Φ di-lara Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 . Geldi hazân, Yine hüzün, Yine gam Cümbüş kırık, neyzen suskun, ney suskun geldi hazân, yine hüzün, yine hüsran, yine hicran şarkı suskun, meyhan suskun, mey suskun geldi hazân, yine giryân, yine figan ,yine efgân gönüllere elem konuk her akşam ... Bülbülü bir güle zar eylemişler dünyayı sevene dar eylemişler sevdayı göğsüme nar eylemişler geldi hazân, yine giryan, yine hüsran, yine gam yine hicran, yine hüzün, yine efgân, yine figan bir ince sızıdır nereye baksam… Bahçe mahsun, gül mahsun, gönül hicran bülbül bi-zar-ı figan, bi-zar-ı fizan, bi-zar-ı efgân ey vah yine hicrân, yine giryân, yine hüsran, yine gam bir ince sızıdır düşer sineye her akşam Hicran dilsiz, yaş gözsüz, mevsimler güz şair suskun, şiir suskun, tar sözsüz yine boyun büktü akşamlar öksüz ey vah yine hazân, yine efkar, yine ah-u zar yine firgat, yine hasret, yine gurbet, yine gam var bir ince sızı düşer sineye her akşam ah leyli yar Rüzgar hicran inler gönül secdede nağmeler aşkı kanar her hecede ay küser bir efkâr basar gecede yine hazan, yine hüzün, yine hicran, yine gam yine figan, yine efgân, yine giryân, yine hüsran bir kara dumandır iner her akşam Felek ki, demirden örmüş ağını ceylanlar aşk için yakmış dağını gazeller savurmuş gönül bağını geldi hazân, yine hüzün, yine hüsran, yine gam yan ey deli gönül dermansız derdine yan Yine efkar vakti, yine her yer karardı bahçe gazel döktü yaprak sarardı her sokak başını bir elem sardı geldi hazân, yine giryan, yine hüsran, yine gam yine hicran, yine hüzün, yine giryan, yine hicran bir ince sızıdır nereye baksam Tipi bize, boran bize, kar bize feryat bize, figan bize, zar bize hicran bize, fizan bize, har bize yine firgat, yine gurbet, yine hasret ey Ozan dinmez bir sızıdır yüreğinde ne yapsan gönüllere elem konuk her akşam Geldi hazân, yine hicran,yine hüsran, yine giryân bana düştü... yine firgat, yine hasret,yine figan, yine efgân cana düştü... attı felek, her birimiz bir yana düştü yan ey gönül yan, şimdi dermansız derdine yan ah ile vah ile geçip gidiyor zaman hüzünlere yazılmış bir ömür bizimkisi ah! neylersin leyli yar... Nuri CAN www.nuricann.com . Alıntı
Φ Gece Yağmuru Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya: Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak. Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir: Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir. Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kainat: Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat! Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne? Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine: Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için. Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin? Rabb'im isterse, sular büklüm büklüm burulur. Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur. Eyvah, eyvah, Sakarya'm, sana mı düştü bu yük? Bu dâvâ hor, bu dâvâ öksüz, bu dâvâ büyük!.. Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya! Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya? İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal; Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal, Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan: Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan! Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân; Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an! Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu? Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu? Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna? Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna? Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir? Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir! Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler; Sakarya, kandillere katran döktü geceler. Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya. Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya! İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su: Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu. Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek: Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek? Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl! Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl! Sakarya, saf çocuğu, mâsum Anadolu'nun, Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun! Sen ve ben, gözyaşıyle ıslanmış hamurdanız; Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız! Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader; Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider! Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz: Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber kılavuz! Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya: Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! Necip Fazıl KISAKÜREK Alıntı
Φ DİDEM Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Yavaş Yavaş Ölürler Yavaş yavaş ölürler Seyahat etmeyenler. Yavaş yavaş ölürler Okumayanlar, müzik dinlemeyenler, Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar. Yavaş yavaş ölürler Alışkanlıklarına esir olanlar, Her gün aynı yolları yürüyenler, Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler, Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyenler, Bir yabancı ile konuşmayanlar. Yavaş yavaş ölürler Heyecanlardan kaçınanlar, Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı görmek istemekten kaçınanlar. Yavaş yavaş ölürler Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler, Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar, Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar Pablo Neruda Alıntı
Misafir kleopatra.07 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 ESME RÜZGAR Dur rüzgar, dur, sert esip de böyle üzme beni Bırak hazan yaprağı dallarında çürüsün. Topraklara karışıp yok olmadan bedeni, İnsancıklar sürüsü hep altında yürüsün... Görmez misin,duymaz mısın,garip bir diyarda Bir hıçkırık,bir çırpınış şimdi son bulmakta, Minik serçeciğin kanatları kırılmakta Sevda çiçekleri solmakta hoyrat ellerde... Ne olur susun ey ölümlüler! Anlatmayın bana ölümsüz sevdalarınızı... Biz öteler ötesinde,mor ötesinde Bir gonca güle gönül koymuşuz... Bir sevda çiçeği,bir hazan yaprağı Bu iklimde ikisinin işi ne? Biri umutlara, sevdalara yelken açmış, Diğeri ki damardaki öz suları kurumuş Biz dilemedik karanlıklara çığlık atmayı, Biz istemedik kara sevdalara düçar olmayı Gelene değil,gönderene baktık, Gündüzleri güldük geceleri ağladık... Alıntı
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Güllerin ağladığı bir saat vardır hani Büyür o saatte yalnızlığı bahçelerin Düşer korkusu kalbe yaklaşan gecelerin Bir dev uzatır gökten o çirkin ellerini Güllerin ağladığı bir saat vardır hani Her şey o saatlerde merhametsiz ve soğuk Gitgide uzaklaşır batan güneşle sesin Bir bakarım ki benden en uzak çizgidesin Başlar geceye doğru upuzun bir yolculuk Her şey o saatlerde merhametsiz ve soğuk Yüzünü hatırlatır gökyüzünde ne varsa Gözlerin bu saatte kopkoyu elemlidir Dudakların kimbilir şimdi nasıl nemlidir Ellerin öyle yanar ufuk nasıl yanarsa Yüzünü hatırlatır gökyüzünde ne varsa Bir çıngırak sesidir uzaklarda kaybolan Umulmadık bir anda bitiverir şarkılar Kapanır yüzümüze o mermer kapılar Özlemler ateş şimdi anılar duman duman Bir çıngırak sesidir uzaklarda kaybolan Ak köpükler kararır deniz görünmez olur Çağırır yaşamaya bizi tek-tük ışıklar Böylece üstümüze çöker de karanlıklar Camlar, bir bir kapanır, odalar, evler uyur Ak köpükler kararır deniz görünmez olur Güllerin ağladığı bir saat vardır hani Cıvıl cıvıl bahçelerden el-ayak çekilir Yapraklar düşünceli, dallar hüzün kesilir Her akşam uzaklara alır götürür seni Güllerin ağladığı bir saat vardır hani. Ümit Yaşar Oğuzcan.. Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 BEDELİNİ YÜREGİMLE ÖDEDİGİM EN MASUM GÜNAHIMDIN Gün gelecek, Adımı unutmak zorunda kalacaksın Puslu gecenin yorgun sabahında. Bir kibrit çakıp yaşananlara, Tek tek yakacasın benli hatıraları Ömür defterinin en masum günahında. Duvarlarında asılı takvimlerden düşen Bir gün gibi, Ağladığında yüreğine gömülen Bir hüzün gibi Yavaş yavaş eriyeceğim dudaklarında. Ama ben sana inat, Yokluğuna inat, Bedenimle közleneceğim günahlarında. Seni benden alan kadere, Tek bir kelime etmeden Seni içimde yaşatacağım. Çünkü ben senin; “ Bedelini yüreğimle ödediğim En masum günahındım….” İSMAİL SARIGENE Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2007 ÖZLETİYOR SENİ BU YAĞMURLAR Burada yağmur yağıyor Aralıksız yağıyor günlerdir Ama sen yine de şemsiyeni Almadan gel ilk otobüsle Buğulanan camlara usulca Yüzünü çiziyorum ki yüzün Bir yağmur damlası olup Düşüyor yapraklarına gülün Güller de bozamıyor bu uzun Karanlık sessizliğini kentin Anılarını yitiriyor sokaklar Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları Tarih de kekemeleşiyor bazen Ki o zaman aşktır tek bilici Aşksa yürümek gibi bir şey Duyabilmek kuşların gelişini Anısı bizsek eğer bu kentin Unuttuğu türküler bizsek Acıyı rehin bırakıp bir güle Anımsatmalıyız bunları bir bir Sonra yürümeliyiz seninle Sokaklara caddelere çıkmalıyız Belki bir aşktır bu kentin Belleğini geri getirecek olan Burada yağmur yağıyor ama sen Şemsiyeni almadan gel yine de Özletiyor bu çılgın sağanak seni Sırılsıklam özletiyor biliyor musun Ahmet Telli Alıntı
Misafir redblack Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2007 YAĞMUR YAĞDIĞI SAATLER Yağmur yağdığı saatlerde: Sana çok uzaklardan geldim; Ben ve sen aynı hikâyeyi söyleyelim, Elini elime ver de... Yağmur yağdığı saatlerde: Kendi halince yalnız, Şekiller çizmektesin yararsız Kolların dayalı pencerelerde. Yağmur yağdığı saatlerde: Uzun yollara bakıyorsun, uzun. Gözlerinde aynı hasret aynı iç çekişinle Susmuşsun... Yine bahar, yine kar çiçekleri, Yine bir şarkı söylenmede mahzun... Öyle unutmuşsun ki kendini, Bırakma ellerimi bırakma, ne olursun!. Muzaffer İlhan Erdost Alıntı
Φ DİDEM Gönderi tarihi: 13 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 13 Nisan , 2007 AŞKIN YÜZÜ OLUNCAYA DEK Aşksız ve paramparçaydı yaşam bir inancın yüceliğinde buldum seni bir kavganın güzelliğinde sevdim. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! Aşk demişti yaşamın bütün ustaları aşk ile sevmek bir güzelliği ve dövüşebilmek o güzellik uğruna. işte yüzünde badem çiçekleri saçlarında gülen toprak ve ilkbahar. sen misin seni sevdiğim o kavga, sen o kavganın güzelliği misin yoksa... Bir inancın yüceliğinde buldum seni bir kavganın güzelliğinde sevdim. bin kez budadılar körpe dallarımızı bin kez kırdılar. yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz bin kez korkuya boğdular zamanı bin kez ölümlediler yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri suyun ayakları olmuştur ayaklarımız ellerimiz, taşın ve toprağın elleri. yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık törenlerle dikilirdik burçlarınıza. türküler söylerdik hep aynı telden aynı sesten, aynı yürekten dağlara biz verirdik morluğunu, henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz... Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne ne tan atışı doğumların sevincine ey bir elinde mezarcılar yaratan, bir elinde ebeler koşturan doğa bu seslenişimiz yalnızca sana yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! Saraylar saltanatlar çöker kan susar birgün zulüm biter. menekşelerde açılır üstümüzde leylaklarda güler. bugünlerden geriye, bir yarına gidenler kalır bir de yarınlar için direnenler... Şiirler doğacak kıvamda yine duygular yeniden yağacak kıvamda. ve yürek, imgelerin en ulaşılmaz doruğunda. ey herşey bitti diyenler korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler. ne kırlarda direnen çiçekler ne kentlerde devleşen öfkeler henüz elveda demediler. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! Adnan YÜCEL Alıntı
Φ helin Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2007 Aşk Bir yürek atımı mesafesinde yaşanır aşk denize kavuşmak için dağların derin vadilerinden, kıvrıla kıvrıla akan bir ırmağın sevinci gibidir. yüzyıllarca hep aynı yerlerden hep aynı şeyleri taşımanın yorgunluğu olsada üzerinde alırken kaynağından saf,temiz pınarlarından suyunu benimde sana verdiğim kalbim gibi, hep o ilk heyacanı taşır gizlese de sevilmek ümidini. çelişkiler yumağında yaşamaktır aşk hep istemenin, hep yanında olmanın tarifsiz imkansızlığını yaşamaktır, kaybetmenin hep beklediğini bilsede ummamaktır o anın hiç bir zaman gelmeyeceğini. yüzyıllardır akan bir ırmak ki sevgilisi denizdir ona kavuşmak icin, dağların yalçın kayalarına vururken kendini, bize aslında birşeylerin dersini verir gibidir. vuslata ereceği hayali ile kendisinnden bir şeyler azalır fırat gibi,dicle gibi kurulup, yıkılan medeniyetlerin gölgesinde o muhteşem mezopotamya ovasında akar sevgilisi ile kavrulmak için aşk belkide kendini yıpratmakmıdır? kendini harcamak mıdır, harcatmakmıdır? bir gençlik hatası diye damgalamakmıdır? cok sonraları pişman oldugumuzda yaşadıklarımızdan. aşk,hep istenen,hep beklenen, tadına varıldığında alışılan, zaten ilk seferki gibi olmayan sonraları acılı bir şarkıyı dinlerken eşlik etmekmiş aslında var olan, bittiğinde ise yenisini aranan bir garip duygu, yürekleri dağlayan... Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2007 SUSKU ... Susku bir çığlık yürek içre incinmiş bir sözcük belki hasret yazılı bir şehirde sızı sızı diken diken biriken dil üzre susku bir şarkı belki sessiz bir tını kopuk bir keman telinde inim inim inleyen ilmek ilmek imleyen yalnızlığı yel üzre susku hüzün soluklu bir güz incelikleri kanayan göğüne küs yıldız son intiharını kusarken aşk gül üzre bütün imgeleri kırık ve yaralıdır dudağında gizlendiğimiz şiir gözlü kız ah ben acemi ve şaşkın çok geç farkettim bir ömrü yana yana tükettiğini aşkın ve sekerek geçtiğini iz iz duman duman kül üzre suya küs ateşe barışkın.....Nuri CAN Alıntı
Φ Laciwet Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2007 Öyle bir hayat yaşıyorum ki Cenneti de gördüm, cehennemi de.. Öyle bir aşk yaşadım ki Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.. Bazıları seyrederken hayati en önden Kendime bir sahne buldum oynadım.. Öyle bir rol vermişler ki, Okudum okudum anlamadım.. Kendi kendime konuştum bazen evimde, Hem kızdım hem güldüm halime.. Sonra dedim ki "söz ver kendine" Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin.. Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin.. Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.. Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.. Öyle bir hayat yaşadım ki, Son yolculukları erken tanıdım.. Öyle çok değerliymiş ki zaman, Hep acele etmem bundan, anladım... Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2007 Seni benden alan kadere, Tek bir kelime etmeden Seni içimde yaşatacağım. Çünkü ben senin; “ Bedelini yüreğimle ödediğim En masum günahındım….” Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 12 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 12 Mayıs , 2007 Nereden Bileceksin O eski hülyaların sahile vurduğunu Yakama bir muamma taktığım gün hatırla Gurbetin mahşerimde bir sıla bulduğunu Dağlar gibi eriyip aktığım gün hatırla Nereden bileceksin, şehrin sokaklarında Kaybolan ışıkların gözlerim olduığunu Her seher yüreğimde açan karanfillerin Her akşam ellerimde sararıp solduğunu Nereden bileceksin Kim bilir, belki bir gün kapıma geleceksin Siyah tüylü martılar yorgun pencerelerde Benimle ağlayacak benimle güleceksin Göğsümde ızdırabı Deniz fenerlerinin Hayatımdan fışkıran hüzne gömüleceksin Her şairin bir gülle bahtiyar olduğunu Bir sana bir göklere baktığım gün hatırla Gönlümün kahrın ile ihtiyar olduğunu Sigaramı sessizce yaktığım gün hatırla Bilemezsin içimde bir denizdir yaşamak Sen denizin en uzak noktasında şen şakrak Ben kırgın dalgalarla avunurum derinde Gemilere yosunlu mendiller bağlayarak Nereden bileceksin fesleğen köklerinin Hercai bulutlardan bıkıp usandığını Ansızın kayıveren yıldızların ardında Vuslatı bekleyen bir kalbin yandığını Nerden bileceksin Yağmura boyun büken susuz topraklar gibi Kim bilir belki bir gün kapıma geleceksin Sinesinde bi-vefa bir sırrı saklar gibi İnfazına yürüyen ölü tutsaklar gibi Gözlerinin hicranlı yaşını sileceksin Tatlı bir rayihanın göklere dolduğunu Irmaklara karışıp aktığım gün hatırla Gölgelerin ruhumu görüp kaybolduğunu Mavi bir şimşek gibi çaktığım gün hatırla Gülümse ve uzaklaş çünkü anlayamazsın Bu kopan fırtınayı Yusuf'un yüreğinde Koyu bir çaresizlik ayinidir yalnızlık Züleyha'nın menekşe büyüyen gözlerinde Nereden bileceksin kayalara tutunan Devlerin birer birer vurulup öldüğünü Rüyaları süsleyen eşsiz mücevherlerin Bir dervişi görünce yere döküldüğünü Nereden bileceksin Kim bilir belki bir gün kapıma geleceksin Kollarında rüzgarlı bir deprem karanlığı Kapı aralığında sessizce gireceksin Işıldayan bu gönül şahikası önünde El pençe divan durup sen de eğileceksin Bülbülün lalezardan neden kovulduğunu Bu hayal zindanını yıktığım gün hatırla Balığın susuz kalıp suda boğulduğunu Acılar evreninden çıktığım gün hatırla Nurullah Genç Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2007 ÖLÜRAYAK Bu kaçıncı haykırışım geceyi sıçratan? Bebek uykularında kabus misali. Umarsızlığın kahır, umarsızlığın ağır. Sitemler, haykırışlar, ne varsa havada kalır. Giderayak olsaydı çektirdiğin acılar, Gittiğim yerde unutur dönerdim, Yine severdim seni. Ama ölürayak; ne unutabiliyor, Ne de affedebiliyor insan kolay kolay. Ne nefretin sığıyor yüreğimin avuçlarına, Ne de sevdan. Böylesi nefret ederken, Böylesi sevebilen kaç insan? Hey sen! günlük aşkların adamı! Hiç değilse bu kez, bir kez ve son kez dinle. Sen tende, dokunuşta ararken aşkı, sevdayı, Ben kendimi koydum ortaya. Söktüm, kopardım, kanattım, Yüreğimi bıraktım avuçlarına. Gözlerinin delisi, divanesi olduğum O karanlık ışığı uğruna.. Ağladıkça, ağlamakla bitiremedim ya seni gözlerimde, Yüreğimde infazın temyizden dönüyor ya, Ve böylesi kıvranıyorum ya gece sancılarınla,.. Helal olsun aşkım, helal olsun sana! Gün ışığı, ay ışığı artık birkaç günlük misafirimken, Senli zamanlarımı yargılıyorum yorgun ayaklı masalarda. "Kader" diye bir duvar gibi önüme örülmüşlüğünü, Bir hançer gibi bağrıma saplanmışlığını, Bir yazıt gibi beynime kazınmışlığını düşündükçe, Yeryüzünün ihanet hançerinden yara almış, Tüm yürekleri benim gönlümde kanıyor. Ve yeryüzünün hiçbir dilinde, Hiçbir