Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

bozan

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.109
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

bozan tarafından postalanan herşey

  1. bozan

    Laiklik nedir?

    Bak sevgili insomnia ( bu tür gavurcaları nereden bulursunuz bilmem ) sana ben kısaca hiç dolambaçlı yola sapmadan izah edivereyim laiklik ne imiş ; 1. Avrupada ; Avrupa beyninde ( arasında anlamındadır ey lisan bilmez Türk ve bu yüzden Atamız tarafından mutluluğun bahşedildiği gençlik ) siyasi iktidarın üzerine iktisadi kaynakları eline geçirerek abanmış, halkı ruhi ve fikri baskı altına almış, Tanrı adına milleti düdükleyen ruhban sınıfını iktidardan indirmek anlamında uygulanmış bir yaklaşım tarzıdır. Kısaca kiliseye artık bizim aklımız var sizin baskınızdan kurtulduk zira size emirnameler göndermiş Tanrıyı gömdük iletisi yollayan bir kısım adamın yaklaşımı. ( aslında burada olan şudur sosyo açıdan halk Tanrı adına yeterince kazıklanmış bu kazıklama biçimi içeriğini doldurmuştur, artık düdükleme eylemi Tanrısızlık adına icra edilecektir. 2. Bu ülkede Faşist bürokratların anladığı anlamda ; Laiklik köylü milletini Gazinin kendinde olmadığı bir anda söylediğini iddia ettikleri Efendilik konumuna yaklaştırmamaktır. Her ne kadar Atatürk köylü milletin efendisi derken gayet kendindeydi ve ne dediğini biliyordu amma ki Bürokrasiyi temizlemek o kadar da kolay değildi ve olabilemedi. Haaa derseniz ki köylüler akıllı adammıdır o da tartışılır tabi. ( en son ''DON HAREKATI UMUMİYE''sini unutmayalım. O denize donlşa girdiklerinde artık bütün büyü bozulmuşrtu zira donun içindeki gözüktü ve bu büğrokrasiyi yok edebilşecek kadar büyük değildi. Yani o Türk gücü falan demekki işlevsellikmiş dedirtti yorumculara. Yani faşist bürokratlar tek şeyi düşünür biz bu iktidarı köylü dincilere bırakmayız hepsi bu. 3. Köylüler ; Diğer taraf yani köylüler ise hep iktidar olup muktedir olamayan bir dizidir. Onlara göre laiklik herkesin dini inancını özgürce yaşamasıdır ki bu kadar salakça bir laiklik tanımı yalnızca bu ülkeye mahsustur. Zira bir fransız bu tanıma yalnızca donuyla güler. HAaaa burada önemli olan karşı taraf gibi davranıp asıl amacı gizlemektir. Yani Köylülerin tek amacı donla denize girdikleri gibi o kabineye de girmektir. bunu da hiçbir faşist bürokrat benimsemez. 4. bana göre ; Bu savaş, bu mücadele bitmez, zira ben başlatmadım, siz de başlatmadınız ve onlar da başlatmadılar ; işte bu hayattır. Yani laiklik kısaca daha çok kazanmanın önündeki bir ince örtüdür. Bozan
  2. Vallahi sevgili dostum biz BOZAN olarak bu konunun kutuplar ya da demokrasinin bu ülkeye uzaklığı kadar ve hatta satürn kadar uzağız. Amma ve Lîkin ( fürsçe orijinali milletimin ey gençliği, klavye sürçmesi değil ) Bahçeli dedin de ( benim akrabam olur kendisi Allah ömrünü uzun ve mutlu eylesin ) son zamanlardaki tavırları ile önceki tavırları arasında nasıl bir fark gördün ya da neyi seni teczip etti anlayamadım. Devlet abi bizim sülalede baştan buyana hep devlet abiydi. Ben kendisine hiç oy vermedim, Zira ben hiç oy vermedim, paşa paşa cezasını yatırırım dedim ama zaten hepsi affetti beni. Çünkü hepsi seçimle iktidara gelir, seçim için iktidarlık yapar, ve seçimle de giderler bu partilerin. Şayet bu ihityar yaşımda şimdiye kadar birisi gelip bana ceza verseydi Vallahi bir sonraki seçimde oy kullanır hem de o partiye kullanırdım. Her neyse bu sizin tartışmanız, ben usulca buradan sıvışırken sizlere bir iki izlenim aktarmak isterim. 1. Türkiye'de başörtüsü sorunu var mı yoksa yok mu ? 1. Yanıtlar ; Şayet yok diyorsanız zaten baş örtüsüne Türban ya da son zamanlarda faşist bürokratların deyimi ile sıkmabaş diyorsunuzdur, dolayısı ile seçmenden ''biz Bu sorunu çözeriz diye oy istemiyorsunuzdur ve de bu yüzden hiç ,iktidara gelemeyen Soldan bir parti oluyorsunuzdur. ( Soldan solcu demek değildir ey gençlik. Türk ve Dünya sosyolojisine Bozanın eklediği bu terim ''Dünyadan ve kendisinden haberi olmayan faşist bürokrat ve her türlü militarize olmayı ifade eder kısaca CİVİL olmayan ve Civilisation'nun dışındaki herşey ve her kişidir. Şayet böyle bir sorun var diyorsanız zaten Faşist bürokratlar gibi türban ve sıkmabaş demek yerine köylülerce söylenen baş örtüsü terimini tercih ediyorsunuzdur. Bu durumda biz bu sorunu çözeriz diye oy istiyorsunuzdur Erbakan (Hacı), Bahçeli ( akrabam ), tayyip ( topçu, yani futbolcu ) gibi oy isteyip ikitdara gelip muktedir olamıyor ya da olabilemiyorsunuz. Evet sevgili dostum bana Demirel ya da zülfü livanelli kadar uzak olan bu tartışmanızdan usulca kaçmadan size şunu soruyorum Sevgili Aile büyüğüm Devlet abi başörtüsü ya da sıkmabaş sorunu hakkında ne dedi ve amma ki ne yaptı. Bozan
  3. bozan

    Duvarlarımız...

