bozan tarafından postalanan herşey
-
Irkçı Avrupa / Tarihi Kökenleri
Dünayanın her bireyini bir dünya olarak gören güzel görüşten felaketler düntasına geçişin şeytanları ve avrupa siyasi tercihlerinin bir dökümü.... SOYKIRIMLAR TARİHİ: 'İKİYÜZLÜ KRİTERLER' DOSYASI ATO’DAN “SOYKIRIMLAR TARİHİ: İKİYÜZLÜ KRİTERLER DOSYASI RAPORDA 50’Yİ AŞKIN SOYKIRIM ÖRNEKLERİNE YER VERİLDİ. SOYKIRIMLAR TARİHİNİN SON SOYKIRIMI OLARAK FELLUCE’ Yİ İŞARET EDEN RAPOR, BU SOYKIRIMI “POST MODERN SOYKIRIM” OLARAK DEĞERLENDİRDİ. RAPORDAN; FELLUCE’DE AÇIKÇA İŞLENEN SOYKIRIM, İLETİŞİMİN BÜTÜN OLANAKLARI KULLANILARAK KARARTILMAYA ÇALIŞILIYOR. SOYKIRIM TANIMI AÇIK OLMASINA RAĞMEN, AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİ SOYKIRIM DEĞERLENDİRMESİNİ İNSAN HAKLARI ENDEKSLİ DEĞİL, ÇIKAR ENDEKSLİ YAPIYOR. ATO BAŞKANI AYGÜN: “IRAK’A DEMOKRASİ GELECEK AMA GÖRECEK KİMSE KALMAYACAK FELLUCE SOYKIRIMIN AÇIK HAVA MÜZESİ HALİNE GELDİ LEYLA ZANA’NIN BAŞI AĞRISA AYAĞA KALKIYORLAR, FELLUCE’DE İNSAN CESETLERİNİ KÖPEKLER YİYOR, SUSUP OTURUYORLAR. ANLAŞILIYOR Kİ, AVRUPA BİRLİĞİ’NİN İNSAN HAKLARI KRİTERLERİ KÖPEK SEVGİSİNE ENDEKSLİ Ankara Ticaret Odası (ATO)’nın “Soykırımlar Tarihi : İkiyüzlü Kriterler Raporu” adını taşıyan son raporu insanlık suçlarını konu aldı. Elliyi aşkın soykırım örneklerine yer verilen raporda, Amerikalıların Felluce’de uyguladığı operasyonun, soykırımlar tarihinin son soykırımı olarak tarihe geçtiğine işaret edildi. Felluce’de açıkça işlenen soykırımın, iletişimin bütün olanakları kullanılarak karartılmaya çalışıldığını, ancak ortaya konulan gerekçe ne olursa olsun, Felluce’de yaşanan dramın soykırımdan başka bir tanımının olamayacağı kaydedildi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1948 yılında onaylanıp, 1951 yılında yürürlüğe giren “Soykırımın Önlenmesine ve Cezalandırılmasına ilişkin Sözleşme”ye de atıf yapılan raporda soykırımın “İnsanların dinsel, ırki ve etnik farklılıklarından dolayı sistemli olarak yokedilmesi” olarak tanımlandığı hatırlatıldı. POST MODERN SOYKIRIM Felluce’de 1500 sivilin sokaklarda öldürülüp çürümeye terkedildiği, cesetlerin köpekler tarafından yenilmeye başlandığı ve 250 bin kişinin bölgeden sürüldüğü belirtilen raporda “Felluce katliamı Post Modern Soykırımdır” denildi. Soykırım tanımının açık olmasına rağmen, Avrupa Birliği ülkelerinin soykırım değerlendirmesini insan haklarına göre değil, çıkar endeksli yaptığına dikkat çekilen raporda bir çok AB ülkesinin soykırım sicili bozuk olmasına rağmen, hiç üzerlerine alınmadıkları, siyasal ve ekonomik anlamda güçlü ülkelerin soykırımlarının görmezden gelindiğini, birbirlerini karşılıklı olarak akladıkları belitildi. Fransızlar’ın Cezayir’de 1830 yılı ile 1962 yılları arasında 1 milyon Cezayirliyi öldürdükleri, Cezayirlilere sistematik bir biçimde soykırım uyguladıkları belirtilen raporda, bu ülkenin sürekli olarak sözde Ermeni Soykırımını tanıması için Türkiye’ye baskı yaptığını hatırlatıldı. Fransız, İngiliz ve Almanlar başta olmak üzere bütün AB ülkelerinin Felluce soykırımı karşısında kayıtsız kaldıkları ifade edilen raporda, Birleşmiş Milletler de kendi soykırım tanımına giren insanlık suçlarına karşı ses çıkarmamakla suçlandı. Raporda, soykırım suçlarına ilişkin şu örneklere yer verildi: İSPANYOL VE AMERİKALILARIN YERLİ KIZILDERİLİLERE UYGULADIĞI SOYKIRIM: 1492 yılında Kristof Kolomb’un ayak bastığında nüfusu 8 milyon olan Arawaks yerlilerinin sayısı 22 yıl içerisinde 28 bine indi. NORVEÇLİLERİN TATERLERE (GÖÇER) UYGULADIĞI SOYKIRIM: Norveçliler 1920-30’larda çıkardıkları yasalarla Nordik ırk’ın ariliğini korumak için etnik grup Tater (Göçerler) kızlarını zorla kısırlaştırdılar. Norveç toplumu ne kadar Tater’i kısırlaştırsa o kadar kendi ırkını koruduğuna inanıyordu. Kısırlaştırma yoluyla ehlileştirilemeyen Taterler üzerinde insülin ve elektroşok yöntemleri uygulanmaya başlandı. İNGİLİZLERİN AVUSTRALYALI YERLİLERE UYGULADIĞI SOYKIRIM İngiltere Krallığı 1788-1938 tarihleri arasında sömürge amacıyla gittikleri Avustralya’da yerleşik yerli halk Aborjinleri sistematik olarak yok ettiler. İngilizler aralarına salgın hastalık yaydığı bununla da yetinmeyip yemeklerine zehir katarak yoketmeye çalıştığı 750 bin siyah derili aborjinden geriye sadece 31 bin kişi sağ kalabildi. ALMANLARIN BATI AFRİKA’DA NAMİBYALILARA UYGULADIĞI SOYKIRIM Almanlar 1891 yılında hammadde ve işgücü ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla Güney Batı Afrika (Namimba)’ya sömürge kurmak amacıyla çıktılar. Bölgedeki çok zengin altın ve zümrüt madenlerini ele geçirmenin yolunun yerel Herero ve Nama halklarını yok etmek