TANİA HAYDE tarafından postalanan herşey
-
by x men'in doğumgünü...
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN
-
GÜNÜN ŞİİRİ
SALKIMSÖĞÜT Akıyordu su gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! Birden bire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından! Bağırmadı, gidenleri geri çağırmadı, baktı yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına! Ah ne yazık! Ne yazık ki ona dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak, beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak! Nal sesleri sönüyor perde perde, atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde! Atlılar atlılar kızıl atlılar, atları rüzgâr kanatlılar! Atları rüzgâr kanat... Atları rüzgâr... Atları... At... Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat! Akar suyun sesi dindi. Gölgeler gölgelendi renkler silindi. Siyah örtüler indi mavi gözlerine, sarktı salkımsöğütler sarı saçlarının üzerine! Ağlama salkımsöğüt, ağlama, Kara suyun aynasında el bağlama! el bağlama! ağlama! NAZIM HİKMET
-
Günün Sözü
PARANIN DİNİ İMANI OLMAZ (Recep Tayyip Erdoğan) birkaç ay önce................
- Hamas / Ham Çok
-
İLGİ ÇEKEN VE İLGİ ÇEKMEYEN CİNAYETLER
Diyarbakırda bir kaç ay önce bir toplu mezar bulundu. Fakat nedense bu toplu mezar medyanın pek ilgisini çekmedi. 1993 yılında 11 köylü kaybolmuştu.Kaybolan köylüler Bolu Komando Tugay komutanlığınca gözaltına alındıktan sonra kayboldular. Adli Tıp ça yapılan DNA testlerinde toplu mezardan çıkarılan kemiklerin köylülere ait olduğu belirlendi.Diaybakır milletvekili Reyhan Yalçındağ da şöyle bir açıklama yaptı.'' bu 11 köylünün yapılan incelemelerde hiç bir örgütle bağlantısı bulunamamıştır'' Bu nasıl bir insanlık dramıdır böyle .Nasıl yapılabilir böyle birşey. Ama medyamız pek sevmedi bu toplu cinayeti. Bir iki gazeteden başka hiç biri bahsetmedi bu olaydan. yalnız sevdikleri cinayetlerde var. Kani Yılmaz Hikmet Fidan Papz Cinayeti bunlar pek bi hoşlarına gitti.çok gittiler üstlerine peki aydınlanmayan onca cinayetin üstüne niye gidilmiyor? öldürülen onca masum insanın katilleri tespit edilsin diye niye yazılmıyor manşetlerde? Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Taner Kışlalı ve daha niceleri........
-
Günün Türküsü
GRUP YORUM__GÜLEBİLMEZ seni kalbimde gezdirip her an eşkimiz bilmesin dedim hicran ala gözlü yarim menim kimse bilmir senin aşkınla ay aman ağladım güldüm gülebilmez gülüm bahar sensiz üreğim od tutup yanar sensiz dönmerem heç sözümden ey canan getme bir an heç gözümden ey canan senden ilham alar menim könlüm seni menden inan gözelim ayırmaz ölüm
-
Şu an ne dinliyorsunuz
İLKAY AKKAYA__GECELEYİN
-
BU GECE EN HÜZÜNLÜ ŞİİRİ YAZABİLİRİM
