Zıplanacak içerik

bozan

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

bozan tarafından postalanan herşey

  1. Malesef olmuyor dostum. Kendinizce bir vaka seçip hadi bundan ibret alalım gibi bir hamur yapmışsınız. Sonuna kadar saygılıyız. Lakin artık işte tarih işte ibret muhabbeti tat vermiyor. İkincisi de kendinizce eleştirmeğe çalıştığınız ( Ben daha fazla eleştiri yaptım bu adam hakkında bilirsin ) bu adamı yani AKAPA başkanını yine yakalayamamışsınız. Böyle tarihten sayfaları pek beğeniyorsunuz anladığım kadarı ile ama Türk tarihçiliği hikayecilikten bilim Tarihçiliğine Atatürk zamanından bu yana çoktan geçmiştir. Bol muhalefetler dostum, indir şu adamları baştan, ve bize bol nasihat et. bozan
  2. Şimdi şunu asla anlayamayacaklar. Evet tarihte miladi takvime göre bir 31 mart vardır. Ama bu Soldanlar tarih bilmemezlikten karıştırdığı gibi bir13 Nisan 31 mart yanılgısı değil. Basbayağı bir miladi ve 31 mart meselesi vardır ve bu 31 mart Ermenilerin azeri kardeileimizi katlettiği tarihtir. Dünyayı iç çekişmelerden farklı gözlerle görmeğe başladığınızda yeni bir dünya ve başka olaylarla karşılaşırsınız bu sizi zorlar zira beyni misak-ı milli sınırları ötesine işlemeyen bir zihniyet bu ülkenin iç meselelerini de çözemez. 31 mart ermenilerin azeri kardeşlerimizi katlettiği gündür. Bunu ne Orhan Pamuk Nobeloğlu ne de buna benzer adamlar anlayamazlar anlamayacaklar da. Ermeni soykırımına uğrayıp katledilen kardeşlerimizin ruhu şad olsun. bozan
  3. bozan şurada cevap verdi: made in turkey! başlık Anı Defteri - Defterleri
    Sen cesur bir adamsın dostum. Tanışmak ve konuşmak istediğim cesur bir adam. bozan
  4. bozan şurada cevap verdi: arman başlık Anı Defteri - Defterleri
    Sevgili dostum Kralx. Bu yazıyı birgün okursan, lütfen o gün bu yazıya bir yanıt yaz, aksi takdirde kırılırım. Kralx kimdir ? Yanıtım ; Dünyada biri ben de mahfuz dört tane Bağ vardır. Bunlardan biri Gesi'de, biri Doğu Türkistandaki Turfan'da birisi de Meram'dadır. İşte Kralx bu bağların herhangi birinde sohbet edeceğim bir adamdır. Ve bir an evvel bu foruma dönmelidir. bozan
  5. bozan şurada cevap verdi: arman başlık Anı Defteri - Defterleri
    Yukarıda Sevgili Arman'ın iletisini okuduktan sonra oturup biraz düşündüm. Ne kadar güzel tespitler yapmış, beni bir defa daha hayretler içerisinde bıraktı. Doğrudur, bu forumda böyle bir başlığın olduğunu bile şu anda gördüm. Belki daha bilmediğim hangi başlıklar var !! Bu başlık altına ileti gönderen arkadaşlara teşekkür ederim. Şimdiye değin özel bir mesaj hemen hemen hiç almadım, Tarih-i Fi'de forum ile ilgili bir kaç soruma karşılık Kralx'den mesaj almıştım, yanlış hatırlamıyorsam, Alaturka ve Arman dan da bu yönde mesajlar almıştım, bunun dışında bir kaç tehdit mesajı da aldığımı hatırlıyorum o kadar. Bu ilk oldu, tuhaf bir duygu. Kişi adına açılmış bir başlık. Tedirgin de oldum açıkcası, nedenini bilmeden. Teşekkür ederim Arman. Bu arada Kralx nerelerde acaba ? Çok özletti kendini. Bozan
  6. Önce Gazi mahallesinde bir kahvehane taranmış ve basın olay yerine çoktan ulaşmıştı. Çok iyi hatırlıyoruz ali kırcada atvede yerini almış, bölgye canlı bağlantı yapılmıştı. herşey hazırdı , artık bir tek olayı gündeme alıp kahveyi tarayanlara tarama emrini verenlerin, meseleyi basına yansıtması kalmıştı kiiiiiiii.. o anda bolu depremi oldu ve tüm medya boluya döndü. Kahve olayı rafa kalktı. Ölen öldü, öldüren kaçtı. Şimdi bu da ona benzemiş. Takvim bilgisizi , ya da cahil mi desek, o 31 mart bu 31 mart olmaz. ahhhh. milletim bu kadar ***** olmaya gerek ver mı ?