olduğuna karar veren Almanlar harekete geçti.Bu emir üzerine adanın yerlileri Herero ve Namalar üzerine taaruz eden Alman askerleri yaşlı, kadın, çocuk dinlemeden herkesi katlettiler. Katliamdan kurtulanlar işkenceyle öldürüldü. Yaklaşık 132 bin yerliden geriye 15 bini sağ kalabildi. ALMANLARIN YAHUDİ VE ÇİNGENELERE UYGULADIĞI SOYKIRIM Almanlar 1933-45 yılları arasında Büyük Alman İmparatorluğu’nu kurmak ve mükemmel Alman ırkını yaratmak hedefiyle diğer milletlerden veya etnik gruplardan 21 milyon insanı topluca kurşuna dizerek, toplama kamplarında fırınlarda yakarak, gaz odalarında zehirleyerek soykırıma uğrattılar. Alman yönetimi öncelikle kendilerinden olmadığına inandığı bütün ırkları tespit edip harflerle sınıflandırdı. Bu kampanya uyarınca Çingenelerin yüzde 94’ü kısırlaştırıldı. İkinci hedef grup olarak Yahudiler seçildi. Gerek Almanya gerekse de Almanların işgal ettiği diğer ülkelerde yaşayan milyonlarca Yahudi sistematik bir biçimde vurularak, asılarak, yakılarak ve zehirlenerek öldürüldü. AMERİKALI VE İNGİLİZLERİN ALMANLARA UYGULADIĞI SOYKIRIM Amerikalılar ve İngilizler Almanların savaşı kaybetmelerinin ardından, Dresden kentine sığınan Alman göçmenlerin üzerine 3 gün süreyle havadan bomba yağdırdılar. Savunmasız insanların sığındığı Dresden kentine intikam amacıyla uygulanan bombardıman sırasında 3 bin 900 ton tahrip gücü yüksek bomba ve 200 bin napalm bombası atıldı. Bu yoketme harekatında çoğunluğu çocuk ve kadınların oluşturduğu 200 bin kişi öldü. Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombaları sonucu 135 bin kişinin öldüğü gerçeği Dresden’e uygulanan soykırımın büyüklüğünü gözler önüne serdi. DANİMARKALILARIN ALMAN MÜLTECİLERE UYGULADIĞI SOYKIRIM İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde Sovyet Ordusu’nun Alman topraklarına doğru ilerlemesinden kaçan 250 bin Alman mülteci Danimarka’ya sığındı. Üçte birini 15 yaşından küçük çocukların oluşturduğu Almanlar tel örgülerle çevrili toplama kamplarına alındılar. Binlerce çocuk ve yetişkin tifüs, bağırsak iltihabı, ishal sonucu yaşamlarını kaybettiler. RUMLARIN KIBRIS’TA TÜRKLERE UYGULADIĞI SOYKIRIM İngilizler 1912-1974 döneminde Kıbrıs adası üzerindeki egemenliklerini sağlamak amacıyla Rumlar’ın ENOSİS’i gerçekleştirmelerine göz yumup Türklere karşı saldırı başlattırdılar. 1912’de adada yaşayan Rumlar Kıbrıs’ın 35 ayrı noktasında Türklere ait iş yerleri, camii ve evleri yakıp yıkmaya insanları katletmeye başladılar. 1952 yılında EOKA adlı terör örgütü kuruldu. EOKA sistematik bir biçimde başlattığı saldırılarda 100 Türk’ü, 100 İngiliz vatandaşını öldürerek 30 Türk köyünü yaktı. 1963 yılında EOKA’cılar yeni bir etnik temizleme planını devreye soktular, bu saldırılarda 500 Türk öldürüldü, 130 Türk köyü yakıldı, 25 bin Türk evlerini terketmek zorunda kaldı. YUNANLILARIN BATI TRAKYA’DA TÜRKLERE KARŞI ASİMİLASYON YOLUYLA UYGULADIĞI ETNİK VE KÜLTÜREL SOYKIRIM 1923 yılında Lozan’da imzalanan Türk ve Yunan azınlıkların karşılıklı mübadelesine ilişkin anlaşmanın ardından Yunan hükümeti Batı Trakya bölgesinde yaşayan Türkler üzerinde sistemli olarak etnik ve kültürel soykırım başlattı. Bölgenin büyük bir bölümünü askeri bölge haline getirip sıkıyönetim ilan edildi. Köyler arasında geliş gidişler izne bağlandı, Türk azınlığın pasaportlarına el konuldu. Türklerin hukuki, siyasi, kültürel ve dini haklarının kısıtlanması ibadetlerine izin verilmemesi gibi yoğun baskılar sonucu 400 bin Türk bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. BULGARLARIN TÜRKLERE KARŞI UYGULADIKLARI ETNİK VE KÜLTÜREL SOYKIRIM 1970-89 yılları arasında Bulgar hükümeti Bulgarlaştırma adı altında ülkede yaşayan 1,5 milyon Türk, Pomak ve Çingenelere karşı bir asimilasyon kampanyası başlattı. Ülkede yaşayan 310 bin Türk’ün isimleri polis zoruyla Bulgar ve Hıristiyan isimleriyle değiştirildi. Türkçe eğitim veren okullar, üniversitedeki Türk filolojisi bölümleri, Türkçe gazeteler ve camiler devlet emriyle kapatıldı. Çocukların sünnet ettirilmesi yasaklandı. Çocuklar bu yasağa rağmen sünnet ettirilip ettirilmediğini kontrol edilmek için zorla sağlık merkezlerine gönderildi. Mezar taşlarının üzerindeki Türkçe isimler yüzünden mezarlar yıkıldı, talan edildi. Türklerin Türk motifli giysiler giymeleri yasaklandı. Bu baskılara dayanamayıp protesto gösterileri yapan Türklerin üzerine askeri birliklerce ateş açıldı. 