Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ALLAH BUNA NEDEN GEREKLİ GÖRMÜŞ ACABA?


halkalıyıldız

Önerilen İletiler

"yüz yıllardır iman ve itikat uğruna katliamlar yapılmazdı. İmanlıların ve mezhep sahiplerinin vahşice katliamları günümüzde de halen sürmekte."

 

Tengeriin boşig,

 

Koyulaştırdığın yazım bu... Katliamları savaş diye tanımlayacaksak, senin "bilimsel tarihçi"liğin nerde kalacak. Kaldıkı cevap verdiğim sevgili Muki de Sivas, Çorum, Malatya katliamından bahsetmiş. Bende haklı olduğunu yazmışım. Bunların adı katliam değilde nedir ? "Hiçmi birşey öğrenmedin, hiçmi tarih okumadın" şeklindeki soruna cevap vereyim. Sen de yazılanları hiçmi sağlıklı okumayacaksın ? "Tarih bilimi"ni de bu şekilde okuyup yorumluyorsan... vay halimize.

 

Okumak, bilmek, kavramak ayrı şeylerdir. Ben de bir miktar bunların üzerinde çalışmanı öneriyorum. Benim yapımı bilmeden bana okumayı önermen, bu kavramları bilmediğini veya yerine getirmediğini gösteriyor.

 

Madem tarih bilimindeki din ve savaş etkileşimi konusunu açtın konuşalım. Toplumları bir arada tutan somut ve soyut etmenler vardır. Bunların başında Etnik farklılıklar, inançlar, ve ekonomik, siyasi yapı gelmektedir. Bunlar belli gurupları, toplumları bir arada tutmakla birlikte, bazı gurupları da birbirinden ayırmaktadır. Kavga ve döğüşlerin ana sebebi her ne kadar zenginlik kaynakları paylaşımı isede, kılıfları da mutlaka bu etmenlerden birisi olmaktadır. Bilimden konuşacaksak eğer, birbirlerini yakından etkileyen etmenler, birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar.

 

Bunun farkında olan efendi bak nasıl ve ne ile kılıf buluyor savaşlara. Hemde farklı gördüğünüz cihad ve savaş kelimesinide birlikte telaffuz ederek. Tıpkı dinler ve savaşlar gibi. Tamamlıyorlar biribirlerini.

 

Tevbe, 41-Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 109
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Biraz gereksiz ve anlamsız bir tartışma yapılmış. Bunun ortası bulunabilir. Tabii savaşların temel nedeni ekonomiktir, ama bu amacı kamufle etmekte en başta ve yaygın olarak kullanılan araç dindir dersek konu hallolur yani, tartışmaya değmez bu. Ne ırkçılık, ne başka bir şey bu kadar güçlü bir ayrım ve karşıtlık getiremez. Irkçı düşmanını öldürünce kini biter, ama din bununla yetinmez, öldükten sonra da cehenneme atar.

 

Dağın başına çekilin, bir keçi besleyip sütünden yoğurt peynir yapmaktan başka bir işle uğraşmayıp durmadan ibadet edin diyen bir din varsa, o dinin savaşlara neden olmadığı söylenebilir. Hayır yani din ekonomik çıkarı dışlamıyor ki din için değil, ekonomik çıkar için savaş yapılmış desek? Ekonomik çıkarları ele geçirme de dinin bir parçası, öğretinin içinde yer alan bir unsur. Paranın üzerine kendi tanrının adını yazacaksın, çarklar Allah diye dönecek, hayvanlar Allah adına kesilecek, ekinler Allah adına biçilecek. Bu değil midir? Sonra da hepsi yine Allah adına harcanacak. Savaş yapılacak, Allah ve resulü ganimet elde edecek, yeni ordular kuracak, yeni ülkeler fethedecek. Ekonomi dinin dışında bir şey olsa, bu tartışmanın bir anlamı olurdu.

 

Ekonominin kanı, en önemli unsuru paradır. Din de parayı Allah adına harcamayı emreder. Bu budur…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

" Allah'a ve Resûlüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır."

 

Maraba seni anlayan anladı!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Tengeriin Boşig arkadaşımızın yazdığı ve vurgulamaya çalıştığı konu neydi,siz nerelere çektiniz...

açıkcası ben bilimle ve tarihle alakası olmayan biriyim... ve hayatımı ne kadar basitleştirirsem,o derece mutlu yaşayacağımı çok çok önceleri kavramaya başlayıp,bir çok konuya olan ilgimi de kaybetmiş biriyim... ama değindiği nokta ve anlattığı olaylar ,islamı aklamak değil ,bilimselliğe veya maddeciliğe yada kanıtsal şeylere tutunmuş ateist arkadaşlara,daha dikkatli olunması konusunda bir öğüttü belkide... konu arasında önemli bir nokta yakalandı ve bilimsellik adına,daha doğrusu bazı şeylerin daha iyi öğrenilmesi adına ,o noktaya parmak basıldı...

şahsen ben,onun yazdıklarına yapılan yorumları malesef anlamlandıramadım ,bana da asıl ondan sonra yazılanlar alakasız geldi ya neyse... hayırlısı...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ya hu bir durun...

Daha iki saat oldu forumdan ayrılalı...

Sevgili boşig,madem bu şekilde düşünüyorsun arkasınıda getireceksin ve diyeceksinki,Tanrı muhammede vahiy filan indirmediği halde tanrı bana vahyediyor diyerek insanları kandırmıştır.Muhammed zaten asırlardır süregelen dine, kendi arzusu doğrultusunda bir çok kurallar ekleyerek tanrısal bir kitap haline getirmek suretiyle yeniden dizayn etmiş,ve bu yeni versiyon dini kendi maddi çıkarları doğrultusunda kullanmış,ve bu çıkarlarına ulaşabilmek için savaşlara yapmıştır.

 

Bunu açıkça söylemediğin müddetçe burda yazdıkların dolaylı yoldan islamı temize çıkarmaktır.

Siz buna "Kendi Çıkarları" İçin diyebilirsiniz...

Lakin aşağıdaki iletilerde haksız bir itham var,

Ki daha önce BrainSlapper bana Hz. Muhammed'in savaşları hakkında ne düşündüğümü sormuştu.

Kendisine gayet açık bir cevap vermiştim...

Kendisi hatırlar...

Şu an nerede idi o yazım hatırlamıyorum tam olarak...

 

Yine yazabilirim özet olarak;

Hz. Muhammed, onu destekleyenlerle birlikte bir devlet olma yoluna girmiştir.

Yaptığı şey o zaman için bir "Devrim" niteliğindedir.

Ortada Ekonomik ve Toplumsal bir değişim, devrim, devinim vardır.

Savaşlarda bu bakımdan ele alınmalıdır...

 

Tarih Bilimi bu açıdan ele alır çünkü.

Asıl Bilimsel Yaklaşım bu şekilde olur.

Ve bende bu açıdan ele alıyorum...

 

Yeterince açık mı?

 

Daha önce de bundan başka hiç bir şey söylemedim...

Oncelikle dikkatimi cekti iki iletinizdede benim inancimi vurgulamissiniz sanirim konumuz o degil...

Onlari yazarkende buna onem verdigimide sanmiyorum...Inanci bir etiket olarak yapistirmanizada bir anlam veremedim...

Öncelikle Ateizm bir "İnanç" değil, bir "Duruş"tur değil mi?

Bakınız; Sayın Bilimselci...

 

İkinci olarak bu duruşunuzu ön plana çıkarmamın nedeni

Bilimi benden çok sizin savunmanız gerektiğindendi...

Yoksa size bir etiket yapıştırmak benim haddim değil...

Tarih Biliminin yaklaşımı ortadadır...

Sizin yaklaşımınızda ortadadır:

Ama yine konu din savaslarina gelecekse,Din savaslarinin nedeni sadece ekonomik nedenlerde degildir(tabi buda etkendir)..Siz Tarihcisiniz benden daha iyi bilirsiniz,Misir,mezapotamya,yunan ve roma inanislari din savaslari hakkinda bilgide vermekte oysa...Din savaslari bence taaa en bastan incelenmeli...Baslangicta dini hedefliyen bu savaslar zamanla ekonomiklessede bunun cikis nedeni dindir...

 

 

Ne diyeyim, bundan güzel cevap-yorum olamazdı. :clover:

Sayın BrainSlapper...

Zamanında sorduğunuz o soruyu ve verdiğim cevabı hatırlıyorsunuzdur...

Daha önce de, bu iletimde Sayın Katakuta'ya verdiğim cevaptan farklı bir cevap vermedim...

Sanırım son derece açık...

 

Hiç bir sorudan ya da sorundan kaçıyor değilim...

"yüz yıllardır iman ve itikat uğruna katliamlar yapılmazdı. İmanlıların ve mezhep sahiplerinin vahşice katliamları günümüzde de halen sürmekte."

 

Tengeriin boşig,

 

Koyulaştırdığın yazım bu... Katliamları savaş diye tanımlayacaksak, senin "bilimsel tarihçi"liğin nerde kalacak. Kaldıkı cevap verdiğim sevgili Muki de Sivas, Çorum, Malatya katliamından bahsetmiş. Bende haklı olduğunu yazmışım.

Sayın Maraba...

Kim ya da kaç kişi yüklenir bilemiyorum ancak bilen bilir, ben küçük ayrıntıları önemserim...

 

"Yüzyıllardır" şeklindeki ithamınız neyi ifade ediyor?

