Muallim-i Âli tarafından postalanan herşey
-
ALLAH
Allah hayal edilemez. Onu gören bir kulu var mı ? - Evet inananlar için var o da Hz. Muhammed dir ki, Hz. Muhammede dahi nurunu göstermiştir. - Hz. Muhammedin Allahla konuşması hadisesine verilen olayın adı nedir ? - Miraç - Peygamberimiz Miraç ile ne getirmiştir? - Namaz Bu yüzden ne buyurmuştur? -Müminin miracı namazdır. Kişi namazda Allahın huzurundadır ve Onunla konuşuyor. Bu yüzden imandan sonra en büyük hakikat namazdır. ---------------------------------------------------------------------------------------------- Allah aynı anda bütün kullarını görendir,duyandır, bütün kullarının isteklerine cevap verendir. Sadece insanlarla değil,diğer yarattıklarıyla da ilgilenir.Allah aynı anda hepsiyle ilgilenir. O doğrulmamıştır ve doğurmamıştır.Ona cinsiyet verilmez,bunlardan münezzehtir. Onun başlangıcı ve sonu yoktur , Ondan başka her şeyin başlangıcı ve sonu vardır.
-
ALLAH
Allah zaman üstüdür,Onu zamanın içine çekmek yanlış anlaşılmalara sebep olur. Allah beklemez. O ol der oluverir, Onun için şu an herşey olmuş bitmiştir. Zaman bir varlıktır, Allah zamandan münezzeh olduğu için zamanı da yaratan biri olmalı. Bence onu yaratan Allahtır. Allah mekan üstüdür mekandan münezzehtir,evrenseldir. Allah "Hiç bir yere sığmam ancak mümin kulumun kalbine sığarım." buyurmuştur. (Hadis-i Kudsi) Ona gerçekten inanan onun sevgisini kalbinde hisseder. Aklı ile Onun eserlerini tefekkür ederse aklı tatmin olur. Neden Allahu Ekber (Allah En Büyüktür) deriz ? Mesela Allah sonsuz büyüktür niye demeyiz ? Çünkü kuran tüm insanlara hitap eder. Herkese göre en büyük kavramı başkadır. Sonsuz kavramını herkes tam olarak kavrayamayabilir. Ama en büyük kavramını her insan kavrar. Kendine göre bir "en büyük" ifadesinin karşılığı vardır (somut olarak). Kimine göre uzay en büyüktür. Allahu ekber (Allah en büyük) dediği zaman bilir ki Allah uzaydan da büyüktür.
-
Madem Allah Bu Kadar Kudretli,Kuvvetli Herşeye Gücü Yeter , Kendi Gücünde Yeni Bir Allah Yaratabilir mi ?
Görüldüğü üzere yukardaki arkadaşımızda kabul edecek olacak ki 2 ayrı seçenek sunmuş : Evrimin kabulu veya Var olduğunu bilip bilmediğini söylediği Allah... Siz söylediniz. Yalan söylediyseniz o sizin probleminiz. Patlamalar sonucu değil cümleyi düzeltin...Su oluşurken patlama da oluşur + enerji açığa çıkar diye.
-
Madem Allah Bu Kadar Kudretli,Kuvvetli Herşeye Gücü Yeter , Kendi Gücünde Yeni Bir Allah Yaratabilir mi ?
Her şey bize hizmet etmeleri, boyun eğmeleri için yaratılmış anlayalım, tefekkür edelim ve buna karşılık sadece bana kulluk edin diyerekten çok ucuz bir iş isteyen yaratıcının emrini yerine getirelim diye. Evet kalbimiz bile otomatik atıyor,nefesi otomatik alıp veriyoruz,gözümüzü otomatik açıp kapıyoruz dimi kendi irademizle biz istesekte atıyor istemesekte atıyor. Fakat müdahele edebiliyoruz kısmi olarak. Tam müdahele edildiğinde ise ya tamamen hasar(mesela uzun süre nefes almayı engellesek ölürüz) oluyor yada ölüm gerçekleşiyor ki o da Allah'ın koyduğu kanunlardandır. Şimdi şöyle düşünün bir de: Bizim istem dışı olarak saydığımız fiillere ufak bir göz atalım : Kalbin otomatik çarpası vücuda sürekli kan pompalaması, Midenin otomatik işlemini yerine getirmesi, Gözlerimizi otomatik açıp kapamamız, Kulağımızla sesleri otomatik olarak duymamız, Gözlerimizle otomatik olarak görmemiz vs... listeyi uzatabiliriz. Peki soruyorum size bunların yönetimi de bize verilseydi iradenizle aynı anda kaç tanesini yönetebilirsiniz ? Ek olarak başka işlerde yapıyoruz bilgisayar kullanmak, parmaklarımızla klavye vasıtasıyla bilgisayarda yazı yazmak + otomatik kendiliğinden olan eylemlerin yönetimi ? Ne kadar çok zahmetli bir iş yüklenmiş olurdu dimi sırtımıza. Sanki dünyaya bu eylemleri gerçekleştirmek için gelmiş olarak kendimizi hissederdik. Halbuki hepsini aynı anda yapmak bile hiç akıl kârı değil. Bunu kim inkar edebilir.... Neden oyuncak olarak adlandırıyorsunuz k,; siz şu an benzersiz bir icat yapsanız ve bu tüm insanlığa hizmet edecek bir buluş olsa.(mesela telefonun keşfi, elektiğin bulunması, internet, radyo, televizyon, baraj, evlerdeki musluk dahi keşiftir dimi bak kuyuya kadar gitme derdi yok kuyudan su taşıma derdi yok vs. vs.).. Buluşunun gerek bilim camiasında gerek herkes tarasından takdir edilmesini istemez misin ? İşte Allah da sanatını göstermek istiyor ve bunu kavraması ve kulluk etmesi için insanı yaratmış ve ona en büyük nimet olan akıl nimetini vermiş.... Kader konusuna gelince....Eğer gerçekten kaderi öğrenmek istiyorsanız acizane tavsiyem sıfırdan öğrenmeye başlamak daha iyi bir seçim olacaktır. Bilgilerimi gözden geçiyorum,vereceğim cevap tam bir cevap olmadıkça neye yarar.
