suheda_ tarafından postalanan herşey
-
İskender PALA
Son zamanlarda sürekli İskender Pala yazıları okuyorum ve onun yazdıklarını okudukça diğer tüm okuduğum yazılar bana yavan tatsız gelmeye başladı... sanki bir kelime deryasının içine dalıyorum ve bir nefeste hepsini dimağıma doldurmak istiyorum.. Hatırımıza düştün hatırına düşür bizi. Sevdik seni, sevindir bizi. Uzaktayız yakınına vardır bizi; yandık pınarına kandır bizi. Sıcak yaz günlerinde yaş dalların titreyişi gibi yandır bizi serin kuyulardan; koyu gecenin yıldızlarına karşı uyandır bizi derin uykulardan. Gözyaşı değil nice demdir gözümüzden akan; belki eriyip biten ruhumuzdur damlayan!.. Gül sözleri edelim çok çok, ve gonca sükutu az az. Gül düşleri görelim gül gecelerinde, Gül’ün aşkını derelim gül hecelerinde. Gözü sürmeli ile ağlayanın arasına gül serpelim, güle yeminler edip. Gönülleri yıkayalım gül suyuyla. Gönüldendir şikayet kimseden feryâdımız yoktur. Gönlüm ki Gül’e hasret… Üçüncü halin imkansızlığında… Ve kozanın amansız yırtılışında… Cevher Gül’e düştü, mıknatıs bana, güzellik Gül’e, sevgi bana… Güzeller güzelleri severmiş ve sadıklar sadıkları… Güzelliğimi arttır benim Gül’üm, ve arındır ayrık güzelliklerden sevgilerimi… Senden yüzüne bakma lezzetini isterim ve titrerim vefadan sonra ayrılığına düşme dehşetiyle. Genişlet sana indirilene yaslanmakta sinemi, ve sade kıl sensiz düşüncelerden gönül ayinemi. Bir yankı ol, ses kat sesime; bir nazar kıl can ver nefesime. Düşümde ya hayalde gel, bitirdi gerçek beni; geldir bizi her halde gel ya yanına çek beni!. Gel Efendim! Sen gelmeyince hatıra bilsen neler gelir!.. Gönül ki Gül’e hasret… Güzellik kendisine sıfat değil ad olan… Gül olmayınca bahçeler berbad olan… Bakışındandır başlangıcı bütün hadiselerin; ve en büyük yangın aşkının bir kıvılcımından… Dönüyorsa gökler bir yüzük halkasınca, ve dönmedeyse içinde ne varsa, kaşındandır yüzüğün, inci tanesi kaşından… İyi hal de hatırlatıyor seni bize, kötü hal de; korktuğumuzda da sevgin var içimizde, umduğumuzda da… Gözyaşlarımız gözbebeklerimizi boğazlıyor sensiz, duru şaraplar içinde zehirler yutuyoruz… Gökkuşaklarını toprağa gömenler de, nurunu ağızlarında söndürmek isteyenler de senden öte sınavlarda değiller aslında. Nefis kendini içine üflemekte daim. Gülü kendi sesinde solduranların seni beklemekle geçecektir yüzyıllar süren ömürleri. Ah bir bilseler!.. Hâb-ı gaflette geçen ömrümü rü’yâ gördüm. Gönüller ki Gül’e hasret… Gönül ki kana boyandı, ve Gül’ün aşkına yandı… Aşk, bir Gül’ün adıydı… İmdat ki seven unuttu, vefa yine sevgiliye düştü!.. Gel ey, unutma bizi!… Seni bir seven aşkına sev hepimizi!.. Kararlıyım bu gece, bütün varlığımla seni öveceğim… Seni sevdiğim gibi… İskender Pala
-
cehennemin dibine git...
işte budur anlatmak istediğim,kadın yalnızca sevdiği beğendiği kişi tarafından arzulanırsa bundan memnun olur.. benim için duygusal anlamda hiç bir çey ifade etmeyen biri beni sevmiş,sevsin ne çıkar dedim ya bilmek bile istemiyorum.. kimilerine göre acımasızlık kimilerine göre haklı bir duruş benim tepkim ama gerekçelerim bilinseydi bana hak veremeyecek olan kimse olmazdı.. ..ve işin kötü tarafı ne biliyormusun?bütün bu negatif tavrıma rağmen karşımdakinin geri adım atmayışı..