1.000 Türk Belene’deki toplama kampına gönderildi. Baskıların giderek artması sonucu 360 bin Türk zorunlu olarak Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldı. ATO BAŞKANI AYGÜN Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Aygün, Amerikalılar’ın medya ve çıkar ilişkilerini kullanarak Felluce’ de soykırım delillerini kararttığı söyledi. Terörizm ile mücadele adına yapılan Irak işgalinin bir savaş suçuna dönüştüğünü vurgulayan Aygün, “Irak’a demokrasi gelecek ama görecek kimse kalmayacak” dedi. Aygün şunları söyledi: Kofi Annan nerede?. Birleşmiş Milletler ne iş yapar?. Kıbrıs’ta kıyameti kopardılar, Irak’ta sus pus oldular. Leyla Zana’nın başı ağrısa ayağa kalkıyorlar, Felluce’de insan cesetlerini köpekler yiyor, susup oturuyorlar. Anlaşılıyor ki, Avrupa Birliği’nin insan hakları kriterleri köpek sevgisine endeksli. Amerika 21. Yüzyılın ilk soy kırımını yapıyor. Bu post modern soykırıma sessiz kalınması bir başka insanlık suçudur. Her şey dünya kamuoyunun gözleri önünde cereyan ediyor. Kimse kimseyi kandırmasın. Televizyonlardaki görüntüler son derece açık. Bu iş terörle mücadele olmaktan çoktan çıktı. Irak ve özellikle Felluce soykırımın açıkhava müzesi haline geldi. İnsanlar sokakta kokuyor. Başında köpekler karnını doyuruyor. Bu görüntülerin onda biri terörle mücadele adına Türkiye’nin herhangi bir yerinde görülse, Avrupa Birliği müzakereleri kestiğini açıklar. Ama yapan Amerika olunca gıkları çıkmıyor. 20. Yüzyıldaki Etnik ve Kültürel Soykırımlar Soykırım Bilançosu 1 Jozef Stalin (RUSYA, 1934-39) 13,000,000 mülteci-100 binlerce ölü. 2 Adolf Hitler (Almanya, 1939-1945) 12,000,000 mülteci / kamplarda 2 milyon ölü-kayıp 3 Mao Tze Dong (Çin, 1966-1969) 11,000,000 kişiye kültürel asimilasyon / toplama kamplarında sayısı belli olmayan ölü ve kayıplar 4 İspanyol ve Amerikalı Kaşifler 1492-1800 7,972,000 ölü / kayıp,. 5 Hideki Tojo (Japonya, 1941-1944) 5,000,000 ölü/ kayıp 6 Pol Pot (Kamboçya, 1975-1979) 1,700,000 ölü 7 Kim Il Sung (Kuzey Kore, 1948-1994) 1.600,000 mülteci ve toplama kamplarında ölü / kayıp 8 Menghitsu (Etopya, 1975-1978) 1,500,000 ölü / kayıp 9 Charles DeGaulle (Cezayir, 1954-1962) 1,000,000 ölü / kayıp 10 Yakubu Gowon (Biafra, 1967-1970) 1,000,000 ölü / kayıp 11 Leonid Brezhnev (Afganistan, 1979-1982) 900,000 ölü / kayıp 12 Jean Kambanda (Ruanda, 1994) 800,000 ölü / kayıp 13 İngiliz Krallığı (Avustralya, 1849-1938) 719,000 ölü / kayıp , 100 bin mülteci 14 Suharto (Doğu Timor, 1976-98) 600,000 ölü /kayıp 15 Saddam Hüseyin (Iran ve Kuzey Irak 1980-1990 600,000 ölü / kayıp 16 Yahya Khan (Pakistan, 1971 ve Banglades,1990) 500,000 ölü / kayıp 17 Savimbi (Angola, 1975-2002) 400,000 ölü / kayıp 18 Molla Ömer - Taliban (Afganistan, 1986-2001) 400,000 ölü / kayıp 19 Idi Amin (Uganda, 1969-1979) 300,000 ölü / kayıp 20 B.Mussolini (Etopya,Yugoslavya 1936) 300,000 ölü / kayıp 21 Danimarka (Danimarka 1945) 250,000 Alman Mülteci ölüme terk edildi. 22 Mobutu Sese Seko (Zaire, 1965-1997) 250,000 ölü / kayıp, 200 bin mülteci 23 Charles Taylor (Liberya, 1989-1996) 220,000 ölü / kayıp 24 Foday Sankoh (Sierra Leone, 1991-2000) 200,000 ölü / kayıp 25 Amerika (Almanya Dresden,1943-1945) 200,000 sivil ölü (Dresden’e sığınan siviller) 26 S. Milosevic (Yugoslavya,1992-96) 180,000 ölü / kayıp 27 Michel Micombero (Burundi, 1972) 150,000 ölü / kayıp 28 Amerika (Hiroşima-Nagazaki 1944) 135,000 ölü atom bombasi lie bu şehirler yok edildi 29 Almanya (Namibya 1891) 117,000 ölü / kayıp, 15 bin mülteci 30 Hassan Turabi (Sudan, 1989-1999) 100,000 ölü / kayıp 31 Richard Nixon (Vietnam, 1969-1974) 70,000 ölü / kayıp 32 Papa Doc Duvalier (Haiti, 1957-1971) 60,000 ölü / kayıp 33 Marcos (Filipinler) 50,000 ölü / kayıp 34 Hissene Habre (Çad, 1982-1990) 40,000 ölü / kayıp 35 Vladimir Ilich Lenin (Rusya, 1917-1920) 30,000 mühalif infaz edildi 36 Francisco Franco (İspanya) 30,000 mühalif infaz edildi 37 Lyndon Johnson (Vietnam, 1963-1968) 30,000 ölü / kayıp 38 Hafız Esad (Suriye 1980-2000) 25,000 ölü / kayıp 39 Khomeini (Iran, 1979-1989) 20,000 ölü / kayıp 40 Eski Yugoslavya (1995 Bosna-Hersek) 15 ölü, 7500 kayıp, 45 bin mülteci 41 Paul Koroma (Sierra Leone, 1997) 6,000 ölü / kayıp 42 Usama bin Ladin(Dünya çapında,1991-2001) 4,000 ölü / kayıp 43 Augusto Pinoşe (Chile, 1973) 3,000 ölü / kayıp 44 Efrain Rios Montt (Guatemala) 2,000 ölü / kayıp 45 Sierra Leone 80,000 mülteci, kayıp rakamı belli değil. 46 Kıbrıs Cumhuriyeti (1912-1974) 25,000 sivil mülteci,1000’ni aşkın ölü,100 ingiliz ölü 47 Yunanistan (Batı Trakya,1923-1990) 400,000 mülteci evlerin terk etti. 48 Bulgaristan (1970-1989) 360,000 mülteci kültürel asimilasyon sonucu evlerin terk etti, 1000 kişi toplama kamplarına alındı 49 Norveç 1920-1930 Tatar göçmenleri kısırlaştırma ve toplama kamplarında izole etme 50 Amerika -Felluce 2004 Devam ediyor.
