Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

NECM SÛRESİ


Senyour

Önerilen İletiler

RAHMÂN ve RAHÎM OLAN

ALLAH’IN ADIYLA...

1–Battığı zaman yıldıza andolsun ki...

2–Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve azmadı...

3–O hevâdan (arzusuna göre) konuşmaz...

4–O[nun tebliğ ettiği Kur'ân] kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir...

5–Çünkü onu, güçlü kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri olan (Cebrâil) öğretti...

6–Sonra en yüksek ufukta iken...

7–Asıl şekliyle doğruldu...

8–Sonra (Muhammed'e) yaklaştı. (Yere doğru) sarktı...

9–(Muhammed ile arasındaki mesafe) iki yay uzunluğu kadar, hatta daha az kaldı...

10–Kuluna vahyettiğini vahyetti...

11–(Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı...

12–Onun gördüğünde kuşku mu duyuyorsunuz?..

13–Onu Sidretü'l–müntehâ'nın yanında...

14–Önceden bir defa daha görmüştü...

15–Cennetü'l–me'vâ (oturulacak bahçe) da onun yanındadır...

16–Sidre'yi kaplayan kaplamıştı...

17–(Muhammed'in) göz[ü] şaşmadı ve sınırı aşmadı...

18–Andolsun o, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü...

19–Gördünüz mü o Lât ve Uzzâ'yı?..

20–Ve üçüncü[leri olan] öteki (put) Menât'ı?..

21–Demek erkek size, dişi O'na öyle mi?..

22–O zaman bu insafsızca bir taksim!..

23–Onlar (o putlar), sizin ve babalarınızın, (tanrı) diye isimlendirdiğiniz (boş) isimlerden başka bir şey değildir. Allah, onlara hiçbir güç (tanrı olduklarına dair hiçbir delil) indirmemiştir. O[putlara tapa]nlar zanna ve nefislerin[in] arzusuna uyuyorlar...

24–Yoksa insan, her arzu ettiği şeye sahip mi olacak?..

25–Son da ilk de (âhiret de dünya da) Allah'ındır...

26–Göklerde nice melek var ki onların şefâati hiçbir işe yaramaz. Ancak Allah'ın dilediği ve râzı olduğu kimselere yarar sağlar...

27–Âhirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar...

28–Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur.Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından hiçbir şey ifade etmez...

29–Bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden yüz çevir!..

30–İşte onların erişebilecekleri bilgi (sınırı) budur (bundan ötesine akılları ermez). Şüphesiz Rabbin, evet O, yolundan sapanı da iyi bilir; O, hidayette olanı da iyi bilir...

31–Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah'ındır. Bu, Allah'ın, kötülük edenleri yaptıkları ile cezalandırması, güzel davrananları da daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir...

32–Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin affı bol olandır. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada (bile), sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.

 

KASEMİN KENDİSİNE YEMİN EDİLENLE İLGİSİ

 

Yüce Allah, Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dalâletten, günah[a dalmak]dan ve hevâ[sına uymak]dan berî olduğu hususunda, 'niçin düştüğü zaman yıldıza' yemin etmiştir? Bu soruyu cevaplamadan önce, İslâm davetinin, Allah, melekler, Allah'ın melekler ve yaratıklarla olan ilişkisi konusunda, yanlarında ciddî olarak yanlış bilgiler bulunan bir toplumla karşı karşıya olduğunu açıkl[amak ist]iyorum. Nitekim onlar, vahiy olayını hiç bilmiyorlardı; bunun için Elçi'nin sadece, kendisine şeytanların fısıldadıklarını konuşan bir kâhin olduğu yönünde onu itham etmişlerdi.

Bundan dolayı Yüce Allah onların bakışlarını, gözleriyle gördükleri zâhir[dış âlem]e çevirip, gökyüzünde parlayarak yere düştükleri görünen bu yıldızların (alevlerin/parlak taş parçalarının), Allah'ın, Elçisi'ne vahyettiği Kur'ân'ın bir kısmını gizlice dinlemeye ve kapmaya ya da Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kalbine kötü ve yanlış (düşünceler/bilgiler) fısıldamak/ilkâ etmek sûretiyle vahye müdahale etmeye çalışan şeytanlara attığı silahlar olduğunu beyanla, 'düştüğü zaman yıldıza' yemin etmiştir.

Dolayısı ile Elçi, son derece sıkı olan bu ilâhî himaye sayesinde şeytanların saptırmalarından, iğvalarından ve ayartmalarından korunmuştur.

