mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey
-
.............Desem ne dersin?
Diyetisyene para verenlere deyelüm Diyarbakır çok soğuk desem...
-
Seni Sana Sorsalar Söyleyeceğin İlk Şey Nedir
baş belası efem,tanıyanlar deyür
-
AZ SONRA...........
hem oyun oynayacağım hem dosyalarıma bakacağım dedim ki mesai arkadaşım pc'ye baskın yaptı ne olur şefe çaktırma diye iş arkadaşıma yalvaracam
-
AZ SONRA...........
Önce kitabımı okuyacağım,sonra gazete mi...sonra güzel bir uyku...
-
DTP'li adayi diri diri yaktilar
Konu ile ilgili değil ama dostum,ben de keşke diyorum...bunu ne kadar çok isterdim,önemsenmeyi.
-
MELİS KAYA...evet benim babam bir kere öldü,13 yaşındaydım!
Değerli forumdaşlarım,Ahmet Kaya'nın kızı Melis Kaya tarafından yazılan bu yazıyı özellikle burada vermek istedim.Amacım,sadece "13 yaşında babasını kaybeden Melis'in yaşadıklarını" sizinle paylaşmaktır...sevgiler! Melis Kaya'dan... 'Bugün 11 Şubat 2009' Birkaç gün önce, internet tabanlı sözlüklerden birinde babamla ilgili yazılanları okurken “Ahmet Kaya’nın itibarının geri verilmesi” başlığı altında şöyle bir girdiye rastladım; “*** her zaman ****. itibarda verseniz altın semerde taksanız hiç birşey değişmez yine *****.” Bu cümleyi yazdıktan birkaç dakika sonra, hızı alamayıp bu sefer de şöyle bir cümle girilmiş; “ben vallahi apoyu özledim diye şarkı söyleyen haysiyetsiz pkk yandaşı bir ***** ne itibarı verilecektir anlamış değilim. verilse verilse yarım kilo malafat rosto verilebilir. (bkz: tropic thunder)”. Bunları yazan kullanıcının kullanıcı ismi ise “sizin hiç babanız öldü mü” . Sözlerinin ağırlığı, can yakıcılığı, bir kişiye hakaret ederken o kişiyi seven insanları, o kişinin ailesini düşünmeden ve hunharca incitiyor oluşunu saymazsak elbette ki herkes kendisini ifade etmekte özgürdür. Keşke içinde bir şiirin duyarlılığını taşıyabiliyor olsaydı diye yazıklandığım bu kullanıcıya buradan cevap verme hakkımın Ahmet Kaya’nın kızı olarak saklı olduğunu düşünüyorum (tüm diğer yasal haklarım saklı kalmak kaydıyla); evet, benim bir kere babam öldü, 13 yaşındaydım. Babam beni kardeşlik şarkılarıyla, kardeşlik masallarıyla büyüttü. Bana sevmeyi öğretti, affetmeyi, barışı... Bütün dinlerin, bizleri ayırmak, birbirine düşürmek için değil, bizlere huzur vermek için yaratıldığını öğretti. Bütün dillerin, insanların birbirini anlayabilme, kendilerini en doğru biçimde ifade edebilme ihtiyacı için var olduğunu öğretti. Dinimden, cinsiyetimden, milletimden, ırkımdan sıyrılıp yalnızca insan olduğumu fark etme serüvenimdeki yılmaz süvariydi babam. Çoğu kişinin, benim Ahmet Kaya’nın kızı olduğum için ne kadar şanslı olduğumu düşündüğünü biliyor ve kendi tercihim olmayan bu durumdan dolayı her gün hayata teşekkür ediyorum. Evet çok şanslıyım, çünkü benim dünyadaki bütün güzellikleri toplayıp her gece başucuma bırakan bir babam vardı. Bir çocuğun azıcık yaşanmış geçmişine, babasıyla geçen 13 hatta hatırlayabildiği 8–9 senesine böylesine korkunç bir şekilde tecavüz edebildiğinize göre, sizler ne yazık ki benim kadar şanslı değilsiniz. Babam öldüğünde 13 yaşında bir kız çocuğuydum. Bugün hayatı 21 yaşın bakış açısıyla yorumlamaya çalışıyorum ama o gittiğinden beri bir yanım hala çocuk ve hep öyle kalacak. Babama emanet ettim o çocuk yanımı. Belki o yanım biraz büyüyüp diğer yanıma erişebilseydi böyle bir yazı yazmaya gerek bile duymayacaktım ama o çocuk yanım günlerdir hep ağlıyor. Babam öldüğünde 43 yaşındaydı. Çok büyüktü, görkemliydi, benim masal kahramanımdı. Bugün benim 40’lı yaşlarında arkadaşlarım var ve gözümde onlar o kadar gençler ki… Kendimi bilmeye başladığımdan beri ailem bir savaşın içerisinde. Ben bir savaşın içerisindeyim ve o savaşın içerisinde atıldım büyüme macerasına. Bir sabah babam öldü ve annemle baş başa kaldım, yapayalnız. Bu