Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

osmanjk

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    3
  • Katılım

  • Son Ziyaret

osmanjk - Başarıları

Acemi

Acemi (1/14)

  • İlk İleti
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. [ 2 / BAKARA - 102 : Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ, ve mâ unzile alel melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl âhireti min halâkın, ve le bi’se mâ şerev bihî enfusehum lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne). Onlar, Süleyman (A.S)'ın mülkü üzerine şeytanların okuduğu (anlattığı, tilâvet ettiği) şeylere tâbî oldular (uydular). Süleyman (A.S), inkâr etmedi (sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar insanlara, sihri ve Babil Şehri'ndeki iki meleğe, Harut ve Marut'a indirilen şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Oysa onlar: “Biz sadece bir fitneyiz (sizin için bir imtihanız). O halde (sakın sihir ilmini öğrenerek) kâfir olmayın.” demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden, erkek ile karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı ve de onlar, Allah'ın izni olmadan onunla (sihirle) hiç kimseye zarar verebilecek değillerdir. Ve onlar kendilerine fayda vermeyen, zarar veren şeyleri öğreniyorlar. Andolsun ki onlar, onu (sihri ve ona ait bilgileri) satın alan kimsenin ahirette bir nasibi olmadığını kesin olarak öğrendiler. Elbette onunla (sihre karşılık) nefslerini sattıkları şey ne kötü, keşke bilselerdi.
  2. sayın ebu cehil sen kuranın matematiğinden haberin var mı? eğer senin için önemi varsa......
  3. Kuran da olmazsa olmaz farzlar Kuranı Kerim bir mutluluk davetiyesidir bir mutluluk garantisidir. O halde rabbimizin verdiği bütün emirler koyduğu bütün yasaklar tamamen insanların mutluluğuna odaklıdır. Birinci husus: İnsanlara allah taraından verilen 4 emanet söz konusudur. Birincisi ruh. İkincisi nefs üçüncüsü fizik vücut dördüncüsü ise serbest iradedir. Ve bunların dünya hayatını yaşarken Allaha teslimi üzerimize farzdır. Ruh : allahın sadece insana bahşettiği büyük bir lütufdur. İnsanda iyiliği emreden mekanizmadır. Yüzde yüz güzelliklerle doludur. Dünya hayatını yaşarken Allaha ulaştırılması farzdır. 13 / RAD - 20 Ellezîne yûfûne bi ahdillâhi ve lâ yenkudûnel misâk(misâka). Onlar, Allah'ın ahdini ifa ederler . Ve misaklerini misaklerini bozmazlar. 13 / RAD - 21 Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi). Ve onlar Allah'ın (ölümden evvel), Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O'na (Allah'a) ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar. 39 / ZUMER - 54 Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne). Ve Rabbinize (Allah'a) yönelin (ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O'na (Allah'a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah'a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız. arakadaşlar görüldüğü üzere ruhun allaha teslimi farzdır çünkü hidayet ruhun allaha ulaşmasıdır, ermesidir. İşte ayet; 3 / AL-İ İMRAN - 73 Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yeşâ’(yeşâu), vallâhu vâsiun alîm(alîmun). Ve sizin dîninize tâbî olandan başka kimseye inanmayın. (Habibim) de ki: “Hiç şüphesiz HİDAYET, Allah'a ulaşmaktır . (İnsan ruhunun ölümden evvel Allah'a ulaşmasıdır.) Size verilenin bir benzerinin başka birine verilmesi (sebebiyle mi) veya Rabbinizin katında (sizlerle) tartışacakları için mi (böyle söylüyorsunuz)?” De ki: “Hiç şüphesiz fazl, Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir.” Ve Allah, Vâsi'un Alîm'dir. (Allah herşeyi kuşatan ve herşeyi bilendir.) İnsanlar muhakkak surette ölmeden evvel ruhlarını allaha ulaştırmayı kalpten dilemeleri gerekmektedir.Aksi takdirde cehennem söz konusu. 10 / YUNUS - 7 İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne). Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır. 10 / YUNUS - 8 Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne). İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir). NEFS TEZKİYESİ Nefs Tezkiyesi Allahın nurlarının kişinini nefsinin kalbine yerleşerek nefsin kalbindeki afetlerin temizlenmesi işlevidir. Ruhunu ölmeden evvel Allaha ulaştırmayı dileyen kişi Allahı zikretmelidir. Çünkü en büyük ibadet zikirdir. 