    Yukarıdaki yazıyı bu foruma yolladığım günden bu yana aylar geçti. Ve malesef kan döküldü. Şimdi yazımı tekrar okuduğumda şu aklıma geldi daha dikkatli olmazmıydık ? bozan
  4. Peki dostum madem istedin izah edelim. 1. Bu millet fazlasıyla politizedir ama politikadan anlamaz, yeni yetme gençler ise politikadan anladığı gibi siyasetten de anlamaz ( İNşallah bir ileri zeka çıkarda yahu politikayla siyaset aynı kelime değil mi diye sorar ben de yapıştırırım yanıtı ) 2. Bazı kavramlardan çok etkilenmişsin özgürlük falan gibi, seçmek seçilmek gibi sana tavsiyem şudur, parti binalarından uzak dur, biraz gez dolaş, kitap oku zmanla geçecektir. 3. Senin sorumluluk dediğin basittir vergini verirsin topluma yararlı olurusun yersin içersin hayatta kalmağa gayret edersin evlenirsin erkeksen askere gidersin kadınsan bu ülkeye bir mehmetçik armağan etmek için çaba gösterirsin, zamanla herşey düzelir bence ders çalış biraz, spor yap . ( Askerde bir komutanımın dediği gibi analar mehmetçik doğurur ama skorski doğuramaz ) 4. Sola çok yanaşma dünyayı anlayamazsın, sğa çok yanaşma hiçbirşey anlayamazsın, futbollla ilgilen ama feneri tutma çok ızdırap çekersin. Neticede sevgili genç dostum seçilmeyi falan unut amma zamanı gelince askeri ve sivil bürokrasinin işaret ettiği partiye oy ver, o parti hiç kazanamaz ama en azından fişlenmemiş olursun, en azından zaten iktidarda değil dersin, halkın partisine oy verirsen zira iktidar olur ama muktedir olmazsın, olabilemezsin. Yani benim güzel dostum aileni üzme vatana sahip çık ama eline sopa alıp adam dövme. bozan
  5. Prof. Fritz Neumark adlı adam her kimse ne tarih ne tarihte usul ne de sosyoloji gibi bazı ilimler hakkında her hangi bir malumatı yoktur. Zira bu adam bunları gerçekten ifade etmişse çizgi filim gerçekliğinde senaryo yazmıştır. Çünkü deyip sırayla yanıtlayalım ; 1. Müslüman olduğunuz için sevmez. Ama farazâ laik olmak şöyle dursun, Hristiyan olsanız da size düşman olarak bakmaya devam eder. Ne bu şimdi yorum mu yani ? Müslümanlık laikliğin alternatifi ya da tam tersi mi ? Haristiyan olsalar da sevmezmiş ne yani Almanlarla fransızlar kanlı bıçaklı iki cihan harbinde birbirlerini yemişler fransızlar müslüman da almanlar hristiyan mı ? Ya neyse şimdi Alemann profun kendisi yok gıyabında rezil etmeyelim biçareyi. 2.Sizler farkında değilsiniz ama onlar şu gerçeğin farkındalar; Tarihten Türk çıkarılırsa ortada tarih kalmaz. Osmanlı arşivi tam olarak ortaya çıkarsa, bugünkü tarihlerin yeniden yazılması gerekir. Arkadaşlar 3 yıl başvekalet arşivinde çalışmış biri olarak yazıyorum arşiv açıktır, ilgilenen varsa gider araştırır, tam olarak incelemek, yok şu olarak, falan diye kimse efsane düzmesin gerzekliğin lüzumu yok. meraklısı olan varsa binlerce belge gönderiyim açsın okusun yazsın bakalım tarih yeniden nasıl yazılacakmış bize de öğretsin. 3.Avrupa pazarı idiniz. Şimdi Avrupaya pazar yapmaya başladınız. Avrupa pazarı falan değildik, yalnızca Osmanlı bürokrasisinin anladığı iktisadi anlayışla bugünkü kapitalist anlayış arasında bir fark oluştu. İşte bu fark (ki baltalimanına iyi bakın anlarsınız) ilk ortaya çıktığında adamlar biraz işlenmiş madde geçirdi hepsi bu. Amma biz kimseyi pazar haline falan getirmedik. Avrupalının artık kendine yük kabul ettiği bir kaç sektörden el çekmesiyle Türkiyede bir kaç köylü zengin oldu bu kadar ( Tekstil gibi ). artık modern dünya bilgi üretmiyor bilgiyi satıyor sen bilgisayar yapsan ne yazar !!!! 4.En az 400 yıl Avrupa' da sırtımızda ve ensemizde at koşturdunuz. Osmanlı ordusu Viyanayı geçememiştir. TUtki avrupada 1000 yıl hüküm sürdük sonunda bu adamların kanunu uygulamadık mı ? Onlar gibi yaşamaya gayret etmedik mi ? Yahu atatürk muassır medeniyetleri hedef göstermedi mi ? daha nesini tartışıyoruz bunun . Hamasetle ancak köyümüze döneriz. 5.Selçuklular Anadolu' yu, Osmanlılar ise Orta Avrupa ve Balkanları haçlı ordularına mezar ettiler. Bu da çok komik ne yani şimdi biz oturup adamlara bak tarihte size nasıl koduk mu diyoruz. haçlılar bir türklerle mi savaştı yani. Adamlar da 1. harpte söktü attı bizi ona rağmen adamlara hayran değil miyiz ? 6. [color=#FF0000]Sizi silah ile yenemeyenler, sizleri kendilerine benzeterek hâkimiyet sağladılar. Önce giyiminizden hayat tarzınıza kadar; ahlâki değerlerinizi yıpratmaya başladılar, sonra da kendi içinizde sizi bölmeye başladılar. kusura bakma dostum ama adamlar bizi silahla yendi biiiiiirrr. İkincisi ise onlara benzemeyi biz istedik bu bir modernleşme projesidir kökü 2. mahmuttan da önceye gider. 7.[/color] Selçuklu ve bilhassa Osmanlı, İslamiyet uğruna herşeyini feda etmeseydi, İslamiyet bugün belki sadece Hicaz' da varlığını devam ettirirdi. Kaldı ki Vehhabiliği kuranlar İngiliz Dominyon Bakanlığının adamlarıdır. Batı her yerde, İslamiyet' i sapık inançlara kanalize etti. Ama Osmanlı, Asr-ı Saadet'i devam ettirdi. Vehhabiliğ kuranlar malesef bunlar değildir. vahhabilik kökü islam inançlarında olan fakat çoğu meseleyi gerzekçe yorumlayan ( bana göre ) bir yapıdır. hepsi bu. 8. İfade ettiğim sebeplerden kilise size kan kusmaktadır. Kilise kan kusmaktadır düşüncesi kadar tuhaf bir cümle olamaz . şimdi bunu anlatırdık da sıkıldım artık biraz efendi ol alman kardeş. önce siyaset din nedir öğren sonra yumurtla masallarını 9.Ben Türkiye' ye geldiğimde 2 üniversiteniz vardı. Şimdi (o zaman) 19 üniversite var. Osmanlı zamanında ise her yerde bir medrese vardı. Tarihinize bakın! Her medresede ilim tedrisatı vardı. İlk denizaltıyı Osmanlı' nın yaptığını çoğunuz bilmiyorsunuz belki de ama Avrupa bunu biliyor. 50 üniversiten de olsa hiçbirşey üretemezsin hepsinin pazarı var. ayrıca bu ülkedeki üniversiteler ben gençken artık liseleşmişti şimdi ilkokullaştı bunu herkes biliyor. Hiç düşündün mü alman neden almanya türk üniversitelerine denklik vermiyor. Bizde üniversiete iş ve işçi bulma kurumudur bilim yuvası değil. 10.Sizler gerçek hüviyetnize döndüğünüz an Avrupa' nın refahı ve medeniyeti yıkılır. Ama bu şartlar da çok zor... Al sana dünyanın en gerzek lafı . Neymiş bu gerçek hüviyet biz ********** da debeleniyoruz. kuzum. netice ey alman köylüsü bak bu ülkede köylü milletin efendisidir ama hırboyum dersen yapacak birşey yok. bozan
  6. bozan

