Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

içimdeki deniz

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    522
  • Katılım

  • Son Ziyaret

içimdeki deniz tarafından postalanan herşey

  1. yalan
  2. gezegen
  3. içimdeki deniz

    turkish-media FM

    bütün forum sakinlerine zülfü livaneliden ey özgürlükkk gelsin
  4. sevgili bozan çok güzel ifade etmişsin teşekkürler.kelimeleri yazıya dökmede kabiliyetim yoktur.emin ol benim çeşitli yayınlardan olsun kitaplardan olsun öğrendiğim bilgileri çok güzel ifade etmişsin tekrar yazıyorum ama teşekkürler. yalnız bunları bizim anlamamız ve farkına varmamız çok zor gibi görünmekte.forumda da görüldüğü gibi gerçek yaşamda da hiç farkı yok.birbirimizle tartışma,munakaşa yaşatarak ülke de o çok çok yukarılarda oturan siyasetçiler,devlet büyükleri hatta daha yukarda ve dışardaki ülkelerde yaşayan insancıklar kim bilir daha bizim önümüze hangi yün yumağını atıp da bizlerle oyun oynayacaklar.ve kendilerinin yaptıgı pislikleri bu şekilde örtbas edeceklerdir.
  5. içimdeki deniz

    turkish-media FM

    bende alaturka için istiyorum. tarkandan ayrılık zor gerçi bana söylemez o şarkıyı ya neyse
  6. walla yükseğini falan yap,yurt dışında bi de eğitim al.diğerlerine nazaran biraz daha önde olursun.türkiye bu.artık aslanın agzında değil midesinde
  7. walla erkeğin yaşı böyük olsunda kaç olursa olsun ancak büyürsünüz siz şöle 40 falan olsa da olur aslında
  8. üzgünüm olmaz derslerine ara verdiğinde burda ol lütfen.hatırlatırım bana attığın özel mesajları
  9. baş örtüsü olayının türban haline gelmesinde siyasi çevrelerin kullandığı bir unsur olarak görüyorum.bu zaten sert bir şekilde sonuçlanacaktı aihm de. baştan yapılan yanlışlar o kadar çok ki ülkemizde.yasağın ilk konulması çok saçmaydı ve bu yasakla kışkırtıldı bir grup siyasetçiler. kamu da çalışanlar sadece kapalı giyenemiyor diye bir şey yok açık da giyenemiyorlar. değerli siyasetçilerimiz halkın en hassas noktası olan din olayından vururlarsa durumun bu boyutlara gelmesi çok doğaldır.
  10. maalesef fenerbahçe gibi görünüyo ahh cimbom aahh
  11. yapılacak bir şey yok ki alaturkam.ayakların yere biraz basınca anlıyorsun olmayacağını
  12. maalesef hep bayanlar alttan alıyor tartışmalarda.ama en sonunda son damla meselesi oldugunda da erkekler bir anlam veremiyor bayanların bitirip gitmesine.bence kavgalarda tartışmalarda bayana da söz hakkı verilse o da bağırsa çağırsa rahatlasa olay çözümlenecek belki de içine atmadan dile getirmiş olacak herşeyi. ben kendimi çok frenlemeye çalışırım ama beceremem.içimde kalmasın
  13. umarım bayan patron değilimdir yahuu içimden bi ses ööle diyooo
  14. nefertiti nerdesin
  15. nice güzel sağlıklı yıllara