-
Madem Allah Bu Kadar Kudretli,Kuvvetli Herşeye Gücü Yeter , Kendi Gücünde Yeni Bir Allah Yaratabilir mi ?
Sorunuzu tam olarak anlamadım biraz daha açıklık getirir misiniz ?
-
kehf suresinde hz. musa ve salih kul kıssası
Ona vahiy gelmesi sırasında bu belirtileri yapması Sara hastalığını 1400 yıl önce bize göstermiş olmasına neden mucize demiyelim Evet peygamberliğe hazırlandığına dair mucizelerden biri daha bravo iyi tespit... Kişi suçsuz olduğu halde hırsızlıkla suçlandığından ben hırsızlık yapmadım demesi de garip bir savunma dimi... Ahzab Suresi-49:Ey iman edenler! Mü’min kadınları nikahlayıp, sonra onlara dokunmadan (cinsel ilişkide bulunmadan) kendilerini boşadığınızda, onlar üzerinde sizin sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Bu durumda onlara mut’a(boşanma bedellerini) verin ve kendilerini güzel bir şekilde bırakın. Çok iyi öğreniyoruz da ayetleri tersten anlayanlar da çok malum...
-
ALLAH YOKTUR!
Bir iki örnek vereyim. Lakin kader konusu geniştir bir iki örnekle ne kadar kavranabilir ki... Bir adam düşünelim. Kaderin kendisini zorladığına, bağladığına ve iradesini elinden aldığına gerçekten inanmış olsun. Bu adam, sabahleyin uyandığında yatağında öylece kalır. Kalkamaz. Kaderini bekler. "Bakayım," der kendi kendine, "eğer kaderimde kalkmak varsa yataktan kalkarım. Yoksa ben buna nasıl karar verebilirim?!.. Allah'ın senin neyi seçeceğini bilmesi Onun ilminin muhteşemliğini gösterir. Allah'ın senin neyi seçeceğini bilmesi, senin seçim yapmana engel değildir. O senin neyi seçeceğini biliyor ama sen kaderinde ne var bunu bilmiyorsun. Allah olacaklar bilgisini biliyor; Bir adam ve bilgisayar düşünelim. Kişi bilgisayarın açma tuşuna bastı ve bilgisayarı açtı (olacak bilgisi) --> Kişi bilgisayarın açma tuşuna basacak ve bilgisayar açılacak. Sen diyebilirsin ki bende açma tuşuna basmam bilgisayar açılmaz. Böylece kaderimdeki olmaz. Fakat sen kaderinde neyin olup neyin olmadığını bilmiyorsun o yüzden böyle bir şey söylemen mantığa aykırı bir kere ... O senin seçimini biliyor. Fakat sen kaderinde ne var ne yok bunu bilmiyorsun ama mantık yürüterek gelecek hakkında planlar yapıyorsun. Ama gerçekleşiyor ama gerçekleşmiyor onu kesin olarak bilebiliyor musun gerçekten... Fakat sen kaderinde ne var ne yok bunu bilmiyorsun bu yüzden seçimin senin için önemli...
-
Madem Allah Bu Kadar Kudretli,Kuvvetli Herşeye Gücü Yeter , Kendi Gücünde Yeni Bir Allah Yaratabilir mi ?