    Baymış

    Bilmek istemediğimiz siyasi tarih bize şöyle der ; Ey millet bu ülkede temsili siyasete geçileli tam 130 yıl olmuştur. Bu ülke çoğulcu siyesete de en az yüzyıldır sahiptir zira bzi daha portakal ağacına çiçek olarak bile düşmeden bu ülkede fırkalar vardı, çekişmeler vardı. Boşunamı İttihat terakki hürriyetçileri önce sopalayıp sonrada Sinopa sürmüştü. Tarih sizin keyfinize göre başlamıyor ne de sizin keyfinize göre bitecektir, bu sözüm Samuel Noah'a da göndermedir. ( gerçi anlamıştır benim münevver gençliğim ). Bu ülkenin bugün geldiği noktada akıllıların olduğu kadar salakların da payı yüksektir de ondan. Tarihi derinliği olmayan yorumlarımız o yüzden böyle güdük kalır. Yani ilk rüşvet alıp verenlerin Sümerlerden başladığını bildiğimiz kadar yenilik taraftarlarının da bu ülkede yüzyıllardır var olduğunu bilmek lazımdır. Amma ki 200 yıl öncesinin İstanbul adamı ile şimdiki köylüleri aynı kefeye koyarsanız bunu bildiğiniz hiçbir terazi tartamaz. Kısacası bugün kendi çocuğunu bir devlet dairesine yerleştirmek için, askere gidecek çocuğunu yakın bir mahale taşımak için, bir parça daha az vergi vermek için kırk yeri telefonla arayan benim köylüm asla adam olmayacaktır. Zira Ziya paşa istemese de bir kaç kuruş mürtekibinin cay-ı kürek olması ile milyonla çalan arasında hiçbir fark yoktur. Benim köylüm bu kadar da çalınır mı bu kadar da ahlaksız olunur mu diye yakınır amma çeşmenin başına geçse kendisinin ne yapacağını bir kaç kuruş çalarak güzelce ifade eder. Terör korkusunu şu anda kullanan kim diye düşünemez bu ülkenin genç evlatları. İrticadan nemalanan ile Cumhuriyetten faydalanan arasında usulen ve ruhen hiçbir fark yoktur da bunu hangi köylüye nasıl anlatacan. İşte bu yüzden o yüksek tahsilli davullar Baymış'ı hep bayılmış bir adam gibi anlayacak da Moğolların buraları bir zaman tavattun ettiğini anlamayacak, onu anlamadığı içinde ya sağcı olcak ya solcu ya da futbolcu. Böylece bu ülke her zaman ya biz ya siz ya da onlar olarak kalacak. Bozan
  7. Sevgili Dipnot ( deepnote ) şimdi yukarıda yazdıklarımı anlamadan birşeyler yazmışsın. Önceki yazdıklarına bir yanlış daha eklemişsin böylece . Oturup burada size tarih usulu dersi verecek değiliz . buna değeceğine inansam onu da yapardım. Şimdi aşağıya yazacaklarımı lütfen yanlış anlama, zaten yanlış bile anlayacağını zannetmiyorum, zira anlamıyorsunuz . Evvela önceki yazıdaki hata ile sonraki yazıdaki hata farklı farklıdır. İlkinin yanıtı yukarıda verilmiştir tekrar bakarsınız . sonrakinin yanıtı ise şudur ; Hegelden bu yana kabul edildiği gibi tarih hızlanmıştır bay deepnote. Yani sizin anlayabileceğiniz dile indirelim 1600/1700 arası 100 yılı ifade ediyorsa 2000/2005 arası belki 2 yüzyılı ifade etmektedir. Bu manada uzaklık takvim tarihçiliğine göre yapılmıyor artık. Ha bir de şunu yazalım, ama anlamak da zorluk çekerseniz pek bulaşmayın, bu biraz fikir gerektirir ; biz bu gün tarihi çemberi kabul edersek evet 1300'e 1900den daha yakınız. ( şimdi bunu tam olarak anlayamayabilirsin. Dert etme. her kabın bir alabilme sınırı vardır. bozan
  8. Malesef olmuyor dostum. Kendinizce bir vaka seçip hadi bundan ibret alalım gibi bir hamur yapmışsınız. Sonuna kadar saygılıyız. Lakin artık işte tarih işte ibret muhabbeti tat vermiyor. İkincisi de kendinizce eleştirmeğe çalıştığınız ( Ben daha fazla eleştiri yaptım bu adam hakkında bilirsin ) bu adamı yani AKAPA başkanını yine yakalayamamışsınız. Böyle tarihten sayfaları pek beğeniyorsunuz anladığım kadarı ile ama Türk tarihçiliği hikayecilikten bilim Tarihçiliğine Atatürk zamanından bu yana çoktan geçmiştir. Bol muhalefetler dostum, indir şu adamları baştan, ve bize bol nasihat et. bozan
  9. Şimdi şunu asla anlayamayacaklar. Evet tarihte miladi takvime göre bir 31 mart vardır. Ama bu Soldanlar tarih bilmemezlikten karıştırdığı gibi bir13 Nisan 31 mart yanılgısı değil. Basbayağı bir miladi ve 31 mart meselesi vardır ve bu 31 mart Ermenilerin azeri kardeileimizi katlettiği tarihtir. Dünyayı iç çekişmelerden farklı gözlerle görmeğe başladığınızda yeni bir dünya ve başka olaylarla karşılaşırsınız bu sizi zorlar zira beyni misak-ı milli sınırları ötesine işlemeyen bir zihniyet bu ülkenin iç meselelerini de çözemez. 31 mart ermenilerin azeri kardeşlerimizi katlettiği gündür. Bunu ne Orhan Pamuk Nobeloğlu ne de buna benzer adamlar anlayamazlar anlamayacaklar da. Ermeni soykırımına uğrayıp katledilen kardeşlerimizin ruhu şad olsun. bozan
  10. Sen cesur bir adamsın dostum. Tanışmak ve konuşmak istediğim cesur bir adam. bozan
  11. bozan

    Kralx

    Sevgili dostum Kralx. Bu yazıyı birgün okursan, lütfen o gün bu yazıya bir yanıt yaz, aksi takdirde kırılırım. Kralx kimdir ? Yanıtım ; Dünyada biri ben de mahfuz dört tane Bağ vardır. Bunlardan biri Gesi'de, biri Doğu Türkistandaki Turfan'da birisi de Meram'dadır. İşte Kralx bu bağların herhangi birinde sohbet edeceğim bir adamdır. Ve bir an evvel bu foruma dönmelidir. bozan
  12. bozan

