
Radya tarafından postalanan herşey
- GÜNAYDIN
-
KARİDESLERLE BAŞIM DERTTE
Hindiyi yazmamışsın onun ki kel... Kabaramazsın kel fatmaaa deniyor ya.... Onlarda onlarda tabi de burada asıl parmak basmak istediğim yanlızca damak tadımızı tatmin için katlettiğimiz hayvanlar... Kel fatma deyince aklıma geldi şimdi,yılbaşı geliyor bak,sırf yılbaşı yemeği için gidecek hindileri düşündümde...
- Takma İsimleriniz
-
KARİDESLERLE BAŞIM DERTTE
Aç mı kalırsın... Mondieu Mondieuuuu karides yemezsen açmı kalacaksın yapmaa... Ben vejeteryan değilim ama bu olay benim bakış açımı çok değiştirdi o günden beri...biz o karidesleri yemedik diye ölmedik,ama onlar biz sırf karides yemek istedik diye öldüler,böyle düşündüğümde çok vahşi buldum kendimi...
-
Şans Kurabiyesi Kırmak İstermisiniz? Öyleyse Ne Duruyorsunuz?
Yolu sevgiden geçen insan hiç bir zaman yalnız olmaz. Doğru söze ne denir...
-
KARİDESLERLE BAŞIM DERTTE
bi daha yerken bunları bi düşün istersen....
-
KARİDESLERLE BAŞIM DERTTE
Istakozun Feryadı Cahit Akyol yazısında, ıstakoz kültüründen ve ıstakoz pişirme tekniklerinden bahsetmiş. Yazıyı internetten bulup okuyunca tüylerim diken diken oldu. İnsan türünün ıstakoz yediğini biliyorum, nasıl ve ne kadar fena bir şekilde pişirildiğinden de haberim var. Bütün bunlar hakkında fikir sahibi olmam ise yazıya ve “aman lezzeti kaçmasın” odaklı pişirme usulüne tepki duymamı engellemedi. Söz konusu yazıda iki tane pişirme yöntemi tarif ediliyor. Masallardaki kırk satır mı kırk katır mı sorusundan farksız; ölümlerden ölüm beğen diyorsunuz. İlk tarif ıstakoz haşlama. Istakozu canlı olarak kaynar suya atmadan önce, tencerede hayvanın debelenmesini önlemek için “kuyruk kısmının aynı boyda bir sopayla iki yandan bağlanması” tavsiye ediliyor. İkinci tarif ise ıstakoz ızgara tarifi: “en makbul ıstakoz ızgara, ıstakozun canlı canlı ızgara edildiği türdür. Izgara için önce ıstakozun bacaklarının kopartılması gerekir. Ardından kıskaçlarının kenarlarından kabuğu bıçakla derince çizilir ve bıçağın tersiyle vurularak kırılır.” Çoğumuzun bildiği ya da duymuş olduğu üzere ıstakoz kaynar su dolu tencereye atıldığında çığlık atar, Sema hanım bunun da çaresini iki şekilde bulmuş. Bu çığlığı içi kaldıramayanlar ama ıstakoz yemek için bir yandan da can atanlar için ıstakoz haşlanmış olarak satılıyor. İkinci yol ise hayvan fazla çığlık atmasın diye ilk önce baş bölümü kaynar suya sokuluyor ve böylece ıstakoz daha çabuk ölüyor. Istakoz severimizin de kulak zevki bozulmamış oluyor. Ben üçüncü bir yol daha önereceğim ıstakoz haşlayacak kişi tencerenin başına sonuna kadar sesi açılmış bir i-pod ile gidebilir. Bu konuyu et yemek,yememek gibi bir tartışma içinde götürmeyeceğim. Şahsi tercihim hiçbir şekilde hayvansal ürün tüketmemektir. Fakat bu seçim yazının dışında tutulacaktır. Bir canlı bu kadar işkence içinde öldürülüyor, bir eziyete maruz kalıyorsa, vejetaryenlik konu bile edilemez, ilk elde bahis konusu edilmesi gereken eti yenmek üzere öldürülen canlının hiç değilse acı çekmeden öldürülmesidir. Et yemek insan türünün kolay kolay tartışamadığı, yeri gelince bahaneler bulduğu bir alışkanlık, zevk; bundan da önemlisi derin, kemikleşmiş bir kültür