Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Özgürleşme


muki

Önerilen İletiler

Sözlükte emancipation; (özgürleşim) azat etme, serbest bırakma, eşit haklar edinme diye geçiyor.

 

Yalnız bu eşit haklar edinme konusu bence hatunlar tarafından yanlış anlaşıldı. Erkekleri adam edelim derken bizler adam gibi olduk çıktık işin içinden.

Bizlerin yaptığı yanlış ise onlarla aynı haklara sahip olalım derken hakikaten erkekleştik. Eski nazikliğimiz, zerafetimiz, nazlanmalarımız kalmadı.

Bir gün bir turda otobüs şoförüm bana "abla ya, bu erkeklerin kadınlara laf atmasını anlamıyorum, zaten hepsi erkek gibi" dediydi. Söyle baktım suratına ve güldüm, haklıydı çocuk, ne diyeyim.

 

Şöyle bir bakın etrafınıza hangi hatun etek giyiyor. Artık bütün hatunlar rahat diye pantolon giyiyor. Elbette bunun psikolojik bir nedeni de, erkekle aynı düzeyde olunduğu göstergesidir.

 

İs dünyasında hatunlar yırtınıyorlar biryerlere gelebilmek için, çünkü erkeklerle rekabet halindeler. Diğer yandan çalışmayıpta ev hanımı olan diğer hatunlara ilk önce çalışan hatunlar değersiz bir varlıkmış gibi bakıyorlar.

 

Özgürleşim dediğimiz şeyi yanlış başlattı bence zamanında hatunlar. İş dünyasında çalışmak istemeyip, ev hanımlığını üstlenmek isteyenler buna karşılık

kocalarının maaşının yarısını talep ve tahsil edeceklerdi ki, o zaman özgürleşim özgürleşim olacaktı. Lakin bu, hatunların okula gitmesine meslek sahibi

olmasına engel olmayacaktı tabii ki. Okula gidecekler ve meslek sahibi olacaklardı, ancak seçim hakkı kendilerinin olacaktı; iş dünyasında ve ayrıca eve gelip evde de çalışıp çocuk bakaraktan tam maaş mı, yoksa ev hanımlığı ve annelik yapıp kocanın yarı maaşı mı?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünyada ki; bir çok toplumda olduğu gibi, bizim toplumumuzda da kadının,özgürleşmesi nedense ; kadın=sorumsuzluk anlamına gelmektedir.Gerici kültürün,dinseldeğerlerin evrensel kural,ahlak ve adalet olarak algılandığı toplumlarda, aslında çıkan sorunlar, kadına bakışın çarpıklığından kaynaklanır.Bu tür toplumlarda kadın kendine yabancılaştırılmıştır.Ne kadar eşitiz dense de ;aslında kadın sürekli geride durmak zorundadır.

Sevgili Muki 'nin yazısında da belirttiği gibi kadın;aslında okumak ve kariyer yapmakla herşeyin düzeleceğine inandırılmıştır.Ama bu durumda kadın, erkek egemen düzenler de kendine yer edinmek için erkekler gibi olmak zorundadır.Başka türlüsü mümkün değildir.Aksi takdirde bu düzenin çarkları arasında, ezilmekten kurtulamaz.Bu düzen içinde "ben de varım" diyebilmesi için, erkeklerden çok daha fazla emek harcamak zorundadır.Ama, verilen değer ve ücret genelde erkeklerden daha azdır.Hal böyle olunca;kadının kendi cinsine yabancılaşması daha da görünür bir hal almaktadır.Çünkü kendini ispatlayabilmek için, erkek gibi davranması gerekmektedir.Toplumun erkeğe biçtiği rolü, özgürleşme sanmaktadır. Sistem tarafından yüzyıllardır empoze edilen erkek egemen anlayışı ,kendi özgünlüğünden vazgeçerek sağlayabileceğini düşünmeleri de bir handikaptır..