ESKİ ZAMAN AŞIĞI Ben, eski zaman aşığıyım. Sevda çeker, düşünürüm, ağlarım Bazen; tilki kadar kurnaz , bazen akılsız Bazen; çocuk gibiyim, bacak kadarım Herkes aşık olur, sevdalanır... Bir yolu var gönül çekmenin de. Benim ki; sevda değil ateşten gömlek. Bir kar düşmüş, ışıl ışıl yanar içimde Ama ben eski zaman aşığıyım. Sevmek kadar katlanmak da gelir elimden. Gece hayalimde gündüz fikrimde Ela gözlü o yar çıkmaz gönülden. Oktay Rıfat
-
GÜNÜN ŞİİRİ
BORÇLUSUN Erik çiçek açmış da bahçenin kıyısında Sen ona hiç bakmadan geçmişsen oracıktan Leylek dansa durmuş da bacanın tepesinde O baharlım laklakını durup dinlememişsen Şakır şakır bir tren bir gece köprüsünden Islıkla dalmamışsan gurbet türkülerine Akasya mor akasya ak akasya sarı sarı sarkmış da bahar mavilerinden Yaşamak ne güzel şey diye ağlamamışsan Çocuklar birdirbir oynuyorlar da çöplük arsada Dikilip yanıbaşlarına göğüs geçirmemişsen Yanından geçip gitmiş de çilekçinin arabası Kaçtan veriyorsun hemşerim diye yutkunmamışsan İskelenin tepesinden türkü döken gurbetçi gence Varolasın koçum benim diye el sallamamışsan Bahar dalı gömleğiyle utangaç bir uçurtma Bu ne şıklık delikanlım diye laf atmamışsan Ve çapkınca bakmamışsan Göğsü domur domur yeniyetmeye Sesi bambam Sesi ramazan topu Kendini herkül sanan delikanlıyı Yaştaşınmışcasına süzüp selamlamamışsan Öpmemişsen gözlerine bakıp duran bir gözleri şenlikliyi Yaşama itmemişsen iter gibi denize Girmemişsen koluna bir yıkılmışın Yalanla da olsa avutmamışsan umutsuzu Su diyene bir avuç su Bir yaralı parmağa işememişsen Kolay gelsin dememişsen taş kıranlara Günaydınsız bırakmışsan bahçe bezeyenleri Eğilip koklamamışsan çitten gülen çiçeği Bayram bayram donanmamışsan Sevinciyle dostlarının Acısını dostlarının Yüreğinde duymamışsan Kapı kapı dolaşmamışsan iş dilenerek İşsizliğe düşmemişsen hakkım dedikçe Ve bayraklı pankartlı yürüyüşlere Halaylı horonlu grev şenliklerine Katılmayı aşk gibi duymamışsan şuranda Ağrın ağrım Acın acım Dememişsen insan kardeşlerine Ve dilinin en görkemli Ve dilinin bando-davul sövgülerini Sıralayıp sallamamışsan deyyuslar saltanatına Hangi yaşta olursan ol Kardeşim Kaptırıp gönlünü sevda fırtınasına Evin yolunu şaşırmamışsan Sende iş yok be kardeşim Sen artık hapı yutmuşsun Borçlusun sen ağaçlara kuşlara Borçlusun sen trenlere otobüslere Yağan kara esen yele borçlusun Borçlusun sen herşeye Gözdeki ışıltıya Alındaki çizgiye Eldeki şaşkınlığa Borçlusun herşeye Kardeşim Yaşamın kendisine Hasan Hüseyin Korkmazgil
-
Ermeni sorunu
o çok anlayan sivrisinekler dışarda ermeni lobilerinden bangır bangır gelen ermeniler katledildi seslerinini susturabilmişlermi peki?
-
Ermeni sorunu
bazıları ermeniler katledildi derken Türkiye sence hiç bir politika gütmemeli mi? bazıları da hayır soykırım yok derken yine mi böylemi demek istiyorsun katledildiyseler de susmalı katledilmediyseler de susmalı politika yapmamalı yani öylemi?
