Taylan Abi

Modern Polyanna. Sen bunları söylerken aslında kulağa ne kadar da hoş geliyor. Yapmayalım, etmeyelim, kanmayalım vs vs. Sonra? Sonra adam malı götürmüş, soyguna talana, çalmaya devam ederken, yandaşları - şakşakçıları vatana millete bütün bunların suçlarını yıkarken, herkesi ama herkesi hırsızlıkla namussuzlukla suçlarken sen çıkıp bunları söyleyeceksin. Vicdandan bahsederken, bunları da hesap etmek, bunları da o vicdanın süzgecinden geçirmek icap eder. Bizim edebiyata karnımız doydu, kardeşlik masalları anlatacak dönemlerde değiliz. Yıkılıyoruz, Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla laiklik karşıtı odak olduğu tescillenmiş adamlar 6-7 yıldır iktidarda ve hala seçimlerde de aynı pişkinlikle çalıyor, çırpıyor, yeni yağmalara zemin hazırlıyor. Ve işin daha da korkunç tarafı bu talanı izleyen zavallılar, bu işleri alkışlayarak, sana bana iftira atarak bir fayda sağlayacaklarını umuyorlar. Yarın bir gün bu memlekette çalacak bir şey kalmayınca tüm posası başlarına geçecek, farkedemiyorlar. Memlekette istikrar varmış, millet ondan oy veriyormuş, baksana zaten şimdi bile %38miş. İstikrardan sana ne kardeşim? Sana ne? Senin cebinde 3 kuruş simit paran, sırtında basma gömleğin var mı yok mu onu söyle sen. Borsa çıkmış 100bin olmuş, dolar düşmüş 10 kuruş olmuş sana ne? Senin borsada oynayacak 10 paran, dolar alacak 1 liran var mı onu söyle. Bunu düşünemeyen insanlar, kendilerince sebepleriyle gidip yeniden oy verdiler. Kendilerinden olmayanları yavuz hırsız edasıyla suçladılar sonra. Ben herkes tarafken, herkes işine geldiği gibi at oynatırken, hacı hoca malı götürürken, kürtçüsü durumdan nemalanıp ellerini ovuştururken susamıyorum. O kadar tarafsız, o kadar tepkisiz kalamıyorum. Particilik yapmaksa eğer bundan anladığınız, evet gönlünüz hoş olsun yapıyorum. Ama herkes neler neler yapıyor görmüyor musunuz? Nasıl kayıtsız kalabilirsiniz? Bu po*nografik icraatlar devam edecek. Siz de barış, kardeşlik, hak hukuk sevdanızda olacaksınız. Uyandığınızda ise çok geç olacak.

İspat. Güzel kelime. İspat olmadan bu tartışmanın sonu olmayacak zaten. AKP'yi suçlamak için 29 Mart seçimlerine ait elimizde bir dünya delil var. Sizinkileri alalım. Herkesi sahtekarlıkla, oyunculukla suçluyorsunuz. Haydi ispatlayın.

"Hata raporunu oluştururken bir hata meydana geldi" Bir taşla iki kuş... "...şu hata meydana geldi: "Daha kapsamlı bir hata meydana geldi" En azından sorunu "kapsamlı" bir şekilde açıklamış. "Norton CrashGuard 3.0 çöktü. Büyük ihtimalle CrashGuard bu problemi tamir edebilir." İşte Norton'un program çökmelerini düzeltmeye aday programı Norton CrashGuard. Son derece iyimser olan program, kendisi çöktüğünde bile sorunu hala çözebileceğini düşünüyor. "Uygulama sürücüyü başarılı bir şekilde kaldırmayı başaramadı. Kaldırma devam edecek ama sürücü hala yüklü olacak" En azından dürüst... "Klavye hatası" "Devam etmek için F1'e, kurulum aracını çalıştırmak için F2'ye basın" Diğer bilgisayardaki klavyede bassam olur mu? Benimki çalışmıyor da... "Hata Hata" "Bir önceki hatayı görüntülerken bir hata oluştu" Zaten ben de şans olsa... "Bir sebep yüzünden yazma işlemi başarısız oldu" En azından sebebi biliyoruz... "Bu hata için bir mesaj yok" Şuna "anlamadım" desene... "Yardım mevcut değil" "Tamam – Yardım" Özetle; "Yardım mevcut değil ama çok istiyorsanız ne yapabileceğime bir bakarım..." diyor. Rüşvet de istiyor olabilir... Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir noktada olmalıyız... "(IIS ile ilgili güncellemenin açıklaması)" "Bilgisayarınızı himaye etmek için şimdi indirin" İndirmezsem bilgisayarımı elimden alacaksanız pek bir seçeneğim yok sanırım... Alıntı: Chip Dergisi

