Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

TANİA HAYDE

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    701
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    1

TANİA HAYDE tarafından postalanan herşey

  1. SİBEL İÇİN GELSİN..... SENDEMİ HEYY CAN Şu dağların yamacına Sende mi savruldun hey can Anaların acısına Sende mi kaydoldun hey can Fırtınaya bağır açtın Kuş musun sanki be hey can Yıldırma değip geçtin Taş mısın sanki be hey can Sende mi yandın Sende mi soldun Sende mi kayboldun hey can Nedir bu çığlık Nedir bu feryat Sende mi vuruldun hey can Şu dağları yanağına Sende mi gül oldun hey can Sevdaların yangınında Sende mi çöl oldun hey can Kar mı yağdı saçlarına Darda mı kaldın be hey can Çığ mı düştü yollarına Zorda mı kaldın be hey can Sende mi yandın Sende mi soldun Sende mi kayboldun hey can Nedir bu çığlık Nedir bu feryat Sende mi vuruldun hey can Yusuf Hayaloğlu
  2. TANİA HAYDE

    tuna kiremitçi

    git kendini çok sevdirmeden adlı kitabını beğenmiştim çünkü eskişehir var kitapta belki de ondan ama bu işte yanlızlık var 'ı hatırlamıyom bile şimdi yolda üç kişiyi aldım okuyayım dedim ama bir kaç sayfadan sonra sıktı bıraktım
  3. Dünya barışına katkıda bulunmak amacıyla kurulan Nobel Vakfı’ Uluslararası İnsan Hakları Günü’nde verdiği iktisat ödülleri, hak ve özgürlüklerin nasıl pervasızca çiğnendiğini çarpıcı bir biçimde gözler önüne serdi. Niye mi? 2005 Nobel İktisat Ödülü “Oyun Teorisi”ni geliştiren İsrailli-Amerikalı siyonist matematikçi Robert Aumann ile, Vietnam işgalinin mimarlarından olan ABD’li Thomas Schelling’e verildi. Filistin’in işgalini destekleyen Robert Aumann, “Büyük İsrail” savunucusu bir siyonist olarak, Filistin halkının sürülmesini veya imha edilmesini istiyor. Aslında Aumann’ın bilim adamı kimliği oldukça kuşkulu. Çünkü kendisinin “Oyun Teorisi”ne katkısı, Oyun Teorisi’nin Tevrat’ın okunmasına uygulanmasından ibaret. Özellikle de, ölmüş kocanın mirasının üç dul karısı arasında nasıl paylaştırılacağına dair bir ikilemin çözümü meselesinde. Siyonist Aumann, aynı zamanda Tevrat’taki gizli şifreler hakkındaki çalışmalarıyla tanınıyor. Kısacası, harf ve rakamlarda keramet arayan bir şahsiyet. Kendisi,Güçlü Bir İsrail İçin Profesörler adlı şeriatçı bir örgütün de kurucu üyelerinden. ABD’li neomuhafazakârların yakın dostu olan Thomas Schelling ise, insanlık düşmanı görüşlerini geçen hafta tüm dünyaya duyurdu.Söylediği de şu dünya barışı ancak DAHA FAZLA SİLAHLANMA İLE sağlanabilirmiş. Düşünce kuruluşu RAND ile yıllarca çalışan bu adam, Soğuk Savaş’ın beyni olarak bilinen Paul Nitze ile, Karanlıklar Prensi olarak bilinen Richard Perle gibilerinin yakın çevresinde oaln kişilerden aynı zamanda. Schelling, barışa en önemli katkısını Vietnam Savaşı sırasında yaptı. Oyun