-
Gece Yağmurun da Demlenir Uykum
TANİA HAYDE şurada cevap verdi: Gece Yağmuru başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımHOŞGELDİN
-
BOLKESTEİN DİREKTİFİ
Kapitalizmin insanlık üzerindeki tehditleri giderek yoğunlaşıyor ve insanı, doğayı yok eden vahşi yüzü, her geçen gün daha da berraklaşıyor. Kapitalizmin hakim olduğu ve hakim olmak için göz diktiği tüm coğrafyalarda, milyarlarca insan, bu vahşetin kurbanı olarak yaşamını kaybediyor, daha fazla açlık, yoksullukla karşı karşıya kalıyor, daha fazla sömürülüyor. Kimilerince “sosyal” sıfatıyla anılan kapitalizmin beşiği Avrupa’da da yaşananlar hiç farklı değil. Türkiye’de emekçilerin hakları adına, demokrasi adına bir parçası olunması istenen, istekten öte bir “umut” olarak gösterilen AB de son sürat, benimsediği ideolojinin vahşetini daha da derinleştiren uygulamalar ile diğer coğrafyalarla yarışıyor. Bu açıdan AB, 2006’ya oldukça hızlı girdi. Önce, Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi (AKPA), komünizmi faşizm ile aynı kefeye koyarak, “totaliter komünist rejimlerin suçlarını kınama” kararı aldı. Şimdi de Avrupa Parlamentosu, 14-15 Şubat 2006 tarihlerinde Strasbourg’da yapacağı toplantıda, Bolkestein-Hizmetler Direktifi ile AB içerisinde eğitim ve sağlık da dahil olmak üzere tüm hizmet alanlarını piyasalaştırmayı amaçlıyor. Avrupa topraklarında, komünizmi ve dolayısı ile de sosyalizmi, faşizm gibi totaliter bir rejim olarak kabul edip, tamamen yasaklama yolunda adımlar atmak trajikomik bir durumdur. Zira, iki Dünya Savaşı arası dönemde yine kapitalist sistemin uygulamalarının bir sonucu olarak iktidara gelen faşist yönetimlerden Avrupa’yı kurtaran, bugün yasaklamaya çalıştıkları ideolojiyi benimsemiş olanlar yani, komünistler ve sosyalist, Sovyetler Birliği’dir. Öte yandan, kimilerinin “sosyal” olarak tanımladığı AB’nin bugün ortadan kaldırmakta olduğu demokratik ve sosyal hakların da temelinde yine sosyalizm, komünizm vardır. Avrupa Parlamentosunun bu trajikomik kararı aslında, kapitalist AB için son derece olağan olarak kabul edilmelidir. Çünkü, temel ilkesi insanın özgürlüğü olan, emeğin iktidarını hedefleyen komünizm ve sosyalizm, insanlığın en büyük düşmanı olan kapitalizmin baş düşmanıdır. Bu bağlamda, kapitalist AB’nin sermaye için “cennet”, insanlık için “vahşet” içeren yolunda engelsiz devam edebilmesi için bu düşmanından kurtulması gerekir. Birçok sendika ve sol partinin kendilerine sağlanan yüklü fonlar (buna rüşvette denilebilir) sayesinde AB ve de sermaye ile eklemlenerek sesinin kesilmesi de bu kararın alınması için uygun ortamı hazırlamıştır. AB emekçileri birbirleri ile rekabet ettirerek daha fazla sömürmeyi amaçlayan düzenlemelerine de devam etmektedir. Bunların en çarpıcılarından biri de Bolkestein-Hizmetler Direktifi’dir. Direktif ile getirilen şudurbir AB ülkesinin hizmet sektöründe faaliyet gösteren bir işletme, kendi ülkesinin kuralları içerisinde başka bir AB ülkesinde de hizmet sunabilecektir. Örneğin, Almanya’daki bir