Bu cımbızlama huyunuzu da yeni öğrenmiş bulunuyoruz. Ben üstteki soruları sorarken objektif davranmaya gayret ettim. Ancak tartışmanın ilerleyen bölümlerinde konuyu daha özele indirgedim. Siz herkesi suçlarken ben de kendi yerimi seçtim. Bu iletileri nasıl okuyorsunuz, nasıl anlıyorsunuz, nasıl takip ediyorsunuz anlamıyorum. İnsaf yahu. İnsaf.

IMF anlaşması yapılıyor artık biliyorsunuz. Seçim geçti nasıl olsa. Şu akpliler biri çıkıp izah etse bu süreci, gözümüzün içine baka baka ülkeyi soyup soğana çevirip, ona buna çekip, faiz faiz üstüne borçlara gömüyorlar. Utanmıyorlar. Bu adamlara oy verenler de utanmıyor eminim. Şimdi madem bu oyu verdiler, bir de bize şu anlaşmayı izah etsinler. Buradayız.

Yandaş medya çok eğlenceli.. Tavsiye ederim.. Neler yazıyorlar neler.. Mesela AKP’nin oy kaybetmesinin nedeni krizmiş! Cumartesi gecesine kadar kriz yoktu.. Kriz var diyene; kriz tellalı, kriz çıkarcısı, krizden nemalananlar diyorlardı.. İşsizlik haberlerini gizliyorlardı.. Pazartesi günü pat diye kriz geldi! AKP’nin gerileme nedeni kriz oldu.. Hani kriz yoktu? Başbakan meydanlarda bağırıp çağırmadı mı.. Manşetlere taşıyıp evet kriz yok şakşakçılığı yapmadınız mı? Yaptınız.. Şimdi niye kriz muhabbeti yapıyorsunuz? Bir de diyorlar ki yaşam tarzı hassasiyeti AKP’ye oy kaybettirdi.. Tebrikler.. Sonunda gördüler.. Düne kadar dayatma var diyorduk, mahalle baskısı.. Onlar da diyordu ki bunlar uydurma.. Asıl baskı bize.. Yüzde 38 çok işe yaradı.. Krizden sonra mahalle baskısını fark ettiler.. Yakında ‘yaşam tarzına dayatma’ adlı yazı dizilerine başlarlarsa hiç şaşırmam.. Bu arada .. Aman ha.. Bu kısmî özgürlük ortamından yararlanıp aşırıya kaçmayın.. Başbakan çıkar ‘sevsinler seni’ derse.. Ayvayı yersiniz.. Benden uyarması.. M.Tezkan