-
Evlilik
hahaaahaayy bayıldım buna
-
İskender PALA
Merhamet!.. Merhamet!.. Müminlere imdada yetiş merhametinle Mülhidlere lakin daha çok merhamet eyle M.Akif Acımak bir derttir çoğu zaman derdi acıya yığar. Mahlukun acıması dertten doğar da Halik merhametiyle sevince boğar. Merhamet ok ok yürekler kanatır yaratılanda; merhamet eseri olarak yağmur yağmur sevindirir kulunu Yaratan da. Merhamet bir gözyaşıdır gözyaşı dökende merhamet sicim sicim; merhametini rahmet rahmet dağıtınca Rahman ve Rahim elbet annenin yavrusuna merhametinden çok ötedir hem çok kerîm!.. Kışın mağaralarında barındığı dağlara da güneşin sessiz vadilerde kavurduğu çağlara da; toprağın yarıldığı kuraklıklara ve yolları yollara bağlayan aklıklara da eşittir merhamet. Güneş ışığını yayar gibi ay nurunu salar gibidir. Ozanların sözcüklerinde içli mânâlar yüklenir kanadı kırık kuşun yarasını sardıkça büyüklenir. Dudakları açlıkla kızarmış bebelerin de şahmaranları cangıllara resmeden perdelerin de sınavı merhametle olur. Toprağı deşerken saban da garibi büyütürken yaban da merhamet damıtır. Bazan o yaşayamadan ölenlerin ve ölmek için doğanların uykusuz kirpiklerine sığınmak ister de kapı bulamaz; bazan da zaman saatini geriye almak isteyenlerin bahar şarkısına girmek için yapı bulamaz. Yumurtanın içinden çıkan yavru kuşun ıslak tüylerini kurutmasaydı ve son durak göz mesafesine girince en derin uyku gözleri tutmasaydı nerden bilirdik ki merhameti. Göç etmeye korkan güvercinleri yuvadan merhamet uçurur umutlarına yaslanan mahkumların yürekleri gözlerine merhamet vurur. Ve durdukça durur kandil gecelerini aydınlatan karlarla sevgi sevgi uzayan katarlar. Kutlu kaftanlar giyinmiş kaknuslar gibi; bağbozumu avuçlarda gülyağları lotuslar gibi... Hem aşk olur hem hüzün; aşkı olanın hüznü olur belki belki hüznü olanın aşkı da kemale erer olur diye. Güvercin kanatlarında yedi iklime ulaşan muştuların tadıdır bazan; bazan da namluya sürülmüş kurşunların en kızıl yerinden vurduğu zulümlerin adıdır. Erhamürrahimînden bir gizli lûtuftur merhamet. Kara gecede kara çul üzerinde yürüyen karıncanın ayak sesinden daha gizli; ve Hızır ile yola çıkan Musanın üç kez sınanışından daha gizli. Evrenin göğsünden sağılan bir güzelliğin oyasıdır ve çatlamış dudaklara ulu kelimelerle söylenen şarkıların en hasıdır. Akılları tesbih tesbih düğümleyen suya düşmüş bir karanfil kadar mahzun ve ilk akşamda acısı saplanan açıklamalı geceler kadar uzun. Belki göklerin ufak ve evrenin uzak kaldığı hüzünlerin panzehiri; belki üşüten fırtınaların sürüngen dertlerini bölen ve çarpan sevinçlerin kesiri. Gırtlaklarda düğüm düğüm hecelerin ve yüreklerde boğum boğum gecelerin hem efendisi hem esiri. Kar vakti yalınayak bir yetimin dizlerinde derman; göyneksiz ninelerin ürkütülmüş sevecenliğinde ferman... Merhametin adı şirazesi dağılmış elyazması kitapların sayfalarında yazılı kaldı ve merhamet menkıbelerinin dağıldı meclisleri babları fasılları ve yekpare cümleleri. Divanların arasında kurutulmuş narin kelebekler gibi şimdi merhamet ve kanatlarında ihanete açılan gizli günahlarla desenlenmiş. Zembilde kurutulmuş güllerin ve sergende saklanan sünbüllerin; buhurı Meryem kokan ellerin ve hüsni Yusuf söyleyen dillerin hasret kokan daüssılası. Aynalı beşiklerde uykuya dalmış ilmek ilmek hıçkırık yumak yumak ayrılık... Merhamet koyu renkler ve karmaşık desenlerin ötesinde görülen yalın bir kent kurmaktır... Surları özveriden örülen bir kent. Kötülük üşümeye mahkum olur merhametle yanarken damarda kan; ve merhametsiz insanları lanetle anar zaman. İSKENDER PALA
-
Anchormanler
Doğduk,büyüdük birer yetişkin olduk,ha şimdi bir ayağımız çukura inecek doğduğumuz andan beridir bu adamları izliyoruz.. Sıkıldık ama yeter artık yeni yüzler akıcı diksiyonlar genç sesler duymak istiyoruz.. Kendimizi bildik bileli aynı yüzleri görmekten gına geldi,çekilsinler efendim köşelerine emekliliğin tadını çıkarsınlar ne doymaz gözleri var anlamadım fosilleştiler hala bir ısrar bir ısrar ekranın karşısındalar.. Ne botoksları fayda ediyor nede artık titreyen seslerini gizleyebiliyorlar.. Şimdi efendim birileri bana yüzlerce haber kanalı var onları izle diyecek yok efendim ben bu adamlardan sıkıldım,yılların getirdiği bir alışkanlık 4 kanal arasında gezinerek haber izlerim..birinden ötekine.. Şuan en çok beğendiğim kanal 7 nin haber bülteninin sunan Erhan Çelik hem göze hitap ediyor hem kulağa birde NTV de bir-iki bayan var çok beğendiğim sanırım birinin adı Esra Sert diğeri gece haberlerini sunuyor onun adını bilmiyorum.. Velhasıl efendim ölürkende bu adamları ekranda görürsem kumandayı kırıp öteki tarafa öyle gideceğim..
-
Haftanın Erkeki
her gece onunla olurmu canım bazı gecelerde Bradciğimle Hadi bradin yanındaki ona yakışıyorda bu garibim o ucubeyle nasıl yaşıyor,yada uyuyor
-
Haftanın Erkeki
bumu haftanın erkeği? bacım buna erkek demek için bin şahit lazım demi Demi Moore bundan daha erkek görünüyor Eğer Orlando Bloom haftanın erkeğiyse yüzyılın erkeğide bu olmalı.. aslında başka fotoğraflarınıda yüklemek isterdim ama malum....