İma ettiğiniz katliamlar yüzyıllar önce olan katliamlar mı?

 

Ya da hakikaten o katliamlar dahi olsa sadece "Din" için mi yapıldı

Yoksa arkasında başka nedenler de var mıydı?

Ya da Din orada da bir Provakasyon/Kışkırtma Aracı olarak mı kullanıldı?

Hala yankıları süren o olayların sonrasında kimler ne kazandı,

Kimler ne kaybetti?

Neler oldu?

 

Bakınız, ondan sonra anlarsınız belki ne demek istediğimi...

 

İmanızdaki çelişkiniz açıktır.

Yanlış anladığımı düşünmüyorum kesinlikle...

Sağlıklı okumak kadar, ne söylemek istediğini sağlıklı belirtebilmekte önemlidir.

Mesela Mantık hataları yapmamak gibi...

Hemde büyük bir tartışmaya neden olacak kadar...

 

Sn. Maraba: O katliamlar gerçekte niçin yapıldı?

Herhangibiri: E din öyle istedi!

Sn. Maraba: Ha tamam o zaman, başka bir nedeni yoktur kesin...

Herhangibiri:...

 

Bitti...

 

Bu mudur yani sizce de?

Bunların adı katliam değilde nedir ? "Hiçmi birşey öğrenmedin, hiçmi tarih okumadın" şeklindeki soruna cevap vereyim. Sen de yazılanları hiçmi sağlıklı okumayacaksın ? "Tarih bilimi"ni de bu şekilde okuyup yorumluyorsan... vay halimize.

 

Okumak, bilmek, kavramak ayrı şeylerdir. Ben de bir miktar bunların üzerinde çalışmanı öneriyorum. Benim yapımı bilmeden bana okumayı önermen, bu kavramları bilmediğini veya yerine getirmediğini gösteriyor.

Sayın Maraba...

 

İletinizdeki imanızdaki çelişkinizi söyledim.

"Yüzyıllardır" deyip Sivas Katliamını kastetmeyi hangi mantık alır?

Çok merak ediyorum...

 

İletinizi yanlış anladığımı hala sanmıyorum...

 

Bize asıl "Vay Halimize" dedirtecek ve sizin bakış açınızı yansıtan, gayet bilimsel yaklaşıma dair diyaloğu yukarıda verdim...

 

Hatta size empati kurdurtayım,

Diğer yazılarımda ne demek istediğimi anlarsınız (belki).

 

Gariban bir inanan: O savaşlar gerçekte niçin yapıldı?

Sızıntı Dergisi: E Tanrı öyle istedi!

Gariban bir inanan: Ha tamam o zaman, başka bir nedeni yoktur kesin...

Sızıntı Dergisi:...

Açık mıdır?

(sızıntı dergisi'ni kastetiğim makaleleri okuduğumu sandığım dergi olduğu için verdim)

Biraz gereksiz ve anlamsız bir tartışma yapılmış. Bunun ortası bulunabilir. Tabii savaşların temel nedeni ekonomiktir, ama bu amacı kamufle etmekte en başta ve yaygın olarak kullanılan araç dindir dersek konu hallolur yani,

Sayın demirefe...

Burada onca ileti yazan oldu ama sanıyorum ki asıl anlayan siz oldunuz...

Tek bir kişi dahi çıkıpta, sizin bu söylediğinizin aksini iddia ettiğimi ispatlarsa elini öperim...

Ne ırkçılık, ne başka bir şey bu kadar güçlü bir ayrım ve karşıtlık getiremez. Irkçı düşmanını öldürünce kini biter, ama din bununla yetinmez, öldükten sonra da cehenneme atar.

Sayın demirefe...

Emin olun ki "Irkçılık" ya da "Milliyetçilik" hatta "Demokrasi" ve dahi "Para" adına yapılan savaşlarda bile bu araçlar "Din"den daha etkili olmaktadır...

İspatı bugün itibariyle gözler önündedir.

Bu açıdan da önceki alıntıladığım kadar gerçekçi ve tarafsız olmanızı dilerdim...

İnnocente katılıyorum.Maraba ile tengerin farklı şeylerden bahsediyolar.Biri (Tengerin)genel olarak tarihteki savaşlardan ve nedenlerinden bahsediyor,diğeri (Maraba) ayetlerdeki vurun,kırın,öldürün...şeklindeki emirlerden dolayı yapılan vahşetten sözediyor.Onun için anlaşamadılar.

 

Tengerin, üslubun beni üzdü doğrusu....

Sayın halkalıyıldız üslubum hangi açıdan üzdü bilmiyorum ancak kusura bakmayın...

Zira Sayın Maraba'nın ima ettiği şey bende başka bir anlam uyandırmadı...

Sapıkça piskopatça işleri yapanlar medeniyetten bi haber, insan değerine önem vermeyen yoz kültürlere ait insanlardır. İman insana medeniyyet getirse idi; yüz yıllardır iman ve itikat uğruna katliamlar yapılmazdı. İmanlıların ve mezhep sahiplerinin vahşice katliamları günümüzde de halen sürmekte.

Yine de tüm arkadaşlarıma teşekkürler...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayin fft,haksizlik etmiyormusunuz?Insanlarin inanmadiklarini solemeleri sovmek degildir...Benim bildigim sovmek kelimesi kufur etmekle ayni anlama gelir ve ben dinlere kufur etmem...Ben acik acik inanmiyorum diyorum...Tanriya inanmiyorum...Size gore bu sovmek mi oluyor?

Yanlis anlamayin ama cocuk gibi yaklasmissiniz,once inanmayacak sonrada cezasiz kalacak...

 

Cok merak ettim dogrusu bir sorum olacak?Ben budizme merak saldim bu aralar,bildiginiz gibi o yorelerde yasayanlar bunu din olarak algilasada aslinda felsefi bir akimdir kitaplari,peygamberleri,ahiret inanci ve cennet cehennem gibi olgulari olmadigindan..Tanri inanclarida yoktur...Buda'nin varligina inanirlar...Buda'nin 4 esasina ve insan hayati icin onerdigi 8 yoldur tum hayatlari.Bunlari yazmayacagim internetten muhakkak bulursunuz,ancak sizin bu deyisinizle bu insanlar bile yanacak...Bence asil haksizlik burada...Inandiginiz tanri bu kadar kotumu?Hayatlari boyunca tek bir canliyi bile oldurmeyen insanlari bile yakacak?

 

Insanlari katagorize ediyorsunuz...Butun dinlerede saygi duyuyorum...Aslinda farkinda olmadan bunu siz yapiyorsunuz...Bukadar din varken,sadece kendi dininizi on plana cikarirken,diger dinleride saymamazliktan geliyorsunuz....Hatta bunun Kur'an da bile yazdigini gormustum bir arkadasim ayeti kopyaladiginda...Sucu hep disarda aramayin birazda kendi icinize bakin...

 

BUDİZM

 

 

Budha?nın ileri sürdüğü Gizemsel Dünya Görüşü ve Din.. Aydınlanmış anlamına gelen Skr. Budha değimiyle anılan Sidharta?nın ileri sürdüğü bu Dünya Görüşü MÖ 500 lerde , Brahmanizm?e bir tepki olarak ortaya çıktı. Brahmanizm?in Tanrıları ve Kast ayrılıkları, Açlık ve Yoksulluk içinde acı çeken Milyonlarca insanı büsbütün tedirgin etmeye başlamıştı. Budha, bu İnsanlar?a, Dünya?dan vazgeçme (Nirvana) yoluyla acıdan kurtulmayı öğütlüyordu. Hayat acısız kılınamayınca acı Hayatsızlıkla giderilecekti. Budha, Tanrı sözünü etmiyor, Kurtuluş?u ahlakî arınma?ya bağlıyordu. Bununla beraber Vedizmin - ki Brahmanizm?in temelidir- Skr. Samsara ve skr. Karma (günah) inançlarını olduğu gibi benimsemişti. Ne var ki İnsan, Ruhunun yeniden bedenleşmesini, Tanrılar?a yalvarıp Kurban keserek değil, günahsız iyi davranışlar?ıyla sağlayabilirdi.

 

Budha?ya göre 4 temel gerçek vardı:

 

Acı Çekme gerçeği (İnsanları kendine bağlayan bütün nesneler acı kaynağı?dır),

 

İstek Gerçeği (Acı, İnsan isteğinden doğar),

 

Acının yokedilmesi Gerçeği (Acı, hertürlü istekten el çekmekle, yani Nirvana?laşmakla yokedilebilir),

 

Acının yokedilmesini sağlayan Sekiz Yol Gerçeği (Nirvana?ya ulaştıran bu ahlaki yollar şunlardır:

 

Katıksız inanç,

 

katıksız irade,

 

katıksız söz,

 

katıksız eylem,

 

katıksız geçim araçları,

 

katıksız bellek,

 

katıksız düşünce,

 

katıksız iyilik).

 

Bu gerçeklerden de, olumlu ve olumsuz olmak üzere, iki bölüm erdem kuralları çıkarmaktadır.

 

Olumsuz, (yasaklayıcı), erdem kuralları şunlardır:

 

Öldürmeyiniz,

 

başkalarının malını çalmayınız,

 

başkasının karısını istemeyiniz,

 

yalan söylemeyiniz,

 

sarhoş olmayınız.

 

Olumlu, (buyurucu), erdem kuralları da şunlardır:

 

Acılara katlanınız,

 

başka insanların acılarını düşününüz,

 

başkalarının acılarını ve sevinçlerini paylaşınız,

 

iyicil olunuz,

 

acıyınız,

 

size yapılanları bağışlayınız ve kin gütmeyiniz,

 

başkaları için iyicil ve cömert olunuz.