Başbakan Erdoğan, G-20 zirvesi için gittiği Londra’da da “iç siyaset”i değerlendirmekten kendisini alamamış ve “Güneydoğu’da tehditlerle dolu bir seçim yarışı yaşanmıştır” demiş... Başbakan neden özellikle bu bölgeyi vurguluyor? Çünkü DTP, AKP’ye açık ara fark attı! Başbakan’a göre bu bölgedeki vatandaşlar kapılarının altından atılmış mektuplarla ciddi şekilde tehdit edilmiş... Sonuçta da böyle bir ortamda yapılan seçim için Başbakanımız, “Demokratik ortamda yapılmıştır” diyemezmiş... Kendisiyle uzun zamandır ilk kez aynı görüşteyim. Gerçekten de böyle bir ortamda yapılan seçime, “Demokratik ortamda yapılmıştır” demek mümkün değil! İyi de: DTP, oralarda seçmenleri tehdit ettiyse... Adalet (!) Bakanı Mehmet Ali Şahin’in Antalya’daki seçmenlere, “AKP’li olmayan belediyeler iş yapamaz, projeleri Ankara’dan geçmez” demesi... Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun Adana’da benzer sözleri yinelemesi... Bizzat kendisinin, AKP’yi desteklemeyen gazetelerin boykot edilmesini istemesi... Bazı valilerin, yetkilerini kullanarak AKP mitinglerine “izleyici memur” toplaması... Yeksek Seçim Kurulu’nun suç duyurusunda bulunmasına karşın Tunceli’de beyaz eşya dağıtımının sürdürülmesi, bu yolla yasaların delinmesi... Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in, “Seçimden sonra Mehmet Ali Birand’a ve Uğur Dündar’a bu Türkiye dar gelmezse, bana yazıklar olsun” demesi... Bazı belediyelerde zabıta memurlarının gecekondularda oturan vatandaşları kenara çekip, “Mahallenizden AK Parti çıkmazsa, seçimden bir gün sonra yıkım ekipleriyle geleceğiz” diye gözdağı vermesi... Tüm bunlar tehdit değil mi? Bu tehditlerle vatandaşlara şantaj yapmış olmuyorlar mı? Bu koşullarda yapılan seçimlere, “Demokratik ortamda yapılmıştır” denilebilir mi? M.Mutlu

Hep birlikte bir ölüp gelelim, sonuçları tartışırız

Gözünüzü kapatınca gece oluyor mu? Olmuyor. Siz o yöne bakmadığınızda, oradaki nicelik kayboluyor mu? Kaybolmuyor. Siz okunmuyor dediğinizde de sonuç değişmiyor. Okunuyor. Evet, yandaş medya gibi sokaklarda bedava dağıtılmadığından olsa gerek tirajı düşük. Ama muhafazakar zihniyetin demokrasi anlayışı sayısal değerler üzerine kurulduğu için böyle küçümseyici sözler sarfediliyor. O gazete 1 tek bile satsa, eğer ki doğru olan bir şeyi yazmışsa görevini yapmıştır. Siz okumayın, gözünüzü kapatın. Başbakanınız kızar sonra uf olur:)

Satılmış, üçkağıtçı, her sözünde ayrı yalan dolan adamı almışlar yakılan oyları örtbas edebilmek için 5 bin lira para vermişler. Adam da başlamış savurmaya. Yarın birgün çıkıp MHP de 4 bin lira verdi derse hiç şaşırma. Ver 10 bin lira bak neler yumurtluyo, şaşar kalırsın. Bu arada 1946'daki seçim sistemi şimdikinden çok farklıydı. Zamanın şartları, ülkenin şartları öyle gerektiriyordu. Değiştirildiği de iyi oldu ayrı mesele. Oradaki olay 1 ilçedeki sonuçlardır. Ve 90 yıllık Cumhuriyet tarihinde -seçim sistemi farklıyken- 60-65 sene evvel olmuştur. Ama bugün? Daha son seçimde itiraz edilen yerlerin sayısı 10larla ifade ediliyor. Öyle Google'a bakıp buralara tarih yazmakla olmaz bu işler. Neden AKP oy çalmıştır sorusunun cevabı, "CHP'de 60 sene evvel çalmıştı" değildir. Babanızın bile hayatta olmadığı dönemde olup bitmiş işi ısıtıp ısıtıp önümüze çıkarmaları gerçekten tuhaf. Bugünün hesabı var mı? Yok. Bitmiştir. Not: Yine yazmayacaktım ancak konu ortada kalmasın istedim.

Bu başlığa tüm liberal türevi, muhafazakar teokrat, çakma demokrat, sosyalist, milliyetçi muhafazakar, milli görüşçü, ileri görüşlü, geri görüşlü, kızıl ötesi görüşlü, sosyal demokrat herkesi bekliyorum oysa ki. Nerdesiniz? Ergenekon, TSK, PKK, JİTEM diye mi hopluyorsunuz hep siz? Bu mudur kelime hazneniz?

Parti falan da tutuyorum, ne münasebet? CHP'liyim. Mührümün mürekkebini ifşa edecek kadar da yürekliyim ... Bana AKP seçimde kütüklere müdahale etmedi mi diyorsunuz? Bu mudur? Bu mudur? Söyleyin. Bu mudur? Tekrar soruyorum ve cevabını istiyorum. Bir tane AKP'li çıkıp filan yerde böyle kütük kaydı dalaveresi yapılmıştır dedi mi? Dedi mi yahu?