yapayalnızlık içersinde, bu kadar acıtılmamıza karşı duyarlılık beklentimi, ne yazık ki büyümeye çalışırken yitirdim. Hala daha, bizi incitmeye çalışmaktan, babamın değerlerini, babamın değer verdiklerini kırıp dökmeye çalışmaktan kendinizi alıkoyamadığınızı uzaktan acıyla izliyorum. Babamın yokluğu kadar acı veriyor bu haliniz bana. Bu ülke adına, hayat adına ve hayatı doğru yaşamak adına… Fütursuzca yapılmış olan tüm bu **** eleştirilere cevap hakkımı burada yalnızca annem ve kendi adıma kullanıyorum. Babamdan sonraki Ahmet Kaya sürecini bugün buraya biz taşıdık. Ahmet Kaya adının hayatımızı mahveden o **** ‘bölücülük’ yaftasından sıyrılıp birleştirici bir alana yani gerçeğin ta kendisine taşınabilmesi adına kimi zaman kendi varlıklarımızı dahi unuturcasına çabaladık. Gerçeği size anlatmaya çalıştık. Yani bir devlet bakanının ağzından ona dair dökülen pişmanlık ve özlem sözcüklerini hepinizin duyabiliyor olmasına, TRT’de Ahmet Kaya çalınabilecek olmasına ve Türkiye toplumu adına bu tarihsel utanç sayfasının hala açık duruyor olması noktasına kadar biz tek başımıza geldik. Siz, bu yolun hiçbir kavşağında bizim yanımızda, önümüzde ya da arkamızda değildiniz. Size elbette ki bunun ya da babama ve aileme dair herhangi bir şeyin hesabını vermek zorunda değilim; çünkü ben 13 yaşında geleceğimin en güzel yarısını verdim, çünkü ben diploma törenlerimi, kazandığım ilk paranın heyecanını, ilk erkek arkadaşımı, doğmamış çocuklarımı, üreteceklerimi, mutluluğumun temellerini verdim. Siz, varlık gösteremediğiniz gerçek yaşamı sanal pencerenizden izleyerek, hayatın tam ortasında yapayalnız kalmış, parçalanmış bir küçücük aileyi daha fazla yıpratma uğraşındasınız. İnsanlar benim babama, benim anneme, benim dayıma, kuzenime, halama, teyzeme, babaanneme hakaret etme cesaretini kendilerinde nasıl bulurlar? Bu hakkı size kim veriyor? Beni, hayatınızda hiç tanımamış olduğunuz bir insanı, böylesine acıtma hakkını size kim veriyor?Siz kimsiniz? Siz, sizden kilometrelerce uzakta, yerin metrelerce içinde öylece uzanan ve bir daha hiç konuşamayacak, şarkı söyleyemeyecek olan bir insanın sesini mi kısmaya çalışıyorsunuz? Onun geride bıraktıklarını, ailesini kahrederek “daha da fazla yok edebiliriz, daha çok kirletiriz adını, artık sülalesi de defolup gider buralardan” diye mi düşünüyorsunuz? Hayır! Biz, size rağmen burada yaşamaya devam edeceğiz. Kendi ülkemizde kalarak, kendi gerçekliğimizle yan yana yaşayacağız. Biz babam için, babamın bana öğrettiği gibi, bu ülkenin koynunu çiçeklerle doldurabilmek için üretmeye devam edeceğiz. Hiçbir karşılık beklemeden, hiçbir şey kazanmadan, sizin bilmeden konuşup bizi incittiğiniz bütün sözlerinize ve suratlarınıza ayna tutarak üretmeye devam edeceğiz. Hadi çıkın köşelerinizden artık, saklanmayın. Nasılsa bunca yıldır size dönük yanlarımıza tatminsiz aşağılamalarınızdan, tehditlerinizden, yalanlarınızdan, sömürünüzden, hakaretlerinizden, küfürlerinizden acı işlemez oldu. Babamı artık incitmeyin, bizi artık incitmeyin. Hiçbiriniz bu hayata dair benim ve benim annemin ödediği bedelleri ödemiş olamazsınız; hiçbiriniz benim çektiğim acıları çekmiş, benim taşıdığım yükleri taşımış olamazsınız. Artık lütfen yorulun bizim canımızı yakmaya çalışmaktan, çünkü biz zaten kalplerimizi Paris’te gömdük. Siz de akılla yaşamanın güzelliğine erişin… Son olarak, eğer kaldıysa, bu yazıyı lütfen siz de en çocuk yanlarınızla bir kez daha okuyun ki beni anlayasınız. Tüm çocuklara benim babam gibi bir babayla yaşanabilecek en az bir 13 yıl diliyorum; Güzel insanlar olabilmeleri için… Tüm çocuklar adına, bu dünyanın babaların ölümünden artık bıkmasını diliyorum. Ve babama gerçekten değer verdiğine inandığım herkesi onun şahsında tüm içtenliğimle selamlıyorum… Melis Kaya "www.ahmetkaya.com"
-
Yerel seçimler yaklaşırken...
