Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

mavi olmayan gökyüzü

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    5.190
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    13

mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey

  1. .........."vardan yok,yoktan var olmaz"............ Var iken yok olamamak,yok iken var olamamak,hiçbirşey olmak!Ürküttü beni,yaşadıklarımı ve yaşayacaklarımı sıfırladı hemencecik. Kısırdöngüler...dünden bugüne aktarılanlar ve deneyimler! İnsan doğar,büyür ve ölür.İşte en büyük kısırdöngü."...,milyarlar,milyonlar,yüzler,binler,onlar ve nihayetinde birler...Tüm değişim nidalarına rağmen,aynı gökyüzü,aynı toprak,aynı insan,aynı kader...Değişen sadece beynimizin ürettiğidir;yoksa bizler değil. Kısırdöngüler demişken,kısırdöngüler içerisinde beynimizi ve kalbimizi kemiren soruları yazmamak elden mi? Bir hikaye yazalım,bir varmış bir yokmuş diye başlayan.Bir de esas oğlanımız olsun,şöyle fiyakalı soruları olan. Esas oğlanımız dünyaya merhaba der,şaşkınlığı yorgunluğunu alıverir.Önce anne şefkatini hisseder,sonra görür,işitir...şaşkınlık yerini anlama çabalarına bırakır. ve gel zaman,git zaman;esas oğlan somut işlemler dönemindedir. Gökyüzünde asılı bir güneş vardır,her saba h doğan güneş,akşam yerini ay dedeye bırakır.Esas oğlan hayran kalır,hayranlığı sorulara dönüşür. "anne,neden benim gözlerim var,abla neden biz uçamıyoruz...?"sorulara verilen cevaplar..."şeyyyyyyyyy,ne yapcan oğlum sen,offffffffff ne bu ya,çekil daha yemek yapacağım." Soru sormayı unutmuş insancıklar...soruda kaybolmuş esas oğlan. ve gel zaman,git zaman aldatmacası devam eder. esas oğlan büyür,soru sormayı unutur.Ölüm gelir,unutulan sorularda anlamını yitirir. ............... ............"vardan yok,yoktan var olmaz"...peki ne olur? Ateistler her soruda yanıt ararken,teistler de o yanıtı bir ölçüt olarak görmeszken,siz varlık ve yokluk arasında ki sınırı nasıl bir çizgi ile çizeceksiniz. Felsefe de beyhude bir arayıştır,sorulara cevap bumak.Her filozof,dönem kendi sorunu sorar,kendi yanıtını veririr. Hele ki söz konusu var olma sorunu ise... Ne inaçlar,ne değerler,ne kavgalar...toplamında ne bedeller.Soru sormayı unutanlar,soru sorma hakkından mahrum kalanlar,sorularda kaybolanlar... ben de o sorularda kaybolanlardanım...bazen,kendi kendime diyorum ki;neden varım ben?Varlığıma bir anlam verdim derken,sonra yaşananlar bana aynı soruyu sordutuyor;ve ne biliyor musunuz arkadaşımbeni inanmaya iten,soruların karmaşasından en kısa yoldan kurtulma çabaları... tam bu soru mevzusuna takılmışken,saatte baktım da erkenden gitmem gereken işi hatırlladım,herkese iyi geceler
  2. pardon,44 değil mi?Aslında anlayamadığım,bu koyunların neden kesildiği yanlış cümleler kurmuşum (Obama,bizi neden bu kadar çok ilgilendirir,hele ki bizim gibi eleştiri gücünü kaybetmiş bir toplumda)
  3. Çoook az kaldı dostum tadını çıkarmaya başla bugünü geç...18
  4. Obama'da üstüne düşen görevi yerine getirecek gibi görünüyor,o iyi olmayı denese de çıkar ve dengeler buna izin vermeyecek.Gazze'de olanlardan sonra,sadece seyirci olanları arayıp teşekkür etmesi,belki de önceki misyonu tamamlayacak bir anlayışın ilk taşıdır. Obama,gerçekten de büyük bir umuttur.Düşünün,faşizanlığın borazanlığından Beyaz Saray'a...insana,olması gereken yerini çok iyi hatırlatıyor.Seçim sürecinde,Obama diyenlerden biri de bendim;ama sanılmasın ki,değişecek olan dünya düzenine olan inancımdan gelen bir istekti bu Obamalarım...sadece,insanın rengine ve tercihine rağmen,buluşulacak insanlıktandı. Umarım yanılırım Dünya susarken,işgale duygusal yaklaşan Başbakanımıza yönelitilen eleştirileri,yorum yapmadan dinlemeye devam edeceğim. bu arada,ben hala neden kırk koyunun kesilmiş olduğunu anlayamadım.