-
1 MAYIS TÜCCAR AKP'YE KARŞI ÇIKMA GÜNÜ
Asla olmayacağım sevgili arkadaşım,bugüne kadar oldukta ne oldu? sırf birileri birilerine "bak arkamda ne kalabalık var" diye show yapıp hava atacak bende onun şahsi egosunun organzmına vesile olacağım öylemi?yok öyle yağma... Adam gibi çıkıp bizim haklarımız için mücadele edilecek öyle karşılıklı dövüşlerle işçiden yana gözüküp hükümetlere sırnaşıp "sen bana ilişme ben kesemi doldurayım bende sana ilişip bunların hakkları için sen ne dersen onu yapacağım"mantığyla hareket edilmeyecek,şuan görünen bu.. Arada paspas olan biz.. Az araştırın hiç bir kurumda sendikaların sözü geçmez zaten bir şeyde söylemezler Tekel'in özelleşmesinden dem vurmuş biri Tekel özelleşirken meydanlarda kelle koparan sendikacılar neredeydiler? Bakızın en basit örneği 14 binin üzerinde işçisi olan bir kurumda benim,kişi başı aylık 50-60 lira arası sendika aidatı ödeniyor bir yeküne vurun bakalım yılda kaç lira gidiyor sendikanın kasasına... Bunun dışında her işyerinde yine sendika kontrolunda yardım sandıkları mevcuttur,her ay düzeli olarak maaşlarımızdan tutulan az ama yine yeküne vurulunca oldukça büyük meblağlar eden paralar.. Fakat bizim bir arkadaşımız ölse onun geride kalan yetimlerine ev almak daha imkanlar sağlamak için ne zaman sendikanın kapısına gitsek aldığımız cevap "para yok"peki nerede o paralar?"ee bir sürü harcama oluyor" Kime neye harcama yapılıyor?cevap;sendika babaları servetlerine servet katıyor.. Ve devlette buna göz yumuyor...
-
..vahh....vahh..!
bonzai ağacı ha valla hala gülüyorum aklıma geldikçe,nereden bulursun böyle şeyleri bilmemki
-
Ermenistan sınır kapısı açılmasın...
Resmi görüşmelerin hiç bitmeyen protokollerine şaşmışımdır hep,iyide sizinde söylediğiniz gibi adam protokol kuralını çiğnediyse sert bir uslupla kapımı gösterilir,bunun nazikçe anlatılma yolu yokmudur.. Katılıyorum size alıntıladığınız yazıdaki olay gerçekse bencede yazıklar olsun.. Aslında Ermenistan sınır kapısının kapatılmış olması çok şeyde ifade etmiyor biliyormusunuz? Netice itibariyle kapatılan sınır kapısının ardından THY Türkiyenin bazı şehirlerine direkt Ervinan seferleri başlatmıştır. Ve işin asıl komik ve bizi gülünç düşüren tarafı bizim hükümetlerin tüm yapılanlara rağmen (biliyorsunuz ermenistan hala sınırlarımızı tanımamaktadır) açık bir şekilde ermenistanla ilişkilerini iyi tutma çabasında oluşu.. Tamam ülkelerin kendi mefaatleri doğrultusunda hareket etmesini doğru buluyorum.Fakat bizim ermenistana ihtiyacımız yada gebe olduğumuz herhangi bir durumumuz yok...Sınır kapısının açılması ile ermenistan'ın neler kazanacığı belli.. Amerika Ermeni Ulusal Komitesi(ANCA) verilerine göre, Türkiye ve Azerbaycan"ın uyguladıkları ambargo Ermenistan ekonomisine yılda 570-720 milyon dolarlık bir maliyet yüklüyor. Sınır kapılarının açılması durumunda Ermenistan"ın ulaşım masraflarının yüzde 30-50 düzeyinde azalacağı, ihracatının ikiye katlanacağı, Gayri Safi Milli Hasılası"nın (GSMH) ise yüzde 35 civarında artacağı tahmin ediliyor. Dünya Bankası verilerine göre ise, sınır kapılarının açılması durumunda Ermenistan"ın ulaşım tasarrufu 6,4-8,4 milyon dolar, enerji tasarrufu 45 milyon dolar olacak ve ihracatında 268,9-342,4 milyon dolarlık bir artış gözlenecek. Böylece, sınır kapılarının açılmasının Ermenistan"a toplam faydası 320,3-395,8 milyon doları bulacak. Peki bize Türkiye olarak bu durumdan ne fayda sağlayacağız? Ekonomik olarak bize herhangi bir faydası yok,neymiş efendim politik olarak faydası varmış üzerimizde ki AB ve ABD baskısını kaldıracakmış...Bakarmısınız? AB ye girişimizde kolaylık sağlayacakmış...tekrar bakın.. iyide bu tavizlerin sonu nereye varacak? Sarkisyan'ın yabancı basında verdiği demeçlerde "sınırın açılması için Türkiye`nin soykırımı tanıması şart değil" açılamasını sanki sınırı bizde değilde onlar kapatmış gibi şart koşması Türkye'nin Ermenista'a karşı nasıl zayıf bir politika izlendiğinin açık göstergesidir.. Bunun en açık örneğini onlarca bürokratımızı katleden ermenilere karşı ülkemizde öldürülen ermeni bir gazetecinin ardından hepimiz ermeniyiz diye bağırıp çağırmamızdır..Yıllarca bizi katillikle suçlayıp duran bir ülkeye karşı haklı davamıza rağmen ezikliğimiz.. Bu durumda ermenistan bize ne yapsa ne söylese mütehaktır.. Netice itibariyle bizim ermenistan sınır kapısına ihtiyacımız yoktur,ihtiyacımız olmayan bir durum için sırf ona buna yaranacağım diye Azeri kardeşlerimizide üzmeye gerek hiç yoktur..
-
Ermenistan sınır kapısı açılmasın...