Değerli forumdaşım, Anketiniz de oy kullanamadım,çünkü seçimler de oyumu etkileyecek tercihi bulamadım.Belki de bundandır,irademi yansıtmayı düşünmüyorum. "Tercihiniz nedir?",tercihler önceliğin kendisidir. Benim tercihim,sadece düşündüklerim! Umut...çok seviyorum ben bu kelimeyi.O kadar sıcak ki,hemen ısıtıyor benliğimi. Umutla başladık değil mi,annelerimiz umutlara gebeydi değil mi,babalarımız inandıklarıyla umutluydu,değil mi...? Umutla dirildik,umutla irade deyip aynı çatıda toplandık. Umutla sandıklara gittik...sonuç mu?KOCAMAN BİR HİÇ!Sadece kavga... Tercih diye devam etmişken,ekleyeyim hemen...lütfen tercihimiz insanımız olsun. "Önemli midir",bu soru bana hem gülünç geldi(çok özür dilerim) hem de sorulması gereken.Alın,bakın ben de toplumun aynası olarak kavram kargaşasında kaybettim "önemli midir" sorusuna verilecek cevapta... Soralım kendimize,ne kadar önemli...önemi savsakladıklarımızla daha da bir değer kazanacaktır. ................ Umudum yok,beklentim yok! Hangi umut,kiminle umut. BENİM İRADEM MECLİS'TE ************ DURSUN,YEREL YÖNETİMLERİMİZ OLDUĞU YERDE SAYMAYA DEVAM ETSİN!
-
YUSUF HAYALOĞLU'NU KAYBETTİK!
İçinizde fırtınalar eser,siz susarsınız.Herkes sizi uysal bir nehre benzetir,siz içten içe coşarsınız! Bugün bunları yaşadım,sarsıldım sonra tekrar ayağa kalktım. İçimden neler geçmedi ki,bir kez olsun konuşmadığım biri için canım o kadar acıdı ki. Başımız sağolsun...insanlığı bilen yüreği için bin selam! HAYALOĞLU NEYE İNANIRDI,BİLMEM;TEK BİLDİĞİM BENİM ONUN YÜREĞİNE İNANDIĞIM!
-
HİÇ KİTABIMIZ YOK!
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: sonder38 başlık Yardım - Gönüllü Yardım - Okul - Dernek - Yardım KuruluşlarıDeğerli hocam,ben kendi kitaplarımı küçük kardeşlerimle paylaşacağım.Size en kısa sürede ulaşacağım...kitap isteğiniz yanıtsız kalmayacaktır...dileğim:)
-
ALEVILER NEDEN YÜRÜR?