  5. Biraz daha açar mısınız,özellikle bu uyum yasaları hakkında ki düşüncenizi.
  6. Taypa,lütfen PKK ive Kürt sorunu ile ilgili düşüncelerime eşdeğer bu yazıyı okuyun...umarım ne demek istediğim anlaşılır... "Kürt meselesi, özellikle PKK’nın kendisini dolaylı olarak devlete muhatap kılması sonucunda, neredeyse tamamen siyasi iktidar hamlelerine teslim olmuş durumda. PKK’nın stratejisi Kürt kesiminin tek meşru temsilcisi olmayı hedefliyor. Bu uğurda bazı çözüm fırsatlarının kaçmasına bile göz yumulabiliyor. PKK, Kürtlerin ‘ne istediği’ konusunu kendi tekelinde tutarak, bir siyasi hareket alanı yarattığını düşünüyor. Öte yandan bu ‘isteneni’ açık biçimde söylemekten de kaçınarak, gelecekte doğabilecek pazarlık imkânlarını daraltmamayı amaçlıyor. Bu alanda askeriyenin maddi ve manevi ablukası altında olan hükümetler ise, PKK’nın söz konusu stratejisine dolaylı destek veriyorlar. Çünkü devletin de bu konuyu nasıl çözeceğine ilişkin bir fikri yok. Sınırlı çözüm adımlarının beklentileri daha da ileriye taşıyacağından ürküyor, buna karşılık demokratik mekanizmayı derinleştirecek radikal adımların Türkiye’deki iktidar yapısını temelden değiştireceğini biliyoruz... Böylece Kürt meselesi söze döküldükçe karmaşıklaşan, muğlak bir itiraz siyasetine dönüşüyor. Genelde isteklerin belirsizliği, dil hakları gibi somut taleplerin de bu genelin içinde değerlendirilmesine neden oluyor. Öyle ki herhangi bir demokratik hakkın tanınması, sonu belirsiz bir siyasi tavizler silsilesinin önünü açacak sanılıyor. Devletin bu paralize halinin PKK’nın da siyaseten işine geldiği açık... Karşılarında hiçbir adım atamayan, Kürtlere en sıradan vatandaşlık haklarını veremeyen bir devlet gören Kürtlerin önemli bir bölümü, siyasetine sempati duymasalar da, PKK’nın pazarlık gücüne muhtaç olduklarını düşünüyorlar. Böylece Kürt meselesi büyütülerek önü tıkanan bir sorunlar yumağı haline gelirken, her iki tarafta da iktidar tekelleşmesine neden oluyor ve demokratik bir tartışma ortamından daha da uzaklaşılıyor. Bu kısır döngünün kırılması Kürtlerin PKK’nın ideolojik ve manevi tahakkümünü aşan bir geniş yelpazede konuşmaya başlamalarını ve bu konuşmanın ülkenin öteki taraflarında duyulmasını gerektiriyor. Artık “Kürtler ne istiyor” sorusuna belirsizlikten kurtulmuş bir cevabın verilmesi şart. ..."* Birde buradan okuyun... Askere karşı herhangi bir önyargım yok,size ispatım yaşadıklarımdır.İnanıp,inanmamanız da sizi bağlar. Ben,PKK meşrudur demedim;PKK ile gelen çözümler var dedim. Arada ki ince çizgiyi iyi okuyalım. Mesela,eğitim bilimlerinde davranış edinme yöntemleri vardır;bazen yanlış davranışların doğru davranışları kazandırdığını görürüz,bu davranışı doğru kılmaz;sonucu doğrular. Jitem'de kimler var? Ersever,size neyi anımsatıyor? *Kürtlerle konuşmanın zemini...Etyen Mahçupyan