-
Tarihin en kanlı örgütü pkk
Dört tarz-ı siyasette belirtmiştik . Bu ülke insanı pekakayı reddeden ve kabul eden olarak bölünmiştir. Yukarıda okuduk zaten işte pekakanın ekonomik zararı ; TERÖRÜ UNUTMAYIN, UNUTTURMAYIN! PKK’nın düzenlediği 1984 tarihli ilk eylemin üzerinden yıllar geçti. Bu sürede PKK ile mücadele için ne kadar para harcandığı konusunda kesin bir bilgi yok. Basında çıkan haberlerde verilen rakamlar 50 ila 100 milyar dolar arasında değişiyor. Bir açıklamaya göre, PKK ile mücadele için harcanan para 65 milyar dolar. Peki yıllarımız PKK terörü ile geçmeseydi Türkiye ekonomisi bugün hangi noktada olacaktı acep? Eğer 65 milyar dolar PKK ile mücadeleye değil de kamu yatırımlarına aktarılsaydı, bu yatırımlar Türkiye’nin altyapısının bugünkünden çok daha iyi bir noktada olmasını sağlayacaktı. Altyapı yatırımları özel sektör yatırımların da uyaracaktı. Türkiye ekonomisini sırtlayan tesislere yenilerin eklemek mümkün olabilecekti. Türkiye ekonomisi son 20 yılda yıllık ortalama olarak yüzde 5’lik büyüme gösterdi. Yaptığımız hesaplara göre, PKK terörü olmasaydı bu oran yüzde 6.5’i bulacaktı. Ekonominin 20 yıllık toplam büyüme oranı da yüzde 106.6 yerine yüzde 156.8’e ulaşacaktı. PKK terörüne giden kaynaklar yatırımlara gitseydi, bugün 250 milyar dolarlık hacim ile dünyanın 20. büyük ekonomisi olacaktık. Kişi başına düşen milli gelirimiz 4 bin dolara yaklaşacak, refah düzeyimiz bugünkünden daha yüksek olacaktı. Sağlık ve eğitime daha fazla kaynak aktarılması bu alanlardaki sorunlarımızın bir kısmını çözmemizi sağlayacaktı. PKK’nın Türk ekonomisine maliyeti Konu PKK terörü olmasaydı ne olurdu? Büyüme hızı 20 yıllık toplam %156.8 Yıllık ortalama %6.5 GSMH TL 64 katrilyon 977 trilyon Dolar 249 milyar 912 milyon Kişi başına GSMH TL 1 milyar 24 milyon Dolar 3 bin 938 PKK ile mücadeleye harcanan parayla neler yapılabilirdi? Tesis veya kuruluş 65 milyar dolara kaç tane kurulurdu? İş Bankası 17 Tüpraş 18 Sabancı Holding 29 Koç Holding 48 Pektim 49 Arçelik 143 Vestel 194 Erdemir 215 Tofaş 492 Aksa 524 Not: Şirketlerin piyasa değerleri hesaplanırken İMKB’nin 12.2.1999 tarihinde yayınladığı bülten baz olarak alınmıştır Şimdi bu kanlı örgütü savunanlara kim lanet etmez ?
-
Şemdinli Susurluk Olur mu ?
Türkçe ile ilgili bölümegeçelim istersen, burada konuyu dağıtacağız. Ama şunu ilave etmek isterim bu dilde seni seçmedi. Tek taraflı düşünme yani . Bu dil ve bu dili sevenler de kendisini sevmeyenleri bir o kadar sevmiyordur. geçenlerde bir arkadaşa rastladım Türk dİLİNİ görmüş sokakta kendisini istemediği kişilerin ağzında gördükçe kahroluyormuş, senin yerinde olsam dostum bu dili bir daha kullanmazdım, Yani Türk dili de haklı değil mi Sen düşünüyorsun dostum ? İstemediğin bil ki senden daha fazla istememe düşüncesi içerisindedir. Bozan
-
Şemdinli Susurluk Olur mu ?
İlahi güldürdün beni. O zaman her hangi bir millete ait olmayan bir dil kullan ( Bulabirlirsen haber et.. ) bozan.
-
Şemdinli Susurluk Olur mu ?
Haklısın ''Kaçırmışsın'' artık yapacak pek bir şey yok. Ben yine de sizi ''Türk hekimlerine emanet ediyorum'' Bozan
-
Şemdinli Susurluk Olur mu ?
Terörün bir amacı vardır. Biz bunu daha önce bu forumda çok tartıştık sen varmıydın hatırlamıyorum. Ve teörün ayrılıkçı nedenlerden ortaya çıktığı kanaatı hasıl oldu. Hal böyle olunca bu ülkede hiçkimse bu ülkenin bir karış toıprağına saldıramaz saldırırsa da karşılığını alır da ondan, dostum. Yani bu sonuç çıkmıştı. bozan
-
Dört Tarz-ı Siyaset
tabi ki armanım, buyur.. bozan
-
Kro..