unsurudur. Çoğu kişi et yerken, yemekte olduğu bir dilim biftek ile o etin kaynağı arasında bir bağlantı kurmaz kafasında. Yenilen şey kesilmiş, temizlenmiş, paketlenmiş bir üründür. Formu ise bir dikdörtgene ya da garip bir şekile indirgenmiştir. Kimse fırında pişmiş kuzu kol yerken kuzuyu, o kuzunun koştuğunu ve koşarken de bacaklarını kullandığının bilincinde değildir. Kuzu bir yanda, kol bacak bir yanda, tabakta duransa öbür yandadır. Carol Adams bu yabancılaşma sürecini “kayıp gönderge” olarak nitelendiriyor. Sexual Politics of Meat’te “kayıp gönderge” kavramını ortaya attım: et yeme sürecinde hayvanlar öldürüldükleri için görünmez hale getiriliyorlar - insanlar gerçekte ölü bir domuzu ya da ineği, kesilip parçalanmış bir kuzuyu yemekte olduklarının hatırlatılmasından hoşlanmıyorlar. O zaman kayıp gönderge yüzergezer bir şey haline geliyor....... Bu şiddet genelde üç unsuru içeriyor: bir varlığın nefes alıp veren, acı çeken bir canlı olarak değil de bir nesne olarak görülmesini sağlayan nesneleştirme; bir varlığın bütünlüğünü ortadan kaldıran parçalama ya da kesip biçme; son olarak da tüketme.” Böylelikle “tüketilen nesne bir geçmişe, bir tarihe , bir hayat öyküsüne,bireyselliğe sahip bir varlık olarak algılanmadığı için “kötü muamele etme hakkını” doğuran bir yapı söz konusu” hale gelir. Bu sürece kullanılan dil de aracılık eder. Etin sözlükteki ilk anlamı “insanlarda, hayvanlarda kas ve yağdan oluşan tabaka” olarak tanımlanır , ikinci anlam ise gıda olarak tükettiğimiz eti tanımlar: “kasaplık hayvanlardan sağlanan kaslardan oluşmuş besin maddesi.” İlk tanımdan ikinci tanıma kadar kat edilen yol ve eksiltilen asıl mefhum kayıp göndergeye işaret eder. Esas konuya, ıstakozlara dönecek olursak , burada bu yabancılaşma süreci bile yoktur. Istakoz ıstakozdur. Ortada ise sadece lezzetli olması amacıyla bir hayvana yapılan işkence vardır. Yazıyı yazmaktaki maksadımı hatırlatmakta yarar görüyorum, amacım ıstakozun yenmesini tartışmak değil, bahsi geçen tariflerdeki usüldür. Istakoz biyolojik sınıflandırma açısından kabuklular (crustacea) familyasından, eklembacaklılar (arthropoda) filumundan omurgasız bir hayvandır. Daha da detaya inilecek olursa karides, yengeç gibi onayaklılar (decapoda) takımına aittir. Diğer hayvanlarda olduğu gibi, bu canlılarda türüne göre gelişmiş veya ilkel bir sinir sistemi mevcuttur. “Üstün yapılı kabuklularda sinir sistemi çok daha karmaşıktır. Bu karmaşıklık özellikle beyin gangliyonunun yapısında, ek sinir merkezlerinde ve vücuda dağılan sinirlerde ortaya çıkar.” Mesele burada ortaya çıkıyor, ıstakozlarda öyle ya da böyle bir sinir sistemi vardır ve var olan sinir sistemleri aracılığıyla acı çekebilirler. Hayvanların düşünüp düşünmedikleri, ne kadar bilinçli oldukları; onların acı çekme kapasitelerinin olmasından ve hissediyor olmalarından farklıdır. Bir canlı hususunda ona yakınlık duymamızı sağlayacak ve bir canlıya karşı bizi kötü muamele uygulamaktan alıkoyacak olan kavram onların düşünme kapasitelerinin ve bilinçlerinin olup olmadığı değil; acı, öfke, haz gibi hisleri yaşıyor, duygusal anlamda kendilerini bir şekilde dışa vuruyor olmalarıdır. Bu tepkiler ise insanın