  7. Değerli forumdaşım,polemik değil,düşünce alışverişi ben,emperyalizme olan bakışımı yazdım;siz demedim.Yani,sizi doğru okudum;sadece "bunu da ekleyelim" demeyi unutmuşum. Siz şeklinde başlayan,oldukça kırıcı olan ithamlarınızı,halkıma olan yaklaşımınız hakkında yazılacak tek bir kelimem dahi yok... Abim,hep der;"bizi ilgilendiren,yazılması gerekenlerdir;yoksa kendimizi bu veya şu şekilde kanıtlamak değil;zira biz o kanıtın kendisiyiz" .................. PKK,TERÖRÜNÜ ANLAMAK İÇİN;Gökhan Özgün'e kulak verelim. "Masanın üzerine bir taş koyup var mıdır, yok mudur? diye tartışılırsa, inanır mısınız, taşın yokluğu hep kazanır. Taşın yokluğu fikri yüzyıllarca Batı felsefesine bu sayede hükmetmiştir. Taşın varlığını kanıtlamak isteyenler kafalarını taşa vura vura parçalamak zorunda kalmışlardır. Bu bile taşın varlığını kanıtlamaya yetmemiştir. Çünkü taşın varlığını inkâr edenler, ona vura vura parçalanan kafaların varlığını çok daha büyük bir rahatlıkla inkâr ederler. Taşın varlığını inkâr edebilmenin yarattığı metafizik imkânlar bu topraklardaki mutlak inkârcı siyaset geleneğinin pişkinliğiyle birleşince, öyle bir siyasi iletişim soygunu yapar ki, aklınız hayaliniz durur. Böyle ‘yarılma dönemlerinde’ karşınızda duran inkârla n’olur tartışmayın. Her tartışma mutlak inkârın zeminine zemin katacaktır. Taş var mıdır, yok mudur? tartışmasından geriye, kayıtlarda, taş var mıdır, yok mudur? ‘objektifliği’ kalacaktır. " ve hemen sonrasında ekler; "Taş vardır. Bunu tartışmam. İlla kayıtlara bir şey geçecekse, bunu tartışmadığım geçsin kayıtlara. Bunu benle tartışmak isteyenden kaçarım." işte Materyalistim adlı köşe yazısında, oldukça net bir analizin;asıl düşündüren cümleleri; "Taş, Ergenekon’dur. Taş, askerdir. Taş, binlerce faili meçhul cinayettir. Taş, Hrant Dink’in ensesindeki kurşundur. Taş, niyetle cesedi aynı kefeye, aynı kefene koyan zihniyettir. Ben, bu taşın varlığını, büyüklüğünü, kapladığı yeri, verdiği acıyı kanıtlamak için kafamı bu taşa vurmayacağım. . . . Siyaset her şeyden önce bir iletişimdir. Siyasi iletişimde ‘tartışıla tartışıla’ kavramları elinden alınan, kavramları anlamsızlaştırılan taraf, maalesef sonunda kaybeder. " PKK,terörü hakkında çizmem gereken bir yol öneriyorsunuz bana.Çok sağolun,öneriler benim için herzaman düşünmeye değerdir. Yalnız,önerilen yol,benim için seçilen yol oldu. Ben,yolumu çizdim.Yolumda taşlar değil,taşlarla inkar edilen "öz"ler var.Taşı alın elinize,atın atabileceğiniz en uzak yerlere.Bu taşın varlığından neyi kaybettirir ki? "Siyaset her şeyden önce bir iletişimdir. Siyasi iletişimde ‘tartışıla tartışıla’ kavramları elinden alınan, kavramları anlamsızlaştırılan taraf, maalesef sonunda kaybeder. " ne kadar da doğru cümleler.Siyasetin kendisi olan iletişim,tartışıla tartışıla anlamsızlaştırılan kavramlar,iletişimsizliğin ve basiretsizliğin kendisi oluveririr. PKK,eleştirebilirsiniz,eleştireceğizde.Silahlı olan bir mücadale de şiddet vardır,ölüm vardır.Hiçbir şekilde meşrulaştırılamaz. Meşrulaştırılamayan bu şiddetti,yerden yere vurun.Buna diyeceğim yok! Öte yandan,inkar ile yok sayma ile şiddetti çözme,yaşlıya verilecek reçetenin bir çoçuğa verilmesinden çok daha