Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

AHLAK İÇİN DİN ŞART MI?... (New Scientist dergisi; 1 Eylül sayısında ahlak ve din arasındaki ilişkiyi masaya yatırıyor...)


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Maun Suresi

(7) Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.

 

Kalem Suresi

21, 22. Derken, sabahleyin birbirlerine, "Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin" diye seslendiler.

 

23, 24. Bunun üzerine, "Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın" diye fısıldaşarak yola koyuldular.

 

25. (Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği halde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar.

 

26. Fakat bahçeyi o halde gördüklerinde, "Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!" dediler.

 

27. (Gerçeği anlayınca da), "Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!" dediler.

  • Cevaplar 62
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
Hukukun ülkemizde uygulanışını ele alırsak teoriden pratiğe geçmiş oluruz ki bu ayrı bir tartışma konusu.

 

Devletin vermediği cezayı mahkumlar veriyor ki bu devletin utancı, ayıbıdır bu. Bu gibi suçluların hakkı, ölünceye kadar yaptığını düşünerek dört duvar arasında suçu ile birlikte yaşamaktır. Besleyemiyorsan asarsın. Ya uygar bir ülkesindir, ya değil...

 

Kısasa gelirsek işkenceye karşı işkenceyi içerir. Göze göz, dişe diş... Modern hukuk kesinlikle kısasa yer veremez. Böyle bir suçlunun da hakkı yukarıda belirttiğim gibidir...

demirefe görmek istediğim günlerdir inanın buydu... meselelere biz ve diğerleri olarak bakmak değil...doğruya doğru diyebilelim kimin savunduğu önemli değil...

ortak kelimelerde buluşmak beni mutlu kılıyor...

ayrıca kısasa kısas işkenceye işkence demek değildir...işkenceyle öldürme bile olsa karşı tarafa işkence yapılmaz...göze göz dişe diş ifadesi yaralamalarla ilgilidir...modern hukukta yeri yok elbette...biri beni sırf hız zevki yüzünden ömür boyu sakat bırakabilir...birkaç ay yatar çıkar...

 

 

4mevsim, Kur'an herhalde çalın çırpın, yetimin hakkını yeyin, anne babanıza hıyanet edin, komşunuzun dedikodusunu yapın, emaneti ve rüşveti afiyetle yeyin, üstüne bir de genirin, yalan söyleyin, sahtecilik yapın, insanları kandırın, iftira edin, gıybet edin, olanca ******* işleyin demeyecekti. Herkes belli normlara dayalı bir toplum yapısı kurmak ister. Bu normların olmadığı bir toplum zaten dağılır.

 

kuran elbette bunları söylemiyor ama neden se kuranı belli birkaç ayet yüzünden reddeden insanlar genelde kuranı ********* kitabı gibi algılıyor ve öyle göstermeye çalışıyor...

insanlar ******* olabilir...ve bu *********** bazen dini bazen başka birşeyi alet edebilirler...bu o insanın **********...

amacım kurandan kaynaklanan bir ahlakla da evrensel ahlak diye niteleyeceğimiz tüm insanlığın ortak kabulleriyle de İNSAN olma ve İNSANCA YAŞAMA savaşı verebileceğimizdir...

selamlar...

Gönderi tarihi:

Evet, bu trafik suçları da bu ülkenin ikinci önemli hukuk sorunu...

 

Uygar ülkelerde kırmızıda geçip insan öldürdün mü cinayetten yargılanırsın. Bu ülkede trafik suçlarına gösterilen müsamaha dehşet verici. Caddede yarış yapıp ölüme sebebiyet vermenin doğrudan cinayetle yargılanması gerekiyor. Bu insanın tabanca ile sokağa çıkıp rasgele ateş ederek önüne geleni öldürenden hiç bir farkı yoktur.

 

Bu işin hiç lamı cimi yoktur, bu konular bir ülkeyi geri, vahşi ve ilkel bir kabile devleti durumuna sokar. Avrupa'dan Türkiye'ye gelecek turistlere trafik konusunda terör uyarısı yapılır gibi, geri, diktayla ve kabile şefliği ile yönetilen ülkelere giderken insan haklarının olmadığı uyarısı yapıldığı gibi uyarı yapılıyorsa bu büyük bir ayıp ve utançtır.

 

Ne yazık ki bu utancı taşıyoruz ülke olarak...

 

Yalnız kısas konusunda anlaşamadık 4mevsim... Neyse, bu da ayrıntı olsun...

Gönderi tarihi:
Maun Suresi

(7) Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.

 

Kalem Suresi

21, 22. Derken, sabahleyin birbirlerine, "Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin" diye seslendiler.

 

23, 24. Bunun üzerine, "Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın" diye fısıldaşarak yola koyuldular.

 

25. (Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği halde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar.

 

26. Fakat bahçeyi o halde gördüklerinde, "Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!" dediler.

 

27. (Gerçeği anlayınca da), "Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!" dediler.

 

Arkadaşım hep aynı hikaye...

Sana göre ahlak nedir...

"AHLAK İÇİN DİN ŞART MI? Önce onu bilelim..

Öyle ıkınarak, sıkınarak, süreler okuyarak kafa bulanıklığı yapmanın, dini öne çıkarıp konunun dinsel etki etrafında toplamanın hiçbir faydası yok. Üstelik bahsettiğin şeyler bilinen şeyler ilk değil yani...

Hıristiyanlığın ahlakı,

Yahudiliğin ahlakı,

Budizmin ahlakı,

Yezidizmin ahlakı,

vs.

vs.

Bunlarla yola çıkamayız diye düşünüyorum...

Çünkü dibini bulamayız...

Günümüz uygarlığında Ahlak kendi başına bayağı, yalın ve açık nasıl ifade edilebilir...

Konuyu açıklamak için bahsettmeye çalıştığ 'intihal'' den başka birşey değildir bana göre.

Üstelik birçok dinin kende ekseni etrafında bana Ahlaksız gelen ve toplumu savaşa, ikileme ve bölmeye yönelten birçok ahlaksız ve pervahsızlığı vardır..

İman sahibi olabilirsiniz tabiki ama buna her bilimsel açıklamanın önüne koyma zorunluluğunuzu bir türlü anlamış değilim...

BİLİM ÇOKMU APTAL VE GEREKSİZ sizce...

Günlük yaşamın her sorununu den eksenli mi çözülmelidir...

Ya da Dinsel veriler herşeyin üzerindemidir...

Veya dinsel yaklaşımlar sizi bizden ayırdan özelliğinizi vecizei anlamda daha mı ahlaklı kılıyor...

Son olarak yaşadığımız süreçte din adına yapılan ahlaksızlık diz boyu olduğu şu günlerde bu sürelerin hiç bir anlam ifade etmediğinin farkınkında değilmisiniz...

Kalın sağlıcakla...

Gönderi tarihi:

Geçmiş yazılarımda ahlak görelidir (kişiye,topluma,yere,zamana göre) değişir demiştim. Kişilerin ahlaklarının (norm) farklı olduğu gibi toplumların ahlakları da farklı farklıdır. Evrensel ahlak ise; hiç bir insanın kalkıpta "bu tür anlayış yanlıştır" diyemeyeceği değerlerdir. "Benim ahlakım, yada benim toplumumun ahlakı evrenseldir. Yanlışlığı da kesin yoktur" görüşü ne derece bilimsel olacaktır ?

 

Somut bir misal verecek olursak: Evrensel ahlaka çok önem veren benim cümlelerim, kelimelerim, forumca etik bulunmuyor ve siliniyor. Hakeza sayın 4mevsiminki de öyle. Burada bile bir evrensel veya doğru ahlak çekişmesi, polemiği var. Böylelikle yine, doğru veya evrensel ahlakın kişilerce reddedilemeyecek bir ahlak olması gerektiği gözüküyor.

 

Hal böyle iken, herhangi bir toplum ya da dinin değerlerini "evrensel" olarak göstermek doğru olabilirmi? Her zaman görüleceği gibi, diğer toplumlar böyle bir anlayışa karşı çıkacaklardır. Ama kurnaz olan kişi ve toplumlar bu karşı çıkışı da engellemek için Allah, son din, son peygamber, son ahlak kımızı çizgileri oluşturmuşlardır. Ahlaktaki bu "kırmızı çizgi" çelişkileri yüzlerce farklı toplumlarda sürekli yaşanmaktadır.

 

Sayın 4mevsim yine ahlaka örnek (!) olabilcek bir dolu ayet vermiş. Ama yine bir okadar da evrensel normlara uygun olmayan dini değerleden (ayet) bahsedilmiyormu ? Farklı dinlerdeki kutsal addedilen değerlerin, bir o kadar da çelişkisi olan değerleri yokmu ? Bunlara burada sürekli değinildi. Zaman zaman da değinilecek. Ama buna rağmen bir toplumun ahlakını, dahası ortaçağ anlayışını kalkıpta "bu son emirdir, bu Allahın son sözüdür" diyerek savunmanın mantığa da uygun olmadığı açıktır.