Teorisinden hareketle; Vietnamlıları pes etmeye zorlayacak bir şekilde, provokasyonlara alan açılmasını önerdi. Buna göre, ülkeye giderek artan şiddette bombardımanlar düzenlenmeliydi. İlk bombardıman, 2-24 Mart 1965 tarihleri arasında düzenlendi. Vietnam halkının iradesi kırılamayınca, diğer saldırılar geldi. Altı milyon ton bombanın ardından, Schelling’in bilimsel(sözde) önerileri, 2 milyon cana mal olmuştu. İki gerici iktisatçı, Nobel ödülünün yanı sıra, 300 milyon dolarlık para ödülünü de paylaşacak. Bu iki iktisatçı da savaş kışkırtıcısı...Bir çok bilim adamı tarafından kararı tekrar düşünün diye imza toplandı.Bunların çoğu Amerikalı, İsrailli ve Avrupalı 1000’den fazla tanınmış isim nedir bu oyun teorisi? matematiğe dayalı bir analiz yöntemi olan “Oyun Teorisi”nin pratik alanı, gayeleri farklı iki veya daha çok sayıda karar merciinin, aynı bilgilere sahip oldukları bir ortamda nasıl en yararlı hareket tarzını seçeceklerini açıklıyor. Savaş, çatışma ve ticaret görüşmelerini satranç gibi algılayan Oyun Teorisi, taraflardan birinin birden fazla seçeneği olduğunu ve diğerinin de her seçeneğe farklı reaksiyon gösterme potansiyeli bulunduğunu ileri sürüyor. Teoriye göre, taraflardan birinin attığı adım, diğeri tarafından başka bir hamleyle karşılandığından bir dizi yeni olasılık doğuyor. Bu da, mevcut durumun ve yaratacağı sonuçların öngörülmesi için matematiksel analizleri zorunlu kılıyor. Aumann, teoriyi Filistin sorununa şu sözlerle uygulamıştı:İsrail’in Gazze’den geri çeklimesini ele alalım. Bu, atılabilecek en kötü adımdı. Kötü bir adım, çünkü; bu karşı tarafa ‘Eğer siz bizim kaldıramayacağımız kadar bir baskı uygularsanız, biz bu baskının sonucunda lehinize adımlar atabiliriz.( Geri çekilme, teorik açıdan ve verdiği mesajlar bakımından tam bir felaket)
  4. Özletiyor Seni Bu Yağmurlar / Ahmet Telli Burada yağmur yağıyor Aralıksız yağıyor günlerdir Ama sen yine de şemsiyeni Almadan gel ilk otobüsle Buğulanan camlara usulca Yüzünü çiziyorum ki yüzün Bir yağmur damlası olup Düşüyor yapraklarına gülün Güller de bozamıyor bu uzun Karanlık sessizliğini kentin Anılarını yitiriyor sokaklar Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları Tarih de kekemeleşiyor bazan Ki o zaman aşktır tek bilici Aşksa yürümek gibi bir şey Duyabilmek kuşların gelişini Anısı bizsek eğer bu kentin Unuttuğu türküler bizsek Acıyı rehin bırakıp bir güle Anımsatmalıyız bunları bir bir Sonra yürümeliyiz seninle Sokaklara caddelere çıkmalıyız Belki bir aşktır bu kentin Belleğini geri getirecek olan Burada yağmur yağıyor ama sen Şemsiyeni almadan gel yine de Özletiyor bu çılgın sağanak seni Sırılsıklam özletiyor biliyor musun
  5. benden de gelsin bütün foruma dünyanın en güzel çiçekleri
