melonss
-
İçerik Sayısı
258 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf Kritikleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm Kritikleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
İletiler gönderen: melonss
-
-
ÖZLEDİM
Çok özledim seni
Aradan çok uzun zaman geçti
Galiba iki saat gibi bir süreydi
Kısa gibi görünse de;
Benim için iki yıla bedeldi.
Çok özledim seni
Duymak istiyorum ipek sesini
Biliyorum, çok şey istiyorum
Ve farkındayım, imkansız sevda benimkisi
Çok özledim seni
Bu gece dört te aniden Sen diye uyandım
Oturdum bir başıma
Yine, Sen diye ağladım
Gözlerimden dökülen her damla gözyaşımda
Seni aradım,
Yazık ki çok uzaktaydın
Sonra, gecenin karanlığına inat
Aydınlık bir şiir yazdım
Her yer ışıl ışıl oldu
Çünkü seni ve benim sana olan hislerimi anlattım
Bu da yetmedi;
Elimde olmadan çok duygulandım
Ağladım, ağladım...
Yazarken hiç aldırmadan
Bembeyaz kağıdı gözyaşlarımla ıslattım
Biliyormusun ?
Şu an, bir şiir değil;
Gözyaşlarımı okuyorsun.
Seni çok seviyorum
Ömrün boyunca hep gülmeni istiyorum
Zararı yok ben senin yerine de ağlarım
Ağlamaya alışkınım...
Bazen seni kaybetmekten korkuyorum
Sana karşı korkularım var benim
Bir türlü söleyemiyorum
Tüm bunlara rağmen
Bir tek şey biliyorum
Ben seni seviyorum.
Biter deme bu sevda bana sakın
Sen bana kendimden daha yakınsın
Gözyaşlarımsın, mutluluklarım
Ancak sen istersen vazgeçerim
Tüm bu güzellikleri,
Ölene kadar içimde saklarım
Kalbine nasıl girdiysem
Öylece sessizce çeker giderim.
Her zaman olduğu gibi
Seni sadece kendi içimde özlerim...
-
BİRİ VAR
Biri var,
Belki bana çok uzak
Belki de benliğim kadar yakın
Evet ve nihayet, birisi var
Yüreği sonsuz sevgi dolu
Çok cana yakın ve insanlara sevdalı
Bütün bu güzelliklere rağmen
Yine de yüreği bazen ağlamaklı
Aslında bilmiyor,
Onun o güzel gözlerinden dökülen
Dünyanın en güzel,
Sevinç ve sevda gözyaşları
Sana ağlamak kötüdür diyemem
Bazen ben de ağlıyorum
Yağmur yağıyorsa ve bir de yalnızken
Gözlerim buğulanıverir
Uzaklara bakarken
Öylece duygululanıveririm işte
Bir insanı;
Yani bir çiçeği düşünürken.
Bilmelisin ki, bir nehir gibisin
Nereye baksam oraya akıyorsun
Aktığın her yeri,
Sonsuz sevginle yakıyorsun
Bir de beni düşün, beni;
Her an içimde bir volkan gibi patlıyorsun.
Hayatta en zor şey sevgi ve hasrettir
Biliyormusun, gökyüzü neden bu kadar gizemlidir
Ve biliyormusun, okyanus neden bu kadar derin ve serindir
Neden rüzgar ara sıra çıkıverir
Neden kuşlar özgürce uçabilir
Ben biliyorum ve hala öğreniyorum
Evrende her şey;
Birbirine sevdalı ve hasret içindedir.
Hiçbir insanı menfaat için sevmedim
Ve hiçbir şeyi dürüstlüğe değişmedim
Biliyorum sen de benim gibisin
Yani ben senim, sen de bensin
Özgür bırak duygularını
Nereye gitmek istiyorsa oraya gitsin
Hayatta böyle değilmi zaten,
Yani, sonsuz hasret ve sevgiyi yaşamak için...
-
BİR GÜN BEKLİYORUM
Bir gün bekliyorum, senli bir gün
Gözlerim, gözlerindeyken
Beraber ölelim istersen,
Ellerimi vücudunda gezindirirken
Sımsıkı sarılırken sana
Dudaklarım kilitlenir, bal dudaklarına
Tenin gül kokar, her yerinde çiçekler açar
Hepsi sana benzer,
Koklamaksa bana düşer.
-
HER YERDE SEN
Her ânımda sen varsın
Ve ben ne zaman şiir yazmak istesem
Senden başkasına yazmak istemiyorum
Bitmiyorsun içimde, bitmiyorsun
Arttıkça, daha çok artıyorsun.
Ne zaman gözlerim buğulansa
Uzaklara dalıyorum
Bir başkası için hiç ağlamadım
Senden başkasına da ağlayamıyorum.
İlk yağmurun toprağa düştüğü ân gibisin
Hani o, taptaze toprağın mis kokusu var ya !
Bir daha böyle güzel kokmaz toprak, bilirsin
Ben yağmur olsam, sen toprak
Yaz, kış demeden üzerine yağsam
Sen hayat versen tüm dünyaya
Ve her zaman böyle güzel koksan.
Ay gibi doğdun gönlüme
Güneş gibi ısıtsan beni her üşüdüğümde
Gecelerde olsan, gecelerde
Yıldızları kopartsam yüreğimden
Hasretle doldursam ellerine.