 

Hiç bir değerin değişmeyeceğini savunan inançlı görüşün, ahlak anlayışının da değişmezliğini savunacağını bildiğimden, (bilimin diyalektiğine terstir) bilim adamlarının evrensel ahlak konusundaki görüşlerini alıntılayıp, bana ait söyleyeceklerime bu başlıkta son vermek istiyorum.

 

"Sana yapılmasını istemediğini sende başkasına yapma." Konfiçyus

"Ayni zamanda genel yasa olmasını isteyeceğin kurallara göre davran." İmmanuel Kant

"İnsan, toplum ilişkilerinde doğru kurallar ve normlar oluşturulması için insanlar uzlaşabilirler. Bu tür uzlaşma neticesinde bir tür "evrensel ahlak" sözleşmesi ortaya çıkabilir." Davit Gauthier (ahlak filozofu)

Gönderi tarihi:
Arkadaşım hep aynı hikaye...

Sana göre ahlak nedir...

"AHLAK İÇİN DİN ŞART MI? Önce onu bilelim..

Öyle ıkınarak, sıkınarak, süreler okuyarak kafa bulanıklığı yapmanın, dini öne çıkarıp konunun dinsel etki etrafında toplamanın hiçbir faydası yok. Üstelik Günlük yaşamın her sorununu den eksenli mi çözülmelidir...

Ya da Dinsel veriler herşeyin üzerindemidir...

Veya dinsel yaklaşımlar sizi bizden ayırdan özelliğinizi vecizei anlamda daha mı ahlaklı kılıyor...

Son olarak yaşadığımız süreçte din adına yapılan ahlaksızlık diz boyu olduğu şu günlerde bu sürelerin hiç bir anlam ifade etmediğinin farkınkında değilmisiniz...

Kalın sağlıcakla...

 

sayın dipnot

üslubunu beğenmediğim insanlarla hiç tartışmaya girmem ..sorduğun için cevap vermeye çalışacağım...

ban göre ahlakı merak ettiysen sana göre ahlakı sor ve cavabını aynı toplumda yaşayan bir diğer arkadaşınla karşılaştır...ayrı düştüğün noktalar varsa konuşuruz...

benim yazdıklarımı ''öteki'gözlüğüyle okumasaydın ahlak için din gerekir mi gerekmez mi konusundaki fikrimi anlar ve bu soruyu sormazdın...

ıkınıp sıkınarak kafa bulanıklığı yapmıyorum...sorulanlara cevap vermeye çalişıyorum...

bilim çok mu ***** ve gereksiz diye sorarken tamamen bir önyargı ve ezber mantığıyla konuştuğunuzu çok açık görüyorum...din ve bilimi birbirne düşman gösteren sizsiniz....

benim dine bakışım ve olayları değerlendirmede baz alışım sizi neden bu kadar öfkelendiriyor...başlık açmış olmanız tartıştığımız konuların gerekli ya da gereksiz olduğu yargısına bir hak oluşturmaz...

hiç bir zaman bir başkasının benden daha ******** olduğunu düşünmedim...sizin de düşünemeyeceğinizi sanıyorum...

başlıkta sunduğunuz yazı da tek taraflı değil objektif bir aktarım var....ferklı bakış açıları bilimsel sonuçların bakış açılarına göre farklı yorumlanması bilimin kendi doğasında da var...siz neden farklılığa tahammülsüzsünüz...

soru sormak istediğimizde eli tesbihli mahalle delikanlılarından bir farkımız olmalı diye düşünüyorum...

Gönderi tarihi:
kuran elbette bunları söylemiyor ama neden se kuranı belli birkaç ayet yüzünden reddeden insanlar genelde kuranı ********* kitabı gibi algılıyor ve öyle göstermeye çalışıyor...

insanlar ******* olabilir...ve bu *********** bazen dini bazen başka birşeyi alet edebilirler...bu o insanın **********...

amacım kurandan kaynaklanan bir ahlakla da evrensel ahlak diye niteleyeceğimiz tüm insanlığın ortak kabulleriyle de İNSAN olma ve İNSANCA YAŞAMA savaşı verebileceğimizdir...

selamlar...

 

ileti anlaşılmaz bir hale gelmiş...bir daha deneyeyim...

kuran elbette bunları söylemiyor ama nedense kuranı belli bir kaç ayet yüzünden reddeden insanlar genelde kuranı ahlak dışı bir kitap gibi algılıyor ve öyle göstermeye çalışıyor...

insanlar ahlak dışı davranışlar sergileyebilir... ve bu ahlak dışı davranışlarına bazen dini bazen başka bir şeyi alet edebilirler...bu o insanın ahlakdışı bir davranışı olur....

amacım kurandan kaynaklanan bir ahlakla da evrensel ahlak diye niteleyeceğimiz tüm insanlığın ortak kabulleriyle de İNSAN olma ve İNSANCA YAŞAMA savaşı verebileceğimizdir...

selamlar...

Gönderi tarihi:
Evrensel ahlak ise; hiç bir insanın kalkıpta "bu tür anlayış yanlıştır" diyemeyeceği değerlerdir. "Benim ahlakım, yada benim toplumumun ahlakı evrenseldir. Yanlışlığı da kesin yoktur" görüşü ne derece bilimsel olacaktır ?

 

Hal böyle iken, herhangi bir toplum ya da dinin değerlerini "evrensel" olarak göstermek doğru olabilirmi? Her zaman görüleceği gibi, diğer toplumlar böyle bir anlayışa karşı çıkacaklardır. Ama kurnaz olan kişi ve toplumlar bu karşı çıkışı da engellemek için Allah, son din, son peygamber, son ahlak kımızı çizgileri oluşturmuşlardır. Ahlaktaki bu "kırmızı çizgi" çelişkileri yüzlerce farklı toplumlarda sürekli yaşanmaktadır.

 

Sayın 4mevsim yine ahlaka örnek (!) olabilcek bir dolu ayet vermiş. Ama yine bir okadar da evrensel normlara uygun olmayan dini değerleden (ayet) bahsedilmiyormu ? Farklı dinlerdeki kutsal addedilen değerlerin, bir o kadar da çelişkisi olan değerleri yokmu ? Bunlara burada sürekli değinildi. Zaman zaman da değinilecek. Ama buna rağmen bir toplumun ahlakını, dahası ortaçağ anlayışını kalkıpta "bu son emirdir, bu Allahın son sözüdür" diyerek savunmanın mantığa da uygun olmadığı açıktır.

 

Hiç bir değerin değişmeyeceğini savunan inançlı görüşün, ahlak anlayışının da değişmezliğini savunacağını bildiğimden, (bilimin diyalektiğine terstir) bilim adamlarının evrensel ahlak konusundaki görüşlerini alıntılayıp, bana ait söyleyeceklerime bu başlıkta son vermek istiyorum.

 

"Sana yapılmasını istemediğini sende başkasına yapma." Konfiçyus

"Ayni zamanda genel yasa olmasını isteyeceğin kurallara göre davran." İmmanuel Kant

"İnsan, toplum ilişkilerinde doğru kurallar ve normlar oluşturulması için insanlar uzlaşabilirler. Bu tür uzlaşma neticesinde bir tür "evrensel ahlak" sözleşmesi ortaya çıkabilir." Davit Gauthier (ahlak filozofu)

 

evrensel ahlak hiç kimsenin karşı çıkamayacağı değerlerdir diyorsunuz...ben de size katıldığımı söylüyorum...

siz aslında bunu söylerken evrensel ahlak kurallarının insanlığın ortak bir konsensüs üzerinde mutabik kaldığı değerlerden bahsediyorsunuz....peki ben size soruyorum....bu evrensel değerler kuranda yer aldığında neden evrensel değerler olamıyor????????

kuranda geçiyorsa o evrensel değer olamaz yargısının bilimle mantıkla sağduyuyla ne alakası var....

sayın maraba ayetler üzerinden gidelim diye sözleştik ve ben bu sebeple ayetleri yazmaya başladım...devam da edecektim aslında ama siz görüyorum ki beni bir dizi ayeti( ünlem işareti de kullanarak) sıralamakla suçluyorsunuz...

 

((Geçmiş yazılarımda ahlak görelidir (kişiye,topluma,yere,zamana göre) değişir demiştim. Kişilerin ahlaklarının (norm) farklı olduğu gibi toplumların ahlakları da farklı farklıdır.

