Zıplanacak içerik

İNTERLOCK

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İletiler gönderen: İNTERLOCK

  1. Gönderi tarihi:

    Rüyalar zaten uykuda beynin çalışmayı sürdürmesinden başka bir şey değil.

    Beyin uyanıkken yapılan testler daha iyi sonuç verir.

     

    bu konuda tereddüd yok ki zaten..

    ve efendim..

    bizler uyumakta iken..

    beyin uyumuyor ki..

    ve hatta..

    işine karışan olmadığından kelli..

    daha bi rahat..

    daha bi hızlı çalışıyor..

     

    dip not:

    ..gibi gelmektedir bendenize!

     

    merhaba..

  2. Gönderi tarihi:

    ..

    "niçün bazılarına doğruyu anlatamayız?"
     sorunsalı üzerine associationism bakış
     açısına ilişkin bi deneme: Son bölüm

     

    Evvel-emirde şunu söyliyelim ki bir alâkayı
    dimağlarımızda beslemek veya diğerlerinin/
    halkın dimağlarında besletmek mümkündür.

    Dünyanın en faideli işlerinden biri halkın
    gözünü açmak, yani halkta haricî şeyler
    hakkında bi alâka uyandırıp, onları bu
    hususta düşünmiye sevk etmektir..

    Dünyada iyi alâkalar bulunduğu gibi, fena
    ve şüpheli alâkalar da bulunabilir;

    Bir adamın bütün alâkası para kazanmaktan

    ibaret olabilir; bu adamın dimağında Tedaî

    Makinası hayrete şayan meharet ve sür'atle

    bu uğurda çalışır.

    Bütün alâkası sadece sınıf geçmekten ibaret
    olan bir çocuğun Tedaî Makinası imtihan
    zamanına kadar kuvvetle çalışır.
    Bu çocuk imtihanından sonra derslerinin
    muhteviyatını bilmez bile..

    Kabahat çocuğun değil sistemindir.
    Zavallı çocuk da bu sistemin kurbanıdır..

    Bunların en fenası insanların, eşyaları diğer
    insanları mağlub etmek menfaati ile tetkik
    etmesi, yahut kendilerinin haklı olduğunu
    isbat etmek üzere Tedaî yapması veyahut
    mensubu olduğu bi sınıfın diğer sınıfa, yahut
    bi dinin diğer dine faikiyyetini isbat etmek
    üzere düşünmesidir..

    Bu nev'i alâkalar pek kuvvetli ve umumî olup,
    dimağın umumi kanunlarına göre, beklenen
    netice de hasıl olmaktakdır.

     

    ..

  3. Gönderi tarihi:

    Eylül 22, 2006
    candan bi dost'tan alıntı;

    oben, şuben, buben, ..
    gün aydın..
    göz aydın..

    gönül aydın olsun, ey insanlık !

    uykusunu almış, sabahı kör karanlığında
    yakalamış, daha net bir ifâdeyle 06:00'da
    gözlerini açmış (neye olduğu şimdilik muamma)
    biri olarak, uzun zamandır olmadığım kadar
    huzurlu bir güne başladım. gece ben uyurken,
    içime yine birben girmiş. yok şarkıcı falan değil..
    epeydir ortalarda olmayan benlerimden biri..
    özlemişim keratayı.. buben pek çalışkandır,
    sabahları erkenden kalkar, sevdiklerine mükellef
    bir kahvaltı hazırlar ve eder, kafası acayip çalışır,
    neşelidir, pervâsızdır, çenesi düşüktür, ukâlâdır,
    hayâta nanik yapar.. yirmidört saate bi' ton iş
    sıkıştırabilir..

    buben içime girmeden önce içimdeki ben sinir
    bozucuydu. üretim yapamayan miskin bir yaratık,
    salaş bir karakter.

    az önce sevdiğim blogculardan birinin
    blogundaydım. oscar wilde için atıp tutmuşlar
    hehehe.. evet kevser, şimdi burayı okuyorsan
    yandı gülüm keten helva.. aklımda kaç gündür
    bu konu vardı da, yazacak tâkât mi desem, ne
    desem bende yoktu, o yüzden hazır aklımdayken
    ve buben bendeyken es geçmeyeyim, dedim.
    buben diline de hâkim olamaz ve hiç mütevâzı
    değildir evet 'mütevâzı' dedim mütevâzi değil..
    şaşkalozların çoğu bunu da karıştırır; hem
    bilmezler, hem söylerler, hem uyarırım, hem
    dinlemezler, salak işte bunların çoğu.. kim mi?
    elbette insanlardan bahsediyorum, gerçi ben
    onlara insan demem çoğunlukla 'insancık' derim.
    evet küçümserim böylelerini..