Sayın yersoy öncelikle cevaplarınız için teşekkürler ve soruları sorarken ciddiydim lafı gediğe koymak gibi maksatım yoktu ve gerek imzanızla gerek her fırsatta bilimi vurgulamanız sorumu size yöneltmemin yanlış olmayacağı hissini verdi... Verdiğiniz cevaplar ufkumu biraz daha genişletti fakat beraberinde yeni sorulara da yol açtı şöyle ki: Sonuç olarak o özellik kısmi de olsa onda var. Peki bileşik ve elementte akıl yok ki ? Hangi madde ile birleştiğinde fiziksel / kimyasal özelliği duruma göre değiştirmesi gerektiğini nereden biliyor, nasıl karar veriyor,buna kendi kendine mi karar veriyor element / bileşik vs. ? Bu özellikler kendi kendine mi element veya bileşiğe verilmiş ? Bilim adamı mı diyor da öyle oluyor yoksa....Bu madde bununla birleştiğinde bu özelliği gösterir bununla birleştiğinde şu özelliği gösterir diyen bilimle uğraşan / bilim adamı bunu deneme yaparak öğrenmiştir değil mi anasının karnında öğrenecek hâli yok ya? Fakat o deneme yapmadan öncede o element ve bileşikte o özellikler yok muydu ? Vardı. Peki o özelliği o element veya bileşiğe kazandıran gerçekten biri yoksa kendi kendine olmuştur ek olarak o element veya bileşik doğada kendine kendine olmuştur kavramını da desteklemiş olmaz mı kişi ? Madem bu iki gazı yanyana getirdiğimizde patlama da oluyor ve "görebilcek kadar şansın olursa" yazındanda patlamanın en hafif şiddeti bu olsa gerek anlaşılıyor. Peki dünyamızda bu patlamalara niye hiç şahit olmuyoruz. İkisini şimdi göz önünde yanyana getirsek şahit oluruz dediğinize fakat benim demek istediğim o değil; denizler, ırmaklar, okyanuslar, yeraltı suları,... say say bitmez, bir de asırlardır akan bitmek bilmeyen zemzem kuyusundaki su var. Peki bunların oluşumunda patlama olması gerekmez mi ? Patlama olmadan nasıl oluşuyor bunlar ? Hangi madde patlama olmadan oluşmalarını nasıl sağlıyor ? O maddenin aklı mı var ki o olunca patlama durumu olmuyor ve buna karar veren kim ? Bilim adamımı söylüyor o maddeye de o özellik sayesinde patlamayı önleyerek su oluşması sağlanıyor ? Yoksa o maddeyi o patlamayı önleyecek donanıma sahip kılarak suyun patlama zahmeti oluşmadan meydana gelmesini sağlayarak bize sunan biri mi var ? Verdiğiniz örnekte yer çekimiyle dünya arasındaki bağlantı anlatmaya dair bir örnek vermişsiniz güzel. Peki bu yer çekimini meydana getiren sebep nedir ? O doğanın kanunu derseniz bilimsel bir tabir olmaz aksine bir önkabul ve o önkabule göre hareket etmek olur. Evet bilimsel olarak formüle dökersiniz ama ben onu söylemiyorum ki ben yer çekiminin nasıl oluştuğunu soruyorum ? Kendine kendine mi oluşuyor ? Olayı (sizin tabirinizle) tesadüfe vurarak aklı karıştırmak değil ki amacımız. Kaldı ki olayı tesadüfe vurmayız hakikati göstermeye çalışırız.. Gayemiz yukarıdaki tarzda kişinin çıkmaza girdiği sorulara bilimin mantıklı cevap getirmemesi üzeri gerçekten bu olaylarda görünmeyen bir elin işin içinde olduğunu göstermektir. Uzaktan bakınca öyle mi görünüyorum gerçekten. Dünyaya gözünü kulağını kapatan gerçekten ben miyim yoksa bilim mi ? Bilimin tıkandığı noktada eli ayağı tuttuğu halde gözü kulağı işlevini yitirmediği halde cevap bulamıyorsa olayı tesadüfe vurarak işin içinden sıyrılmak isteyen gerçekten kim ...
-
Bilim, Allah'ın varlığını ispatlıyor.
Sizin açınızdan bakarsak yazılanlar sizin açınızdan oldukça doğru. Sizde Allah,peygamber vs. kavramı var mı yok mu ? - Yok. Bu nedenle bunları asla o alana sokmazsınız. Bilimle ilgilenen müslüman kişi de yukardaki mesajlardaki gibi bilimin ; hipotez --> teorem --> kanun çerçevesindeki işleyişini bilir. Ek olarak tek fark; Bilime kur'an'dan nasıl katkı sağlanmış, gerçek yaratıcı kim,olayların perde arkasındaki kim ona bakar ve yorumunu din - bilim kavramlarını birleştirerek yapar. Siz ayrı kavramlar olduğunu söyleyebilirsiniz. Bilimin pozitivist düşünce işleyişini takip ettiğini söyleyebilirsiniz fakat müslüman kişinin düşünce sisteminin merkezinde Allah kavramı olduğunu,peygamber kavramı olduğunu, her şeyi ondan öğrendiğimizi, Onun gönderdiği mucize kitap Kur'an'daki verilerden(en bariz örneği peygamber mucizelerinden) yola çıkarak bilimi kendi dünyasında anlamdırdığını hiç hesaba katmıyorsunuz. Yani müslümanın hayatı islam üzere kuruludur. Müslümana göre sebepleri yaratan bir yaratıcı vardır, sebeplerin kendine kendine olduğunu kabul etmez. Bilime müslümanın bakış açısıyla hiç bakmıyorsunuz...Nedeni belli; müslümanın düşünce sisteminde Allah kavramı var,sizin için ise öyle bir şey yok bu kadar basit müslümanın düşüncelerini bilimin dışında tutmanız.