  16. MASUM DEĞİLİZ-SEZEN AKSU Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer her gece Yalnızlık sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa koynuna Olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklerin artık herşeye Anneni daha sık anımsıyorsan hatta anlıyorsan Kalbini bir mektup gibi buruşturulup fırlatılmış Kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorsan İçindeki çocuğa sarıl Sana insanı anlatır Eller günahkar Diller günahkar Bir çağ yangını bu Bütün dünya günahkar Eller günahkar Diller günahkar Bir çağ yangını bu Bütün dünya günahkar Masum değiliz hiçbirimiz Masum değiliz hiçbirimiz Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer her gece Yalnızlık sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa koynuna Olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklerin artık herşeye Anneni daha sık anımsıyorsan hatta anlıyorsan Kalbini bir mektup gibi buruşturulup fırlatılmış Kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorsan İçindeki çocuğa sarıl Sana insanı anlatır Eller günahkar Diller günahkar Bir çağ yangını bu Bütün dünya günahkar Eller günahkar Diller günahkar Bir çağ yangını bu Bütün dünya günahkar Masum değiliz hiçbirimiz Masum değiliz hiçbirimiz
  17. ooo karçiçeğimde gelmiş erbay kalkmışken karçiçeğime de çay ver gerçi sormadım canım çay içermisin?
  18. tamam bi denem içerik o zaman.şeker almayayım bayramda yeterince almışım aynadan belli bugün akşam canlı müzik yok galiba.o keman çalan çocuk çok güzel çalıyodu yaa.keşke bu akşamda olsalardı
  19. zahmet olcak gülüm ben yapayım:) gerçi senin elinden içmek de gerek
  20. ben geldim maram canım capuccino istiyo ama garson u göremiyorum
  21. çok güzel mehmet coşkundeniz
  22. mara unuttun mu canımın içi ben konuk olmuştum. anlatacak bişiyim kalmadı ki
  23. Son günlerin konusu Van Üniversitesi ile ilgili bir yazımı ekte sunuyorum. İlginizi çekerse siz de gönderebileceğiniz yerlere gönderirseniz sevinirim. Prof. Pekmezci VAN YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ Prof. Dr. Yücel Aşkın için İnsan Suçlama Sanatı Prof. Hasan Pekmezci Hacettepe Üniversitesi Bunca yıllık deneyimlerimizden biliyoruz ki, ulus olarak haberlere yansıyacak belli olaylarda adı geçmedikçe, bazı adsız kahramanlarımızı tanıma ve niteliklerini öğrenme fırsatımız olmuyor. Benim bildiğim yüzlerce insan var bu bağlamda değerlendirilebilecek. Buna bir de çabuk unutan, belleği zayıf bir toplum olmamızı da eklersek vefa denen, kadirbilirlik denen sözcükler havada kalıveriyor, anlamsızlaşıyor. Bu insanlardandır Yücel Aşkın ve Aşkın ailesi. Önce yurt dışında olduğu sırada evine “tarihi eser kaçakçılığı” gibi bir gerekçe ile yapılan baskınla gündeme ve basının önüne geldi Yücel Aşkın. Suçsuzluğunu, durumun bir yıpratma ve karalama kampanyası olduğunu basınımıza, köşe yazarlarımıza net olarak daha ilk gün yazanlardan biriyim ben. Sizlerin e mail adreslerinize bu yazılarımı gönderdim. Suçsuzluğu kanıtlandı, aklandı ama karalandığı kaldı insanların hafızalarında. Çünkü Prof. Dr. Yücel Aşkın’ı ve Eşi Prof. Dr. Oya Aşkın’ı yakından tanıyan niteliklerini bilen tam 40 yıllık bir eğitimciyim ben. Yücel Aşkın ve Oya Aşkın malı, mülkü, serveti dostluk olan, doğa olan, dağlar olan, sanat eseri olan, bütün birikimleri ile tarihi eser toplamak olan ve bunları çocukları gibi sevmesini ve korumasını bilen insanlar. Bir başka yönleri ile tavizsiz, yurtsever ve Atatürk devrimlerinin savunucusu olma kimliği. İnsan olmanın en büyük nimetleri olan akıl ve