 

Budha?ya göre Evren?de İnsan?ın bağlanabileceği hiç bir şey yoktur, ne Madde de , ne Ruh?ta hiç bir şey sürekli değildir, ne Biçim ne de Öz vardır, herşey gelip geçicidir. Evren?de ancak olaylar vardır. Bunlar da geçici olarak biraraya gelip yalan ve boş bir ben?le yalan ve boş bir dünya yaratırlar.

 

Budizm, Ms tümüyle yeni bir anlayışa dönüşmüş ve Budha tanrılaştırılmıştır.

Gotama, Nur?a kavuşturan ,bilge

??Bir şeye, duydunuz diye inanmayın,

 

atalarınız inanmış diye inanmayın,

 

ben söyledim diye inanmayın.

 

Kendi kendinize duyduğunuz, denediğiniz, doğru bulduğunuz şeylere inanın.

 

 

 

 

 

ya sağol arkadaşım... iyiki bu vesileyle bakmışım...

mübarek,sanki bizim kutsal kitaplardaki öğütlerin,biraz özetlenmiş hali....:)

sayın innocent,onlar birşeye inanıyorlar,hemde o kadar büyük bir inançtırki o,oradaki çocukların hepsi okullara başlamadan önce mutlaka din eğitimi alıyorlar... ve bu dine olan saygınlık ,okullarında ve ileri yaşamlarında da devam ediyor...

onlar inanıyorlar ,gereğini yapıyorlar ve elbet gün gelip bi hesap vermeleri söz konusu olursa,bakarsınız onlarda kendi dininden sorguya çekilir... doğrusunu şüphesiz Allah biliracizane fikrim ya da zannım.....öyle ya ... yahudi Tevrattan,hristiyan Tevrattan ve İncilden,biz hepsinden...:) .. hepimizin sorgusu aynı olmayacak bizlerin aynı olmayışımız gibi... örnek verdiğiniz insanlar yani budistler,kalbin yani nefsin şahitlik ettiği ve dünya üzerindeki hiç bir insanın,bu kurallar kötüdür diyemeyeceği bir yaklaşımı hayatlarına uygulamaya çalışıyorlar... hemde bu konuda inanılmaz bir eğitimden geçiyorlar... siz bana onlardan örnek vermeyin boşa... çünkü benim yazdıklarımla alakasını kavrayamadım... benim vurguladığım ya da savunduğum şey ,bu tarz insanların yanacağını vurgulamak olamaz... benim savunduğum şey,,insanların birbirinin dinine karşı saygısızca inanmıyorum deyip,onu küçük birşeymiş gibi algılayıp,inanan için büyük birşey olan bir kavrama,inanmamalarından dolayı küçük birşey muamelesi yapılmaması gerektiği...

sizin üzerinde durduğunuz sövmek kavramı... kendi açımdan bir örnek vereyim... bana göre ,ben tutup bir hristiyana ,kardeşim senin kitabın değişmiş desem,ben o insana sövmüş olurum... ama inanan için çok çirkin olabilecek değişmiş kelimesini kullanmadan,kardeşim senin dinin ne anlat desem,sonra da benimkinden örneklerle ,bak bu noktada aynı desem,belki bize bakış açıları çok farklı olurdu bu insanların... kısacası ben,ne kadar ortak nokta varsa onlardan yana görüyorum etrafımdaki herkesi,,ama bu ortamdaki çoğu arkadaş ne kadar ayrı nokta varsa onlarda çabalıyor... Ya merak ediyorum.. acaba bu konuda bi başlık mı açsam... bu kadar çokları tarafından kötülenen Kuran da ya da diğer kitaplarda,hiç mi güzel öğütler yok... bi de bunlara baksanız... budistlerde çalmayacaksın,islamda çalmayacaksın,tevratta-incilde çalmayacaksın denmesi gibi... bi ayetlere falan bakıp,keşke şu ayet uygulansa dediğiniz bir cümle hiç mi yok... bi de kötüleri değil de iyileri bulmaya çalışsanız... acaba bişeyler çıkar mı...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bilgilendiginize sevindim...Ama budizme dinden cok felsefi bir acidan yaklasirlar...Bunu ornek verememin sebebi ise,Kur'anda surekli ona inanmayanlar,musluman olmayanlarin cezalandirilacagindan bahsediliniyor....Sence bu insanlarin cezalanmasi simdi hak mi?

Benim demek istedigim buydu...Sana bir sey diycem...Kurani ac oku..Icinden siddet unsurlarini cikar...Geriye nekadar bir sey kalacak kendin bak...(bu laf alintidir)Benim aamcim sana kotulemekkte degil yanlis anlama...Sadece tarafsiz oku...Baska bir seyde diyemem sana...

 

:innocent: Kuran ı açıp açıp okuyorum... içinden şiddet unsurlarını çıkarıp,baştan sona sana bir derleme hazırlayacağım Allah izin verirse.... zaman alacak ... ama tarafsız okunmuyor bu kitap malesef... sadece kalple açıklanıyor... ben,çok ama çok önemli öğütler kalacağına yürekten inanıyorum... ama kalanlara bakış açılarımız yine de farklı olacak sanırım... çünkü ben farklıyım sen farklısın... ne benden alim olur bu yolda ne senden ben çıkar... yaratan dilemedikçe ,hesaplar değişmez şüphesiz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Yine ben olarak yazarsam...Ekonomik sebeplerinde etken oldugunu kesinlikle kabul ediyorum ama dinde buna etken olmustur...Siz olmamistir diyip,bunu kestirip atamazsiniz....Kur'anda,incilde ve tevratta kesin oldur hukmu veren ayetler yok mu?Din adina bunu uygun goren ayetlerde mi yok?Kopyalama yapmayi sevmiyorum ama yok derseniz bulurum sorun degil....Kafiri oldur Tanriya yaklas diyen beyinlerle baslayan savaslarda mi olmadi?

Benim size demek istedigim,tanri insan iliskilerinin daha derin oldugu zamanlara gidin...Tanri-kral iliskilerinden cikin biraz...

Birde yazilarinizi kisa ve oz tutarsaniz sevinirim....Uzun yazilari sevmiyorum

 

Yok arkadaşım, böyle "cennete gitmek istiyorsan şunu öldür" diyen bir ayet, hüküm yok. Bu daha öncede iddia edildi. Ancak bu iddiaya dayanak getirmek isteyen arkadaşlar bulamayınca, ayetlerin içindeki kelimeleri değiştirdiler.

 

Şöyle yapabilirsiniz, "şu savaşın sebebi dindir" diyerek bir savaşı gösterebilirsiniz. Çok basit bunun için uzun yazı yazmayada gerek yok. Ancak tarih yaşanmış, olmuş bitmiş olaylardan ibarettir. Tarihte bir şey ya yaşanmıştır, ya yaşanmamıştır o yüzden iddianızı ispat etmek kolay olur.

 

Sevgili Tengeriin'e katılıyorum. Bilimsellik iddiasında olanlar bilimi reddetmemeli.

 

İnsanoğlu bilinen tarihinin başından beri savaşıyor. Etken din olmasa gerekir değilmi.

 

Defalarca belirttiğim gibi.

 

Hiçbir devlet din için savaşmaz. Devletler savaşlarda, dini kullanabilir, yani dinsel farklılığı kullanabilir. Ama devletler bölgesel farklılığıda kullanır, soy farkınıda kullanır, ırk farkınıda kullanır. Biz Devletlerin "araç" olarak kullandığı faktörleri alıp, "sebep ve sorumlu" yaparsak bilimle kafadan çelişiriz.

 

Devletler, toprak için (maden, ticaret yolları, askeri konum vs vs) egemenlik için, güç için, savaşır. ve savaşmaktadır.

 

Güncel bir örnek, Irak'ta İsa için savaştığını söyleyen evangelist subaylar vardır. Ancak ABD orada, İsa için savaşmıyordur değilmi ?

 

Neyse dediğim gibi. Tarihte din sebebiyle yapılan herhangi bir savaş varsa, örnek vererek bizimle paylaşabilirsiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yok arkadaşım, böyle "cennete gitmek istiyorsan şunu öldür" diyen bir ayet, hüküm yok. Bu daha öncede iddia edildi. Ancak bu iddiaya dayanak getirmek isteyen arkadaşlar bulamayınca, ayetlerin içindeki kelimeleri değiştirdiler.

 

[/b]

 

Nisa 74 O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda katliam yapsın. Kim Allah yolunda öldürür öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükafat vereceğiz.

 

Tevbe 111 Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında allah yolunda katliam yapma üzere satın almıştır .Öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nisa 74 O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda katliam yapsın. Kim Allah yolunda öldürür öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükafat vereceğiz.

 

Tevbe 111 Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında allah yolunda katliam yapma üzere satın almıştır .Öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.

işte tamta anlattığıma bir örnek.

 

orjinallere bakalım önce :

 

111. Şüphesiz Allah, mü'minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah bunu Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kesin olarak va'detmiştir. Kimdir sözünü Allah'tan daha iyi yerine getiren? O halde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.

 

şimdide Katakuta'nın çarpıttığı versiyona :

Tevbe 111 Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında allah yolunda katliam yapma üzere (bunu katakuta eklemiş) satın almıştır .(Buradaki Allah yolunda savaşırlar , kısmınıda çıkarmışki anlatım bozulsun )Öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.

