pol Pot kaçtıktan sonra ortaya çıkan ölüm tarlalarının fotoğrafları inanılmazdı. İnsan haysiyetine yapılmış en ağır saldırının belgeleri olarak arşivlerde o korkunç fotoğraflar durmaktalar. Çoğunun tek suçu ellerini birleştirip dua ederken yakalanmalarıydı. Sizin ve herhangi bir kimsenin kişi bazında inancını eleştirmeye benim ve kimsenin hakkı ve yetkisi yoktur. Bu ayrı bir konu. Din eleştirildiği zaman biliniz ki toplumsal yetkinlik ve her insana, her çağa hitap etme iddiası eleştirilmektedir. Din kurallarının geçerli kılınması iddiasına karşı çıkılmaktadır. Şimdi mühür konusuna dönersek. Röntgende çıkan mühür mü? Kuzum siz neden bahsediyorsunuz? Bütün sorun da bu ya! Bu soyut metaforlarla işin götürülemeyeceğini anlatmaya çalışıyorum zaten. Zaten kalp hiç bir açıdan soyut bir işleve merkezlik yapmaz. Kalp denmesi bile baştan yanlış. Tüm duyuların merkezi beyindir. Kalbin bu konuda en küçük işlevi yoktur. Metafor üzerinden tartışmayı sonsuza kadar uzatabiliriz. Ben sonunda bunu söyleyebilmek için ve biraz da sohbet olsun diye mühür meselesini uzattım. Yoksa metaforlar üzerinden sonuç almak imkansızdır. Din de bir metaforlar yumağı olduğu, somut hiç bir belirlilik içermediği için toplumsal hayata hükmedemez. İstiyorsanız ben yine mühür metaforunun kastı karşılamadığını kanıtlamaya çalışayım, siz yerinde olduğunu iddiayı sürdürün. Dinin bir iyi yanı varsa, bitmek tükenmez bir konu ve tartışma kaynağı olması. Canın sıkıldıkça bitmeyen tartışmalar yapmak için birebir. Fakat hayatta sonuca giden ve hayatı şekillendiren somut sonuçlara ihtiyacımız var. Bunlar bilimsel ve deneye, gözleme dayalı olmak zorundalar. Fakat bu alanda tartışabilmek zor tabii. Bilmek ve bilgiyi özümsemiş olmak gerekiyor. Selamlar... sayın demirefe haklısınız aynı şeyleri söylemdik..ben ortak nokta bulma adına açıkgözlülük yaptım.. ama derin bir farklılık değil bu...çünkü siz kuranın söylemlerinin kaynağına işaret etme adına bazı bilgileri verdiniz..işte bu bilgiler sonra da kurana yazıldı demek istediniz....ben de o bilgilerle kuranın söylemleri arasında paralellik olması doğal..çünkü ayetler indiği toplumun algısından bağımsız olamaz dedim...sonuçta nerden baktığınıza göre yorumlar farklılık kazanıyor...tarih ilmi de bu yönüyle en zor ilimlerden biridir... bahsettiğiniz ölüm tarlaları gerçekten ibret verici...nefret ,bulaştığı her ruhu hastalıklı bir hücreler yığınına çeviriyor... kalbin soyut bir işlevi yok mudur...kan pompalar sadece somut işlevi budur...herşey beyinde algılanır.....kalbin hislere tepki verdiğini düşünüyorum ben oysa....ve hala aşkı sembolle anlatmak gerekse dünya üzerinde kalp çizmeyecek kaç insan vardır....aşık olunca kalbi ağrır insanın heyecanlanınca üzülünce sıkışır...daralır aradığı huzuru bulamayınca....bunlar bilimsel değildir elbette ama aksini iddia edebilir miyiz...imanın yerini de size kalp olarak söyleyeceğim ona da itiraz edeceksiniz....bilim yapmıyoruzki burada....insandan ona hitap eden dinden bahsediyoruz....insanı sadece hücrelerden ibaret sayan bir yaklaşım onun manevi yönünü hep ihmal edcek ve asla insan bundan tatmin olmayacaktır...selamlar... Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Sayın 4mevsim, o halde mühür konusuna dönelim. Aslında tam olarak aynı şeyleri söylemedik ama olsun. Yine aslında, din bir vicdan işi olarak ele alınsa ve toplumsal yetkinlik, herkes ve her zaman için geçerlilik iddiası olmasa din ile bir alıp veremediğim olmaz. "Toplumda bir tek dindar kalmayıncaya kadar çalışacağız" çabasına ancak Kamboçya'da Budizmin kökünü kazımaya karar veren Kızıl Kmerler girişmişti. Bu trajik çabanın sonunda bütün dünyanın kanını donduran "Ölüm tarlaları" ortaya çıkmıştı. Filmi de yapıldı. Budizme inandığına dair bir belirti gösteren herkes hemen bu tarlalara götürülüp hem ses çıkmaması, hem kurşun yakılmaması için başına naylon torba geçirilerek infaz ediliyordu. Kmer lideri Pol Pot kaçtıktan sonra ortaya çıkan ölüm tarlalarının fotoğrafları inanılmazdı. İnsan haysiyetine yapılmış en ağır saldırının belgeleri olarak arşivlerde o korkunç fotoğraflar durmaktalar. Çoğunun tek suçu ellerini birleştirip dua ederken yakalanmalarıydı. Sizin ve herhangi bir kimsenin kişi bazında inancını eleştirmeye benim ve kimsenin hakkı ve yetkisi yoktur. Bu ayrı bir konu. Din eleştirildiği zaman biliniz ki toplumsal yetkinlik ve her insana, her çağa hitap etme iddiası eleştirilmektedir. Din kurallarının geçerli kılınması iddiasına karşı çıkılmaktadır. Şimdi mühür konusuna dönersek. Röntgende çıkan mühür mü? Kuzum siz neden bahsediyorsunuz? Bütün sorun da bu ya! Bu soyut metaforlarla işin