Rica ederim, benim o sözüm sana değil. Sahipleri aldı alacağını, endişen olmasın Böylesi siyasetten ve gerçeklerinden uzak insanlarımız da var maalesef. Hemen diye değişsin isterler, bilmezler hayatın gerçeklerini. Düğmeye basınca değişeceğini umarlar. Ve hesabını sorarlar sana. İtiraz etmişiz yahu, olmaz böyle demişiz, bu gidiş doğru değil demişiz. Koltuk, sandalye, çek-yat derdindeyiz sanki. Ömrümüzü verdik biz bu yola. Gençliğimizi verdik. Ben çabaladım 14 senedir, yıkamadım bu fikri. Pes etmedim ama. 114 sene ömrüm olsa buradayım. Makamınız ve koltuğunuzla karşınızdayım. Ah sen bunu bir de bana sor....

1 yıl sonra; Dinliyoruz bekir. Anlat.

Aklı bizde, fikri ve bedeni hür forum arkadaşlarımızı O gün anacağız. Evet dedikodu yapacağız illa ki. Ama sizi seviyoruz. Bilesiniz istedim. İstedik mi deseydim? Zebercet? Zeberceeeeeeeeeet?

Ölmüş babasını, kardeşini, oğlunu, kızını seçim kütüğüne yazdıranları ihbar edenler hangi partidendi? Bir tane AKP'li çıkıp filan yerde böyle kütük kaydı dalaveresi yapılmıştır dedi mi? Dedi mi yahu? Bütün bu dolapları, oyunları muhalefet partileri ortaya çıkarmadı mı? Hala nasıl olur da bu hırsızlık karşısında muhalefete böylesi paye bırakırsınız? Tek bir amacınız olması lazım. Tek haklı olduğunuz konu; Amerikalı, Afrikalı, Hindistanlı değil bu hırsızlar. Kim oldukları belli işte.

Sayın phantom_lord, başkalarının umduğu gibi Baykal'a ayılıp bayılan birisi değilim. Hatta daha önce bu forumda itiraf ettiğim bir mevzuyu tekrarlayayım. 1995 yılında Bahçelievler İlçe Teşkilatı'ndan ayrılmamın - mecbur bırakılmamızın- tek nedeni Baykal zihniyetindeki insanlardır. (bireysel pozitif aksiyonu olmayanların bu bölümü daha dikkatle okumalarını rica ederim, onlar kendilerini bilirler) Ben o gün de sevmezdim, bugün de kişisel bir sempati duymuyorum. Ancak CHP demek, Baykal değildir. Baykal da CHP değildir. Hal böyle iken bir partinin henüz yapmamış olduğu eylemlerle suçlanmasına itiraz ediyorum.

İnsanları yaptıklarıyla değerlendirmek akılcı bir yaklaşımdır. Ancak yapmadıkları ile değerlendirmek düpedüz önyargıdır. Baykal'ın yeni dönemde değişimlerden bahsettiğini görüyoruz, bakalım gerçekten değişim olacak mı? Değişim olmayacaksa bir sonraki seçimde bizim elimizde yine mühür olacak... Şimdiden değişim olmayacak demek ancak yandaşların işidir.

Sakızları mı beni mi? Sakızları sevdiğini söyledin evet. O yüzden şehirdeki bütün Mabel'cilerin listesini çıkardım

Asfalyalara karşı Mabel Sakız ve Mabel Çikolata ile önlemimi aldım. Üstelik hepsi orjinal ambalajında

Asıl eğlence, bunlarla birlikte asfalyaların da atarsa başlayacak bence... Gazozlar, gönüller, yaylar tey tey teeeeeeeeeeyyyy