kelimeyle ifade edilemeyen bu sancıyı, Yine benim, benim yüreğim sırtlıyor ölürayak. Ben aşkımın bedelini, aşkımın büyüklüğünce yaşadım. Kıvrandım, sancılandım, kan ağladım... İhanet kurşunlarını bir bir boşalttın Alnımın tam ortasına, Sesimi çıkartamadım. Ben zaten yaşamıyordum ki aşkım! Elini boşuna kana buladın. Sen; ömür denilen senaryomun, Kötü kalpli esas oğlanı. Ben; beni boşver... Sayfalarca yazsam harcanmışlığımı boşuna. Çünkü bu aşka, bu sevdaya dair, Hiçbir benzetme, hiçbir tanımlama yerini bulmayacak. Ne varsa anlatılası, havada öylece asılı kalacak. En iyisi kısa metraj geçmek, gelecek programı vermek. Yani; hayata ve sana dair ne varsa, Bende artık herşey THE END Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2007 Alnımın tam ortasına, Sesimi çıkartamadım. Ben zaten yaşamıyordum ki aşkım! Elini boşuna kana buladın. , bu nasıl bir ifadedir..çok etkılendım Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 bu nasıl bir ifadedir..çok etkılendım Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 Kimi Sevsem, Sensin... kimi sevsem sensin / hayret sevgin hepsini nasıl değiştiriyor gözleri maviyken yaprak yeşili senin sesinle konuşuyor elbet yarım bakışları o kadar tehlikeli senin sigaranı senin gibi içiyor kimi sevsem sensin / hayret senden nedense vazgeçilemiyor her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet sarışın başladığım esmer bitiyor anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli dudakları keskin kırkızı jilet bir belaya çattık / nasıl bitirmeli gitar kımıldadı mı zaman deliniyor kimi sevsem sensin / hayret kapıların kapalı girilemiyor kimi sevsem sensin / senden ibaret hepsini senin adınla çağırıyorum arkadamdan şımarık gülüşüyorlar getirdikleri yağmur / sende unuttuğum hani o sımsıcak iri çekirdekli senin gibi vahşi öpüşüyorlar kimi sevsem sensin / hayret in misin cin misin anlamıyorum Alıntı
Misafir kleo Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2007 Bu Kirginlik Huzun Niye? Rengarenktir duygularin Cilgincasina engin gonlunde… Ama karamsarlik dolar icin bazen, Anlasilmaz olursun birden Hep anlasilmak isterken… Sorarim sana Bu kirginlik, bu huzun niye? Varken yasamak insanliga sunulani! Ruzgara nafile direnmek niye? Goturdugu yerde yasami bulmak varken, Icinden geldigi gibi olmak yerine Direnmek ozune, niye? Sen bicmelisin kendine en buyuk degeri, Uzaklasmadan kendi gonlunden… Sorarim sana: Yasanabilir mi hosgoru olmasa? Yasanabilir mi affedemezsen kendini? Ya o kalbindeki guzellikler olmasa? Sorarim sana: Sarilmak varken coskuyla dostluga, sevgiye, Ve baslamak varken yeniden yasama umuda yolculuk diye Oyleyse bu boynu bukukluk, huzun niye? Alıntı
Φ TANTRAS Gönderi tarihi: 20 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mayıs , 2007 Beklerken Sevdiğimin kulaklarımda sesi Bembeyaz bir gül demeti Kim bilir kaç yüzyılın gülşeninden Duvar gibi kalınlaşırken bekleyişler Birden bütün katılığın dağılması Ve sesini duyuşum bir yerlerden Kim bilir kaç yüzyılın gülşeninden Ağır bir duyguyla birarada Onsuz da olunur gibi gelirken bana Gittikçe basan sis artan duman Ve kilitlenmesi zaman zaman İçimde bir ağırlığın aşk adına Nasılsın nereden çıktın Gerçekten bana mı geldin Sen miydin o olmasa da olur gibi görünen Şimdi yosun gözlerin gözlerimde Binbir türlü rüzgarla rüzgarlanır Kim bilir kaç dünyanın denizinden. Afşar Timuçin Alıntı
