Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

mavi olmayan gökyüzü

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey

  1. evet maalesef sadece orda değil değerli arkadaşım,her yerde ve her zamanda...burada bunu yazmamız bahsin bu olması...saygılar.
  2. Sayın Taklamakan, kimlik kavramını açıklamaya gerek var mı?yanlış anlamalarda ortadan kalkmıştır umarım diyerek gelelim diğer yazdıklarınıza. sorun bence ne biliyor musunuz?herkesin yaşadıkları dışında tüm yaşananlara duyarsız kalması.Belki de onun için birbirimizi anlamıyoruz. öncelikle arkadaşınızın o Türkiye dışı tanımlamasını gerçek dışı ve kalıpsal buluyorum.ben Diyarbakırda yaşıyorum ve bu söylemi de buraya bakarak saçma buluyorum.Gelelim et ve tırnağa.insan ilişkilerinde bu kavram bana oldum olası saçma geliyor.Maalesef kandırmaca.Biz et tırnak değil,aynı kaderi yaşayan halklarız. Sayın Tengerii bana Hamidiye alayları demişti,asimilasyona uğrayan Türklerin varlığından bahsetmişti.Asimilasyon,******** ilettir.ve yapan *******(bu arada yıldızlayan benim)bakın ben daha ileriye giderek Osmanlı Devletinin Türk adı taşımasına rağmen göçebeleri nasıl kendince kullandığını yazarım,toprağa ve topraksızlığa mecbur edilenleri yazarım...çarklar dönüyor anlayacağınız. bir arkadaşım bana sen dürüst değilsin demişti,nedeni de DTP hakkında yaptığım olumsuz bir eleştiriydi.Ben kendi içinde çelişkiler barındıran bir partinin temnsiliyetini sorgularım ama onu muhattap almayan bir siyasi arenayı da aynı düşüncelerle eleştiririm.Bizim basit hesaplarla kaybedecek zamanımız yok.siyasi alanı tıkamayalım.yazık giden canlara. örnekler vermişsiniz başka ülkeleri göstererek.sonra da kimlik talepleri ile ilişkilendirmişsiniz.bence o dönemi göz önüne alarak eleştirilerde bulunmalı,bunu tüm yönleriyle açıklığa kavuşturulmalı. sınırlar insanların kafasındadır diyorsunu,evet kafasındadır ve bunu kaldırmak lazım.ben toprak bütünlüğü konusunda taviz vermeyenlerdenim.farklı düşünenler olabilir.onları da dinlemek,onlara da anlatmak lazım.ve kabul edilmeli herkes aynı düşünemez. ve yine kabul edilmeli hatalar hiçbir şekilde meşrulaştırılmaz ve insanlar ne kimliğinden ne de inandıklarından dolayı yargılanamaz.kimlik konusunda fazla yazmadım,açıklamıştım...ama isterseniz tekrar açıklarım saygılar.
  3. bu bizim işi yürütecek kadar tanıyom ben Angelimi
  4. Sayın SimalyildiziNet, ben de bunu anlatmak istemiştim zaten. ama bu farklılıkları ölçüt alarak değil di bilim yuvası kastım...tamamen siyasete bürünmüş öğreticilerimizle ve iktidarlarımızla değişen keyfi uygulamalar!Saygılar.
  5. Emre şimdi en azından telin diğer köşesinde olsaydın,ne kadar güzel olurdu.Canım kardeşim inan ki yanında olmak isterdim...belki de seninle daha güçlü olurdu yazdıklarımız...yüreğine iyi bak canım benim.
  6. Künyesini okuyacak kadar(tatlım valla o kadar tanıyorum seni)
  7. ne yapalım o zaman?çekilelim mi köşemize...kusura bbakmayın insanlar bedel öderken, anlamsız gerekçelerle ölümler kutsanırken ben köşeme çekilmem.sızlanmıyoruz,yazıyoruz...empati diyoruz;varsa bir öneriniz?Saygılar!