büyük bir hatadır. Yıılardır,tartışıla tartışıla bir baş belasına dönen,anlamını yitiren bir sorun;KÜRT SORUNU. Siyasi iletişimde ki kopukluk,hemen akaibinde basiretsizlik. Siyasi arenada çözüm bulamayan sorunların,şiddet ile kendini hissettirmesi...işte tüm bunlar PKK ile gelen bazı kazanımları olanaklı kıldı,en azından PKK bunu sahiplendi;çünkü iletişimde ki kopukluk bunun için çok uygun bir ortamı hazırlamıştı. En azından,insanlar şöyle düşünüyor;"kardeşim dün Kürtçe yasaktı,bugün ise serbest...PKK sesimizi duyurdu" bunu düşünen çok insanımız var,düşünmeyi istedikleri için değil,düşünmeleri için çok neden olduğundan. Acı ama gerçek,doğru yada yanlış değil,acı ama gerçek. ve ne diyor Özgün; ""Taş, Ergenekon’dur. Taş, askerdir. Taş, binlerce faili meçhul cinayettir. Taş, Hrant Dink’in ensesindeki kurşundur. Taş, niyetle cesedi aynı kefeye, aynı kefene koyan zihniyettir. " Biz o taşlara yenilmeyeceğiz,varlıklarını konuşmayacağız...o kadar basit değiliz.O taşların ötesinde olan "öz"ü anlamak için çabalamaya devam edeceğiz...saygılar.
  8. Siz nasıl bir tepkiden bahsediyorsunuz?
  9. İsrail tarafından ablukaya alınan yaşamları,evinden barkından edilen insanları,canları alınanları burada yazarken,ırkçı yada kabileyici anlayışı ile yarglanmak. Bu bir vahşetti,bu bir zihniyetti;suskun ve uyutulmuş...bunun gibi düşündüren diğer bir zihniyet;sadece bir örnek...İsmet BERKAN'ın kaleminden... "Irkçıyım ama farkında değilim! Böyledir işte: Irkçılık yapanlar, yaptıkları şeyde haklı olduklarına o kadar canı yürekten inanırlar ki, onlara ırkçılık yaptıklarını kabul ettiremezsiniz bir türlü. Son ırkçılık tartışması, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü acımasız askeri operasyona yönelik protestolar sırasında çıktı. Şu son üç hafta içinde Türkiye’nin onlarca yerinde yüzlerce, binlerce kez ırkçılık yapıldı. Hâlâ elektronik posta kutuma her gün yüzlerce anti semitik, yani Yahudi düşmanı ırkçı mesajlar yağıyor. Ancak bütün bu ırkçı söylemlerin en çarpıcılarından birini, Eskişehir’deki Osmangazi Kültür Dernekleri Federasyonu sergiledi. Radikal’in birinci sayfasından yayımladığımız fotoğrafı hatırlayacaksınız: Federasyon başkanı ve yönericileri, ‘Ermeniler ve Yahudiler giremez, köpekler girebilir’ yazılı pankartları gururla ellerinde taşıyorlardı.Radikal bu fotoğrafı birinci sayfasından ‘Türkiye’nin utanmaz ırkçıları’ başlığıyla yayımladı. Sonra muhabir arkadaşımız İsmail Saymaz, Eskişehir’e kadar gidip federasyonun başkan ve yöneticileriyle görüştü, bunun haberini de koyduk. Cumartesi günü federasyondan bir elektronik mektup aldım. Federasyon adına açıklama yapan Niyazi Çapa, yaptıklarının ırkçılık olmayıp tam tersine ırkçılığın protestosu olduğunu iddia ediyor. Bu enteresan bakış açısını daha iyi anlamanız için epey uzun olan mektuptan, orijinal imlaya hiç dokunmadan, mecburen kısa bir alıntı yapacağım: “7 Ocak 2009 tarihinde bu sene Eurovizyon şarkı yarışmasında Ermenistan’ı temsil edecek olan SOAD rock grubunun konser