    Bozan

    Yukarıda Sevgili Arman'ın iletisini okuduktan sonra oturup biraz düşündüm. Ne kadar güzel tespitler yapmış, beni bir defa daha hayretler içerisinde bıraktı. Doğrudur, bu forumda böyle bir başlığın olduğunu bile şu anda gördüm. Belki daha bilmediğim hangi başlıklar var !! Bu başlık altına ileti gönderen arkadaşlara teşekkür ederim. Şimdiye değin özel bir mesaj hemen hemen hiç almadım, Tarih-i Fi'de forum ile ilgili bir kaç soruma karşılık Kralx'den mesaj almıştım, yanlış hatırlamıyorsam, Alaturka ve Arman dan da bu yönde mesajlar almıştım, bunun dışında bir kaç tehdit mesajı da aldığımı hatırlıyorum o kadar. Bu ilk oldu, tuhaf bir duygu. Kişi adına açılmış bir başlık. Tedirgin de oldum açıkcası, nedenini bilmeden. Teşekkür ederim Arman. Bu arada Kralx nerelerde acaba ? Çok özletti kendini. Bozan
  13. Önce Gazi mahallesinde bir kahvehane taranmış ve basın olay yerine çoktan ulaşmıştı. Çok iyi hatırlıyoruz ali kırcada atvede yerini almış, bölgye canlı bağlantı yapılmıştı. herşey hazırdı , artık bir tek olayı gündeme alıp kahveyi tarayanlara tarama emrini verenlerin, meseleyi basına yansıtması kalmıştı kiiiiiiii.. o anda bolu depremi oldu ve tüm medya boluya döndü. Kahve olayı rafa kalktı. Ölen öldü, öldüren kaçtı. Şimdi bu da ona benzemiş. Takvim bilgisizi , ya da cahil mi desek, o 31 mart bu 31 mart olmaz. ahhhh. milletim bu kadar ***** olmaya gerek ver mı ?
  14. Biz de tam soruna yanıt verecektik, bay dipnot, ya da objectivist ya da neyse, artık takip edemiyoruz. Bu mudur demişsiniz ? Bu değildir, budur ve ayrıca yakışmıyor . bozan *Yaptıkları en ufak harcamalardan dahi militanlarından hesap soran örgütün üst düzey sorumlularının yurt dışında zevk-sefa içinde yaşadıklarını, *Örgütün üst düzey elemanları arasında her türlü ilişkinin serbest olmasına rağmen alt düzey elemanlar arasında duygusal ilişkilerin büyük cezalara sebep olduğunu, itiraz dahi edemediklerini, *Yaptıklarının boş olduğunu ve kendilerinin kullanıldığını anlayarak örgütten ayrılmaya karar veren örgüt mensuplarının işbirlikçi, hain ve ****** olarak suçlandığını, öldürülme korkusuyla bu zor şartlara katlandığını, *Gençleri sözde uyuşturucudan koruma propagandaları yapan DEV-SOL örgütünün, bizzat gelir temin etmek amacıyla 1980 yılı ilk baharında örgüt liderlerinden P. G., E. C. ve A. T. vasıtasıyla yurtdışına (4) kilo eroin sevkıyatı yaptığını, *DEV-SOL örgütü üst düzey yöneticilerinden P. G.'nin, örgüte maddi destek sağlamak için uyuşturucu madde ticaretinden elde edilen örgüte ait 400.000 Frank'ı çaldığı gerekçesiyle terör örgütü lideri tarafından 11.07.1991 tarihinde Paris'te öldürtüldüğünü, *DEV-SOL terör örgütü liderinin Fransa'daki cezaevinden tahliyesi sonrasında uyuşturucu trafiğinin hızlandığını, uyuşturucu trafiği ve mafya ilişkilerinin örgütün diğer kadrolarından gizlendiğini, *DEV-SOL örgütüne yönelik 27.07.1993 tarihinde yapılan operasyonda yakalanan S.