Türkiye’nin Ermenistan'la sınır kapısını açması konusu yıllardır tartışılıyor. 10 yıl önce Türkiye tarafından, “görülen lüzum üzerine” kapatılan kapıların şimdi tekrar açılması konusu gündemde. Fırsat buldukça Avrupa ülkelerine ve ABD’ye Türkiye’yi şikayet etmeyi alışkanlık haline getiren Ermenistan, bu kez de ekonomik sorunlarının temelini, Türkiye’nin sınır kapılarını kapalı tutması ile açıklıyor ve Türkiye’ye baskı yapılmasını talep ediyor. Bir başka deyişle, hükümetin başarısız uygulamaları nedeniyle sorunlar yaşayan Ermenistan yönetimi, halkına yaşattığı fakirliğin nedenlerini, klasik Türk düşmanlığı politikası altında gizlemeye çalışıyor. Ermenistan şöyle diyor aslında; “Biz Türkiye’yi sözde soykırımla suçlamaya devam edeceğiz, zaten Türkiye’nin doğusu da bizim, Azerbaycan topraklarından da çıkmaya niyetimiz yok, hatta Gürcistan’dan da toprak istiyoruz, ama olsun Türkiye yine de sınırını bizim hayrımız için açsın!” Peki ama, Ermenistan Yönetimi, Türkiye karşıtı politikasından taviz vermezken, sınırını açarak Ermenistan’ın ekonomisine canlılık ve destek sağlama Türkiye’nin görevi midir? Ayrıca Ermenistan’ın sınırların açılması ile ilgili herhangi bir şart ileri sürmesi de komiktir. Çünkü sınırlarını Türkiye kapatmıştır. Bu durumda, Ermenistan’ın ancak ricacı konumunda olabileceğini unutmaması gerekiyor. Diyelim ki Türkiye sınırını açtı. Eminiz ki bu kez de Ermeniler, sınır kapılarının açılmasını, yıllardır sürdürdükleri antipropagandanın zaferi olarak kabul edecek ve “Türkiye’nin baskılara direnemeyerek sınırlarını açtığını, önce sözde soykırımı kabulleneceğini, arkasından da toprak ve tazminat taleplerinin karşılanacağını” iddia edeceklerdir. Yani Ermenistan’ın hayali emelleri, arkasına aldığı ülkelerin desteği ile canlılığını korumaya devam edecektir. Türkiye’nin sınırını açması gerektiğini savunan Avrupa ülkeleri ve ABD’nin gerekçesi ise, Ermenistan-Türkiye arasındaki sorunların halledilmesi yönünde olumlu bir adım atılmış olacağına sözde inanmış olmalarıdır. Bir başka deyişle; onlara göre kapının açılması ile Ermenistan-Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler canlanacak ve bilahare iki ülke arasındaki siyasi gerilim azalacaktır. Burada son derece hatalı bir yaklaşım vardır. O da şudur; Ermenistan ve Türkiye arasında ilişkilerin sağlam bir temele oturamamasının, sınır kapılarının kapalı olması ile bir ilgisi yoktur. Çünkü bu bir neden değil, sonuçtur. Yani, sınırların kapalı olması, Ermenistan’ın sözde soykırım propagandasından vazgeçmemesi ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanımamasının sonucudur. Doğaldır ki; bu sonucun ortadan kalkması, sözünü ettiğimiz nedenlerin ortadan kalkması ile mümkündür. Komşularıyla her daim sorunları olan Ermenistan’ın avukatlığına soyunmuş ülkelerin, öncelikle şu sorulara yanıt vermesi gerekiyor; -Türkiye’nin sınırını açarak ilk adımı atması savunulurken, sözde Ermeni soykırımı iddialarına verdikleri desteği çekecekler midir? -Sınırlar açılınca, Ermenistan’a, Türkiye’nin ve komşularının toprak bütünlüğünü tanımayı öğretebilecekler midir? -Yoksa Türkiye’nin zayıflığına hükmedilip, tavize zorlamanın sonunda gerçekleştiği sonucuna mı varılacaktır? Ve bilahare “Bakın hep birlikte Türkiye’yi nasıl da yola getirdik!” anlayışı mı ortaya konacaktır? Netice itibariyle önce Türkiye’yi ikna etmeleri, bilahare ricada bulunmaları gerekmez mi? Biz böyle düşünüyoruz. Ya siz? alıntı Suheda'nın soruları:Ermenistan sınır kapısının yeniden açılmasının gündeme gelmesiyle Obama'nın Türkiye ziyaretiyle bir ilişkisi varmıdır? bu sınır kapısının açılmasına "hepimiz ermeniyiz" diye feryad edenler destek veriyormudur? Sınır kapısının açılması Karabağ katliamını yaşayan soydaşlarımız Azerilere ihanet değilmidir? Sözde ermeni soykırım yasasını bir nebzede olsa kabul etmişmi sayılırız? Sözüm ona aydınlarımızın desteklemesinden zerre şüphe duymadığım bu olayı AKP icraatı diye eleştireceklermidir?