 

Nisa suresi orjinaline bakalım :

 

 

74.Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz

 

Şimdide katakutanın çarpıttığı haline :

 

Nisa 74 O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda katliam yapsın ( yine Allah yolunda savaşsınlar kısmını "Allah yolunda katliam yapsınlar" olarak değiştirmiş.) . Kim Allah yolunda öldürür (burada öldürür geçmiyor bunuda katakuta eklemiş ) öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükafat vereceğiz.

 

Görüldüğü gibi. Ayetleri önce çarpıtıp. Ardından yorumlamak.

 

Bir şeye karşı olabilirsin, yanlış olduğunu düşünebilirsin. Ancak çarpıtmak, değiştirmek vs yöntemiyle kendini savunmaya çalışmak. Bu boştur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur.

 

 

bu ayet böyle daha güzel duruyor nedir bu katliam felan durduk yere gidin sırpları,rusları, amerikanları, koministleri öldürünmü diyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Siz istediğiniz kadar çarpıtıyor diye kendinizi avutun.

Ayetlerde cennet mükafatı olduğunudamı ben uydurdum? Daha önce fft yede sordum ama cevap gelmedi

 

 

 

Bir an için önyargınızı bir tarafa bırakın ve elinizi vicdanınıza koyarak cevap verin.Şiz müslümanlara göre savaş ayetleri savunma amaçlı değilmi ? Tamam öyle olduğunu varsayalım.

 

Savunma amaçlı bile olsa savaşta insanlar çelik çomak oynamıyor, birbirlerini öldürüyor değilmi? O zaman bu ayetin ey iman edenler,size saldıranları öldürmek zorunda kaldığınız için size bir günah yoktur,şeklinde olması gerekmezmi idi? Ama ayette dikkat ederseniz bırakın müslümanların günahının affedildiğini aksine cennet vaad ediliyor değilmi?

 

Dünyada hangi hukuk sisteminde nefsi müdafadan dolayı insan ölldürene mükafat verildiği görülmüştür?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ya bunu sen düşüneceksinde seni yaratan varlık düşünmiyecek mi? söz konusu ayetlerde savaş herhangi bi sebepten değil müslüman olunduğundan dolayı çıkıyor bundan dolayı bi mükafatın söz konusu olması gayet normal... müslümanların ne kadar saçma sebeplerle katledildiğini bilmiyorsun heralde çeçenler boşnaklar ve daha niceleri bu insanlara dayanak noktası olarak illaki bi şey gösterilmeli...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben kopyala yapistir yapmayi sevmem ama su anda aklima gelen bu ayetti...Hic bir yeriylede oynamadim,kontrol edebilirsiniz..

 

Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekatı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah yarlığayan, esirgeyendir

 

Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır.

 

 

Bir yeriyle oynamamışsın ama bu bir cımbızlama.

 

Zira surenin başına bakarsak

 

1.(Bu,) Müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınıza Allah'tan ve Resûlü’nden kesin bir uyarıdır

 

Müslümanlar ile Müşrikler denilen Mekkeliler arasında bir anlaşma imzalandı bilindiği gibi. Daha sonra Mekkeliler anlaşma üzerince hacca giden Müslümanları Gece pusulayıp öldürdüler. Yani anlaşmayı bozdular.

 

yine aynı ayetin başka bir suresinde derki.

 

7.Mescid-i Haram yanında kendileriyle anlaştıklarınız dışında, müşriklerin Allah Katında ve Resûlünün katında nasıl bir ahdi olabilir? Şu halde o (anlaşmalı olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı doğru bir tutum takının. Şüphesiz Allah, muttaki olanları sever

 

Ne diyor, Muşrikte olsalar size karşı tutumları doğru oldukça sizde onlara karşı doğru olun. Yani gördüğünüz yerde öldürün emri Müşrik olmaları için verilmiyor. Gördüğünüz yerde öldürün denilenler o anlaşmayı imzalayıp bozanlar.

 

Görüldüğü gibi işte cımbızlama yöntemiyle ayet çıkarıldığında. Anlatımı farklı olur. Cımbızlama yapılınca, allaha inanmayanları gördüğünüz yerde öldürün gibi bir anlam çıkar bu yüzden ayetleri tartışmıyorum. Fakat ayeti kendisi onu takip eden, ve ondan önceki ayetlerle okuyunca, kimlerin kastedildiği ve neden kastedildiği anlaşılır dimi.

 

Diğer ayette bir fiili işleyenlerden bahsediliyor. Yani "Allah ve Resulüne karşı savaşanlar" dan. Surede bu ayetten önce yeryüzünde kardeşlerini katledenlerden katliam yapanlardan bahsediyor. ve ardından bu geliyor.

 

Savasa gelince Tarih bilgim cok cok iyi degil ama elimden geldigi kadar bildiklerimden ornek verebilirim...

Mesela Hicretin birinci yilinda ,islamiyeti yaymak amaciyla savaslar olmadimi?Ki bize okulda bile bunu islamiyetin ilk savasi diye ogrettiler,Bedir savasi.Hz.Aliyle ilgili bir kitap okumustum ve her bir kisiyi oldurdugunde bir defa tekbir getirimis...Siffin savasinda 400 kez getirmis...Yada en basiti benim hayatim boyunca duydugum Karbela Facia'si.Bugun bile televizyondan takip ettigimiz sunni-sii catismalari buna ornek degil mi?

 

Bundan sevgili Tengeriin bahsetmiş. Din adına yapılan savaş olarak. İslamiyet'in doğuşu ve o devrimin gerçekleşmesini örnek vermek hatalıdır. O savaşlar Müslümanların sürgüne gönderilmeleri, mallarına el koyulması, güçsüz olanlarının katledilmesinden sonra gerçekleşmiştir. Yani Müslümanların varolabilmek için verdikleri savaşlardır.

.

 

Kerbela Faciası bir siyasi faciadır. Muaviye bir darbe ile halifelik makamını eline geçirmiş. Herkesi biat etmeye ve boyun eğmeye çağırmış Hz Hüseyin ise "zulme ve zorbalığa asla boyun eğmeyeceğini" söylemiş. Ve Kerbela çölünde öldürülmüştür. Kerbela, zorla iktidarı ele geçiren Yezit Muaviye ile "eğer kerbelaya gitmezsem, eminimki bir daha kimse zulme başkaldırmaz " diyen Hz Hüseyin arasında cereyan eden bir olaydır. Dini hiçbir tarafı yoktur olayın.

 

Kısacası Şiiler ve Sunniler inanç kısyasıyla birbirinden ayrılmamışlardır. Halifeliği ele geçiren Muaviye'nin tarafında olanlar sunni, Muaviye'nin krallığını tanımayanlar ise şii ler olmuşlardır. Siyasi bir ayrılık temellidir. İslam dinindeki yada Kuran'daki herhangi bir emir, ayet veyahut kuralla hiçbir alakası olmayan bir ayrılıştır. Emevilerin hakim olduğu topraklarda sunnilik, Muaviye'nin krallığını tanımayan ve ona karşı savaşanların (persler gibi) hakim olduğu topraklarda ise şiilik yayılmıştır.. Her dinde mezhepler, dini sebeplerle değil. Siyasi sebeplerle ayrılır birbirinden.

 

Sunniler ve şiiler bu gün birbirleriyle. İslamın herhangi bir emri üzerinemi savaşıyorlar ?. Yoksa bir ülkeyi, petrol kuyularını vsyi paylaşamadıkları için mi ?

 

İktidar savaşlarını, din savaşları olarak görmek mümkün mü ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünyada hangi hukuk sisteminde nefsi müdafadan dolayı insan ölldürene mükafat verildiği görülmüştür? [/b]

 

 

Birincisi arkadaşım ayetleri çarpıtıyorsun. Bunun tartışması bile olmaz. Kimi yerlerini çıkarıyor. Kimi yerlerine eklemeler yapıyorsun. Kimi yerlerinde kelimeleri değiştiriyorsun.

 

Soruna gelince. Bu gün en modern devletler, neden askerlerine madalya veriyor ?

 

Bugün vatanı için savaşırken ölen askerleri yüceltmeyen onlara şeref bahsetmeyen devlet varmı ?

 

Bugün tüm dünyada, toplumlar içinde ülkesi için savaşmak ve ölmek en yüce kavram değilmi ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Neyse dediğim gibi. Tarihte din sebebiyle yapılan herhangi bir savaş varsa, örnek vererek bizimle paylaşabilirsiniz.

Aslında bu teklifi yapmak aklıma geldi ancak dillendirememiştim, unutmuştum...

Madem teklifi siz yaptınız bende cevap alırım umudu ile sormak isterim;

 

Tarihte Din sebebiyle yapılan,

İçersinden din maddesi çıkarıldığında;

 

"-Din olmasa idi bu savaş yapılmazdı!"

 

Denilebilecek olan tek bir savaş dahi var mıdır?

 

Var ise eğer sağlam bir şekilde o savaşın, kanıksanan nedenlerle birlikte anlatılmasını isterim.

Tabi buna karşılıkta ben "Ekonomik" ve "Toplumsal" verilere

Yani "Bilim"in temel aldığı noktalara dayanarak bir çıkarımda bulunacağım.

 

Bakalım hangisi daha bilimsel olacak?

Bilimsellik iddiasında olanlar bilimi reddetmemeli.