  7. Biz de tam soruna yanıt verecektik, bay dipnot, ya da objectivist ya da neyse, artık takip edemiyoruz. Bu mudur demişsiniz ? Bu değildir, budur ve ayrıca yakışmıyor . bozan *Yaptıkları en ufak harcamalardan dahi militanlarından hesap soran örgütün üst düzey sorumlularının yurt dışında zevk-sefa içinde yaşadıklarını, *Örgütün üst düzey elemanları arasında her türlü ilişkinin serbest olmasına rağmen alt düzey elemanlar arasında duygusal ilişkilerin büyük cezalara sebep olduğunu, itiraz dahi edemediklerini, *Yaptıklarının boş olduğunu ve kendilerinin kullanıldığını anlayarak örgütten ayrılmaya karar veren örgüt mensuplarının işbirlikçi, hain ve ****** olarak suçlandığını, öldürülme korkusuyla bu zor şartlara katlandığını, *Gençleri sözde uyuşturucudan koruma propagandaları yapan DEV-SOL örgütünün, bizzat gelir temin etmek amacıyla 1980 yılı ilk baharında örgüt liderlerinden P. G., E. C. ve A. T. vasıtasıyla yurtdışına (4) kilo eroin sevkıyatı yaptığını, *DEV-SOL örgütü üst düzey yöneticilerinden P. G.'nin, örgüte maddi destek sağlamak için uyuşturucu madde ticaretinden elde edilen örgüte ait 400.000 Frank'ı çaldığı gerekçesiyle terör örgütü lideri tarafından 11.07.1991 tarihinde Paris'te öldürtüldüğünü, *DEV-SOL terör örgütü liderinin Fransa'daki cezaevinden tahliyesi sonrasında uyuşturucu trafiğinin hızlandığını, uyuşturucu trafiği ve mafya ilişkilerinin örgütün diğer kadrolarından gizlendiğini, *DEV-SOL örgütüne yönelik 27.07.1993 tarihinde yapılan operasyonda yakalanan S.Ö.'in ikametinde 2065 gr. esrarın yakalandığını, *DHKP/C'ye yönelik 12-25/10/1995 tarihlerinde İstanbul'da yapılan operasyonlarda yakalanan (6) şahısla birlikte 500 gr. esrarın ele geçirildiğini, *DHKP/C'ye yönelik 18.04.1995 tarihinde İstanbul'da yapılan operasyonda R. T.'nin (10) kg. eroin ile yakalandığını, R. T. ve C. T.'in terör örgütü liderinin talimatları doğrultusunda yurtdışına uyuşturucu madde götürdüklerini, elde edilen para ile örgüte silah alındığını, *DHKP/C terör örgütü içerisindeki faaliyetlerinden dolayı İstanbul Emniyet Müdürlüğünce 03.12.1997 tarihinde yakalanan S. Y.'nin ifadesine göre, örgütsel eyleme çıktıklarında ve örgüt adına para toplamaya giderken örgüt mensuplarının devamlı olarak uyuşturucu madde kullandıklarını, *İstanbul Sabancı Center'da 09.01.1996 tarihinde Özdemir Sabancı ve iki kişiyi öldüren DHKP/C örgüt mensuplarından İ. A.'nın (5) ay süreyle saklandığı evde, ev sahibinin baldızına tecavüz ettiğini, *28.05.1998 günü yakalanan DHKP/C örgüt mensubu Hilal (K) E. G.'in birlikte kaldığı hücre evinde içki alemi yapan örgüt mensuplarının kendisine tecavüz etmek istemeleri üzerine evden kaçtığını, *Tokat kırsal alanında faaliyet yürüten TKP/ML terör örgütü mensuplarından (15) yaşındaki kız örgüt mensubuna aynı örgüt içerisinde tecavüz edildiğini, *Sivas-Tokat kırsal alanında faaliyet gösteren DHKP/C terör örgütü mensubu S. G.'nin kırsal hayata dayanamayıp, şehre dönmek istemesi sonucu, örgüt tarafından öldürüldüğünü, örgüt yayını Kurtuluş gazetesinde "düşmanla çatışmanın şiddetli olduğu bir esnada, düşman saflarına geçmek istediği için öldürüldü" şeklinde yalan haber yazıldığını, *1996 yılı sonu ve 1997 yılı başlarında, Sivas-Tokat kırsalında faaliyet gösteren (31) DHKP/C terör örgütü mensubundan (9)'unun örgütten firar ettiğini, *Kışı Karadeniz kırsal alanında sığınakta geçiren örgüt mensuplarından Murat (K) M. Y.'nin ayaklarının donması üzerine sağ ayağının (4), sol ayağının ise (1) parmağının DHKP/C sözde grup komutanı Niyazi (K) S. Y. tarafından demir testeresi ile kesildiğini, *Tunceli kırsal alanında faaliyet yürüten DHKP/C örgüt mensuplarından S. B.'nin örgütten ayrılmak istemesi üzerine hainlikle suçlanarak cezalandırılmak amacıyla çizmelerinin içine kar doldurulduğunu, ayaklarının soğuk suda bekletilerek dondurulduğunu ve tuvalet ihtiyacını gidermeme cezası verildiğini; bunun üzerine soğuktan donan ayak parmaklarının dışkı içerisinde uzun süre kalmasından dolayı çürüdüğünü, çürüyen parmaklarının da makasla kesildiğini, *MLKP terör örgütü mensuplarının A. A. ve T. A. isimli örgüt mensubu arkadaşlarını, İstanbul yakınlarında ormanlık alanda iki gün süresince işkence ederek sorguladıklarını ve silahla öldürdüklerini, *Tunceli kırsal alanında faaliyet yürüten TKP/ML-TİKKO terör örgütü mensubu (10) örgüt mensubunun, örgüt mensubu arkadaşları tarafından işkence yapılarak sorgulandığını, bazılarının işkenceye dayanamayarak öldüğünü, bazılarının da işkence sonrası silahla öldürüldüğünü, *TPK/ML terör örgütü Merkez Komitesinin almış olduğu infaz kararı doğrultusunda, Tunceli ili Mazgirt ilçesi Aşağıoyumca Köyünde (8) yaşındaki S. K. isimli çocuğun örgüt mensupları tarafından öldürüldüğünü, *1999 yılında TKP/ML-TİKKO'ya katılan Savaş kod isimli örgüt mensubunun örgüt içinde huzursuzluk çıkardığı gerekçesiyle ajanlıkla suçlandığını, örgüt mensupları tarafından (2) gün sorgulandığını ve (3) örgüt mensubu tarafından öldürüldüğünü, biliyor muydunuz?