-
Dua Kaderi Değiştirir mi?
Keşke yazılanları okuyarak yorum yapsaydınız. Soru olarak yazdıklarından bazıları yukarıdaki yazıda geçiyor
-
Dua Kaderi Değiştirir mi?
Kader Allahın bilgisidir, ezelidir, zaman ve mekân dışıdır. Kader bilgisi evren doğmadan da, kıyamette de sonsuzlukta da aynen var olacak. Kaderden kastımız, evrenin yaradılışından cennet cehennem yolculuğuna kadar tüm zaman-mekân akışını içeren olacaklar bilgisidir. Kaderi anlamadan bu soru sorulamaz. Kader, yani Allahın bilgisi değişmez. Allah sonradan düşünmemiş, sonradan algılamamış, sonradan öğrenmemiştir. Tüm sonradanlıklar eksiklikten doğar ki, Allahın bilgisi, kudreti, iradesi mutlaktır. Allahın zamansız-mekânsız zatı için öncelik, sonralık imkânsızdır. Allah sadece tecellisiyle önceden ve sonradandır, zatıyla değil. Zatının önceliği sonralığı imkânsız olanın bilgisinin önceliği sonralığı da imkânsızdır. Böyle düşününce, yeni bir soru geliyor. -Kader bilgisi değişmeyecekse, geleceğim de değişmeyeceğine göre neden çalışayım veya benim suçum ne? *Bu soru da bir mantık oyunudur. Ne değişmeyecek? Siz Allahın bilgisini mi biliyorsunuz? Yani kötü bir gelecek yaşayacağınızı biliyor da, bunu mu değiştiremeyeceğinizi varsayıyorsunuz? Bilmediğiniz-bilemeyeceğiniz bir geleceği değiştirmekten nasıl söz edebilirsiniz? Tamam da, Allah önceden biliyor ya, belli ya… O hayalen ve mantıken bildiğimiz belli olan şey… Bu sözde de sorun var: Allah’ın bir şeyi önceden bilmesinden söz edilemez; çünkü O evvel-ahir, zahir-batın olarak tecellisiyle tüm âlemi kuşatan, zatıyla zaman-mekân dışı bir varlıktır. O ne önceden bilir, ne de sonradan, o uzay-zamanın dışından bilir. Sorunumuz, uzay-zamana kilitli mantığımızın bu durumu anlayamaması, ısrarla Allah’ı zamanın içine çekip önceye, sonraya kaydırmaya çalışmasıdır. Balık suyu anlamaz, evrenin sadece varlığına tanıklık eden, yokluğunu ancak küçük yok oluşlarla kıyaslayarak ve hayalen tahmin edebilir. Mantığın anlamadığı bu durumu açıklamak için küçük bir ışık sunacağım –ki detaylı tartışmasını Sonsuzluk Yolculuğu kitabımda yaptım: Allah öyle bir kudrettir ki, O bir şey irade ederse, sadece “ol der ve hemen olur.” Bu açıdan aslında tüm evreni irade etmiş, evren de olmuştur. Hem de tüm evren ve birden ve zamansızlığın içerisinde yaşanan zaman formunda… Bu ol deyip olması, Allahın varlığına göredir; bize göre ise “o bir anda olan” hala olup gidiyor, çünkü aslı bir an olan şey dev bir uzay-zaman akışıdır. Bunu da anlatabilmek için küçük bir mantık paylaşacağım: Allah öyle bir kudrettir ki, zamansızlık içinde bir anın uzay-zamanını yaratır ve o bir anlık uzay-zamanın içerisine milyarlarca yıl sığdırır; o yılların bir köşesine de farklı uzay-zamanlar yerleştirir. Nihai balonun zamanı bir an, içindeki ise milyarlarca yıldır. Bir anlık dış balon söndüğünde, içinde aynı anda milyarlarca yıl yaşamış balon da ömrünü tamamlamış, onunla birlikte sönmüştür. Zaman sanıldığı gibi evren ötesi bir sabite dayandırılabilecek bir ölçü değildir. Bir evren düzeyindeki göz açıp kapama süresinde, öteki evrende binlerce yıl yaşanabilir. Bu farklılığa yol açan, mekânın en derindeki tekrarlanma-değişim hızıdır. Zaman algısı da, zaten olay kesitlerinin bilinçte algılanma yoğunluğuna göre oluşur. Bu evrende zamanı belirleyen, maddeyi oluşturan ışığın hızıdır ve bu hız değiştiğinde bilimsel zamanlar değişir; farkındalık değiştiğinde