-
AĞLAMA
İnan seni üzmek istemezdim
Ne olur, affet beni
Gerçek nedir, biliyor musun ?
Sensizliği gururuma yediremiyorum
Seni çok arzuluyorum
Bu gece de olduğu gibi
Seni her saniye arıyorum
Özlüyorum seni, çok özlüyorum
Yüreğimdeki aşkı bilmiyorsun.
Ne olursun ağlama,
Üzülmek yakışmıyor sana
Hep gülmeni istiyorum
Ben varsam eğer burada
Bil ki senin için yaşıyorum
Yeşil gözlerinde kan kırmızı yaşlar güzel durmuyor
Senin gözlerin,
Benimse yüreğim kanıyor
Dalgalı saçlarına durgunluk yakışmıyor
Biliyorum, benim yüzümden rüzgâra direniyor
En güzel çiçekleri topladım sana
Bir kısmını saçlarına tak,
Bir kısmını koynunda sakla
-
BENİ SEVMEK
Beni sevmek kolay değildir
Dikenli tellerin arasından geçmek gibidir
Bazen neşelenip, çoğu zaman üzülmektir
Beni sevmek;
Bazen yaşamak, çoğu zaman da sevgiden ölmektir
Çok ağlayıp, az gülmektir
İçin yanarken bile tebessüm etmektir
Çok söze niyet edip, az söz söylemektir
Beni sevmek kolay değildir
Beni sevmek;
En zor anında bile beni düşünmektir
Yürümeyi bırakıp, koşabilmektir
Sözünü bilmektir, özünden dönmemektir
Beni sevmek;
Duygularını gizlemeyip, dürüstçe söylemektir
Gurbet adına ne varsa her şeyi bilmektir
Beni sevmek kolay değildir
Senin küçük yüreğin kaldırmayabilir
Bütün bunlara rağmen;
Beni sevmek, imkansız da değildir...
-
SENİ SEVMEK
Seni sevmek;
Bir menekşeyi koklayıp gülmektir
Bir güle dokunmaktır, bir de öpebilmektir
Her yeni gün hayatı biraz daha sevebilmektir
Üzüntüye dair her şeyi silebilmektir
Feza' dan dünyayı seyredebilmektir
Seni sevmek;
Hayata gülmektir
Geceleri yıldızların arasında olduğunu bilmektir
Gündüzleri içimde yaşadığını hissetmektir
Seni sevmek;
Her gülüşün için bin defa ölebilmektir
Yokluklar silip, varlığı cana getirmektir
Bir güvercin misali özgürce uçabilmektir
Bal dudağından dökülen
Tane tane sözlere güvenebilmektir
Seni her an düşünebilmektir
Hep yanımda olduğunu zannetmektir
Uğrunda seve seve, her şeyi feda edebilmektir
Yani, seni yaşamaktır,
Hayatı her an gönlünde paylaşmaktır
Seni senden almaktır,
Tüm bu güzelliklere rağmen,
Benim için; Seni sevmek,
Zamanı durdurabilmek kadar da
İMKANSIZDIR...
-
YALNIZLIK
Sen nereden bileceksin yalnızlığı
Hiç, mecbur kalıp
Bir duvarla konuştun mu ?
Ya da kuru bir saksıya
Sevdanı anlattın mı ?
Yatağında uzanmış halde
Kendi kendine konuştun mu ?
Tek dostumsun diyerek
Bir sigara yaktın mı ?
Sen nereden bileceksin yalnızlığı
Hayatında hiç yalnız kaldın mı ?
Yokluğun içindeyken
Varmışsın gibi davrandın mı ?
Bir yalnızlıkla, bir başımayken,
Eskilerde kalan bir şarkı
Hatırlatsın istedim seni bana.
Hiç dokunmadım masanın üstündeki
Tozlu resmine,
Aslında hiçbir şeye dokunmuyorum,
Hâla, havlun kapının arkasında asılı
Kim bilir, belki bir gün gelirsin diye.
Ve hâla ağlıyor küçük kuşumuz
Senin yokluğuna.
Son kez su içtiğin bardakta
Hâla, ruj izi duruyor,
Nemli dudaklarını arıyor.
Bilmiyorsun belki ama, aynayı hâla silmedim
Yazdığın son sözleri okuyor yüreğim.
Yeter artık bu kadar acı,
Yak mektupları, yık beni
Yok et hasreti, bitir sevgiyi
Her şeyi bitir, tüm sevdamızı
Hatta sil kalbinden adımı
Ve dağla yüreğini
Kapat sevgi kapılarını
Bir ah çek içinden
Kurşunla vurulmuş gibi derinden.
Bir vah de benim için
Sona eren sevdamız peşinden.
-
SEN BENİ SEVİYORSUN
Sen beni seviyorsun
Bu gün hissettim
Korkuyorsun, söyleyemiyorsun
Aslında, biliyorum
Hiçbir zaman söyleyemeyeceksin
Zaten istesen de söyleyemezsin
Çünkü;
Bizimkisi ne arkadaşlık
Ne de bir sevda
Bu iki duygunun arasındayız galiba.