Φ di-lara Gönderi tarihi: 28 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 28 Mayıs , 2007 Sustum! SESLİ YORUMLARI dinle http://www.hanedan.info/Gulnaz/Sustum.mp3 Sustum! "Herkes konuştuğunu yazar,bense sustuklarımı" Herkesin konuştuğu dünyada ben sustum! ne kadar susulacaksa o kadar sustum! kendimle konuşuyorum şimdi yalnız... yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime kimse duymuyor... Sustum! Bin ah sürüp dudaklarıma ne kadar susulacaksa o kadar sustum! sustu benimle deniz, sustu deli dalgalar, sustu martılar... umutlarımı sarıp rüzgarlara uzaklara savuruyorum her gece yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne kimse görmüyor... Sustum! Tam acılarımı haykıracaktım ki, sustum ne kadar susulacaksa o kadar sustum! bir çığlık kanıyor demedim, en derininde yüreğimin... içimdeki volkanları boğarak sustum! açmadım kimselere yüreğimi hançeri sadece kendime sapladım sapladım ve sustum! hüznü yüzümde, acıları gözlerimde topladım sustum!.. Sustum! sustu dudağımdaki şarkı, gözlerimdeki şiir yaraları yalayan rüzgar sokaklarında kahrolduğum şehir gözlerim konuşuyor yalnız! Saçı ağarmış hayaller nemli kirpiklerle bulutlandığında gözlerim gökte şimşek olup çakıyorum kimse görmüyor... Sustum! tuz basıp yaralarıma! ne kadar susulacaksa o kadar sustum! içinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi yaslanıp yalnızlığın duvarına gül döküp kalabalıklara her gece kimsesiz geziyorum gönül ülkemi kimse bilmiyor... Sustum! tam sevdiğimi haykıracaktım ki, sustum sustu benimle gök, sustu dağ, sustu toprak acılar konuşuyor şimdi yalnız yaralı gönlümün sızıları konuşuyor tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir atıyorum uçurumlardan kimse görmüyor Ne zaman dudaklarından öpmeye kalksam hayatı saçlarını koklasam rüzgarların içimde incecik bir sevgi ürperiyor sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme gelmiyor beklediğim bahar yaralar merhem tutmuyor gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara kimse silmiyor yağmur dinmiyor sevdiğim bilmiyor Sustum! sustu benimle sarı sabır, sustu hasret, sustu zaman yalnız gözlerimle dokunuyorum hayata kimse duymuyor Sustum! İçimde dalgalar kabardıkça volkanlar gibi sustum sustu dudağımdaki şiir gözlerimdeki nehir gönlümdeki yara bulutlar haykırdı isyanımı şimşekler haykırdı sadece ben duydum sadece ben Ey beşiğini sallayıp boğduğum hayat ey kucağımda büyütüp öldürdüğüm sevgi yaralar merhem tutmuyor geceler avutmuyor ben sustum acılarım konuşuyor yalnız yaralı gönlümün sızıları konuşuyor Ben sustum! susmuyor yüreğimi kavuran kasırga pencereme vuran yağmur damlaları susmuyor dışarda inleyen rüzgar yıldızlar küs ay üzgün yağmur dinmiyor içimde binlerce şiir kanıyor her gece kimse bilmiyor kimse duymuyor sustum! sustu benimle sarı sabır, sustu hasret, sustu hayat, sustu zaman acılar konuşuyor yalnız acılarım konuşuyor kimse duymuyor... duymuyor... duymu... duy... Nuri CAN Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2007 Rüzgarı giyinip Sana geldim dün gece. Saçlarına dokunmaya gelmiştim. Kıyamadım yüreğinden öpmeye. Kıyamadım gözlerinde gezinmeye. Yatağının yanına usulca çöküp Seni izledim içimde hasretini yutkunarak. Nefes alışını, Meleksi bakışlarını izledim bir nefes uzağından. Ellerimi uzattim ellerine. Bir kez olsun dokunmak istedim işte. Hiçbir zaman dokunmadığım yüreğine Delicesine sarılmak geçti içimden. Dokunsam ölecektim biliyorum. Sarılsam dizlerinde sonsuzluğa göcecektim.. Dokunamadım, sarılamadım. Gidiyorum, Günahlarında yanmaya gidiyorum. Kır düğünü düşlerimi, Gözlerine benzeyen bir kız cocuğu özlemimi, Gözyaşlarında yakmaya gidiyorum. Elimde ne bir resmin, Yüreğimde ne bir nefesin, Seni “ sensiz “ yaşamaya gidiyorum. Yokluğunda Cennette yaşamaktansa, Cehennemin avuçlarında yanıp Dudaklarında son dua olmaya gidiyorum. Gidiyorum hasretim, Gidiyorum helalim.. Seni “sensiz “ yaşamaya gidiyorum. Yarın doğum günüm. Adının yazdığı çağrıdan öte Çok şey istemiyorum sevgili. Seni “ sana “ bugünden