-
İçerik Sayısı
701 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
1
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
TANİA HAYDE tarafından postalanan herşey
-
Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder. Gazalİ
-
Uyuma Sorunu cekiyorum yardım pls
TANİA HAYDE şurada cevap verdi: 3xorC!st-TuNa- başlık Sağlık (Genel)
güzel iş valla bence sen göster bize yol yordam nasıl oluyoda istediğin saatte kalkabiliyon -
Beni Tutma Öyle çok şey var ki, Şimdi burada anlatmak istemiyorum.. Sen de ince sorularınla Beni incitmesen, iyi olur.. Yağmurlu ve uzun bir yolu Düşe-kalka yürümeye çalıştık Ve inanılmayacak kadar duygusal Bir geçmişimiz oldu seninle.. Üstelik biz bunu, bir ömür boyu Sürüp gider sanmıştık.. Beni tutma, böyle sahnelere gelemem. Beni tutma, çok kötü yanılırsın. Yıllardır öyle biriktim ve öyle gerildim ki Şimdi topyekün boşalırım, Toz olur dağılırsın.. Sen benim en ince telimden Türkümü çaldın. Sen benim en ücra duygularımı Talan ederek beslendin. Her şeyin merkezi sendin, Her şey senin etrafında dönerdi. Bar köşelerinde tükenip Kaldırımlarda sınarken kendimi, Gelip sana sığınırdım, Umutlarım bir kez daha gümlerdi.. Beni tutma, şantajlara boyun eğmem. Beni tutma, hırsımdan çatlarım. Yıllardır öyle sabrettim ve öyle doldum ki Şimdi yanardağlar gibi Birdenbire patlarım.. Bir yavru serçe, hayata alışır gibi Ağzım açık bağlandım sana. Bir topal karınca, yuvasına yaklaşır gibi Titredim, heyecanlandım sana. Bu akşam, çekip gitmek adına Bütün ömrümü ve seni sildim. Bir tuhaf senaryoydu ve bu senaryoda, Zavallı bir figürandım sadece. Anlatamam.. Kumlara yazılmış sözcükler kadar Kısacıktı ümidim. Ve anladım ki birtakım şeyleri Ben daha ilk dalgayla yitirdim.. Beni tutma, ben senin dizlerine çökemem Beni tutma, elinde kalırım, kırılırım. Yıllardır öyle daraldım ve öyle bunaldım ki Şimdi bir saniye bile oyalarsan, İnan ki çıldırırım... Sen, kalbimi emanet edecek kadar Güvendiğim, dost bildiğim.. Sen bir lokmayı bile, Tek başıma hazmedemeyip Birlikte yediğim.. Sen, yatalak olsan, altına yapsan bile İğrenmeden alırım dediğim.. Bu nasıl insanlıkmış ulan, Bu nasıl arkadaşlık, bu nasıl vefa? Bu nasıl acıymış ulan, Bu nasıl vicdansızlık, bu nasıl cefa? Beni tutma, gazabım yakar ellerini. Beni tutma, hurdahaş olursun. Yıllardır öyle kırıldım ve öyle küstüm ki Şimdi bir ah ederim, Kaskatı kesilir, taş olursun.. Ben şimdi gözüne sokuyorum dünyayı Ama sen körsün, ısrarla görmüyorsun. Ben şimdi beynine çakıyorum hayatı Ama bir türlü algılamak istemiyorsun. Peki, benim gördüklerimi gördün Ve yaşadıklarımı hiç yaşadın mı sen? Peki, devrik heykellerin önünde, Düşsüz yanılgıları ve yüce gururlarıyla, Yoksul fakat dürüst, Çıplak bir sütun gibi dimdik duranların Acısını hiç taşıdın mı sen? Beni tutma, gömleğim kan içinde. Beni tutma, darmaduman olursun. Yıllardır öyle çok yedim ve öyle çok doydum ki Şimdi bir tükürürüm Havan bozulur, rezil olursun.. Ey, kir içinde yüzenler, hayatı kirletenler Her devirde borusu ötenler! Ey, darbe kaçkınları, ortayolcular, dönekler, Ey, sümüklü böcekler! Ey, bölenler, bölüşenler, Kardeşi kardeşe kırdırıp kanla sevişenler! Ey, gençliğimizi harcayanlar, Ey, kağıttan kaplanlar, ey zavallı sıçanlar! Ey, ciğeri beş para etmezler, Sıkıyı gördü mü fellik fellik kaçanlar! Ey, fırsatçılar, cepçiler, hortumcular, tokatçılar, Vurguncular, voliciler, üçkağıtçılar! Ey, sürüngenler, sülükler, bağırsam parazitleri, bitler, Ey kudurmuş itler! Ey, yüzü yırtılmış köçekler, fırıldak varyeteler, Ve ey, dinsiz-imansız çeteler! Beni tutmayın ulan, burama geldi dayandı, Beni tutmayın, çizerim o çirkin suratınızı! Yıllardır öyle çok sömürdünüz Ve öyle çok kan kusturdunuz ki; Ulan, şimdi bir şarjöre diz çöktürürüm alayınızı!.. yusuf hayaloğlu