-
1 MAYIS TÜCCAR AKP'YE KARŞI ÇIKMA GÜNÜ
Bulunduğu iş yerinde sendika bünyesinde aktif olarak görev yapmış (disiplin kurulu başkanlığı) birine sendika dersi vermek ne komik? İstersem sendikasız çalışabilirmişim hadi yaaa hiç bilmiyordum bak sen.. sizin oradan buradan bulup yazdığınız sendika müfredatını ben ezbere biliyorum,peki arada gavur olacak olan 4 ikramiyemi kendi cebinizdenmi ödeyeceksiniz? Ama yok vermeden almak olmaz bir şey istiyorsan karşılığını vermelisin öyle,bizim için hükümetle masaya oturuyor pek büyük başkanlarımız.. Kaç kez sendika toplantısında bulundunuz,kaç kez sendikal faaliyette görev aldınız,kaç sendikaçı tanıyorsunuz? Seçimmiş tabi efendim bir işyerinde tek sendika hüküm sürüyorsa nasıl bir seçim mantığı olur tahmin edebilirsiniz,tek sandık tek aday,çünkü sendika öyle emir vermiştir..Nasıl bir hiyerarşi anlatılamaz Ama ben bu adamı istemiyorum ilkokul mezunu konuşmasını bilmeyen biri "olsun canım ailesi nufuzlu mecliste akrabaları var"mantığa bak!!! Benimle aynı maaşı alan adam temsilci olduktan sonra kendine tahsil edilen bürösunda makam şöförlü son model arabayla rüyamızda göremiyeceğimiz bir maaşla işe başlar.Peki ne yapar?Hiç bir şey keyfini sürer..Bizzat şahidiyim yani,kaç kişi saymakla bitmez.. İşçi maaşıyla zengin olmanın özbekçesini duydunuzmu? Bknz:Türk Metal Sen'in başkanı (Mustafa Özbek)karun kadar zengin nereden edindi bu serveti? Her neyse kalkıpta sendika babalarının servetini tartışmayacağız malum bir gerçek nasılsa... Biz ne diyorduk? Resmi tatilllerde çalışma oluru gelir,hadi bakalım idari personel eve eee ben niye alamıyorum bayram çalışması?(burayı dikkatle okuyun)cevap,üretimde aktif olarak çalışmadığından,iyi güzel biz yıllardır c.tesi günlerinin tatil olmasını istiyoruz neden verilmiyor?Cevap,üretim yapan işyerlerinde c.tesi tatil olmaz tamam idari personelin olsun o zaman..Cevap, olmaz ayrımcılık olur.. Nasıl yaaaa Sendikanın toplantılarda verdiği cevaplardan bir kaçı,hoş bir şey söyliyeyimmi size sendika mendika laf bizde kurumun yönetim kurulu ne derse onu yapar sendika asla işçiden yana olmaz"haline şükret"mantığı yani.. Efendim sonracığıma geçen yıl HAK-İŞ geldi dedi ki "yeter TÜRK-İŞ'in bunca yıl bu kurumu yediği birazda ben yiyeyim" Bu vesileyle Türkiş varlığımızı hatırlayı verdi bütün Ankara buraya aktı çalışmalar faaliyetler nasıl bir trafik gece yarıları evlerimize gelenler,bir taraftan bize gelin aylık aidatınızı 3/1 indireceğiz daha iyi hizmet vereceğiz diğer taraftan sakın gitmeyin böyle yapacağız söyle yapacağız tam bir yıl sürdü bu keşmekeş durum.. Sonunda HAK-İŞ ipi göğüsledi,TÜRK-İŞ olmaz ben vermem yağlı kapımı dedi mahkemeye gitti...Mahkeme üyelerin yeniden sayımının yapılmasına karar verdi yani çoğunluk kimden tekrar gözden geçirilecek.. Şimdimi yok efendim sendika mendika askıda yani mahkeme sonucu ne zaman belli olur Allah bilir..Oooohhhh yesinler birbirini.. Öyle işçiyi yemekle olmuyor işçiyi maşa gibi kullanmaklada olmuyor İntikam yemi edip Taksime toplamaklada olmuyor.30-35 sene öncenin sorumlusu ben değilim,babamın omurgasında gezinirken çıkan olayların failide değilim..Biz daha iyi şartlarda daha refah yaşabileceğimiz imkanlar istiyoruz.. Sen sendika olarak önce asli vazifeni yap..
-
Yazıcıoğlu ve 5 kişiye hala ulaşılamadı..
Pardon hangi katillerden hesap sorulacak? Nerede o katiller?yok hayır bizim bilmediğimiz bir şeyi biliyorsanız söyleyin.. Ben ne diyorum bir gençlik sistematik ve programlı bir şekilde birbirine kırdırıldı.Hala bir çok olayın faili yada faillere meçhulken siz kime hesap sormayı düşünüyorsunuz? Yada kimden intikam almayı Bu arada söylediklerime inanmanız çokta umurumdaydı yaa,benim kendimi ıspat etme gibi bir derdim yok düşüncelerimi ifade ediyorum o kadar.. Aradaki farkı çözmüş olmanız gerekiyor,yargılandı suçlu bulundu asıldı,yargılandı suçsuz bulundu beraat etti.. Ha kim gerçek suçlu kim değil orası tam bir muamma herkes karşı görüştekini suçlu ilan ederek olayı çözmüş Bu arada hep söylerim ikide bir Sivas'ı gündeme getirenler neden bir kez olsun Başbağlardan bahsetmez orada yananlar canıdıda oradakiler neydi,Onlar bu vatanın evlatları değilmiydi,bu nasıl bir çifte standarttır? Şimdi size bir soru:siz Sivasın faillerini buldunuz,peki Başbağları kim yaktı?