hizmet, çalışma standartlarının daha düşük olduğu Macaristan’ın bir işletmesine yaptırılabilecek ve bu hizmetin görülmesinde Macaristan’daki çalışma standartları geçerli olacaktır. Böylece, daha düşük maliyetle hizmet sunan Macar emekçisi, Alman emekçisine rakip olacaktır. Bu durumda da Alman emekçisi işsiz kalmamak için mevcut çalışma standartlarından, sosyal haklarından vazgeçecek, Macaristan’daki şartlara koşullanmak zorunda kalacaktır. Daha sonra Macaristan’dan da düşük standartlara sahip bir ülkenin bu alana girmesiyle Almanya’daki ve Macaristan’daki standartlar bu kez o ülkenin seviyesine inecektir. Bundan tek yararlanan da tabii ki sermaye olacaktır. Diğer bir söyleyişle, bizde “Emeğin Avrupası” diye sunulan AB, “emekçileri birbirlerine kırdırarak”, emekçilerin haklarını ortadan kaldıracaktır. Bunun sonucu olarak da bırakın Avrupa emekçilerinin dayanışma içinde olmasını, benzer uygulamalar nedeniyle zaten yayılmakta olan aşırı milliyetçilik daha da yaygınlaşacak ve “faşizm” için uygun bir ortam hazırlanmış olacaktır. İşte, Avrupa halklarının en büyük korkusu olan “faşizm” belasının yeniden hortlaması pahasına kapitalist AB, yolunu sermayenin çıkarları doğrultusunda çizmeye devam etmektedir. AB’nin bu yolunda kendisine engel olabilecek en büyük tehdit ise elbette kapitalist ideolojinin en büyük düşmanı komünizm ve sosyalizmdir. AB’nin faşist bir tavırla komünizm ve sosyalizmi yasaklama, karalama çabasının ardındaki en temel düşünce de budur. Oysa, dünya üzerinde en totaliter rejim, insanlık için en büyük tehlike kapitalizmdir. İçerisinde gerçek anlamda demokrasi anlayışının kırıntılarını dahi olsa taşıyan herkes, kapitalizme karşı olmalı, dünya yüzeyinden silinip atılması için mücadele etmelidir. (evrensel_Özgür Müftüoğlu)
-
GÜNÜN ŞİİRİ
ACININ RENGİ Ey acılara tat veren güzellik Yüreğimize hoşgeldin Hoşgeldin de Çicekli dallara gönderdin öfkemizi Artık şimdi üstümüze İster dolu yağsın İsterse kar Biz ki bildikten sonra sevmeyi Bütün sabahlar Acı renginde olsa ne çıkar... Adnan Yücel
-
GRUP YORUM 20. YILINDA
1985 yılında dört üniversite gencinin biraraya gelerek kurduğu ve kurulduğundan bu yana adı baskılarla, yasaklarla, tutuklamalarla birlikte anılan Grup Yorum, 20. yıldönümlerini Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda büyük bir coşkuyla kutladı. Yaklaşık yedi bin izleyici vardı Açık Hava’da. Artık Grup Yorum açısından da bir nevi gelenek haline gelen Açık Hava konserlerini bir sene beklemenin özlemi ve sabırsızlığıyla hemen alkışlara başladı yedi bin çift el…Grup Yorum onları daha fazla bekletmedi ve sahnedeki yerini aldı. Biraz önce dışarıda fazladan bir saat bekletilmelerini unutuverdi izleyenler ve coşkuyla alkışa durdular dakikalar boyunca. 