-
doğum günün kutlu olsun ve herşey gönlünce olsun
-
SU GIBI Dostlar ırmak gibidir Kiminin suyu az, kiminin çok Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya Insanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı, Bulanık bir göl gibi... Ne kadar ugrassanız görünmez dibi. Uzaktan görünümü çekici, aldatıcı Içine daldıgınızda ne kadar yanıltıcı.... Ne zaman ne gelecegini bilemezsiniz; Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz! Insanlar vardır; derin bir okyanus... Ilk anda ürkütür, korkutur sizi. Derinliklerinde saklıdır gizi, Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız; Yanında kendinizi içi bos sanırsınız. Insanlar vardır, coskun bir akarsu... Yaklasmaya gelmez, alır sürükler. Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler! Ne zaman nerede bırakacagı belli olmaz; Bu tip insanla bir ömür dolmaz. Insanlar vardır; sakin akan bir dere... Insanı rahatlatır, huzur verir gönüllere. Yanında olmak baslı basına bir mutluluk. Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk. Insanlar vardır; çesit çesit, tip tip. Her biri baska bir karaktere sahip. Görmeli, incelemeli, dogruyu bulmalı. Her seyden önemlisi insan, insan olmalı... Insanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz. Bosa gitmez ne kadar güvenseniz. Dibini görürsünüz her sey meydanda. Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda. Içi dısı birdir çekinme ondan. Her sözü içtendir, her davranısı candan... Can Yücel
-
Eve gitmek üzere Bakırköy dolmuşu bekliyordum. Sigaramın kalmadığı aklıma gelince önünde durduğum Tekel bayiine girecekken minibüs geldi. Apar topar bindim. Şoföre parayı uzatıp, -'Bir Monte Carlo' dedim! Adam birkaç saniye yüzüme bakıp, - 'Abi bu Bakırköy'e gider'diye cevap verdi! İşte o an benim ve şoförün bittiği andır. Mükemmel bir yerde inebilir miyim? (yolcunun kafası karşık sanırım,kendisi de dolmuştakilerle güler söylediine) Şöför kadını indirirken: - Buyrun size layık değil ama! Yolcu musait bi yerde inmek ister ama dili surcer; - Musait bi yerde iner misiniz? Şöför : - Niye sen mi kullancan Rumeli-Hisarüstü otobüsüyle taksim'e dogru gidiyoruz. Adamın biri Besiktas dolaylarında gayet aceleci bir tavirla - Kaptan orta kapıyı rica edebilir miyim?? Bizim soför olaya hakim: -Tabi abi ayıp ettin.al götür. senden kıymetli mi Ankara'da, cok sıcak bir gunde, dolmuştaki bir kokona yelpazesiyle -"Şöfeer bey klimayı acar mısınız cok sıcak olduu" demisti. Pala bıyıklı şöfer amca teyzeyi bi sure suzdukten sonra, kapıyı acıp acıp kapatmaya basladı) Istanbul'dayiz ...Dolmuşa bindik, dolmuş doldu, tam kalkicak, elemanın bir açtı kapıyı, içerde tıkış tıkış oturmuşuz, önde 3 kişi arkada 4 ... Eleman hala bir umut sordu: - "Kaptan, yer var mi?". Şöför de arkasını dönüp cevap verdi: - "Bilmiyorum, üst kata bi bak bakalım" Pek dolu olmamasına rağmen minibüs hareket etmek üzereydi. Tam o anda kavga ettikleri her hallerinden belli olan iki arkadaş minibüse bindi birbirlerinin yüzüne bile bakmıyorlardı çocuklardan biri şoföre parayı uzattı - Abi bir öğrenci bir de hayvan alır mısın?