Ö.'in ikametinde 2065 gr. esrarın yakalandığını, *DHKP/C'ye yönelik 12-25/10/1995 tarihlerinde İstanbul'da yapılan operasyonlarda yakalanan (6) şahısla birlikte 500 gr. esrarın ele geçirildiğini, *DHKP/C'ye yönelik 18.04.1995 tarihinde İstanbul'da yapılan operasyonda R. T.'nin (10) kg. eroin ile yakalandığını, R. T. ve C. T.'in terör örgütü liderinin talimatları doğrultusunda yurtdışına uyuşturucu madde götürdüklerini, elde edilen para ile örgüte silah alındığını, *DHKP/C terör örgütü içerisindeki faaliyetlerinden dolayı İstanbul Emniyet Müdürlüğünce 03.12.1997 tarihinde yakalanan S. Y.'nin ifadesine göre, örgütsel eyleme çıktıklarında ve örgüt adına para toplamaya giderken örgüt mensuplarının devamlı olarak uyuşturucu madde kullandıklarını, *İstanbul Sabancı Center'da 09.01.1996 tarihinde Özdemir Sabancı ve iki kişiyi öldüren DHKP/C örgüt mensuplarından İ. A.'nın (5) ay süreyle saklandığı evde, ev sahibinin baldızına tecavüz ettiğini, *28.05.1998 günü yakalanan DHKP/C örgüt mensubu Hilal (K) E. G.'in birlikte kaldığı hücre evinde içki alemi yapan örgüt mensuplarının kendisine tecavüz etmek istemeleri üzerine evden kaçtığını, *Tokat kırsal alanında faaliyet yürüten TKP/ML terör örgütü mensuplarından (15) yaşındaki kız örgüt mensubuna aynı örgüt içerisinde tecavüz edildiğini, *Sivas-Tokat kırsal alanında faaliyet gösteren DHKP/C terör örgütü mensubu S. G.'nin kırsal hayata dayanamayıp, şehre dönmek istemesi sonucu, örgüt tarafından öldürüldüğünü, örgüt yayını Kurtuluş gazetesinde "düşmanla çatışmanın şiddetli olduğu bir esnada, düşman saflarına geçmek istediği için öldürüldü" şeklinde yalan haber yazıldığını, *1996 yılı sonu ve 1997 yılı başlarında, Sivas-Tokat kırsalında faaliyet gösteren (31) DHKP/C terör örgütü mensubundan (9)'unun örgütten firar ettiğini, *Kışı Karadeniz kırsal alanında sığınakta geçiren örgüt mensuplarından Murat (K) M. Y.'nin ayaklarının donması üzerine sağ ayağının (4), sol ayağının ise (1) parmağının DHKP/C sözde grup komutanı Niyazi (K) S. Y. tarafından demir testeresi ile kesildiğini, *Tunceli kırsal alanında faaliyet yürüten DHKP/C örgüt mensuplarından S. B.'nin örgütten ayrılmak istemesi üzerine hainlikle suçlanarak cezalandırılmak amacıyla çizmelerinin içine kar doldurulduğunu, ayaklarının soğuk suda bekletilerek dondurulduğunu ve tuvalet ihtiyacını gidermeme cezası verildiğini; bunun üzerine soğuktan donan ayak parmaklarının dışkı içerisinde uzun süre kalmasından dolayı çürüdüğünü, çürüyen parmaklarının da makasla kesildiğini, *MLKP terör örgütü mensuplarının A. A. ve T. A. isimli örgüt mensubu arkadaşlarını, İstanbul yakınlarında ormanlık alanda iki gün süresince işkence ederek sorguladıklarını ve silahla öldürdüklerini, *Tunceli kırsal alanında faaliyet yürüten TKP/ML-TİKKO terör örgütü mensubu (10) örgüt mensubunun, örgüt mensubu arkadaşları tarafından işkence yapılarak sorgulandığını, bazılarının işkenceye dayanamayarak öldüğünü, bazılarının da işkence sonrası silahla öldürüldüğünü, *TPK/ML terör örgütü Merkez Komitesinin almış olduğu infaz kararı doğrultusunda, Tunceli ili Mazgirt ilçesi Aşağıoyumca Köyünde (8) yaşındaki S. K. isimli çocuğun örgüt mensupları tarafından öldürüldüğünü, *1999 yılında TKP/ML-TİKKO'ya katılan Savaş kod isimli örgüt mensubunun örgüt içinde huzursuzluk çıkardığı gerekçesiyle ajanlıkla suçlandığını, örgüt mensupları tarafından (2) gün sorgulandığını ve (3) örgüt mensubu tarafından öldürüldüğünü, biliyor muydunuz?
  15. bozan