biletlerine ‘köpekler ve Türkler giremez’ yazmasına ve Türklüğü aşağılayıcı şekilde hazırladığı Yüce Atatürk’e ve Atalarımıza küfürler ettiği klibine tepki vermek için, Yakın tarihte 34 Dış İşleri görevlimizi şehit eden, Hocalı’da katliam yapan Ermenilerden özür dilemeye kalkan sözde aydınların Ermenilerden özür diliyorum kampanyasına karşı çıkmak için, Son günlerde televizyonlarda üzüntüyle seyrettiğimiz katil İsrail’in yaptığı soykırımı protesto etmek için ‘Bu kapıdan Yahudi ve Ermeniler giremez’ diye demokratik bir tepki Federasyonumuzca gerçekleştirilmiş, bu zulümleri yapanların bizim kapımızdan giremeyeceği yaptığımız basın açıklamasıyla vurgulanmıştır. Zaman zaman insan haklarından dem vuran insan kasapları ile hesaplaşma basın toplantımızda 1000 yıllık Şanlı tarihimizde yüzümüzün kızaracağı hiçbir kötü miras bırakmayan Şanlı Ecdadımız adına özür dilemek cüretinde bulunan sözde aydınlara seslenilmiş, İnsan kasabı ülkeler hele bir özür dilesinler bakalım denilmiştir. Ve bu basın toplantımızda Kızılderilileri katleden, Nagazaki ve Hiroşima’ya atom bombası atan, Irak’ta binlerce yetim bırakan Amerikalılar, Boşnakları dünyanın gözü önünde katleden Sırplar, Kafkaslarda, Kırım ve Çeçenistan’da katliam yapan Ruslar, Anadolu’da mezalim yapan Yunanlılar, Trablusgarp’ ta yaptıklarından dolayı İtalyanlar, Yahudileri fırınlarda yakan Almanlar özür diledi mi ki siz Atalarımızın işlemediği bir suçtan dolayı özür diliyorsunuz diye sorulmuştur. Ayrıca bugün bile devam eden, bebekleri dahi öldürmekten çekinmeyen, ölen Filistinli bebekleri piknik yaparak seyreden, zafer işareti yapan Yahudiler Filistinlilerden özür dilesin, Kadın bebek demeden Güneydoğu’da soykırım yapan PKK’yı destekleyen Batılılar insanlık suçu işlediklerinden dolayı Türklerden özür dilesin denilmiş, Basın toplantımızda Irkçılık yapan, insanlara zulüm eden tüm zalimler kınanmış, dünyadaki tüm ırkçılıklara karşı Federasyonumuzun demokratik tepkisi gösterilmiş, tüm mazlum halklar savunulmuştur.” *** Bakış açısındaki çarpıklığı bir de benim söylememe gerek var mı, bilmiyorum. Demek ki neymiş, ‘Bu kapıdan Ermeniler ve Yahudiler giremez, köpekler girebilir’ demek ‘demokratik tepki’ymiş! Pes doğrusu. Kendi haklılıklarına o kadar inanıyorlar ki, ne yaptıklarını görmüyorlar bile. Bir meselede haklı olmak, ırkçılık yapmayı, hiçbir ayrım gözetmeksizin bir dine inanan, bir etnisiteye mensup bütün insanları topyekûn suçlamayı, onların tamamından nefretle söz etmeyi de haklı çıkarır mı? Almanya’da Türk kökenli biri delirip elinde silah sokakta 10 kişiyi rastgele öldürse, bunun üzerine de bir Alman derneği çıkıp ‘Katil Türkler’ dese ne hissedersiniz? Herhalde en azından kızarsınız. Peki siz ‘Katil Yahudiler’ demekten neden hiç çekinmiyorsunuz? ‘Katil Ermeniler’ derken neden hiç içiniz sızlamıyor? ‘Demokratik tepki’ymiş... Demokrasiden anladıkları da bu işte." İsrail,öldürürken insan için vicdan diyen bizler,insanı yok sayan tüm zihniyetlere de inatla vicdan demeye devam edeceğiz.