  8. Sayın Bilimselci, Nickiniz bilim ile ilgili.Bilim olay ve olguları değerlendirirken önce önyargılardan başlar işe.Önyargının olduğu yerde sizde tarafsınızdır.Sonra bu olay ve olguları,her yönüyle ele almayı gerektirir.Neden mi bunları yazdım? -bilmelisiniz ki ben iletilerinizde bilim adına hiçbirşeyi yakalamadım.Nitekim belirli cümlelerle beni çelişkili göstermeye çalışıyorsunuz.Yapmanız gereken beni suçlamak değil,bana kendi bilgilerinizi aktarmak ve haklılığınızı ispat etmektir. -bana beni okumadınız diyorsunuz,iletilere dönün;bakalım sizi ne kadar okumuşum. -biz burada hak ve özgürlüğü tartışıyorsak ve ölçüt olarak devleti alıyorsak,buyrun anlatın bana devlet anlayışınızı,Laiklik ve vicdan arasındaki ilişkiğinizi ve gerçek anlamda Laikliği . -hoşgörü konusunda sorunum yok,kelime cımbızlığı da yapmadım(olsa da mevsuzunu da yeni farkettim) -tabi gün ışığına çıkmalı gerçekler,tartışarak ve paylaşarak,yoksa suçlayarak değil(birvarmışhiçyokmuş arkadaşım seni galiba şimdi anladım) ve şunu belirterek başlayalım sorularınızın cevabına;amacım kimseyi suçlamak değil,çelişkilerini ortaya çıkarmak hiç değil! ben inanan biriyim,inanmak için de birşeyler okumaya gerek yok.doğa benim için sadece bir örnek.gelelim inanıp inanmama kısmına...bakın ben bunu yazdım,siz çelişki dediniz asıl çelişki ise bunu anlamamak;ben örtünün emir olduğuna inanıyorum ama bunun emir olup olmaması da benim için önemli değil,önemli olan burada kişi ve vicdanına müdahaleyi haklılaştırma meşru görmemem.Bakın kelimeleri açarak yazayım size...diyorum ki ben inanıyorum,siz inanmazsınız saygı duyarım ve yine diyorum ki hak ve özgürlük bahis oldu mu bunun emir olup olmaması değil,hak olup olmaması beni ilgilendirir.Burada emri tartışmıyoruz.Değil mi?Öyleyse ben farklı yazayım. ben bu hak talebini Laikliğe dayanarak yapıyorum.(ayrıca iletilerimi okumadığınızı düşünmeye başladım,hiçbir soruma cevap alamadım) söz konusu hak ve özgürlük oldu mu bu hakkı insan olmaya dayanarak yapıyorum... ben çelişmedim...çelişiyorsam gösterin!
  9. Sayın Bilimselci, Çehov'un çok güzel bir sözü vardır;''İnsan kendi vicdanından birşey gizleyemez.''Benim vicdanım bir kadının örtüsüne uzanan eli kabul etmez.Ben burada türbanın emir olup olmadığını tartıştığımızı msanmıyorum.Biz özgürlük çercevesinde bak mıyormuyduk?Ben örtünün emir olduğuna inanıyorum ama olmasa da bu beni ilgilendirmiyor.Beni ilgilendiren kısmı hak olan kısmıdır ve bu çelişki değil ve lütfen kelimeleri cımbızlayarak aynı şeyi tekrarlamayyın,eleştirdiğim noktalara açıklık getirin ve çelişkilerimi sıralayın...eğer sıralamazsanız kendi içinde çelişir olacaksınız.Saygılar.
  10. Sayın Taklamakan, dediklerinize ekleyecek çok şey var,şu an yazamıyorum;ama şunu belirteyim; alıntı yaptığınız kısım Sayın Yarasa'nın verdiği cevapptı,ben bunu red etmiştim.İletiyi okursanız göreceksiniz ki bu Sayın Yarasa'nın kimlik anlayışıydı.Bunu akşam size yazmak isterdim ama en azından bu kısmını şimdi yazmam iyi olur.Nitekim yanlış anlaşılmak istemiyorum.Teşekkür ederim.