    İZRAYİL

    Çok geniş bir paylaşım olabilecveğini düşündüğüm bu başlığı bir Amerikalı mağdur öğretim görevlisinin yorumlarıyla açıyorum. bozan Bizi İsrail yönetiyor Harvard Dekanı Stephen Walt'ın "ABD siyaseti İsrail kontrolünde" şeklindeki raporu kriz yarattı. İsrail lobisi ve ABD Kongresi ayağa kalktı, Walt dekanlıktan oldu! Dünyanın en önemli üniversitelerinden Harvard Kennedy School of Government'ın dekanı Stephen Walt ve Chicago Üniversitesi'nden John Mearsheimer, özgürlükler ülkesi ABD'de söylemeye korkulanı yazmaya kalktı. Ancak beklemedikleri bir tepkiyle karşılaştı. İkili, 83 sayfalık makalede İsrail'in Amerika'yı her alanda ablukaya aldığını ve Amerikan yönetimlerinin İsrail'in çıkarına olmayacak hiçbir eyleme imza atamadıklarını kaydetti. Ve kıyamet koptu... Harvard tepkilere dayanamadı ve logosunu rapordan çıkardı. Walt'ın Haziran'da görevi bırakacağı açıklandı. Olay Kongre'ye taşındı. Amerikalı Senatörler, makaleyi sert bir dille eleştirdi. İsrail lobisinin Amerika'ya yön verdiğini anlatan rapor, uzmanları doğrularcasına yerden yere vuruldu. İşte ABD'yi karıştıran rapor: Her yıl 3 milyar dolar * 1973 Arap-İsrail Savaşı'nın ardından ABD, İsrail'e hiçbir ülkeye yapmadığı kadar yardım yaptı. Her yıl İsrail'e 3 milyar dolar yardımı sürdürüyor. Yani her İsrailli'nin cebine yılda 500 dolar koyuyor. * İsrail'e yönelen terör Amerika için tehdit oluşturmuyor. Aksine El Kaide İsrail'in dostlarını hedef alıyor. Yani terörle savaşta İsrail'in dostluğu yarardan çok zarar... * İsrail'in nükleer gücü diğer ülkeleri de bu amaca yöneltiyor. * ABD'nin en güçlü ikinci lobi grubu AIPAC bir "de-facto İsrail casusu" olarak faaliyet gösteriyor. * Yönetimdeki birçok isim (Libby, Wolfowitz...) İsrail yanlısı. Halk desteklemiyor * ABD nüfusunun yüzde 3'ünü oluşturan Yahudiler, Demokratlar'ın kampanya gelirlerinin yüzde 60'ını sağlıyor. * Önemli basın organlarında 61 İsrail yanlısı yazar varken, İsrail karşıtlarının sayısı 5'te kalıyor. CNN'de İsrail'i eleştiren haber çıktığında 6 bin protesto maili yağıyor. * Irak Savaşı'nın kritik sebeplerinden biri İsrailliler'in o dönemde Cheney'i pres altında tutmaları oldu. * Durum böyle olunca ABD halkının yüzde 73'ü tarafsızlık istese de yönetimler İsrail'in güdümünde hareket ediyor. ABD eğer İsrail'e prim tanımaya devam ederse Irak'tan sonra sırada İran ve Suriye olacak Mabadi var.
  16. Bir yorum, Solcuya baak, solcuya baak Gelmiş geçmiş en sıkı solculardan bilinen, daha doğrusu öyle pazarlanan merhum Yunus Nadi'nin ve onun oğlu merhum Nadir Nadi'nin, yani Cumhuriyet Gazetesi'nin, savaş yıllarında Nazi Almanyası'nı destekledikleri söylenirdi de inanmazdık... Sonra, merhum Nadir Nadi'nin 'bütün dünya Alman gerçeğini kabul etmek zorundadır' cümlesini kullanan bir yazısını kim alıntıladı da bir romanının başına 'epigraf' olarak koydu? Daha sonra aynı gazeteye köşe yazarı olmuş merhum Attila İlhan! Yunus Nadi'nin diğer oğlu merhum Doğan Nadi'nin Amerikalı eşi merhume Mary Nadi'nin savaş yıllarında Amerikan gizli servisinde çalıştığını, CIA örgütünün ilk şekli olan OSS'in ajanı olduğunu kim yazdı? Aynı gazetede genel yayın müdürlüğü yapmış, çok şükür henüz merhum olmayan Hasan Cemal. Uyy ne mutlu size bu yaman solculuk ile... Geçenlerde CHP adlı partinin işçi haklarını savunmadığını, Sosyalist Enternasyonal'den çekilmesi gerektiğini anlatıyorduk... Geliniz, gene merhum Nadir Nadi'nin 18 Ocak 1951 