 

Geleneksel kadın anlayışından kurtulmanın tek yolu, kadının erkek bağımlılığından kurtularak,kendi ayakları üstünde durabilme becerisini, kazanmasıyla mümkün olabilir.Sadece erkeğe başkaldırı, kadının özgürleşmesi anlamına gelmemeli.Aksi takdirde bu, yüzeysellikten öteye gidemez.Birde şu olay mevcut: Bazı konularda kadına yer vermek için kota ayrılmaktadır.Bu ne demek ya;bu bir çözüm müdür?Kadının bir yere gelmesi için, erkek egemen toplumun lütfu gibi bir şey.Kadın için önemli olan , bu ezilmişlikten ve ikinci sınıf insan tavrından kurtulabilmek için özgüvendir ,sistem tarafından bahşedilen kota değildir..

 

Aslında bu konuda, yazılacak şey çok ama şimdilik bu kadar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Özgürleşmek. Özgür müyüz aslında? Neyden ne kadar özgürüz? Kendimizden ne kadar özgürüz? Yaşadıklarımızın yarattığı etkilerden yakamızı kurtaramadıkça hiç özgür olamayacağız, olamayız. Sadece beyni tertemiz yeni doğmuş bir bebekle hafıza kaybıyla tüm geçmişini yitirmiş bir insan tam anlamıyla özgürdür bence. Çünkü onlar için etkisinden kurtulamadıkları yaşanılanlar yoktur. Kadın-Erkek ilişkilerinde de böyle. Kadınlara bir "Hanımlık" yüklendi ve ilk başta bu kadınların hoşuna gitti. Oysa kadınlar da güçlüydü ama bu gücü erkeğe devretmeyi tercih ettiler. Sonunda her iki tarafta bu yapay şeyi iyice benimsedi. Doğanın kanunu sandı. "Kışkırtılmış Erkeklik, Bastırılmış Kadınlık" adlı bir kitap var. Aileye gelen davetiyede, "İbrahim Bey ve Hanımı" diye yazıyor. Niye erkeğin adı ile? Yani o kadın kocasının "Erkekliği" ön plana çıkarılarak davet ediliyor. Bunun nedeni sorgulanıyor mesela kitapta. Söylemek istediğim bunun gibi bir şey işte. Mesela kadınlar hep erkeğinin başarıları ile gurur duyar. "Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır" lafı cazip gelir kadınlara. Bunda bile kadın arka plandadır aslında. Niye o başarının direkt sahibi kadın değilde illa ki erkektir de İlla ki kadın sadece destek olabilen biridir? Niye "İbrahim Bey ve Ayşe Hanım" değilde "İbrahim Bey ve Hanımı" şeklinde yazılıyor, bu önemli. Daha biz bilinçaltımıza kazınan böyle çarpıklıkların farkına varamıyoruz ki onlardan özgür olalım?

 

Kadın bence tek başına kaldığında gücünün tamamen farkına varıp ayakta durabiliyor. Ama şu cinsel obje olarak görülme meselesi bile kadınları bir eşya olarak görmeye yetiyor. Erkek kadına bir cinsel obje olarak bakıyor ve kadının hoşuna gidiyor bu. Sonra kadın diğer kadınlara nazaran beğenilmek için yarıştaymış gibi kendini cinsel obje olarak sunuyor. Aslında orada kadınlığını ikinci plana atıyor ve önemli olan şey yine erkeğin cinsellik seçimi oluyor. Kadın erkeğin arzularının esiri oldukça da bu böyle sürüp gidecek sanırım. Kadınlar özgür doğuyor ama bunu kendi elleri ile erkeğin egosuna gümüş tepsi ile sunuyor bence. Erkeğin sahiplenmesi, erkeğin kadının cinsel ve erotik organlarını beğenmesinin önemsenmesi, erkeğin kadından güçlü görünmesi ve öyle davranmasının, kapıyı illaki erkeğin açmasının, valizi illaki erkeğin taşımasının yani centilmenliğin, kadın ayakta durmaktan acizmiş gibi daha yaşlı erkeğin genç kıza yer vermesinin ve kadının bunları kabullenip zayıf kadın imajını tercih etmesi hep kadınların tercihi. Kadının ilgi çekmek için cinselliği erkeğin üzerinde kullanması, doğurma eyleminin kadına "evinin kadını" imajını yüklemesi gerektiğinin düşünülmesi, Dul kadınların illa ki dul erkekle evlendirilmesi ama dul erkeğin bekar bir kadınla evlendirilebilmesi, evli bir kadının -yine kadın olmasına rağmen- kaynanasının izni olmadan yalnız başına kendi anne-babasının yanına gidememesi ve illaki kaynanasının yani aslında "KOCASININ ANASININ" emrine girmesi, ve bunu bir kadın olduğu halde toplumun bağnaz kabullerine yenilip yine bir kadının yapması gibi gibi gibi. Bu gibi sorgulanamayan şeyler sadece kadınların kırabileceği zincirler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sözlükte emancipation; (özgürleşim) azat etme, serbest bırakma, eşit haklar edinme diye geçiyor.