20 yıl önce ilk konserlerini verirken dinleyicilerine verdikleri mesajı tekrar okudular ve yine aynı duygularla dolu olduklarını ifade ettiler. “Merhaba” ile başladıkları konser boyunca, her birini farklı Yorum üyesinin okuduğu, çeşitli başlıklardan oluşan konser metni dinleyicilerin yoğun alkışlarıyla karşılandı. Yorum’un doğuşundan baskılara, yasaklara; Yorum’un bir okul olmasından umudun türkülerine; hapishanelerden örnek aldıkları ustalara; TAYAD’dan Yorum’un halk olduğuna kadar, Yorum’u Yorum yapan tüm değerler işlenmişti konser metninde. Yaklaşık 15 yıldır Grup Yorum’un yapımcılığını üstlenen Kalan Müzik’in sahibi Hasan Saltık’a ve şarkı sözleriyle Grup Yorum’un her zaman yanında olmuş İbrahim Karaca’ya özel teşekkür etmeyi de unutmamışlardı Yorum elemanları.Sinevizyon gösterisinde, Grup Yorum’un fotoğraflarla kısa tarihi, Ayçe İdil Erkmen için özel bir bölüm, Ustalara ayrılmış bir bölüm ve beş dakikalık bir kurgu vardı. Baştan sona büyük bir coşkunun hakim olduğu gecede, ilk albümlerinden son albümlerine kadar, 28 şarkı söyleyen Grup Yorum, bir de halay potpuri bölümü hazırlamıştı, bu şarkıların arasında, yine gelenek olduğu üzere yakında çıkacak albümlerinden “Senin İçin” adlı şarkıyı söylemeyi ihmal etmediler. Harbiye Açık Hava Tiyatrosu, tarihi bir konsere tanıklık etti yine. “20. Yıl konserimiz, türkülerimizin hiç susmayacağının, susturulamayacağının garantisidir” diyen Grup Yorum,” Bir sonraki Harbiye konserine kadar elveda!” sözleriyle veda etti izleyicilerine. GRUP YORUM’UN TUTSAK ÜYESİ İHSAN CİBELİK’İN GECEYE GÖNDERDİĞİ MESAJ Merhaba! Her babayiğidin harcı değildir bu… Tam 20 yıldır baskılara, yasaklara, tutsaklıklara umudun ezgileriyle karşı koymak bize, Grup Yorum’a mahsustur… “Ah bilseniz, sizinle orada olmayı ne çok isterdim” demiyorum! Sincan F Tipi’nin karanlık bir hücresinde olsa da bedenim, yüreğim şu an Harbiye’de, sizinle birlikte atıyor… Zaten biz hiç ayrı düşmedik ki! Kutlu olsun 20. yılımız… Ne diyeyim, nice 20 yıllara… Gözlerinizden öpüyorum… Sizleri şu an dinlemeye gelen Harbiye’deki tüm dostları da sımsıcak kucaklıyorum.
-
Tayyip Erdogan Mal Varlıgını Neden Acıklamıyor
(Başbakanlığın resmi sitesinden ) 07 Şubat 2006 tarihi itibariyle Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın mal beyanı aşağıda sunulmuştur. A- TAŞINMAZ MAL BİLGİLERİ 1-Arnavutköy-Bolluca Köyü 376 metrekare arsa (40 bin YTL) 2-Güneysu-Dumankaya Köyü 2.000 metrekare arsa (10 bin YTL) B- BANKA VE MENKUL DEĞERLER 1-Banka hesaplarında 1. 361. 290 YTL (Şirket hisselerinin satış geliri, emekli ikramiyesi, emekli maaşı ve milletvekili maaşlarının toplamı.) 2- Nezdinde 120.000 ABD Doları C- EŞİNE AİT TAŞINIR MAL BİLGİLERİ 1-2006 model Wolkswagen Passat araba. 2- Muhtelif takılar (35.640 YTL) (07.02.2006) 1 aralık 1998 yılına ait mal beyanında bir tane bile nakit hesabı yok.Bu beyanda 40 ytl lik şirket ortaklığı yer almıştı. ’haksız mal edinme’ iddiasıyla mahkemelik olduğu 10 Eylül 2001 tarihinde AKP Genel Başkanı olarak verdiği beyanında ise büyük oğlu Ahmet Burak’a olan borçları düşüldükten sonra 431 bin YTL’lik parasal servetinin olduğu gözlendi.ama yeni beyanındaki serveti yukarda yazılı. 2001 yılındaki beyanda büyük oğlunun düğün takılarına yer verilirken yeni mal beyanında büyük kızı ve küçük oğlunun düğün takılarına hiç yer verilmemiş. 