Kıro Mu ? Aslında hepiniz kıronun ne manaya geldiğini ve kimlerin kıro olduğunu gayet iyi biliyorsunuz.. Biz de biliyoruz.... O kırolar var ya ... onları herkes tanır bozan
-
Dört Tarz-ı Siyaset
Şimdi biraz daha rafine edelim. 1. Batıcı olanlar ve Olmayanlar. ( yok biz kültür istemeyiz teknik peşindeyizdiyenlere hatırlatalım teknik kültürü de getirir ) 2. Pekakacı olanlar ve Olmayanlar ; Yok özgürlük yok barış falan değil, bebek katilini savunanlar ve savunmayanlar. ) 3. İslamcı olanlar ve olmayanlar ; İslamı kendisine sosyal hayatta referans alan ya da almayan. 4. Türk idealine inana ya da inanmayanlar. ; Biz de Türk idealine inanıyoruz ama......ları olan ya da olmayan. bozan
-
BAYRAK
Ortada bir Türk ve öteki sorunu yoktur. Bize göre bayrağa saygısızlık yalnızca kişinin kendisinin köklerindeki kırıklarla ilgilidir. KÖken kırıkları olan herkes bu bayrağa saygısızdır. Kökeninde bir sorun olmayan herkeste saygılıdır. hepsi bu. Bozan
-
kurtler ne ıstıyor
Yazınız ve olgunluğunuz için bu millet adına teşekkür ederiz. Bozan
-
Şemdinli Susurluk Olur mu ?
Değil... bozan
-
TÜRKÇE KİM KULLANMALI ?
Elleşelim bakalım.. İşte dünya görüşü bu kadar dar olan ırkçı yaklaşımla kültürel varlıklıl olmanın yaklaşımı arasındaki fark bu kadar. ne demek '''Dünya Türk Olsun''' bunu hiç düşündünüz mü acaba ? Bakalım ne elleyeceksiniz buyurun bakalım ne demek Dünya Türk olsun ?. haaa. şunu da ilave edelim lütfen her mefhuma Irkçılık anlamında yaklaşmayalım, o düşünce dağda kaldı...Dünya Türk olsunla Amerikan dırim arasındaki bağı görememek ancak bu kadar olur. ne olsun dünya Türk olmasın da Mao mu olsun ? Bozan
-
Dört Tarz-ı Siyaset
Akçuraoğlu’nun bu ülkenin dinamiklerini oluşturması açısından görüşleri hiçbir zaman bir kenara atılmaz. Aynı Üç tarz-ı siyasette yer alan Batıcı, Osmanlıcı Ve Türkçü siyaset incelemesini en nihayetinde Türkçü bir tarza temayül ettirmişti. Cumhuriyetin ilanı mantığı içerisinde ele aldığımızda Akçuraoğlu ile beraber Gökalp’in de düşüncelerinin etkilerini küçümseyemeyiz. Şimdilerde ise bu düşünce tarzlarının nasıl bir kargaşa içinde ahenk bulduğuna bir bakalım. 1. Batıcılar ; Bugün bir dayanak noktası olarak kendisine Batı’yı referans almayan birkaç küçük fırka dışında tüm siyasiler Batıcı’dır ve bunu ister emellerine ulaşmak maksadına müteallik olsun ister nihai hedef olarak görsün alenen ilan eder. Batı’ya teknik olarak olmasa bile düşünce olarak karşı olan akımlar ise Doğu Abi’inin Uluslu Solu ( Ulusal sol ) ve Marjinal olan Bazı Dinli düşünce akımlarıdır. Yani Akape’den Pekaka’ye herkes bu ülkede açıkça Batıcı’dır, Avrupa birliğinden yanadır. Akape’yi Dehap bağlantısından dolayı Örgütten ayırmak kimi zaman oldukça güçleşmektedir. En nihayetinde bunlar da Ab’cidir. Adı insan hakları olsun ( Avrupa’da zenci topçular bile ıslıklanırken nasıl bir adalet ve insan hakları savunuculuğu varsa ? ) , özgürlük olsun kendisine Ab’yi referans alan bu akımlar karşılarında şiddetli bir Uluslu siyaseti bulmaktadırlar. Lakin Uluslu siyasetin en noksan tarafı bu ülkede oyu olmamasıdır. Halen Cehapa’ya oy veren bir kısım Soldan’ı buradan çıkarırsak, Atatürkçü zırhlı Uluslu bir kısım sol, Mevcut haliyle ikiye bölünmüş MeHape’nin büyük kanadı, ve Doğu abi’nin Solu budurmda hep bir fikir içindedir ve Abecilere karşı ortak bir tavır içerisinde gözükmektedirler. Aynı gurup bugünlerde Fethullahçı cemaatle de şiddetli bir husumet içindedir. Burada Soldan’ı anlamak kabildir, lakin Mehapa’nın Fethullahçılarla kavgası yenidir, muhtemelen bir müddet daha sürecektir. 2. Osmanlıcılar ; Bir tezat olarak Türkiye’de işçi sınıfı temsil iddaasında olan küçücük sol şimdilerde dillendirdiği Anadoluculuk teziyle aslında Osmanlıcılık yapmaktadır. Yani bunlar Ne Mutlu Türküm diyene sözüne de Türkiyeliyim sözünede özü itibariyle karşıdır. Dolayısı ile bu kesime de Uluslu Sol ve Mehapa şiddetle karşıdır. İslamcılar ise bu düşünceye tabi ki ümmetçilik mantığı ile çözüm üretme isteğinden şimdilik vazgeçmemiştir. 