  6. Nüfus Kanunu’nun isim koymayı düzenleyen 16. maddesinin 4. fıkrası, 15 Temmuz 2003 tarihinde kabul edilen ve 19.07.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4928 sayılı yasa ile değiştirilmiştir. Yasa koyucu, isim hakkının nasıl tanındığını ve bunun sınırlarını da (enel ahlaka aykırı olmamak gibi) belirlemiştir. Bu sınırlamalar arasında, Türk alfabesine aykırı olmamak gibi bir sınırlama bulunmamaktadır. Türkiye’de ilkece güçler ayrılığı ilkesi kabul edilmiştir. Yasama, yürütme ve yargıdan söz ediyoruz. Yasama organının getirmediği sınırlamayı, bürokrasinin getirmesi hukuka aykırıdır. Yasalar hiyerarşisi, ulusalüstü insan hakları belgeleri, anayasa, kanun hükmünde kararname, tüzük, yönetmelik, genelge gibi bir sıra izler. Bu sırada üst-normatif düzenlemeye aykırı alt normatif düzenleme yapılamaz. Mevlit’te “yarılıp duvar içinden çıktı negehan” dizesi var diye kızının adını negehan koyan bile var. Negehan’ı bir ad sayıyor belli ki. “Anider” anlamında bir sıfat olduğu aklına bile gelmem,iştir belki. Merve, Furkan gibi yirmi yılda yaygınlaşan arapça adlar “aleyna” da isim olarak kullanılıyor. Ama çocuğun adının Baran konması son yıllarda yasak duruma geldi. Eskiden Farsça diye serbesti, Kürtçedeki varlığı sözkonusu olunca yasaklandı. Berivan, Berfin, Zozan da... Adam da kızına Hêlin diye ad koyar. Yuva demek ister, Helin yazarsın erimek anlamına gelir. Aman canım Gülçin, Gülzar koysun diyecekseniz Kürtçe’de gül, gul diye yazılır. Gulza var Gula zer var...Bu ince irdelemelerde ne var derseniz adını bir türlü ZİŞAN yazdıramayıp(çünkü kürtçe zannedildi) aylarca mahkeme kapılarında beklemek ne demek ben bilirim... Fakat an başta yazdığımın aksine Abdurkadir Aksu’nun çıkardığı genelgede, bir alfabe koşulu konuldu. Yasa ile herhangi bir düzenleme getirilmediği taktirde genelge ile bu yasaklanamaz. Genelge ancak uygulama alanını sağlar. Kural koyamaz ve yasanın üstünde olamaz. Fakat Aksu’nun genelgesi, kendini yasanın üstünde sayıyor. Aslında bu genelge şimdiden geçersizdir. Türkçe alfabeye uygun olmayan ismi koyan bir vatandaş mahkemeye başvurursa normalde davayı kazanır. Bu işin teknik boyutu. Bir de işin kültürel ve dille ilgili bir boyutu var. Kürtçe isim koymak serbesttir ama Kürt alfabesini kullanamazsın deniyor. Kürtçe 31 harfli alfabeye sahiptir. Türkçe’den farklı olarak 4 tane değişik harf vardır. Bu genelge ikiyüzlüdür. ha bu arada pretorian kimsenin kimsenin kaynağını yok etmeye çalıştığı filan yok isimleride kaynak olarak mı görüyosun türkçe değil de başka dilde isim olunca tükenmek anlamına mı geliyor garip git ırağa ne isim koyarsan koy derken kimin toprağından kimi kovuyosun ki bı sınırlar içinde yaşıyorsa 80 milyon kişi (din-dil-ırk-mezhep hiç farketmez) burası herkesin toprağıdır bi gün herkes öğrenecek kardeşçe yaşamayı
  7. TANİA HAYDE