de algılanan zamanlar değişir. Mekân yoksa zaman da yok olur. Mekânsız bir varlığın bir saniyesinden söz edilemez. Ruhu anladıkça, farklı zamanların tek bir bilincin şimdi zamanında nasıl toplanabildiğini daha net hissedebiliyoruz. Ruh sayesinde insan asırlar öncesinin gerçeğini asırlar sonrasının hayaliyle, şu andaki mekândaki verileri, dünyanın pek çok mekânındaki verileriyle tek bir idrakte birleştirebiliyor. Hepsini şu andaki bilinçte yaşayabiliyor. Ruh madde zindanında hapsolduğu halde geçmiş geleceği bu kadar yaklaştırabiliyorsa, bir de mutlak bağımsızlığını hayal edin. Bu kadarcık bilgi yetmeyecek biliyorum.. Belirttiğim kitaba başvurabilirsiniz. Şunu söyleyeceğim bu bağlamda: Kaderin bu muhteşem derinliğini anlamadan kaderden söz etmek, kaderle ilgili tartışmalar yapmak insanı mantıklı ve ikna edici bir sonuca ulaştırmaz. Dönelim soruya… İşte bir anın içindeki bu uzun serüvenli uzay-zamandaki insanın geleceğinde duasının büyük rolü vardır. Allahın ezeliyetten bildiği, sizin yarın, ötekinin bin yıl sonra ne isteyeceğidir. Bu açıdan duanın kaderi değiştirmesi değil, duanın ilahi kabul üzerinden kaderi biçimlendirmesi demek anlamlıdır. Peygamberimiz (asm) duanın geçmişe ve geleceğe etkileri olduğunu söylerken bu anlamı ifade etmiştir. Geçmişteki günahlarınızın affedilmesine, bu yolla da kötü geçmişin yol açacağı gelecekteki musibetlerin temizlenmesine vesile olması yani.. Buradaki değişme de, bu aşaması itibariyle ezeli kader değildir. Şu kast ediliyor: Kader Allahın olacaklara dair bilgisidir, ama bu olacaklar serüveni kuralsız, ilkesiz, şartsız seçilmemiştir. Bunlara, kaderi, yani nihai ilahi seçimi-iradeyi biçimlendiren ilahi ilkeler diyelim… Peygamberimiz (asm) ve Kuran bunları açıklıyor.. Şükürsüz fakirleşir, anne-babaya isyan edenin bereketi, ömrü azalır vs. İlahi ilkeler açısından, geçmişte yaptıklarımız, gelecekte başımıza gelmesi gereken bir dizi alternatifler oluşturur. Biz bugünü değiştirdikçe gelecekteki alternatifleri de bize emrettiği ilkelerine göre Allah değiştirir. Her insan geçmişinden etkilenen alternatiflerle dolu bir gelecek bilgisiyle yaşamayı sürdürüyor. Bu sistemi Ruhsal Zekâ kitabımın son bölümünde açıkladım. Adam zinaya dört nala gidiyor. Bir ay sonra düşecek ve o gün de bir kazada ölecek diyelim. Yaptıkları ilahi ilkelere vurulunca, geçmişi yüzünden bu geleceğe layık olmuş. Bu aşamadaki bilgi yazılıdır, akış düzeni açısından kayıtlarda mevcuttur. Bunları ilahi izinle rüyalarda vs görmek mümkündür. Muhtemeldir ki melekler de bu aşamadaki bilgiye muttalidir. Ancak bunlar yazılıp silinir, değişir, yenilenir. Aynı kişi, bugün çok içten tevbe etti, işte bunu yapacağını, nurani genişlikle de olsa zamanın içinde yaşayan melekler bilemez, bugün veya şu an insanın iradesiyle ne yapacağını sadece mutlak zatıyla mahlûk âlemin ötesinde olan Allah bilebilir. Kuantum fiziği açısından, zamanın içindeki bir varlığın bir saniye sonrasını tahmin dışında bir yolla bilmesi imkânsızdır. Dolaysıyla kişinin başına şunların bunların geleceği yazılarda belli olsa da, onlar geldiğinde ne yapmayı seçeceğini zatıyla zaman-mekân dışı olan Allahtan başkası bilemez. Nihayet tevbesi kabul edildi ise, gelecekte layık olduğu o yazılı durum ortadan kalkar, ilkeler açısından önünde yeni alternatifler konumlanır; adeta geleceği yeniden yazılır. Kader dediğimiz nihai, ezeli bilgi ise bu sürecin