-
İskender PALA
Eylül İşte... Eylül... Fersude sonbaharların giriş kapısı... İlk yaz rüzgârından alınmış bir hızla savrulan düşüncelerin hoyrat hayallerin ve avare zamanların yorgunluğu kırgınlığı pejmürdeliği içinde yeniden derlenip toparlanması gereken hayatın rengi... Ve yeniden başlamanın yorgun ritmini hatırlatan yağmurlar... Bölük pörçük hatıralar kırık dökük sevinçler... Şiir kılığında gelen acı... Eylül işte; nâm–ı diğer hüzün... Eylül... Her şair için ayrı bir Leyla; kurşunî gelinlikler giyinip de gelen... Dilemmaların çıldırtıcı sükunu bir yanda; ve bir yanda sislerin ve buğuların ardından sökün edip yürümüş sancıların ilhamı... Katar katar uzaklaşan kuşların kanatlarına yüklenen son arzular kadar umutsuz ve beklenesi... Eylül işte; nâm–ı diğer pişmanlık... Bilmiyorum siz bu yazıyı okurken yağmur yağıyor olacak mı?.. Belki yapraklar savruluyordur şimdi bulunduğunuz şehirde; belki sular kararıyordur yavaş yavaş... Altın kızılı bir gurubun soyunmuş dalında çifte kumruları seyrediyorsunuz belki de... Bir sanatoryum bahçesinde gezinen uzun saçlı zayıf ve genç iki kaderdaştır belki ikindiler ve yağmurlar... Belki sizin kentin huzurludur akşamları belki de alaca düşmüş gecenin bir yüzünde siyah tırnaklarını ruhunuza geçirmeye çalışan ifritler dolaşır... Eylül işte; nâm–ı diğer melal... Tenha yollar aşınmış günler hayata dar gelen arzular ve kanadı kırık kuşlar... Tabiatın birden uyanıp gerçeği gören yüzü... Kıymeti bilinmeyen lezzetin çamurlara bulaşmış sarı bir acılık tarafından istilasına karşı şaşkınlık... Acıların beyhude sevinçlerin zavallı mutlulukların fanî olduğunu anlamanın dehşeti... Eylül işte; nâm–ı diğer ölümün rengi... Eylül... Yaşanmamış mevsimlerin en gerçeği... Uçuk benizli koşuşturmacalar yeniden kurulan defter–kitap pazarı... Eski okul çantasına kalem yerine ancak gözyaşını koyarak okula giden minik adımlar... Yoksul mahallelerde gitgide çamurlanacak karanlık sokaklar... Camlara mıhlanıp 70 yıllık muhteşem bir sükût ile yolları seyreden kırçıl hatıralar... Ciğer paresini okula eksik kitapla gönderen annenin yüreğindeki çizik... Para etse canını da verir ama... Eylül işte; nâm–ı diğer acının mührü... İskender PALA
-
1 MAYIS TÜCCAR AKP'YE KARŞI ÇIKMA GÜNÜ
Yıllarca TÜRK-İŞ' e bağlı tekgıda-iş sendikası bünyesi altında çalıştık biz günlük yevmiyelerimizi sayısız kesintilerden arta kalan miktarlardan alırken onlar her ay düzeli olarak tam gün yevmiyemizi brütten cebe indirdiler.Karşılığında ne verdiler bize?Hiç bir şey,bizim slogana karnımız tok sayısız iyleştirme yaptıklarını iddia edip hala tek maaşla geçinen birinin evinin ihtiyaçlarını karşılayamadığına ben bizzat şahidim.. Sendika babalarının gariban işçinin sırtından kazandığı paralarla trilyonlarla oynayıp karun kadar zengin olduklarını biliyoruz.. Devlete ödediğimiz sayısız vergiler yetmediği gibi birde bunlara para yetiştirme derdi var,neymiş efendim bizim yerimize hükümetle masaya oturuyorlarmış,eee hani oturdunda ne yaptın?Her halükarda hükümetlerin dediği olmuyormu? Ne işi olur kardeşim sendikanın siyasi görüşle,sen önce bir asli vazifeni yerine getir bakalım.. Türkiyede sendikal düzenlemenin acilen yeniden yapılandırılması gerekmektedir..Yada kapatsınlar hepsini olsun bitsin nasılsa hükümetlerin verdiği ile yetiniyoruz.. Biz Ecevit'in başbakan olduğu koalisyon hükümeti zamanında tam üç ay maaş almadık ya neredeydi sendika? Sezonluk çalışan işçi ay sonu itibariyle ihtiyaca binaen işe alınsa o ay içerisinde 3 gün çalışmış olsa gözünün yaşına bakmadan o 3 yevmiyeden birini çatır çatır alıyor sendika,bumu işçiyi korumak gözetmek... ******
-
Yazıcıoğlu ve 5 kişiye hala ulaşılamadı..
Bu ülkede 12 Eylül öncesinde sağ-sol görüş adı altında binlerce genç programlı ve sistematik bir şekilde birbirine kırdırıldı.. Kardeşin kardeşiyle olan kavgası Türk-Kürt kavgası değildir.Gerçek kardeş kavgası işte o sağ-sol olaylarıdır.. Benim şahsen tanıdığım o dönemi bizzat içerisinden yaşayan iki farklı görüşe mensup öz kardeşler var öyle ki vurulan kardeşini kendisinden farklı görüşten diye ziyaret etmeyip yıllarca küs kalanlar...Bugün onlar o olayları yaşayan ve yaşatanlar bile kendilerinin nasıl kullanıldığını farkına vardıkları halde ne kadar tuhaftır ki hala bazıları o yarayı kaşıtıp kanatmaktan zevk almaktadır.. Önümüz 1 Mayıs dikkat ederseniz onca yaşanan şeylere rağmen birileri kanlı bir mayısların intikamını almaktan söz edebiliyor bu ülkede,bu ülkede huzuru ve refahı açıkça istemeyen bir guruh mevcut.. Ben bu topraklarda herkesin,her görüşün,her fikrin acı çektiğini görebiliyorken ve bunu söylemekten çekinmezken bazılarının nasıl görmediğini yada görmezden geldiğini anlamaya çalışıyorum. İşte Suhedanın bakış açısı ile sizin bakış açınız arasındaki fark budur.. Ben açık bir pencereden geniş bir ufka bakarak olayları değerlendirirken sizin hala küçük pencerelerinizden karanlığa taş atışınızı hayretler içerisinde seyrediyorum.. Kokuşmuş ideolojilerinin kölesi olmuş hastalıklı ruhların tarih boyunca yaşanmış hiç bir olaydan ders almayıp konuşurken onlar ve biz diyebilmesini sonrada kalkıp kendilerinin ötekileştirildiğinden dem vurmasını ikiyüzlülüğün daniskası olarak adlandırabiliyorum.. Hiç kimse kendini acındırma moduna sokmasın herkes acı çekti bu topraklarda,ben dürüstçe bunu söyleyebiliyorum peki ya siz?