  8. bozan şurada bir başlık gönderdi: Politika Bilimi
    Çok geniş bir paylaşım olabilecveğini düşündüğüm bu başlığı bir Amerikalı mağdur öğretim görevlisinin yorumlarıyla açıyorum. bozan Bizi İsrail yönetiyor Harvard Dekanı Stephen Walt'ın "ABD siyaseti İsrail kontrolünde" şeklindeki raporu kriz yarattı. İsrail lobisi ve ABD Kongresi ayağa kalktı, Walt dekanlıktan oldu! Dünyanın en önemli üniversitelerinden Harvard Kennedy School of Government'ın dekanı Stephen Walt ve Chicago Üniversitesi'nden John Mearsheimer, özgürlükler ülkesi ABD'de söylemeye korkulanı yazmaya kalktı. Ancak beklemedikleri bir tepkiyle karşılaştı. İkili, 83 sayfalık makalede İsrail'in Amerika'yı her alanda ablukaya aldığını ve Amerikan yönetimlerinin İsrail'in çıkarına olmayacak hiçbir eyleme imza atamadıklarını kaydetti. Ve kıyamet koptu... Harvard tepkilere dayanamadı ve logosunu rapordan çıkardı. Walt'ın Haziran'da görevi bırakacağı açıklandı. Olay Kongre'ye taşındı. Amerikalı Senatörler, makaleyi sert bir dille eleştirdi. İsrail lobisinin Amerika'ya yön verdiğini anlatan rapor, uzmanları doğrularcasına yerden yere vuruldu. İşte ABD'yi karıştıran rapor: Her yıl 3 milyar dolar * 1973 Arap-İsrail Savaşı'nın ardından ABD, İsrail'e hiçbir ülkeye yapmadığı kadar yardım yaptı. Her yıl İsrail'e 3 milyar dolar yardımı sürdürüyor. Yani her İsrailli'nin cebine yılda 500 dolar koyuyor. * İsrail'e yönelen terör Amerika için tehdit oluşturmuyor. Aksine El Kaide İsrail'in dostlarını hedef alıyor. Yani terörle savaşta İsrail'in dostluğu yarardan çok zarar... * İsrail'in nükleer gücü diğer ülkeleri de bu amaca yöneltiyor. * ABD'nin en güçlü ikinci lobi grubu AIPAC bir "de-facto İsrail casusu" olarak faaliyet gösteriyor. * Yönetimdeki birçok isim (Libby, Wolfowitz...) İsrail yanlısı. Halk desteklemiyor * ABD nüfusunun yüzde 3'ünü oluşturan Yahudiler, Demokratlar'ın kampanya gelirlerinin yüzde 60'ını sağlıyor. * Önemli basın organlarında 61 İsrail yanlısı yazar varken, İsrail karşıtlarının sayısı 5'te kalıyor. CNN'de İsrail'i eleştiren haber çıktığında 6 bin protesto maili yağıyor. * Irak Savaşı'nın kritik sebeplerinden biri İsrailliler'in o dönemde Cheney'i pres altında tutmaları oldu. * Durum böyle olunca ABD halkının yüzde 73'ü tarafsızlık istese de yönetimler İsrail'in güdümünde hareket ediyor. ABD eğer İsrail'e prim tanımaya devam ederse Irak'tan sonra sırada İran ve Suriye olacak Mabadi var.