Sen beni seviyorsun
Bu gün hissettim
İçimdeki volkan patlarken
Serin akarsu gibi üstüme geldin
Bütün suç benim,
Seni de ateşimle buhara çevirdim
O güzelim bahar kokunu
Her lâhza içime çektim
Sana olan sevdamı,
Sadece mısralarda yazdım ve yaşadım
Sevdim, seni çok sevdim
Sen de beni seviyorsun
Bu gün hissettim...
-
SEVMEKTEN KORKUYORUM
Her gün yanında olamamaktan korkuyorum
Sesini duyamamaktan
Seni görünce, sana alışmaktan da korkuyorum
Nedense sensizlikten de korkuyorum
Bir gün hoşça kal demenden
İstemesem de;
Bir gün, bir gül gibi
İçimde solmandan korkuyorum
Hafızamda bırakacağın hatıralardan
Hatıralardan kaçamamaktan
Adını unutamamaktan korkuyorum
Ah be güzelim;
Ben seni sevmekten korkuyorum.
Benimkisi sadece bir sevda
Göz yaşlarımla söndüremediğim
Korkularımı yenemediğim
Söyleyemediğim
Fakat, kendimi tükettiğim
Ve beni;
Yedi kat yerin dibine sokan
Utandıran, korkutan
An be an içimi yakan
Cesaretsiz bir sevdan
Bu nasıl bir sevda ?
Anlayamıyorum
Ah be güzelim;
Ben seni sevmekten korkuyorum.
Biliyor musun;
Aklımdan hiç çıkmıyorsun.
Sen benim;
İmkansızlar bahçesinden koparttığım
Edâlı gülümsün.
Hiçbir zaman koklayamayacağım
Adını söylerken burkulacağım
Sevmekten hep korkacağım
Fakat, ömrüm boyunca unutmayacağım
Edâlı gülümsün.
Ah be güzelim;
Aslında sen benim,
Kendi ömrümsün.
-
BİR HASRET
Artık eskisi kadar gülmüyor yüzüm
Senden uzaktayım ya
Bitmiyor gönlümdeki hüzün
Ah sen ne serinsin, ne kadar serin
Okyanus kadar derin.
Anlatamıyorum bu sevdayı
Ah bir yazabilsem gerçek hislerimi
Bir anlatabilsem içimdeki seni.
Bu kadar kolay mı gülmek ?
Bu kadar zor mu senin için
Seviyorum demek
Yoksa inanmıyor musun sevdama
Dinle bak !
Bir tel saçın için
Ölmek lazım, ölmek...
-
KAYBETMEK İÇİN SEVMEDİM
İnan seni kaybetmek için sevmedim
Ellerini kaybetmek istemedim
Saçlarını, varlığında yok olduğum gözlerini
Varlığını kaybetmek istemedim
Ve tüm hislerini
Ben seni sen olduğun için sevdim
İnan seni kaybetmek için sevmedim
İçinden içimin yok olmasını istemezdim
Seni istiyorum, kırlarda arzu ettiğim çiçekler hatırına
Seni istiyorum, denizdeki umman anısına
Ben seni istiyorum
Bir başıma yürürken yollarda
Kalbimden kalbine akan gözyaşları yangınında
Yeminler olsun gideceğini bilemedim
Varlığını kaybetmek istemedim
Ben seni sen olduğun için sevdim
İnan seni kaybetmek için sevmedim
Kal desem kalmazsın, gel desem gelmezsin
Coşkun çağlayan ırmaklarda buluşalım o zaman
Kimsenin bilmediği
Sadece senli ve benli
İçindeki gizli sevdayı ver bana
Bulmak istiyorum sendeki beni
Varlığını kaybetmek istemedim ki
Ellerini kaybetmek istemedim
Varlığında yok olduğum gözlerini
Ben seni sen olduğun için sevdim
İnan seni kaybetmek için sevmedim.
Ağustos sıcağının alevinde kaybettim seni
Sabah serinliğinde aradım sesini
Geceleri ay ışığına sordum sensizliği
Bir çay bahçesinde otururken bile
Aklımdan geçmedin değil hani.
Kırılan bir bardağın sesiydin
Gürültülü şehrin kalabalığını her an haykırışıydın
Ellerinden oyuncağı alınmış bir çocuğun
Donuk bakan gözleriydin
Saatler gibi, günler, aylar
Ve hatta
Yıllar gibi ağır ağır geçtin içimden
Yeter ki üzülme sen
Ömrün boyunca eksilmesin tebessümün yüzünden
Yine de bilmeni isterim
Varlığını kaybetmek istemedim ve tüm hislerini
Ben seni sen olduğun için sevdim
İnan seni kaybetmek için sevmedim.
-
SEN BİLİRSİN
Ve hayaller güvensizlikle yıkılır
İnandırmak zorunda değilim sana kendimi
Yine de kalp durur, sevdiğine kırılır
Yıkılır bu dünya, tüm hatıralar yok olur
Geride birtek gözyaşlarımla yazdığım
Anlamsız şiirlerim kalır...