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir yeriyle oynamamışsın ama bu bir cımbızlama.

 

Zira surenin başına bakarsak

 

1.(Bu,) Müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınıza Allah'tan ve Resûlü’nden kesin bir uyarıdır

 

Müslümanlar ile Müşrikler denilen Mekkeliler arasında bir anlaşma imzalandı bilindiği gibi. Daha sonra Mekkeliler anlaşma üzerince hacca giden Müslümanları Gece pusulayıp öldürdüler. Yani anlaşmayı bozdular.

 

yine aynı ayetin başka bir suresinde derki.

 

7.Mescid-i Haram yanında kendileriyle anlaştıklarınız dışında, müşriklerin Allah Katında ve Resûlünün katında nasıl bir ahdi olabilir? Şu halde o (anlaşmalı olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı doğru bir tutum takının. Şüphesiz Allah, muttaki olanları sever

 

Ne diyor, Muşrikte olsalar size karşı tutumları doğru oldukça sizde onlara karşı doğru olun. Yani gördüğünüz yerde öldürün emri Müşrik olmaları için verilmiyor. Gördüğünüz yerde öldürün denilenler o anlaşmayı imzalayıp bozanlar.

 

Görüldüğü gibi işte cımbızlama yöntemiyle ayet çıkarıldığında. Anlatımı farklı olur. Cımbızlama yapılınca, allaha inanmayanları gördüğünüz yerde öldürün gibi bir anlam çıkar bu yüzden ayetleri tartışmıyorum. Fakat ayeti kendisi onu takip eden, ve ondan önceki ayetlerle okuyunca, kimlerin kastedildiği ve neden kastedildiği anlaşılır dimi.

 

Diğer ayette bir fiili işleyenlerden bahsediliyor. Yani "Allah ve Resulüne karşı savaşanlar" dan. Surede bu ayetten önce yeryüzünde kardeşlerini katledenlerden katliam yapanlardan bahsediyor. ve ardından bu geliyor.

Bundan sevgili Tengeriin bahsetmiş. Din adına yapılan savaş olarak. İslamiyet'in doğuşu ve o devrimin gerçekleşmesini örnek vermek hatalıdır. O savaşlar Müslümanların sürgüne gönderilmeleri, mallarına el koyulması, güçsüz olanlarının katledilmesinden sonra gerçekleşmiştir. Yani Müslümanların varolabilmek için verdikleri savaşlardır.

.

 

Müslümanlar ile Müşrikler denilen Mekkeliler arasında bir anlaşma imzalandı bilindiği gibi. Daha sonra Mekkeliler anlaşma üzerince hacca giden Müslümanları Gece pusulayıp öldürdüler. Yani anlaşmayı bozdular.

 

 

İslamı aklamak için,tarihçi olarak siz bile gerçekleri çarpıttıktan sonra diğer müslümanlara çok görmüyorum.Mekkeliler müslümanlardan hiç bir kimseyi öldürmedi,sadece osmanın öldürüldüğü şaibesi çıktı ama onunda aslı yoktu. Madem anlaşamadan bahsediyorsunuz,hudeybiye anlaşmasından sonra peygambere gelipte anlaşma gereği onun yanında kalamayan ancak dağlara çekilerek mekkeli ticaret kervanlarını vuran müslümanların anlaşmaya ihanetinden neden bahsetmiyorsunuz ?

 

 

 

Birincisi arkadaşım ayetleri çarpıtıyorsun. Bunun tartışması bile olmaz. Kimi yerlerini çıkarıyor. Kimi yerlerine eklemeler yapıyorsun. Kimi yerlerinde kelimeleri değiştiriyorsun.

 

Soruna gelince. Bu gün en modern devletler, neden askerlerine madalya veriyor ?

 

Bugün vatanı için savaşırken ölen askerleri yüceltmeyen onlara şeref bahsetmeyen devlet varmı ?

 

Bugün tüm dünyada, toplumlar içinde ülkesi için savaşmak ve ölmek en yüce kavram değilmi ?

 

Hani müşrkler anlaşmayı bozdukları için müslümanlar savaş yapıyorlardı şimdi bu vatan savunma ayakları nerden çıktı? Muhammed madem o kadar vatanına düşkün biri idi ise neden medineye kaçtı. Medine zaten ounun vatnı değildi. Hangi olmayan vatandan bahsediyorsunuz

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tarihte Din sebebiyle yapılan,

İçersinden din maddesi çıkarıldığında;

 

"Din olmasa idi bu savaş yapılmazdı!"

 

Denilebilecek olan tek bir savaş dahi var mıdır?

 

Seni rahatlatayım 'Tengeriin boşig',

Savaşlar, toplumların çıkarları için bir başka toplumu ezmeye yok etmeye ve ellerinden değerlerini alıp kendi değerlerine katmaya yönelik şiddet katliam ve öldürme eylemleridir.

Bu değerlerin somut yada soyut olduğunu da vurguladık. Daha neden büyük bir av yakalamış avcı gibi havalardasın anlamak mümkün değil.

"Din olmasa idi savaş yapılamzdı" bilimsel olmaz elbette. Ancak bilimsel verileri de iyi bilmek gerekir:

Din olmasa idi şu savaşta, şu kadar insan ölmezdi teşhisi bilimseldir. Bunun tahlili bilim uzmanlarınca sürekli yapılmaktadır.

Örnek olarak yüz yıllardır kastımdaki iç savaşlar yada dış savaşlar gösterilebilir.

İran-Irak savaşı, Afganistan, cezair, somali, yugoslavya, Hint-Pakistan, Irak Filistin-İsrail vs. Bu iç ve dış savaşlarda ölen milyonlarca insan din, mezhep yada etnik farklılık olmasa idi çok daha az olmayacakmıydı ?

Bu tahlilime de sen bilimsel değil diyebilecekmisin ?

 

Bizim söylediklerimiz bunlar işte. İnsanları guruplara bölüp çatışmalarına sebep olan etmenler savaşlara kılıf olmuyorlarmı ?

Savaşlardaki saldırılar bile "Allah, Allah", "Vurun dinsize, vurun kafire" nidaları ile şehitlik amacı için yapılmıyormu ?

Yine söyleyebilirmisinki, savaşların asıl çıkış nedeni olan emperyalist emeller, aslında farklı toplumların biri birileri üzerindeki çıkar amaçları değilmi ? Bu farklı toplumları oluşturan etmenlerin aslı etnik ve din farklılığı değilmi ?

Bu tahlillerin hangisi bilimsel değil ?

Karşı taraf barış, kardeşlik, özgürlük istiyor bahanesi ile çıkan savaşı da sen gördünmü hiç ?

 

Bakalım hangisi daha bilimsel olacak?

 

Var olan bilimsel tahlilleri kavramaya çalışmak, bilimsel tahlil yarışına girmekten daha akıllıca...

 

"Dinler sadece kişiyi hedef alarak değil, toplum yaşamını ve davranışını da hedef alarak oluşturulmuştur. Dolayısıyla da olumsuzlukları, sadece o dine inananı, inananları değil toplumları ve toplumlar arası ilişkileri de etkiler durumdadır."

 

"Bilim taraflıdır ve doğrudan yanadır. Tarafsızlık arada kalmak ve hiç bir taraftan yana tavır almamak değildir. Bilim doğadan, insandan yana taraftır."

 

"Savaş akılla ve sağduyuyla bağdaşmaz. Savaşa karşı savaşmak gerekir. Akıllı insan savaşı önlemelidir."

 

İşte sana verebileceğim bilimsel tahliller:

 

CYRANO

Bugün tüm dünyada, toplumlar içinde ülkesi için savaşmak ve ölmek en yüce kavram değilmi ?

 

İşte bir de bilimsel olmayan kavram....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Seni rahatlatayım 'Tengeriin boşig',

Savaşlar, toplumların çıkarları için bir başka toplumu ezmeye yok etmeye ve ellerinden değerlerini alıp kendi değerlerine katmaya yönelik şiddet katliam ve öldürme eylemleridir.

Bu değerlerin somut yada soyut olduğunu da vurguladık. Daha neden büyük bir av yakalamış avcı gibi havalardasın anlamak mümkün değil.

Sayın maraba...

Burası bir "Safari Meydanı" değil...

Siz ya da ben Av ya da Avcılar değiliz.

Öyle bir havamda yok, sadece haklı olduğumu düşünüyorum o kadar.

 

Yukarıdaki tespite katılıyorum...

Doğru tespitler yaptığınız sürece de katılırım...

"Din olmasa idi savaş yapılamzdı" bilimsel olmaz elbette. Ancak bilimsel verileri de iyi bilmek gerekir:

Din olmasa idi şu savaşta, şu kadar insan ölmezdi teşhisi bilimseldir. Bunun tahlili bilim uzmanlarınca sürekli yapılmaktadır.

Hangi uzmanlarmış bu uzmanlar çok merak ettim doğrusu.

Bu uzmanları belirtmek borcunuzdur...

 

Bakın Sayın Maraba;

Yazdığım gayet açık...

"Din" "Demokrasi" "Milliyetçilik" "Vatandaşlık" "Mezhep" "İdeoloji" gibi öğeler "Ekonomik" ve "Toplumsal" devinimlerin görünen kılıfıdırlar.

 

Siz oradan dini çıkarın, yerini mutlaka bunlardan birisi alacaktır.

 

Tıpkı Batı'nın Doğu'ya "Medeniyet Götürme" sevdası gibi...