Ama yine bir okadar da evrensel normlara uygun olmayan dini değerleden (ayet) bahsedilmiyormu ?Farklı dinlerdeki kutsal addedilen değerlerin, bir o kadar da çelişkisi olan değerleri yokmu))

 

bu iki cümle de size ait...ben bir çelişki olduğunu düşünüyorum...ya siz...

 

sayın maraba tartışmak istemiyebilirsiniz...bunu anlarım ama'' siz zaten şöyle düşünürsünüz sizin savunacağınız şeyi zaten ben biliyorum'' dediğinizde tartışma benim açımdan da zaten bitmiştir...

teşekkür ederim iletileriniz için...

selamlar...

Gönderi tarihi:
bu evrensel değerler kuranda yer aldığında neden evrensel değerler olamıyor????????

 

Arkadaşım bu değerleri incil'de, Tevrat'ta, Zebur'da yazıyor ve hiçbiri evrensel olamıyor...

Neden?...

Çünkü bilimsel değil!...

Ve hiçbir din evrensel değildir, evrensel olan bilimdir, bilimsel düşüncedir...

Bana göre gerisi teferruattan ibarettir...

Farkımız bu olduğunu düşünüyorum...

 

Kanımca düşünce farklılığımızın bağlamında ve hepsinin ötesinde bireysel sorumluluklarımız var.

Sadece dinsel çözümler, süreçler değil...

Bizim amacımız tüm dünyayı bilimsel ahlak kavrayış açısından önemlidir.

Önce bu sorumluluk yerine getirilmeli...

Yoksa sizlerin bizlere sunacağınız şeyler nakarattan öteye bir anlam ifade etmez...

Edemezde...

Kalın sağlıcakla...

Gönderi tarihi:
Arkadaşım bu değerleri incil'de, Tevrat'ta, Zebur'da yazıyor ve hiçbiri evrensel olamıyor...

Neden?...

Çünkü bilimsel değil!...

Ve hiçbir din evrensel değildir, evrensel olan bilimdir, bilimsel düşüncedir...

Bana göre gerisi teferruattan ibarettir...

Farkımız bu olduğunu düşünüyorum...

 

Kanımca düşünce farklılığımızın bağlamında ve hepsinin ötesinde bireysel sorumluluklarımız var.

Sadece dinsel çözümler, süreçler değil...

Bizim amacımız tüm dünyayı bilimsel ahlak kavrayış açısından önemlidir.

Önce bu sorumluluk yerine getirilmeli...

Yoksa sizlerin bizlere sunacağınız şeyler nakarattan öteye bir anlam ifade etmez...

Edemezde...

Kalın sağlıcakla...

 

incilde de yazsa zeburda da yazsa kuranda da yazsa hamlet romanında da yazsa nutukta da yazsa orhun kitabelerinde de yazsa mısır yazıtlarında da yazsa

DOĞRU DOĞRUDUR..... ahlak söz konusu olduğunda doğruyu bilimsel veriler değil kalbin onaylayabilir ancak....

farkımız çok açık...siz sadece birşeylere karşı çıkmış olmak için karşı çıkıyorsunuz...kuranın kutsallığı beni bağlar...ama siz kuranda 6600 cümle olsa her cümle yanlışı anlatsa...ama 1 cümle doğru olsa.....sizin kuranın tamamı yanlış yerine bazen de kuranda 1 tane doğru cümle var diyebilmeniz gerekir.....bilim ahlakı , bilim etiği bunu gerektirir....

cümleleriniz devrik tam kastınız anlaşılmıyor ama size şu kadarını söyleyeyim....bilimden anlaşılan şudur...aslında ne kadar bilmediğimizdir...

kişi bilmediğini bilecek kadar erdemli olamıyor herzaman...işin içine bir de saygı mefhumu dahil olunca....farklılıkların belirginleşmesi doğal...

Gönderi tarihi:
incilde de yazsa zeburda da yazsa kuranda da yazsa hamlet romanında da yazsa nutukta da yazsa orhun kitabelerinde de yazsa mısır yazıtlarında da yazsa

DOĞRU DOĞRUDUR..... ahlak söz konusu olduğunda doğruyu bilimsel veriler değil kalbin onaylayabilir ancak....

farkımız çok açık...siz sadece birşeylere karşı çıkmış olmak için karşı çıkıyorsunuz...kuranın kutsallığı beni bağlar...ama siz kuranda 6600 cümle olsa her cümle yanlışı anlatsa...ama 1 cümle doğru olsa.....sizin kuranın tamamı yanlış yerine bazen de kuranda 1 tane doğru cümle var diyebilmeniz gerekir.....bilim ahlakı , bilim etiği bunu gerektirir....

cümleleriniz devrik tam kastınız anlaşılmıyor ama size şu kadarını söyleyeyim....bilimden anlaşılan şudur...aslında ne kadar bilmediğimizdir...

kişi bilmediğini bilecek kadar erdemli olamıyor herzaman...işin içine bir de saygı mefhumu dahil olunca....farklılıkların belirginleşmesi doğal...

 

Evet DOĞRU DOĞRUDUR...

Ben birşeylere karşı çıkmış olmak için yazmıyorum...

Anlatmaya çalıştığım şey gayet açık sanıyorum...

Farklılığın belirginleşmesi tabiki çok doğal ve bunu anlarım...

Burada farklılığımızın temeli Ahlak konusunda sizin dinsel ahlak etkisinden öte gidememeniz...

Ben ise bunun tam tersini düşünüyorum...

Bakın diyorum ki;

Ahlak kültürü din kültürüyle asla özdeş değildir...

Ahlakın ancak din inancıyla olabileceğine ilişkin öğreti sadece dinsel ahlakın ezberletilmesi ile sınırlıdır...

Oysa ''ahlak'' , din öğretisi ile sınırlı olmayan laik, bilimsel ve bilişsel bir bir kavramdır.

 

Sağlıcakla kalın...

Gönderi tarihi:

Tartışmalar niye hep ekseninden kayıyor... Toparlayalım:

 

Evrensel geçerli kurallar tabii ki Kur'anda da yer alacak. Kalkıp çalın, öldürün demeyecekti herhalde! Bunu söylemesi her şeyden önce kendi kurmak istediği toplumu yıkardı. Fakat içinde doğru şeyler olması, her söylediğinin doğru olduğu anlamına gelmiyor. Örneğin Tevbe suresi içeriği araya kaynamış.

 

Günümüz Türkiye'sinin hukuksal alandaki yanlışları olması, "olmadı hadi tekrar şeriate dönelim" denmesini haklı çıkarmayacağı gibi...

 

Bana bir aklı eren açıklayabilir mi, "Hüre hür, köleye köle, kadına kadın kısas edilir" ne demektir? Böyle anlaşılmaz ve nasıl uygulanacağı belirsiz cümlelerle hukuk yapılabilir mi? Böyle bir cümlenin ayette yer almaması gerekirdi, kısası bir an kabul ettiğimizi varsaysak bile, böyle bir kayıt koymaması gerekirdi. Bununla ne kastedildiği şüpheli. Hür bir adam kadın ya da köle öldürürse kısas yapılamayacak mı? Öyle ya, kadına kadın, köleye köle kısas edilirmiş? Demek istenen bu değilse nedir? Böyle bir kayıt niye konmuş?

 

Buna benzer şekilde Kur'anın hukuk adına getirdiği hiç bir kural günümüzde uygulanabilir değildir...

Gönderi tarihi:

Gönderilen her din önce kendi zamanı içinde değerlendirilebilmeli... Günümüzün gerçekleri ile 1500 yıl öncesinin gerçekleri örtüşmez... Kuran'dan gönderildiği çağın gerçeklerini görmezden gelmesinide bekleyemeyiz... Köleliğin, kısasın var olduğu dönemlerde elbette o konularda açıklayıcı ayetlerle hüküm belirtecektir... Ama günümüzde böyle uygulamalar yok, olmayan bir şeyin tartışmasını yapmakta kimseye bişey kazandırmaz...

 

Hz. İsa'nın geldiği dönemde suçlu bulunanlara reva görülen ceza yada ortaçağ karanlığındaki Avrupa'nın cadı avı adı altında yapmış olduğu vahşi uygulama kendi zamanlarının gerçekleriydi... Bugün bunlar uygulanıyormu?

 

Herneyse konu amacından sapmasın...