götürülemeyeceğini anlatmaya çalışıyorum zaten. Zaten kalp hiç bir açıdan soyut bir işleve merkezlik yapmaz. Kalp denmesi bile baştan yanlış. Tüm duyuların merkezi beyindir. Kalbin bu konuda en küçük işlevi yoktur. Metafor üzerinden tartışmayı sonsuza kadar uzatabiliriz. Ben sonunda bunu söyleyebilmek için ve biraz da sohbet olsun diye mühür meselesini uzattım. Yoksa metaforlar üzerinden sonuç almak imkansızdır. Din de bir metaforlar yumağı olduğu, somut hiç bir belirlilik içermediği için toplumsal hayata hükmedemez. İstiyorsanız ben yine mühür metaforunun kastı karşılamadığını kanıtlamaya çalışayım, siz yerinde olduğunu iddiayı sürdürün. Dinin bir iyi yanı varsa, bitmek tükenmez bir konu ve tartışma kaynağı olması. Canın sıkıldıkça bitmeyen tartışmalar yapmak için birebir. Fakat hayatta sonuca giden ve hayatı şekillendiren somut sonuçlara ihtiyacımız var. Bunlar bilimsel ve deneye, gözleme dayalı olmak zorundalar. Fakat bu alanda tartışabilmek zor tabii. Bilmek ve bilgiyi özümsemiş olmak gerekiyor. Selamlar... sayın demirefe haklısınız aynı şeyleri söylemedik..ben ortak nokta bulma adına açıkgözlülük yaptım.. ama derin bir farklılık değil bu...çünkü siz kuranın söylemlerinin kaynağına işaret etme adına bazı bilgileri verdiniz..işte bu bilgiler sonra da kurana yazıldı demek istediniz....ben de o bilgilerle kuranın söylemleri arasında paralellik olması doğal..çünkü ayetler indiği toplumun algısından bağımsız olamaz dedim...sonuçta nerden baktığınıza göre yorumlar farklılık kazanıyor...tarih ilmi de bu yönüyle en zor ilimlerden biridir... bahsettiğiniz ölüm tarlaları gerçekten ibret verici...nefret ,bulaştığı her ruhu hastalıklı bir hücreler yığınına çeviriyor... kalbin soyut bir işlevi yok mudur...kan pompalar sadece somut işlevi budur...herşey beyinde algılanır.....kalbin hislere tepki verdiğini düşünüyorum ben oysa....ve hala aşkı sembolle anlatmak gerekse dünya üzerinde kalp çizmeyecek kaç insan vardır....aşık olunca kalbi ağrır insanın heyecanlanınca üzülünce sıkışır...daralır aradığı huzuru bulamayınca....bunlar bilimsel değildir elbette ama aksini iddia edebilir miyiz...imanın yerini de size kalp olarak söyleyeceğim ona da itiraz edeceksiniz....bilim yapmıyoruzki burada....insandan ona hitap eden dinden bahsediyoruz....insanı sadece hücrelerden ibaret sayan bir yaklaşım onun manevi yönünü hep ihmal edcek ve asla insan bundan tatmin olmayacaktır...selamlar... Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Senin yazsdığın ayetlet ayette bu ne ? Kuran çelişkilern yumağı. "" 6/39. Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklarda kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu saptırır ve kimi dilerse onu doğru yola koyar. "" Burda da keyfine göre diyor kimi dilerse. Yahu niye beni diledin. Ben kuranı olkudum her yeri bana çelişkili geldi ben kendi hür irademle reddettim. Eskilerde Öyle demişler zaten Muhammede bıunlar deli saçması. O devirde bile ( 1400 yıl önce ) insanlar kabul etrmemişler Muhammet eline kılıcı alıp insanları zorla müslüman etmiş. Gerisi fasa fiso. islam ne yapmıssa bana göre haklıdır ikinci bir noktayı acıklama geregı duymuyorum ve yukardakı yazdıklarından anladıklarını bır yazsan daha net yazısa bılırız.ama bana gore olan kısmını soyluyorum dogru olan buysa bunu en eril peygamber olan hz muhammet yapmış ve hakta budur.senın gorusune bırsey demek ıstemıyorum en nıhayetınde gorustur. Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2007 Sınav sisteminin güzelliğine bak...Adaletin güzelliğine bak... Dile, inansın, sonsuz sex ve yeme-içme partilerine katılsın. Dile, inanmasın, sonsuza kadar kebaphanede olmadık işkenceler et. Saygılar, sevgiler. sınav dediğin,sistemin parçası demem mi lazım illa... sınav sistemi değil,sistemin içindeki sınav kavramı.. evet,sistemin mükemmelliği açısından bana çok ilginç geliyor.. gerçekten de çok adilce... gelgelelim parti kebap olayı gibi algılayış,inanmayanlara has... kimsenin kolay kolay cennete gideceğini savunan yok.. din kolay değil.. o yol hiç kolay değil.. burda inanana büyük sabır gerek.. varsın siz hayatınızı yaşayın.. parti marti ne dilerseniz.. siz burda yaşayın,varsa buranın devamı yaşamayanlar da orda yaşasın.. size göre ,sizler normal yaşıyor,bizler anormal ya .. bi biz inananlar bunlar için inanırız değil mi? elinizdeki araç çekiç meselesini herkes bilir heralde.. açmayım.. ya da fikri zikri olayını.. İnananların reddetmiş olduğu hadislere bile sıkı sıkıya bağlı olaraktan,zaten Kur'an dan neyi nasıl algılayacağınız ortada.. adaletiniz göz kamaştırıyor... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.