-
Gazi olaylarının üzerinden yıllar geçti. Susurluk sanığı özel timci Ayhan Çarkın’dan, Susurluk kazasında ölen İstanbul eski Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ’a, Oğuz Yorulmaz’dan, Hanefi Avcı’ya, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’a kadar birçok kişinin olaya adı karıştı. Mahkeme tutanaklarında dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Başbakan Tansu Çiller gibi üst düzey görevlilerinnin isimleri de listeler halinde yazıldı. Gazi katliamının Susurluk olayları ile bağlantılı olduğu ifade edilirken davalarda tüm kanıtlar görmezden gelindi. Katliamın sorumluları serbest bırakılırken, Gazi olaylarının mağdurları yargı karşısına çıkarıldı. Gazi olaylarının üzerinden 11 yıl geçti. Katledilenler her yıl olduğu gibi bu yılda anılacak. GAZİ OLAYLARI NASIL GELİŞTİ? 12 Mart 1995 yılı akşamı saat 20.30’da cemevi, Yavuz, Doğu, Dostlar ve Öntaş kahvehaneleri ile Sarıoğlu Pastanesi’ni taranması ve Halil Kaya’nın ölmesi Gazi olaylarının başlangıcı oldu. Tarama haberini alanlar Gazi Karakolu’na doğru yürüyüşe geçti. Polislerin kitleyi dağıtmak için havaya ateş açması ve cemevi önünde bekleyen Mehmet Gündüz’ün vurularak öldürmesi öfkenin artmasına neden oldu. Polisin tavrı ertesi gün de devam etti. Birçok ev ve dükkan basıldı. Polisin mahallede kurduğu barikatlar askeri birliklerle daha da güçlendirdi. Cemevi önünde Halil Kaya ve Mehmet Gündüz’ün cenazesini almak için bekleyen 6 bin kişi cenazelerin verilmemesi üzerine saat 11.00’de karakola doğru yürüyüşe geçti. Ancak, polis barikatı ile engellenen kitlenin üzerine ateş açılması ile sabah saatlerinde 3, öğleden sonra ise 12 kişi öldü. 13 Mart günü katliamın bilançosu ortaya çıkmıştı; 17 ölü, yüzlerce yaralı... OLAYLAR ÜMRANİYE’YE SIÇRADIGazi Mahallesi’nde katliama dönüşen olayı protesto etmek için pek çok eylem yapıldı. Polis Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde 15 Mart günü yapılan protesto eylemlerine silahla müdahale etti. 5 kişi öldü, 20’den fazla kişi yaralandı. Gazi Mahallesi’nde başlayan katliam Ümraniye’de devam etti ve bilanço 22’ye yükseldi. TARTIŞILAN YARGI SÜRECİTartışmalı Gazi davası İstanbul Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’ne açılan dava kamu güvenliğinin sağlanamayacağı gerekçesiyle Trabzon’a gönderildi. Yargılama 5 yıl sürdü. Mahkeme heyeti, polislerin hedef gözeterek ateş ettiklerine dair fotoğrafları ve Adli Tıp Kurumu’nun hazırladığı otopsi raporlarını dikkate almadı. Raporlar hayatını yitiren 15 kişinin ateşli silahtan çıkan mermi çekirdeğine bağlı yaralanmalar sonucu öldüğünü gösteriyordu. Hedef alınarak ateş açıldığı raporlara yansıyordu. Mahkeme heyeti, müdahil avukatların dönemin Başbakanı Tansu Çiller, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı’nın tanık olarak dinlenmesi, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir ile İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu’nun yargılanması yönündeki taleplerini de reddetti. Avukatlar davanın Susurluk olayı ile bağlantı kurulması halinde düğümün çözülebileceğini söylediler. Ancak bu talep de reddedildi. AİHM MAHKUM ETTİKatliam mağduru aileler 31 kere Trabzon’a