Biliyormusun;
Bana gökyüzü güveniyor
Her gece onu, hayran hayran seyrettiğimi biliyor
Yeryüzü bensiz yapamaz
Her gün yolda yürürken, adımlarımı sayıyor
Ağaçlar beni çok sever ve kuşlar ve çiçekler
Her gün onlara binlerce kere gülümsediğimi bilirler
Ve bana çok güvenirler,
Onları incitmeyeceğime emindirler
Yıldızlar beni çok severler
Onlara her gece,
Yeni bir isim yakıştırdığımı bilirler
Her gün yüzlerce kere,
Gözgöze gelirim ben onlarla
Tüm duygularımı paylaşırım
Sonsuz güven ve aşkla.
Ve insanlar;
Ve insanların bazıları bana güvenmezler
Sadece güveniyor gibi görünürler
Aslında bu onların kendi bileceği bir şey
Hiçbiri umurumda bile değiller
Bir insana zorla sevdiremezsin kendini
"Bana güven" diyemezsin
Eğer kalbindeki yangını hissetmiyorsa
Ve aslında güvenmeden seviyorsa
Ona bir tek söz söyleyebilirsin
"SEN BİLİRSİN" !
Güven nedir ki ?
Ne kadar basitçe söyleniveriyor
Evet bu dünyada,
Bir insana güvenmek çok zor
Ve güven gözlerde başlar
Sevgi gibidir
Kalbe yerleşir
Sözlerde kilitlenir
Duygularla perçinleşir
Aşkla birleşir
Ve karşılıklı hissedilir
Biz birbirimize asla güvenemeyiz
Çünkü;
Hiçbir zaman gözgöze gelemeyeceğiz.
Yağmurlar ben ağlamadan yağmazlar
Bu dünyada beni sadece yağmurlar anlar
Bilirler; Benim sana olan sevgim,
Gökkubbeyi titretir,
Arşı ihtizaza getirir,
Tüm yıldızları,
Sadece senin için avuçlarımda toplayabilirim
Çünkü ben seni sonsuz severim
Ve sana yağmurlar kadar güvenirim
Yağmurlar gibiyim
Yani yağmurun toprağa güvendiği gibi
Ben de sana güvenirim.
Çiçeklerin rüzgarlara,
Gün ışığının güneşe güvendiği gibi
Gecenin ortasında parlayan ay ışığına
Ve aslında, kendime güvendiğim gibi
Sana sonsuz güvenirim.
Ve hala senin içindeki Ben'de
Güven duygusu yoksa
Boşver, uğraşma boşuna
Çünkü gözlerime bakamayacaksın asla
İçimdeki güveni aktaramayacağım sana
Şimdi sana bir tek şey söyleyebilirim.
"SEN BİLİRSİN" ...
-
DÜŞ
Bir gün düşlerimle yaşamayı öğrendim
Senin bana öğrettiğin düşlerle
Dökülen göz yaşlarımı öğrendim
Bir kase yi doldurup tükettiğinde
Düşümde,
Lambaların hep söndüğü anı istedim
Ellerim ellerine dokunduğunda
Yaşamayı çok sevdim
Gözlerimiz buluştuğunda.
Ne yazık o günden sonra
Lambalar hiç sönmedi.
Hep koştum gökkuşağına yetişebilmek için
Ayaklarım yaralandı
Dizlerimde derman kalmadı
Meğer hepsi bir hayalmiş
Yetişemedim, fakat
Renkleri ve güzelliği içimde kaldı
Bir gece düşümde seni gördüm
Ağlıyordun ve bağırıyordun
Bana koşuyordun, fakat düşüp kalıyordun
Bu bir rüya diye sesleniyordum sana
Nedense duymak istemedin
Her yerin kanla doldu
Biliyordum, bütün kabahat bendim
Oysa ben seni düşümde
Gökkuşağının altında
Bana gülümsemeni görmek istedim
Hiçbir zaman göremedim
Çünkü, ben o günden sonra
Asla düş görmedim.
Saatime baktım, evimin balkonundaydım
Ağustos un onaltı sı, saat gece onbir i gösteriyordu
Ay' ı seyrediyordum, dolunayı
Biraz serinlemişti hava
Ve havada bulutlar Ay' ı kapatmak için yarışıyorlardı
Derken Ay kapandı ve
Karanlığa büründü gözlerim ve bir de kalbim
Nedense Ay' a baktığımda
Ben hep seni hatırlıyordum
Bulutlara çok dargındım
Milyonlarca seven göz gibi Ay'ı aradım
Balıkçıların dualarına çok kızdım
Seven tüm kalplerin adına,
Gökyüzü adına, aldığım nefes adına
Tuttuğum sözler adına, seninle tattığım güzellikler adına
Yalvardım Mevla' ya,
Ne olur, Ay ışığını gönder bana.
Ne yazık,
Ben seni hiçbir zaman göremedim
Sadece fikrimin derinlerinde
Ve de kalbimin içinde sakladığım
Bir kır çiçeğimdin.
Büyüdü o kır çiçeği, içime sığmaz oldu
Düşlerimi bile yırtarak haykırdım
Bana söyleyeceğin bir tek söz için
Bil ki canımı verirdim
Sen tüm gücünle zorladın ses tellerini, bağırdın
Yazık, ben seni duyamadım, uzaktaydın
Yani damarlarımdaydın
Hissettiğim ama duyamadığımdın
Görmeyi çok istediğim ve dokunamadığımdın
Oysa ben seni düşümde
Gökkuşağının altında
Bana gülümsemeni görmek istedim
Hiçbir zaman göremedim
Çünkü ben o günden sonra
Asla düş görmedim.