tamamını kapsar. Başına gelmeye hazırlananları da, onlardan değişecek olanları da.. Dua edeceğini de, tevbe edeceğini de vs.. Allah ezeliyetten bilir. Sonuç olarak kader yani Allahın bilgisi değişemez, çünkü sınırsızdır; çünkü zaman-mekân türünden değildir; zaman-mekânda olan olmayan, olacak olmayacak, değişecek değişmeyecek her şeyi kapsar. Şüphesiz bu sürecin her adımı insanın iradesine bağlanmamıştır. Yığınlarca olay insan iradesiyle ilgisiz gerçekleşir; hayata, ilahi izne bağlanan binlerce irade, zaman, mekân vs. dâhil olur. Ancak, burada herkes kendi iradesini bilir. Zaten herkes de sadece kendi iradesiyle seçtiğinin şimdi veya gelecekteki doğrudan veya dolaylı sonuçlarından sorumludur. Belki bu yazı geçmişteki meraklarınızın kabulü nedeniyle karşınıza çıkarıldı. Ama, şimdi bu cümleleri kesinlikle özgür iradenizle okudunuz. Neyi isteyerek, neyi istemeyerek yaşadığınızı, neye yaptıklarınızın, neye başka şeylerin yol açtığını kolaylıkla ayırt edebilirsiniz. Kaderi iyi anlamadan insan özgürlüğünü kader ekseninde mantığa vurmak her düşüneni doğru kavrayışa sürüklemeyecektir. Öyleyse doğru ifade şudur: Dua geleceğimizi değiştirir. Geleceğin değişmesi kader bilgisinin değişmesi anlamına gelmez. Zira kader=geçmiş-gelecek değildir; zaman-mekân üstü ezeli (devamlı varolup başlangıcı olmayan) bilgidir. Dua ederek veya tutum değiştirerek gelecekteki belirlenmiş tehlikeden korunmuşsak, bu da kaderde mevcuttur. Dr. Muhammed Bozdağ
-
Allah aklımı ve imanımı muhafaza etsin...
Teknolojik mehdi hem de ama nedense Alevilere hitap ediyor galiba bize de hitap et mehdi ayrımcı olma
-
Madem Allah Bu Kadar Kudretli,Kuvvetli Herşeye Gücü Yeter , Kendi Gücünde Yeni Bir Allah Yaratabilir mi ?
Her şeye gücü yeten Allah'ın gerçekleştirdiği hadiselerden bazılarına örnek ... yersoy belki bilimsel nedenini biliyordur bunların ?
-
kehf suresinde hz. musa ve salih kul kıssası
Peygamber sanmak başkadır, Gerçekten ona tabii olmak başkadır. Menfaat imanı başka tatbik etmek, hayata geçirmek başkadır. İman etmek başka, ibadet etmek bambaşkadır.... Yukarıda bahsi geçen örneğe bakış açınızda menfaat imanını oldukça iyi açıklamışsınız tebrik ederim
-
Risale-i Nur ve İslamiyet Hakkındaki Sorularınız için Siteler
www.sorularlaislamiyet.com www.sorularlarisaleinur.com
-
Madem Allah Bu Kadar Kudretli,Kuvvetli Herşeye Gücü Yeter , Kendi Gücünde Yeni Bir Allah Yaratabilir mi ?
Kardeşim bilimle ilgilenmiyormusunuz bana mantıklı açıklamasını yapın size zahmet ? Merak ediyorum ben bunların bilimsel açıklamalarını (ciddi söylüyorum) ?
-
kehf suresinde hz. musa ve salih kul kıssası
Hiç kimse Allah bildirmedikçe kendisinin veya başkasının cennetlik mi yoksa cehennemlik mi olduğunu asla kesin bir ifade ile söyleyemez ! Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik. (Kehf Suresi, 65. âyet) Bize öyle bir ilim verilmediğine göre Hz. Hızır'ın yaşam tabakasındaki gibi davranmamız oldukça akıl dışıdır. Her müslüman bilirki çocuklar cennetliktir. Yani günahsızdır. Ergen birey olana dek günah yazılmaz ona bunu bilir her müslüman. Bilmiyorsa o onun problemidir. Dinini öğrenememiştir. Bu yüzden bir çocuğu katletmeye asla müsade etmemeye çalışır ve gönlü razı olmaz. Bakın Hz. Musa peygamberken dahi o bile karşı çıkmış ben kim oluyorum ki peygambere bile o ilim verilmemişken Hz. Hızır gibi davranayım. O ilim Hz. Hızır'da var bende bizde değil.