  11. Sayın Canımıncanı isterseniz gelin kadını bir de burdan okuyalım.Örneğin savaşlar ve kadın; Afganistan Amerika'nın besleyip, Afgan halkının başına musallat ettiği Taliban'ın zorla büründürdüğü "burka"dan yaşamla, dünyayla iletişimi koparılan, sırtında kırbaç izleriyle dolaşan, stadyumlarda kalabalıklar karşısında başından vurulup öldürülen, recm edilen kadınları propaganda malzemesi yapan ABD, bir kez daha "özgürlük" savaşçısı olarak kolları sıvadı. Televizyon ekranlarından, yürürken önlerini dahi görmekte zorlanan burkalı bu kadınları hiç eksik etmediler. Acilen "kurtarılmalıydılar!" Oysa işgal sonrasında Afganistan hukuku, yine şeriat yasalarına göre düzenlendi. Ancak bir farkla, recm cezası uygulanırken, daha ufak taşlar tercih edilecekti. "Taliban, koca taşlar kullanıyordu. Koca taşları öyle güçlü atıyorlardı ki, canlı kurtulma şansı yoktu." Ulemanın önde gelenlerinden din adamı Rauf Efendi'nin, işgal tamamlandıktan hemen sonra yaptığı bu açıklamada da anlaşılacağı gibi, NATO'nun desteklediği, ABD'nin getirdiğini iddia ettiği "özgürlük", recmde kullanılacak ufak taşların boyutu kadar bile değildi. İşgal sırasında, bir taraftan bombalar yağarken, bir taraftan da ABD için savaşan yerli işbirlikçi "Kuzey İttifakı" askerleri, Taliban yanlısı olduğunu düşündükleri evleri yağmalayıp kadınlara tecavüz etti. Pek çoğunu öldürüp, mücevheratına el koydular. İşgal güçleri de, Afganistan'ın birçok bölgesinde kadınları kaçırarak ***** sektöründe kullandı. Bağram'da, Kabil ve Kuzey Afganistan'da medreseleri basıp, yaşları 17-30 arası olan kadınları ve 12-17 yaş arası erkek çocukları kaçırıp kamera karşısında tecavüz ettikleri, sonra bu kasetleri sattıkları ortaya çıktı. Bu kadın ve çocukların bir kısmının intihar ettiği, yine uluslararası raporlarda yer aldı. Irak NATO'nun en büyük ordu güçlerinden ABD'nin girdiği Irak'ta yaşananlar ise, kamuoyuna Ebu Garib Cezaevi ile girdi. Tecavüz kampına dönüştürülen cezaevlerinde kadın mahkumların dışarıdan doğum kontrol hapları istedikleri dünya kamuoyunca bilinirken, kadınların başına gelenler sadece hapishanede yaşadıklarıyla sınırlı kalmıyor; salıverildikten sonra da pek çok kadının kayıplara karışması, ayrıca soru işareti oluşturuyor. Bağdat Üniversitesi'nde siyaset bilimi hocası ve Uluslararası Af Örgütü çalışanı Prof. Huda Şakir Nuyami'nin konuşmaya ikna ettiği bir tanığın anlatımları, Irak'ta kadına yönelik şiddetin sadece işgalcilerin uygulamalarıyla sınırlı olmadığını gösteriyor. İslam dininin "namus" anlayışıyla kadına yaklaşan pek çok Iraklı ailenin, cezaevlerinde işgalcilerce tecavüze uğramış kızlarını ve eşlerini "kirlenmiş" görüp öldürdükleri veya intihara zorladıkları iddia ediliyor. Dr. Nuyami'nin anlatımlarına göre, Bağdat'ta Saddam rejiminin istihbarat servisi çalışanı bir adamın evine düzenlenen baskında babayı bulamayan Amerikan askerleri, adamın karısını ve kızını eski saraylardan birine götürürler. Sarayda başlayan tecavüzler, Ebu Garib'te devam eder. Onlarla beraber aynı mahalleden bir başka kadın da, kardeşinin direnişçi olduğu gerekçesiyle cezaevine getirilir. Serbest bırakıldıklarında, istihbaratçının kızı da hamileymiş. Bunun üzerine aileleri mahallelerinden taşınırlar. Dr. Nuyami, sonra bu kadınların öldürüldüğünü öğrenir. Öte yandan cezaevinde, kadın mahkumların yaşadığı cinsel işkenceyi 10 Nisan 2004'te yazdığı bir mektupla dünyaya duyurabilen Nur'un başına geldiği gibi, kadınların işgalci askerler tarafından kaçırılıp öldürüldüğü de ileri sürülmekte. Nuyami, Ebu Garib'ten serbest bırakılmasından sonra tecavüzler sonucu hamile kalan Nur'un evine gittiğini, ancak ailesinin Nur'u da yanlarına alarak taşındıklarını öğrenir. Nur'un öldürüldüğüne inanan doktor, "ya ailesi ya da işgalcilerce ailesiyle birlikte