    mâlûmatfuruşluk yapmaktan kolay ne var?
    hele ki google hayâtımıza girdiğinden beri..
    sanırsın ki ; bir filozoflar cennetiymiş azîz
    memleketim.. yalanım varsa iki gözüm önüme
    aksın! açın bakın bloglara, ne kadar çok filozofik
    canlı türü varmış, görün.
    he bi' zahmet canım, hadi göreyim sizi!

    bu canlı türleri evlerde, işyerlerinde falan yaşar.
    yaşar mı dedim? ahhh pardon pardon millll
    pardon! türünün devâmını sağlar demeliydim..
    çok lâzımmış gibi. pek okur bunlar da iş yazmaya
    gelince, ver or'dan abicim yarım kilo kaşar,
    melmekât âlim ulemâ görsün.. hemen her konu
    hakkında bilgi sahibidirler. ''bilmiyorum'' demeyi
    büyük ayıp sayarlar.. ilginçtir pek çoğu meslek
    sahibidir..
    bu sözüm sana çetin altan!
    demek meslek sahibi olmakla iş bitmiyormuş..

    "okumakla adam olunmuyor" dedikleri türden
    bir yaklaşım.. ben böyle yaklaşıyorum abi, ne var!

    bu türün, bir de zamandan bol bir şeyi yok.
    valaha da yok! billaha da yok!
    gözümle gördüm şâhidim! akşama kadar o forum
    senin, bu forum benim, yemez-içmez dolaşırlar.
    ben şuncacık kimsesizlerim'e yetişemiyorum, iki
    satır yazıyorum kaç dakikam gidiyor, bunlar nasıl
    beceriyorlar bu işi valla çözemedim..
    hemi de yazdımı öyle böyle değil, makâle
    cinsinden..
    e peki sorarım size.. bunlar ne zaman yaşıyorlar?
    bunca şeyi öğrenmek bir yana, aklında tutacaksın,
    ezberleyeceksin, içselleştireceksin (ya da en
    azından öyle görüneceksin), cânım sözcükleri bir
    araya getireceksin, or'dan oraya da lâf
    yetiştireceksin. valla ben zâten salak
    bi'organizma olduğum için kafam almıyor,

    ama alan varsa bi' zahmet bana da şe'etsin..
    okumadığım o kadar çok şey var ki..adını falan
    duymuşumdur da, ne bileyim ne der, ne düşünür,
    çok da kafa yormam, yoramam.. ha kalkar
    adamın tekini bir cümlesi için sevebilirim o ayrı,
    ama
    "ben o'nun size seceresini okurum baba!"
    demem, diyemem.. ha şimdi çıkar da angutun biri
    "okumayalım mı kardeşim, sen bunu mu demeye  
    çalışıyosun!" demesin,
    zirâ uğraşamam. ama gözünüzü seveyim, herşeyi
    de siz bilmeyin be güzel kardeşim! hayâtı yedim-
    yuttum ayakları yapmayın bana, valla çok kötü
    döverim! siz zâten, bu kadar biliyorsanız, işi
    çözmüşsünüzdür, bizi de yormayın,
    bi' zahmet bize de öğretin yav!
    Allah rızâsı için!
    bi' de, bi' de, bi' de, siz yaşamaya ne zaman fırsat
    buluyorsunuz, onu çok merak ediyorum.
    yalvarıyorum bi' anlatın.. dinlerim..
    valla uysallaşıveririm, mantığıma ters gelmiyorsa
    dedikleriniz.

    "benim mantığım" hah işte anahtar kelime!
    beni buradan yakalayacağınızı sanıyorsanız
    aldanıyorsunuz ciğerim! yaşamayı yok sayarak,
    hayat ezberlemek, sonra bitki yetiştirir gibi,
    kendini yetiştirmek bana ters gelir, şimdiden
    söyleyeyim.