Tıpkı Abd'nin Doğu'ya "Özgürlük" ve "Demokrasi" götürme sevdası gibi...

Tıpkı Emevilerin/Arapların "İslamı Yayma" sevdası gibi...

Tıpkı Sovyet Rusya'nın "Komünizm" ve "Özgür Dünya" sevdası gibi...

Tıpkı Almanya'nın "Almanların Yaşam Alanını Yaratma" sevdası gibi...

 

Bunlar hep görünen nedenlerdir...

Örnek olarak yüz yıllardır kastımdaki iç savaşlar yada dış savaşlar gösterilebilir.

İran-Irak savaşı, Afganistan, cezair, somali, yugoslavya, Hint-Pakistan, Irak Filistin-İsrail vs. Bu iç ve dış savaşlarda ölen milyonlarca insan din, mezhep yada etnik farklılık olmasa idi çok daha az olmayacakmıydı ?

Bu tahlilime de sen bilimsel değil diyebilecekmisin ?

Evet diyebileceğim belki de...

Ancak şu açıdan;

Evet, Din ve Mezhepsel farklılıklar orada bir araç olarak kullanılmıştır ve insan ölümlerine neden olmuştur.

Lakin savaşımların "Temel Nedeni" değil, sadece aracıdırlar.

Ve öyle ki eğer Din/Mezhep farklılıkları olmasa idi bile yine bu kadar insan ölürdü.

Çünkü oralarda miktarınca olan kıyımlar, hep birilerinin provakasyonları ile ve duydukları ihtiyaç neticesinde yapılmıştır...

Din olmasa idi bile başka bir nedenle yine o kıyımlar yeterli miktarca yapılacaktı emin olun...

 

Ayrıca saydığınız bölgelerdeki Rus-Abd mücadelesinin asıl etken olduğunu unutuyor gibisiniz...

Yine söyleyebilirmisinki, savaşların asıl çıkış nedeni olan emperyalist emeller, aslında farklı toplumların biri birileri üzerindeki çıkar amaçları değilmi ? Bu farklı toplumları oluşturan etmenlerin aslı etnik ve din farklılığı değilmi ?

Bu tahlillerin hangisi bilimsel değil ?

Tamam işte...

Bende bunu söylüyorum.

Savaşlar toplumların kendi çıkarları neticesinde çıkarlar...

"Dinler sadece kişiyi hedef alarak değil, toplum yaşamını ve davranışını da hedef alarak oluşturulmuştur. Dolayısıyla da olumsuzlukları, sadece o dine inananı, inananları değil toplumları ve toplumlar arası ilişkileri de etkiler durumdadır."

 

"Bilim taraflıdır ve doğrudan yanadır. Tarafsızlık arada kalmak ve hiç bir taraftan yana tavır almamak değildir. Bilim doğadan, insandan yana taraftır."

 

"Savaş akılla ve sağduyuyla bağdaşmaz. Savaşa karşı savaşmak gerekir. Akıllı insan savaşı önlemelidir."

Bakın, hiç tesadüf ettiniz mi bilmiyorum ancak "Din" hakkındaki görüşüm koyuladığım alıntı iletie benzer gibidir.

"Din" dediğimiz şey toplumsal bir bağ'dır.

İnsanlık bugüne gelene kadar "Kan" "Din" "Milliyet" "Vatandaşlık/Anayasal" bağlarla evrilmiştir.

"Din" dediğimiz, toplumsal normları olan yapılar artık bireysel inanç olmak durumundadır ve vicdanlarda yerlerini almak durumundadırlar.

Toplumlar yavaş yavaş "Din" bağı ile değil, Anayasal Bağ ile bir bütünlük oluşturacaktır.

Çeşitli kuramlar ileride bu bağın neye dönüşeceği ile ilgili tezler ortaya koysa da (Marksizm vb.) yine de ne olacağı kesin belli değildir.

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Daral getirttiniz be arkadaşlar! Pozitif düşünceli ve mantıklı insanların böyle didişmesi hiç hoşuma gitmedi... Siz benim din ekonomiyi dışarda bırakmamıştır ki din savaşı ya da ekonomik savaştır diyebilelim sözümü lütfen bir durup düşündünüz mü? Yapmayın bunu ya! Aynı konu etrafında dönüp birbirinize sataşıyorsunuz. İyi bakın, etrafında döndüğünüz konu aynı! Lütfen...

 

Yahu din tırnağını ne sırayla kesersen cennette makamının ne kadar yükseleceğini öngören bir sistemdir, hiç ekonomiyi dışarda bırakır mı?

 

İkinci konu, burada Maide suresi gündeme getirilmiş ve yok sadece anlaşmayı bozanları öldürün diyor filan denmiş. Orada biraz durun. Maide suresi, şirkin kökünün kazınacağının ve müşriklerin, anlaşma yapılanlar hariç, görüldükleri yerde öldürülmesini emreden bir suredir. Anlaşma olanlar da sadece anlaşma bitinceye kadar öldürülmeyecek. Anlaşma bitince ya müslüman olacaklar, ya İslam toprağını terk edecekler, kalmakta direnirlerse onlar da öldürülecektir. Açın Tevbe suresini iyice okuyun.

 

Tevbe suresi şirkin yok olduğunun ve kimsenin İslam toprağında müşrik kalmaya devam edemeyeceğinin kesin ültimatomudur ve korkudan kimse gıkını çıkaramadan hepsi müslüman olmuşlardır. Eğri oturuyoruz diye eğri konuşmak gerekmez.

 

Kaldı ki anlaşmayı bozanlar da ne yapılmıştır biliyor musunuz? Kabile toptan esir edilip erkeklerin etekleri açılıp bakılarak ergen olanlar bir çukurun başına götürülüp kafaları kesilmiştir. Arabistanda bir çocuğun onüç yaşında ergenliğe eriştiği biliniyor. Kadın ve kızlar da cariye olarak müminlere dağıtılmışlardır. Varın gerisini siz hesaplayın.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Burada kalbinden her türlü korkuyu söküp atarak gerçeği, sadece gerçeği, göz önünde olup haykıran gerçeği görmeye ve söylemeye herkesi davet ediyorum.

 

İslam dini korkuya dayalı bir egemenlik kurmuş ve tüm ekonomik kaynakları tekeline almaya kalkışmıştır.

 

Siz buna ister din savaşı deyin, ister çıkar savaşı, beni hiç ama hiç ilgilendirmez...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İslamı aklamak için,tarihçi olarak siz bile gerçekleri çarpıttıktan sonra diğer müslümanlara çok görmüyorum.Mekkeliler müslümanlardan hiç bir kimseyi öldürmedi,sadece osmanın öldürüldüğü şaibesi çıktı ama onunda aslı olmadığı anlaşıldı. Madem anlaşamadan bahsediyorsunuz,hudeybiye anlaşmasından sonra peygambere gelipte anlaşma gereği onun yanında kalamayan ancak dağlara çekilerek mekkeli ticaret kervanlarını vuran müslümanların anlaşmaya ihanetinden neden bahsetmiyorsunuz ?

 

Tarihçi Cyrano,yaBu şeklide bir soru sordum ama cevabı gelmedi. Ama ben yinede islami kaynaklardan hudeybiye anlaşmasını buraya alıntılıyorum.Forumu okuyanlar gerçeklerin nasıl saptırıldığını görsünler.

 

Hz. Peygamber ve ashabinin Kabe'yi ziyaret maksadiyla Mekke'ye gitmek istemeleri ve bunun müsrikler tarafinda engellenmesi üzerine çikan olaylardan sonra müslümanlarla müsrikler arasinda yapilan anlasma. Allah Rasûlü'nün hicretinin üzerinden mücadeleler ve savaslarla dolu alti yil geçmisti. Hem muhacirler, hem de Ensar, Kâbe'yi ziyaret özlemiyle yanip tutusuyorlardi.

 

Allah'in elçisi, bu yilin Zilkade ayinin basinda bütün ashabin özlemlerine beklentilerine cevap anlami tasiyan bir rüya gördü. Rüyasinda ashabi ile birlikte güvenlik içinde Kâbe'yi ziyaret ediyordu. Rasûlullah'in ashaba anlattigi rüya, hizla bir mustu gibi yayildi Medine'ye.

 

Hz. Peygamber bu genel cosku üzerine, Kâbe'yi ziyaret etmek isteyenlerin hazirlanmasini emretti. Hattâ Islam'i kabul etmeyen kabileleri bile kendileriyle birlikte hac yapmaya çagirdi.

 

Hazirliklarin tamamlanmasindan sonra, Zilkade'nin ilk Pazartesi günü (13 Mart 628) bin dörtyüz kisi ile birlikte Mekke'ye dogru hareket etti. Niyetinin baris oldugunu göstermek için yanlarina yolcu kilici denilen kiliçtan baska savas silahi almamislardi. Zül-Huleyfe mevkiine geldiklerinde ihrama girdiler ve Umre için niyet ettiler. Yanlarinda Mekke'de kurban edilmek üzere sabin alman yetmis deve bulunuyordu ve bunlar kurbanlik oldugu belli olacak biçimde nisanlanmisti.

 

Mekkeli müsrikler Hz. Muhammed'in hareketini ögrenince toplanarak ne pahasina olursa olsun, Rasûlullah'in Mekke'ye girmesine izin vermemeyi kararlastirdilar. Rasûlullah'in Mekke'ye daha fazla yaklasmasina engel olmak üzere de Halid bin Velid komutasinda ikiyüz atlidan olusan bir birlik gönderdiler.

