Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

TANİA HAYDE

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    701
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    1

TANİA HAYDE tarafından postalanan herşey

  1. Orhan Pamuk niye gitmek istemesin ki bakın olaylara şimdi İsviçre’de yayınlanan bir dergide yer alan röportajdaki sözleri nedeniyle “Türklüğü alenen aşağılamak” iddiası ile Şişli adliyesinde yargı önüne çıkan Orhan Pamuk duruşması gerçekten de çok ilginç olaylara sahne oldu.VATANSEVER!!! bir grubun sabah saatlerinden itibaren etrafında toplandığı Şişli Adliyesi’nde tekme, tokat, yumurta ve taşlar havada uçuştu.Polisinde bu olaylara karşı gösterdiği tahammül geröekten de çok soğunkanlıydı. VATANSEVER grup “Misyoner Çocukları O. Pamuk, H. ****, H. Cemal, M. Belge, H. Şahin, E. Katırcıoğlu, İ. Berkan” yazılı pankart taşıdılar. CHP Milletvekili Bedri Baykam’ın da içinde yer aldığı başka bir grup ise, “Lütfen Pamuk yargılanmasın. Onun yanıtını vermek bizim görevimiz. yapay demokrasi kahramanları istemiyoruz” yazılı bir pankart açtı. VATANSEVER grup, “Vatan hainleri defolun”, “Vatanını sevenler Türkler bizimle dursun geri kalanlar Yahudi olsun”, “Hayasızlar” şeklinde konuşarak Pamuk’a destek verenleri taciz ettiler ve davayı izlemek için içeri girmek istediler. dava sona erince duruşmadan çıkanları karşılayan VATANSEVER grup ''vurun vurun '' diye bağırmaya başladı. duruşmadan sonra orhan pamuk ne dedi ''savunmamıı yapamadığım için üzgünüm” “Hakim bey çağırdı, mahkemeye geldik. Ne yazık ki dosya postadaymış. Savunmamızı yapamadığım için üzüldüm. Aslında hiç olmaması gereken düşünce suçu davalarının uzaması, yenilerinin açılması Türkiye için, demokrasimiz için iyi olmuyor.” ve duruşma topun adalet bakanlığına atılması ile sonuçlandı. sonuçta bu davada ifade özgürlüğünün ve basın özgürlüğünün olmadığı bir kere daha görülmüş oldu.Basın içeri bile alınmadı.Gazeteciler adliyeye alınmazken VATANSEVERLER duruşma salonuna ve koridorlara özenle yerleştirilmişti.yani linç koridorlara kadar girmişti. Top adalet bakanlığına atıldı ama Adalet Bakanlığı yargılama izni vermeyerek AKP Hükümeti’ne puan kazandırmak ve tepkileri yatıştırmayı düşünebilir. Ama, Türkiye’deki yargı, hak ve özgürlüklerin durumu hakkındaki kanaatleri değiştirmek kolay olmayacak... bu olayları sevgili medyamız da bu VATANSEVER kişilerin yaptıklarını ''halkın tepkisi'' ''vatandaşın öfkesi'' gibi başlıklarla getirdiler karşımıza. ama sonuçta fatura yine orhan pamuk'a çıktı. niye mi? bakın başlıklara Hürriyet: Yazık bu ülkeye... Sabah: ‘Düşünce’sizlik... Milliyet: Bir Türkiye fotoğrafı... Posta: Al başına belayı... Radikal: Hangisi Türklüğe hakaret?... Vatan: Korku dolu 40 dakika... Yeni Şafak: Pamuk davası demir leblebi... Zaman: Türkiye’nin imajı postaya takıldı... Star: Pamuk panayırı... Takvim: Orhan gazi, Türkiye niyazi... Türkiye: Oyun bozuldu... Vakit: Hep aynı hayasızlık... Gözcü: Pamuk’a yumurta yağmuru... Güneş: Pamuk 3.5 attı! Tercüman: Çirkin şeyler... Akşam: Pamuk’a küfür AB’ye yumruk! Bugün: Adliye’de Orhan Pamuk rüzgarı...
  2. TANİA HAYDE