    siz hiç çocuklarla konuştunuz mu? gerçekten evet
    gerçekten konuştunuz mu onlarla? yaşamak için
    tavsiye ederim. bi' ********* anlamıyorsanız da, en
    azından deneyin.. belki kaybettiğiniz, ya da zâten
    bulamadığınız şeyi/şeyleri bulabilirsiniz.
    çocuklardan hazetmiyor olabilirsiniz, o vakit;
    denizin sesini dinleyin.. mehtabı seyredin..
    papatyaları koparmayın, koklayın ve izleyin..
    gökyüzüne bakın, uzuuun uzuuuuun bakın, o size
    yapmanız gerekenleri söyleyecektir.. seher
    vaktini kaçırmayın, gün ne getirir bilemezsiniz,
    bunu size descartes öğretemez işte, bekleyin..

    chopin o kısacık yaşamında, yağmur gibi balâd
    düzemedi,
    ne yâni kötü müzisyen miydi..
    dağlardan ilhâm alın, çok sevebilirsiniz.. çınar
    yapraklarına bakın, çizemeyebilirsiniz ama
    görebilirsiniz en azından..
    âşık veysel dinleyin, küçülmez,
    büyürsünüz..özünüze dönün, belki bir gün, bir
    yerde karşılaşabiliriz.. o zaman size, oscar wilde
    kadar "ukalâca" gelen bir çift söz edebilirim, ben
    karnımdan konuşmayı bilmem, camın arkasında
    böyle değilim tek, gözlerinize bakabilirim..
    insanlığımla utandırabilirim sizi.. yaşadıklarımı
    anlatabilirim.. benim en çok buna zamânım oldu
    çünki..

     ne demişti oscar wilde :


    "kimseler bilmez bunu benim bildiğim kadar,
    bir yaşamdan fazla bir yaşamla yaşayanlar,
    ölürler bir'den fazla.."

     

    ..

  4. Gönderi tarihi:

    ..

     

    Fârigu'l-kalb ol mutî-i ısba'ayn
    Kim mey-i lâ-eyn ile mest oldu eyn


    çeviri:

    İçini boşalt,
    Hakk'ın iki parmağı arasında mutî' ol!
    Bütün âlem, yokluk âlemi'nin
    şarabı ile mest olmuştur.



    kişisel çeviri:

    değiş! diyen iç sesini dinle ve ona peki de!
    o vakit gönül ile bağlantı kolayca kurulur

    ve zaman-dışı görünmeyen âlem'e girince
    akıl da gider orada sığınacak bi yer bulur

     

    ..

  5. Gönderi tarihi:

    .. 8cd23fb8e76bd31308ba6575442b991d_1275640

     

    Şeyh el-Reis'e göre üç sınıf Ârif vardır:

     

    Takva Ehli ve zühd sahibi olan "Zahid".

    Düşüncesini İlahî kudsiyete çeviren "Abid".

    Aydınlanma/İşrak ve vecd ile marifete ulaşan "Ârif".

     

    Ârif'in tek gayesi, Hakk'ı/ Hakk-al Yakîn bilmek ve onunla

    özdeşleşmektir. Onun yaşamı te'yid edilmiş/doğrulanmış

    irade ile başlar/affirmant will. Ve zühd, takva ve ara-sıra

    birleşim/ittisal/ aracısız bağlantıyı tatma ile devam eder.

    Allah ile sürekli ittisal ile de son bulur.

     

    Ârif'in bu mertebeler/ boyutlardan geçmesi ve realiteleri

    yaşaması, kozmosta yaptığı yolculuğa tekabül eder.

     

    O, hayal dünyasını bırakır ve hakikî dünyayı elde eder ve

    yolculuğu sona erdiğinde Ârif,  Hakk'ın ve Hakk'ın kozmik

    tezahürlerinin yansıtıldığı /tecelli ettiği âyine/mir'at olur.

    Ârif'in tüm varlığı, varlığının merkezinde algıladığı Hakk'a

    dönüşür ve Hakk ile sadece ruhu aydınlanmaz, bedeni de

    kalbindeki ışık nedeni ile, hastalıklardan uzak hale gelir.

     

    Bu içsel aydınlanma sayesindedir ki, o, normâl insanların

    bilemeyeceği gelecek/future hakkında bilgi sahibi olabilir.

    O, eşyayı/şey/object da her zamanki haliyle değil, onları

    ruhsal dünyanın sembol/icon/remz/işaretleri olarak asıl

    şekli ile de görebilir.

     

    İslâm Kozmoloji

    Öğretilerine Giriş

    Seyyid Hüseyin Nasr

    İnsan Yayınları-1985

     

    27eab915895f92cdd3ae1658c372c90c_1275640

     

     

    Hakk-Al Yakîn:

    -Mârifet mertebesinin en yükseği.