  9. bozan şurada cevap verdi: SeDatsan başlık Politika Bilimi
    Bir yorum, Solcuya baak, solcuya baak Gelmiş geçmiş en sıkı solculardan bilinen, daha doğrusu öyle pazarlanan merhum Yunus Nadi'nin ve onun oğlu merhum Nadir Nadi'nin, yani Cumhuriyet Gazetesi'nin, savaş yıllarında Nazi Almanyası'nı destekledikleri söylenirdi de inanmazdık... Sonra, merhum Nadir Nadi'nin 'bütün dünya Alman gerçeğini kabul etmek zorundadır' cümlesini kullanan bir yazısını kim alıntıladı da bir romanının başına 'epigraf' olarak koydu? Daha sonra aynı gazeteye köşe yazarı olmuş merhum Attila İlhan! Yunus Nadi'nin diğer oğlu merhum Doğan Nadi'nin Amerikalı eşi merhume Mary Nadi'nin savaş yıllarında Amerikan gizli servisinde çalıştığını, CIA örgütünün ilk şekli olan OSS'in ajanı olduğunu kim yazdı? Aynı gazetede genel yayın müdürlüğü yapmış, çok şükür henüz merhum olmayan Hasan Cemal. Uyy ne mutlu size bu yaman solculuk ile... Geçenlerde CHP adlı partinin işçi haklarını savunmadığını, Sosyalist Enternasyonal'den çekilmesi gerektiğini anlatıyorduk... Geliniz, gene merhum Nadir Nadi'nin 18 Ocak 1951 günü, DP iktidara geldikten sekiz ay sonra Cumhuriyet'te yayınladığı başyazıyı birlikte okuyalım, bazı satırların altını çizerek: * * * (...) öğrendiğimize göre Demokrat Parti hükümeti ücretli hafta tatillerine dair bir kanun tasarısını Büyük Millet Meclisi'ne getirmek üzeredir (...) o vaid, yaşadığımız şartlar pek de hesaba katılmadan biraz acele varılmış bir karardır. (...) Şimdi biz, (...) kimsenin akıl etmediği yahud henüz göze alamadığı ücretli hafta tatillerini yurdumuzda ihdas edersek durum ne olacaktır? Müsaadenizle arz edeyim, durum şu olacaktır: Pazarları çalışmak zaten kanunla yasaktır. Bir işçiye çalışmadığı pazar günü için para vermek, onun gündeliğine yüzde on beş nisbetinde bir zam yapmak, binaenaleyh istihsal edilen nesnenin maliyetini muayyen bir nisbette arttırmak demektir. (...) halbuki 14 Mayıs'tan önce Halk Partisi'nin bol keseden vaat ettiği ve Demokrat Parti'nin de fazla düşünmeden kabul ettiği ücretli pazar tatilleri, dediğimiz gibi pratik hiçbir sosyal faydası olmayacak bir zamdan ibarettir. İşçi vatandaşlarım bu gerçeği kabul etmekte her halde güçlük çekmeyeceklerdir. İyi niyetinden şüphe etmediğim Menderes hükümetinin bu dava üzerinde biraz daha dikkatle durmasını ve ele aldığı konuyu milli menfaatlerimiz hesabına işe yarar bir şekilde geliştirmesini görmek isterdim. * * * Evet, 'sağcı' Menderes yönetimi, işçiye ücretli pazar tatili getiriyor, solcu Nadir Bey buna karşı çıkıyor! Demek DP iktidara geldiğinde 'karşı devrim' başlamış, bazı arkadaşlar öyle diyorlar. Gene o yazının yayınlandığı yıl, 1951 yılı, Adnan Menderes bir de 'Atatürk'ü Koruma Kanunu' çıkarıyor ve karşı devrim başlıyor... Cumhuriyet Gazetesi savaş yıllarında Almanya'yı destekliyor ve bu devrimcilik oluyor. CHP yönetimi gene aynı dönemde Varlık Vergisi salıyor, Yahudi vatandaşların belini kırıyor ve bu devrimcilik oluyor. Grev hakkı yok, örgütlenmek yasak, bu devrimcilik. Türk-İş Konfederasyonu ancak 1952 yılında, Menderes devrinde kuruluyor, o karşı devrim. CHP yönetimi sosyalist partileri kapatıyor, bu devrim. İki kere hem de, yirmi yıl arayla, devrimin iki aşaması. Savaştan sonra ilk kez bir Amerikan gemisi, Missouri zırhlısı İstanbul'a geliyor, Abanoz Sokağı genelevleri Amerikalı denizcilerin yararlanmaları için baştan aşağı badana ediliyor, bu da devrim. 1946 seçimleri 'gizli oy, açık tasnif' ilkesine göre değil, tam tersine 'açık oy, gizli tasnif' ilkesine göre yapılıyor, oy verme işlemi sırasında seçim sandıklarının başında üniformalı jandarma bekliyor, devrim. Nazım Hikmet ve Kemal Tahir, işlemedikleri bir suçtan dolayı on iki yıl hapis yatıyorlar, devrim. Onları bağışlayan, salıveren Adnan Menderes oluyor, karşı devrim. 1968 yılında 'milli bakiye seçim sistemi' Demirel'le anlaşmalı olarak kaldırılıp Türkiye İşçi Partisi'nin bir daha meclise girebilmesi önleniyor, devrim. 12 Mart döneminin faşist dikta yönetimlerine bakan, hatta başbakan verilerek destek olunuyor, devrim. Gençler bilmezler ama biz yutmayız. Artistlik yapma, devrimini al da git. engin ardıç.
