Biliyorum, çoğunuz iyi insanlarsınız.
Bu yüzden hep kötüler kazanıyor zaten.
Birçok kötü, hatta alçak tanıdım.
Çoğu neşeli insanlardı.
Hiçbirinde çekingen bir ruh haline rastlamadım.
Kötüler atak, iyiler pısırıktır.
Etrafınıza bakın,
en heyecan verici,
en eğlenceli insanlar hep sahtekârlardır.
Hepsi paldır küldür konuşan, ağız dolusu gülen insanlardır.
Çünkü sahtekâr, sempatik olmak zorundadır.
İyinin böyle bir mecburiyeti yoktur.
İyi, sıkıcıdır.
Kadınlar "iyiler"e değil, güvenilmez erkeklere aşık olur bu yüzden.
Zaten aşk denen altüst oluşla ancak bir üçkâğıtçı başa çıkabilir.
Aşkın tadını çıkaramaz iyiler.
Onlar sarılıp sessiz bir uzanmayı aşk zanneder.
Tekdüzedirler.
Yavaştırlar.
Kadınlar da dertlerini onlarla paylaşır ama gidip bir güvenilmezle
beraber olurlar.
Tutku kötülerin işidir.
"Sessiz ve efendi bir insan" cümlesiyle tanımlanan bir iyilik
kolaydır.
Sahtekârlık daha zordur, maharet ister.
Zeki, hızlı ve atak olmalıdır.
Enerjiktir.
(Tabii "kötü" kötüler konumuz dışındadır. Yani hem
salak hem kötü olmaya çalışanlar için düşünmeye, yazmaya
değmez.)Üçkâğıtçı...
Sahtekârın en sempatik, en başarılı şekli.
İyi bir hatiptir o.
İnandırıcıdır.
Konuştuğu zaman etrafındaki tüm "iyi ve dürüst" insanlar
ağzının içinde kaybolur.
Hem çok iyi fıkra anlatır hem hüznün tüm renklerinden haberdardır.
Kahkahasında pirzola tadı, hüznünde bazen ölümün sesi vardır.
Adam başarılıdır.
Yeteneklidir.
İyilik kolaydır.
Kötülük maharet ister.
İyi olmak için kimseye kötülük yapmamak yeterlidir.
Ama kötü olmak için daha çok çalışmalısınız!
İyi, kötü karşısında güvensiz, enerjisiz, çaresizdir.
Filmlerde bile iyi, kötüleşmeden kötünün hakkından gelemez.
"Yeminini bozar" ve kavgaya girer.
Oysa kavga kötünün mesleğidir asıl.
Biz "iyi" seyirciler perdedeki iyi adamımız kan döktükçe rahatlarız.
Ve iyi kötüyü yendi diye seviniriz.
Oysa artık hepimiz kötüyüzdür filmin sonunda.
Hatta biz "kötü"den daha çok insan öldürmüşüzdür.
Bir iyi için en zor olan, kötüye "Sen kötüsün" demektir.
Çünkü iyi, utangaçtır.
Hırsıza "hırsız" diyemez.
Kötünün yerine utanır, sahtekârın yerine yüzü kızarır, hırsızın
yerine
yerin
dibine geçer...
Bu sırada kötüler, sahtekârlar, hırsızlar deli gibi eğlenmektedir
Çünkü onların yerine utanan, sıkılan, yerin dibine geçen
birçok "iyi" insan vardır.
Şeytan bile bazen yorulur kötülük yapmaktan.
Ama hayatlarını salt kötülük yapmaya adayanlar asla durmazlar,
bunu çok iyi biliyorum.
Güzel kıyafetleri, briyantinli saçları, resmi arabaları, siyah
gözlükleri ve korumaları vardır.
Ama ruhları şeytandır.
Kötünün en büyük avantajı iyideki kahrolası utanma duygusudur.
Bu duygu iyiyi öylesine zayıf düşürür ki ağzını açıp bir kelime
söyleyemez.
Halbuki öylesine kararlı çıkmıştır ki kötünün karşısına.
Her şeyi açık açık söyleyecektir.
Başına gelecekleri göze almıştır!..
Ama olmaz.
Yapamaz.
Çünkü iyiler korkaktır.
Çünkü iyiler herkese acır, en çok da kendilerine.
Susmak, acımak, utanmak, korkmak...
Farkında mısınız, ey iyi insanlar, ne kadar sıkıcı şeylerle
uğraşıyorsunuz!
Kötüler kazanınca da şaşırıyorsunuz!
Tarih boyunca iyiler kazanmasalar da, bir şekilde ayakta kalmayı
başardılar.
İyinin yazgısıydı bu.
Şeytan her zaman saldıracak, yere yıkmaya çalışacak,
akılları karıştıracak ve iktidarına devam etmeye cabalayacaktı.
Babalarımız iyi insanlardı ve bize de iyi olmamızı öğütlediler.
Biz de iyi insanlarız. Ve çocuklarımıza aynı şeyi öğütlüyoruz.
Hepimiz kötülerin yanında çalışıyoruz.
Haydi iyi insanlar!
Haydi sessiz, efendi, sıkıcı, korkak, utangaç ve iyi insanlar!
Çalışın!
Kötülerin size ihtiyacı var!
Yılmaz Erdoğan