    TANİA HAYDE

    made in, muhammed, focal sizde teşekkürler geçmiş doğum günümü kutladığınız için
  8. doğrusun valla ne diyim bayan vileda bayan mutfak rabotu kızlı erkekli toplanıldığında erkekler heeeep muhabbet kızlar mutfakta içerden bi ses -yaa yemek hazır değilmi daha öbürü de -çayı da koyun bi taraftan
  9. Düşünün öyle bir ülke ki.... insanın çocuğuna istediği ismi vermesinden doğal ne olabilir? Ve bir başkası, kurum veya kuruluş, anne ve babanın kendi varlıklarının bir parçası olan çocuklarına isim verme hakkını nasıl olabilir de elinden alabilir? Böyle bir şeyin hâlâ yaşanmakta olduğu bir ülkede, bırakın demokrasinin, özgürlüklerin olup olmadığı tartışmasını, en geri düzeyde bile olsa insan hakkından, insana saygıdan bahsedilebilir mi? ebeveyn gidiyor nüfus müdürlüğüne diyor çocuğumun adı rojhat olacak hayır diyorlar bu isim türk örf ve adetlerine aykırı mahkemede bu ismi yasaklıyor ''Türk ismi olmadığı gerekçesiyle'' oysaki isim koyma hakkı anne ve babaya verilmiştir. bu yapılan ırkçılığın ve şovenizmin ta kendisi değilmidir? kaldı ki bu durum ırkçılığın ve şovenizmin düştüğü komik durumu göstermektedir. bir dönem Bulgaristanda Türk çocuklarına zorla Bulgar ismi konuluyor diyerek ortalığı ayağa kaldıran bir ülkeydi burası Türkçe isimler başka yerde yasaklanınca kötü de burda niye...
  10. DOSTA DÜŞMANA KARŞI Zindanlardan taşa taşa kar beni Mamak’lardan metris’lerden sor beni Diyarbekre kanla bastım mührümü Ceset ceset kefen kefen sar beni Bu türkü mor dağların emanetidir Firari mahpuslara bir avuç su Bir türkü dilimi içerdekine Çeyiz sandıgına oyalı yazma Memeye süt Ve baharın toprağa bereketidir Sığmaz dört duvarın yanına, dikenli tele Cesur mermidir, mavzer yatağında bu Önü kıtlık kıran, zemheri Ardı ateş külü, kızılcık Ve menekşedir Bir teli asuri vurur, bir keldani Ve yeşile çalar her mevsim Petrol mavisini Kan kızılını Kavruk dudakların tuzunda tadı Fırat’ı Dijle’yi vurur Heyy bre Şahin gagasında Can suretidir Kara saçlım Gül benizlim Sevdiğim Bu türkü Mor dağların emanetidir Gün kar yanığı yüze vuranda Debreşir gökçe yürek Kasketi keder gömleği kan Sevdası bir uçurumdur Gözleri kor tanesi gözleri hançer Gözleri cesarettir Krizantem çiçegidir emegi gülüm Elleri cesur vede hünerli Mor dağların ardında Üç koca destan üç koca dünya Üç denklem Üç şifre üç atom çekirdeği ve Bir çakmak bir kıvılcım birde dinamit Gün kar yanığı yüze vuranda Mor dağların türküsü gelir Onlar güneşin bağrında ateş Yer yüzünde bir taze çiçektiler Namluda namusun fişengi İsyanda yürek kara düşte Bembeyaz gerçektiler Ben yılların sevdası Nazlım Sabır kıyısında Kin köpüğü Al almada Başaklarda Gül dudaklarda hasret Söyle türkünü sen Erinme nazlı bacım Ağlamadan Karalara bağlamadan Kına gecelerinin sevincinde Lurke’de Goven’de Temirağa’da ORHAN KOTAN
  11. TANİA HAYDE