  10. 1. Devamını da okudum. 2. Öteki yazıları da okudum. 3. Türk sineması maalesef olmadı, olmuyor ve belki de hiç olmayacak. Bu hususta hem fikiriz kabul ediyorum. 4. Beğenilerinizi ve beğenmediklerinizi açık yüreklilikle ifade etmeniz kadar doğal bir şey olamaz. 5. Bununla birlikte bu konuda ciddi bir tepki almışsınız zira karşı taraf filimle ilgili zaten peşin hükümlü. Yani ''ağladık oh ne iyi filim, şöyle bir parça da ideoloji katmılmış, ne kadar güzel'' tarzında bir düzeneğe bağlı kişiler sayesinde bu ülkede sinema olmayacak. 6. Ayrıca haklısın Cüneyt arkının tarih dokulu filimleri bence de hala aşılamadı, bir mantığı, bir kurgusu, bir kendiliği vardı. 7. Son olarak bu ülkede sana gösterileni değil de kendi beğenilerini tercih edersen yalnızca ayıplanırsın. zaten öyle olmuş. Sana başarılar diliyorum, Kuzey . bozan
  11. Yolcu dur, ne olur bekle, Herkese açık bu tekke Melamiye her yer MEKKE Necmettine selam söyle, Giy hırkayı eresin saadete. bozan
  12. Kırallar ve Sultanlar... Kükredi Taştuğ ileri, Aldı yanına da Garaoğlanı, Memleket gitti geri, Bu goalisyon Yerbakana da yaramadı. Başa geldi Gumandan Evrene virdi düzen, Gendisi oldu Nü'cü ressam, Halk süründü perişan. Tombik döner geldi başa, Ne sağa yarandı ne sola, Reis-i cumhur olayım derken, Binaenaleyh oldu Taşbakan. Bir devir böyle geçti, Evvelini yazamam. Sonrasını bilirsiniz, Kafamı kırdıramam. bozan
  13. ‘’kişisel iletişim başlıı gibi olmuş’’ *Femalexx'e..2 Kişiyi sele katma ne olur, Öyle uzaktan bakma ne olur, Gir meclise sen de otur, Biz döneriz pervana gibi, Bakarsın hakikat seni de bulur. bozan
  14. Suhte zanneder avratları lokum, Sufi zanneder kadınları koyun, Necmettin zanneder bayanları odun, Sen cuhelaya uyma İnterlokum, Odunları Necmeddinin gafasına godum. Gaveye dadanma vaktini öldürür, Ahın alma garibin bedduası süründürür, Necmettinle uğraşma ömrünü çürütür, Bugünle yaşama yarınını götürür, Alnına melametin sıbgası sürülür. bozan
  15. Suhte-i sahte dediler ilme’l-yakin görene Suf-i hakir dediler ayne’l-yakin görene Şeyh’ül-Ekber dediler hakka’l-yakin görene, Len terani deyüp perdeyi çektiler, Tur-i sina’da Musa peygambere. Hak iyan olur görmesin bilene, Ser-hoş etmez şarap içmesin bilene, Canım kurban olsun perdeler çekene, Pür-nihan olsa da görünür suret, Melamet hırkasın giymesin bilene. Bozan
  16. Ya hu, Bu kapıya edep derler, ermeyen giremez, Odun taşımayı bilmeyen, menziline eremez, Şol rindanın zühtünü içmeyen bilemez, Cam-ı aşk derler tutmayan bilemez, Bu kainatın sırrını sevmeyen bilemez, Şol odunlardır ki Manayı bilemez, Bab-ı edebe varmayı bilemez, Donu anlasa da lastiğe eremez, Mevlana olsa dönmeyi bilemez, Hasılı Necmettini bilemez, Bu feleğe aldanma, döner durur, Çulsuza hele pek fena vurur, Arif olan tez bir tekke bulur, Dolar fırlar namert zengin olur, Mazluma hem felek hem Necmettin vurur, Şimdi girdin bab-ı edebe, Şimdi bildin kimdir odun, Hırka-i melameti giyip, Erdin hakikati feleğe. bozan
  17. Hikmet yaşta değil baştadır, Sanma ki her sakallı bektaştır, Madem istedin kalmayı bu kadar Unutma ki sabır baştadır. Görmez misin meyvaları, Hamı var hem olmuşu, Başın eğ bakma yukarı Giy bakalım şu donu Elbiseye beden lazımdır, Bu başlara akıl lazımdır, Her dona lastik lazımdır, Necmettine Avrat lazımdır, Bize bir çırak lazımdır, Sana da bir odun lazımdır. Bozan
  18. Çıraklık olmaz böyle kuru niyazla Kimi davulla anlar kimi sazla En iyisi sen durma gazla Necmettine bu kadar nasihat fazla Don lastiği görünce azma Meclise işret gerek hazla Merde meydan gerek biraz da Melamiye mey gerek meyhanede Mahire çırak gerek maharette Sana da don gerek viranede Lastiğini tak biraz gez de Görsün alem bir civan mert Sükut et biraz kes de Elaleme olma dert bozan
  19. Herkesi abin sanma, Bakarsan bir ihtiyar dede çıkar, Yürü be bektaşi, durma, Yolun sonu Bağdata çıkar. Utanma artık sen de o donu çıkar. Kalabalık seni gazlamasın, İçinden bir akıllı çıkar, Lütfen kimse yanlış anlamasın, Bir dondan on lastik çıkar, Eğlenmenin de vardır bir adabı, Hatırlatan bir ihtiyar çıkar. Bu kadar yazmışsın boşa evlat, Ne yumurta çıkmış, ne de civciv Heyhat, Vel ahya u vel emvat, ıts the nev one going to start Bu ne lahana bu ne tezat, Edeb ya hu Ve ya nezahat, Necmettini bırak, kahveyi bırak, Otur evinde dua et namaz kılarak, Bu don bu kadar lastik kabul etmez, Eline terliği alırsa kızarak, Lastiğini alıverir yırtarak, Bırak billahi bu işi bırak. Bozan