    Günün Türküsü

    Cilveloy İndim dere ırmağa oy nanayda Cilve oy nanayda Zeytin dalı kırmağa oy nanayda Cilve loy nanayda Geldim seni almağa oy nanayda Cilvel oy nanayda Başladın ağlamağa oy nanayda Cilveloy nanayda Nay da na oy nanayda oy nanayda,cilveloy nanayda Pınar başı pıtırak oy... Gel beraber oturak Bir sen söyle bir de ben Bu sevdadan kurtulak Nay da ... Dere boyu gezerim oy... Söğüt dalı keserim Nerde bir güzel görsem Gözlerimi süzerim Karşıda gül menevşe Gel güneşe güneşe Senin yarin gül ise Benim yarim menevşe Nay da ...
  3. SUSARAK Güneş altında söylenmedik söz yokmuş.. Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi.. Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz.. Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde.. Hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik... Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde.... Duyuyorsun değilmi suskunluğumu nasıl haykırıyor... Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim ... Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde ..... AZİZ NESİN
  4. TANİA HAYDE

    Çağrışım

    NECMETTİN ERBAKAN
  5. EVEEET KARŞILAMA KOMİTESİ OLARAKTAN BEN BAŞLAYIM HOŞGELDİN
  6. Bildiri dağıtıp görüş açıklamanın linç, linç edilmekten son anda kurtulmanın tutuklanma nedeni sayıldığı bir ülkede hangi ve nasıl bir adaletten, demokrasi türünden bahsedilebilir ki? Linç demokrasisi! Tahrik demokrasisi! Kışkırtma demokrasisi! örnek trabzondaki olaylar bildiri dağıtıp görüş açıklamak suretiyle linç edilmeye kalkışılan gençler, linç edilmeye sebebiyetten tutklanır, linç girişiminde bulunanlar vatan kahramanı ilan edilirse..... Halkı kışkırtmada önemli rol oynayan yerel televizyon olursa.... Olayın içinde yer alanların hal ve keyfi ne durumdadır? Fakat işin en ilgi çeken yanı linç edilmekten son anda kurtulan TAYAD’lı gençlerin içeri atılmalarıdır. Beyefendiler buna linççileri yatıştırma diyorlar! Linççileri yatıştırmak için, linç edilemeyenleri içeri atıyorlar! aynı şehirde kırk elli kişilik bir gurup TAYAD’ın kapısına dayanıyor. Linç girişiminde linççileri ikna yoluyla durduran, haklısınız ama, bu işi bize bırakın diyen adamlar, saldıranları değil de, gençleri arabalara doldurup sözüm ona oradan kaçırdılar! Linççiler ise üstüne bir de gösteri yapıyorlar. Bildiri dağıtan gençlerin varlığını tahrik nedeni sayanlar, linççilere hiç dokunmadılar! Böylece meselenin püf noktası, adaletin gırnatasının, demokrasinin zurnasının türü anlaşılmış oluyor. Bildiri dağıtıp görüş açıklamak lince sebebiyet ve tahrik nedeni! Lince kalkışmak, dernek basıp insan boğazlamak ise vatan görevi! Çünkü linççilere haklısınız diyenler, bildiri dağıtan gençleri tahrik sebebi sayıyor! Peki bu sözler bizlere neyi hatırlatıyor. Sivas’ta cayır cayır yakılan aydınlarımızın iddianamesinde Aziz Nesin tahrik nedeni sayılmamış mıydı? Bu “tahrik nedeniyle!” insanları cayır cayır yakmış cani sürüsü, aklanmaya çalışılmamış mıydı? İşte o meşhur “tahrik” her zaman karşımızda. Ve o meşhur “tahrik” her türlü linç girişiminin, yakmanın, yıkmanın dört başı mamur dayanağı! Bildiri dağıtmak fena halde tahrik! Görüş açıklamak katmerli tahrik! Düşünceleri dile getirmek kışkırtıcılığın ta kendisi! Ama linç, mazlumun tahriklere kapılmasının haklı bir yansıması! Peki memleket bu haldeyken, fitiller dört bir yandan ateşlenmiş, ortalık elli altıya verilmiş, aydını, sendikacısı bu fitili söndürmeye uğraşırken tabiiki yumurtacılar olacaktır. Onlara da “aferin!” Çok büyük iş yapıyorlar! Ateşe bir parça benzin de onlar attıyorlar! Ateş bacayı sarmak üzereyken ateşe benzin atmak bayağı “akıllı işi” yani!
  7. PARKLARDAKİ ÇİÇEKLERİN EZİLMESİNE KARŞI OLANLARA PARKLARDAKİ ÇİÇEKLERİN EZİLMESİNE GÖZ YUMMAYANLARA PARKLARDAKİ ÇİÇEKLERİ ÇOK SEVENLERE PARKLARDAKİ ÇİÇEKLERİ KOPARTMAYANLARA PARKLARDAKİ ÇİÇEKLERİ EZMEYENLERE
  8. TANİA HAYDE