  10. Dostum,siz diye bir topluma yıktıklarınızın alasını size gösteririm.Kürt sorunu var,var,var...olmasa biz niye hala KÜRT-TÜRK olma basitliğindeyiz. Kimsenin ağzıyla yazmıyorum,sadece yazdıklarım sizi rahatsız ediyor. Türkleri katletmedik,ama Ermenileri katlettik.Ee çıkarlar bunu istedi. Devlet,benim de devletim,dikkatinizi çekerim. Ayrıca,bu gibi ithamlar hoş değil ne bölücüyüm nede birilerinden nefret edecek kadar milliyetçi.
  11. Tasfiye,çünkü göze batanlar ve başedilemeyenler hedef... Çıkar,çünkü çıkarı gözetenler hala kendi köşelerinde.... Yani,bir nevi aldatmaca... Ben,öldürenleri değil bu emri verenleri görmek istiyorum yargıda!
  12. AKP,her iki kişiden birinin oyunu alarak iktidar koltuğuna oturdu(ki çokluğun işlediği demokrasilerde işte bu iki kişiden biri mantığıda böyle işler) CHP,her zamanki gibi muhalif olmaya terkedildi. MHP,nedense bu karmaşada sadece sustu. DTP,önce sustu;sonra konuştu. Meclis dışındakileri saymıyorum bile. AKP ile değişen birşey yok aslında;bizler daha Osmanlı vesayeti mantığındayız.Cumhuriyet ilan edildi ama sınırsız güç mantığı,hala son hız devam ediyor. Yani,geçmiş yine gelecek oldu. Darbelerle beslenen demokrasimiz,kendi içinde kan kaybediyor hala.Kavramlara takılı kalan atanmışlar,seçilmişler...kavramlara takılırken bile sadece ben diyen çıkarlar. Ben seçilmişlerimi,samimi bulmuyorum.Onlar da bizim gibi;yani ne Laik ne dindar;ne demokrat ne de Tiran. Arada kaynayan kazana göre,tuz olup biber eken. Ergenekon demiştik değil mi? Bakın,iktidarımız savcı,muhalefetimiz avukat. Yasama-yürütme -yargı...güçler ayrılığında aynı çıkarlar. İşine geldiği zaman demokrat olan Başbakanımız,kendine yöneltilen eleştirilere bile tahammül edemiyor,yasaklı gazeteciler listesi baya uzun.Kral çıplak,ama siz susun. Aydınlarımız,Mumcu'larımız,Göktepe'!lerimiz...en son Dink'lerimiz... ölürken,buna susan;"nedir be bu?" deme zahmetinde bulunmayan,askeri gündemle göreve çağıran CHP...o ne kadar demokrat peki? yada samimi... Nokta dergisi sanık olurken susan bu erkler,neden çığırtkan şimdi? Özden nerede,Ağar nerede,Çiller nerede... Veli Küçük,Perinçek vs...onlar zaten aşina;asıl ipi tutanlar nerede? "Egemenlik kayıtsız ,şartsız milletindir" denir ya,siz kanmayın...sadece size denilen bu. Sessiz toplum,susan toplum,uyutulan toplum....hak eden toplum mu olur ayrıca? hem evet,hem hayır...hakketmez,çünkü izdivaçlarla uutulmuş. hak eder,çünkü...uyumakta ısrar etmiş. herşeyimizde biz varız,vatansever nidasıyla öldüren biz,hak nidasıylada yaşama hakkına gasp ederiz.
  13. Hayır,Kürtler'de çok bariz toplumsal özellikler var.Kürtler'in yaşam tarzı ile ilgili,özellikle İngiliz tarihçilerin kitaplarında oldukça ayrıntılı bilgiler var. Kış olunca ovalarda,yaz olunca dağlarda olan bu halkın,en karakteristik özelliği birbirine çok bağımlı olmaması. Aşiretler,ağalar vs erklerin söz sahibi olduğu Kürt'ler de yazılı olmayan kurallar çok sert işler. Dediğim tarihçiler,özellikle Osmanlı Devleti yıkılış sürecinde ki Kürt'leri yazar. Hatta,bu konuda,çok güzel bir tesbit var;onu geçmişi anlama amacıyla,sizinle paylaşmak istiyorum. Cumhuriyet Döneminde,özellikle devlet ve bölge otoritesi arasındaki sürtüşmelerde ki halkın tavrı şöyle açıklanır; "Halk,Türkçe bilmez.Otorite bilir;halk kendisinden olana güvenir.Yani kendi dilinden konuşan ona doğru gelir.Hal adına konuşan otorite,halka ne derse halk için doğru odur;ki devlet otoritesinin de halk ile olan ilişkileri bölge otoritesi ile sağlanır"