 

Yalnız bu eşit haklar edinme konusu bence hatunlar tarafından yanlış anlaşıldı. Erkekleri adam edelim derken bizler adam gibi olduk çıktık işin içinden.

Bizlerin yaptığı yanlış ise onlarla aynı haklara sahip olalım derken hakikaten erkekleştik. Eski nazikliğimiz, zerafetimiz, nazlanmalarımız kalmadı.

Bir gün bir turda otobüs şoförüm bana "abla ya, bu erkeklerin kadınlara laf atmasını anlamıyorum, zaten hepsi erkek gibi" dediydi. Söyle baktım suratına ve güldüm, haklıydı çocuk, ne diyeyim.

 

Şöyle bir bakın etrafınıza hangi hatun etek giyiyor. Artık bütün hatunlar rahat diye pantolon giyiyor. Elbette bunun psikolojik bir nedeni de, erkekle aynı düzeyde olunduğu göstergesidir.

 

İs dünyasında hatunlar yırtınıyorlar biryerlere gelebilmek için, çünkü erkeklerle rekabet halindeler. Diğer yandan çalışmayıpta ev hanımı olan diğer hatunlara ilk önce çalışan hatunlar değersiz bir varlıkmış gibi bakıyorlar.

 

Özgürleşim dediğimiz şeyi yanlış başlattı bence zamanında hatunlar. İş dünyasında çalışmak istemeyip, ev hanımlığını üstlenmek isteyenler buna karşılık

kocalarının maaşının yarısını talep ve tahsil edeceklerdi ki, o zaman özgürleşim özgürleşim olacaktı. Lakin bu, hatunların okula gitmesine meslek sahibi

olmasına engel olmayacaktı tabii ki. Okula gidecekler ve meslek sahibi olacaklardı, ancak seçim hakkı kendilerinin olacaktı; iş dünyasında ve ayrıca eve gelip evde de çalışıp çocuk bakaraktan tam maaş mı, yoksa ev hanımlığı ve annelik yapıp kocanın yarı maaşı mı?

özgürleşme mi dedi birileri

 

sadece kadın için mi

 

özgürlük alınmaz verilmez istenmez

 

ben daha yazıcam hele bir özgürleşeyim :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kadınlar özgür olabilmek için herşeyden önce bunu gerçekten isteyecek.

 

Şikayet ettikleri toplumsal rolleri önce kendi kafalarında kabul etmeyecekler.

 

Bu iş böyledir. Gerçekçi olmak lazım. Toplumumuzda kadınlar bu durumdan gerçekten şikayetçi mi ?

 

Yoksa, soğan cücüğü kadar olsun başımda kocam olsun. kocamdır döverde severde. Erkeğin elinin kiridir. Bu tür mantıklaramı sahipler hala (tabiki genelleme yapıyorum)

 

Daha önce örnek vermiştim. Erkekleride kadınlar yetiştiriyor kızlarıda. Kızlara yukarıdaki mantıkları öğretenlerde yine kadın. Erkeklere de.

 

Tuhaf bir sonsuz döngü. Kadınlar kendilerinin özgürlüğü önünde duran duvarları yine kendi elleriyle örüyorlar.

 

Atilla Atalay'ın Sıdıka tiplemesini düşünelim. Sıdıka'nın annesi kocasından sürekli yakınır, kocasının kendisine yaptıklarındanda. Ama kızınıda bunları kabul etmesi gerektiği bunların normal olduğu fikriyle eğitmeye çalışır. Kendi kocasının yaptığı ve sürekli şikayet ettiği şeyleri yapan oğlu için "erkek çocuktur yapar" der. Kendisi koca dayağından yılmıştır. Ama Sıdıka'ya sinirlenince babasına dövdürür.