    -En yakînî bir surette hakikatı müşahede edip yaşamak

      hali.   

      Meselâ; ateşin yakıcı olduğunu bütün hislerimizle ve

      yakından duyup yaşadığımız gibi.

     

    Yakîn:

    -Şüphesiz, sağlam ve kat'i olarak bilmek.

    -Ma'rifet ve dirayetin ve emsalinin fevkinde olan ilmin

      sıfatıdır.

      İlm-i Yakîn denir, Ma'rifet-i Yakîn denilmez.

     

    -İlm el-Yakîn:

      Göz ile görür derecede veya görerek, müşahede ederek

      bilmek.

      Meselâ; uzakta bir duman görüyoruz.

      Orada ateşin varlığını ilmen biliyoruz, demektir.

      Bu bilme derecesine ilm-el Yakîn deniyor.

     

    -Ayn el-Yakîn:

      Ateşe yaklaşıp, gözlerimizle görürsek ona,

      Ayn-el Yakîn bilmek deniyor.

     

    -Hakk al-Yakîn:

      Daha da ilerliyerek bütün hislerimizle ateşin varlığını

      anladık ise; ateşin yakması ve sâir sıfatlarını da bildik

      ise, bu nevi'den olan ilmimizin derecesine de:

      Hakk-al Yakîn deniyor.

     

    -Hakk al-Yakîn:

      Abdin sıfatları, Cenab-ı Hakk'ın sıfatlarında fâni olup,

      kendisi onunla ilmen, şuhuden, hâlen beka bulmaktadır.

      (Ö. Nasuhi Bilmen)

     

    202a99602a9bd39492dc43919f49b78e_1275640

  6. Gönderi tarihi:

    evet uzman üye'ye cevap verebilecek kimse var mı ? 

     

    aslında burada ki harfleri değil de o kitabın tamamını tartışsak ya sayın uzman üye ? 

     

    sevgiler 

     

    sevgiler bizden @@binyamin genç üyemiz.. canımız..flowers.gif

     

    he bi elif ba'yı öğrenek de..

    bi kitab ne demek bilelim de..

    sonacıma tartışırık..

    omaç mı efladımıs..whistling.gif

    eferin..

     

    senin de bayramını kutlarım..

    merhaba..bayrak-turkiye-kucuk.gif

     

    ..

  7. Gönderi tarihi:

    ..

    arkadaşlar.. dostlar..

    bilginize dayanarak epeydir

    bu konuyu tartışıyorsunuz..

    benim de
    merak ettiğim bi şey var..

    arapça'da: W Q X harflerini görüyoruz..
    fekat
    lâtince harfler ile
    türkçeye çeviri yapılmış meallerde
    bu harfler yok..

    kur'an'ı

    arapça olarak okuduklarını söyleyen..
    kur'an bilimcileri..
    böyle yapılmış bi transcription'ı
    kabul ediyor ve bu yoldan/üzerinden

    bizlere, yani halka tefsir ediyorlar..
    ama o harfleri hiç kullanmıyorlar..

    bi açıklama getirebilecek var mı?

    not:
    örneğin kur'an'da arapça olarak
    yazılmış Q harfini, X harfini
    lâtin harfleri ile yazılmış
    arapça çeviride hangi harf..?

    olarak okuyoruz..

    **

    Festehaffe kavmehu fe atâûh,
    innehum kânû kavmen fâsikîn.

    Firavun, kavmini küçük düşürdü (ezdi).
    Onlar da kendisine itaat ettiler.
    Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplumdu.

    Diyanet çevirisi

    **

    yukarıdaki ayet..
    lâtin harfleri ile yazılmış..
    ancak arapça..

    bu ayette bahsini ettiğim harflerden
    biri ya da bir kaçı var mı aceba?

    teşekkür eder..
    ilgi göstermeniz hususunu arz ederim..

     

    ..

  8. Gönderi tarihi:

    İlk etapta Zereycan nerede işe başlayacak acaba, şu an bunu merak ettim.

    Yabana atılmaz bir hayran kitlesi var.

     

     

    1982 doğumludur.

    Ankara Üniversitesi Dil Bilimi mezunu ve

    tam Adanalıdır.

     

    İlk iş deneyimi olan Kanal B de o kadar başarılı olmuştur ki!

    hemen ana haber spikeri olarak ekranlarda görülmüştür.