  20. bozan şurada bir başlık gönderdi: Havadan Sudan Konular
    Boru gibi ötüyorsun, Artık Kendini Tekrar Ediyorsun, Bırak bu saçmalıkları, kendini rezil ediyorsun, Anlamayanı düdüklemek kolaydır, Anlayan çıkınca sıvışmak da. Necmettin abiyi boşver artık, Eskidi bu donun lastiği, tamiri gerek. Geç bu hikayeyi, bir netice gerek, Sana okkalı bir terlik gerek, Bu donları buraya seren ile Necmettin abiyi evermek gerek. Aynı tas aynı küvet, hep aynı nakarat, Sana nev-mevzu gerek Seçim konuşması yapan , Donsuz Politikacıları geçtin, Sana bir parti kurmak gerek. Düş Milletin yakasından, Bıktık bu palavralardan, Necmettin abi öldü, Seni de yanına gömmek gerek. Ya hu çekip bir nefes, Bu donu burada bitirmek gerek. Bozan
  21. Hadi bakalım. Okudun mu ? Güzel. Şimdi biz yukarıda şöyle yazdık. Bugün avrupa halkını oluşturan milletlerin genel kökü barbar ve saldırgan görmemişlerden oluşmuştu. Bu cümleler size çok kaba gelmesin, zira olan bu. katil Roma zengindi, güçlüydü, lüks denileni yaşamıyor adeta içiyoırdu. Kuzeydeki barbar kavimlerle karşılaşıldığında tuhaf dilleri olan anlaşılmaz halkların aslında giyinmeyi, yemeyi içmeyi, hatta banyo yapmayı bile bilmediklerini gördü. tam tersi germenler de hayatı , yaşamayı ve ihtişamı gördü. sonuçta romayı yıkan bu güruh her zaman ötekinin elindekini gözleyen bir şifreyi damarlarına kodladı. Roma gitti taht indo avrupalılara Kutsal roma cermen imparatorluğu ile kalmış oldu. Aslında artık ne roma kutsaldı ne de bu kavimler romaydı. Sadece hint avrupalılar bir Roma mirasını yağmaladılar. böyle bir var oluş yok oluş mücadelesinden çıkan halklar topluluğu önce avrupayı sonra dünyayı kirletti. bizim yorumumuz budur. Buna sosyo etnik tarih yaklaşımı deniyor ve biz kurduk . Beğenirsen okursun, yazarsın beğenmezsen yazmazsın işte hepsi bu sevgili b. maradona. bozan İşte bu yüzden tüm almanya ve dünya podolski'nin yaptığı nazi selamını es geçmiştir. Çünkü bir çok alman hitleri sever.. Ruhlarında ırkçılık doludur...bunun genelleme olduğunu kabul ediyorum.. bozan
  22. Pekakacılarla ve Soldanlık adına Pekakacılık yapanlarla zaten konuşmaya lüzum yoktu, biliyoruz. Zira onlar çözümü söz de değil, Kurşunda ve kanda aradılar aramaya devam ediyorlar. Yalnız ulusalcı sol örneğin objectivist pekakacılarla aynı safta olmayı nasıl içine sindiriyor anlamak mümkün değil. Neden bazı bölümlerde objectivist açıkça tavır almıyor ve gerekli yanıtları yazmyor. Asıl üzücü olan bu. Sevgili objectivist de gayet iyi bilir ki bu ülkede sol ; ayrılıkçı sol ya da enternasyonel sol ya da pekakacı soldan iyice ayrılmadan yani devletimizin kurduğu oluşturduğu uluslu sol ya da doğu abinin solu pekakadan tam olarak ayrılmadan istenilen duruma gelemeyecektir. Sevgili objektivist pekakanın lanetlendiği başlıklarda sırf ayrılıkçı sola ayıp olmasın diye mi yazmıyor ? bozan
  23. Susmak konusunda isabet etmişsiz. Bozan Zaman: İÖ yaklaşık 7000-3000 Mekân: Avrasya Bir süredir boş zamanlarımda Avrupa dillerinin çarpıcı yakınlıkları üzerinde çalışıyorum ve her gün bu işte yeni ve çok heyecan verici yanlar buldukça onları kaynaklarına doğru izliyorum. JAMES PARSONS, 1767 Avrupa ve Batı Asya, pek çok kültür ve halklar görmüşse de, Avrupalılar'ın çoğu ile Batı ve Güney Asyalılar'ın büyük bir kısmı Neolitik ya da Erken Tunç Çağı'nda Avrasya'ya yayılmaya başlayan bir tek dil ailesine ait olan akraba dilleri konuşmuşlardır. Pek çok Hint-Avrupa dilinde aynı soydan gelen birkaç kelimeyi alıp da İrlanda'dan Batı Çin'de, ipek Yolu'nun vaha kentlerinin halkı Toharlar'a kadar izlersek bu dil sürekliliği hakkında bir izlenim elde edebiliriz. Bu kelimeler arasındaki benzerlikler bunların Proto-Hint-Avrupa olarak bilinen ortak bir ata dilinden türemeleriyle (Fransızca, İspanyolca ve İtalyanca'nın Geç Dönem Latince'sinden türediği gibi) açıklanabilir. Bu Proto-Hint-Avrupa dilinin ilk ne zaman ve