günü, DP iktidara geldikten sekiz ay sonra Cumhuriyet'te yayınladığı başyazıyı birlikte okuyalım, bazı satırların altını çizerek: * * * (...) öğrendiğimize göre Demokrat Parti hükümeti ücretli hafta tatillerine dair bir kanun tasarısını Büyük Millet Meclisi'ne getirmek üzeredir (...) o vaid, yaşadığımız şartlar pek de hesaba katılmadan biraz acele varılmış bir karardır. (...) Şimdi biz, (...) kimsenin akıl etmediği yahud henüz göze alamadığı ücretli hafta tatillerini yurdumuzda ihdas edersek durum ne olacaktır? Müsaadenizle arz edeyim, durum şu olacaktır: Pazarları çalışmak zaten kanunla yasaktır. Bir işçiye çalışmadığı pazar günü için para vermek, onun gündeliğine yüzde on beş nisbetinde bir zam yapmak, binaenaleyh istihsal edilen nesnenin maliyetini muayyen bir nisbette arttırmak demektir. (...) halbuki 14 Mayıs'tan önce Halk Partisi'nin bol keseden vaat ettiği ve Demokrat Parti'nin de fazla düşünmeden kabul ettiği ücretli pazar tatilleri, dediğimiz gibi pratik hiçbir sosyal faydası olmayacak bir zamdan ibarettir. İşçi vatandaşlarım bu gerçeği kabul etmekte her halde güçlük çekmeyeceklerdir. İyi niyetinden şüphe etmediğim Menderes hükümetinin bu dava üzerinde biraz daha dikkatle durmasını ve ele aldığı konuyu milli menfaatlerimiz hesabına işe yarar bir şekilde geliştirmesini görmek isterdim. * * * Evet, 'sağcı' Menderes yönetimi, işçiye ücretli pazar tatili getiriyor, solcu Nadir Bey buna karşı çıkıyor! Demek DP iktidara geldiğinde 'karşı devrim' başlamış, bazı arkadaşlar öyle diyorlar. Gene o yazının yayınlandığı yıl, 1951 yılı, Adnan Menderes bir de 'Atatürk'ü Koruma Kanunu' çıkarıyor ve karşı devrim başlıyor... Cumhuriyet Gazetesi savaş yıllarında Almanya'yı destekliyor ve bu devrimcilik oluyor. CHP yönetimi gene aynı dönemde Varlık Vergisi salıyor, Yahudi vatandaşların belini kırıyor ve bu devrimcilik oluyor. Grev hakkı yok, örgütlenmek yasak, bu devrimcilik. Türk-İş Konfederasyonu ancak 1952 yılında, Menderes devrinde kuruluyor, o karşı devrim. CHP yönetimi sosyalist partileri kapatıyor, bu devrim. İki kere hem de, yirmi yıl arayla, devrimin iki aşaması. Savaştan sonra ilk kez bir Amerikan gemisi, Missouri zırhlısı İstanbul'a geliyor, Abanoz Sokağı genelevleri Amerikalı denizcilerin yararlanmaları için baştan aşağı badana ediliyor, bu da devrim. 1946 seçimleri 'gizli oy, açık tasnif' ilkesine göre değil, tam tersine 'açık oy, gizli tasnif' ilkesine göre yapılıyor, oy verme işlemi sırasında seçim sandıklarının başında üniformalı jandarma bekliyor, devrim. Nazım Hikmet ve Kemal Tahir, işlemedikleri bir suçtan dolayı on iki yıl hapis yatıyorlar, devrim. Onları bağışlayan, salıveren Adnan Menderes oluyor, karşı devrim. 1968 yılında 'milli bakiye seçim sistemi' Demirel'le anlaşmalı olarak kaldırılıp Türkiye İşçi Partisi'nin bir daha meclise girebilmesi önleniyor, devrim. 12 Mart döneminin faşist dikta yönetimlerine bakan, hatta başbakan verilerek destek olunuyor, devrim. Gençler bilmezler ama biz yutmayız. Artistlik yapma, devrimini al da git. engin ardıç.