Bir gün
Seni düşünürken uykuya daldım
Kavuşmayı çok istedim
Lûtfettin Allah'ım
Seveni sevdiğine gösterdin
Bir melek gibi gökkuşağının altında
Ellerini uzatıp gülümsedin bana
Hep koştum gökkuşağına
Yani sana, yani sonsuzluğa
Ayaklarım yaralandı
Dizlerimde derman kalmadı
Yetişemedim,
Renkleri ve güzelliği içimde kaldı
Yazık ki, Mevla' m ruhsat vermedi bize.
Olsun, nasıl olsa sonunda
Yine gördüm seni düşümde.
-
HİÇBİRŞEYİM
Ben sana "canımsın" diyemedim
Hiç fırsat vermedin
Ben sana hiçbir şey söyleyemedim
Aslında sen benim, hiçbirşeyimdin.
İçimin yandığı anlarda hiç yanımda olmadın
Buz gibi olurdum
Hele bir de yağmur yağıyorsa
Ben sana "canımsın" diyemedim
Yağmur damlasının
Bir yaprağın üzerinden düştüğü an gibiydin
Gönlümden de öylece kayıp gittin
Aslında sen benim, hiçbirşeyimdin.
Ben sana büyük söyledim
"Ömrüm boyunca" dedim
Gel gör ki
Sensiz bir ânı bile tüketemedim
Başımı ellerim arasın alıp
"Ben ne yaptım" dedim
Çok istedim, fakat
Ben sana hiçbir zaman
"Canımsın" diyemedim
Gece bir yıldızın kayması gibiydin
Gökyüzünü aleve vererek kendini yok ettin
Benim gönlümü de öylece yakıp gittin
Ben sana hiçbirşey söyleyemedim
Bana hiç fırsat vermedin
Ve sen benim, hiçbirşeyimdin
Aslında sen;
Hiçbir zaman benim değildin.
-
YAŞAMA SEVİNCİ !!
Hayatta bu kadar mutlu olmayı gerektiren şeyler varken
Üzülmek niye, kendimize eziyet çektirmek niye
Bir düşünün sizi mutlu edebilecek ne kadar çok şey var
Bir bebeğin gülüşü, sevdiğiniz insanın sizi sımsıkı sarması
Annenizin şefkatli kucağı
Daha yüzlerce küçük olay sizi mutlu edebiliyor
Hayatı sevin, her dakikanızı, her saniyenizi doya Doya yaşayın
Çünkü hayat ulaşılmak istenen bir yoldur ve
Bu yolun uzunluğu hiç bilinmez , siz bu yolda ilerlersiniz
Karşınıza bir engel çıkar , siz bu engeli aşıp
Yolkunuza devam edersiniz,
Yada, bu engeli aşamazsınız
Ve bu sizin yolunuzun sonu olur yani ÖLÜM
Hayatınızın anlamını, ölümden dönen bir insana sorun
Yada ölmeyi bekleyen
Yaşamdan hiçbir umudu olmayan bir insana sorun
O zaman düşünün !! ,Değer mi üzülmeye
Bu güzelim hayatı doya doya yaşamak varken
Artık üzülmeyi bırakın ve GÜLÜN !!!!
-
Başladığım
Ve sonunu yazamadığım
Bütün hikayelerde buldum seni
Bir kadındı yalnızlık sen yokken
Kıskanırdı beni herkesten...
Kıskanç bir kadın gibiydi işte
Yaralıydı, yaralardı beni
Öyle hırçın sen gibi
Zor olmadı bu yüzden
‘Sensiz yaşayamam’ larım yalan oldu
Yüzün gibi yalnızlıklarda kayboldum
Pişmanlıklar yatağında her sabah uyanmaktan iyiydi
Doğan güneşle beraber aynaya yansımandan iyiydi
Şükrettim bu yüzden
Hatta sevdim dişi yalnızlığımı
Sevdim çünkü benden daha dişiydi...
-
Hoşçakal
Soldum bir gül gibi susuz kalmış çöl gibi derdimle kederimle çağlamışım su gibi ömrümce görmedim senin gibi güzeli hep koşturdum kazanmak için seni...
Bu dizeler yetmez güzelliğine ellerine saçlarına kıyamam dokunmaya senin için ne yapayım bilmem başucunda beklemeye bile razıyım yeter ki yanında olayım yakın olayım derken uzaklaşmak gibi geliyor kaybetmek korkusu sarmış bedenimi bu düşünceyle sana yaklaşmak beni korkutuyor ama yapacak bir şey yok elime konan kuş artık uçuyor yavaş yavaş bensiz diyarlara uçacak ve bir daha dönmeyecek avucuma bıraktığı son yazıyla hoşçakal ..
........ölesine bir sevda...melons....