    Çağrışım

    polis ( lazım olunca ortalıkta olmuyolar ama)
  9. 1. Türkiye de sağ siyaset yapılmış ta ne olmuştur.Sağ hala iktidardadır da neler üretmiştir. 2. Evet sağ politika yapıyor ya a) İktidardadır İktidara gelemeyenleri de vardır bissürü 3. Halkın gözünde sağ evet mükemmeldir( çünkü mükemmel bi ülke burası hiç bi sorun yaşanmıyo) 4. Sağ sanat üreticisidir.Savaşlardan çıkmış ecdadın çocuklarıyız biz.Yedi düvelle savaştık. “Şen ola savaş, şen ola! Geliyor bizimkiler alayı, ganimet kırıntıcılar çeksin halayı”. evet evet gerçekten de konuyu dağıtmadan tartışmak niyetiyle
  10. ÖĞRENDİM Kİ Öğrendim ki... Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız. Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz, Gerisini karşı tarafa bırakırsınız. Öğrendim ki... Güveni geliştirmek yıllar alıyor, Yıkmak bir dakika. Öğrendim ki... Hayatında nelere sahip olduğun değil Kiminle olduğun önemli. Öğrendim ki... Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak mümkün Ama sonrası için bir şeyler bilmek gerek. Öğrendim ki... Kendini en iyilerle kıyaslamak değil Kendi en iyinle kıyaslamak sonuç getirir. Öğrendim ki... İnsanların başına ne geldiği değil O durumda ne yaptıkları önemli. Öğrendim ki... Ne kadar küçük dilimlersen dilimle Her işin iki yüzü var. Öğrendim ki... Olmak istediğim insan olabilmem Çok vakit alıyor. Öğrendim ki... Karşılık vermek Düşünmekten çok daha basit. Öğrendim ki... Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek Hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun. Öğrendim ki... 'Bittim' dediğin andan itibaren Pilinin bitmesine daha çok var. Öğrendim ki... Sen tepkilerini kontrol edemezsen Tepkilerin hayatını kontrol eder. Öğrendim ki... Kahraman dediğimiz insanlar Bir şey yapılması gerektiğinde Yapılması gerekeni Şartlar ne olursa olsun yapanlar. Öğrendim ki... Affetmeyi öğrenmek deneyerek oluyor. Öğrendim ki... Bazı insanlar sizi çok seviyor Ama bunu nasıl göstereceğini bilemiyor. Öğrendim ki... Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz Bazıları hiç karşılık vermiyor. Öğrendim ki... Para ucuz bir başarı. Öğrendim ki... En iyi arkadaşla sıkıcı an olmaz. Öğrendim ki... Düştüğün anda seni tekmeleyeceğini düşündüklerinden bazıları Kaldırmak için elini uzatır. Öğrendim ki... İki insan aynı şeye bakıp Tamamen farklı şeyler görebilir. Öğrendim ki... Aşık olmanın ve aşkı yaşamanın çok çeşidi vardır. Öğrendim ki... Her şartta kendisiyle dürüst kalanlar Daha uzun yol yürüyor. Öğrendim ki... Hiç tanımadığın insanlar, iki saat içinde, senin hayatını değiştirir. Öğrendim ki... Anlatmak ve yazmak ruhu rahatlatır. Öğrendim ki... Duvarda asılı diplomalar İnsanı insan yapmaya yetmez. Öğrendim ki... Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır. Öğrendim ki... Karşısındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin nereden geçtiğini bulmak zor. Öğrendim ki... Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez. Gerçek aşkların da! Öğrendim ki... Tecrübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok, Ne tür deneyimler yaşadığınızla var. Öğrendim ki... Aile hep insanın yanında olmuyor. Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz. Aile her zaman biyolojik değil. Öğrendim ki... Ne kadar yakın olursa olsunlar En iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir. Öğrendim ki... Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor. Öğrendim ki... Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın Dünya sizin için dönmesini durdurmuyor. Öğrendim ki... Şartlar ve olaylar, Kim olduğumuzu etkilemiş olabilir. Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz. Öğrendim ki... İki kişi münakaşa ediyorsa, Bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez. Öğrendim ki... Her problem kendi içinde bir fırsat saklar. Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır. Öğrendim ki... Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor. ATAOL BEHRAMOĞLU
  11. TANİA HAYDE