    4.KUVVET

    Yazılı ve görsel medyaya baktığımızda; adeta toplumun beynini dondurup idare ettirmeye yönelik çalışmalar yapıldığını düşünmemek elde değil. En fazla okunan gazetelerin sayfalarını ya hurafeler, ya canavarca işlenen cinayetler, ya da kim kiminle aşna fişne gibi ‘haberler’ doldurmakta. Bazen bütün bunları tek bir gazetede görmeniz de mümkün. Sırf, futbol fanatikliğini azdırmaya yönelik olarak çıkartılan gazeteler bulunmakta. Üstelik sporu sadece futbola indirgeyecek kadar art niyetli… Pembe, beyaz veya mafya dizilerinden yola çıkılarak sayfalarca haber yapan bir medya düşünün. Üçüncü sayfa haberleri, henüz akan kanların buharı tüterek, sıcak sıcak servis yapılıyor okuyuculara… Bunların daha gelişmişi ve etkileyicileri ise televizyonlarda görünüyor. Bir bakıyorsunuz bütün televizyonlarda, koca koca, kelli felli adamlar, utanmadan saatlerce futbol konuşuyorlar. Hem de birbirlerine hakaret edecek kadarda ateşli… Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini televizyonlarda, canlı yayınlarda izletiyorlar. Aile içi şiddetten, en ahlaksız ilişkilere kadar, her cins pislik var… Bu tür programları beğenmeyenleren gelin-kaynanalı programlar yapılıyor. Onu da beğenmeyenlere; ‘manken’, ‘sanatçı’ ya da pırt sosyetenin zırt üyelerinin “çiftleştirilmesi” programları var. “Çiftleştirme programı” diyorum , bu dişi ve erkek canlı türlerinin bir araya gelmesine veya ayrılmasına artık ‘magazin’ programcıları karar veriyorlar. Bütün bu konuların dışında şeyler arayanlara, mafya dizileri var. Bir mafya dizisinin oyuncuları Konya’da bir mağazada söyleşi yapmaya gidiyorlar, yaşanan izdiham ve yumruklaşmalar sonucu, söyleşi yapamadan geri geliyorlar. Yani izlenme oranı bu kadar yüksek. Acaba aynı alışveriş merkezine dünyaca tanınmış bir yazarımız kitaplarını imzalayıp, okuyucularıyla söyleşi yapmaya gitseydi kaç kişi ilgilenirdi diye düşünüp, canınızı sıkmayın. Eğer ki, canınızı sıkanlara mafya dizilerindeki şiddetle değil de, “ilahi adaletle” karşı koyarak tatmin olacaksanız, buyurun “sır kapısı” gibi programlara. Bu durumda; her türlü akıl ve mantık dışı hurafeyi izleyip, en sonunda ilahi adaletin tecellisini görerek, rahatlayabilirsiniz. Çünkü rahatlamanın en kolay yolu budur. Çözemediğiniz problemleri yukarıya havale edersiniz, rahat edersiniz. Yani beyninizi yormazsınız. Beyninizi yorarsanız, rahatınız kaçar. Eğitimde de ezberciliği öne çıkartarak, çocuklarımızın beyinlerini çalıştırıp, yormak istemiyorlar. Çocuklarımız beyinlerini çalıştırırlarsa, çevresinde ve dünyadaki gelişmeleri sorgulamaya başlarlar. Bu durumsa başlarını belaya sokar. Onların “hafızlaması” yeter. Büyüklerimiz onlar ve bizler için en iyisini düşünürler. Bilim ve teknik konusunda ise yüceler yücesi, büyük insan, eşsiz lider, dünyanın en Kasımpaşalı, delikanlısı, TÜBİTAK’ın yönetimini bir defaya mahsus kendisi belirleyecek kadar bilge başbakanımız, çok veciz sözler söyledi. Katıldığı TÜBİTAK toplantısında, bilime ve tekniğe verdiği önemi, şu tarihi ve kalbi sözlerle ifade etti: “Bilim ve teknolojiye ayırdığımız kaynak, varmak istediğimiz AB ve gelişmiş dünya düzeyine göre elbette mütevazıdır. Ama unutmayalım ki hiçbir idealin kestirme yolu yoktur. İdeal demek sabretmek, çalışmak, aynı hedefe doğru odaklanmak demektir. Biz bu mümbit (verimli) araştırma geliştirme tarlasından Allah’ın izniyle çok iyi bir mahsul bekliyoruz..” Bu yapılanlar ve yapılmak istenenler, halkımızın beyinsizleştirilmesi çabaları değilse nedir?İyi ki; bu ülkede, insanların beyinlerini yormaya çalışan gazetelerimiz de bulunmakta. iyiki varlar dimi yoksa beynimiz nasıl çalıştırıcaz?
  12. TANİA HAYDE