-
kehf suresinde hz. musa ve salih kul kıssası
Allah'ı inkar ederek farkında olmadan onlarca şeyi de inkar etmiş oluyorsunuz lakin bununda farkında değilsiniz. Allah'ın varlığına inanmayan ne cinlere inanır ne peygamberlere ne de meleklere ne de kutsal kitaplara ne ahiret hayatına inanır. Doğal olarak sadece dünyaya odaklanır. Sadece dünya eksenli(uzay vs. de buna dahil) düşünür. Yukarıdaki Hz. Hızır bahsinde çocuğun öldürülmesine ahiret yönüyle bakarak hikmetini öylece idrak ediyoruz ve çocuğu katletmedi Allahın izniyle cennet ehline dahil ettiğinden seviniyoruz, vicdanımız rahatlıyor, aklımız rahatlıyor,Allah'ın her işi hikmetle yaptığına bir kez daha şahit oluyoruz ve Allah'a şükürler olsun diyoruz, oysa siz sanıyorsunuzki çocuğu katlettiği için seviniyoruz. Bakış açımız sizin ahirete inancınız olmadığından kesişmiyor bu yüzden zıt düşünüyoruz gibi görünüyor oysa gerçekler göründüğü gibi değil..., rasyonelleştirme gibi bir saçmalıkla alakamız yok çok şükür... Saygılarımla.
-
Madem Allah Bu Kadar Kudretli,Kuvvetli Herşeye Gücü Yeter , Kendi Gücünde Yeni Bir Allah Yaratabilir mi ?
Klor(Cl) zehirli bir gaz değil mi ya Sodyum(Na) o da patlayıcılarda kullanılmıyor mu? (NaClO3 ... vs.) Zehir ve patlayıcı birleşip tuzu (NaCl) oluşturacak,bunu yemeğine vs. katık olarak kullanacaksın ama ne zehir etkisi göreceksin ne de patlayıcı özelliği tesir edecek..Binde bir olsa yine yaşamamamız gerekir bu durumda tuzu yiyince ve birisi tam kıvamında birleştiriyor iki maddeyi al katık olarak kullan diyor sofranda ve bunu göremiyorsun öyle mi ? ----------------------------------------------- Su molekülü ayrıştırıldığında açığa 2 hidrojen 1 oksijen atomu çıkmıyor mu ? Peki 2 hidjoen 1 oksijeni birleştirerek kim su üretti bugüne kadar, hani bunları birleştirerek üreten nerde ve bunu göremiyorsun öyle mi ? ---------------------------------------------- Araba ile 200 km/sn vs. hızda gittiğini düşün. Camdan kafanı dışarı çıkarıp ağzını açsan ne olur ağzın rüzgardan balon gibi şişmez mi ? Peki dünya kaç bin km hızla gidiyor hiç sarsılmıyoruz, hiç hissetmiyoruz bile ? Dünyayı bu denli rahat kılan kim ? binlerce kilometre hız yapan dünyaya acaba bu hızı veren kim ? dünya ile birlikte hareket ediyoruz üstelik kendi etrafında dönüyor ama bizi üzerinden savurmuyor neden acaba bu yer çekimi kanunu koyan kim ? ve bunu göremiyorsun öyle mi ? daha sayalım mı
-
Madem Allah Bu Kadar Kudretli,Kuvvetli Herşeye Gücü Yeter , Kendi Gücünde Yeni Bir Allah Yaratabilir mi ?
Yanlış kurgulanmış Allah değil de sıfatlarını dünya nazarında kıyaslamaya aldığından yanlış algılanmış olmasın Onun her şeye gücü yeter. Bizim inandığımız Allah öyle kudretli öyle mükemmel ki bir şey istedi mi "Ol" demesi yeterlidir. Bir şeyi dilediği zaman onun emri o şeye ancak ?Ol!? demektir. O da hemen oluverir. (Yasin Suresi, 82. âyet) O Rahmândır; rahmeti bütün varlıkları kuşatır ve bütün yaratıklarının her türlü rızkını merhametle yetiştirir. O Rahîmdir; yaratıklarına karşı pek şefkatli ve merhametlidir. (Fatiha Suresi, 3. âyet) Ancak tevbe ederek kendisini ıslah eden ve gizlediği hakikati açıklayanlar başkadır. Ben onların Tevbesini kabul ederim. Çünkü Ben tevbeleri çok kabul edici ve çok merhamet ediciyim. (Bakara Suresi, 160. âyet) İnkâr eden ve kâfir olarak ölenlere gelince; Allah?ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üzerinedir. Onlar ebediyen lânet içinde kalacaklardır. Azapları hiç hafifletilmeyecek ve onlara hiç göz açtırılmayacaktır. (Bakara Suresi, 161. âyet) İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah?tan başkalarını Ona denk tutarlar ve onları, tıpkı Allah?ı sever gibi severler. Mü?minlerin Allah?a olan sevgileri ise çok daha kuvvetlidir. Keşke o zâlimler, azâbı gördükleri zaman anlayacakları gibi, bütün kuvvetin Allah?a âit olduğunu ve Allah?