alışık olduğu tepkilerden çok farklı olabilir ve hayvandan hayvana da değişir. “Şimdiye kadar en kuşkucu okuru bile iki konuda ikna ettiğimi umuyorum. Birincisi çeşitli hayvanların davranışları bize gösteriyor ki onların dünyayı algılayışlarının insanlar gibi çok yönlü değil de basit ve kaba olduğunu ileri süremeyiz. İkincisi hayvanlar öğrenme ve şartlara uyum yeteneği bulunmayan, önceden programlanmış içgüdüleri “körükörüne” izlemekten başka şey yapmayan organizmalar değildir. Tersine gördüğümüz örnekler, en ummadığımız hayvanların bile dünyayı algılayışları, yapabildikleri ince ayrımlar,kendi kendilerine ve birbirlerinden öğrenme yeteneği dikkate alındığında ne kadar “bize benzeyeceklerini” göstermektedir. Belki de öteki hayvanların “bize benzerliğinin” çok uzaktan olduğunu düşünerek kendi aklımızın üstünlüğü konusunda ısrarlı olabiliriz. Ancak türün başka üyelerini birey olarak tanımakta, geleceğe ilişkin fırsatları değerlendirmede ya da kendimiz için neyin kötü olduğunu tahmin edebilmede insanların rakipsiz olmadığı da açıktır.” Bir kişi et yemeyi savunuyor veya red ediyor olsun, ortada ıstakozların hayvan olduğu ve canlı haşlama, ızgara öncesi bacaklarının kopartılması, kabuklarının kırılması esnasında acı çekiyor oldukları gerçeği vardır. Istakozlara yapılmakta olan bu eziyet Hayvan Hakları Yasası’nın ikinci bölümünde Hayvanlara Müdahaleler (Cerrahi Müdahaleler) kısmı ve dördüncü bölümünde Hayvanların Kesimi, Öldürülmesi ve Yasaklar kısmı ile bağlantılandırılabilir. Buna göre, “hayvanların yaşadıkları sürece, tıbbi amaçlar dışında organ veya dokularının tümü ya da bir bölümü çıkarılamaz veya tahrip edilemez” , ayrıca hayvan kesim usulleri ve yasaklarına göre de “hayvanların kesilmesi; dini kuralların gerektirdiği özel koşullar dikkate alınarak hayvanı korkutmadan, ürkütmeden, en az acı verecek şekilde, hijyenik kurallara uyularak ve usulüne uygun olarak bir anda yapılır” ; “hayvanlara kasıtlı olarak kötü davranmak, acımasız ve zalimce işlem yapmak, dövmek, aç ve susuz bırakmak, aşırı soğuğa ve sıcağa maruz bırakmak,......, hayvanların kesin olarak öldüğü anlaşılmadan, vücutlarına müdahalelerde bulunmak” yasaktır. Birçok kişi için, ıstakoz denilen bir hayvan için bu kadar “kıyamet koparmak” anlamsız ve gülünç gelebilir. Ne var ki bu çaba çok da gereksiz ve boş değil, 2004 yılının temmuz ayında İtalya’nın Reggio Emilia adlı ünlü ve bayındır kentinde ıstakozun canlı canlı haşlanması kanunen “gereksiz işkence” olarak tanımlanıp, bir talimatname ile yasaklanmıştır . İnsanoğlunun kendine sorması gereken sorular biraz değişmeli; insanın neye ve ne yapmaya hakkı olduğu sorusu, artık biraz da neye ve ne yapmaya hakkının olmadığı gibi bir biçime dönüşmelidir. Bu tarz bir düşünme insanı daha az mutlu, daha fakir yapmayacak, tam tersine doymak bilmezliği ,umursamazlığı ,delice bir tüketim hastalığını; basit bir çıkar oyunu haline gelmiş olan, akıl adı verilen düz mantıkçılığı sorgulatacaktır. “Zavallı ıstakozu eğri büğrü kolları, beşer onar ayaklarıyla nasıl kavradıysak, gürültü patırtı içinde, büyük bir leğene atmış, leğeni de suyla doldurmuştuk. Istakoz orada haşlanmayı bekliyordu........ Istakozumuz leğenden çıkmış, yampiri yampiri yürüyerek mutfağa doğru geliyor! Annemin bütün isyanına, tutamadığı gözyaşalarına rağmen ıstakoz sonunda yakalanıp kaynar suya atılacak, herhalde bir yarım saat pişirilecekti. Evimizin tek ıstakozu kederli bir törenle hazırlanacaktı. Kemikleri kırılacak, lop etleri ayrılacak,bacakları ayrıca saklanacak ve ıstakoz kayık tabakta boy gösterecekti........ Sonra bir gece annem uyandı,koridorsa ıstakoz yürüyor diye tutturdu. Rüya görmüş......” Son olarak anısını bizimle paylaşan Selim İleri’ye ıstakozlar adına teşekkür etmeyi kendime bir borç biliyorum,çünkü bu yazı bana ilk defa bir ıstakozu hissetmemi sağladı. birikimdergisi.com
-
kÖPEKCİKleR
İki bacaklı doğdu ama hayata yenilmedi Yedi yıl önce iki bacaklı doğduğunda annesinin bile reddettiği köpeğe sahip çıkarak Faith adını koyan Stringfellow, köpeğinin yürümesini ve hayata tutunmasını sağlamış... Jude Stringfellow ve köpeği Faith birkaç yıldır ülkeyi turluyor ve bunun tek bir sebebi var: Faith yürüyebiliyor. Bir köpeğin yürümesi kulağa çok normal gelebilir ama Faith 2002'de iki bacaklı doğmuştu. Annesi tarafından reddedilen Faith'i Reuben Stringfellow bulmuştu. O zamanlar 17 yaşında olan Reuben annesine sormuş: "Anne onu düzeltebilir miyiz?" Annesi de düzeltemeyeceklerini ama belki yardım edebileceklerini söylemiş. Biraz fındık ezmesinin yardımı ile Faith iki ayağının üzerinde yürümeyi öğrenmiş. Zamanla birbirlerinin adımlarına uymayı öğrenen ikili Faith'in yürümesini geliştirmiş. Stringfellow ayrıca Faith'e veterinerinin tavsiye ettiği vitaminleri ve eklem ilaçlarını da vermeyi unutmuyor. 22 Mart 2003'te ilk adımını atmasından bu yana Faith birçok talk show'a katıldı. Hatta Ozzy Osbourne ile tura çıktı ve ordu tarafından onursal çavuş ilan edildi. Springfellow ise motivasyon konuşmacısı oldu ve iki kitap yazdı. İkili gelecek yıl Chicago'ya taşınıp üçüncü kitapları "Faith Walks / İnanç Yürüyor"u yazmayı planlıyor. İkili ayrıca yaralı askerlerin olduğu hastanelere gidip askerleri neşelendiriyor. Faith'in internet sitesi de bir o kadar rağbet görüyor. Günde 200 mektup alan Faith'in sitesine Kanada'dan Jill Salomon, "Faith bana farklı olanın güzel olduğunu, içinde olduğumuz vücudun değil ruhumuzun güzel olduğunu gösterdi" yorumunu yazmış. ntvmsnbc
-
Kukla Show
3-12 yaş grubu çocuklar için hazırlanmış kukla oyunumuz, velilerin de sıkılmadan izleyebilecekleri, anne ve babaların çocukları ile birlikte keyif alacakları bir oyundur. Tarih : 20 Aralık 2009 Saat : 12:00 Yer : Caddebostan Kültür Merkezi Şehir : İstanbul Anadolu Oyunumuzun içinde çocuklarımızı sıkmadan sağlık-hijyen-beslenme ve dikkat üzerine bilgilendirmeler verilmektedir. BLACKLIGHT Tiyatrodan örnek sunduğumuz oyunda sahne önü Kuklacı Amca ve Palyaço interaktif performans sunmaktadır. Tiyatroya veya kukla tiyatrosuna ilk defa gelecek olan çocuklarımız oyundan bir süre önce gelirler ise kuklalarımızla temas sağlamaktadırlar. Böylelikle çocuklarımızın çekingenliklerini aşmalarını sağlamış oluyoruz. Oyunumuzda kullandığımız kuklalar, Prag'dan PAVLOS PUPPETS-Amerika'dan PUPPETS STORE ve PAKALUK PUPPETS-Türkiye'den ÇAĞDAŞ YAZGAN ve ERTAÇ ÖZDEN'İN yapmış olduğu kuklalardır.