     

    Çalıştığı kanalın sahibi Mehmet Haberal'ın ergenekondan

    tutuklanması ve telefon kayıtlarının çıkması üzerine hakkında

    çıkan asılsız dedikodulardan dolayı işinden istifa

    ettiği söylenilmektedir.

        

    En son 17 Ağustos tarihinde tutukluluğu Cerrahpaşa hastanesi

    Kardiyoloji Bölümünde devam eden Mehmet Haberalı gece

    ziyaret ettiği iddası ile tekrar haberlere konu olmuş

    balık etli, erken emekli sipiker kızımızdır kendileri..

     

    ece zereycan: uludağ sözlük

     

    bilgi olsun diyerek..

    kim bilebilir?

     

    ..

  9. Gönderi tarihi:

    biggrin.png Abimsin... Derin saygılar...

     

    Not: Smiliyi görünce "nasıl da sırıtırsın de mi köftehor" dediğinden eminim...

     

    esasen

    senin temel kabullerini..

    olaylara.. dünyaya bakış açını..

    eğitiminden dolayı oluşturduğun

    felâsifeni eleştirecek..

    değişmen için çaba gösterecek

    felân değilim..

     

    niçün?

    bikoz bana böyle bi şi yapsalar..

    acip bozulurum da ondandır..

     

    @@democrossian dostum..

    burada fikir teatileri yapıyos yaw..

     

    inan

    (yok olmadı! biras geniş bakalım: trust..)

    eleştirilerini dikkatle okuyorum..

    diğerlerine söylediklerini de..

    sen bana bi değer vermişsin..

    teşekkür ediyorum..

    o değerin değerini biliyorum..iyi.gif

    vee

     

    "kıs kıs sırıtıyorum işte!"

     

    va mı bi deycen?

    hade yallah bakem..

    anca gidersin..

    neriye?

    etrafı dağıtmaya..

    peşindeyim.. birlikteyim..

    bu cenahta bisle başa çıkcak kimesneler yoktur..alkis.gif

    by

     

    ..

  10. Gönderi tarihi:

    ..

    The Prisoner (2009) - 6 Bölüm

     

    MV5BMTc3NzUyNjgyN15BMl5BanBnXkFtZTcwNjA5

     

    Ian McKellen , Jim Caviezel , Hayley Atwell

     

    Kaçırılan ve "Köy" olarak bilinen uzak bir adaya gönderilen

    bir hükümet ajanı hakkında 1960'lardan kült favori serisi için

    bir güncelleştirme..

     

    ** **

     

    yukarıda ve dizi hakkında yapılmış olan yorum

    dizinin içeriği hakkında hiç bi fikir vermiyor..

    izleyin ve görün..

    dünyanızı yeniden betimleyin..

    çünki sizi izliyorlar..

     

    "hiç bi şey göründüğü gibi değil!"

     
     

    250px-Rover.jpg

  11. Gönderi tarihi:

    202a99602a9bd39492dc43919f49b78e_1275559

     

     

    İbn Sina peripatetik eserlerinden oldukça farklı olan
    üç görsel hikâye yazmıştır. Risale fil-Aşk ve İşarat'ın
    son bölümleriyle birlikte bu hikâyeler onun,  "Batıni
    Felsefesi" nden geriye kalanlardır.
    İsmi geçen eserler İbn Sina'dan sonraki birkaç yy da
    içlerinde Suhreverdi'nin de bulunduğu bir grup İşrakî
    hakim tarafından ele alınmış ve yorumlanmışlardır.
    Daha sonraki yy larda yaşayan bilgeler ve son yy da
    İran'daki hakimler tarafından yapılan ve İbn Sina'nın
    ilkeleri ile ilgili araştırmaların tamamı,  bu ilk yy daki
    yorumlara dayanır.

    Bu hikâyeler, yazarın entellektüel bakışını yansıtan
    sembolik dilde yazılmış metinlerdir. Bu sembolik dil,
    sadece yazar  tarafından yapılan bir kinaye değildir,
    aynı zamanda hikâyelerin ayrılmaz parçasıdır.

    Bu hikâyelerinde İbn Sina evreni, İlâhi Bilgi'nin veya
    Marifet /Gnosis / Ruhsal Bilgi'nin yol aldığı geniş bir
    "Semboller Kozmos'u" olarak ele alır.  Kozmos, Arif
    için dışsal bir nesne değil,  içsel bir gerçekliktir, Arif
    tabiatın tüm çeşitliliklerini kendi varlığına aksetmiş
    bir şekilde algılar.  Evrendeki fiziksel ve astronomik
    elementlerin transformasyonu sayesinde, marifete
    giden yolda yürüyen yolcu/salik, kozmosun sürekli
    kendisinde içselleştiğini/interiorised ve sonucunda
    kendisinin "Cosmic Crypt/Kozmik Şifre" nin ötesine
    geçtiğini farkeder.