yazıp Yarın doya doya ağlamak istiyorum. Ama sakın ağlama sen. Her gözyaşın benim Cehennemim olur. Yokluğuma inat hep gülümse emi. Çünkü her gülüşün duam olur yalnızlığıma. “ Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 3 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 3 Haziran , 2007 Sevdamiz Bir Umutlu Imkansizlik Zemheri sogugundayim yarim Sensizligin pencesindeyim Bir adim otesindeyim ellerinin Bir anlik zamandir sesinin uzakligi Ellerim uzansa yakalayamaz ellerini Yurek verir de kendini duyamaz sesini Bir baska dunyadasin sevgili Seyran olmussun gozlerime yar Seyrederim seni uzaklardan Umutlu bir imkansizlikla beklerim Istekli bir beklentisizlikle severim Nasil anlatsam yarim derdimi Haykiririm ismini Dag duyar Tas duyar Gok duyar Bilirim hissedersin sen de yarim Duyamazsin ama beni Bilirsin uzaklardayim ben Yureginde yasatirsin sevgili beni Gozyaslarin akar sessizce Bilirsin hissederim gozyaslarini Ama tutamam ellerimle Silemem gozyaslarini dudaklarimla Bilirsin sevgili Mesafeler degildir bizi ayiran Bir kus olur ucardim yine sana Bir ruzgar olur eserdim senden yana Yagmur olur yagardim sana Gunes kavurmaz yuregimi Bilirsin collleri asardim da gelirdim sana Bilirsin mesafe tanimaz bu sevda Bilirsin imkansizliklardir bizi ayiran Sen ve yuregin kalirsiniz basbasa Ne yere koyacagini sasirirsin sevdani Kimle konusacagini bilemezsin Bilirsin duslerine girer de dinlerdim seni Sana kendimi verirdim de yoldaslik ederdim sana Bilirsin uzakliklar degildir bizi ayiran Bilirsin caresizliklerdir yollarimizi baglayan Yuregin daralir Gozlerin kisilir Bir aci duyarsin sevince benzer Bir yara olur imkansizliklar yureginde Bilirsin lokman hekim gerekmez Bilirsin ilac kar etmez Bilirsin bir sevdali sozcugun yuregindedir dermanin Bilirsin sevdali bir bakisin sevecenligindedir caren Bilirsin bir anlik calinmis sevismelerdedir canin Ah sevgili ah Ahlar duser dillerden sevdamiza dair Bilirsin bir imkansiz sevdadir bu Bilirsin zamandan calinmis bir andir bulusmamiz Yasamin bir armaganidir bu sevda bilirsin Bir armagandir bu sevda imkansizliklar icinde yasansa da Bilirsin sevgili bu sevda yasanmamistir kimselerce Bilirsin belki yasanmayacaktir bir daha Bilirsin umutlu bir imkansizliktir bu askin adi Bilirsin de yuregine soz geciremezsin yine de Yurek kanatlanmis sevene dogru Yürek ne mesafe tanır Ne de imkansızlıklar Bırakırsın kendini yüreğinin sesine Yuregin tasir seni askin denizine Gassan Satar Alıntı
Φ ErdalAktas Gönderi tarihi: 3 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 3 Haziran , 2007 …”hoşça kal”lar da oyuncaklarım kadar kırık döküktüler, vedalarda susulmalı diye öğrendim, siyah beyaz amerikan filmlerinden, onlar beni filozoflara benzettiler, oysa ki susuşlarım söyleyecek sözlerim olmayışından.. Sokağın başından usul usul gider sevgili Elinde geçmişten bir ANKARALI.... Yasaktı yollarım, aşk bir gidilmez ülkeydi En çok kendi tarihimin kahramanı bile değildim sensiz Ne kadar dirensem o kadar hükümlüydüm sende VE ben hep sana yürüdüm..yürüdüm Kod adı Selma.... Alıntı
Misafir kleo Gönderi tarihi: 3 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 3 Haziran , 2007 Ay Ve Deniz Ayın gümüş telleri saçlarından dökülür ellerime ve ben sessizce ağlarım Naz eder mehtap denize götürmez uzaklara ve her med-cezirde mehtapla kavgalıyım. Usulca sokulur sevgilisine okşar dalgalanan göğsünden ve ben sevdalıyım. İşte o an tüm sevgililer dahada sokulur birbirlerine kiminin gözleri, kiminin dudakları ıslak Çoğu bir gecelik hikaye bu yüce aşka gıptayla doğar ama ay bırakmaz sevgilisini her gece denize iner ve deniz asla yüz çevirmez. Osman Şimşek Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.