3. Türkçüler ; Sağ kanatta Mehapa ve Bebepe ve diğer küçük cereyanların düşünceleri bu minval üzere gitmeğe devam etmektedir. Burada islami kesim ile kavgalı olamayan kanat ve kavgalı olan kanat ayırımı yapabiliriz. Doğu ağabeyin uluslu solu ise ulusla ilgili kapışmalarda mehapa ile aynı sazı çalmaktadır. Olay ve örnek….. Diyelim ki Ab’ e müzakere süreci başladı Uluslu Sol, doğu abi ( muhalefet iktidar ayırımını yazmadım zira doğu abi bu memlekette iktidara gelemez, oradaki konumu muhalefet içindir ), Ve Muhalefetteki Mehape ( iktidarda başkadır orada Abe’ci olunabilir , bu müzakereye karşıdır. Geriye kalan Sol Pekaka kaygısı yüzünden abe’ye taraftardır, Akape ise zaten aynı kaygılarla durumu destekler. Cehapa her zamanki gibi sadece destekler, bir nedeni yoktur, bir düşüncesi hiç yoktur. Ecevit bu durumda iktidardayken destekçi muhalefetteyken kendi deyimi ile ( Son derce kaygılıdır ). Demirel iktidarda olsa muhalefet de olsa sadece demogoji yapar yani ( Binaen aleyh iyidir ve fakat kötü değil de değildir gibi ) İşte bu örüntülerden sonra Türk siyasetini Yusuf Akçuraoğlu’ndan sonra bir kez daha sınıflara ayırmaya geldi. Bu arada bu deneme bir ilktir, her hakkı mahfuzdur. 1. Batıcılar ; yalnızca iktidar hırsı ile batıya yamananlar ve ilerideki yıllarda bağımsızlık arzusu için ne olursa olsun yeter ki batı olsun diyenler. 2. Pekaka’ya destek verenler ve vermeyenler ; verenler Sol kesimin marjinal guruplarıdır ki altında eski tüfek enternasyonel ruh yatar. Destek vermeyenler Ulusalcu sol ile geri kalan karmaşık yapısı olmayan partilerdir, Mehapa gibi. Fakat bunların tümü fethullahçılarla kavgalıdır. Fethullahçılar ise kendisi ile kavga edenle bile uzlaşmalı gibi bir pasif düşünce içerisindedirler. 3. Dini bir yaşam alanı olarak görenler ve görmeyenler ; Görenler bellidir İslamcı kesim, Akape hariç. Akape için din bir oy deposudur bunu gördük. Gerçi mehapada aynı anlamda bu oyu kullandı ve netice alamadı. Akapa içinde ve dışınaki pekakacı görüşe göre ise din bir ehemmiyete haiz değildir hatta ortadan kalkmalıdır. Aynı düşüncenin pekakacı olmayan soldan da da izleri vardır. 4. Türkçülük ; şu anda Türkçüler dünyayı daha genel olarak algılamakla beraber, Pekakaya kenetlenmiş durumdadır. Uluslu sol ve Mehapa öncelikli sorun olarak bu hedefe odaklanmış durumda gözüküyor. Not ; Irak'ın kuzeyinde devlet hesabı yapan faşist Sorani Gorani zümresi dışında herkes ABEDE'ye karşı gibi görünmektedir. İktidarlar dışında... Bozan Bozan
-
Doğu Türkistanda Çin zulmü
Kızıl Macu Çin'e karşı burada bir istinatgah oluşturalım. Bağımsız Doğu Türkistan için hep beraber çalışalım. Aslını inkar eden soysuzdur. Bir yanda Kızıl Çin'in baskısı altında mücadele eden kardeşlerimiz varken burada rahatta olamayız, olmamalıyız... Dunya Insan Heqliri Küni > Munasiwiti Bilen Germaniyede Namayish 12 – ayning 10 – küni, BDT teripidin békitilgen < Dunya Insan Heqliri Küni > bolup, bu munasiwet bilen, Germaniyening München shehride yashawatqan Uygurlar Xitayning München shehridik konsulhanisi aldida toplunup naraziliq namayishi ötküzdi. Dunya Uygur Qurultiyi qarmighidiki < Yawropa Sherqiy Türkistan Birliki > teshkilati teripidin uyushturulghan bu qétimqi naraziliq namayishi, Germaniye waqti etigen saet 10 din 12 ge qeder dawam qildi. Namayishchilar shunche sohuqqa qarimastin, qollirida Sherqiy Türkistanning ay – yultuzluq kök bayriqini we hitay hakimiyitige qarshi shoarlar yézilghan lozunka – tahtilarni igiz kötürüshüp, jarangliq shoar towlushup, özlirining kommunist Xitay hakimiyitige bolghan naraziliqlirini bilürüshti. Bu qétimqi namayishqa, merkizi germaniyediki < Ichki Monggholustin milliy azatliq furonti > ning bir gurup ezalirimu Uygurlar bilen birge qatnashti. Namayish jeryanida yene Xitay hakimiyitining Sherqiy Türkistandiki kishilik hoqoq depsendichilik qilmishliri pash qilinghan Germanche teshwiqat waraqliri tarqitildi. Bozan
-
Irkçı Avrupa / Tarihi Kökenleri
UEFA'nın başı ciddi olarak dertte... Çünkü Hollanda'dan Rusya'ya kadar tüm Avrupa statlarını her hafta sonu patlamaya hazır bombaya dönüştüren ırkçı gösteriler sardı. Avrupa toplumunun ortak şuuru zaman zaman kirli yüzünü işte böyle açığa çıkarıyor. Böyle bir durumda hala Avrupa milletlerinden medet uman insan toplulukları olduğunu görmek ne kadar acı. Bu ülkeyi terk edip Avrupa’ya sığınan katillere, sözde özgürlük savaşçıları gerçekte bebek katillerine ne demeli ? Yani şimdi bu ırkçı Avrupa mı insanlara adalet dağıtacak ? ‘’’’Maçın son çeyreğine girildiği o dakikada Eto'o'nun korner atışını kullanmaya hazırlandığı sırada, stadın "mimli" bir tribününden maymun çığlıkları yükseldi: "Uh uh uh uh..." ‘’’’’Bu ırkçı tavır yalnızca Eto’ya değil tüm insanlığa yapılmıştır, takipçisiyiz….. bozan
-
İŞKENCE İNSANLIK AYIBIDIR!