 

Yani kadınlar ülkemizde ne yazıkki kendilerini ezen tabuların en büyük müdafacısı konumundalar aynı zamanda.

 

Hala kadınlarımızın büyük bir çoğunluğu için yaşam iki aşama. Birincisi koca buluncaya kadar evre, bu amaçla yaşanan süre. İkincisi evlendikten sonraki evre.

 

Kadınlar hiçbir zaman jakobenist uygulamalarla özgürleşemez. Mecliste şu kadar kadın milletvekili olsa şöyle olur gibi şekilci uygulamalarlada. Kadınlar ancak gerçekten özgürleşmeyi isterlerse, toplum yaşamında sadece eş ve anne misyonlarıyla yer almak yerine birey olarak yer almayı isterlerse. Bu mantığı kabullenirlerse özgürleşirler.

 

Toplum yaşamında aktif olmak, ekonomik özgürlüğe sahip olmak. Bunlar geldiği zaman zaten ortada sorun kalmaz.

 

Kadınların eğitim almasının önünde bir yasal engel yoktur. Kadınların çalışmasının önündede bir yasal engel yoktur. Bunun yerine evlenip sadece kocasının kazancıyla yaşamaksa kadının tercihidir.

 

Devlet eşine şiddet uygulayan kocaya verilen cezayı sonsuz birime kadar arttırabilir. Ama şiddete maruz kalan kadının davacı olmasını sağlıyabilecek gücü yoktur devletin.

 

Gerçekten, kadınlarımız özgürleşmeyi istiyorlarmı ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gerçekten, kadınlarımız özgürleşmeyi istiyorlarmı ?

 

Hayır istemiyorlar .Çünkü bunu isteyecek tarzda yetiştirilmiyorlar.Evlenip rahat bir hayat geçirmek ,mücadele etmeden bir şeyler elde etmek ve bu düzeni devam ettirmek, aslına bakarsanız bir çok kadının işine geliyor.Hal böyle olunca bu tarz düşünen kadınların, yetiştirdikleri çocuklar da, kendileri gibi oluyor ne yazık ki.Tabi mutlaka bunu aşanlar da var,onları ayrı tutuyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Anlatmak istediğimde bu. Bu sonsuz döngü olarak devam ediyor. Kadınlar genelde hayattaki hedef olarak önlerine. İyi bir evlilik yapıp, çalışarak elde edebileceği veya edemiyeceği şeyleri evlilik yoluyla elde edip rahat bir hayat sürmeyi koyuyorlar. Evlilik ortak bir hayat sürme olarak değil bir nevi "sınıf atlama" aracı olarak görülüyor. Tabiki böyle düşünen kadın. Kendi kızı içinde en iyisinin bu olduğunu düşünüyor ve onuda bu hedefle eğitiyor. Bu mantık mutsuz evliliklerinde baş sebebidir.

 

Bu tabiki tüm kadınlar için geçerli değildir. Ama onda dokuzuda mantık budur açıkçası.

 

Haklar sihirli değneklerle. Yada koyu jakobenist uygulamalarla kazanılmaz. Herşeyden önce hakların gerçekten istenmesi, ve mantığın değişmesi gerekir. Bunu yapacak olanda önce kadınların kendisidir.

 

Şimdi gerçekçi olalım. Daha önce hiç tanımadığı bir erkekle görücü usulu tanışıp. Onun işi, evi olup olmaması, maddi durumu gibi kriterler üzerinden karar verip. Usulen bir kısa tanışma evresinden sonra evlenen bir kadın. Ne bekler o evlilikten yani ne bekliyebilir. Şansına kalmıştır artık. O kadın artık "erkeğe bağlı" bir yaşam sürer.

 

Ancak kendi ayakları üzerinde duran. Ekonomik bağımsızlığına sahip bir kadın ise. Evlenirken başka kriterleri esas alır. Ve bu kadın " Erkekle ortak" bir yaşam sürer.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 9 ay sonra...
Sözlükte emancipation; (özgürleşim) azat etme, serbest bırakma, eşit haklar edinme diye geçiyor.