-
Dört Duvar, İki Gün ve Sen
Sabah seni yine rüyamda görmüş olmanın sevinciyle uyandım.Rüyamın etkisiyle evin içinde dolaştım bir süre; ne yapacağını bilmeyen bir serçe misali. Her zamanki gibi detayları hatırlamak için uğraştım saatlerce. Ne olmuştu o asır gibi gelen ama bilimsel açıklamasında 5-6 saniye olduğu söylenen rüyada. Bir bulmacanın bir yapbozun parçalarını birleştirircesine ayrıntıları inceledim. Ortaya yine binbir çeşit anlama gelecek şeyler çıkmıştı. Korku, endişe, sevinç, mutluluk tam bir kozmopolitik yapı ama ayrıntılardan ziyade senin o rüyada olman yetiyordu bana.
Kendime ancak yüzüme çarpan soğuk su ile geldim. Akabinde evde hayalet gibi dolaşıyordum. Aynada kendimi seyrettim uzun uzun. Ayna bir oyun mu oynuyordu bana yoksa aynadaki akis gerçekten ben miydim? Bir hortlağa benzemiş çökmüş yüz benim miydi?
İki gündür evden hiç çıkmadığımı hatırladım. Stajım vardı, işlerim vardı ben ise evdeydim. İki gün kocaman iki günü düşünerek geçirdim özellikle seni ve bizi. Dört duvar arasında , iki gün, dört duvar sen ve ben...
Yavaş yavaş hatırladım o iki günü. Birkaç kere kapı çalmıştı ama açmamıştım oysa annemler elektrikçi, sucu, doğalgazcı bilumum fatura sayarın geleceğini onlara kapıyı açmam gerektiğini gittiklerinin son dakikasına kadar tekrarlamıştı. O kadar ısrar etmişlerdi ki “ sende gel herkes çok özlemiş seni görmek istiyor ” benim ise ağzımdan çıkan üç kelime. Stajım var gelemem... ama şimdi evdeydim hem de iki gündür. Sahi ev telefonunun neden hiç sesi soluğu çıkmamıştı , ya bir an olsun hiç susmayan, her çalışında beni yerimden fırlatan cep telefonuna ne olmuştu? Aslında belki yüzlerce kez çalmıştı ama beklediğim melodi bir türlü çalmıyordu. Herkes aradı; senelerdir beni aramayan teyze çocukları bile aradı “niye gelmedin” diye, bir sen aramadın...
Belki de ilk kez soğuk Kenya gecelerini özlediğimi fark ettim. O ismi her anıldığında içimde binbir nefret uyanan Kenya’yı özlemiştim, o iki sene boyunca daha önce hiç yaşamadığım acıları, ihanetleri, nefreti bana yaşatan Kenya’yı özlemiştim. O soğuk şehirler arası yolculuğu özlemiştim, ucunda annem babam kokanı değil ismini bile hep farklı telaffuz ettiğim Konya’ya olanını.
Neydi bu kadar nefretin sebebi., bir şehirden neden nefret edilirdi ve neden sonradan nefret edilen bu şehre özlem doğardı: üniversiteye girmek iki seneyi almıştı. Binbir çeşit planlar yaparak en sonun da herkesin kaçtığı o kadim şehre ben gitmiştim kararlıydım kaçmayacaktım. O şehrin sokaklarında bir toz bulutuydu yaşamak. Namus metre ile alınır fazilet kilo ile satılırdı. Sabahları yalan girerdi pencerelerden güneşten önce. Dev arenalara benzeyen sokakları kan ve zulum kokardı. Gece olunca duvarlar utanırdı duvarlığından, eller ve ayaklar bütün gece öğrenci evlerinde yıkanmayı bekleyen kirli bulaşıklar gibi beklerdi sabahı. Bir semtinde amonyak içki kokuları diğer bir semtinde parfüm kokuları karışırdı havaya. Daha ilk aylardan başladı nefret ve ihanet. İlklerin değeri çoktur; ilk korku, ilk yürüyüş, ilk ağlayış, ilk isyan, ilk nefret, ilk öç alma isteği, ilk ihanet ve daha sayamadığım bir sürü ilki yaşattı o şehir bana. Sadece kin , nefret değil sevgiyi de, tecrübeleri de, mutluluğu da yaşattı ama sanki zamanla yapılan her zamanki pazarlıkla almak istiyordu görünmez bir güç elimden her şeyi.
İlk Kenya da kapanmıştım eve. Haftalarca bir hayalet misali dört duvar, dört gün, dört ay, dört asır ve ben. Sonra alınan reformlar yeni kurallar yeni bir ben ve yeni bir yaşam. Bunların hemen akabininde karşımdaki sen. Her şeye baştan başlamak seninle. Belki de benzer yazgılara sahip iki kişinin buluştuğu bir kavşakta buluştuk. Kadere pek inanmam bilirsin ama belki de uzun zamandır yürekten demediğim bir söz “ belki de kader buluşturdu bizi”.
Üç ay; Mayısı Nisana bağlayan bir gecede beraberdik Haziranı Temmuza bağlayan bir gecede ayrı düşüyorduk. Bu yeni kurduğum yaşamdaki ilklerden biriydi; ilk ayrılış. İşte o gün yüreğime bir sancı saplandı, ilklerin önemi. Kafamda bin bir çeşit endişeyle yolladım seni Kenya’nın o soğuk ve şehirler arası terminalinden senin sıcak şehrine. Çok değil bir saat sonra bende yolcuydum ama daha o zaman bir acı belirdi içimde; sensiz geçen bir saat. Senle başladığım yeni bir yaşam bu yaşamda seni en tepeye oturtmam ve bunu yürekten yapıp sana da göstermem. Belki de sana kısa gelen üç aylık zaman sonunda bile bana acı çektiren sensiz bir saat. İlk mola yerinde senden gelen o sıcak ses; benden bir saat önce burada oluşun.