ortadan kaldırıldığını" düşünüyor. Dr. Nuyami, iddialarını şöyle sürdürüyor: "Nur'un mektubunun Taguba raporuna kadar girdiği düşünülürse, işgalciler tarafından ortadan kaldırılmış olabileceği endişesi ağır basıyor. Irak'ta kaç kadının kaçırıldığı, nerelere götürüldüğü, bugün hala kaç kadının ne tür işkenceler gördüğü ise netleşmiş değil. Mülteci kadınlar Dünyadaki mültecilerin ve sürgün edilenlerin yüzde 80'ini kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. Yani dünya üzerinde her 150 kişiden birisi (toplam 40 milyon insan) savaşlar nedeniyle yurdundan sürülmüş durumda. (UNHCR) Erkeklerin savaşmak için kaldıkları (bırakıldıkları) cephede yaşamlarını yitirdiği gerçekliği, daha çok geride kalan kadınların ve çocukların başka ülkelerin sınır kapılarına doğru göç etmelerine neden oluyor. Çoğunlukla güvenli olmayan, mayın döşeli yollarda kalan kadın ve çocukların kötürüm kaldığı belirlenmiş. Sınırlardan geçerken kaçak mafyası elemanları ve sınırını geçmek istediği ülkenin askerleri tarafından tecavüze uğramak, daha çok yalnız olarak göç eden kadınların başına geliyor, yardım etme karşılığında ise cinsel ilişki teklif ediliyor. Mülteci kamplarına ulaşabilen kadınları, cinsel ve fiziki şiddetin olağanlaştığı ağır kamp koşulları bekliyor. Özellikle yanında bir erkek olmayan kadınlar, görevli askerler ve mülteci erkeklerce tecavüze uğruyor, ihtiyaçlarının karşılanması karşılığında cinsel sömürüye maruz kalıyor. "Batı Afrika mülteci kamplarındaki kadınların büyük bir bölümünün 'Barış Gücü' ve yardım görevlileri tarafından cinsel olarak sömürüldükleri" kayıtlara da geçti. Kamplarda yaşanan su sıkıntısının ve yetersiz beslenmenin yarattığı hastalıklara, çoğunlukla kadınların ve çocukların yakalandığı tespit edildi. Malzeme ve gıda yardımı yapılırken, "kadınlar aleyhine cinsiyetçi ayrımcılık" yapılmakta; kısıtlı olan gıdadan faydalanmayı da kadın, önceliği ailenin diğer fertlerine veriyor. 1951 yılında oluşturulan Uluslararası Mülteci Yasası'na rağmen -ki bu yasa cinsel şiddeti işkence kapsamında ele almakta- mülteci kadınların yaşadıkları görmezden geliniyor; ülkeler, karşılıklı ilişkilerini bozmamak için yaşananları örtbas ediyorlar. Tecavüz bir soykırım, ama..! İlk kez 1. Dünya Savaşı sonrası, 1919 yılında, savaşlarda kadınların uğradığı cinsel tecavüzü araştırmak için müttefik ülkeler tarafından bir araştırma komisyonu kuruldu. Bu komisyon, esas olarak, o dönemde Alman askerlerinin toplu tecavüzüne uğramış, Fransız ve Belçikalı kadınların yaşadıklarını incelemek üzere kurulmuştu. Ancak bu komisyon, politik çıkarları gereği bu suçu incelemekten vazgeçti. Pek çok tecavüz dosyası hasır altı edildi. 2002'deki antlaşmayla kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi (ICC), ancak etnik temizlik amacıyla Bosna ve Ruanda'da yapılan kitlesel tecavüzlerden sonra, "savaşlarda kadınlara yönelik cinsel şiddeti ve toplumsal cinsiyet şiddetini" savaş suçu olarak kabul etti. Her iki ülkede de cinsel şiddet "soykırım" suçu kapsamında ele alındı. Yapılan nadir yargılamalarda, sadece suçu işleyen askerler değil, aynı zamanda amirleri de yargılandı. Kadına yönelik cinsel şiddete karşı hukuki yaptırımı sağlamak amacıyla oluşturulan bir diğer araç, 1979 yılında BM Genel Toplantısı'nda kabul edilen "Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi-CEDAW" dir. Kadına yönelik ayrımcılık, anlaşmada şöyle tanımlandı: "Cinsiyete dayalı, sonucu ya da amacı kadınların tanınmasını, kadınların ve erkeklerin hakları ve politik, ekonomik, toplumsal, kültürel, sivil veya herhangi bir alandaki temel özgürlükler açısından eşit olduğunu göz ardı eden her türlü ayrımcılık, dışlama ya da engelleme..." Öte yandan ABD, ICC'de yer almadığı gibi CEDAW'i de onaylamadı.(alıntı) işte savaşta kadın!