gidip geldiler. Beş yılın ardından haklarında 9 kişinin ölümü, 5 kişinin de yaralanmasına neden olmaktan dava açılan 20 polisten 18’i ‘delil yetersizliğinden’ beraat etti. Mahkeme heyeti, 4 kişiyi öldürmek suçundan Adem Albayrak’a 6 yıl 8 ay ağır hapis cezası ile 4.5 ay kamu hizmetlerinden geçici mahrumiyetine karar verdi. Mehmet Gündoğan’a ise 2 kişiyi öldürmekten 3 yıl 9 ay hapis ve 2 ay 15 gün süreyle kamu hizmetlerinden geçici süreyle mahkumiyet kararı verdi. Ancak Yargıtay Albayrak ve Gündoğdu hakkında verilen kararı “Haklarında adam öldürme ile ilgili net bir açıklığın olmadığı” gerekçesiyle bozdu. Yargıtay, sanıkların TCK 49. maddesine göre yargılanmasını istedi. Bunun üzerine dava Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi’nde tekrar görünmeye başladı. Ancak aileler ve avukatlar Yargıtay kararı ile devletin bir kere daha kendini aklayacağı gerekçesiyle davadan çekildiklerini bildirdiler. Ve tekrar görülmeye başlanan dava üçüncü celsede karara bağlandı. Mahkeme heyeti Albayrak ve Gündoğdu’ya toplam 4 yıl 32 ay hapis cezası verdi. Aileler AİHM’e başvurdu. Dava, AİHM’de ilk aşamada kabul edilip yargılamaya devam edildi. AİHM’nin 11 yıl önce Gazi Mahallesi ve Ümraniye’de 17 kişinin öldüğü olaylar nedeniyle suçlu bulduğu Türkiye’yi toplam 510 bin Avro ödemeye mahkum eden kararı, katliamda hayatını kaybedenlerin ailelerin acılarını dindirmeye yetmedi. SUSURLUK BAĞLANTILARI Gazi katliamının Susurluk ile bağlantısı avukatlar ve ailelerin yoğun çabalarına karşın dikkate alınmadı. Dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı’nın, İsmetpaşa Caddesi üzerinde 4 kahvehane ve bir pastanenin taranması olayını Yeşil’in gerçekleştirdiği ve MİT elemanı Tarık Ümit’in ortadan kaybolması olayının üzerine gidilmemesi için “Yeşil”in böyle bir provokasyon yaptığını dile getirdiği açıklamasını defalarca gündeme getirdiler. Özel timci Ercan Ersoy HBB televizyonunda Ayhan Çarkın’la birlikte Gazi Mahallesi’nde olduklarını açıklamıştı. Susurluk olayından DGM’de yargılanan özel timci Çarkın ve Oğuz Yorulmaz’ın Gazi Mahallesi’nde halkın üzerine ateş açtığını gösteren fotoğraflar vardı. Bu dönemde yaşanan en önemli gelişme 9 Ocak 1997 Resmi Gazete’de ilgili yönetmeliği yayınlanarak yürürlüğe giren, “Başbakanlık Buhran Yönetim Merkezi”nin ilk olarak denendiği yerlerden birisinin, “Gazi Mahallesi olayları”ydı şeklindeki açıklamaydı. Mahkeme heyeti tarafından bu gelişmeler de gözardı edildi. Kriz Yönetim Merkezi, Gazi’de ne yaptı? sorusunu sormadı. 1000 OPERASYONDAN BİRİ MİYDİ? Uzun süre tartışılan bir diğer konu ise kullanılan silahlardı. Sanıkların kullandıkları otomatik silahların mutlaka bulunması gerektiği defalarca dile getirildi. Çünkü Adem Albayrak’ın elindeki uzun namlulu tüfek fotoğrafı, olaylar sırasında sadece beylik silahlarının kullanılmadığı bunun haricinde uzun namlulu silahların da bulunduğunu gösteriyordu. Gaziosmanpaşa Emniyet Müdürlüğü’nden sanıklara böyle silahlar verilmediği söylendi. Ancak deliller olayların planlı hazırlanmış bir saldırı olduğunu gösteriyordu. Gösterilen deliller ve yapılan açıklamalar katliamda, önceden planlanan bir provokasyonun adım adım