1998 yılındaki beyanda eşinin 8 adet Altın bilezik ve 1 adet Beşibirlikten oluşan 500 YTL’lik takı 2001 yılında 7.800 YTL’ye çıktı. Emine Erdoğan’ın yeni beyandaki takı serveti ise 35.640 YTL olarak yeraldı. Erdoğan’ın 2001 yılındaki beyanında da gösterdiği Bolluca Köy’deki 40 bin YTL’lik 376 m2 arsa ve Rize-Güneysu’daki 10 bin YTL’lik 2000 m2 araziye yeni beyanda da aynı oranlarla yer verildi. Ancak, beş yılda arsaların bir kuruş bile değer kazanmaması dikkat çekici. 2001 yılındaki beyanında 174 Cumhuriyet altını ile birlikte 340 bin dolar ve 130 bin Alman Markı bilgisi yeralıyordu. Erdoğan, bu döviz hesaplarındaki bu paranın 220 bin Amerikan Doları ile 55 Alman Markını büyük oğlu Ahmet Burak’tan aldığı borç olarak göstermişti. Erdoğan’ın yeni beyanında ise Cumhuriyet altınları ile birlikte oğluna borç olarak görülen dövizler yeralmadı. Erdoğan, 2001 yılındaki 340 bin dolarlık hesabından oğluna borcunu kapadıktan sonra kalan 120 bin dolara da yeni açıkladığı beyanda yer verdi. Ancak, oğluna borcu düşüldükten sonra Mark hesabında kalması gereken 75 bin marka ilişkin bir bilgi ise yapılan açıklamada yeralmadı. Ayrıca Başbakan’ın 2005 yılında Kısıklı’da 2 villa aldığı haberi basında yer almıştır. Çevreyi bilenler bu villaların her birinin değerinin en az 1 milyon ABD doları olduğunu bildirmektedir.
-
Tayyip Erdogan Mal Varlıgını Neden Acıklamıyor
bakıyorumda bişeylerin ispatlanamaması bazılarımızın hoşuna gidiyor halk seçmedimi milletvekillerini milletvekili oldukları tarihteki mal beyanlarından farklıysa eğer bugünkü mal beyanları tabiiki sorgulanmalı ama yasamı var sorgulayacak hangi partinnin hangi milletvekili olursa olsun halkın bilmediği yollarla mal varlığını çoğaltamaz buna hakları yoktur sonuçta hepsi halkın içinden halkın oylarıyla o koltuklara oturmuşlardır onlar zenginleşsin ve bu zenginleşme birilerinin hoşuna gitsin diye değil ne kadar da kolay dimi ''zenginin malı züğürdün çenesini yorar'' demek
-
GÜNÜN ŞİİRİ
İtiraza İtirazım Var Süt limanlarında poyrazlarla lodoslar oluyorum Döndükçe, döndükçe başım, martılar kusuyorum Derya bir Kuran-ı Kerim yapraklarını bir bir açıyorum Karış, karış, karış, karış, karış, karış, karış karıştırıyorum Bakara oynuyorum Fatiha'nın Bakara suresiyle Ve zarlarla ki hepsi ayrı bir Sure alayıdır Nedir diye, nemenedir bu arabesk diye diye Martılar bu şakası yok, akaraplar tarafından ağlanılan Bir mersiye - şad olsun ruhu - Tamburi Cemil Bey'e Odeon bir rekorla koşan bir gramafonmuş bu dünya Kurdukça dönüyorum, döndükçe çalıyor, çalınıyorum Ben ki Kibariye bir hırsız ve Ferdi Tayfur kadar eski bir sipiker ve kokoyiniman Kendimden kendimi çalıyorum, kendimle, kendimle kendimi Yaşasın mahşere dek bu kısır olmayan döngü Yaşasın Veli`fendiler'de mahşerin o dokuz doğuran süvarisi Benden önce de vardı, benden sonra da tufan Yaşamak ölünmez ki yaşamayı yaşamaklan Gönderin de Hasan-hüseyin emminin, dalgalandıkça bu kırmızı don Bir arabesk