Baykal, Say’a cevap vermiş ama... Dün “Fazıl Say’ın Deniz Baykal’a” mektubunu yazmıştım, bugün Baykal’ın Antalya’da CHP’nin adayı olarak Başkan seçilen Prof. Dr. Mustafa Akaydın’ı ziyareti sırasında gazetecilere -Say’ın mektubuna cevap niteliğinde- söylediklerini yazacağım. “Daha yüksek hedeflere ulaşmanın sihirli bir reçetesi, mucizevi bir çözümü olsaydı, toplumsal, kültürel, tarihi, sosyolojik temeli olan sorunlar sihirli bir değnek dokunuşuyla çözülebilseydi bu iş çoktan çözülürdü.” Kusura bakmasın ama Sayın Baykal’ın bu cevabı da aynen Başbakan Erdoğan’ın sık sık yaptığı “halkı yanıltıcı, kolayca kaçan ve kendisine yarayan” açıklamalarına benzemiş. Fazıl Say sihirli değnekten veya reçeteden söz etmiyor, sadece “eğitim, işsizlik, varoşlara ve Anadolu’ya açılım, halka inme, ekonomik çözümler ve her konuda ‘projeler’den söz ediyor, var mı/yok mu bize söyleyin. Yoksa eğer, siz gidin olan biri gelsin” diyordu. Bu konulara önem veren adayların birçok ilde tüm tehditlere, rüşvetlere rağmen kazandığını ve partinin oyunu yukarı çektiğini bu seçimde gördük. Demek ki kişilik, imaj, projeler çok önemli... Şimdi Fazıl Say’ın sorusunu tekrar düşünmeli; Türkiye genelinde bu projeler var mı, yok mu? Yoksa eğer...? R.Mengi

Menapoz virajında savrulmuş romantik kadın replikleri! Kaçııııııınnnnnnn!

Fehmi Koru özgürlük istiyor! Başbakan yüzde 48 alırsa ‘Putin olur’ demiştim ya.. Yüzde 38 aldı.. Tehlikenin büyüklüğü ortaya çıktı.. Meğer yandaş medya ne büyük baskı altındaymış! Hazır kıtadan Fehmi Koru yazıyor.. Yazmıyor, aslında yalvarıyor.. Başbakanım izin ver de iki kelam da biz edelim diye.. Yazının son cümlesi aynen şöyle.. “Bundan böyle daha fazla hoşgörüye hakkımız olduğunu sanıyorum.” Bu nasıl gazeteciliktir.. Gazeteci, bir partinin genel başkanından, başbakandan hoşgörü ister mi? Başbakanlardan icazet alan gazeteci olur mu? Diyor ki; “tavsiyelerimizi husumet sayma.” Yani.. Biz iyi çocuklarız! AKP’ye bağlıyız... Aslında kelepçesinden kurtulmaya çalışıyor da göbekten bağlı olduğu için işi zor! M.Tezkan

Yandaş medya çok eğlenceli.. Tavsiye ederim.. Neler yazıyorlar neler.. Mesela AKP’nin oy kaybetmesinin nedeni krizmiş! Cumartesi gecesine kadar kriz yoktu.. Kriz var diyene; kriz tellalı, kriz çıkarcısı, krizden nemalananlar diyorlardı.. İşsizlik haberlerini gizliyorlardı.. Pazartesi günü pat diye kriz geldi! AKP’nin gerileme nedeni kriz oldu.. Hani kriz yoktu? Başbakan meydanlarda bağırıp çağırmadı mı.. Manşetlere taşıyıp evet kriz yok şakşakçılığı yapmadınız mı? Yaptınız.. Şimdi niye kriz muhabbeti yapıyorsunuz? *Bir de diyorlar ki yaşam tarzı hassasiyeti AKP’ye oy kaybettirdi.. Tebrikler.. Sonunda gördüler.. Düne kadar dayatma var diyorduk, mahalle baskısı.. Onlar da diyordu ki bunlar uydurma.. Asıl baskı bize.. Yüzde 38 çok işe yaradı.. Krizden sonra mahalle baskısını fark ettiler.. Yakında ‘yaşam tarzına dayatma’ adlı yazı dizilerine başlarlarsa hiç şaşırmam.. Bu arada .. Aman ha.. Bu kısmî özgürlük ortamından yararlanıp aşırıya kaçmayın.. Başbakan çıkar ‘sevsinler seni’ derse.. Ayvayı yersiniz.. Benden uyarması.. M.Tezkan