-
Bremen Mızıkcıları
Bremen mızıkcıları Bitti dediğin yer aslında başladığın yerdir. Yeter ki sen iste, gerçek olur bütün hayaller... Tarih : 13 - 27 Aralık 2009 Saat : 11:00 Yer : Kadıköy Süreyya Operası Şehir : İstanbul Anadolu MetinHeinz WUNDERLICH Türkçesi Hale KUNTAY Sahneye Koyan Nazlı İKTU Dekor Ahmet ÖNCEL KANDEMİR Kostüm Gizem BETİL Koreografi Serap MERİÇ / Bahar VİDİNLİOĞLU Panino Besnik ADEMOĞLU Karabaş Berk ÖZBEK / Ali Haydar TAŞ Mırnav Betül GÖRGÜLÜ / Gülgün ÖZYİĞİT İbikli Utku BAYBURT / Ahmet BAYKARA Nine Nursel DİNLER / Neslişah ORAL Jens Cengiz ARSLAN / Alp KÖKSAL Koca Maks Mehmet TIKNAZ Ufaklık Fatih ÇAKMAK Polis İ. Uğur YAZAR Telefon: 0 (216) 346 15 31 (120/121) Adres: Kadıköy Süreyya Operası Sahnesi Bahariye Cad. No: 29 34710 Kadıköy/ İstanbul Ücret: (A-D) : 30 TL (E-N) : 25 TL (İndirimsiz) 12,5 TL (indirimli) - Localar 10 TL (indirimsiz) 5 TL (indirimli)
-
En Mutlu Kim (Çocuk Tiyatrosu)
En Mutlu Kim Akbank Çocuk Tiyatrosu: 'En Mutlu Kim' Müzikli Çocuk Oyunu. Tarih : 12 - 19 - 26 Aralyk 2009 Saat : 11:30 Yer : Akbank Çocuk Tiyatrosu Şehir : İstanbul Avrupa Akbank Çocuk Tiyatrosu’nun “En Mutlu Kim” adly yeni oyunu ba? lyyor. Yavuz Pekman’yn yazdy? y, Hayrettin Arslano? lu’nun yönetmenli? ini yapty? y oyun Aralyk ayy boyunca her cumartesi saat 11:30’da Akbank Sanat’ta sahnelenecek. 37 yyldyr aralyksyz devam eden Türkiye’nin en uzun soluklu çocuk tiyatrosu olan Akbank Çocuk Tiyatrosu’nun yeni müzikli çocuk oyunu “En Mutlu Kim” Akbank Sanat’ta çocuklarla bulu? acak. Büyükler için de mutlu çocukluk günlerini hatyrlayacaklary e? lenceli bir oyun olan “En Mutlu Kim”de, sahneye her an ba? ka bir kahraman çykabiliyor. Tiyatronun büyüsünde canlanan anylar, kimi zaman Meddah, kimi zaman Karagöz, kimi zaman Kelo? lan'a dönü? üyor. En Mutlu Kim? , En Güçlü Kim? , En Büyük Kim? tüm bu sorularyn cevaplaryny hikayelerinde saklayan bu kahramanlar izleyicilerine çok önemli bir de syr veriyor: “Ynsanlar ya? landyklary için oyun oynamaktan vazgeçmezler, oyun oynamaktan vazgeçtikleri için ya? lanyrlar” Akbank Karagöz ve Kukla Tiyatrosu’nun da yer aldy? y “En Mutlu Kim” oyunu küçük büyük herkese çocuk olmanyn de? erini ve hep çocuk kalabilmenin syrryny veriyor. Nilgün Unur Strateji Tanytym Medya Süpervizörü Weber Shandwick Türkiye Temsilcisi Telefon:0212 275 0145 GSM : 0532 784 3945 Fax : 0212 275 0144 Büyükdere Cad. Beyazyt Han N:86 K:5 Mecidiyeköy www.strateji.com
-
Yüksek Sadakat Konseri