    Günün Türküsü

    Ben gönlümde gamı yası Ben gönlümde gamı yası kaldırdım Ağlar mıyım güler miyim bilemem Bunca ömrü dost uğruna soldurdum Pişman olup yılar mıyım bilemem Ne saray istedim ne de köşkünü Sakladım içimde onun aşkını Olmadım bir zaman varlık düşkünü Bundan sonra diler miyim bilemem Bence bir manası vardır sözümün Ancak beni yakar narı özümün Düğün bayram olsa iki gözümün Yaşlarını siler miyim bilemem Bazen derya oldum bazen göl gibi Bazen sulu toprak bazen çöl gibi Kır bayır başında açan gül gibi Açıp açıp solar mıyım bilemem Nurşani'yem derler nedir telaşın Bir başına yapayalnız dolaşın Ömür geldi geçti bitmez dalaşın Saçlarımı yolar mıyım bilemem Aşık Nurşani
  12. tabii ki bazılarımız ütopya der umursamaz, omuz silker, düşünmek istemez bir yığın bilinmezin üstesinden gelmeye çabalayarak tasarlamak yerine, olanı kendi verileriyle sorgulamak .eleştirmek yerine uygun bulup kabullendiği verilerle bir şeyler söylemek pek te doğru değil düşündüğüm bir başka toplum tasarımının “inşa”sı, omuz silkip geçilecek ütopyaya olarak düşünülebilir İnsan olarak özgürleşmemiz, herkesin tüm farklılıklarını, diliyorsa ve istiyorsa koruyarak, üstelik her farklılığını, yine diliyorsa ve istiyorsa maddi-manevi varlığının gelişmesinde somut kalkış noktası görerek, bir arada ve barış içinde, karşılıklı güç kullanmadan, şiddete başvurmadan yaşamak.... Böyle bir toplum ütopya mı? Tüm farklılıklarımızla, farklılıklarımızı varoluşumuzun vazgeçilmezi kabul ederek ve kendi yarattığımız iktidarların her an yeniden ürettiği ve birimizi diğerimizle didiştiren otoritenin çekiciliğine ve kışkırtıcılığına kapılmadan özgürleşeceğimiz ve yaratıcılığımızla sonsuzluğa erişebileceğimiz topluma gidişin yollarını, imanla değil bilinçle döşemenin tutkusu ütopya mı?
  13. kişiler tabiki kendilerine göre sağı-solu tarif etmekte serbesttirler ama Türkiye de solun içinde görünen, yerine göre herkesten daha solcu, ama sermaye tarafından beslenen, sermaye güçlerinin silahlarını kullanarak, onların politikalarının devamı olarak solun içinde faaliyet gösterenler olduğu için bazı arkadaşların böyle komikçe fikirleri olabilir. “insan hakları” demek, “demokrasi” demek, “özgürlükler” demek, gerçek anlamda “sol” olmak demek değildir. Çünkü bunlar bugün burjuva siyasetçilerin içini boşaltıp piyasalaştırdıkları” bunun için de her tezgahta satışa sundukları kavramlardır. Bu yüzdendir ki “sol demek”, ancak Batı emparyalizmine, onların politikalarına karşı çıkmak, onların dünya egemenliğini engelleyen politikaları benimsemek, o politikalar uğrunda mücadele etmek, emeğin haklarını, ama aynı zamanda işiçi sınıfının, emekçilerin iktidarını savunmaktır.
  14. TANİA HAYDE