    Tabiattaki günlük olayların, insanoğlu'nun bilincinde
    mantıksal olarak açık ve anlaşılır olması gibi, kozmik
    gerçekliklerin sembolik görünüşü ve onların "Ruhsal
    Dünyanın Gölgeleri" haline gelmeleri, Arif'in yeni ve
    aydınlanmış bilincine dayanır. Arif'in göklerde yazılı
    arketip/archetype/prototype/İlkörneklere dayanan
    tabiat tezahürlerini görmesini sağlayan, daha aşkın
    mertebeler/evrelerdeki varlıkları farkedebilmesidir.

    İbn Sina, İşarat'ın sonundaki bölümlerinde, Ariflerin
    sınıflamasını/classification ve görsel hikâyelerdeki
    bir yolcu olan Arif'in kendine has niteliklerini anlatır.

    İslâm Kozmoloji
    Öğretilerine Giriş
    Seyyid Hüseyin Nasr
    İnsan Yayınları-1985

     

    27eab915895f92cdd3ae1658c372c90c_1275560

    Peripatetik:
    -Peripatetism= Aristotalesçilik.
    -Gezginci.
    -Bir yerden bir yere yaya dolaşan.
    -Aristo felsefesine ait ya da taraftarı kimse.

    Peri-Pathetic:
    -Tümel/Küresel/Globally bir gök altında ve Yörüngesi
      üzerinde yüklendiği külfet bağlamında ve törel boyutta
      yolculuk eden "Kişi/Persona/Salik"nin heyecan verici,     
      etkileyici suretler/formal/configuration ile ilişkili Tikel
      gelişimi..

    cbec16fa3b7f1ff0659d53c8add53d7b_1275560

  12. Gönderi tarihi:

    ..

    "niçün bazılarına doğruyu anlatamayız?"
     sorunsalı üzerine associationism bakış
     açısına ilişkin bi deneme: 2. bölüm

     

    hafıza olmasaydı yıldızları her gece görecek
    fekat bir daha hatırlamayacaktık.
    biz ihtisas ve hafızanın yardımı ile  işe başlayıp
    idrak safhasına çıkarız.

    bu safhada bir gece görünen ziya huzmeleri
    görme hissinin ilerisine gider; bu ziya huzmelerinin
    daha evvelden görünen ziya huzmelerinin aynı
    olduğu idrak edilir.

    ihtisaslar derhatır edildiği gibi fikirler de
    hatırda/hafızada tutulabilir;
    meselâ, yıldızlar ile güneşlerin dimağımızda
    fikir halinde teşekkül etmiş mefhumları vardır.

    bir adam bu iki fikri , diğerlerinden ayırıp bir
    araya getirerek idrak vetiresi ile yeni bir fikir
    ortaya atar ve:
    "yıldızlar, birer güneştir.." der.

    bu bize dimağın batî fekat lüzumlu inkişaf
    tarzını gösterdiği gibi, büyük işlerin de küçük
    işlere istinad ettiğini gösterir.

    bu keyfiyyet bütün düşüncelerin, bir dimağ
    tedaî'sinden meydana geldiği hakikatine
    canlı bir misâldir.

    bütün düşünce ve fiilleri, birtakım şeyleri

    bir araya getirmek, bunları biribirinin refiki
    kılmak ve aralarında münasebet hasıl etmektir.

    biz bu tedaî yi, muayyen gayeler dahilinde
    bilâ-ihtiyâr yaparız ve muayyen bir nuktaya
    gelince artık kendimizi zorlamayız.
    vetire'yi durdurduğumuz nuktada menfaatlerimiz
    nihayet bulur.

     

    düşünme bizim için bir vakıa, tesadüfî bir şey

    olmayıp, kendi kendimize yaptığımız bir iştir..

     

    ..
     

  13. Gönderi tarihi:

    ..

    Belli bir durum; efektif-aktüel olaylar ve
    içerdiği problemler karşısında bulunan bir
    birey, durumunu değerlendirirken geçmiş
    izlenimlerinden yararlanır.
    Olaylara kıymet koyar.