bu, ister sol olsun, ister sağ Ve indikçe kustuğum martıların güzel gözlerinden yaşlar Çaputlar kalkıp kalkıp Marmara'nın dalga kıranlarından Kondu-konacak geceleri Hacı Bektaş-ı Veli'nin türbesindeki o milyon yıllık dut ağacının dallarına Bu şiir ve bu nane, ifademe mani olmayan bir damla meni Lumpen kesilmiş şahsımın kuzgunlaşmasıyla birden göğe ağan ve ağaran meçhul bir artısıyla Ki istersen demevi bir RH pozitif de olabilir. İşte bu şiirin kendini çektikten sonra Kodak'la nefsine nefes etmesidir Zaten şiir denen nesne, eski bir an'aneyle, doğan çocuğun kulağına ezan makamıyla isminin üflenmesidir Ya da tınlatmaktır içinle için için olan tambur ola ki evreni Ve de çınlasın deyuu Neyzen'in neyi (görülmemiş hiç neyin çınladığı bu ana dek) Ve en arabesk ve en çağdaş adamımız Orhan Veli'nin kuzular kulağına Maraz ve menapoz, muhteris ve muteriz itirazlara itirazim var, itirazim, itirazim Ama halka, halka halka halkalanan halka dünden ve yarından her zaman razıyım. Can Yücel
-
Günün Türküsü
MİKAİL ASLAN__XATUNE
-
NASIL MİLLİYETÇİ OLUNUR... ("Vatan haini solculara! gösterdikleri kahramanlığı v
bende çok severim o sloganı ve çok sık kullanırım her şey vatan için!!! mademki milliyetçiliği tartışmak bu kadar ciddi bir konu ne yaptın vatan için işgüzar , atmosfer adamı olmayıp nelere ne şekilde tepki gösterdin benim gibi vatanımı çok seviyorum adı altında yapılanları eleştirenlerin yazılarına kulp takarak mı nerelerde gördük vatan sevginizi not: tabiiki Atatürk ilke ve inkilapları millet için yapmıştır.Bunun bilincindeyim.
-
Tayyip Erdogan Mal Varlıgını Neden Acıklamıyor
mal varlığını açıkladı da ne oldu milletvekili maaşıyla servetinin oluşması mümkünmü.akrabalarının,çocuklarının, kardeşlerinin de servetlerinin yükselişinin sorgulanması gerekmezmi.Nerden Buldun Yasasını ktidara gelince ilk iş olarak kaldıran AKP nin beyefendisi mal beyanım şu kadardır demekle kurtulmuş olmaz.madem servetini gayrimeşru yolla kazanmadın alnının akıyla kazandın o yasayı niçin kaldırıyorsun. ee hoş o yasa da hiç uygulanmadan kalktı ya.
-
SOYADI SEÇİMİ
AKP Hükümeti, kadınların soyadı için yeni bir düzenleme peşinde. Üzerinde çalışılan kanun tasarısına göre, kadınların çift soyadı taşıması tarihe karışacak. Kadınlar; evlenme sırasında ya bekarlıkta kullandıkları soyadını ya da kocasının soyadını seçmek zorunda kalacak. Yakın zamanlı bir değişimle kadınların kendi soyadlarını eşlerinin soyadlarının önünde kullanabilmelerine izin veriliyordu. Tasarıyı hazırlayanlar; bu şekilde soyadı seçimi konusunda kadın ve erkek eşitliğinin sağlanacağını, evlilik sırasında kadınların özgürce(!) bu seçimi yapabileceğini, kadınların çift soyadı kullanma zahmetinden ve eşitsizliğinden kurtarılacağını(!) düşünüyorlar. Kadınların böyle bir seçmesinin(!) eşin soyadına boyun eğmeyle sonuçlanması kaçınılmaz. Bugün egemen değer yargılarını düşünürsek, evli kadının yalnız kendi soyadını taşımayı seçmesi, bir elin parmakları sayısınca kadın için mümkün olabilecek. Zira, evlilik