Şehre duyduğum özlem sendendi , nefret ise hala içimde gizli...
Yangının deliren avuçlarında mavi bir sıçrayıştı ayrılık, bağırmak ne ki sahibini arıyordu yürek. Kurmalı bir saati andıran hayatın ilerleyen tik taklarında geliyordum kendime. Beklediğim istediğim çok fazla şeyler miydi? Yapılması imkansız mıydı? Oysa senle yapılan saatlercelik sohbetlerde edilen cümleler hep ortaktı, istekler beklentiler hep aynıydı, korkular benzerdi. Peki ama neden pratiği farklıydı. Sevgi fedakarlıktı, ilgiydi ve bunları yaşama uygulamaktı. Başka bir şimdi yoktu. Saatler 12:48’i takvimde boş bir zamanı gösteriyordu sanki
y.
Zaman ne çabuk akıyordu randevusuna geç kalmış misali. Ne kadar dolu yaşamıştık beraber geçen günleri ve senin hit sözcüğün “anlatsam sana anlatamadıklarımı dökebilsem içimi ” peki ne zaman anlatacaktın, beklenen neydi. Neden kendi kendimizle yaptığımız savaşı hep başkaları kazanıyordu? Neden..? Bunların hepsini şu iki güne sığdırmak zordu Beraber geçen zamanın ayrıntılarını iki güne sığdırmak zordu....
Ayrılık saatiyle içimdeki fırtınanın büyümesi çok kısa bir zaman almıştı bu iki günde hep yaptığım dindirmeye çalışmak oldu bu hırçın fırtınayı...
Bütün bunları düşünürken kendimi dışarıda buldum hayret iki günün sonunda dışarıdaydım. Artık bedenimin kontrolünü kaybetmiş olmalıydım, kim dayana bilirdi ki bu iki günlük ev hapsine. Bazen iç güdülerimin bedenimi yönetmeye başladığını hissetim. Keşke hep iç güdülerimi dinleye bilsem, mantığı bir kenara bırakıp keşke hep duygularımın peşinden gidebilsem , o keskin bıçağın üzerinde koşabilsem özgürce, o sırat köprüsüne benzer uçurum kenarında oynaya bilsem delice, bağırabilsem seni bir çocuk neşesiyle. Peki ama nerdesin?...
İyi geliyor açık hava. Canlandığını hissediyorum hücrelerimin. Güneş şimdilerde ısıtmıyor eskisi kadar. Heykeldeyim Bursa’nın merkezinde. İnsanlar bir telaştır gidiyor, herkes kaptırmış kendini bir şeylere. Vitrinlerin yalancı çekiciliğine bırakıyorum kendimi. Birden sen düşüyorsun aklıma yarın 4 ağustos yani doğum günün, burada olsaydın vitrindeki şu güzel saati alırdım sana. Nerdeyse doğum gününü unutacak kadar seni düşünmüştüm iki gün boyunca. Ne garip değil mi?
Hava kararmaya başlıyor yavaş yavaş. Eve dönme vakti yaklaştı gecenin karanlığından kaçma vakti geliyor sensiz geçen her saniye ile birlikte.
Eve gitmeden önce bir kitap evine giriyorum çok değil kısa bir süre sonra elimde bir kitapla dışarıda buluyorum kendimi. Benim için zaten hep anlamadığım bir ayin olmuştur kitap almak. Bu geceyi de kitap okuyarak devireceğim, tıpkı bir önceki gibi daha önceki gece gibi. Kendimi kötü hissettiğim her zaman olduğu gibi evime gidip kitaplarıma sığınacağım.
Eve doğru yürüyorum ağır adımlarla, insan selinin içinde. Birden yanımda olman duygusu çöküyor içime. Son zamanlarda bu o kadar çok oluyor ki. Kafamda sen ile eve yollanıyorum. Ben bunlarla uğraşırken galiba o benden habersiz , bak aramadı hiç, sormadı. Peki yürekte hissediyor ama neden uygulamıyor? Düşündükçe sinirlenerek kendime eve varıyorum. Ev tam takır ıpıssız. Duvarlar sanki üstüme üstüme geliyor. Kendime gelmek için bir kahve yapıyorum. Tam kahvemi almış yeni aldığım kitabımı okumaya başlamışken kapı çalınıyor. Önce açmayı düşünmüyorum tıpkı diğer sefer çalınanlar gibi ama kapının arkasındaki, her kimse karar vermiş içeri girmeye. Öyle ısrarlı çalıyor ki dayanamıyorum kalkıp yerimden istemeye istemeye kapıya yöneliyorum. Arkadaşlar merak etmişler kaç gündür haber almayınca . onlarda artık biliyor bu sahneyi elimde kahvem kitap dört duvar ve ben. Bilmedikleri ise kafamdaki düşünce sen.