Yüksek Sadakat Yüksek Sadakat, canlı performanslarını kaçırmayın! Tarih : 25 Aralık 2009 Saat : 21:00 Yer : Balans Jolly Joker Şehir : İstanbul Avrupa Müzik yazarı, Blue Jean genel yayın yönetmeni ve bas gitarist Kutlu Özmakinacı tarafından 1997 yılında “Filinta” adıyla temelleri atılan grup, birçok eleman değişikliği yaşamış, 2004’te müzikle olan ilişkilerini daha iyi yansıttığını düşündükleri Yüksek Sadakat ismini almıştır. İngilizce kökenli Hi-Fi kısaltmasının tam açılımı olan High Fidelity`nin birebir Türkçe karşılığı olan Yüksek Sadakat, evlerimizde müzik dinlemek için kullandığımız ve canlı olarak icra edilen müziği en az kayıpla bizlere ulaştıran sistemlere deniyor. Grup için ise bu ad, çok çeşitli kaynaklardan çıkarak aynı paydada buluşan beş müzik adamının, müzikleriyle olan kopmaz bağlarını ifade ediyor. Yüksek Sadakat, 2006 çıkardıkları gruplarıyla aynı ismi taşıyan albümleri ile Türk Rock müziğine iddialı bir giriş yapmış ve o günden bugüne azminden, performansı ve enerjisinden hiç bir şey kaybetmemiştir. 2008’de “Katil & Maktul” albümüyle piyasadaki yerini biraz daha sağlamlaştırmış, festival ve mekanların aranılan grupları arasında ön sırada yer almaya başlamıştır. Yüksek Sadakat bugüne kadarki diskografisiyle Jolly Joker Balans sahnesinde sevenleriyle buluşacak. Telefon: 0212 249 07 49 - www.jollyjokerbalans.com Adres: Balo Sk. No: 22 Istanbul Bilet Ücreti: Ayakta: 28,00 TL, VIP: 56,00 TL Nereden Alırım: Biletix Çağrı Merkezi: 0216 556 98 00, Biletix Satış Noktaları, www.biletix.com ve Balans Jolly Joker Gişe
-
Hadise Konseri
Hadise Konseri Hadise hayranları ile Bostancı Gösteri Merkezinde muhteşem bir gecede buluşuyor! Tarih : 19 Aralık 2009 Saat : 21:00 Yer : Bostancı Gösteri Merkezi Şehir : İstanbul Anadolu 1985 yılında Belçika’da doğan Hadise’nin ilk single’ı Sweat (Terle-1 Kasım 2004) çıktı ve single’ın hit olmasıyla müzik kanallarında klipleri sık sık gösterilmeye başlandı. Yurtdışında çıkardığı ikinci single’ı Stir Me Up (Kışkırt Beni – 6 Mayıs 2005) ile tüm Avrupa’da farkedildi ve çıkış parçası “Stir Me Up”, pek çok Summer Hits albümüne girdi. Üçüncü single’ının adı olan Milk Chocolate Girl (Sütlü Çikolata Kız – 9 Ekim 2005) , daha sonra Hadise’nin lakabı haline geldi. Dördüncü single’ı Ain’t No Love Lost (13 Ocak 2006) albümündeki Ain’t No Love Lost adlı şarkının “Burdayım” adıyla Türkçe bir versiyonu oluşturuldu. Hadise’nin beşinci single’ı Bad Boy (Kötü Çocuk – 4 Ağustos 2006) , yazın piyasaya sürüldü ve diğer albümler gibi o da dinleyici kitlesinden olumlu tepkiler aldı. 3 Ekim 2007 tarihinde yeni single çalışması olan “A Good Kiss” adlı single’ı piyasaya çıkardı ve şarkının klibini İstanbul’da çekti. Kendisine örnek olarak Christina Aguilera, Brandy ve Beyoncé’yi