 

Bu arada Hz. Peygamber Hudeybiye mevkiine gelmisti. Devesi burada kendiliginden çöktü ve bütün çabalara ragmen kaldirilamadi. Bunun üzerine çesitli fikirler ileri sürenlere karsilik Allah Rasûlü,"Filin Mekke'ye girmesine engel olan kuvvet bu deveyi de çökertti" diyerek herkesin inmesini emretti.

 

Peygamber Efendimiz, Mekke müsriklerinin durumu anlama ve umreyi gerçeklestirebilme konusunu görüsmek için Hz. Osman (r.a)'i Mekke'ye gönderdi. Hz. Osman (r.a) kiminle görüstü ise, umre yapmanin mümkün olmadigini anladi. Zira müsrikler, müslümanlarin Mekke'ye girisini kendileri için büyük bir zillet sayiyorlar ve bütün Arap dünyasinin gözünden düsecekleri seklinde yorumluyorlardi. Bundan dolayi umre hiç mümkün gözükmüyordu.

 

Bu arada Hz. Osman (r.a)'nin tutuklandigi ve öldürüldügü haberi yayildi. Bu haber üzerine peygamber Efendimiz, bütün mü'minlerden "ölüm" üzere bey'at aldi. Ashab-i Kirâm'in ölüm için yarisircasina bey'at etmelerini müsriklerin casuslari da görüyorlardi. Bu durumu süratli bir sekilde Mekke'ye bildirdiler.

 

Sahabenin bey'atini bildiren âyet-i kerime'de söyle buyurulur: "Sana bey'at edenler gerçekte Allah'a bey'at etmektedirler. Allah'in eli onlarin ellerin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, kendi aleyhine bozmus olur ve kim Allah'a verdigi sözü tutarsa Allah ona büyük bir mükafat verecektir" (el-Feth, 48/1I) ve "Allah su mü'minlerden razi olmustur ki, onlar agacin altinda sana bey'at ediyorlardi. Allah onlarin gönüllerindekini bildigi için onlarin üzerine huzur ve güven indirdi ve onlara yakin bir fetih verdi. Yine onlara alacaklari birçok ganimetler bahseyledi. Allah üstündür, hikmet sahibidir" (el-Fetih, 48/18-19) âyetleri bu olayi anlatmakta ve Cenab-i Hakk'in biat edenlerden razi oldugunu bildirmektedir. Bu âyetlerden dolayi, bu beyata, razilik biati anlaminda "Biatü'r-Ridvân" ve Hz. Peygamberin altinda oturdugu agaca da razilik agaci anlaminda "Seceretü'r-Ridvân" adi verilmistir. Kisa bir aradan sonra Hz. Osman (r.a)'la ilgili ölüm haberinin asilsiz oldugu anlasilmistir.

 

Bu arada karsilikli elçiler gidip geliyor, bir uzlasma yolu araniyordu. Müsrikler müslümanlarin Mekke'ye girmelerine izin vermeyeceklerini açikça söylüyorlardi. Hz. Peygamber ise "Biz buraya kesinlikle savasmak için gelmedik. Amacimiz Kâbe'yi ziyarettir, Umre yapmaktir. Kureysliler eski savaslarda zayif düsmüslerdir. Dilerlerse onlarla bir anlasma, bir sure için baris anlasmasi yapmak isterim. Kabul ederlerse ne âlâ, aksi takdirde Allah'a yemin ederim ki, ölünceye kadar onlarla savasirim" diyerek baris öneriyordu.

 

Allah Rasûlü'nün kararliligi yüzünden müsrikler savasi göze alamadilar. Amr oglu Süheyl'i kendileri adina bir anlasma yapmak üzere gönderdiler.

 

Rasûlullah ile Süheyl uzun görüsmelerden sonra anlasma sartlarini tesbit ettiler. Buna göre;

 

1-Müslümanlarla müsrikler on yil süreyle savasmayacaklar, birbirlerine saldirmayacaklardi .

 

2- Müslümanlar bu yil Kabe'yi ziyaretten vazgeçerek geri dönecekler, ancak gelecek yil umre yapacaklar, müsriklerin bosaltacagi Mekke'de üç gün kalacaklar ve yanlarinda yolcu kiliçlarindan baska silah tasimayacaklardi.

 

3- Mekke'den birisi müslüman olarak Medine'ye sigindigi zaman iade edilecek; fakat Medine'den Mekke'ye siginanlar iade edilmeyecekti.

 

4- Arap kabileleri istedikleri tarafla anlasma yapmakta serbest olacaklardi.

 

Hudeybiye andlasmasinin bütün sartlari görünüste müslümanlarin aleyhine idi. Bu nedenle müslümanlar büyük bir hayal kirikligina ugradilar. Bu andlasmayi bir asagilanma, bir küçük düsürülme olarak kabul ettiler. "Sen Allah'in Rasûlü degil misin? Davamiz hak dava degil mi? Bu zilleti neden kabul ediyoruz?" diyen Hz. Ömer'in sözleri, müslümanlarin genel üzüntülerinden dogan tepkinin dile getirilisinden baska bir sey degildi. Fakat süphesiz Allah ve Rasulü neyin hayirli, neyin ser, neyin izzet, neyin zillet oldugunu daha iyi bilirdi.

 

Allah Rasûlünün kurbanlarini kesip baslarini tiras etmeleri istegi yankisiz kaldi. Büyük bir üzüntü ile çadirina girdi. Sonra mü'minlerin annesi Ümmü Seleme hazretlerinin tavsiyesi üzerine kendi kurbanini kesti ve tiras oldu. Bunun üzerine bütün müslümanlar yarisircasina kurbanlarini kesip tiras oldular.

 

Hudeybiye'de ondokuz gün kalindiktan sonra Medine'ye dogru yola çikildi. Yolda, "Biz sana apaçik bir fetih verdik. Bununla Allah senin geçmis ve gelecek günahlarini bagislayacak ve sana olan nimetini tamamlayacak ve seni dogru bir yola iletecek. Allah sana sanli bir zafer verecek" (el-Fetih, 48/1,2) âyetleriyle baslayan Fetih Sûresi nazil oldu.

 

Sani yüce Allah, Hudeybiye barisini bir "Feth-i Mübin" (apaçik bir fetih) olarak niteliyordu. Gerçekten de bunun böyle oldugu çok geçmeden herkes tarafindan anlasildi. Hudeybiye'yi Hayber gibi, Mekke'nin fethi gibi zaferler izledi.

 

Hudeybiye andlasmasinin en önemli yanlarindan veya sonuçlarindan birisi hiç kuskusuz siyasî yönüdür. Daha önce Mekkeli müsrikler, Medine Islam toplumunun varligina bile tahammül edemezlerdi. Hatta müslümanlari kökten yok etmek amaciyla Bedir, Uhud ve Hendek savaslarinda oldugu gibi birçok girisimde bulunmuslardi. Iste bu andlasma ile ilk kez müsrikler Medine Islam toplumunu resmen taninmis oluyorlardi. Bu durum Islam'in kabileler arasindan büyük bir önem kazanmasina neden oldu.

 

Andlasmadan önce müslümanlarla müsrikler arasinda hemen hiç bir iliski yoktu. Hudeybiye'den sonra ise iki taraf arasindaki ticari ve ailevi iliskiler canlandi. Hz. Peygamber istedigi yerde Islam'i rahatça teblig etme imkanina kavustu. Bu nedenle hem Mekke'de, hem de çevre kabileler arasinda Islam'i kabul edenler hizla artti. Öyle ki, Hudeybiye ile Mekke'nin fethi arasinda geçen iki yil içinde müslüman olanlarin sayisi, Hudeybiye'den önceki ondokuz yil boyunca müslüman olanlarin iki katina ulasmisti.

 

Andlasma maddelerinden müslümanlari en çok üzenlerden birisi, Mekke'den kaçan müslümanlarin iade edilmesi hakkindaki madde idi. Daha andlasma imzalanir imzalanmaz zincirlerini sürükleyerek gelen Ebu Cendel'in, "Müslüman oldugum için bu kadar zulümlere iskencelere ugramistim. Beni tekrar ayni iskencelere atmak mi istiyorsunuz? Beni yine müsriklere mi teslim edeceksiniz?" çigliklarina ragmen antlasma geregince Kureys adina andlasmayi yapan müsrik Amr oglu Süheyl'e teslim edilmesi, müslümanlari gözyaslari içinde birakmisti .

 

Süheyl b. Amr, oglu Ebû Cendel'i çeke çeke Kureyslilerin yanina götürdü. Müslümanlar, onun feryadina dayanamayarak aglamaya basladilar (Vâkidî, Megâzi, ll, 6I8'den naklen Asim Köksal, Islâm Tarihi, Vl, 2I4). Hz. Muhammed (s.a.s), Ebû Cendel'i su sözleriyle teselli ediyordu: "Ey Ebû Cendel, su toplulukla aramizda yazilan baris yazisi tamamlandi. Sen biraz sabret, katlan, yüce Allah'tan da bunun ecrini dile. süphesiz Allah, senin ve senin yaninda bulunan zayif mü'minler için bir genislik ve çikar yol ihsan edecektir. Biz onlara Allah'in ahdiyle söz verdik, onlar da bize söz verdiler. Onlara verdigimiz sözü çigneyemeyiz. Verdigimiz sözde durmamak bize yarasmaz" (Asim Köksal, a.g.e, Vl, 2I4). Hz. Ömer, bu geri çevirmenin dis görünüsüne bakarak çok üzülmüs, din için bu kadar hakarete katlanmanin sebebini anlayamadigini söylemisti. Mekke'ye girip, Beytullah'i ziyaret etmeyi uman sahabe bu gerçeklesmedigi gibi Hudeybiye Andlasmasi gibi aleyhlerine olan bir sözlesmeyi kabul etmek zorunda kalmislardi .