    Önceden yaşadığı serüven ve aldığı intıba/
    izlenimler, bireyin duyu organları ve sinir
    yapıları üzerinde genetik bir etkiyi önceden
    bırakmıştır/kayıtlanmıştır.
    Ve bu etki genelde çözümlenememiş egosal
    bilgilerdir.

    Beyin sinir hücrelerinin/nöron yüklendiği bu
    tür bilgiler, karşılaşılan her yeni bir durum ile
    içerdiği olayların dizini karşısında yapılacak
    değerlendirim işleminde/soyut aşamada,
    veri olarak ussal işleme dahil olur.

    Ego verileri, sorunla birleştiğinde gerilimi
    artırarak, nöron hücre yapısında iyonlaşım
    meydana getirir.

    Nihayetinde, ussal işlev yeterli sonucu

    vermeyecek, durum acı çekmeler ile devam

    ederek, bireyi değişime/yeni bilgi edinimine

    zorlayacaktır.

    Anlaşılan o ki, tahayyül'de olagelen problem,  
    tasavvur boyutunda çözüme ulaşamadığında
    boyun altına inerek, sinir sistemi, kas, kemik
    ve damar sistemleri düzeninde arıza meydana
    getirecek, ızdırap faktörü devreye girecektir.

    Bu noktada şöyle bir yargıya varmak olasıdır:

    Birey durum içerisinde çektiği sıkıntının analizini
    nedenlere/kozalite yükleyerek gerçekleştirme
    yoluna giderse/günü kurtarmak ve ötelemeler,

    problemi çözümsüz kılacaktır.

    Ya da acı veren nedenleri ya da sorunlarını,
    "gelişim için vesile/occasion"
    olarak öngörür, gelişimi için bir fırsat olarak
    kabul ederse, ussal yöntemi doğru kullandığı,
    karşılaşacağı olaylar ile doğrulanacaktır.

     

    ..

  14. Gönderi tarihi:

    715670478920123_1261307351.jpg

     

    Ne zaman hayvansal ruh, dış duyulardan çekilip iç
    duyulara döner, böylece algılayıcı özbenlik, engel
    ve uğraştırıcılıklarından bir ölçüde kurtulup yükünü
    azaltır ve bellekte var olan biçimlere başvurur,
    o zaman bileştirme ve çözme yoluyla, bellekteki
    biçimlerden düşsel biçimler oluşur. Böyle oluşan
    biçimlerin çoğu yadırganmaz. Çünkü bunlar kısa
    süre önce algılanmışlardan çıkarılıp yapılmışlardır.
    Sonra, bu biçimleri, dış duyuların toplayıcısı olan
    "ortak duyu/hiss-i müşterek" alıp kendine indirir.
    O zaman dış beşduyu'nun algılaması  gibi algılar.

    Bir an olur ki, algılayıcı özbenlik iç duyu güçleriyle
    uğraşırken, kendi tinsel varlığına da bir an yönelir.
    İşte aynı aşamada kendi tinsel varlığının algısıyla
    doğrudan algılar olur. Çünkü algılayıcı özbenlik,
    böyle bir algıya yatkın bir yapıda yaratılmıştır.
    Kendi tinsel varlığıyla algıya geçerken kendisiyle
    ilişkili şeylerin de biçimlerini kapıp alır. Ve sonra
    düşgücü alır bu biçimlenmiş düşünceleri. İşte bu
    aşamada düşgücü, bunları, ya gerçekte olduğu
    gibi ya da benzerlerini, bilinen ve tanınan kalıplar
    içinde imgeler. Bunlardan bazı benzer olanlarının
    alınıp betimlenenleri, düşyorum/tabiri gerektiren
    türüdür. Algılayıcı özbenlik gerekli algılamalarda
    bulunmadan önce, düşgücünün bellekte bulunan
    biçimleriyle bileştirme ve çözmeye girişmesi ise,
    karışık düşleri oluşturur.

    Sağlam bir hadise göre Peygamber şöyle der:

    "Düş, üç türlüdür: Tanrıdan olan düş, melekten
      olan düş ve şeytandan olan düş."

    Bu açıklama, bizim konuyla ilgili anlattıklarımıza
    uymakta; Bizim "açık düş" olarak ifade ettiğimiz,
    "Tanrıdan olan"dır. "Benzer görüntüler, yorumu
    gerektiren benzerlikler" dediğimiz de "melekten
    olan", "Karışık" dediğimiz de, "şeytandan olan"
    dır. Çünkü şeytan, her türlü boşun ve saçmalığın
    kaynağıdır.