  17. 1. Devamını da okudum. 2. Öteki yazıları da okudum. 3. Türk sineması maalesef olmadı, olmuyor ve belki de hiç olmayacak. Bu hususta hem fikiriz kabul ediyorum. 4. Beğenilerinizi ve beğenmediklerinizi açık yüreklilikle ifade etmeniz kadar doğal bir şey olamaz. 5. Bununla birlikte bu konuda ciddi bir tepki almışsınız zira karşı taraf filimle ilgili zaten peşin hükümlü. Yani ''ağladık oh ne iyi filim, şöyle bir parça da ideoloji katmılmış, ne kadar güzel'' tarzında bir düzeneğe bağlı kişiler sayesinde bu ülkede sinema olmayacak. 6. Ayrıca haklısın Cüneyt arkının tarih dokulu filimleri bence de hala aşılamadı, bir mantığı, bir kurgusu, bir kendiliği vardı. 7. Son olarak bu ülkede sana gösterileni değil de kendi beğenilerini tercih edersen yalnızca ayıplanırsın. zaten öyle olmuş. Sana başarılar diliyorum, Kuzey . bozan
  18. Yolcu dur, ne olur bekle, Herkese açık bu tekke Melamiye her yer MEKKE Necmettine selam söyle, Giy hırkayı eresin saadete. bozan
  19. Kırallar ve Sultanlar... Kükredi Taştuğ ileri, Aldı yanına da Garaoğlanı, Memleket gitti geri, Bu goalisyon Yerbakana da yaramadı. Başa geldi Gumandan Evrene virdi düzen, Gendisi oldu Nü'cü ressam, Halk süründü perişan. Tombik döner geldi başa, Ne sağa yarandı ne sola, Reis-i cumhur olayım derken, Binaenaleyh oldu Taşbakan. Bir devir böyle geçti, Evvelini yazamam. Sonrasını bilirsiniz, Kafamı kırdıramam. bozan
  20. ‘’kişisel iletişim başlıı gibi olmuş’’ *Femalexx'e..2 Kişiyi sele katma ne olur, Öyle uzaktan bakma ne olur, Gir meclise sen de otur, Biz döneriz pervana gibi, Bakarsın hakikat seni de bulur. bozan
  21. Suhte zanneder avratları lokum, Sufi zanneder kadınları koyun, Necmettin zanneder bayanları odun, Sen cuhelaya uyma İnterlokum, Odunları Necmeddinin gafasına godum. Gaveye dadanma vaktini öldürür, Ahın alma garibin bedduası süründürür, Necmettinle uğraşma ömrünü çürütür, Bugünle yaşama yarınını götürür, Alnına melametin sıbgası sürülür. bozan
  22. Suhte-i sahte dediler ilme’l-yakin görene Suf-i hakir dediler ayne’l-yakin görene Şeyh’ül-Ekber dediler hakka’l-yakin görene, Len terani deyüp perdeyi çektiler, Tur-i sina’da Musa peygambere. Hak iyan olur görmesin bilene, Ser-hoş etmez şarap içmesin bilene, Canım kurban olsun perdeler çekene, Pür-nihan olsa da görünür suret, Melamet hırkasın giymesin bilene. Bozan
  23. Ya hu, Bu kapıya edep derler, ermeyen giremez, Odun taşımayı bilmeyen, menziline eremez, Şol rindanın zühtünü içmeyen bilemez, Cam-ı aşk derler tutmayan bilemez, Bu kainatın sırrını sevmeyen bilemez, Şol odunlardır ki Manayı bilemez, Bab-ı edebe varmayı bilemez, Donu anlasa da lastiğe eremez, Mevlana olsa dönmeyi bilemez, Hasılı Necmettini bilemez, Bu feleğe aldanma, döner durur, Çulsuza hele pek fena vurur, Arif olan tez bir tekke bulur, Dolar fırlar namert zengin olur, Mazluma hem felek hem Necmettin vurur, Şimdi girdin bab-ı edebe, Şimdi bildin kimdir odun, Hırka-i melameti giyip, Erdin hakikati feleğe. bozan
  24. Hikmet yaşta değil baştadır, Sanma ki her sakallı bektaştır, Madem istedin kalmayı bu kadar Unutma ki sabır baştadır. Görmez misin meyvaları, Hamı var hem olmuşu, Başın eğ bakma yukarı Giy bakalım şu donu Elbiseye beden lazımdır, Bu başlara akıl lazımdır, Her dona lastik lazımdır, Necmettine Avrat lazımdır, Bize bir çırak lazımdır, Sana da bir odun lazımdır. Bozan
  25. Çıraklık olmaz böyle kuru niyazla Kimi davulla anlar kimi sazla En iyisi sen durma gazla Necmettine bu kadar nasihat fazla Don lastiği görünce azma Meclise işret gerek hazla Merde meydan gerek biraz da Melamiye mey gerek meyhanede Mahire çırak gerek maharette Sana da don gerek viranede Lastiğini tak biraz gez de Görsün alem bir civan mert Sükut et biraz kes de Elaleme olma dert bozan
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.