    BU SEVDA

    ŞU SEVİ Şu sevi Öyle yaman Öyle ince Öyle sevecen Öyle umutsuz Şu sevi Gün gibi güzel Zaman gibi kötü Zamansız gelirse Şu sevi öyle gerçek Şu sevi öyle güzel Öyle mutlu Öyle sevinçli Ve öyle alaycı Karanlıkta ödü kopan çocuk gibi Öyle sevinçli Geceleyin dingin bir adam Dört yana korku salan şu sevi Olur olmaz söyleten İçin için kemiren Pusu kuran şu sevi Gözledikçe Sıkışan yaralanan tepinen yadsınan unutulan yetinen Sıkıştırmamız yaralamamız yadsımamız unutmamız yüzünden Sevide var ne varsa Öyle canlı Günlük güneşlik Seninki Benimki Tanrının günü Yepyeni Değişmez Bitkiden daha gerçek Kuştan daha titremekli Yazdan daha canlı daha sıcak İkisi de elimizde Gidip gelme Unutabilir Sonra uyuyabiliriz Uyanabilir acı çekebilir yaşlanabiliriz Gözümüzü kapayabiliriz Ölümü düşünebiliriz Gençleşebiliriz Sevimiz İnatçı eşek örneği ................ Unuttuk seni Sen bizi unutma Bir sen varsın yeryüzünde Çok uzaklarda Nerede olursa olsun Bir haber yolla bize Geç de olsa koruluktan Anılarımdan Çık birden orta yere Uzat elini Kurtar bizi Jacques PRÉVERT
  15. Solma odalarında şimdi böyle Kimden bu yorgunluklar, darlıklar Ve senin ağzın masalları çoğaltıyor Bilirsin gidenle gider Boğazın yırtılırcasına bağırdığın sır Nasıl ömrüne büyürse çocuk Söyleme Çizsen bile beni atamazsın derine BETÜL TARIMAN
  16. valla kızlar tüm kalbimle size katılıyorum en sinir olduğum laftır ''sen kendini bulunmadık hint kumaşı mı zannediyon''
  17. kapitalizmin son dahi çıkışı BÜYÜK İNSANLIK.Heralde tarihe altın harflerlegeçer. Dünya küçülecek büyük bir köye dönecek. Ama o küresel küçülmüş dünya, Büyük Ortadoğu istiyor. “Küçülmüş dünyaya” büyük Ortadoğu. “Küçülmüş dünyaya” büyük Afrika. “Küçülmüş dünyaya” büyük Asya. Küresel zaferle süslenmiş Afrika’da insanlar açlıktan, susuzluktan, ilaçsızlıktan bağıra bağıra ölüyor. Onlar açlıktan bağırırken küresel adalet, aç insanların elinden kakaosunu, kahvesini, kauçuğunu, şeker kamışını, pirincini, buğdayını, elmasını, altınını, petrolünü, ekmeğini, suyunu öldüre öldüre alıyor. Küreselleşen Asya’da, Hindistan’da, Pakistan’da, Bengaldeş’de açlıktan kıvranan insanların ellerine, kışkırtılmış dinsel, mezhepsel silahlar tutuşturulup medeniyet öğretiliyor. Küresel büyük insanlık Irak’ı yakan bombalara özgürlük dedi Küresel teknoloji, uzaktan kumandalı füzelerle Filistin’de insanlığı deldi. Çünkü küresel büyük insanlık korkuyor. Aç ve yoksul insanların gazabından korkuyor. Ekmekleri, yarattıkları değerleri, umutları çalınan, bombalanan insanların bir gün gırtlaklarına yapışacaklarını ve yapılanların hesabını bir bir soracaklarını biliyor. Kim sürdü bu dünyanın topraklarını, kim ekti ekinleri, kim büyüttü buğdayları, kim pişirdi ekmeği? “Biz, biz, biz.” Kim çaldı onları insanların elinden? “Siz, siz, siz!” Kim milyonlarca insan açlıktan kıvranır, minicik bebeler kurumuş bedenlerinde suyu ararken, buğdayları yakıyor, dev akvaryumlarında köpek balıkları besliyordu? İnsanlar ilaçsızlıktan bağıra bağıra ölürken silahları kim satıyordu? Irak’ta neler oluyor şimdi.... Filistin’de kimler yakılıyor ...... Nasıl bir şeydir bir insanın kendi topraklarında mülteci olması..... Nasıl bir şeydir dört bir tarafınızın ölüm kokması.... BARIŞ NE MÜMKÜN....
  18. ama ben kıskandım
  19. TANİA HAYDE

    Günün Türküsü

    Aşkın Beni Del'eyledi Aşkın beni del’eyledi Yaktı yaktı kül eyledi El aleme kul eyledi Yar beni beni beni Mecnunum sahra içinde Yunusum derya içinde Eyyubum yara içinde Sar beni beni beni Aslı isen Keremi bul Derde derman vereni bul Garip gibi viranı bul Gör beni beni beni Neşet Ertaş
  20. ne oluyo burda bakiiyim şevval yaaa karçiçeği bitirdin beni şimdi kıskandım
  21. geçmiş olsun mara bulge acil şifalar dilerim bütün çiçekler annene
  22. bugün burda ikinci şiirim ama bunu yazmasam olmazdı. ''Sevgili annem, babam ve kardeşlerim ; …. Zavallı ve çaresiz biriymişim gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. Bu konuda ne kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız, beni o kadar mutlu edersiniz. Hepinize özgür ve mutlu yaşam dilerim. selamlar… Oğlunuz Erdal” ERDAL EREN'e Onlar 78 Şafağının atlıları; Onlar bir çiçek gibi arı, taze ve renkliydiler. İnsan olmaktı suçları ve insanları sevmek. Baskısız, sömürüsüz, özgür bir dünya istediler. Özgürlüğün doyumsuz tohumları gibi düştüler toprağa. Bire bin verdi başakları. Kaldırın yattığınız yerden başınızı kaldırın. Bakın ! Bıraktığınız yerde yürüyor yoldaşlarınız… Kim demiş ölüm var diye bize ? Kardeş kardeş atan bu yürekler bizim… Selam Olsun sizlere… Selam olsun… And olsun…
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.