 

Yalnız bu eşit haklar edinme konusu bence hatunlar tarafından yanlış anlaşıldı. Erkekleri adam edelim derken bizler adam gibi olduk çıktık işin içinden.

Bizlerin yaptığı yanlış ise onlarla aynı haklara sahip olalım derken hakikaten erkekleştik. Eski nazikliğimiz, zerafetimiz, nazlanmalarımız kalmadı.

Bir gün bir turda otobüs şoförüm bana "abla ya, bu erkeklerin kadınlara laf atmasını anlamıyorum, zaten hepsi erkek gibi" dediydi. Söyle baktım suratına ve güldüm, haklıydı çocuk, ne diyeyim.

 

Şöyle bir bakın etrafınıza hangi hatun etek giyiyor. Artık bütün hatunlar rahat diye pantolon giyiyor. Elbette bunun psikolojik bir nedeni de, erkekle aynı düzeyde olunduğu göstergesidir.

 

İs dünyasında hatunlar yırtınıyorlar biryerlere gelebilmek için, çünkü erkeklerle rekabet halindeler. Diğer yandan çalışmayıpta ev hanımı olan diğer hatunlara ilk önce çalışan hatunlar değersiz bir varlıkmış gibi bakıyorlar.

 

Özgürleşim dediğimiz şeyi yanlış başlattı bence zamanında hatunlar. İş dünyasında çalışmak istemeyip, ev hanımlığını üstlenmek isteyenler buna karşılık

kocalarının maaşının yarısını talep ve tahsil edeceklerdi ki, o zaman özgürleşim özgürleşim olacaktı. Lakin bu, hatunların okula gitmesine meslek sahibi

olmasına engel olmayacaktı tabii ki. Okula gidecekler ve meslek sahibi olacaklardı, ancak seçim hakkı kendilerinin olacaktı; iş dünyasında ve ayrıca eve gelip evde de çalışıp çocuk bakaraktan tam maaş mı, yoksa ev hanımlığı ve annelik yapıp kocanın yarı maaşı mı?

yazına cidden katılıorum.bence ciddi bi başkalaşım geçirio kadınlar.sanırım özgürlüğü eşit hakları ele geçirmek için verdiğimiz savaş verdiği kadar elimizdekileri de aldı.oysa kadın olmaktan nede mutluyuzdur.giyinirken,süslenirken,kadınsı her halimizle... :D:lol:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Bence çağımızda kadınlar giderek erkeğe benzemektedir. İş yaşamında olsun, sosyal hayatta olsun, tavırları kadınca değil. Erkek egemen bir toplumda, erkeklerin kurallarıyla, erkek bakış açısıyla bir yerlere gelmek kadınların özgürleştiği anlamına gelmez. Belki, kadınlar kendileri gibi olup bütün bunları yapabilseler savaşlar da olmaz, haksızlıklar da.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

Arkadaşlar herkese merhabalar. Bence de hatun kişiler yanlış bir yol izlemekte. Şimdi bana kalırsa ben bir feministim ama (kendisini gören varsa anlar) ka-der başkanı gibi bbi' feminist değilim. Bence hatun kişilerin ana yanlış noktası aortundan kılcal damarına dek erkek egemen bi' sistemde kazanımlar elde edebilmek için sistemle çatışmayı seçmesidir. Ha çatışma noktaları da elbette olmalıdır ki, biriken enerji atılabilsin fakat eğer yöntem olarak sistemi ve zaaflarını kullanmak seçilseydi durum bugünkünden daha iyi olurdu sanıyorum.

 

Öte yandan hatunlar alemi açısında bakıldığında sistemin karşı gücü olan erkekleri topluma ve yaşama hazırlayan birinci ve en önemli etken olarak anneler ya da erkekeğe beklentiileriyle bir alan çizen oluşta etken gücü ifade edebilen sevgili ve eşler, yani dolaylı olarak kadınlar, bugünkü durum açısından yadsınamaz bir paya sahiptirler.

 

Sorunu doğru tespit etmk ve doğru yöntemler geliştirmk gerekir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
Sözlükte emancipation; (özgürleşim) azat etme, serbest bırakma, eşit haklar edinme diye geçiyor.