  12. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Meclis Araştırma Komisyonu, Tuzla'daki tersanelerle ilgili 175 sayfalık taslak raporunu tamamladı. Taslak raporun öneriler bölümünde, tersanelerin kurumsallaşmasından yan sanayiye, işçi sağlığı ve iş güvenliğinden alt işverenlere kadar değişik konularda önerilerde bulunuluyor. Yaklaşık 175 sayfadan oluşan taslak rapor tamamlanarak, haftaya TBMM Başkanlığına verilmesi planlanıyor. Taslak raporun öneriler bölümü; kurumsallaşma, tersaneler, yan sanayi, işçi sağlığı ve iş güvenliği, eğitim başlıkları altında toplanıyor. Öneriler bölümünde, Tuzla'daki şahıs, kolektifi, limited, küçük anonim şirketlerinin birleştirilmesiyle tersane alanlarının genişleyeceği ve bu sayede bölgedeki sıkışıklığın ortadan kalkacağına dikkat çekiliyor. Tersaneler için ölçülebilir kriterlere dayalı kapasite belirleme çalışmalarının yapılması gerektiği belirtilen taslak raporda, Tuzla koyu için master planı yapılması ve bölgede yaşanan ulaşım ve park sorununun hızla çözüme kavuşturulması isteniyor. Taslak raporda belirtilen diğer öneriler ise özetle şöyle sıralanıyor: * Tersanelerde ana prosesler arasında yer alan boya ve raspa işlemlerinde mikron mertebesinde ortaya çıkan boya parçacıklarının insan sağlığına ve çevreye olan etkilerini ortadan kaldırmak için boyama işlemleri, boya hollerinde yapılmalı ve bu işlemler filtrasyona tabi tutulmalı. Gemi üzerinde özellikle kesim, kaynak ve boya işlemlerinde otomasyona geçilmeli. * Tersanede yapılan ana işler, tek tek belirlenmeli ve bu işler her ne ad altında olursa olsun taşeronlara verilmemeli. Alt işveren uygulaması, objektif kriterlere bağlanmalı. Sektörde alt yüklenici firmaların çalışma standartlarının ve alanlarının belirlenmesine ilişkin yasal düzenlemeler yapılmalı. * Tuzla'daki gemi yan sanayi, Tuzla, Yalova ve İzmit üçgeninde belirlenecek bir alana kurulacak organize sanayi bölgesine taşınmalı.İşçi sağlığı ve iş güvenliği önerileri * İşçi sağlığı ve iş güvenliği ilgili tedbirleri yerine getirmeyen tersaneler faaliyetlerine izin verilmemeli ve bu önlemleri alıncaya kadar faaliyetten men edilmeli. * Tersaneler ve alt işverenler, çalışan işçi sayısına bakılmaksızın işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanı bulundurmalı. Yine çalışan sayısına bakılmaksızın, tersanelerde işyeri hekimi istihdam edilmeli. İşyeri hekimleri, işçilere öncelikli olarak iş sağlığı ve koruyucu sağlık hizmetleri eğitimi vermeli. * İş güvenliği uzmanları, ücretlerini tersane sahibi yerine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından almalı. İşveren, işçinin primleriyle birlikte bunun parasını Bakanlığa ödemeli. * Tersanelerde sigortasız işçi çalıştırılmamalı, işçilerin sigorta primleri gerçek ücretleri üzerinden gösterilmeli. * Tuzla tersaneler bölgesinde, iş müfettişlerinin ve sosyal güvenlik kurumu müfettişlerinin sürekli istihdam edileceği bir birim kurulmalı ve bu müfettişler sadece Tuzla tersaneler bölgesinde görev yapmalı. * Tersanelerde ölümle sonuçlanan kaza nedenleri (yüksekten düşme, elektrik akımına kapılma, patlama ve sıkışma gibi) dikkate alınarak, mevzuata uygun önlemler alınmalı. * İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Danışma Kurulu oluşturulmalı. Tersanelerde yürütülen faaliyetlerden “Sağlık Kuralları Bakımından 7,5 