ın azâbının pek şiddetli olduğunu şimdiden anlayabilselerdi! (Bakara Suresi, 165. âyet) Allah?ın indirdiği kitaplardaki hakikatleri değiştirip gizleyerek karşılığında az bir dünya menfaati elde edenler, karınlarına ancak ateş dolduruyorlar. Kıyâmet gününde Allah onlarla konuşmaz, rahmetiyle iltifat etmez, günahlarını bağışlayıp temize de çıkarmaz. Onlar için pek acı bir azap vardır. (Bakara Suresi, 174. âyet) İşte onlar bu alışverişleriyle doğru yolu bırakıp karşılığında sapıklığı, Allah?ın affını bırakıp karşılığında azâbı tercih etmişlerdir. Ateşe karşı ne kadar dayanıklı şeyler bunlar! (Bakara Suresi, 175. âyet) Bu azâbın sebebi, Allah?ın hak ile indirmiş olduğu kitabı onların saklamaları ve inkâr etmeleridir. Kitapta ihtilâfa düşerek bir kısmına inanıp bir kısmına inanmayanlar, muhakkak ki, haktan pek uzak bir ayrılık içindedirler. (Bakara Suresi, 176. âyet) O size leşi, kanı, domuz etini ve Allah?tan başkası için kesilen hayvanların etini haram kıldı. Her kim çâresiz kalır da bunlardan yemeye mecbur olursa, kendisi gibi zorda kalmış birisinin hakkına tecâvüz etmeden ve zaruret miktarını aşmaksızın yemesinde günah yoktur. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir. (Bakara Suresi, 173 . âyet) --------------------------------------------------------------------------------------------------- Sonsuz İntikam : Cehennem Sonsuz Merhamet : Cennet Bir sıfatı diğerini kısıtlamaz. Ona inanmayanlara Cehennem azabını tattırması, Ona iman edenlere tattıracağı Cennet lezzetine mani değildir. Hem nasıl ki aslan yırtıcı bir hayvanken yavrusuna karşı pek şefkatlidir. Bu hayvanın bu şefkati nerden geliyor. Kime şefkat edeceğini ona öğreten kim...
-
kehf suresinde hz. musa ve salih kul kıssası
Çocuk yaşta katledilmesi (kafirliğe teşebbüs edileceği Allah tarafından bilindiğinden), onun buluğ çağına girmeden ölmesi demektir bu da imtihana tabi tutulmadan cennetlik çocuk demektir. Biraz fazla araştırın mümkünse. Annesi ve babası mümin. Çocuğunu yanında görmek ister cehennemde değil . Selametle
-
kehf suresinde hz. musa ve salih kul kıssası
Tehlikeli ve sakıncalı bir anlayış tarzı....Yaşam tabakası hala karıştırılıyor
-
kehf suresinde hz. musa ve salih kul kıssası
1- "Çocuğa gelince, anası babası mü'min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk." 2 "Böylece, Rablerinin onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik." Hz. Hızır'ın yaşam tabakası ile bizimkini karıştırmayalım mümkünse...Yorumunuz bizim yaşam tabakamıza göre...Biz öyle bir şey yaparmıyız zannediyorsun ? Biz çocuğu katleder miyiz durduk yere? Gerçek müslüman katletmez. ".....biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik." iyi idrak etmek gerek...Bizim yaşam tabakasıyla lütfen kıyas etmeyelim. Önce yaşam tabakalarını öğrenelim ondan sonra kıyas etmeye çalışalım. Saygılarımla.
-
İslam'da Mezhep..?
Tamam derdiniz anlaşıldı. Saygılarımla.
-
İslam'da Mezhep..?
Hz. Muhammed mezhebin ta kendisidir derken; Onun bir mezhebe bağlı olmasından öte hâk mezheplerin ona bağlı olduğunu, onun yolundan gittiğini söylemek istemiştim. Güzel kardeşim acizanece söylüyorum;siz mezhebe uyma konusunu bir kenara bırakıp hâk mezhep kurucularının hükümleri neye göre verdiğini(Hz. Muhammedin hangi fiilini hangi nedenle ve niçin uyguladığını) ve peygamberimizin müceddidlerle ilgili sözlerini araştırmayı deneyin. Mesela Sizin abdestiniz varken herhangi bi yeriniz kanadığında abdestiniz var mı kabul edeceksiniz yoksa abdestiniz bozuldu mu kabul edeceksiniz ? Buna nasıl karar verebileceksiniz. Hak mezhep kurucuları onun sünnetini işliyorken siz o bana yeter diyorsunuz tamam peygamberimiz bu iki fiili de yaptı siz de iki fiili de mi yapacak mısınız yoksa dine kolaylık sağlayan müceddidleri mi yok sayacaksınız. Ben ne kadar yazsam boş bu konuda çünkü ben size bu konuyu anlatmaktan acizim sevgili kardeşim.