 

Ahlak vicdansal bir tutumdur... Vicdan kimde varsa o ahlak sahibidir... Neye inanıyor olursa olsun o kişiyi alakadar eder ama ahlaki durumunu inancı belirleyemez... Ancak tarafsızlık çok imkanlı bir durum değil kendimize dindar diyorsak ahlakında sadece dindarlarda üstelik bizimle aynı inancı paylaşanlarda olduğunu varsayıyoruz... Yada inançlı değilsek dinin ahlağa verdiği önemide görmezden gelebiliyoruz... Oysa ahlaki değerlerin tüm insanlar için geçerliliği var hangi ırktan ve hangi inançtan olursa olsun biri diğerine karşı suç işliyorsa, ahlaki kavramlara ters bir eylem gerçekleştiriyorsa o kişi kim olursa olsun savunulmamalıdır...

Gönderi tarihi:

Sevgili Sardunya...

Gerçekten güzel ifade etmişsiniz...

Katkı ve paylaşımlarınız için çok teşekkür ederim... :clover:

 

Bence konumuzun özünü biraz daha yelpazelendirirsek sanıyorum hepimize ışık tutabilecek çözümlere yaklaşmış olacağız...

Şöyleki yukarıda belirttiğim ifadeyi yineliyorum;

Burada; Ahlak kültürü din kültürüyle de özdeş değildir...

Ahlakın ancak din inancıyla olabileceğine ilişkin öğreti sadece dinsel ahlakın ezberletilmesi ile sınırlıdır...

Oysa ''ahlak'' , din öğretisi ile sınırlı olmayan laik ve bilişsel bir bir kavramdır...

Buradan yola çıkarsak bizi şu düşünceye doğru sürüklediğini göreceğiz...

Ezbere ve denetime dayalı her öğreti bilinç oluşturma özelliğinden yoksundur diyebilirmiyiz...

Diyebiliriz...

Bu nedenle de tam burada ''ahlaksal zekâ'' düşünülmesi gereken bir kavram olduğunu düşünüyorum...

Bana göre; ''Ahlaksal zekâ'' yoksunluğu,

Günümüzde maalesef çok görülen, hiçbir normu olmayan, çıkarcı, fırsatçı, kullanıcı tipleri yaratmaktadır...

Sonuç olarakta; ''Ahlaksal zekâ'' dan yoksun bireylerin akademik zekâları, duygusal zekâları, sosyal zekâları arttıkça da çıkarcılıkları artmakta, fırsatçılıkları gelişmekte, kullanıcılık alanları genişlemektedir...

Çağımızın en büyük bunalımı da kanımca burada yatıyor...

 

Sağlıcakla kalın...

Gönderi tarihi:
sayın maraba tartışmak istemiyebilirsiniz...bunu anlarım ama'' siz zaten şöyle düşünürsünüz sizin savunacağınız şeyi zaten ben biliyorum'' dediğinizde tartışma benim açımdan da zaten bitmiştir...

teşekkür ederim iletileriniz için...

 

Öyle değil sayın 4mevsim, "zaten bildiğim için" değil, kısır tartışmadan hoşlanmadığım için devam ettirmek istemedimdi.(yapıyorsun anlamında değil)

 

1. si çelişki deyimin;

Marabadan alıntı:

((Geçmiş yazılarımda ahlak görelidir (kişiye,topluma,yere,zamana göre) değişir demiştim. Kişilerin ahlaklarının (norm) farklı olduğu gibi toplumların ahlakları da farklı farklıdır.

Ama yine bir okadar da evrensel normlara uygun olmayan dini değerleden (ayet) bahsedilmiyormu ?Farklı dinlerdeki kutsal addedilen değerlerin, bir o kadar da çelişkisi olan değerleri yokmu))

 

Burada, 1.paragrafta kişi ve toplumların ahlaklarının farklı farklı olduğu söylenilmiş 2. paragrafın 1. cümlesinde; Din hükümlerinde evrensel değerlere karşı olanlar var denilmiş, 2. cümlemde de ayrıca, dinlerin de ahlak konusunda uyuşmadığını söylemişim. Ben burada çelişki göremedim ya siz? (senin deyimin)

 

2.si din ahlakına (norm, hüküm) objektif bakmıyorsun. Yazdığın hükümlerden (ayet) sayı olarak daha çok evrensel ahlakla uyuşmayan hükümler var. Din hükümleri çelişkiler yumağı. Hiç te tutarlı değil. Olumsuz hükümleri de buraya yazdığımızda bir yere varamayacğımızı biliyorum. Bir yere varbilmemiz için kesinlikle samimi, araştırmacı zihniyet gerekli. Olmazsa olmaz kural. Ben bunu inançlı arkadaşlarımda göremiyorum (üzgünüm). :(

 

Şimdi diyeceksinki bizim samimi, araştırıcılığımızı neden kabullenmiyorsun ? Önce bunu inancınız kabullenmiyor. Peşin, önyargısız itaat istiyor. Kutsallığı olan hükümlere şüphe ile bakmak dinden çıkmaya eşdeğerdir diyor. Buradan, araştırıcılığınız dolayısı ile samimiyetiniz engelleniyor.

 

Madem yinede istiyorsan kelime olarak sıralayayım evrensel ahlaka ters düşen dinsel hükümleri. Biliyorsun burada yüzlerce bahsedildi. Yada bilmiyorsan geriye yönelik okuyabilirsin.

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...ic=53690&hl

 

Kadın, erkek farkı, miras farkı, zengin, fakir farkı, çok evlilik, cariyelere ve çocuklara cinsel bakış, kölecilik, ayırımcılık, korkutmak dehşete düşürmek, katliamlar, çocuk öldürmek vs. vs. şimdilik aklıma bu kadar geldi. Dahasını arkadaşlarım zaten zamanla yazıyorlar.

 

Ortaçağ arap ahlakı için binlerce hadisten sadece birisi:

Resulüllah (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Altın ve gümüşün zekâtını vermeyenler, Kıyamet günü o altın ve gümüşleri kendileri için ateşten levhalar hâline getirilir; üzerleri Cehennem ateşinde kızdırılır. Sonra bu kızgın levhalarla böğrü, alnı ve sırtı yakılır. Bunlar soğudukça azap için yeniden tekrarlanır. Bu azaplandırma, miktarı elli bin yıl olan bir günde kullar arasındaki haklar ödeninceye kadar devam eder.

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası 1647

 

Sayın 4mevsim, işte bunlar bizi kısır tartşmaya ve polemiğe götürecek biliyorum. Ve onun için tartışmaktan kaçınıyorum. Keşke samimi ve araştırıcı olunulsa.

 

Selam..

Gönderi tarihi:

 

Ahlak vicdansal bir tutumdur... Vicdan kimde varsa o ahlak sahibidir... Neye inanıyor olursa olsun o kişiyi alakadar eder ama ahlaki durumunu inancı belirleyemez... Ancak tarafsızlık çok imkanlı bir durum değil kendimize dindar diyorsak ahlakında sadece dindarlarda üstelik bizimle aynı inancı paylaşanlarda olduğunu varsayıyoruz... Yada inançlı değilsek dinin ahlağa verdiği önemide görmezden gelebiliyoruz... Oysa ahlaki değerlerin tüm insanlar için geçerliliği var hangi ırktan ve hangi inançtan olursa olsun biri diğerine karşı suç işliyorsa, ahlaki kavramlara ters bir eylem gerçekleştiriyorsa o kişi kim olursa olsun savunulmamalıdır...

 

Yazınız bende sorular oluşturdu.

 

Vicdan kimde varsa o ahlak sahibidir... Neye inanıyor olursa olsun o kişiyi alakadar eder ama ahlaki durumunu inancı belirleyemez...

Kişinin eylemini belirleyen sadece vicdan duygusumudur ? Vicdan sadece acıma, merhamet duygusumu yoksa öğrendikleri bilgilerlemi desteklidir ?

 

Neye inanıyor olursa olsun o kişiyi alakadar eder ama ahlaki durumunu inancı belirleyemez...

 

İnsanlar inandığı kavramlar dahilindemi hareket ederler ? Dini hükümler ahlak kavramından tamamen soyutmudur ? Hangisi ?

 

Eğer inanılan kavramlar insanın hareketlerini belirliyorsa, yukardaki cümle yanlış ?

Ama eğer yanlış değilse allahın hükümleride bir öğreti ise, sosyal yanları varsa onlar da ahlak hükümleri olmuyormu ? Yoksa din hükümleri sadece ahlak için değilde, ibadet içinmi vardır ?

Gönderi tarihi:
incilde de yazsa zeburda da yazsa kuranda da yazsa hamlet romanında da yazsa nutukta da yazsa orhun kitabelerinde de yazsa mısır yazıtlarında da yazsa

DOĞRU DOĞRUDUR..... ahlak söz konusu olduğunda doğruyu bilimsel veriler değil kalbin onaylayabilir ancak....

farkımız çok açık...siz sadece birşeylere karşı çıkmış olmak için karşı çıkıyorsunuz...kuranın kutsallığı beni bağlar...ama siz kuranda 6600 cümle olsa her cümle yanlışı anlatsa...ama 1 cümle doğru olsa.....sizin kuranın tamamı yanlış yerine bazen de kuranda 1 tane doğru cümle var diyebilmeniz gerekir.....bilim ahlakı , bilim etiği bunu gerektirir....