    İşte "DÜŞ" ün gerçeği budur.
    Düşe yol açan, onu hazırlayan "UYKU" da yine
    anlattığımız biçimde rol oynar bu olayda.
    Düş olayı, insansal ruhun özelliklerinden biri
    olarak insanların tümünde vardır.
    Hiç bir insan bu olay yönünden boş değildir.
    Her insan, uyanıkken karşılaştığı şeyleri, daha
    önce düşünde gördüğüne bir çok kez tanık olur.
    O zaman kesinlikle anlar ki, algılayıcı özbenlik,
    uykuda bilinmeyene ulaşıp algılayabiliyor.
    Algılaması da gereklidir.

    Olay, uykuda gerçekleşince başka durumlarda da
    gerçekleşmemesine neden yok. Çünkü algılayıcı
    özbenlik, aynı özbenliktir ve özellikleri, bütün bu
    durumları içine alacak biçimde, her zaman vardır
    onda.

    Gerçeğe ulaştıran Tanrıdır.
    Nimeti ve iyiliği ile..

    İbni Haldun
    Mukaddime

    173146712926021_1261307620.jpg

  15. Gönderi tarihi:

    ..

    tumblr_loby1uDxfA1qg8h64.jpg

     

    hiç durmadan radyasyon yayan
    godot'u bi yakalarsam..
    muck muck!

    blogcumlarım
    amucalar ve teyzelerim
    küçük büyük kardeşlerim
    çözdüm olayı
    hadi veriniz parayı;

    izlemciler tarafından
    izlenen godot
    niçün izlenmeye gelmemiştir?

    gelemezdi!
    isterdi belkim bilemeyiz
    fekat gelemezdi!

    vladimir gardaşımız
    çook uğraşmıştı emme tık yokmuştu
    niçün?
    ne bilem kurkulayana sorunuz
    emme soramassınızz
    samuel abey
    yolcudur abbas
    (el-musa deyu okuyabilirsüz)

    neyse işimize bakalım
    vladimir gardaşa
    estragon
    çok zulüm ederdi
    nerden bilirim
    yakın otururduk
    civarda
    turbalık kokuşmuştu
    yane
    her akşam aynı nane
    gogo vır vır vır
    didi pıs pıs pıs
    tıs yoktu
    yokmuştur

    amma şu noktada
    bi ifşa mucip oldu
    amcalarım abilerim
    sizleri ve dünyamızı
    samoş abim aldattı
    sona kısım kısım sırıttı
    sırrını hiç kimselere söllemedi
    ölle de mefta
    canımıs ve vah vah!

    açıklıyorum:

    estragon avrattı!
    (bayan, no! kadın dimektir)
    çadı kimin bişiydi
    önce meyil vermişti fekat
    sonra karşıt olmuştur
    necromanciçi magicçi vs
    olmuştur
    hep üzülürüm bu vak'a'ya
    ah vah..

    ikinci sahnemizde ise
    bir iki yaprak ağacımızda
    a a
    annamıştık gene
    olmamıştı tutmamıştı
    the lih totemimiz ongun abey
    işe yaramamıştır

    pozzo'mus seksiydi güçlüydü
    gözü hiç bişey görmezdi
    lucky'den başka sebeb

    "kör kimin bu işlerin peşinde.."
    didi gogo :~/
    çatlasındı..

    yatay kesit cantçı abilerimiz
    şapkacı brother ve
    samuelin yavrileri fala bakmışlardı
    efal meful tefeül felan demiştiler
    özne ile yüklemi bi edip
    önermeler yaptiler
    ve dediler ki:

    "oh oh demişlerdir
      siz bu way'a giriniz
      godot gelicek gelince
      cennette yeriniz hasırdır
      (bahusus hasır'dır..)
      güzel günler görüceyiz çucuklar
      aynı hatta suvarede
      ilaveten renkli mikisi de var.."


    işte bildirdim yılların sırrını açtım
    by by
    eyi günleer..


    dip not hamişi:
    muzip ve sofistik
    ve juggaling kişilik samo
    seni öslüyoruz daim göslüyoruz
    horus horus
    afaka bakıyoruz

    ilâve dip notum:
    samonun bazen
    white sea de
    akdeniz yane
    jonklörlük felân yaptıı
    hissi kablel vukusuna
    kaptırdığım oluyo..
    kim bilir?

     

    bth_NightOwl.gif

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.