soyadı ile birlikte kendi soyadını taşıyan kadınların sayısı da henüz çok az. Bu durum bile kadın için cesur bir adım gibi görünüyor. Evli kadının, bekarlık soyadını kullanmayı seçerek “yoksa nikahınız yok mu” ya da “boşandınız mı” sorularına her gün muhatap olmayı kabullenerek tekrar tekrar “medeni hali”ni açıklamak zorunda kalmasını kaç kadın sürdürebilir? Boşanmanın yalnız kadınlar için bir eksi olarak kabulünü göz önünde bulunduralım. Çift soyadı kullanan kadınların dahi “acaba boşandı mı” sorularına muhatap olduğu toplumsal algı düzeyi düşünülürse pratikte, kadının iki soyadından birini seçme özgürlüğü(!) erkeğin soyadını seçme zorunluluğu olacaktır. AKP’nin kadınlar için “iyi”sinin rengi her geçen gün biraz daha açığa çıkıyor. “Eşine biat et, sorgulama, kabul et!” Tasarıyla getirilen soyadı seçimi, kadınlar için ayrımcılığı kaldırmıyor, tersine körüklüyor. Toplumsal baskı nedeniyle ikisinden birinin kocanın soyadı olacağı kesin. Tasarıda kadına eşin ya da kendisinin soyadını seçme zorunluluğu tanınmışken, çocukların babanın soyadını taşıması zorunluluğu korunuyor. Böylece çocuklar üzerinde bir haktan söz etmenin aykırı yanını da gözeterek, çocuklar üzerinde yalnız baba hakkı kutsanmış oluyor. e-posta: [email protected]
-
PaYLaŞAMADıKLaRıM....
EmiLY_pandora seni gördüğüme sevindim. Güzel yazılarını özleşmiştim.Paylaşamadıklarını paylaştığın için teşekkürler
-
NASIL MİLLİYETÇİ OLUNUR... ("Vatan haini solculara! gösterdikleri kahramanlığı v
her şey vatan için diyenlerin hiç demir çelik işletmelerinin, telekomun, sümerbank v.s. özeleştirilmemesini savunduklarını gördünüzmü? akdeniz ve ege sahillerinin yabancı sermayeye peşkeş çekilmesine karşı çıktıklarını sağlık özelleşmesin dediklerini gördünüzmü hiç veya duydunuzmu ama Uyuşturucu kaçırırken yakalandıklarını Haraç peşinde dolandıklarını Memleketin yağmalandığı ihalelerden komisyon almak için vuruştuklarını duydunuz, gördünüz. sokak aralarında da gencecik çocuklar çete kuruyorlar çünkü vatan kahramanlığına giden yol burdan geçiyor küçücük polatlar, mematiler yetişiyor yeni kahramanlar vatanını seven kahramanlar sonra iş adam öldürmeye filan gelicek ama vatanını seven kahramanlar bunlar ne yapıyorlarsa herşey vatan için, her şey vatan için yazık!!!
-
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ AYRIMCILIĞIN İFADESİ OLUYOR
zamanında Ariel Şaron'un filistinli bir bebeği boğazlayankarikatürünün yayımlanmasına ''BU IRKÇILIK OLUR'' diyen zihniyet Hz.Muhammedin karikatürlerinin yayımlanmasına tam anlamıyla iki yüzlü özgürlük anlayışıyla olur dedi.Zira amerikanın meşhur medeniyetler çatışması senaryosunun önemli savunucularından biri olan Danimarka’nın sağcı gazetesi Jyllands-Posten’ın kültür editörü Flemming Rose( ki bu karkatürleri ilk yayımlayan) karikatürlerin yayımlanmasını basın özgürlüğü gerekçesi ile savunmuştu. amerikanın tamda iran'a saldırmaya hazırlandığı bir dönemde söz konusu karikatür tartışmalarının aynı zamana denk gelmesi de tesadüfi değildir heralde.