bilimin; düşünme, sorgulama ve muhakeme gücünün yetkin savunucuları. Çoğu insanımızın ve aydınımızın unutuverdiği, 28 Şubat sürecinde Rektörlük görevi verildiğinde görev aldığı üniversitenin vaziyet-i umumiyesi şöyleydi: Üniversitenin adı doğuda ve güneydoğuda “Hizbullah Üniversitesi” idi. Dekanlarının ve özellikle Tıp Fakültesi Dekanı’nın türbanlı öğrencilerin başında protesto yürüyüşlerine katıldığı bir üniversite. Öğretim üyelerinin, öğretim elemanlarının ve kadroların önemli bir bölümünün Hizbullah yanlısı kadrolardan oluştuğu bir üniversite. Aklı başında sayılı mücadeleci insanların baskı altında tutulduğu, yıpratıldığı bir üniversite. Bakımsız, çöplük ve pislik içinde, kıraç, boz topraklar içinde, çağdaş yaşama yakışmayan yoksul bir Arap ya da Afgan kasabası görünümünde (türbanlı değil, çarşaflı) bir üniversite. Bu yoksul üniversitede bir önceki mukaddesatçı rektör tarafından yaptırılan göle nazır, içinde konken salonları bulunan lüks bir Rektörlük konutu. Sosyal etkinlik, sosyal tesis fakiri, üniversal açılım açısından içine kapalı pısırık bir üniversite. Döner sermaye gelirlerinin arpalık gibi kullanıldığı bir üniversite. Böyle bir üniversete’de görev almak her babayiğidin harcı değildir. Özveri ve çelik gibi irade ve mücadele gücü ister. Ne yaptı bu üniversitede Rektör Yücel Aşkın? Başka üniversitelerdeki yetkin, alanının önde gelen eğitimcilerini bir, iki, üç, beş gün, bir ay gibi sürelerle üniversiteye davet etti. Herkes ona destek olmak için koşa koşa gitti Van’a. Çıkarsız, özveri içinde. Bunların düşüncelerini, önerilerini akıllıca değerlendirdi, Üniversite için. Hizbullah militanlarının sorumluluklarını aldı. Döner sermaye payları gibi arpalıklarını kesti. Rektörlük konutunu, bütün ömrü içinde biriktirdiği insanın elini değmeye korktuğu tarihi ve etnolojik değerleri çok yüksek eserlerle müze haline getirdi. Dış kapıdan, tavana kadar zengin bir müze. “Ev” kavramı ile ilgili bir koltuk bile olmayan bir müze. Konuklarına çay bile ikram edemediği bir müze. Bütün konuklarını, üniversiteye gelen her konuğu övünçle gezdirdiği, kayıtlı kuyutlu bir müze. Hatır gönül dinlemeden, nitelikli elemanlarla kadrosunu güçlendirdiği bir üniversite. Kısa sürede yemyeşil parkları, çok ucuz fiyatlarla yaptırılan lojmanları, yürüyüş ve koşu parkurları, Van gölünde salınan ve üniversite teknik elemanlarının kendi yapımları olan araştırma tekneleri, beş altı ayda bitirilen yepyeni eğitim öğretim binaları. Türkiye’de az bulunur, Türkiye’nin öteki ucunda göle nazır bir Güzel Sanatlar Fakültesi. Pırıl pırıl sosyal tesisler. Uluslar arası sanat sempozyumları, Heykel sempozyumu ile kazandırılan uluslar arası eserler, heykellerle donatılan bir üniversite. Önceden yapılan görkemli Rektörlük binasını bir tarafa bırakarak kendine çalışma ofisi olarak seçtiği yer Güzel Sanatlar Fakültesi binasında biri ressam, biri seramikçi iki genç sanatçının odalarının arasında küçük bir mekan. Her gün onların eserlerine gösterdiği içten ilgisi ve yüreklendirmesinin gençlere verdiği müthiş güç. Dışa açık, dinamik bir üniversite. Görüleceği gibi ilgilenmeyenlerin bilemediği; çağdışı