    Çağrışım

    kutup ayısı
  13. TANİA HAYDE

    Günün Türküsü

    Bugün Dost Yaralanmış Bugün dost yaralanmış Yine gönlüm hos değil Her yanı parelenmiş Yine gönlüm hoş değil Dost hasreti zor imiş Her dem ahu zar imiş Dert adamı yer imiş Yine gönlüm hoş değil Akarsuyum yansamda Kül olup savrulsamda Bazı bazı gülsemde Yine gönlüm hoş değil
  14. 'İdeolojik solculuk', kapalı devre siyaset, kapalı devre demokrasi, kapalı devre mücadele demektir. Sınıfın büyük gücünü harekete geçirmeyi düşünmekten bile korkan bu 'solculuk', burjuva ideologların dediği gibi modası geçmiş bir akım halini almaktadır. Sadece 'fikirler üreten', 'her şeyin doğrusunu, haklısını bilen' ama bu fikirlere, doğrulara, haklılığa hayat verecek toplumsal güçle, işçi ve emekçilerle hiçbir ilişkisi olmayan 'solculuğun', egemen sınıflar tarafından ciddiye alınması beklenemez. gerçekten de doğru bir tespit SedatSan biz de bana göre; yapılan kapitalizmin yıpratılması gerekirken , solda birlik olunması gerekirken Türkiye de hep sosyalizm yıpratılmıştır. örgütsel bir mücadele şart.bu durumda zaten kitle hareketleri kendiliğinden gelecektir. Türkiyenin sosyalizmi olacaksa eğer kendi koşulları içinde kendi diyalektiğine göre olacaktır...çünkü sosyalizm herşeyden önce yenileşerek başkalaşma demektir..
  15. yaaa satıyorlar satıyorlar bide diyorlar ya halk kazanacak patronların cebi doluca halk ne kazanacak ki
  16. TANİA HAYDE

    Günün Türküsü

    KARDEŞ TÜRKÜLER - KARA ÜZÜM HABBESİ Kara uzum habbesi le le le le canim Gonlum sevmez herkesi esmersen guzelsin Olursa yar kiz olsun le le le le canim Esmerler hovardasi esmersen guzelsin Hava diley mikaliyoon Sava diley mirkaaley Kuzusodi ferabeyi Merakli yettemme Helefatiy bili sabri Heavabini heyranee Unusadi feraabeyi Merakli yettenme Ipin ucu bendedir le le le le canim Bir ucu bedendedir esmersen guzelsin O bilir a-alem bilir le le le le canim Benim gonlum sendedir esmersen guzelsin........ TEY TEY TEEEEEEYYYYYYYYYY
  17. TANİA HAYDE

    GÜNÜN ŞİİRİ

    YENİ BİR SAYFADA SANA BAKMAK Her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla Uçak örneğin uçurtma mesela Altınakonabilir bir ayağı ötekilerden kısa olduğu için Sallanan bir masa Veya şiir yazılabilir süresi ötekilerden kısa Bir ömür üzerine Bir beyaz kağıda herşey yazılabilir Senin dışında Güzelliğine benzetme bulmak zor Sen iyisi mi sana benzemeye çalışan herşeyden Bir gülden, bir ilk bir sonbahardan sor Belki tabiattadır çaresi senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin Ve benim bilinci nasırlı bahçıvan çaresizliğim Anlarım bitkiden filan ama anlatamam Toprağın güneşle kavuşmasını Sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla Sen bana ışık ver yeter bende filiz çok Köklerin içimde gizlidir, Gelen, giden arayan, soran dere budak yok Bir şiir istersin içinde benzetmeler olan Kusura bakma sevgilim Heybemde sana benzeyecek kadar güzel birşey yok...yok! Uzun bir yoldan gelen, tedariksiz katıksız bir yolcuyum Yaralı yarasız sevdalardan geçtim Koynumda bir beyaz kağıt boşluğu Herşeyi anlattım olan olmayan, acıtan sancıtan Bilsem kisana varmak içindi bütün mola sancıları, Daha hızlı koşardım, severadım gelirdim gözlerinin mercan maviliğine Sana bakmak suya bakmaktı Sana bakmak, bir mucizeyi anlamaktı Sana sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır Aşk sorgusunda şahanem, yalnız kelepçeler sanıktır Ne yazsam olmuyor çünkü bilenler hatırlar Hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar baçıvanlar değil tüccarlar Sen öyle gçz, sen öyle toprak ve güneş ortaklığı Sen içimde cennet kayganlığı iken, Sana şiir yazmak ahmaklıktı... Bir tek söz kalır dişlerimin arasında Ben sana gülüm derim gülün ömrü uzamaya başlar Verdiğim bütün sözler sende kalsın isterim Ben sana gülüm derim gül sana benzediği için ölümsüz, Yazdığım bütün şiirler sanabaşlayan bir kitap için önsöz Sana bakmak bir beyaz kağıda bakmaktır Herşey olmaya hazır Sana bakmak, suya bakmaktır Gördüğün suretten utanmak Sana bakmak, Bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi anlamaktır Sana bakmak, Allaha inanmaktır Yılmaz Erdoğan
  18. TANİA HAYDE