.................

 

kişi bilmediğini bilecek kadar erdemli olamıyor herzaman...işin içine bir de saygı mefhumu dahil olunca....farklılıkların belirginleşmesi doğal...

 

Bu iletini sonradan okudum sayın 4mevsim. İlginçlikler olduğu için de cevap yazmadan kendimi alamadım.

Ortaçağdaki bir insanın, yada ona ait anlayışın %99 yanlış olduğu söylenemez elbette. Doğruluğun o dönemde olmadığını hiç kimse söylemez. Bana da anlatamaz. Bilimsel doğrular yapısını taaki o dönemlere borçludur. Bak seni şaşırtacak bir şey söyleyeyim. Kuranda doğrular vardır elbette. Hemde evrensel doğrular. Misal olarak, hak yemeyiniz, doğru olunuz, doğru tartınız, yalan söylemeyiniz vs.vs. Ama ben ve bizler diyoruzki;

 

Birincisi, din hükümleri o devrin toplumunun yerel kültürleridir. Elbette doğru yönleri olacaktır. Zaten doğruluk bilimsel diyalektik bir gelişimdir. Doğrularını bir önceki doğrulardan alarak gelişmektedir.

 

İkincisi; o zamanın yerel kültürlerinin doğrulardan çok yanlışları vardır. Onun için evrensel olamaz. Dinsel hükümlerin (Kuran) evrensel olabilmesi için zamanımızla ve tüm insanlığın ortak doğruları ile örtüşmesi gerekir. Bu şekilde düşün lutfen. Bunu 4-5 iletimde sana söyledim. Ama ne yazıkki halen görüşünde ısrarlısın.

 

Kişilerin erdemi ve saygısı konusunda o kadar "ben-ci" olmayın.

 

"DOĞRU DOĞRUDUR..... ahlak söz konusu olduğunda doğruyu bilimsel veriler değil kalbin onaylayabilir ancak...."

 

İşte yanlışın böyle bir anlayışa sahip olduğundan. Kişisel kararlar (kalp) ben'ci olabilir. Doğrular bilimsel ilkelerle belirlenir. Kalp (beyin) kararları subjektif kararlardır, bilimsel (objektif) değildirler.

Gönderi tarihi:

Belirli siyasi görüşlerin ve inançların etkisi altında kalmadan ahlak gibi değerlerden sözetmek mümkün değil gibi görünüyor.Toplumların yönetim biçimleri ve inandığı dinler bu gibi değerlerin şekillenmesinde rol oynayacağından ahlakın evrenselliğinden çok göreceliliğinden bahsetmek çok daha doğru bir tesbit olacaktır.

 

Teolojık ahlaka göre; kendilerine birileri tarafından dayatılan ve ezberletilen ahlak evrenseldir ve sonsuza kadar geçerlidir.Oysa ki; ahlak için din gerekli değildir.Laik ahlak ise ;bunun insan aklı ,deneyimleri ve bilgi ile şekillenebileceğini söyleyerek kişiden kişiye değişebileceğini söyler.Yabancı bir topluma baktığımızda bize ahlak dışı ve ahmakça görünen bir takım değerler onlar için son derece doğru ve ahlaki olabiliyor.Sanırım insan, kendi toplumuna yabancı bir gözle bakabilmeyi becerebiliyorsa , evrensel olmayı başarmak yolunda adım atmış demektir.Ahlak için de bu geçerlidir .

Gönderi tarihi:
Öyle değil sayın 4mevsim, "zaten bildiğim için" değil, kısır tartışmadan hoşlanmadığım için devam ettirmek istemedimdi.(yapıyorsun anlamında değil)

 

1. si çelişki deyimin;

Marabadan alıntı:

 

Burada, 1.paragrafta kişi ve toplumların ahlaklarının farklı farklı olduğu söylenilmiş 2. paragrafın 1. cümlesinde; Din hükümlerinde evrensel değerlere karşı olanlar var denilmiş, 2. cümlemde de ayrıca, dinlerin de ahlak konusunda uyuşmadığını söylemişim. Ben burada çelişki göremedim ya siz? (senin deyimin)

 

2.si din ahlakına (norm, hüküm) objektif bakmıyorsun. Yazdığın hükümlerden (ayet) sayı olarak daha çok evrensel ahlakla uyuşmayan hükümler var. Din hükümleri çelişkiler yumağı. Hiç te tutarlı değil. Olumsuz hükümleri de buraya yazdığımızda bir yere varamayacğımızı biliyorum. Bir yere varbilmemiz için kesinlikle samimi, araştırmacı zihniyet gerekli. Olmazsa olmaz kural. Ben bunu inançlı arkadaşlarımda göremiyorum (üzgünüm). :(

 

Şimdi diyeceksinki bizim samimi, araştırıcılığımızı neden kabullenmiyorsun ? Önce bunu inancınız kabullenmiyor. Peşin, önyargısız itaat istiyor. Kutsallığı olan hükümlere şüphe ile bakmak dinden çıkmaya eşdeğerdir diyor. Buradan, araştırıcılığınız dolayısı ile samimiyetiniz engelleniyor.

 

Madem yinede istiyorsan kelime olarak sıralayayım evrensel ahlaka ters düşen dinsel hükümleri. Biliyorsun burada yüzlerce bahsedildi. Yada bilmiyorsan geriye yönelik okuyabilirsin.

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...ic=53690&hl

 

Kadın, erkek farkı, miras farkı, zengin, fakir farkı, çok evlilik, cariyelere ve çocuklara cinsel bakış, kölecilik, ayırımcılık, korkutmak dehşete düşürmek, katliamlar, çocuk öldürmek vs. vs. şimdilik aklıma bu kadar geldi. Dahasını arkadaşlarım zaten zamanla yazıyorlar.

 

Ortaçağ arap ahlakı için binlerce hadisten sadece birisi:

Resulüllah (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Altın ve gümüşün zekâtını vermeyenler, Kıyamet günü o altın ve gümüşleri kendileri için ateşten levhalar hâline getirilir; üzerleri Cehennem ateşinde kızdırılır. Sonra bu kızgın levhalarla böğrü, alnı ve sırtı yakılır. Bunlar soğudukça azap için yeniden tekrarlanır. Bu azaplandırma, miktarı elli bin yıl olan bir günde kullar arasındaki haklar ödeninceye kadar devam eder.

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası 1647

 

Sayın 4mevsim, işte bunlar bizi kısır tartşmaya ve polemiğe götürecek biliyorum. Ve onun için tartışmaktan kaçınıyorum. Keşke samimi ve araştırıcı olunulsa.

 

Selam..

Belirli siyasi görüşlerin ve inançların etkisi altında kalmadan ahlak gibi değerlerden sözetmek mümkün değil gibi görünüyor.Toplumların yönetim biçimleri ve inandığı dinler bu gibi değerlerin şekillenmesinde rol oynayacağından ahlakın evrenselliğinden çok göreceliliğinden bahsetmek çok daha doğru bir tesbit olacaktır.

 

Teolojık ahlaka göre; kendilerine birileri tarafından dayatılan ve ezberletilen ahlak evrenseldir ve sonsuza kadar geçerlidir.Oysa ki; ahlak için din gerekli değildir.Laik ahlak ise ;bunun insan aklı ,deneyimleri ve bilgi ile şekillenebileceğini söyleyerek kişiden kişiye değişebileceğini söyler.Yabancı bir topluma baktığımızda bize ahlak dışı ve ahmakça görünen bir takım değerler onlar için son derece doğru ve ahlaki olabiliyor.Sanırım insan, kendi toplumuna yabancı bir gözle bakabilmeyi becerebiliyorsa , evrensel olmayı başarmak yolunda adım atmış demektir.Ahlak için de bu geçerlidir .

 

Katkı ve paylaşımlarınız için çok teşekkür ederim sevgili maraba ve gelincik...

Yazılarınz her zaman olduğu gibi ojektif, erensel değer taşıyan ve günümüz kavram ve sorunlarına değer katabilecek anlamlar yüklü...

Yüreğinize ve kaleminize sağlık... :clover::clover:

 

Şimdi yukarıdaki arkadaşlarımın düşünceleri doğrultusuda belkide şunuları söylemek doğru olacak...

Şimdi bana bana göre:

Ahlak, bir zekâ yetisidir, bir bilinçtir.