uygulandığını ortaya koyuyordu. Susurluk’ta ortaya çıkan kontrgerilla gerçeği, Gazi katliamının Mehmet Ağar’ın sözünü ettiği “1000 Operasyon”dan biri olduğu olasılığını gündeme getiriyordu. Ergin Engin (Sezgin Ergin’in abisi) Sezgin Engin öldüğünde 17 yaşındaydı. Meslek lisesi öğrencisiydi. Sezgin’in abisi Ergin kardeşi ile bir daha hayatları boyunca unutamayacakları günleri bizlere anlattı. “Basının geçtiği ilk fotolarda Sezgin’in en önde resimleri vardı” diyen Engin, Sezgin’in önde yürümesinin polise hedef olmasına neden olduğunu söyledi. Gazi olaylarının ikinci günü “asker gelecek” söylentileri üzerine protesto eylemi yapan kitlenin geri çekildiğini dile getiren Engin, bu boşluğu değerlendiren polisin kitleyi çember içine almaya çalıştığını anlattı. Polisin hedef gözeterek ateş açmaya başladığını ve bu açılan ateş sonucu kardeşi Sezgin ve Reis Kopal’ın vurulduğunu belirten Engin, yaşadığı şoku “Olay yerine ambulans sokmuyorlardı. Çabalarımız sonunda yarım saat sonra ambulansı içeri alabildik” dedi. Herkesİ üst üste atmIşlardI Engin, yaşadıklarını “Ambulansın içinde 4 yaralı daha vardı. Ambulans ayrıldıktan sonra biz geri çekildik. O sırada arkadaşımız vurulmuştu. Onu Özel Gaziosmanpaşa Hastanesi’ne kaldırdık. Gördüğümüz manzara korkunçtu. Yaralıların hepsi üst üste atılmış ve polis kimseye tıbbi müdahale edilmesine izin vermemiş” sözleriyle anlattı. Engin, hastanede kardeşinin öldüğünü öğrendiğini dile getirdi. Engin şöyle konuştu; “Teşhis yapmamıza izin verdiler. Adli Tıp Morgu’na girdiğimizde manzara korkunçtu. Bütün cenazeler çuval gibi üst üste atılmış. Biz Sezgin’i direndiği ve uğruna şehit düştüğü mahallesinde defnetmek istiyorduk. Hukuki süreç başlayınca 3. gün cenazeyi aldık. Sezgin’i Gazi Mahallesi’nde defnettik” KIZIM MERHAMETLİYDİCemal Poyraz (Zeynep Poyraz’ın babası) Kızım vurulduğunda henüz 24 yaşındaydı ve üniversiteye hazırlanıyordu. Zeynep devrimci bir insandı, çok merhametli idi. Ben evi boyamak için boya alırdım bakardım ki bir bidon eksik. Sorduğumda “baba sen bize aldın ama bak şu komşumuzun evi boyasız, ben de getirip bir bidon boyayı ona verdim” derdi. 13 Mart günü kızımı kaybettim. Zeynep gözleri iyi görmeyen bir arkadaşı ile birlikte köprü durağında. Saat 16.00 sıralarında polis saldırıya geçmiş. Kızım ve arkadaşları yakınlardaki bir evin altına saklanmışlar. Polisin gidip gitmediğini kontrol etmek için bir arkadaşları etrafı kontrol ediyor ve dışarı çıkıyorlar. Birden arkalarından bir araç çıkıyor. Gazetelerden öğrendiğimiz kadarıyla aracın içinde Adem Albayrak ve Mehmet Gündoğan da var. Kızım gözleri iyi görmeyen arkadaşının elinden tutarak tepeye doğru koşmaya başlıyorlar. Birden kızım yere yığılıyor. Polisler arkadan nişan alıp ateş etmiş ve kızımı tek kurşunla öldürmüşler. Kızım nefes alıp vermeye çalışırken arkadaşlarına ‘kaçın kurtulun, beklerseniz bu katiller sizi de vuracak’ demiş. Zeynep’im öleceği sıra bile merhameti elden bırakmamış, arkadaşlarını düşünmüş. Daha sonra yaşadıklarımız da bizi yıprattı. Mahkeme tarafsız değildi. Saldırıya uğradıktan sonra 7-8 saat süren duruşmalarda bizlere oturacak bir tabure bile verilmiyordu. Bu katiller