29 / ANKEBUT - 45 Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne). Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah'ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir. Bu bağlamda zikir nasıl yapılır ona bakalım. 7 / A'RAF - 205 Vezkur rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri minel kavli bil guduvvi vel âsâli ve lâ tekun minel gâfilîn(gâfilîne). Ve sabah ve akşam vakitlerinde Rabbini kendi kendine, korkarak ve yalvararak, sözün sesli olmayanı ile zikret. Ve gâfillerden olma. Allahu teala zikrin sesli olmayanıyla zikir yapın diyor yani kendimizi parçalamamıza gerek yoktur Allahın ölçüsü bu yönde. ZİKİR NEDİR? 73 / MUZEMMİL - 8 Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen). Ve Rabbinin İsmi'ni zikret ve herşeyden kesilerek O'na ulaş. Zikir Allahı ismiyle zikretmektir. Yani "ALLAH ALLAH ALLAH" diye iç sesimizle yapacağımız zikirdir. Zaten eğer kalp atışlarımızı dikkatle dinlersek anlaşılır. Ve bu ayeti kerime öncelikle ara sıra zikir yapmamız gerektiğini belirtmekte. Unutmayalım ki zikir kişinin ruhunu allaha ulaştırmasında benzin görevi üstlenir. Ne kadar çok zikir yaparsa kişi, ruhu o kadar çabuk allahın zatına ulaşır. Daha sonra çok zikir üzerimize farz kılınmış. 33 / AHZAB - 41 Yâ eyyuhellezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrâ(kesîran). Ey âmenû olanlar! Allah'ı çok zikirle (günün yarısından fazla) zikredin. Ve sonra daimi zikri farz kılnmış. 4 / NİSA - 103 Fe izâ kadaytumus salâte fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma’nentum fe ekîmus salât(salâte), innes salâte kânet alel mu’minîne kitâben mevkûtâ(mevkûten). Namazı bitirdiğinizde; ayaktayken, otururken ve yan üzeriyken (yan üstü yatarken) Allah'ı hep zikredin! Güvenliğe kavuştuğunuzda namazı erkânıyla kılın. Çünkü; namaz, mü'minlerin üzerine, vakitleri belirlenmiş bir farz olmuştur. Zikir yapmaya başlayınca insan ilk önce göğsü şerh edilir. (Tabi Sadece Allaha Ulaşmayı Dileyenler İçin) . Çünkü sadece Allaha ulaşmayı dileyenler takva sahibiir. İşte ayet; 30 / RUM - 31 Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O'na (Allah'a) munib olun (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın. Zaten kişi sevdiğine ulaşmayı diler değil mi? İşte Göğsün şerh edilmesi (manevi olarak) ve allahtan gelen nurların şerh edilen nefsin kalbinden içeri girip nefsin afetlerini temizlemsi; 94 / İNŞİRAH - 1 E lem neşrah leke sadrek(sadreke). Göğsünü senin için şerhetmedik mi (yarıp genişletmedik mi)? 94 / İNŞİRAH - 2 Ve vedagnâ anke vizrek(vizreke). Ve senden yükünü kaldırdık (kaldırmadık mı?). Yük dediği nefsin afetleri 94 / İNŞİRAH - 3 Ellezî enkada zahrek(zahreke). Ki o (yük) senin sırtını bükmüştü. Nefsindeki afetler günah işlemene sebepti 94 / İNŞİRAH - 4 Ve refa’nâ leke zikrek(zikreke). Ve senin için, zikrini yükselttik. Zikrini yükselttik ve böylece nefsini tezkiye ettin. 6 / EN'AM - 125 Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne). Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah'a) teslime (İslâm'a) açar. Kimi dalâlette bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü'min olmayanların üzerine pislik (azap, darlık, güçlük) verir. 39 / ZUMER - 22 E fe men şerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih(rabbihi), fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin). Allah kimin göğsünü İslâm için (Allah'a teslim için) yarmışsa artık o, Rabbinden bir nur üzere olur, değil mi? Allah'ın zikrinden kalpleri kasiyet bağlayanların vay haline! İşte onlar, apaçık dalâlet içindedirler. İşte gördük ki nefs tezkiyesi kişinin yaptığı zikir seviyesine bağlıdır. ŞİMDİ SONUÇ....... 91 / ŞEMS - 9 Kad efleha men zekkâhâ. Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir. 87 / A'LÂ - 14 Kad efleha men tezekkâ. Nefsini tezkiye eden kimse felâha (kurtuluşa) ermiştir.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.