Böylece kasemle, kendisine yemin edilen arasındaki irtibat ortaya çıkmıştır.

 

VAHYİN KORUNMASININ SEBEBİ

Bilinmektedir ki Yüce Allah, nebisini gönderdiği zaman cinleri, Kur'ân âyetlerini kapmaktan menetmek için semavî haberlere karşı son derece sıkı bir güvenlik tedbiri almıştır. O, cinlerin diliyle şöyle buyurmuştur:

"Biz (cinler) göğe dokunduk, fakat onu sert bekçi ve ışınlarla/alev hüzmeleriyle doldurulmuş bulduk. Halbuki (daha önce) biz onun dinlenmeğe mahsus olan oturma yerlerinde oturur[ğayb haberlerini dinlemeye çalışır]dık. Artık şimdi kim dinlemek istese, kendisini gözetleyen bir ışın/alev hüzmesi buluyor."(1)

Bu yasağın sebebi şudur: Eğer cinler, Resûl'e inmeden önce Kur'ân sûrelerinden birini öğrenme imkanı elde etselerdi onu, insanlar arasında yayacak olan kâhinlere ulaştırırlar ve o zaman da (ilâhî mesaja karşı) direnen müşrikler Resûl'e şöyle derledi:

"Bak ey Muhammed! Sana inen bu sûreyi senden önce filan kâhin almıştır. Bundan dolayı sen de, kâhinlerden bir kâhinsin ve şeytanların sana ilettiklerini alıyorsun..."

Bunun için vahyi, bütün iniş merhalelerinde, şeytanların müdahalesinden koruyacak bir (bir dizi ciddî) önlem almakla Kur'ân'ın nüzulünün, sıkı bir şekilde korunması gerekmekteydi. Bu koruma için Yüce Allah Cibrîl[as]'ı görevlendirmıştır. Nitekim Allah Cibrîl'i, vahiy konusunda güvenilir, güçlü–kuvvetli, kusursuz ve heybetli olarak tavsîf etmiştir. İdaresine de, sefere melekleri ve (son derece) delici ve yakıcı ışığı olan yıldızlardan (alevlerden/parlak taş parçalarından) meydana gelen bir grubu vermiştir.

Cibrîl'in nurları/ışınları, ordusu ve yıldızları (alev hüzmeleri/parlak taş parçaları kendilerine doğru) yönel[ip gel]ince şeytanlar korkarak kaçarlar. Bütün bunlardan sonra Elçi'nin, şeytanların saptırma ve doğru yoldan çıkarma çabalarına maruz kalmasına ve (dolayısıyla) hevâ[sın]dan (yani canın istediği gibi) konuşmasına hiç imkan var mıdır?

 

 

 

ŞEYTANLAR DELALETİN VE YOLDAN ÇIKMANIN SEBEBİDİR...

 

Şeytanların, sapıklığa, yoldan çıkmaya ve hevâya düşmeye sebep oldukları gerçek[bir hâdise]dir. Bu itibarla Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Bu, şeytanın işindendir. O gerçekten apaçık saptırıcı bir düşmandır."(2)

"Onlara şu adamın haberini de oku: Kendisine âyetlerimizi verdik de (o) onlardan sıyrılıp çıktı, şeytan onu peşine taktı ve sonunda azgınlardan oldu."(3)

"(İblis) dedi: "Senin izzet ve şerefine andolsun ki, onların tümünü azdıracağım."(4)

"Şeytanların saptırıp şaşkın bir şekilde çöle düşürmek istediği kimse gibi..."(5)

 

SÜRENİN KONULARI ARASINDAKİ

MANTİKÎ ZİNCİR

Sûrenin mevzûları, mantıkî olarak güzel bir şekilde birbirine bağlıdır. Bunlar da, önce müşriklerin bozuk itikatlarının teşhis edilmesi, sonra da aklın kabul ettiği ve önceki semâvî kitapların onayladığı hakîkatlerle o bâtıl inançların düzeltilmesidir. Bu gerçekler, akıl yoluyla onların itikatlarının asılsız olduğunu ortaya koyar; bazen o[akıl metodu]na, fikirlerinin birbirleriyle uyuşmamasından dolayı alay edilme hususu eklenir. Böylece, onların İslâm davetine karşı direnmelerinin ve çürük akidelerine yapışmalarının sebebi ortaya çıktığı gibi, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kaza ve kadere inanmaktan ibaret olan ve Yüce Allah'ın birliğini, büyük melekler ve diğer mahlûkâtından hiçbirinin (en ufak bir) ortaklığı olmayacak şekilde bütünüyle kâinatın mutlak hâkimi olduğunu te'kîd[ed]en temel iman esasları ortaya çıkmıştır. Sonra sûre, –önceki azgınlara yapıldığı gibi– müşrikleri, Allah'ın dünyada vereceği âcil cezâ ile kıyâmet gününün o en büyük cezâsından korkutmakla sona erer. Şimdi de bu konuların tafsîlâtına geçelim.