cezasız kaldıkça, emekçi halk hesap sormadıkça daha nice Gaziler, Çorumlar, Sivaslar, Kızıltepeler, Şemdinliler yaşanır.” -------------------------------------------------------------------------------- ŞEMDİNLİ’DE YAŞANDI Rıza Yıldırım (Ali Yıldırım’ın kardeşi)Abim 1978 doğumluydu. O vurulduğunda ben henüz 14 yaşındaydım. O zamanlar çok farkında değildim olup bitenin. Birkaç yıl sonra artık daha iyi anlamaya başlamıştım. Bu beni daha fazla okumaya, daha fazla anlamaya ve daha fazla araştırmaya sevk ediyordu. Devlet neden emekçi çocuklarını öldürür, neden birilerini korur, neden böyle şeylere ihtiyaç duyar, neden sadece yoksul mahallerinde böyle olaylar yaşanır, bunları daha iyi anlamaya başladım. Mahkemelere giderken bize vatan haini muamelesi yapılıyordu. Bu ülkede çetecilikten başka bir şey yapmamış kendileri gibi bir katil olan Çatlı’nın adına sloganlar atarak bize saldırılarda bulunuyorlardı. Bu olaylar benim hayatımın akışını değiştirdi. Türkiye de hukukun olup olmadığını da görülen mahkemelerde öğrendik. Hâlâ aynı şeyler farklı biçimlerde yaşanıyor. Şemdinli de aynı şeyi yaptı ama bu sefer yakayı daha açık ele vermişti. Ama senaryonun devamı yine aynıydı. Yine birileri o iyi çocuğa, o iyi askere sahip çıktı. Yani değişen pek bir şey yok. Sadece mekanlar ve zaman farklı. -------------------------------------------------------------------------------- ONLARI ANACAĞIZ Hıdır Elmas (Hacı Bektaşi Veli Gazi Cemevi Vakfı Başkanı) Biz hayatını kaybeden gençlerimizin anısını bu mahallede yaşatacağız. Aileleri ile birlikte şehitlerimizi her sene anacağız, onlara dualar okuyacağız. Biz bu tür olayların bir daha yaşanmasını istemiyoruz. Birileri ortalığı karıştırarak Alevi-Suni kavgası yaratmaya çalıştı. Gazi halkı bu oyuna düşmedi. İncindi ama incitmedi. Bu mahallede 81 ilden vatandaş yaşıyor. Her mezhepten her memleketten vatandaşlar burada kardeşçe yaşıyor. Birileri bunu bozmaya çalıştı. Ama halkımız bu oyunu bozdu, bu oyuna gelmedi. (Evrensel Gazetesi)
-
ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
TANİA HAYDE şurada cevap verdi: İNTERLOCK başlık Havadan Sudan Konular
SEVGİLİ İNTERLOCK gülümsedim gülümsemesine ama bana cevap ver nedendir bu ürkeklikler nedendir bu neme-lazımcılıklar nedendir bu banane-cilikler nedendir bu bana dokunmayan yılan bin yaşasın-cılıklar nedendir bu her koyun kendi bacağından asılır-cılıklar bunlar olmalımıdır bunlar insanların TERCÜME-İ HALLERİnde olmalımıdır? acep -
Bir gün bir tarih yazılırsa, yeri gelip de söylemediklerimizden, bakarsınız suskunluğumuzun da hesabı sorulur bizden... AZİZ NESİN
-
Girme su alçakların hizmetine Konma sinek gibi pislik üstüne Iki günde bir somun ye ne olur Yüreğinin kanını iç de boyun eğme... Ömer Hayyam
-
ASKERİYEDE TÜYLER ÜRPERTEN İŞKENCE SKANDALI
TANİA HAYDE şurada cevap verdi: TANİA HAYDE başlık Güncel Konular
10 keremi söölicez arkadaşım orduyu kimse karalamıyor dedik ya ordu içinde yapılan yanlışlıklar ve yanlış insanlar vardır bunlar temizlenmelidir diye hala niye konuyu başka yönlere çekmeye çalışıyorsunuz siz bir kere ve on kere bin kere yüz kere ve her zaman her nerde ve kime karşı yapılıyorsa yapılsın İŞKENCEYE HAYIR!!! anladın? -