Saat ve Daha Fazla Çalışması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik” kapsamında olan işlerde işçilerin 7,5 saatten fazla çalışmasının önüne geçilmeli. Barınma yerleri Öneriler bölümünde ayrıca, tersanelerde çalışan işçilerin barınma sorunu konusuna da değiniliyor. * Tersaneler bölgesinin tümü için seçilecek bir alanda lojman, sosyal konut veya yurt projelerinden biri veya bir kaçı, işveren katkısıyla yapılmalı. Çalışan işçi sayısına göre, tersanelerde genel olarak yetersiz olduğu görülen soyunma yeri, tuvalet, duş, dinlenme yeri, yemekhane gibi sosyal tesisler, standartlara uygun hale getirilmeli. * Klas kuruluşları tarafından kaynakçılarda aranan sertifikalandırma zorunluluğu, gemi inşası ile ilgili diğer işlerde de aranmalı. * Teknik liselerdeki gemi inşa bölümlerinin sayısı artırılmalı. Bu konuyla ilgili lise, meslek yüksek okulu ve üniversitelerdeki bölümlerin son sınıflarında öğrencilere iş güvenliği ve işçi sağlığı dersleri verilmeli. * Tuzla gemi inşa sanayi bölgesinde kara ve deniz itfaiyesinden oluşan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı özel bir itfaiye birimi kurulmalı. Tuzla ilçesinde de acil, mikro cerrahi, ortopedi ve travmatoloji, beyin cerrahisi gibi bölümlerin bulunduğu bir hastane kurulmalı.(alıntı)
  13. Birkaç kızılderili atasözü * Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanımda yürü, böylece ikimiz eşit oluruz. (Ute Kabilesi) * Ölüler güç ve bilgilerini beraberinde götürmez, yasayanlara ilave eder. (Hopi Kabilesi) * Düşmanımı cesur ve kuvvetli yap! Eğer onu yenersem utanç duymayayım. (Apache Kabilesi) * Şeytan hakkında konuşmayın.Gençlerin kalbinde merak uyandırır. (Siyu Kabilesi) * Bir kere 'Al sunu' demek, iki kere 'Ben vereceğim' demekten iyidir. (Kabilesi bilinmiyor) * Su gibi olmalıyız. Her şeyden aşağıda, ama kayadan bile kuvvetli. (Siyu Kabilesi) * Bir başkasının kabahati hakkında konuşmadan önce daima kendi makoseninin içine bak (Sauk Kabilesi) * Bir düşman çok, yüz dost azdır. (Hopi Kabilesi) * Kehanet, muhtemel bir olayı kesin bir bakış ile görmekten başka şey değildir. Hava ya bulutlu olacaktır, ya da güneş açacaktır. (Cherokee Kabilesi) * Komşun hakkında hüküm vermeden önce, iki ay onun makosenleriyle yürü! (Cheyenne Kabilesi) * Doğum yapan her şey dişidir. Kadınların ezelden beri bildiği kainatın dengelerini erkekler de anlamaya başladıkları zaman, dünya daha iyi bir dünya olmak üzere değişmeye başlamış olacaktır. (Mohawk Kabilesi) * Unutmayın çocuklarınız sizin değildir. Onu yaratıcıdan ödünç aldınız. (Mohawk Kabilesi) * Günümüzde insanlar bilgiyi arar oldu, hikmeti değil. Halbuki bilgi mazidir, hikmet ise istikbal (Lumbee Kabilesi) * Aşkı tanıdığında, yaratıcıyı da tanırsın. (Fox Kabilesi) * Allah'ın kelimeleri meşe yaprağı gibi sararıp düşmez; çam yaprağı gibi ilelebet yeşil kalır. (Mohawk Kabilesi) (Alıntı)
  14. Sevgili ftoyd, inanın ki dün yazdıklarınız beni şaşırttı.Özellikle kadın erkek için yaratıldı kısmı.Kadın erkekten yaratıldı dediniz.Sevgili arkadaşım,ben bu konuda aydınlatıcı bir mesaj bekliyorum,dediğiniz gibi ise neden? ayrıca söz konusu din ve bireylere ait olan özel değerler oldu mu lütfen tartışalım ama saygıyı elden bırakmayalım.İnanıp inanmak sorunu değil bu,beraber yaşadıklarımıza olan tahammül ve onun düşüncelerini kabul etmedir bu.