  14. Aynı Mavi diyor ki,tarihsiz kalıp kalmamak derdim değil;ben varsam,hala Kürtçe konuşuyorsam,bu yeter bana.
  15. Şunu da ekleyelim isterseniz;devletin bu tasfiyesi sadece kendine dokunanla sınırlı,daha açık yazayım;çıkara göre tehlike olanlar gözaltında;aslı failler ise hala o çıkarda.
  16. Dediklerine inanmadığınız itirafçı teröristlerin hangi zihniyetlerin maşası olduğu ortada.Organize işler,ölümler bile türlü hesaplarla tasarlanmış.Ersever,kendi kanında boğuldu.Daha niceleri de arkasından geldi. JİTEM,devlete göre hayali,bölgede ki cinayetlerle gerçeğin ta kendisi.Kimin hesabını,hangi hakla kestiler? Daha dün askerlere pusu kuranlarla şerefli askerleriniz son safhada aynı yoldaydı. Benim affedip affetmem çok önemli,emin olun.Kürt sorununu Arap saçına döndüren de bu zihniyettir,bu ülkeye bu adar bedel ödetende. Beni,kim mi affedecek? Lütfen,affedilmesi gereken cinayetlerimi sayın da,ben de düşüneyim.
  17. Bugünü saymazsak 19 değil mi sevgili dostum...
  18. Ergenekon konusunda katılmadıklarım,bu başlık altında ifade edilenlerden çok,Ernekon olayına bakışınızı doğrulayan "hayali" yaklaşımınız. Ben,Ergenekon yada ....,adı ne olursa olsun;bu ülke de devlet içinde/dışında ciddi bir yapılanmanın olduğunu düşünüyorum. devlet, bu yapılanmanın farkında olan,susan hatta sahiplenen bir politika yürütmektedir. İllegal olan bir yapılanma,devletin kendisini yok sayar,kimin adına olursa olsun bu örgütlenmeler hiçbir şekilde meşrulaştırılamaz. haklısınız,karmaşa,çıkar...kimin,nerede olduğu belli değil.Sadece buzdağının görünen kısmı.Acı olan ise görünen buzdağın bile gösterilmek istenenlere dönüştürüldüğüdür. çok güzel özetlemişsiniz,biri avukat diğeri savcı...diğerleri ise seyirci. değerli forumdaşım,ilk defa cevap yazmakta böylseine zorlandım.Galiba yorgunluktan.İzninizle burada keseyim...zate asıl yazılması gerekenler,sessiz çoğunluğumuz ve sorularınız...saygılar.
  19. Bir gerçek değil,gerçekler toplamında ki terör desem kendi açımdan
  20. Anneme,babama küfür edene sadece acırım;basitlik ise aynı seviyesizliği gösteririr. Çoğunluk ve çokluk arasında ki fark;farklılıkların temsiliyet oranı. Mesela bizde ki,%10 barajı... Bakın,AKP...ÇOĞUNLUĞUN DEĞİL ÇOĞULUN İKTİDARI. Tek dile dayanılarak yasaklanan bir dil;anladım şimdi.
  21. Ülkenin bölünmesini istediğimi nereden çıkardınız,lütfen o iletileri bana gösterin. Ben ne dedim,ne anlaşılmış...Kürt olmak budur işte;her an PKK yandaşı olabilirsiniz.
  22. Hizbullah,nerede vardı?PKK'nın olduğu coğrafyalar da!Adı ne olursa olsun;insanların kolayca yok sayıldığı çıkarları taşıyan bir zihniyetin varlığını kimse inkar edemez.
  23. sadece yakışanı yapan varlıklardan olmak isterdim
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.