kafalarla, tuzaklarla, ayak oyunları ile, tehditlerle müthiş bir mücadele. Çıkarları zedelenenlerin, amaçları kursaklarında kalanların, nasırlarına basılanların, üniversiteyi keyiflerince kullanamayan şeriatçı örgütlerin her türlü mayınlarına karşı bir mücadele. Bu satırların yazanı olarak ben, bugünkü oyunların mutlaka oynanacağını biliyordum. Belli erkleri arkalarına alan güçlerin bütün çirkeflikleri sergileyebileceklerini, hatta Rektör’ün canına kastedeceklerini biliyordum, üniversite ve Van ile ilişkisi olan pek çok kişi biliyordu. Özellikle çıkarları engellenen Tıp Fakültesi mensuplarının yerel basını ve halkı kışkırtmaları uzun süre devam etti. Bu güçler belli bir süre pusuya yatarak uygun ortamın gelmesini beklediler. Bekledikleri siyasal ortam oluşunca marifetlerini sergilemeye başladılar. O da biliyordu mutlaka, ama korkusuzdu. Dürüstlüğünün, yurtseverliğinin güveni içindeydi. Şu bir gerçek ülkemizde: İnsan harcamak ve yıpratmak sudan ucuz. İnsan harcamak için kullanılabilecek maşalar bulmak çok ucuz. Her alandan istenilen nitelikte maşa bulunabilir. Bu alanda doğruları gören, doğrudan, haklıdan, çağdaşlıktan yana olanlar “İdeolojik kadrolar” gibi ucuz ve bayatlamış ifadelerle değerlendirilebilir. Hele hele Van Yüzüncü yıl Üniversitesi’nin Yücel Aşkın’dan önceki ve sonraki durumunu bilmeden, incelemeden, YÖK konusundaki sabit fikirleri ile ve kafalarındaki ön yargılarla Ankara’dan ya da İstanbul’dan ahkâm kesme çabası içinde bulunanlar olabilir. Bu olayın modası geçmiş ”ideolojik kadrolaşma” gibi değerlendirmelerle geçiştirilmesini ibret verici olarak görüyoruz. İnsan yurtseverse; yalansız, dolansız, çıkarsız yurtseverse; yaşamını bu ülkeye hizmet için ortaya koyabilecek kadar yurtseverse, kendisine yapılanlar onu daha da yüceltecektir. Simgeleştirecektir. Biz bu ülke tarafından, bu amaçla yetiştirilen insanların yanındayız ve buna yürekten inanıyoruz. “Sürünün ters döndüğü, uyuz keçilerin başa geçtiği” toplumlarda akılcı, devrimci güçler dimdik olmak zorundadır. Prof. Hasan Pekmezci Hacettepe Üniversitesi Bu ülkede suçsuz yere insanların yargısız infazı ne zaman son bulacak ?dün kü haberlerde izledim ve ürperdim resmen.Van YYÜ Genel Sekreter Yrd.sı Enver Arpalı nın intiharı seçti.Aynı durumda olsaydım bende aynı sonu seçerdim.Yazıklar olsun bu ülkedeki asil(!!!!!!!) yöneticilere.....
  24. CANDAN ERÇETİN-GÖKYÜZÜNDE YALNIZ GEZEN YILDIZLAR Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar Yeryüzünde sizin kadar yalnızım Bir haykırsam belki duyulur sesim Ben yalnızım, ben yalnızım, yalnızım Kaderim bu, böyle yazılmış yazım Hiç kimsenin aşkında yoktur gözüm Bir yalnızlık şarkısı söyler sazım Ben yalnızım, ben yalnızım, yalnızım Tatmadığım zvek kalmadı dünyada Hangi kalbe girdimse kaldı izim Taşa geçer, kendime geçmez sözüm Ben yalnızım, ben yalnızım, yalnızım
  25. içimdeki deniz

    Asiklar atisiyor

    ben ağlatmadım seni sen kendin ağladın kendi haline ben ağlatmadım seni sen benim karşıma çıkmakla yanmak istedin haline ben bunu şiir yapacam üzerinde çok çalışmam lazım çokkk
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.