gördüğünü belirten Hadise; Prince, Janet Jackson, Tina Turner, Alicia Keys, Toni Braxton, Jamiroquai ve U2′ nun da, yaptığı müziği etkilediğini söylüyor. Şarkılarında klasik, rock, soul ve diğer dünya müziklerini harmanlamaya çalıştığını belirtiyor. Adres: Mehmet Şevki Paşa Cad. Lunapark Ynaı, Bostancı Bilet Ücreti: 1. Kategori: 67,50 TL, 2. Kategori: 56,50 TL, 3. Kategori: 45,00 TL Nereden Alırım: Biletix Çağrı Merkezi: 0216 556 98 00, Biletix Satış Noktaları, www.biletix.com ve Kumburgaz Arena
-
Fatih Erkoç Konseri
Fatih Erkoç 22 Aralık, Salı: 20:00 Sabancı Gösteri Merkezinde'de Yeni Yıl Konseri Yılların usta müzisyeni, yetkin yorumcusu Fatih Erkoç zengin repertuarıyla 22 Aralık 2009 akşamı SGM'de sevenleriyle buluşacak...
-
Baba Zula featuring Dr.Das
Baba Zula featuring Dr.Das Müziklerine getirdikleri görsel boyut, özellikle de kullandıkları canlı çizim tekniği ve konuk dansözleriyle ilgi çeken Baba Zula yine sevilen parçalarından oluşan ve bu kez sürpriz konukları Dr Das’ın da yer alacağı bir performans ile Babylon’da. Hint geleneksel tınılarını Dub müzik ile buluşturan ve dünya müziğinin en önemli topluluklarından biri olan Asian Dub Foundation’ın kurucularından biri olan Dr Das, geçtiğimiz sene büyük ilgi gören Frankfurt performansının ardından bir kez daha Baba Zula ile bir araya geliyor. Dünyanın dört bir yanından sıkı bir hayran kitlesine sahip olan Baba Zula ise daha önce Venn, Arezzo Wave, Klinkende Munt gibi Avrupanın önemli festivallerinde sahne almıştı. Gecede “Türk-iş Funk” adını verdiği partileri ile tanınan, Murat Meriç plaklarıyla birlikte DJ kabinini ele geçiriyor. www.myspace.com/babazula Yer:Babylon Şehbender Sk. No:3 Tünel, Asmalımescit İstanbul Tel:0 212 292 73 68 Tarih : 30 Aralık 2009 Çarşamba 21:30 Fiyat : Ayakta: 28,00 TL Bilet Satış Yerleri :Biletix
-
Los Vivancos
“Eğer şahinin yazgısı göğün en yükseklerine uçmaksa, bizim yazgımız da birlikte dans etmek” diyen Los Vivancos çocukluklarından bu yana hep birlikte dans eden yedi kardeşten oluşuyor. Los Vivancos üyeleri küçükken ailelerine yaptıkları gösterileri birlikte gittikleri Barselona Dans Konservatuarı’yla profesyonel alana taşıdılar. Okul sonrası bir süre solo kariyer sürdüren kardeşler ayrı ayrı da başarılı çalışmalara imza attılar. Eğitim hayatları Madrid’den Londra’ya, Vancouver’dan Hollanda’nın ünlü Bale Tiyatrosu’na uzanan Los Vivancos üyeleri 2004’te bir araya gelip Los Vivancos’u kurdular ve o günden bu yana katıldıkları televizyon programları, festivaller ve A.B.D, Hollanda, Belçika, İngiltere, Kanada, Kolombiya, Fransa ve İspanya’da gerçekleştirdikleri