 

Mekke'den kaçan fakat Medine'ye kabul edilmeyen müslümanlar Mekke Sam kervan yolu üzerindeki Is mevkiinde üslendiler. Kisa zamanda sayilari üçyüze ulasan müslümanlar müsriklere karsi gerilla savasi yürütmeye basladilar. Kureys'in kervanlarina saldiriyor, ellerine düsen Mekkeli müsrikleri öldürüyorlardi. Kureys müsrikleri bu durum karsisinda müslümanlari Mekke'de tutmanin zarardan baska bir sey getirmeyecegini, gerçekten iman etmis bir mü'mini hapsetmenin serbest birakmaktan daha zararli oldugunu anladilar ve ilgili maddenin andlasmadan çikarilmasi için basvurdular. Bunun üzerine Rasûl aleyhisselam isteklerini kabul ederek Is'teki müslümanlari Medine'ye çagirdi.

-http://www.enfal.de/itarih21.htm-

 

Anlaşma maddelerinden birincisi.

 

 

1-Müslümanlarla müsrikler on yil süreyle savasmayacaklar, birbirlerine saldirmayacaklar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gidenler görmüşlerdir,mekke tarıma alverişli olmayan bir şehir. Ana gelir kaynağı ticaret kervanları ve ayrıca yıllık tertip edilen kermes şeklindeki hac toplantıları. Yukarıda kimlerin anlaşmaya ihanet ederek mekkelilerin tek gelir kaynaklarını talan ettiklerini bizzat islami kaynaklardan alıntı yaparak gösterdim.

 

Fakat muhammed buna rağman herşeyi lehine çevirebilmek için haksız yere müşrikleri anlaşmayı bozduklarını iddia etmiş ve bu iddiayı kurana koydurmaktan da çekinmemiştir. Çünkü kuranda müşrklerin anlaşmayı bozduklarına dair ayetler vardır,oysaki tarihi kaynaklar bunun aksini söylemektedir. Hem suçlu hemde güçlü olmak böyle bir şey galiba.

 

 

Bu durumda kimlerin vatanını korumak durumda kaldığı gayet açık değilmi ? Ne yapsın mekkeliler elleri kolları bağlı outurup muhammed ve arkadaşlarının yağmalarına gözmü yumsunlar? Muhammed mekkeden medineye kaçınca adamlar belki kurtulduk diye düşündüler, ama muhammed yine rahat durmadı,yaptığı anlaşmaya bile ihanet ederek mekkelilerin tek gelir kaynağını yok ederek o insanları ölüme mahkum etti.Siz bu durumda olsanız savaşmazmısınız ?

 

Şimdi müslümanlara sormak gerekir,sizin ülkenizin böyle en önemli gelir kaynağını birileri talan etse razı olurmusunuz.? Yoksa müslümanlardan başa hiç bir milletin vatanı olamaz diye mi düşünüyorsunuz ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gidenler görmüşlerdir,mekke tarıma alverişli olmayan bir şehir. Ana gelir kaynağı ticaret kervanları ve ayrıca yıllık tertip edilen kermes şeklindeki hac toplantıları. Yukarıda kimlerin anlaşmaya ihanet ederek mekkelilerin tek gelir kaynaklarını talan ettiklerini bizzat islami kaynaklardan alıntı yaparak gösterdim.

 

Fakat muhammed buna rağman herşeyi lehine çevirebilmek için haksız yere müşrikleri anlaşmayı bozduklarını iddia etmiş ve bu iddiayı kurana koydurmaktan da çekinmemiştir. Çünkü kuranda müşrklerin anlaşmayı bozduklarına dair ayetler vardır,oysaki tarihi kaynaklar bunun aksini söylemektedir. Hem suçlu hemde güçlü olmak böyle bir şey galiba.

Bu durumda kimlerin vatanını korumak durumda kaldığı gayet açık değilmi ? Ne yapsın mekkeliler elleri kolları bağlı outurup muhammed ve arkadaşlarının yağmalarına gözmü yumsunlar? Muhammed mekkeden medineye kaçınca adamlar belki kurtulduk diye düşündüler, ama muhammed yine rahat durmadı,yaptığı anlaşmaya bile ihanet ederek mekkelilerin tek gelir kaynağını yok ederek o insanları ölüme mahkum etti.Siz bu durumda olsanız savaşmazmısınız ?

 

Şimdi müslümanlara sormak gerekir,sizin ülkenizin böyle en önemli gelir kaynağını birileri talan etse razı olurmusunuz.? Yoksa müslümanlardan başa hiç bir milletin vatanı olamaz diye mi düşünüyorsunuz ?

bir şey hatırltmak isterim sadece.. hudeybiye iki devlet arasında yapılmış bir antlaşma...müslüman olduktan sonra medine site devletine kabul edilmeyen mekkeliler bu anlaşmada taraf değillerdir...peygamber onların yaptıklarından sorumlu değildir.. nitekim mekkeliler de bunun farkındalar ve maddenin değiştirilmesini bizzat kendileri istemişlerdir... eyvallah...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Andlaşmadan önce müslümanlarla müşrikler arasında hemen hiç bir ilişki yoktu. Hudeybiye'den sonra ise iki taraf arasındaki ticari ve ailevi ilişkiler canlandı. Hz. Peygamber istediği yerde İslam'ı rahatça tebliğ etme imkanına kavuştu. Bu nedenle hem Mekke'de, hem de çevre kabileler arasında İslam'ı kabul edenler hızla arttı. Öyle ki, Hudeybiye ile Mekke'nin fethi arasında geçen iki yıl içinde müslüman olanların sayısı, Hudeybiye'den önceki ondokuz yıl boyunca müslüman olanların iki katına ulaşmıştı.

 

Andlaşma maddelerinden müslümanları en çok üzenlerden birisi, Mekke'den kaçan müslümanların iade edilmesi hakkındaki madde idi. Daha andlaşma imzalanır imzalanmaz zincirlerini sürükleyerek gelen Ebu Cendel'in, "Müslüman olduğum için bu kadar zulümlere işkencelere uğramıştım. Beni tekrar aynı işkencelere atmak mı istiyorsunuz? Beni yine müşriklere mi teslim edeceksiniz?" çığlıklarına rağmen antlaşma gereğince Kureyş adına andlaşmayı yapan müşrik Amr oğlu Süheyl'e teslim edilmesi, müslümanları gözyaşları içinde bırakmıştı .

Süheyl b. Amr, oğlu Ebû Cendel'i çeke çeke Kureyşlilerin yanına götürdü. Müslümanlar, onun feryadına dayanamayarak ağlamaya başladılar (Vâkıdî, Meğâzı, ll, 608'den naklen Asım Köksal, İslâm Tarihi, Vl, 204). Hz. Muhammed (s.a.s), Ebû Cendel'i şu sözleriyle teselli ediyordu: "Ey Ebû Cendel, şu toplulukla aramızda yazılan barış yazısı tamamlandı. Sen biraz sabret, katlan, yüce Allah'tan da bunun ecrini dile. şüphesiz Allah, senin ve senin yanında bulunan zayıf mü'minler için bir genişlik ve çıkar yol ihsan edecektir. Ve Efendimiz (sav), gözyaşları içinde Ebu Cendel?i geriye iade etti. Fakat ona, yakın bir gelecek içinde, müjdeli bir şeyler fısıldadı: ?

 

Hz. Ömer, bu geri çevirmenin dış görünüşüne bakarak çok üzülmüş, din için bu kadar hakarete katlanmanın sebebini anlayamadığını söylemişti. Mekke'ye girip, Beytullah'ı ziyaret etmeyi uman sahabe bu gerçekleşmediği gibi Hudeybiye Andlaşması gibi aleyhlerine olan bir sözleşmeyi kabul etmek zorunda kalmışlardı .

Mekke'den kaçan fakat Medine'ye kabul edilmeyen müslümanlar Mekke Şam kervan yolu üzerindeki İs mevkiinde üslendiler. Kısa zamanda sayıları üçyüze ulaşan müslümanlar müşriklere karşı gerilla savaşı yürütmeye başladılar. Kureyş'in kervanlarına saldırıyor, ellerine düşen Mekkeli müşrikleri öldürüyorlardı. Kureyş müşrikleri bu durum karşısında müslümanları Mekke'de tutmanın zarardan başka bir şey getirmeyeceğini, gerçekten iman etmiş bir mü'mini hapsetmenin serbest bırakmaktan daha zararlı olduğunu anladılar ve ilgili maddenin andlaşmadan çıkarılması için başvurdular. Bunun üzerine Rasûl aleyhisselam isteklerini kabul ederek İs'teki müslümanları Medine'ye çağırdı.

 

 

İbn Hişam, Sîre, 3/321-333; İbn Kesîr, el-Bidâye, 4/188-193

 

Peygamber onların yaptıklarından sorumlu değilse niye taktik vermiş acaba? Yada en azından kervanları basan müslümanlara, yahu ne yapıyorsunuz, bu yaptığınız insanlık dışı,kötü bir davranıştır derhal bundan vazgeçin demeyi akıl edememiş galiba?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.