Ahlak, uzun süreler için kişinin akademik, duygusal ve sosyal zekâlarının nasıl kullanılacağını belirleyen bir üst zekâ bölümüdür.

Ahlak, kişinin neyi, neden ve nasıl yapması gerektiğinin yanıtıdır.

Ahlaklı davranışın eksenleri inançla değil, bilinçle oluşur.

Eğer birey, neyi, neden ve nasıl yapması gerektiğinin bilincinde değilse, ya toplum kurallarını baskı olarak yaşamayı kabul eder ya da hiçbir normu olmadan boşlukta yaşar.

Uygarlığın temel ölçütü, bireyin ahlak bilincine sahip olup olmamasıdır.

Eğer birey, üzerinde hiç baskı hissetmeksizin, kendi kararıyla dürüst davranıyorsa, yalana başvurmadan ilişkilerini sürdürüyorsa, başkalarının haklarına kendini kayırmadan bakabiliyorsa, bu kişi uygardır.

Eğer böyle değilse, hangi yaşam standardında olursa olsun ahlaklı da değildir, uygar da...

 

Sevgiyle ve umutla kalın...

Gönderi tarihi:
Günümüzün gerçekleri ile 1500 yıl öncesinin gerçekleri örtüşmez...

 

Bütün mesele burada... İslamiyeti savunanlar bunu kabul etseler de Kur'anın tüm zamanlara tüm insanlara hitap eden bir davet ve duyuru olduğunu iddia etmeseler hiç bir sorun olmayacak. Kendi çağına göre hükümler vermiş, biz şimdi bu çağın değerlerine göre işimize bakalım deyip İslamiyeti toplumumuzun bir rengi kabul edip hiç bir şekilde ilişmeyecek ve eleştirmeyeceğiz. O da tartışma alanına getirilip çekiştirilip yıpratılmayacak, insanların gönüllerinde vicdani bir biçimde yaşayacak.

 

Bu iddia sürdürüldükçe dine niye saldırılıyor diye kimse şikayet etmesin...

Gönderi tarihi:
Bütün mesele burada... İslamiyeti savunanlar bunu kabul etseler de Kur'anın tüm zamanlara tüm insanlara hitap eden bir davet ve duyuru olduğunu iddia etmeseler hiç bir sorun olmayacak. Kendi çağına göre hükümler vermiş, biz şimdi bu çağın değerlerine göre işimize bakalım deyip İslamiyeti toplumumuzun bir rengi kabul edip hiç bir şekilde ilişmeyecek ve eleştirmeyeceğiz. O da tartışma alanına getirilip çekiştirilip yıpratılmayacak, insanların gönüllerinde vicdani bir biçimde yaşayacak.

 

Bu iddia sürdürüldükçe dine niye saldırılıyor diye kimse şikayet etmesin...

 

bütün meseleniz bu zaten bunu göremeyen gözler kördür ..ama şunu unutmayın sayın demirefe;kimse şikayet etmesinki ateizme neden bu kadar saldırılıyor...

 

biz şikayetimizi yaradana yapıyoruz ...sizde bilime şikayet edin bizi ...:)

Gönderi tarihi:
Bütün mesele burada... İslamiyeti savunanlar bunu kabul etseler de Kur'anın tüm zamanlara tüm insanlara hitap eden bir davet ve duyuru olduğunu iddia etmeseler hiç bir sorun olmayacak. Kendi çağına göre hükümler vermiş, biz şimdi bu çağın değerlerine göre işimize bakalım deyip İslamiyeti toplumumuzun bir rengi kabul edip hiç bir şekilde ilişmeyecek ve eleştirmeyeceğiz. O da tartışma alanına getirilip çekiştirilip yıpratılmayacak, insanların gönüllerinde vicdani bir biçimde yaşayacak.

 

Bu iddia sürdürüldükçe dine niye saldırılıyor diye kimse şikayet etmesin...

 

Dinsel hükümlerin (Kuran) evrensel olabilmesi için zamanımızla ve tüm insanlığın ortak doğruları ile örtüşmesi gerekir

 

ama iddia ediyoruz,Kur'an tüm zamanlara,tüm insanlara hitap eden ve evrensel ,asla ve asla değişmeyecek doğrular bütünüdür ve tüm insanlığın ortak doğrularıyla örtüşür... bu yüzden araştırıp inanmış olan bizler açısından mucizenin tamda kendisidir.. ...haklısın bu iddiamız hep olacak..

ama bu demek değil ki,biz sizi işinize bakmaktan alı koyalım...size durduk yere müdahale edelim.. işte asıl laiklik kavramı bu noktada devreye girmeli ama siz bizi işimize bakmaktan alı koyarken bu malesef sağlanamıyor...kısaca etki tepki meselesi... birşeyler gereksiz yere durmadan kurcalanıyor ,özellikle de medya aracılığıyla ve olmadık yerden olmadık siyasi amaçlara hizmet eden olmadık şahsiyetler yüzünden,hepimiz bölük pörçük olduk.. herkes herkesten nem kapmaya başladı... ve işin en acı tarafı, bunun kökeni yine bizleri bu siyasi oyunlara alet eden aynı guruptan sanılan insanların siyasi düşüncesizliği... yani dinin ya da dindarın bu kadar korkulabilir hale gelişinde yine bir gurup dindar baş rolu oynadı.. ve siyasi amaç uğruna ,bir tutamdan koca bir bütün nasibini aldı..

ama siz yine de bu kadar dine saldırmayın,çünkü saldırınızın özü bu iddia değil... bu iddia size bir zarar vermez.. ama bu iddiadan dolayı,zorla sizi buna uydurmaya çalışırsak,evet saldırabilirsiniz demektir.. ne yani şimdi.. örnek verecek olursak.. çevremizdeki onca insan gerçekten dindar mı ya da dinsiz mi?şimdi onca arkadaşımız,ailemizden onca fert namaz kılmıyor, içki içiyor ya da yarı çıplak dolaşıyor , ya da dövmesi var, ya da saçı uzun ,ya da küpeli ,ya da falanca diye gırtlak mı kesiyoruz...en ufak bir dışlamada mı bulunuyoruz... varsa yapan kusura bakmasın ama dışlamayla dayatmayla dine hizmet edilmez.. biz öğüdümüzü veririz, öğüdümüzü alırız ama karşıdaki uyar uymaz ki inanın birinin uyması bazen mucize gibi bizlere(bu tabiki inanan ama tembel kardeşlerimiz için bir uğraş kendi açımızdan)... ha inanmayanlara da bize göre farklı algıladıkları ayetleri kendi algılarımızla açıklamaya çalışarak ,onların öyle olmadığını savunmamız ne kadar doğalsa,inanmayan arkadaşların da bizim algıladığımız ayetleri,kendi algılayışları boyutunda bizimle tartışmaları ve onun öyle olmadığını kendi çaplarında bize anlatmaya çalışmaları gayet doğal... ama bunu yaparken inandığımız esasları,kendi inanmayışlıklarından kaynaklanan bir aşağılama politikasıyla ,çok çok önem verdiğimiz değerlere ,yaklaşım olarak önemsiz buluşlarından kaynaklanan dalgacı tutumlarla bu tartışmaları yapmaları,kabul edilemez..

"O da tartışma alanına getirilip çekiştirilip yıpratılmayacak, insanların gönüllerinde vicdani bir biçimde yaşayacak. " demişsiniz... işte en büyük yanılgılarınızdan biri ,almadan edemedim...gönüllerde vijdani bir biçimde yaşaması demek,inanılan kuralların yerine getirilmesiyle,vijdanın rahat olması demek.. ama siz inananın namazından,başının örtüsünden,ezanından huy kapıp,sanki bunlar sizinle yaşamıyormuş ya da bulunduğunuz ülkenin önemli bir oranında yaşayan kişiler değilmiş gibi,laiklik adı altında onları kurumlarınızdan dışlamaya ve uzaklaştırmaya başlarsanız,elbet ortalık tehlikeli bir boyutta,vijdanı ve nefsi arasında sıkışan insanların çokluğunda karışacaktır.. kısacası vijdanlarımızdan da elinizi çekin mümkünse...illa inandığımız esasların inanılmaz oluşunu diretmeyin size uymamız ve inançsızlaşmamız için...okula gideceksen açıl diyen zihniyet ile dövmen yüzünden namaz kılamazsın diyen zihniyet arasında fark görmüyorum kısacası..

 

 

Gelelim konu başlığına,din ahlak için şart değildir.. çünkü insan kalbi ,bazı ahlaki değerlere her zaman şahit olacak biçimde yaratılmıştır ki,hesabın görüşülüşünde,kalp dediğimiz,vijdan dediğimiz olgular devreye girsin..yani aslında kalbin kendisi evrensellik taşır... ona aykırı her bir tutum,insan nefsini yani vijdanını zorlamaya ve kişinin kendi kendine zülmune gider... birçok psikolojik bozukluğun altında bu zülum vardır ... din ,insanların toplu yaşayışında gerekli olan bir nevi yasalar gibidir..