 

VAHİY OLAYI

Yüce Allah sûrenin başında, büyük melek Cibrîl'i, vahyi Resûl'e ulaştırmak ve onu şeytanların saçmalıklarından muhâfaza etmekle görevlendirerek vahyin korunmasını garanti altına almıştır. Cibrîl'in, cismi ufku dolduran, devâsa yaratılışlı bir melek olduğunu beyan etmiştir: "O en yüksek ufuktadır." Resûlullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem, isrâ ve mirâc gecesi, kalbinin karşısında en ufak bir sarsılma olmaksızın durduğu ve hiç sendelemediği açık âyetler (hârika olaylar) görmüştür: "(Muhammed'in) göz[ü] şaşmadı ve sınırı aşmadı." O, yanında Cennetü'l–Me'vâ bulunan Sidretü'l–Müntehâ'daki bu hârika olaylara (âyetlere şöyle) misâl verir: "Sidre'yi kaplayan kaplamıştı." Allah sanki şöyle buyurmuştur: Şimdi Muhammed'in kalbi, bu büyük ve yüce muccizelerin (âyetlerin) karşısında sarsılmadığına göre, aşağılık şeytanların desîseleri karşısında hiç sarsılır mı? Bu şeytânî dürtülerin ona gâlip gelmesi ve bu şekilde onu saptırması ve doğru yoldan ayırması hiç mümkün müdür?

 

MELEK KONUSU

Cibrîl Aleyhisselam, vahiy konusunda, Allah'ın zikrettiği dört büyük melekten biri olduğuna göre, Allah'ın melek konusunu ve bu hususta müşriklerin (bozuk) akîdelerini ele alması ve onları düzeltmesi yerindedir.

Müşriklerin, yüce gayb âlemine dair biraz bilgileri vardı. Yüce Allah'ın, kâinatın yaratıcısı ve düzenleyicisi olduğunu biliyorlardı. Bunu Allah'ın –başka bir sûredeki– şu sözü te'yîd etmektedir:

"Andolsun ki onlara, gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı (sizin yararınıza olmak üzere) boyun eğdiren kimdir? desen, mutlaka, ‘Allah’ derler. O halde nasıl Allah'ın (birliğinden) döndürülüyorsunuz?... Onlara, gökten suyu indirip de ölmüş olan yeri onunla kim diriltti? diye sorsan, ‘Allah’ derler..."(6)

Nitekim onlar, Yüce Allah'ın peygamberler, özellikle de, Kabe'yi bina eden, onun yanında makamı olan –ki onlar onu (orada) makamı olmakla tanıyorlardı– ve Eski Ev'in çevresini Allah'tan gelen vahiyle güvenli bir yasak bölge (koru) yapan İbrâhîm[Aleyhisselam]'ı gönderdiğini biliyorlardı; bütün bunlar hakkında bilgi sahibi idiler. Ancak, (aradan) uzun zaman geçmesi nedeniyle İbrâhîm[Aleyhisselam]'ın dînini babalarından tahrîf edilmiş ve çarpıtılmış olarak almışlardır.

 

 

 

MÜŞRİKLERİN MELEK KONUSUNU

TAHRİF ETMELERİ

Şunlar, onların melekler konusundaki bozuk düşüncelerindendir:

a. Meleklerin Allah'ın kızları olduklarını iddia etmeleri. Bunu Yüce Allah'ın şu sözü te'yîd etmektedir: "Rabbiniz, oğulları size seçti de kendisine meleklerden kadınlar mı edindi? Gerçekten siz çok büyük (tehlikesi olan) bir söz söylüyorsunuz!"(7)

b. Meleklerin dişi olduklarına inanmaları. Bunu da Yüce Allah'ın şu sözü te'yîd etmektedir:

"Âhirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar."

c. Onların, meleklerin, –Allah'ın kızları olması nedeniyle– Allah katında müşriklere şefâat etmeleri için ibadete lâyık olduklarına inanmaları. Bunu ise Yüce Allah'ın şu sözü te'yîd etmektedir:

"O gün, onların hepsini mahşere toplar, sonra meleklere: Bunlar size mi tapıyorlardı? deriz."(8)

Bu sebeplerden dolayı, Arapların taptıkları Lât, Uzzâ ve Menât'ın, onların iddialarına göre bazı melekler için birer rumuz oldukları benimsenmiştir. Sûre, bu ilahların dişi olduklarına şu sözlerle işaret etmiştir:

"Gördünüz mü o Lât ve Uzzâ'yı? Ve üçüncü[leri olan] öteki (put) Menât'ı? Demek erkek size, dişi O'na öyle mi (onun için mi meleklere Allah'ın kızları diyorsunuz)?" Sonra o (sûre), müşriklerin, meleklerin Allah'ın kızları olduklarına inandıklarına işaret etmektedir. Bu da Yüce Allah'ın şu sözünde[geçmekte]dir: "Âhirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar."

 

ONLARIN İDDİALARINA CEVAP

Yüce Allah, onların (bu geçek dışı) iddialarına şu aşağıdaki hakîkatlerle cevap vermektedir:

a. Müşriklerin bu (asılsız) iddiaları/(bozuk) inançları, zan ve hevâdan kaynaklanmaktadır; fıtrat ve akıl onları desteklememektedir. Onları, Allah'ın indirdiği hiçbir kitap ve gönderdiği hiçbir elçi de söylememiştir:

"Onlar (o putlar), sizin ve babalarınızın, (tanrı) diye isimlendirdiğiniz (boş) isimlerden başka bir şey değildir. Allah, onlara hiçbir güç (tanrı olduklarına dair hiçbir delil) indirmemiştir. O[putlara tapa]nlar zanna ve nefislerin[in] arzusuna uyuyorlar."

b. Kızları çirkin gören ve bir kız çocuğu doğduğu zaman yüzleri siyahlaşan Arap müşriklerin, Allah'ın kızları kendine ayırdığını iddiâ etmeleri kesinlikle hakşinaslık (insaflılık) değildir:

"O halde bu insafsızca bir taksimdir!" Yani, adâletsiz[ce bir taksim]dir. Bu, müşriklerin tenâkuzunu ortaya koyan acımasız[ca] bir alaydır.

c. Melekler, Allah'ın yaratılmış olan kullarından başka bir şey değildir. Güç ve kuvvetleri ne kadar fazla olursa olsun Allah'ın izni olmadan O'nun nezdinde onların şefâatleri (hiç bir) fayda vermez:

"Göklerde nice melek var ki onların şefâati hiçbir işe yaramaz. Ancak Allah'ın dilediği ve râzı olduğu kimselere yarar sağlar."

 

DÜNYA VE

ÂHİRET KONUSU

Sûre, müşriklerin çürük inançlarından şunları ortaya koymaktadır:

Bu dünya hayatı, yaşam[an]ın sonudur; insan, öldüğü zaman bir daha dirilmez ve amellerine göre de hesâba çekilmez:

"Bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden yüz çevir! İşte onların erişebilecekleri bilgi (sınırı) budur, (Bundan ötesine akılları ermez)." İşte bu âyet, müşriklerin, İslâm davetine karşı direnmelerinin ve bâtıl olan câhiliyye inançlarına sarılmalarının sebebini de açıklamaktadır. Çünkü onların, geçici ve fânî olan dünya hayatına, onun şehvet ve lezzetlerine tutunmaları kendilerini, bu aşırı şehvetleri törpüleyecek, onları, aşırılıktan uzak ve makûl bir çerçeveye yerleştirecek, ferdin bazı hürriyetlerini, topluma vermek üzere ondan alacak ve buna mukabil, fertten alınanların kat kat fazlasını toplumdan alıp kendisine (ferde) verecek olan yeni dînî yoldan kaçınır hale getirmiştir. İşte bu, tam bir ictimâî sorumluluk ve himâye ile olmaktadır. Nitekim fert, iyiliğinin karşılığı olarak âhirette dâimî nimetlere kavuşacaktır.

 

âdil abdullah el-kalkîlî

ter; doç.dr. bahattin dartma

 

Notlar:

1–Cin Süresi;72/8–9

2–Kasas Süresi;28/15

3–A'raf Süresi;7/175

4–Sad Süres;38/82

5–En'm Süresi;6/71

6–Ankebut Süresi; 29/61–63

7–İsra Süresi; 17/40

8–Sebe Süresi;34/40

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.