özel gösterileriyle dinamizmleri, teknikleri ve uyumlarıyla izleyenlere unutulmaz ve keyifli anlar yaşatıyorlar. Los Vivancos... Bağlılık yemini... Okuma yazmayı bile öğrenmeden enstrüman çalmaya başlayan, aynı kanı taşıyan, flamenko ateşiyle sahneleri yakan 7 yakışıklı kardeşin dans yemini! Bilet Fiyatları: 1.Kategori: 48,00 TL 2.Kategori: 36,50 TL Yer:Cemal Reşit Rey Konser Salonu Darülbedai Sk. No:1 Harbiye Orduevi Arkası Elmadağ Tel:0 212 232 98 30 Tarih : 27 Aralık 2009 Pazar 20:00 Bilet Satış Yerleri :Biletix
-
KARİDESLERLE BAŞIM DERTTE
Güldü demek... onu atayım ben bakim kaynar suya napacak... Benim karidesler derin dondurucuda...Ve orada ölüme terkedikleri için yemin ettim pişirmicem asla diye... Bir daha da karides yiyebileceğimi sanmıyorum...
-
GÜNAYDIN
Mutlu günler...Günaydın herkese...
-
Mevlana 'dan Sözler
"Mezarımın toprağı bir yudum şarap gibidir. Bedenimi içince, canım göklerin üstüne çıkar. O padişah değilim ki tahttan ineyim de tabuta bineyim. Benim fermanımın yazısı ebediliktir" MEVLANA CELALETTİN RUMİ
-
SANDIK
Benimde deprem korkum yüzümden arabamda var öle bir bohçam...
-
SANDIK
aaaaaa iyi ki hatırlattın bak,noel babalı ve geyikli olması şart değil ama kırmızı olacak mutlaka....
-
Biraz Nostalji...Anneannemin evi
Ben ekşimik yapıyormuşum da haberim yokmuş... Ben kendim kaynayan sütün içine bir-iki damla sirke yada limon suyu damlatıp kestiriyorum,bazen içine maydanoz dereotu tuz karıştırıyorum bazende şeker karıştırıp tülbentte dediğin gibi bekletiyorum...Yapmasını Arman Kırım'ın bir köşe yazısından öğrenmiştim...İtalyanca bir ismi vardı ama unuttum...Özellikle şekerlisi enfes oluyor...
-
BoRa TuRaN , Mehdî , CEMRE'nin doğum günü
BoRa TuRaN (29), Mehdî (36), CEMRE (30) İyi ki doğdunuz arkadaşlar...
-
Biraz Nostalji...Anneannemin evi
Eskileri yadediyoruz ne güzel... Ahşap ev deyince benimde annanemin cumbalı iki katlı ahşap evi geldi aklıma...4-5 yaşlarındaydım ama hatırladığım bazı şeyler var....Örneğin annanemin beni oyalamak için bana çizdiği resimler...bir defterimiz vardı,sonra kaybolmuş o defter...ama çok güzel çizdiğini net hatırlıyorum... Sonra çan seslerini hatırlıyorum çan sesini duydum mu fırtına gibi cumbaya koşardım...Güreşe götürülen develeri görmek için... Ben o zaman bilmiyordum ki güreştirildiklerini... Ben şimdi merak ettim,şporet dediğin kuzune onu anladım Babaneminde vardı... Ekşimik ve kolaç ne acaba...
-
SANDIK
Tamam itiraf ediyorummmm...annemin sandığında da vardı gecelik sabahlığı... Açık mavi ama değişik bir mavi,menekşe mavisi gibi...gözümün önüne geldi şiimdi.. Teşekkür ederim... Saygılar