Kitap gönderilir,kurallar bilinsin ve uygulansın diye... Hani yahudilerde olduğu gibi,Musa nın dağa çekilmesinde ve ona emirlerin gelişinde,"çünkü şeriatları yoktu" gibi bir kavramın geçişi gibi... en azından inandığımız Kur'an ı Kerim açısından düşünürsek,bir çok peygambere inançlarından ve ahlaki değerlerinin yüksekliğinden sonra kitap verilişi açıktır..ya da onlara peygamberliğin verilişinde ahlaki olarak bir temizlenme evresinden geçiş bile söz konusudur..kısacası önce ahlak sonra din daha ağır basan bir tutumdur.. yani kısaca ahlak için din şart değildir ama din için ahlak şarttır...

saygılarımla

Gönderi tarihi:

evet fft, sizinle bir süredir tartışmıyorduk...

 

Ne yazık ki tartışmaları bırakıp işimize bakamıyoruz... Olmuyor, yapamıyoruz bir şekilde. İşine bakan bir başbakan vardı, Adnan Menderes, tuttu parti grubuna "siz isterseniz hilafeti de getirirsiniz" dedi ve işine bakmayı bırakıp sizin o vazgeçmenizi istediğim İslam şeriatinin kıyamete kadar geçerli olduğunu iddia eden kesime selam çaktı. Bu halk mezarlıklarını bile ayırdı, CHP li ile DP li yan yana gömülmek istemedi... İşimize bakamadık. Yapılan işler de boşa gitti, ülke geri gitti.

 

O gün bu gündür halkı devletle kucaklaştıramıyor, bu derin yarayı kapatamıyoruz. İşimize bakamıyoruz. O inatlaşma ve kin, nefret biraz soğuyup geri nüksediyor. Kamplaşıp köşe kapmaca oynuyoruz. Taraftarımız intihal yapmış, emek ve bilgi çalmışsa, bizden diye tezini kabul ediyoruz. Bizden değilse ağzıyla kuş tutsa yaranamıyor. Bakın dikkat edin, siz yapıyorsunuz demiyorum, sizi ve bizi içine alarak biz diyorum. Böylece bilim oluyor filim...

 

İnatlaşma bitmek bilmiyor. Süleyman Demirel gibi çok zeki bir siyasetçi bu inatlaşma yüzünden "bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz!" demek zorunda kaldı. Halbuki sağcılar da cinayet işliyordu, solcular da... Muhalefet de aynı inatla yapılan hiç bir işi beğenmiyor, hep bozmaya ve engellemeye çalışıyordu.

 

Bu inatlaşmayla Bülent Ecevit hükümet kurunca bakanlıklara adeta baskın yapıldı, eski bakanların paltoları, şapkaları dışarı fırlatıldı. İnadına aflar çıkarıldı, inadına bölücülere destek çıkıldı.

 

İnanılmaz inatlaşmalar yaşandı. Necmettin Erbakan başbakan olunca sırf inat için bir kucak sakallı şeyhleri konuta davet etti. Taksim'e cami diye tutturdu. Rektörler başörtülü kızlara selam duracak diye gerilimi tetikledi. Bakın bu nedir? "Kutsal egemen olacak" demektir.

 

Tayyip Erdoğan da bu olanlardan ders almış görünürken o da "mahalle baskısı"na boyun eğdi, aldığı oyun ve Batı desteğinin altında ezildi, nasıl bir anayasa yapacağını, kimlere mavi boncuk dağıtacağını düşünüyor.

 

Kardeşim, bir işinize bakın Allah rızası için diyorum artık, vurgu yapmak için, bir işinize bakın Allah rızası için ya! Bırakın, çekin elinizi şu dinden, iş yapın, iki misli fazla oy gelir temin ederim, yemin ederim iki misli fazla oy gelir, yapmayın şu din tüccarlığını yahu! Dini de yıpratmayın, dindarı da yıpratmayın ve germeyin şu ülkeyi! Şu gerginlikten nema beklemeyi bir bırakın Allah aşkına diyeyim artık da belki ikna olursunuz, ne diyeyim?

 

Bu gerginlik sürdükçe dindarlar da laikler de davasından vazgeçmez, bölünme derinleşir, yapılan bozulmaya ve bir adım geri iki adım ileri takılmış plak durumu sürer. Bırakın yahu başörtüsüymüş neymiş, kimse başını açtı diye dinden çıkmaz. Devlet boş ol deyince boş olmanı kabul etmeyince dinden çıkıyor musun? Üçte bir değil eşit miras verince dinden çıkıyor musun? İkinci, üçüncü, dördüncü kadını alabilir demeyince dinden çıkıyor musun? Bunların hiç birini yapamadığın gibi başını da örtmeyiversen ölmezsin yahu!

 

Dine prim vermediğiniz için giden üç oyun yerine işinizi iyi yaptığınız, barış ve huzur içinde kalkınmayı sürdürdüğünüz için beş oy gelir, bundan kesinlikle emin olmak gerekir. Dine taviz verdiğin sürece de ne isteklerinin, ne tartışmanın sonu gelir, yapmayın bunu. Kutsal tartışmaya, eleştiriye açık değildir, dayatırsan tartışmanın sonu gelmez. Her şey tartışılır, hem de kıran kırana, ama din kutsala, kabule dayanıyor, nesini nasıl tartışacaksın? Kabul ettiğin, inandığın sürece doğrudur. Kabul etmeyene yapabileceğin tek şey inanmak zorunda olduğunu dayatmaktır, başka bir yolu var mı? Ya asarım sürerim diyeceksin, ya öbür tarafta kebap olursun diyeceksin.

 

Etmeyin yahu, gürül gürül ezan okunuyor, din diyanet serbest... Kim ilişiyor, kim karışıyor? Bundan sonrası kırılma noktasıdır, zorlamayın.

 

Sanılıyor ki din kalmayacak, bir sürü ayyaş esrarkeş eroinci dolup kalacak, kafirler elini kolunu sallayıp girecek, kimse elini kaldırıp savaşmayacak. Bu ne yahu? Yağma mı var öyle? Alıştırmışlar din sayesinde küffarı kılıçtan geçirdik, melekler de yardım etti masallarına...

 

Öyle bir şey yok. Vatan din adına savunulsa, ateist Rus Petersburg (Leningrad) halkı Almanlara tarihte belki görülmüş en zor şartlarda aylarca direnmezdi. Sonra inanmayın Batı'da eş değiştiriyorlar, eşcinsellik alıp yürüdü, köpekle evleniyorlar bilmem ne propagandalarına. Bunları yapacak olan her yerde, her zaman yapar. Doğa yanlış yapanı eler, siz hiç merak etmeyin. Zaten doğrular gökten inmedi, insanlar yanlış yapa yapa doğruyu buluyorlar. Böyle aykırı şovlar yapma davranışı, her şeyin illa bir yan etkisi olmasından kaçınılamadığı gibi, bu da özgürlüğün bir yan etkisidir. Aykırılık yapmanın bir kıymeti harbiyesi kalmayınca bu şovları yapmanın da bir anlamı kalmaz, kafayı takmayın.

 

Malesef bu insan milleti bir özgürlük gördü mü bir yehhu yurra dönemi oluyor. Yani işte sıkıp sıkıp birden salmayacaksın, denge her zaman her şeyden önemli olagelmiştir...

Gönderi tarihi:
evet fft, sizinle bir süredir tartışmıyorduk...

 

Ne yazık ki tartışmaları bırakıp işimize bakamıyoruz... Olmuyor, yapamıyoruz bir şekilde. İşine bakan bir başbakan vardı, Adnan Menderes, tuttu parti grubuna "siz isterseniz hilafeti de getirirsiniz" dedi ve işine bakmayı bırakıp sizin o vazgeçmenizi istediğim İslam şeriatinin kıyamete kadar geçerli olduğunu iddia eden kesime selam çaktı. Bu halk mezarlıklarını bile ayırdı, CHP li ile DP li yan yana gömülmek istemedi... İşimize bakamadık. Yapılan işler de boşa gitti, ülke geri gitti.

 

O gün bu gündür halkı devletle kucaklaştıramıyor, bu derin yarayı kapatamıyoruz. İşimize bakamıyoruz. O inatlaşma ve kin, nefret biraz soğuyup geri nüksediyor. Kamplaşıp köşe kapmaca oynuyoruz. Taraftarımız intihal yapmış, emek ve bilgi çalmışsa, bizden diye tezini kabul ediyoruz. Bizden değilse ağzıyla kuş tutsa yaranamıyor. Bakın dikkat edin, siz yapıyorsunuz demiyorum, sizi ve bizi içine alarak biz diyorum. Böylece bilim oluyor filim...