    Günün Türküsü

    KARDEŞ TÜRKÜLER-SETENEY (çerkesçe) wuişkhıpe şabe woe kızeseptırem sibğegu tıgeow şıze peş'etı ne pleğu zako wa kızızfıpş'ırem bıbı şöeyığoy sigu zı ke'etı carı şu-ı lheğur zıfede şıpker ar guğe eş'ume yakheş'ıçığ carı şu-ılheğur zıfede şıpker ar keğağ'e beme yakheşıçığ siğaş-e mafe kin kısfıkhafeme psınce kısşekhu wo wukısgotıme siğegu çıje sızere tehaew si of kıs dekhu wo sıbğekuatemet türkçesi de şööle tatlı tebessümün bana ulaşıca göğsüm güneş gibi aydınlanıyor bana baktığında yüreğim kanatlanıp uçmak istiyor gerçek sevgi budur işte umutlarla kurulu gerçek sevgi budur işte çiçek demetlerinden yapılmış hayat dayanılmaz olduğunda sen yanımdaysan katlanabiliyorum uzak yollara düşmüşsem eğer sen uğurlayınca istediğim yere ulaşıyorum
  19. ilk başta Yasemin Çongar ABD nin yeni Ankara büyükelçiyle röportaj yapıyor.Ross Wilson diyorki '' PKK ile mücadelede yeni planlarım var'' bugün de gazetelerde CIA başkanının Ankaraya geliceği yazıyor.''CIA ve PKK pazarlığı'' herzaman ki gibi Türkiyeyi yönetenler kendilerinin halledebilecekleri meseleleri uluslararası sorun yaparak, kronikleşmiş bir terörle mücadele anlayışıyla MİT i pazarlıkta kullandıktan sonra şimdide CIA yi sıraya soktular. yaaa senin topraklarında yaşayan kürtlerle bu meseleyi halletmek varken CIA ve Barzaniyi bir araya getirmek ne vahim bir durum. kendi sorunumuzu ABD yi araya sokarak çözmeye çalıştıkça gerçek bir çözüme hiç bir zaman ulaşamayacağız.
  20. TANİA HAYDE

    Ermeni sorunu

    Her yıl 24 Nisan yaklaşmaya başladığında, önce “Ermeni diasporası”ndan protestolar yükseliyor. Sonra ABD, Almanya, Fransa ve diğer ülkelerin yöneticileri başlıyorlar: “Bu sefer üstümüzde çok baskı var. Yakında seçim de var. Bu sefer galiba ‘Ermeni soykırımı’nı kabul edeceğiz. Türkiye elimizi güçlendirecek kararlar alırsa belki bu konuda kongreyi ikna edebiliriz. ...” Bu propaganda ve karşılıklı açıklamların ardından pazarlıklar başlıyor. Zamana ve zemine göre, İncirlik, F-16’ların nerede yenileneceği... Türkiye’nin hangi konularda tavizler vermesi gerektiği gündeme geliyor. Ermeni Soykırımı Günü olan 24 Nisan’a gelindiğinde; Amerikan başkanı ne diyecek, Kongre ne yapar, AB ne karar alacak diye bekleniyor. Bu kesimlerden “1915’te Ermeni soykırımı olmuştur!” cümlesi kullanılmadan yapılan her açıklamada, Türkiye’yi yönettiğini iddia edenler ayağa fırlayıp zafer çığlığı atıyorlar. “Oh be, bu sene de atlattık!”
  21. tabii maddi destek istemezler çünkü sen eğer o zaman öğrenciysen -ki geçler insan kaynağı ,esnaf ise para ve lojistik. bundan sonra isterler sevgi kelebeklerinden biri de sen olursun
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.