Herkesin üç kişiliği vardır; Ortaya çıkardığı , sahip olduğu , sahip olduğunu sandığı...diyor Alphonse Karr . Efendi Türkler forumdaşımız,fırsatçılardan ve bürünen postlardan dert yanmış. Düşüncesini açmadığı için,yorum yapmak düşmez bana. O fırsatçı ve bürünen postlardan söz açmışken,içimde ki öfkeyi yazmadan geçemedim. Ne demiş Karr? "Herkesin üç kişiliği vardır..." Dönelim aynaya... Önce diyorum ki kendime,bizde ki kişilik "sahip olduğu sanılan" sonra,uyan be rüyadan...var mı ki kişilik,seçeneğe döndüm ben. Toplum olarak "kişi" olmayı kaybettik. Bizler "kişi" değiliz,bizler fırsatçılar ve posta bürünenleriz. Ben çok sıkıldım,bu "kişiliksizlerden"...artk illallah. Kişiliksiz ki,"kişilik" muradına ermeden kendince bilgiçlik taşır,kişiliksiz ki görmez,duymaz,anlamaz.Tek derdi kendidir,tek derdi yiyeceği ekmektir. Ve korkular... O kişilisiz ki,korkularla yaşar... Ben çok sıkıldım bu "kişi" olamayanlardan ve korkulara sığınandan. Ne korkuymuş ya! Cumhuriyet kurulmuş,durun orda. -Abi,Kürdün biri "dil" diyor. -Bırakma evlat,vatan haini onlar,neme lazım kaparlar toprağı. ................. -Bak sen,Alevi adama,neymiş "değerim" diyor. -Kardeş,bunların hepsi aynı,yak gitsin. ............. Duralım,duralım abiler. Nedir bu ya,o kadar çok bedel ödettirdi ki bu "kişi" olamayanlar.Korkuymuş,çıkar mı,postmuş Başkaları "siz" olmayınca vuruldu alnından. ................ Ben de artık yeter diyorum,bırakın yakaları.Alın çıkarınızı,korkunuzu,kişi olamayanlarınızı...gidin kendiniz olanlara... Kurban olduğum halkım,kaybeden de kaybettirende olmaya devam
-
YUSUF HAYALOĞLU'NU KAYBETTİK!
Bulutlu ama güzel bir Diyarbakır gününde,önce başka bir sitede daha sonra arkadaşımın sesinden "kaybettik" denilen ses!Ve Artık çok da güzel değil bu kent,bir sevenini daha kaybetti.Güzel bir yürek,güzel bir kalem ve güzel bir yorum...seni unutmayacağız! Yine senden,yine bizden! ..................................! Ay doğarken bir söğüdün ardından Göl yüzünde sisli bir esinti ile Akşamın göğsüne hüzün serperek Ve Yağmurdan geceye çiçekli perdeler çekerek Beni düşün, Beni düşün, Unutma En umarsız en umutsuz günümde Bağrına bir yumruk çökeldiğinde Ve dağların mazlum ateşi O güzelim saçlarına cayır cayır yanıp ulaştığında Beni düşün, Beni düşün, Unutma Beni düşün bir kavganın içinde Helal bir ekemeğin peşinde Ve kurtlardan arta kalmış yüreğimin Can çekişen o son parçasınıda, sana sakladığımı bil Bil ki haykırırcasına bu esir gövdemi yakarcasına Kavuşmak için o serin bağrına Ateşten bir yol arıyorum Kar yağarken mor dağların ucundan Sol yerinde sessiz bir inilti ile Yastığın yüzüne yaşlar dökerek Ve Akşamdan gizlice bir ah çekerek Beni düşün, Beni düşün, Unutma Kan kızılı bir gelincik seherinde Sırtıma kahbe bir hançer indiğinde Ve bu gencecik ve bu hemencecik ölüm Çığırtken bir gazete başlığında Çığlık Çığlık sana kavuştuğunda Beni düşün, Beni düşün, Unutma Beni düşün şehre her yağmur yağdığında Islak ve kırılgan bir türkünün içinde Göğsünden dudaklarına, doğru sancılı bir isyan kabardığında Bastırarak kalbini avuçlarınla Sesini okşadığımı bil Bil ki yalvarırcasına, uzayan yollara dağılırcasına Sonsuz bir mahşerin ortasında Bir zemzem suyu gibi seni seni özlüyorum
-
Seni Sana Sorsalar Söyleyeceğin İlk Şey Nedir
Çok güzel şeyler deyeceğüm,heç sormayın
-
.............Desem ne dersin?
arabanın kendisi beni bağlamaz,fiyatından haber ver, sayısal lotodan tutturamadık,nassı zengin olup istifa edecem desem
-
AZ SONRA...........
evet,sayın yakışıklı'dan her nerde ve nerede yaşatılıyorsa Türkiye ordan dünyaya iyi geceler faslını aldıktan sonra,bendeniz daha uyanmamış bir vaziyette,yanlış kişiye para aktarmanın verdiği stresi bir tarafa bırakarak "batsın bu dünya" diye bir şarkı tutturacam
-
Alttaki üyeye mrk ettiğin şeyleri sor
denemedim, cin olaylarından korkar mısın?
-
İtiraf Ediyorum
Korkma yaf,şaka ben sadece hamam böceğini öldürürüm,o da boğarak hemi de gözlerimi kapatarak Aman Allahım,ben bir cani olmadan kaçayım
-
Alttaki üyeye mrk ettiğin şeyleri sor
Yok daha neler Yağmurda ıslanmayı sever misiniz hey alttaki muhterem,bay yada bayan
-
AZ SONRA...........