nerede konuşulduğu bilimadamlarını iki yüzyıldan beri uğraştırmaktadır. Farklı Hint-Avrupa dillerinin kelime dağarcıklarındaki benzerlikler, dilcilerin Proto-Hint-Avrupa dilinin içeriğinin en azından bir kısmını ve genel yapısını anlamalarında yardımcı olmuştur. Örneğin, ağaç (çam, meşe, söğüt vb), vahşi hayvanlar (ayı, tilki, geyik vb) ve daha önemlisi evcil hayvanlar (öküz, koyun, keçi, domuz) ve çiftçilikle ilgili teknoloji (çömlek, orak, saban) ve arabalar (tekerlek, araba, boyunduruk). Bütün bunlar proto-di-lin konuşanlarının bu yeniliklerin ortaya çıktığı zamanda, en azından ortak bir Neolitik sözlüğe sahip olmalarına kadar ortadan kalkmadığını göstermektedir. Proto-Hint-Avrupalılar'ı neden belirli bir mekânda aramamız gerekmektedir? Buradaki sorun hem ampirik hem de kuramsaldır. Bir kere Avrupa'nın kenarlarındaki ülkelerin bazılarında Hint-Avrupa dilleri konuşulmadığını biliyoruz: İspanya'da Iberik dili, İtalya'da Etrüsk dili, Anadolu'da Hititçe konuşulmaktaydı. Bazı Hint-Avrupalılar'ın da Hint-Avrupa dili konuşmayan eski halkların arasında yayıldıklarını da biliyoruz. Örneğin, İranlılar Güney İran'ın Elamlılar'ını, Hint-Âriler dillerini daha önceki Dravid ve Munda dili konuşulanlara benimsetmişlerdir. Ayrıca, Hint-Avrupa dili olmayan bir dil Avrupa'da yaşamaya devam etmiştir: Kuzey İspanya ve Güney Fransa'da konuşulan Baskça. Kuramsal sorun, dil değişikliğinin tümünü ilgilendirir. Hint-Avrupalılar'ın Atlas Okyanusu'ndan Batı Çin'e kadar ta en eski çağlardan beri uzanıyor olması, tarih öncesi dönemde bir tek dilin sürekli olabileceği alanın boyutlarının çok üstündedir. Diller (sabit bir oranda olmasa da) sürekli evrim geçirirler ve binlerce kilometrelik bir alana yayılmış bir tek dili konuşanların aynı dil değişimini binlerce yıl sürdürebildiklerine akıl erdirmek çok güçtür. Kurgan modelinin en ayrıntılı versiyonu, Hint-Avrupalılar'ın Avrupa'ya üç dalga halinde yayıldıklarını öngörmektedir. Belli başlı Hint-Avrupa dil gruplarının dağılımı. ANAYURT MODELLERİ Hint-Avrupa dilinin ileri sürülen anayurt (Almanlar buna Urheimat diyeceklerdir) mekânları Kuzey Kutbu'ndan Güney Kutbu'na, Atlas Okyanusu'ndan Büyük Okyanus'a kadar uzanmaktadır. Hint-Avrupa dili kökenlerinin günümüzde temelde üç model tipi tartışılmaktadır: Birincisi, Proto-Hint-Avrupalıları'nın Neolitik dönemden önce, ya Paleolitik ya da Mezolitik dönemde Avrasya'da geniş bir kuşak içinde olabilecekleri iddiasını ortaya atmaktadır. Kökenlerini o kadar geriye ve o kadar geniş bir alana -Avrupa'nın büyük bir kısmı- götüren bu iddia, arkeologların daha sonra Hint-Avrupa dillerinin dağılması için çok uzaklara göçler yapıldığını kanıtlamalarına bir kısıtlılık getirmektedir. Bu, yeniden inşa edilen protodilde gördüğümüz geç dönem Neolitik kelime dağarcığını açıklamadığı için en az kabul gören modeldir. İkinci model Hint-Avrupa yayılmasını tarımın yayılmasıyla birlikte başlatır. Bu model başka dil aileleri için de kullanılmıştır. Bunun anlamı, Hint-Avrupa dillerinin yeni ve çok daha verimli bir ekonomiyle yayıldığı ve yeni Hint-Avrupa dili konuşan çiftçilerin giderek Avrupa'nın avcı-toplayıcı toplumlarının yerini almış olduklarıdır. Bazıları bu yayılmanın yalnızca, nüfusla sınırlı olduğunu iddia ederken bazıları da Avrupa'nın çevre bölgelerinin yeni bir çiftçi akınına değil, daha çok yeni bir dil değişimine uğradığı fikrindedirler. Bütün bu modeller en eski Hint-Avrupalılar'ı İÖ 7. binyılda Anadolu'da yerleşik olarak kabul ederler ve bunların buradan Yunanistan'a ve Balkanlar'a, sonra da daha yoğun olarak batıya, Atlas Okyanusu'na kadar yayıldıklarını öngörürler. (Solda) Letnitsa'dan "kutsal evliliği" gösteren gümüş yaldızlı bir Trak plaketi -İÖ 400-350 yıl. (Sağda) Güney Urallar'da Sintashta'daki Tunç Çağı araba gömülmesi, genelde ilk Hint-Avrupa yayılmasının kanıtları olarak görülür. Asya'nın belli başlı Hint-Avrupa dillerine gelince, bunlar genellikle üçüncü varsayıma girerler. Bu üçüncü modele göre Avrupa ve Batı Asya'daki Neolitik-Tunç Çağı topluluklarının büyük bir kısmında büyük dil değişimleri olmuştur. Kuram genelde en eski Hint-Avrupalılar'ı Karadeniz ile Hazar Denizi'nin