Bir Soldan ülke bir işkence Klasiği Uygur Türkleri, Kızıl çinin baskısı altında inemeye devam ediyor..... Uygur Türklerine Çin işkencesi Birleşmiş Milletler İnsan Hakları İzleme Komitesi, Doğu Türkistan’da bulunan cezaevlerinde yaşanan olumsuz şartlar ve insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak başlattığı incelemeleri tamamladı. Komite üyeleri, Doğu Türkistan’da yer alan toplam 103 cezaevi arasında başkent Urumçi’de 12 ve Gulca şehrinde 8 olmak üzere toplam 20 cezaevinde incelemelerde bulundu. Çin Hükümeti’nin izni ile yaptıkları incelemeler sırasında güvenlik birimlerince sıkı takip altında tutulan ve Çinli yetkililerce çeşitli güçlükler çıkarmak suretiyle çalışmaları engellenen üyeler, hazırladıkları raporda; “bölgede işkencenin yaygın olduğu” sonucunu vurguladılar. Bilindiği üzere Uygur Türklerinin yaşadığı Doğu Türkistan’da yaşananlar, sadece cezaevlerindeki işkence ile bitmiyor. Uygurlar, gündelik yaşamlarında da işkenceyi farklı boyutlarda yaşıyorlar. Çin’in Uygur Türklerine yönelik yürüttüğü sistematik asimilasyon politikası farklı uygulamalarla devam ederken, 2005 yılı itibariyle özel bir göç uygulaması hayata geçirildi. Doğu Türkistan’daki Han kökenlilerin nüfusunu artırarak Uygur nüfusunu eritmek amacıyla, Çin içindeki diğer bölgelerde yaşayan, çeşitli adi suçlara karışmış veya uyuşturucu bağımlısı şahıslar, Doğu Türkistan bölgesine gönderilmeye başlandı. Hepsi Çin kökenli olan bu şahıslara, Doğu Türkistan’ın en verimli arazilerinden pay ayrılarak, buralarda çiftçilik yapmalarına izin verilirken, Uygur Türkleri asgari yaşam standartlarının bile altında hayatta kalma mücadelesi veriyor. İşkence, idam, çalışma kampları ve dini baskıların Uygur Türkleri için sıradan olaylar haline geldiği Doğu Türkistan’da, Uygur Türklerinin fakirleştirilmesi politikası çerçevesinde, Çin kökenlilere verilen ticari kredi faizleri düşürülürken, Uygurlara tam tersi uygulamalar söz konusu. Böylece Türklerin Doğu Türkistan’daki zengin yeraltı kaynaklarının bulunduğu bölgelere yatırım yapacak düzeyde sermaye sahibi olması engelleniyor. Öte yandan, Uygur Türklerinin her türlü haberleşme, iletişim ve internet kullanımları da Pekin Yönetimince yakın takibe alınmış durumda. Zira Türklerin dünya ile bağlantı kurarak sorunlarını duyurma “rizikosu” bulunuyor. Hatta Türkiye’den ve Türkçe konuşulan diğer ülkelerden Doğu Türkistan’a müzik kaseti getirilmesine bile izin yok. Uygurların devlet daireleri ve stratejik görevlerde çalışmalarına da izin verilmiyor. Bölgede görevli din adamları çeşitli bahanelerle tutuklanıyor ve görev yaptıkları camiler ibadete kapatılıyor. Uygurlara iki çocuk dışında çocuk sahibi olmak da yasak. Üçüncü çocuğa hamile olduğunun tespit edilmesi halinde kadınlar, hamileliğin hangi ayında olursa olsun! kürtaja zorlanıyor. Peki, Türkiye ve Çin arasındaki ilişkiler dostane bir şekilde sürerken ve Türkiye, ÇHC Dışişleri Bakan Yardımcısı Lu Guozeng’i 27-30 Aralık 2005 tarihlerinde konuk etmeye hazırlanırken, iki ülke arasında bir köprü oluşturması gereken Uygurlara karşı neden böyle bir politika izleniyor? Nedeni şu; “Çinlilere göre” Müslüman Uygurlar potansiyel birer terörist! Dolayısıyla, 11 Eylül olaylarından sonra dünyada İslami teröre gelişen korku da, Çin’in Doğu Türkistan’da otoritesini sağlamlaştırmak amacıyla yürüttüğü asimilasyon politikalarına mesnet oluşturuyor. Uluslararası Af Örgütü’nce hazırlanan raporlarda; Çin’in son yıllarda "terörizme karşı mücadele" adı altında onbinlerce Uygur Türkü’nü tutukladığı, birçoğunu ölüm cezasına çarptırarak ’ayrılıkçı’ ve ’terörist’ suçlamalarıyla idam ettiği belirtiliyor. Raporlarda ayrıca; "Çin Hükümetinin şiddete asla başvurmayan ya da desteklemeyen Uygur Türklerini ‘düşünce suçlusu’ olarak tutuklamaya devam etmesi, Çin’in baskı politikasının, terörizmle mücadele boyutunu çok aştığını gösteriyor" deniliyor. İnsan Hakları Örgütlerinin de Uygur Türkleri ile ilgili olarak yayınladıkları raporlar mevcut. Bu raporlarda da; Pekin Yönetiminin, bölgede sadece barışçı din ve kültür faaliyetlerinde bulunan Müslümanları terörist olarak nitelemeye başladığı, Han kökenli Çinlilerin Doğu Türkistan’a yoğun bir şekilde yerleştirilmesi ile Müslümanların kültürel kimliklerini koruma mücadelesi vermekte oldukları sıklıkla vurgulandı. Ancak ne yazık ki; insan hakları örgütlerinin raporları ile de belgelenmiş bu utanç tablosu, ne Çin’i ne de “medeni ülkeleri” pek etkilemiyor. İnsan hakları konu edildiğinde; binlerce insanın katili bir teröristin haklarından dem vuran, Türkiye’yi bölmek isteyenlere omuz veren ve bunun gibi ülkemiz ile ilgili daha pek çok ayrıntıyı insan hakları kapsamında istismar etmekte ustalaşmış olan çevreler için öyle görünüyor ki; Doğu Türkistan’da yaşayanlar ya insan değil, ya da sadece Türk oldukları için insan haklarından muaflar! Ya da geçmiş yıllarda onlarca diplomatımız ve yakını sadece Türkiye’yi temsil ettikleri için Ermenilerce katledilirken, insan