Nurettin Rençber konseriydi,muhteşemdi Az sonra uyumasam,Güneş hanım bana ters ters bakar imza için odasına gittiğim an yatem,iş var iş...
-
nyx-fallen angel
Bu Angel'in...Sercan yokken verem sana
-
Ermeni sorunu
Değerli Taypa, Tüm yazdıklarınızı okudum. Birincisi,benim tepkim subjektifliğinizeydi ve o bir halkı bir terörist ile aynı kefeye koyuyordu. İkincisi,"tehcir yasası"nın gerekli miydi? Dönemin şartlarını bilmek lazım. Yalnız,ben derim ki;hiçbir gerekçe insanını yurdundan etme hakkını vermez bize,hele yurdundan ettiğimiz insanları mağdur etmek,dahası öldürmek...bu zülüm. Üçüncüsü,ben masum olan bir halk yada halklardan değil,sadece olaylardan bakmaya çalışıyorum.Yazdım,yine yazıyorum... HEPİMİZ YAŞANAN ZULÜMLERE ORTAĞIZ!
-
İtiraf Ediyorum
İtiraf ediyorum,ben bir caniyim,adam öldürme işi ile uğraşıyordum bu ara şaka şaka korkmayın yaf Ben de "DOMUZBAĞI" nı özlemişim...çok güzel bir yüreği var!
-
Ermeni sorunu
Bunu okuduktan sonra kendimden korktum,teşekkürler forumdaşım... yalnız,ben buna "vicdan" diyorum,vicdan da bana "zulüm yapılmıştır" diyor.Şunu da ekliyor;sadece Ermeniler değil,Sadece Türkler değil,sadece Kürtler değil...bu coğrafyada yaşayan herkes bu zulme ortak! Çok tanıdık bir yaklaşım...saygılar.
-
DTP ve demokratik sistem
Cevap beklediğiniz yorum bu olmalı. Şunu iyi bilmelisiniz ki okuduğum onca şeyden sonra,nedir bu yazılanlar diyesim geldi. Ne ispat edilmeye çalışılyor bu örnekte? Bu ülke için kimin savaştığı mı,kimlerin öldürüldüğü mü? Lütfen,burada yazan tüm arkadaşlarımdan sadece bir rica,yazarken birbirimizden bu ülkenin kurtuluş hesabını sormayalım,bu yanılgıdır,bu kırılmadır. Yapılmak istenen,halkı düzmeceler ile karşı karşıya getirmektir,buna izin vermeyelim. Lütfen,kimse yazdıklarımı cevap ile sınırlamasın,bu hergün kendime tekrarladıklarımın özeti. Şu cemiyet,bu parti...şu şehir,bu bölge...bir imparatorluktan sonra kurulan evde,sorun eşyaların yeri olmuştur. Kavgamız,yanılgımız budur. Bugün Kürt teali dediğimiz zaman İslam adına kurulan cemiyetleri unutmayalım. Dün Cumhuriyet yoktu,Cumhuriyet'i dünden isteyenlerin muhalifliğini unutmayalım... Her dönem,kendisinden olmayana muhaliflik eder. Demek istediğim,lütfen bu basit çıkarımlarla genel yargılara varmıyalım. İsyanlara gelince, Denge-çıkar...ve sahanın diğer tarafı. Tamamen tüm tarafları görmek ile ilgili... Bu arada,DTP'yi mecliste istemeyenlere ben de MHP'yi istemiyorum diye katılacağım aynı çatıda...çetenin kendisidir.Hatta AKP,CHP...hepsini atalım.Zaten sözde değil mi bizde irade,halihazırda halife adayımız varken kuralım saltanatı.
-
DTP'li adayi diri diri yaktilar
İnsan olarak,bu vicdansızlığı kınıyorum...adı ne etniktir ne de dindir...sadece zulüm!
-
ÜLKEMIZDEKI DEMOKRASI VE INSANHAKLARINDAN ÖRNEKLER
Değil mi ama,söz dinlemeyeni hemen kurşunlamalı. Dostum,bu ne polise ne de başkasına düşmez,ne yani adam öldürmek o kadar basit mi? Baran buysa,şuysa...değildi işte,poliste bunu biliyordu. Yapmayın,yaşama hakkı özeldir,dokunalamaz. Bu kadar basit. Ve empatiye gelince, siz,sizi rahatsız eden düşünceleri roj ağzı diye gördüğünüz sürece,araya zaten duvarlar girmiştir....yine de umutla!