-
İskender PALA
Mutlak Güzellik Sokaktan geçerken Yusuf’un yüzünün nuru o civarda bulunan köşklerin evlerin pencerelerinden içeriye vurur düşerdi. Köşklerde bulunanlar: Belli ki Yusuf gezmeye çıktı şimdi buradan geçiyor!” derlerdi. Köşede bucakta oturanlar da duvarlarda ışıklar parıltılar görünce Yusuf’un oradan geçtiğini anlarlardı. Yusuf’un geçtiği sokağa penceresi bulunan ev onun oradan geçişinden şereflenir nurlanırdı. (Ey kardeş) Aklını başına al da evinin penceresini Yusuf’un geçtiği sokağa aç; ve pencerenin önüne oturup onu seyret! Âşık olmak demek nur gelen tarafa pencere açmaktır. Çünkü gönül gerçek dostun yüzü ile aydınlanır nurlanır. Güzelin kim olduğunu ne vakit unuttuk ya güzelliğin neliğini ne zaman?.. Bir yük oldu ömür kovunca güzeli hayatımızdan; ve güzellik küsüp gitmişti ömür bir yük oldu. Güzellik ruhlarda perveriş içindeydi. Güzellik bereketti zenginlikti; güzeli arayan cihanın canını arıyor demekti. Güzel olan iyi doğru ve yararlı olandı. Güzel bir söz güzel bir iş güzel bir ders gibi. Güzel şiir de güzel manzara da güzel söz de hep estetik değeri tartmaktaydı. Din idi adı evvel güzelliğin felsefe oldu sonra bilgi oldu yönetim ve siyaset oldu… Daha neler olmadı!.. Herkes ve her şey güzelin peşinde güzel ülkelerde güzel günler yaşandı. Sonra… Sonra güzel insanlar güzel atlara binip gittiler ve güzellikler yağmalandı birer birer. Hüzünlü gönülleri sabaha eklerken güzellikler sevinci gizleyerek sabahı bekler oldular. Gözlere akseden renkler de sazlara yankıyan ahenkler de güzelliğini yitirdiler. Bestelerimiz şiddet doldu tatlı diller hayal oldu. Gönüller güzelden uzaklaştı zira gönüllere kin bulaştı. Güzellik atıldı ya kaşlar da çatıldı. Oysa gelenek güzel üzerine bina olunur kültür güzellikle beka bulurdu. Güzelin yönü gönleydi hem güzelliğin de… Gönül Çalab’ın tahtıydı Güzel’i aramayan iki cihan bedbahtıydı. Neye mâl olursa olsun yaşamanın anlamı güzel görünüşleri ve şekilleri; belki güzellik dolu gönülleri kurtarmaktı. Güzellik insana peşin verilmiş cennetti ve sultanlar güzele bakar gönüller güzele akardı. Kitâb-ı Aşk/İskender Pala
-
İskender PALA
Hüzün bir hazin kelime. Ayrılık gibi hicran gibi; ama mutluluk gibi de. Bazan bir gözde görürüz onu bazan bir yüzde. Bazan bulutlarla gelir bazan lodoslarla. Hüzün tarih olur Bağdat ufuklarını Osmanlı tuğları misali bekleyen hurma fidanlarıyla; Tuna boylarını hatem yakutları gibi süsleyen kaleler ve burçlarla gelir yedi yüz yıllık hafızamıza. Elhamra avlusunda derin uykulara dalmış mağrib güneşi olur kah; kah Kudüs gecelerinde savrulan Selahaddin rüyaları. Aziz-i vakt idik a da zelil kıldı bizi. Hüzün gözyaşı olur bazan bir eylül bulutundan dökülüp dilemmalarımıza karışır; bazan bir Kanuni mersiyesinden akıp güneşlerimizi buharlaştırır. Paramparça olmuş kutsal kitapların mürekkeplerini dağıtır bazan bazan kandil gecelerinin pişmanlıklarına dökülür yüreklerimizden. Kimi zaman bir bayram sevincinin ardına gizlenen yetimin gözünde acı; kimi vakit fersudeleşmeye yüz tutmuş gülün yaprağında kırağı sıfatında belli eder kendini. Hurşide baksa gözleri halkın dola gelir Hüzün söz olur yarı yollarda bırakılmış yeminlerin ve vaadlerin peçesinden yüz gösterir kimi kimi bir elyazmasının derkenarına yazılır bir ayrılık türküsü niyetine. Bir mücelled güldeste olur yazılsa tüm hüzün sözleri ve binbir geceyi dolduran tutilerin dilinde şeker niyetine çiğnene çiğnene tutar şöhreti alemleri. Sabahların kokusuna karışan bir pişmanlığın terennümüdür bazan ve bazan da gecelerin korkusunu damıtan bir şarkının dizesi. Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkıt ne bilir Hüzün mevsim olur böler bir uykuyu bazan; bazan bir paranteze alır acıları. Güz mü eylül mü bilinmez; ortası mı sonu mu anlaşılmaz anın. Şakaklarına düşen benek benek karlar mı densin yılların gölgesini taşıyan başında gül rengi bulutlardan Lahuri tüller mi olsun Hicaz şarkılarında bestelenen?!.. Hüzün karanlıktır yalnızlıktır korkudur. Ve hüzün bazan en büyük umutlara gebedir. Bir mevsim-i hazanına geldik ki alemin... Hüzün renk olur son dalın son yaprağında sararırken yakar içimizi; son fırtınanın son dalgasında köpürürken kanatır yüreğimizi. Mavi gecelerin ve kurşuni bulutların örtüsüdür hüzün. Hatırlamanın mestliğinde eflatuni bir ırmağın hasret yarasıdır gül gül olup açan ateşin kederlerin masum çiçeğidir. Sahilde bir gurubdur o ufukta bir şafak. Perde perde solan hayatımız... Gül ateş gülbün ateş gülşen ateş caybar ateş Hüzün sevda olur hayalini getirir annelerin yavruların ve süveydaya durup melankolisini yaşatır sevenlerin sevgilerin. Fuzuli lerin Galib lerin kinayeleri ve tevriyeleri onun üstüne yazılır bülbüllerin kumruların şeyda tenasüpleri ve mecazları ona dillendirilir. Umman gemicilerinin ufuklarında deniz feneridir hüzün semavat müneccimlerinin kadrlerinde Ayyuk. Mahabbet bir bela şeydir giriftar olmayan bilmez Hüzün alışkanlık olur acıların yol dönemecinde azığını kuzgunlara kaptıran gönüllerin ömre süren Selva sıyla tartılır. Yüzbin yıl sonra yeşerecek tohumlar için saklayıp suyu vahalardan kurumuş dudaklarla geçer delikanlıca. Mermer beyazında ayetlere teslim olmuş bir buhur-ı Meryem in nazenin tebessümüne Namus-ı ekber vasıtasıyla gelen nefestir o. Hazan ki durmadan evrakı su-be-su dökülür Hüzün Kureyş te Süheyb-i Rumi; Yemen de rahip Bahira Konstantinepol de Ulubatlı Hasan olmaktır. Hüzün mazlumlar adına bir saman çöpüyle devleri yere sermektir. Hüzün Şeyh Şamil toprağında alnından vurulan bir çocuktur. Hüzün harflere sığmayan bir nimet-i İlahi dir. Hüzün her hale şükretmenin diğer adıdır. Hüzün seyerandır maverada. Hüzün özleyiştir Hüzün ki en ziyade yakışandır bize!.. İSKENDER PALA
-
Yazıcıoğlu ve 5 kişiye hala ulaşılamadı..