kuzeyindeki bozkırlara ve ormanlık steplere yerleştirir ve en eski Hint-Avrupa yayılmasının yarı göçebe ya da ehlileştirilmiş ata ve tekerlekli arabalara sahip yüksek derecede seyyar nüfus tarafından gerçekleştirildiğini iddia eder. Bunlar ölülerini genellikle bir höyüğe (Rusça'sı kurgan) gömdükleri için buna Kurgan kuramı adı verilir. Buna göre seyyar nüfus, ÎÖ 5 ile 3. binyılda steplerden Güneydoğu ve Orta Avrupa'ya göçe başlamış ve buralardaki yerli halka kendi Hint-Avrupa dillerini benimsetmişlerdir. Bu model toplumsal değişimi tam anlamıyla nüfus hareketine bağlamaz: Hint-Avrupa dilleri eski Hint- Avrupa toplumsal kurumlarının Avrupa'dakilerden daha saldırgan ve çekici olmaları nedeniyle yayılmıştır. Kurgan modeline göre Asya'nın Hint-Avrupalılar'ı İÖ 2000 yıllarında Volga-Ural bölgesinde araba süren aristokrasinin geliştiğini ve bunların doğuya ve Orta Asya'dan güneye yönelerek İran'da ve Hindistan'da Tunç Çağı seçkinlerini oluşturduklarım öne sürülmektedir. Hint-Avrupa kökenlerini ve yayılmasını açıklayan tümüyle kabul edilebilir bir tek model olmamasına rağmen, sorun, bilimadamlarını insan kültürünün en esaslı unsurlarından biri olan dilin arkeolojik kayıtlarda nasıl izlenebileceğini sürekli olarak araştırmaya yöneltmektedir. Hint-Avrupa dilleriyle elde edebildiğimiz her şey bizi, oluşturulmuş biçimlerin oldukça uzun bir evreye yayıldığına inanmaya yöneltir. Hint-Avrupa dillerinin belli bir ortalama derinliği vardır. Bu yüzden, bu dillerin içinde, arkeologların kazılarda yaptıkları gibi, kronolojik düzeylerin bir katmanbilimi gerçekleştirilebilir. Bu gözlem, Hint-Avrupa dilinin, türdeşlikten yoksun toplulukların yığıştığı bir sabit değil, tek bir halkın dolaysız bir biçimde dili olduğunu doğrular. Bu toplumsal halkın ülkü ve değerleri bilinir: Veda, Homeros ve Kuzey Edda'nın şiirsel kalıp cümleleri arasındaki giderek artan çok sayıdaki denklik, bu durumun dolaysız bir kanıtıdır. Birbirinden çok ayrı yapıtlardan kalma anlatı şemalarının yinelenmesi, hiyerarşik, soylu, eril bir ideolojinin aktarıcılığını yapan sözlü bir Hint-Avrupa edebiyatının varlığım da doğrular. l. Bazıları Hint-Avrupa anayurdunun Paleolitik veya Mezolitik dönemde Avrupa'nın büyük bir kısmını kapladığını iddia etmektedirler. 2. Anadolu modeli Hint-Avrupalılar'ın tarımın yayılmasıyla Ortadoğu'dan Avrupa'ya uzandıklarını kapsar. 3. Kurgan modeline göre Hint-Avrupalılar Avrupa'nın steplerinden Neolitik dönemin sonunda yayılmışlardır. İrlanda'dan Batı Çin'deki Toharlar'a kadar üç kelimenin izlerini süren tablo. Benzerlikler, ortak bir ata dili ile açıklanabilir.
  24. Elbette insanları illa ki insan olmaya zorlayamayız. İçerisinden bebek katilleri de çıkacaktır, bu katilleri destekleyenler de . bunu insanların köken sorunu olarak görmek en doğrusu. Köklü bir insan terörü desteklemez. bozan
  25. Sevgili b.maradona arkadaşım. Yorumunuzu okudum. Şayet şu cümle size ait ise EUROPA yı oluşturanlar bi yerden gelmediler,zaten ordadılar,sadece ayrışmalar oldu.bunun için kavimler göcünü incelemen gerekiyo. bu durumda yapacak en güzel iş bolca tarih kitabı okumanızdır. nereden mülhem bir düşünceyle buraya avrupa halkalrının oradalığını yazdınız bilemiyorum lakin ; 1. tarihte indo yuropan göçü diye bir göç vardır hiç duydunuz mu ? 2. Hint avrupalılar, iran lar, alemannlar, yunanlar , ermeniler, gotlar vizigotlar vesaire aryanic kavimler olarak anılır ve dilleri aynı kökene dayanır hiç okudunuz mu ? 3 neden iran dilindeki Dâr kelimesi ile almancadaki Tar kelimesinin ve indilizcedeki door kelimesinin bu kadar benzediği hususunda hiç düşündünüz mü ? ezcümle arkeoloji çok gelişti. 1880lerden bu yana insanlık çok şey öğrenci. oturup sanskritçe çalışıldı ve alt yapının avrupanın göçlü halklarının dilleri ile aynı yapıda olduğu tespit edildi. Göç yolları tespit edildi derken bu bilgiler kitaplara geçildi. Sonralaraı Türk eğitim sistemi de bu kaynaklardan kendisine ders kitapları yaptırdı okullarda okutturdu. Bu sırada siz neredeydiniz bilmiyorum, fakat okumanın gereğine inanıyorum ve sizi Türk Tarihçilerine Emanet Ediyorum. Bozan

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.