hakları savunucularının ortalarda görünmeyip, bilahare Ermenilerin sözde soykırım iddialarını “insan haklarının ihlali” boyutuna zoraki indirgeyerek parlamentolarında kabul eden Avrupa ülkeleri için insan hakları konusu, “sadece Türk olunmaması” şartıyla geçerli! Çin’de bütün bu olan bitenlere de göz yumulması, yine bu hususlarla mı ilgili bilinmez ama hiç olmazsa Çin’in artık konuyu farklı açılardan da görmeye başlaması zamanı gelmiştir. Gerçek şudur; Uygurlar Çin’in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygılı, ülkesini sevdiğini beyan eden bir toplumdur. Yani ne ayrılıkçıdır, ne de terörist! Küresel terör ağının çemberindeki radikal İslamcılarla da alakaları yoktur. Ancak baskı politikalarının devam etmesinin, “haksızlığa isyan psikolojisi”nin gelişmesine, bu durumun da sadece Çin dışında faaliyet gösteren Uygur kökenli bazı grupların ve onların destekçilerinin işine yarayacağı bilinmelidir. Yani esas tehlike; insanca yaşamaktan başka bir arzusu olmayan ama ne dilini, ne dinini, ne kültürünü yaşayamayan bu insanların, “özgürlük mücadelesi” kisvesi altında kolaylıkla yönlendirilmeye müsait hale gelmeleridir. Ümit edelim ki; ÇHC Dışişleri Bakan Yardımcısı Lu Guozeng’in, ülkemizi ziyareti, soydaşlarımızın sorunlarına da çözüm kapısını aralasın… Bozan
-
Irkçı Avrupa / Tarihi Kökenleri
Avusturya ya da bizim nitelendirmemizle Öteki Almanya. Prusya'ya karşı mücadelesini hep kaybetmiş ezik Almanya ... İşte Avusturya'nın bir tutumu ; Alıntı ; '''''''Avusturya'da Türk düşmanlığı Avustarya'da aşırı sağcı Özgürlükçüler Partisi, Türkiye'nin AB'ye katılımı ve öngörülen AB anayasasına karşı pazartesi günü imza kampanyası başlatıyor. Partinin, bir hafta sürecek imza kampanyasını teşvik için ülke genelinde hazırladığı posterlerde "AB Çılgınlığını Durdurun" sloganıyla, "Geleceğimiz Bu Mu?" soruyla birlikte peçeli bir kadın gösteriliyor. İmza kampanyasının çok büyük bir siyasi etkisi bulunmuyor. Kampanyanın sonunda ancak dilekçenin parlamentoda görüşülmesi sağlanabiliyor. Bunun için de partinin Avusturya'daki 6 milyondan fazla seçmenin en az 100 bininden imza toplaması gerekiyor. '''''' Burada asıl mesele Türklerin Abeye girip girmemesi, bunun doğru olup olmaması elbette değil . Burada mesele ırkçı tavır.. bakalım ezik almanyadan daha neler göreceğiz... Bozan
-
Türkiye / İran
Sevgili forumdaşımız. Şayed şu ibare size ait ise ;anlatmak istediğim şuydu,abede kölesi iranlıların dedesi safevilerdi oların dedesi farsiler onların dedesi medler yani aryaniler di size teşekkür ediyoruz ve bolca tarih kitabı okumanızı öneriyor ve sizi Türk Tarihçilerine Emanet ediyoruz... Bozan
-
Türkiye / İran
En azından sormuşsnuz teşekkürler.... 1. Hiç kimsenin Anasına küfretmek gibi bir ihtimalimiz olmadı... Kendi hezeyanlarımızı başkasının muhtemel davranışı olarak görmememiz gerekir diye düşünüyoruz. 2. Farsiler bu İran dediğimiz coğrafyanın en eski halkı malesef değil. Bu coğrafyaya göç eden bir halk. Ermeniler gibi, Yunanlılar gibi, Alemannlar gibi farsiler de Hint kökenli bir milletttir bu coğrafyaya sonradan gelmişlerdir, bu manada Aryanic olan farsiler bu coğrafyanın bir göçlü halkıdır. 3. Meselenin mezhep düşmanlığı ile bir bağını nasıl kurdunuz anlamak kabil değil. Yoksa sizde bu ülkeyi ve bu ülkenin doğal bağları olan toplulukları mezhep çatışmasına itmek isteyen Abede-İzrayil- Soldan ortak yapımı olan bir güdülenmeyle mi düünyaya bakıyorsunuz ? Bozan
-
ASKERİYEDE TÜYLER ÜRPERTEN İŞKENCE SKANDALI
BU başlık Dünyanın en kanlı terör örgütü PeKaKa'yı kınamak için açılmıştı . O yolda ilerlerken arada bir Örgüt yanlısı Psikomanyaklar da elbette arada bir çıkabilir. Biz her halükarda kınamaya devam edeceğiz. Lanet olsun bebek katillerine de onları savunan sözüm ona sempatizmanlara da , bu kanlı örgüte karşı erkekçe mücadele etmek varken bu şerefsizlere haraç veren çocuk veren ödün veren tüm alçak ve namussuzlara bin kere lanet olsun. Bütün şehitlerimizin ruhu şad olsun. Biz bu dünyada soluk alıp verdikçe bu ülkede her türlü terörist örgüte karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz. Çünkü biz Türküz. Ne mutlu Türküm Diyene. ( Soldanlar istemese de ) Bozan
-
ASKERİYEDE TÜYLER ÜRPERTEN İŞKENCE SKANDALI
Arman dostum. Biraz araştırınca herşey ne kadar da açıkça ortaya çıkıyor . haklısın. Düştü maske kel göründü. Düştü maske Kanlı örgüt göründü Düştü mASKE BEBEK KATİLLERİ GÖRÜNDÜ. teşekkürler Arman kardeş. Bozan
-
Türkler için söylenenler
Yemutune minel berki ve Yegulune azcık soguk. ( Onlar soğuktan ölürlerken Türkler azcık soğuk derlerdi..) Araplar arasında Arap askerleri ile Türk askerlerini karşılaştırma. Ne mutlu Türküm Diyene. Bozan
-
Tarihin en kanlı örgütü pkk
Katillere katil demeye dili vermayan takiyyeci Soldanların hangisinden bu ülke için bir söz işittik ki ? Bozan
-
KÜRE OPERASYONU
Dur tahmin edeyim bu ülke teröristlerin özgürlük savaşçısı ilan edildiği, her türlü inancın küçümsendiği bir Soldanlar ülkesi. Bozan