Beni az buçuk tanıyorsundur çünkü çok uzun zamandır yazıyoruz burada.. Ben hiç bir zaman saplantılı bir şekilde ideoloji kölesi olup olayları değerlendirmedim. Benim burada tepki gösterdiğim ölüm üzerinden siyaset yapılması bak aynı tepkiyi Türkan Saylan'la ilgili başlıktada verdim. Bu adam madem bunca olayın failiydi mecliste otururken neredeydi şimdi ona yapmadıklarını yüklemeye çalışan korkak zihniyetler.. Bahsettiğimiz kişi hücrelerde yatmış işkence görmüş fakat hiç bir suçu sabit görülmemiş bir kişi.. Adam aranırken bile "üzgünüz" edebiyatları yapanlar öldüğünü duyunca aslan kesiliverdi Neden o artık bir ölü toprağın altında bir ceset sağlığında yaptığı gibi kendini savunamaz,konuşmaz.. Daha bir ay öncesinde hayattaydı çıkıp karşısına deyiverseydi,hayır bu korkunun siyasetir..Aynen öyle...
-
cehennemin dibine git...
üzen üzülmeye mahkumdur ablası.. Pardon bu arada çıkaramadım tanışıyormuyuz?
-
1 MAYIS TÜCCAR AKP'YE KARŞI ÇIKMA GÜNÜ
Şimdi 1 mayısta taksime çıkacak olanlar bu devletin resmi bir kurumunda topuklu bir amele (işçi) olarak çalışan biri olduğumdan sizden ufak bir ricam var maaşlarımıza zam ve çalışma saatlerimizin azaltılması yönünde pankartlar taşıyın. Bir işe yarayın canım,tabi az yede hizmetçi tut dediğinizi duyar gibiyim ama biliyorsunuz izin sınırlı ha deyince gelemiyoruz. Dipnot:papatyalara dokumayın!!
-
Yazıcıoğlu ve 5 kişiye hala ulaşılamadı..
O yazdığım yazıyı tamamen unutmuşum ben,ne güzel bir yazı yazmışım neymiş ortak payda vatan sevgisi... Muhsin Yazıcıoğlu için ne demişti sağcısı solcusu "herşeyi sorgulanabilir ama vatan sevgisi asla" Evet bir kez daha kendimi sevdim,sadece sevmekle kalmadım bulunduğun çizgiden dolayı takdirde ettim.. Ha bu arada bilmeyenlere küçük bir izahat Hitler intihar ederek öldü ve yalnız iki kişi tarafından gömüldü,yani tabutunun ardından yürüyen yüzbinler yoktu Keza Saddam'da öyle.. sizin yüzbinler algınız sanıyorum miting meydanlarında toplanıp sandıkta buum olanlar yoksa pardon onlar milyonlarcamıydı? Ha bu arada Maraş olaylarını incelememi tavsiye edenlere bir başka başlıkta Pir Sultan Abdal derneği başkanının sorularını yöneltmiştim sizde o soruları bir inceleyin bakalım..
-
Zeki Sezer, DSP Genel Başkanlığı'ndan istifa etti
Allahım inanmıyorum bugünün tarihini kayıtlara geçin ilk kez Diyarbakırlı ile ortak bir noktada buluştuk..
-
Yazıcıoğlu ve 5 kişiye hala ulaşılamadı..
tamda buydu işte anlatmak istediğim,örneklememde yardımcı olduğun için teşekkür ederim... seviyorum bea kendimi ve bendeki izanı Bir diğeride ordan ıspat isteyecekler diye çekincelerini aktarmış neyin ıspatını isteyeceğim iftiranınmı iftiranın ıspatımı olurmuş hadi varsa buyur.. Şimdi diyorum ya Anadolunun bağrından yetişmiş adam gibi adamlar vardır ölümü bile yerle bir eder ortalığı yüzbinlerce kişi yürür Türk bayrağına sarılı tabutunun ardından birde içten içten onlara özenip çekemeyen adamcık lar vardır.. sağlığında söylemeye cesaret edemediklerini cesedine uzaktan uzağa söylerler,sormazlar adam sağken neredeydin diye.. Yalçın Topçu'nun Muhsin Yazıoğlunun ölümünü kamuoyuna duyurduğu ilan tarihe geçecek güzellikteydi.. Dünyadaki bütün iyi insanlar diye başlayan...
-
Zeki Sezer, DSP Genel Başkanlığı'ndan istifa etti
Ya arkadaş Ecevit bu kadına nasıl katlandı onca yıl