 

Yalnız bu eşit haklar edinme konusu bence hatunlar tarafından yanlış anlaşıldı. Erkekleri adam edelim derken bizler adam gibi olduk çıktık işin içinden.

Bizlerin yaptığı yanlış ise onlarla aynı haklara sahip olalım derken hakikaten erkekleştik. Eski nazikliğimiz, zerafetimiz, nazlanmalarımız kalmadı.

Bir gün bir turda otobüs şoförüm bana "abla ya, bu erkeklerin kadınlara laf atmasını anlamıyorum, zaten hepsi erkek gibi" dediydi. Söyle baktım suratına ve güldüm, haklıydı çocuk, ne diyeyim.

 

Şöyle bir bakın etrafınıza hangi hatun etek giyiyor. Artık bütün hatunlar rahat diye pantolon giyiyor. Elbette bunun psikolojik bir nedeni de, erkekle aynı düzeyde olunduğu göstergesidir.

 

İs dünyasında hatunlar yırtınıyorlar biryerlere gelebilmek için, çünkü erkeklerle rekabet halindeler. Diğer yandan çalışmayıpta ev hanımı olan diğer hatunlara ilk önce çalışan hatunlar değersiz bir varlıkmış gibi bakıyorlar.

 

Özgürleşim dediğimiz şeyi yanlış başlattı bence zamanında hatunlar. İş dünyasında çalışmak istemeyip, ev hanımlığını üstlenmek isteyenler buna karşılık

kocalarının maaşının yarısını talep ve tahsil edeceklerdi ki, o zaman özgürleşim özgürleşim olacaktı. Lakin bu, hatunların okula gitmesine meslek sahibi

olmasına engel olmayacaktı tabii ki. Okula gidecekler ve meslek sahibi olacaklardı, ancak seçim hakkı kendilerinin olacaktı; iş dünyasında ve ayrıca eve gelip evde de çalışıp çocuk bakaraktan tam maaş mı, yoksa ev hanımlığı ve annelik yapıp kocanın yarı maaşı mı?

 

Bir yerden alıntı mı yoksa kendi yazınız mı anlamadım ama kutlarım. Muhteşem olmuş. ;)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aslında kadın ve erkek arasındaki çatışmanın günümüzde hat safhaya ulaşmasının tek bir sebebi vardır.

Kadın sanayileşen ve bilgi çağına uyumlanan toplum içerisinde eğitimli ir birey olarak önceleri hemen her alanda erkeğin kontrolünde bulunan istihtam alanlarını talep etmeye ve elde etmeye başladıkça, gücünü istihtam alanlarını kontrol etmek suretiyle elinde bulundurduğu maddi güçle sağlayan erkek egemen yapıyı zayıflatmaya başlamış ve bu durum geldiğimiz noktada işsizlerin büyük çoğunluğunu erkeklerin oluşturması gibi traji komik bir sonuca sebep olmuştur. Erkeklerin, hatun kişilikler üzerinde dengeyi kurmak için seçtiği maddi güce sahip olmak kuralı işlevini yitirdikçe yaşanan kavga daha da artacaktır. Örneğin bugün deneyimsiz bir bayan sırf dişiliğinden dolyı orta ve alt kademe bir işe alınabilirken aynı iş için bir erkekten pek çok şartı yerine getirmesi istenmektedir.

Üst kademe pozisyonlarda henüz erkek egemenliği baskın şekilde devam etmektedir fakat sonunun çok farklı olmayacağını söylemek kahinlik olmıycaktır saıyorum.

 

Burada kadınların hatası üretim ve istihtam alanlarına militan bir zihniyetle saldırmaları olmuştur. Eğer amaç uyumlu bir dengeye yaklaşmak ise bugünlrde ABD'de sıkça zikredilen soft power daha uygun bir yöntem olarak görünürken, kanımca yanlış bir yöntem seçilmiştir. Erkeklerin hatası ise konumlarını yalnızca üretim araçları ve istihtam alanları gibi her n paylaşıma açık alanlar üzerindeki otoritesi üzerine kurmak olmuştur.

Sonuçta elbetteki daha uzlaşılabilir bir noktada buluşmaz kaçınılmazdır ama öyle görünüyor ki, bu, hayli acı yollardan olucaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.