 

İnatlaşma bitmek bilmiyor. Süleyman Demirel gibi çok zeki bir siyasetçi bu inatlaşma yüzünden "bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz!" demek zorunda kaldı. Halbuki sağcılar da cinayet işliyordu, solcular da... Muhalefet de aynı inatla yapılan hiç bir işi beğenmiyor, hep bozmaya ve engellemeye çalışıyordu.

 

Bu inatlaşmayla Bülent Ecevit hükümet kurunca bakanlıklara adeta baskın yapıldı, eski bakanların paltoları, şapkaları dışarı fırlatıldı. İnadına aflar çıkarıldı, inadına bölücülere destek çıkıldı.

 

İnanılmaz inatlaşmalar yaşandı. Necmettin Erbakan başbakan olunca sırf inat için bir kucak sakallı şeyhleri konuta davet etti. Taksim'e cami diye tutturdu. Rektörler başörtülü kızlara selam duracak diye gerilimi tetikledi. Bakın bu nedir? "Kutsal egemen olacak" demektir.

 

Tayyip Erdoğan da bu olanlardan ders almış görünürken o da "mahalle baskısı"na boyun eğdi, aldığı oyun ve Batı desteğinin altında ezildi, nasıl bir anayasa yapacağını, kimlere mavi boncuk dağıtacağını düşünüyor.

 

Kardeşim, bir işinize bakın Allah rızası için diyorum artık, vurgu yapmak için, bir işinize bakın Allah rızası için ya! Bırakın, çekin elinizi şu dinden, iş yapın, iki misli fazla oy gelir temin ederim, yemin ederim iki misli fazla oy gelir, yapmayın şu din tüccarlığını yahu! Dini de yıpratmayın, dindarı da yıpratmayın ve germeyin şu ülkeyi! Şu gerginlikten nema beklemeyi bir bırakın Allah aşkına diyeyim artık da belki ikna olursunuz, ne diyeyim?

 

Bu gerginlik sürdükçe dindarlar da laikler de davasından vazgeçmez, bölünme derinleşir, yapılan bozulmaya ve bir adım geri iki adım ileri takılmış plak durumu sürer. Bırakın yahu başörtüsüymüş neymiş, kimse başını açtı diye dinden çıkmaz. Devlet boş ol deyince boş olmanı kabul etmeyince dinden çıkıyor musun? Üçte bir değil eşit miras verince dinden çıkıyor musun? İkinci, üçüncü, dördüncü kadını alabilir demeyince dinden çıkıyor musun? Bunların hiç birini yapamadığın gibi başını da örtmeyiversen ölmezsin yahu!

 

Dine prim vermediğiniz için giden üç oyun yerine işinizi iyi yaptığınız, barış ve huzur içinde kalkınmayı sürdürdüğünüz için beş oy gelir, bundan kesinlikle emin olmak gerekir. Dine taviz verdiğin sürece de ne isteklerinin, ne tartışmanın sonu gelir, yapmayın bunu. Kutsal tartışmaya, eleştiriye açık değildir, dayatırsan tartışmanın sonu gelmez. Her şey tartışılır, hem de kıran kırana, ama din kutsala, kabule dayanıyor, nesini nasıl tartışacaksın? Kabul ettiğin, inandığın sürece doğrudur. Kabul etmeyene yapabileceğin tek şey inanmak zorunda olduğunu dayatmaktır, başka bir yolu var mı? Ya asarım sürerim diyeceksin, ya öbür tarafta kebap olursun diyeceksin.

 

Etmeyin yahu, gürül gürül ezan okunuyor, din diyanet serbest... Kim ilişiyor, kim karışıyor? Bundan sonrası kırılma noktasıdır, zorlamayın.

 

Sanılıyor ki din kalmayacak, bir sürü ayyaş esrarkeş eroinci dolup kalacak, kafirler elini kolunu sallayıp girecek, kimse elini kaldırıp savaşmayacak. Bu ne yahu? Yağma mı var öyle? Alıştırmışlar din sayesinde küffarı kılıçtan geçirdik, melekler de yardım etti masallarına...

 

Öyle bir şey yok. Vatan din adına savunulsa, ateist Rus Petersburg (Leningrad) halkı Almanlara tarihte belki görülmüş en zor şartlarda aylarca direnmezdi. Sonra inanmayın Batı'da eş değiştiriyorlar, eşcinsellik alıp yürüdü, köpekle evleniyorlar bilmem ne propagandalarına. Bunları yapacak olan her yerde, her zaman yapar. Doğa yanlış yapanı eler, siz hiç merak etmeyin. Zaten doğrular gökten inmedi, insanlar yanlış yapa yapa doğruyu buluyorlar. Böyle aykırı şovlar yapma davranışı, her şeyin illa bir yan etkisi olmasından kaçınılamadığı gibi, bu da özgürlüğün bir yan etkisidir. Aykırılık yapmanın bir kıymeti harbiyesi kalmayınca bu şovları yapmanın da bir anlamı kalmaz, kafayı takmayın.

 

Malesef bu insan milleti bir özgürlük gördü mü bir yehhu yurra dönemi oluyor. Yani işte sıkıp sıkıp birden salmayacaksın, denge her zaman her şeyden önemli olagelmiştir...

 

sayın demirefe söylediklerinizin büyük bir bölümüne katılmamak elde değil..lakin adı üstünde politik siyasi kavramlar kişiye göre değişir.şimdi bu ülkede bir anket yapılsa nasıl bir politika siyaset yada görüş öngörüyorsunuz die inanın en az 100 bin çeşit cevap bulursunuz...ülkemiz insanının büyük kısmıda aşırı milliyetçi ve aşırı kutsaliyete bağlı olduğu seçim sonuçları itibari ile ortadadır..bu millet uzun zamandır bu kadar rahat bu olamamıştır..demek oluyor ki ülkemizin genel olarak istediği devlet politikası budur...bu bakımdan endişeye gerek olmadığı kanaatindeyim..

 

zorlayan kim zorlanan kim ??

Gönderi tarihi:
Bana bir aklı eren açıklayabilir mi, "Hüre hür, köleye köle, kadına kadın kısas edilir" ne demektir? Böyle anlaşılmaz ve nasıl uygulanacağı belirsiz cümlelerle hukuk yapılabilir mi? Böyle bir cümlenin ayette yer almaması gerekirdi, kısası bir an kabul ettiğimizi varsaysak bile, böyle bir kayıt koymaması gerekirdi. Bununla ne kastedildiği şüpheli. Hür bir adam kadın ya da köle öldürürse kısas yapılamayacak mı? Öyle ya, kadına kadın, köleye köle kısas edilirmiş? Demek istenen bu değilse nedir? Böyle bir kayıt niye konmuş?

"Kısasa Kısas" ya da "Göze göz, Dişe diş"

Bu uygulama niçin Kur'an-da yer almıştır?

 

Öncelikle şunu bilmek gerekir ki:

Kur'an öncelikle ortaya çıktığı dönemin toplumsal kurallarını değiştirmeye

Ve yenileştirmeye yöneliktir.

 

"Kısasa kısas" uygulaması, bildiğiniz gibi

En eski ve en yaygın "Adalet" anlayışıdır.

 

Hukuki Kurallar elbette ki değişime ve gelişime sahne olmalıdır.

Ancak bu uygulama ne yazık ki öncelikle dinlerin kalıplaşmasından

Ve sonra zaten toplumların daha önceki kabulerine de uyduğunda var kalmıştır.

 

Yani bu uygulama Kur'an ile birlikte gelmemiştir

Ancak Kur'an-ın indiği dönemde en geçerli hukuk anlayışı budur.

Kur'an bunu biraz daha uygulanır kılmıştır.

 

"Köleye köle" "Kadına kadın" "Erkeğe erkek" kısas durumunun nedeni ise zaten ortadadır.

Bu üç unsur toplumda farklı yerlere ve haklara sahiptir o dönemde.

Mesela mahkemede iki kadının şahitliğinin, bir erkeğe denk düşmesi gibi.

 

Neyse uzatmayayım ve Sayın Hoppa'nın dediği gibi "Ene'l Hakk" deyip kapatayım konuyu. :w00t::w00t::w00t:

 

Buna benzer şekilde Kur'anın hukuk adına getirdiği hiç bir kural günümüzde uygulanabilir değildir...

 

Zaten diyorum ya hep;

"O gün için uygundur..."

 

Saygılarımla...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.