kurulu düzen doğrultusunda akıp giden sisteme karşı dur diyen çok ama dur diyenlere etiket yapıştıran çok
-
İNSAN OLABİLMEK VE İNSANCA YAŞAYABİLMEK
TANİA HAYDE şurada cevap verdi: SeDatsan başlık Güncel Konular
baştan sona bütün iletilerin tekrar tekrar okunması gereken bi başlık bence paylaşımlarınız için teşekkürler arkadaşlar -
savunduğu değerlere verdiği önem, hayata bakışı,pes etmeyen tavırları ve bunların yanında duygusallığı uffff daha ne yazayım sana ne yazacağımı bilemiyorum işte bütün güzellikler sende
-
ASKERİYEDE TÜYLER ÜRPERTEN İŞKENCE SKANDALI
TANİA HAYDE şurada cevap verdi: TANİA HAYDE başlık Güncel Konular
ilk haber ve ikinci haber zaten farklı haberler ve farklı olaylar ben aynı haber olduğunu iddia etmedim dikkat ettiyseniz ikinci haberde haberin devamı değil haberin tamamı diye bir ibare kullanmışım ilk habere de dediğiniz sitede değil başka bir yerde rastladım ve buraya taşıdım (gençliğinsesi) ve şunu söylemeliyim ilgimi çeken ve arkadaşlarla paylaşmak istediğim yazıları buraya istediğim taşırım ve haberin kaynağı nerden olursa olsun,Bu sizi bağlamaz...... bu da millete dert oldu nedense kürdishinfo GİBİ siteler demek ne demek? Bunu bana açıklarsan sevirim? -
Onlar, bizim nükleer silah üreteceğimizden şüpheleniyorlar; onların nükleer, kimyasal, biyolojik silah ürettiklerinden, stokladığından ve hatta kullandıklarından bizim hiç bir kuşkumuz yok. Ahmedinecad
-
ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
TANİA HAYDE şurada cevap verdi: İNTERLOCK başlık Havadan Sudan Konular
evet evet sezmek gerek sezmek ve bilmek kendini çünkü bilmek lazım her dey-işşş oyunun akışkanlığını engeller konsantrasyonu da dumur-eder -
yürekten abi dediğim ender insanlardan biridir asterix. bir o kadar da saygı duyduğum ve sevdiğim bu arada forumda tekrar seni görmek güzel
-
bilgi birikimi ve kendinden emin tavırları hep hoşuma gitmiştir. kendini fazla özletme soydaş
-
onu her zaman hani 5 yaşındaki bıcır bıcır yaramaz çocuklar olur ya aynı onlara benzetmişimdir forumun renkli simalarındandı bir o kadar da neşeli neşen her daim olsun hiç eksilmesin
-
ASLINDA HİÇBİRŞEYE İNANMAMAKTA BİRŞEYE İNANIYOR OLMAKMIDIR?
TANİA HAYDE şurada cevap verdi: cerenimoo başlık Dini Konular - Din - Dinler
bu soru benimde kafamı hep kurcalamıştır. hiç bir şeye inanmamak ta bir inançtır aslında diye düşünmüşümdür hep takip edicem bu başlığı -
Aşıksınız ama mezhep ayrılığı var ne yaparsınız?
TANİA HAYDE şurada cevap verdi: kriptex1000 başlık Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
aşkın dini imanı mı olur be -
bu kök ne oluyo anlamadım doğrusu insanlar ağaçmı da köklerini arayıp duruyosun
-
Seni diğerinden farksız yapmaya Bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, Kendin olarak kalabilmek, Dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, Artık hiç bitmez!... e.e.cummings
-
BİLSEYDİ EĞER Bir şiir bir geceye değer, Bir şiir bir uykuya değer, Bir şiir bir uyanmaya değer, Bir şiir bir sigaraya değer, Bir şiir bir rakıya değer, Bir şiir bir şarkıya değer, Bir şiir bir türküye değer, Bir şiir bir ağrıya değer, Diye-diye.. Meğer. Özdemir Asaf