  15. Bak şu Bursercan ile Angel' ben msn de onlara gayet büyük bir saflıkla olanları anlatırken,üstelik Ersalı deprasyondan çıkarmaya çalışırken;siz kalkıp burada yazmışsınız lavabo diye...ben korktum,kabul ama nettin başından ayrılmadım hem bu akşamda misafirlerim var,bilgisayara belki bakmam,baksaydım siz yanmıştınız he he.
  16. Sercan bak şimdi olmadı,yaf bize para lazım....dur ben camiye gideyim sende(kısa yoldan zengin olacacağız ya,onu yap)
  17. Biz uğraşmıyoruz...bunları yazmak yanlış olmasa gerek;bu ülkenin doğusunda hergün gelen ölüm haberleri varken yada bombalar patlarken...kimin yaptığı değil(yapanlar benim için birer katil)neden hala bunu meşrulaştırdıklarını ve kurulu oyunları belki de bugün daha çok anlamalıyız değil mi?
  18. Sayın Sayman22, Bende derim ki arabesk değil bunlar ve yazdıklarınız.Hele de yaşanınca...Bunu ben yazmadım;alıntı ama aldığım sitede de altına imzamı attım.Çünkü biz biliyoruz ki empati ve kaybedilmemiş umutlar bizim için yarındır,aydınlıktır!Ayrıca forum genelinde sadece bu konuda da yazmadığımı hesaplarsak ben dediğiniz sorunları veya vb sorunları da aynı derecede önemsiyorum...sizarabesk deseniz de .Saygılar!
  19. Anladım,siz Kürtleri kabul etmiyorsunuz.Etmeyince de bu başlık size gereksiz kaldı.Saygı duyuyorum.
  20. Sayın Bilimselci, Yazdıklarımı takip ediyorsanız bana siz benim yazdıklarımı okumuyorsunuz demezdiniz.İsterseniz dönün iletilere...sorduğunuz herşeyi ve devlet anlayışı dahil tüm düşünceleri kendi adıma açıkladım.Ben kendi devlet anlayışını yazdım,devlet böyle laiktir veya değildir dedim;siz tüm yazdıklarımızı silip devlete bunu dayatamazsınız dediniz.Bu arada ben baştan beri yazdım,siz çelişki olarak sundunuz.Ben İslam örtüyü emretmiştir diyorum,bunu sadece tek ayete dayandırıyorum ve buna inanıyorum.Ama bunun emir olup olmaması da beni ilgilendirmez söz konusu hak olunca.Saygılar.Sıralayın bekliyorum...
  21. Sercan sen çok zekisin ya,vallaha gel ev kirasını öde;hizmetçin olurum dur bak Angel fareden korkmuyo vallaha daha bana fareleri anlatıyor. ben korkudan yatamam!
  22. Sevgili forum arkadaşım,bakın yazın buraya...yaşadıklarınızı yazın;emin olun ki okuyacağım.Bu arada çocuğunuza çok geçmiş olsun...onu benim yerime öpün!
  23. ooooo hoşgeldin....ameliyat bitti mi?
  24. Malatyadan geldimmmmmmmmm;ama Dbakırı da çok özlemişim ya.Ne sıcaktı oralar canım Diyarbakırım...bu arada Dbakırda ev arkadaşı arıyom,duyrulur bak bende sabahtandır Ahmet Kaya dinliom...Yorum bu ara biraz daha ağır sevgiler............

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.