Hazırlan hadi çıkıyoruz diyorlar. Kabul ediyorum çaresizce itiraz edecek hali bulamıyorum kendimde. Tamam diyorum ama önce yapmam gereken bir şey var
Telefona sarılıyorum seni arıyorum ve uzaktan soğuk bir ses geliyor
Efendim...
...............melons........
-
Çiçeğin Yağmura Aşkı
Erişilmez bir uçurumun kıyısında, senden başka kimsenin farkında olmadığı bembeyaz bir çiçektim ben. Sen ise, dört mevsim özlemini çektiğim yağmur. Üstüme yağışını severdim, yapraklarımdan aşağı akışını, her damlanı içime çekişimi severdim. Bedenimde seni hissedişimi. Her damlan alıp götürürdü beni adını bilmediğim, tanımadığım yerlere...
Sen yağınca susuzluğum dinerdi, biterdi kimsesizliğim, dağılırdı ürpertilerim. Serin bir meltem değip geçerdi yapraklarıma. Dünyalar benim olurdu, uçardım sevinçten. Günlerime, gecelerime; hiç kimsenin bilmediği, fark etmediği sıcak bir sevgi dolardı. Sıcak bir sevgi dolardı yüreğime. Her çocuğa gülümserdim; her kuşa, her kelebeğe, her arıya gülümserdim...
Erişilmez bir uçurum kıyısında rüzgarlara ağıt yakan, yalnız ve boynu bükük, bembeyaz bir çiçektim ben. Sen, bakışlarında sevdalar gizleyen, sevdalandığım, gözleri menekşe rengi küçücük bir kızdın.. Adına Seher demiştim, adına sevda, adına umut. Sevdam, umudum her şeyimdin. Günüm, günaydınım, günaydınlığım seninle başlardı. Tek sevenim, tek sevdiğimdin. Yağmurumdun sen; kurak günlere, ayaz gecelere inat. Hiç bitmeyen bir umut, özlem ve hazla beklerdim seni. Gelmediğin zaman boynumu büküp, kapar gözlerimi seni beklerdim. Özlemin umudum olurdu, umudum özlemin. Beklerdim, beklerdim bıkmadan, usanmadan...
Çünkü seni seçmiştim ben, sevdam, arkadaşım olarak. Sevdanı yüreğime nakış nakış işlemek için. İşlemeliydim ki, fırtınalar, boranlar içinde bile olsa kardelenler gibi açmasını öğrenmeliydim...
Umudumun bitip tükendiği anlar da oldu elbette zaman zaman. Seni beklerken, bekleyişin işkenceye dönüştüğü zamanlar da olurdu. Günlerin yıllara döndüğü zamanlar olurdu. Ama hiç şikayet etmedim, şikayet etmedi yüreğim. Çünkü seni delicesine seviyordum ve bu sevgimle mutluydum. Özlemine zor da olsa katlanıyordum bir umutla.
Sen beyaz bulutlarla gelirdin, bembeyaz gelinlikler içinde. Hayran hayran bakardım sana. Sen gelince ardından gökkuşağı gelirdi. Gökkuşağına dönüşürdün rengarenk. Her renginde umutlarım vardı, hayallerim vardı. Canlı, cansız tüm varlıklar kıskanırdı güzelliğini... Sen, hayatıma kattığım canım, gözbebeğimdin. Ben de senin cançiçeğindim. Gözlerime dolan bulut, üzerime yağan yağmurdun sen. Toprağa saçtığım umudumdun. Havaydın, hayattın, suydun, sevgime bandığım gülaydınlığımdın, günaydınımdın...
Yıllar sonra şimdi yine bekliyorum seni, bir umutla. Ama artık azalan hatta tükenen bir umutla... Ömrümün bütün dilimlerine kar yağıyor şimdi. Kar da beyaz ama ben yine de direniyorum. Çıkıp gelmeni, üzerime yağmanı bekliyorum. Bir zemheri mevsimiydi ayazda bırakıp gitmiştin hayallerimi. Bak yine zemheri. Dağlara kar yağıyor ama sen yoksun. Sen yoksun, acılara özlem yağıyor... Bak, kar yağıyor üstüme, iliklerime dek üşüyorum. Yine de yüreğimde ateşler yakıyorum. Dönersen ellerini ısıtırsın diye...
Unutmuşum, içimdeki umutların beyazlığını... Unutmuşum mavi, yeşil, al renkleri... Ne zaman bir yağmur sesi duysam, ne zaman bir su sesi, içimde sevgiler kanar, pınarlar kanar benimle. Sonra sen gelir dökülürsün içime, sen gelir dökülürsün gözlerime, kirpiklerim dökülür yollara. Gülaydınlığın doğar üstüme. İşte o zaman dağ dağ özlem kesilirim, bulut bulut, hüzün hüzün..
Gel... Gel ki, sarı papatyalar açsın, kır gülleri, kır menekşeleri, kırkkanatlılar açsın. Yol alsın umuda nazlı cerenler, ceylanlar, karda boranda yolunu yitirenler. Gel can gelsin solmuş anılara. Boşalsın sicim sicim gözyaşları, ırmak olsun susuz kalmışlara; kardeş olsun dostluklara, yüreğimdeki merhamete... Gel... Gel ki, sevginle anlam bulsun duygular, gözlerimden toprağa düşen damlalar....
Gelmeni istiyorum biten umutları, yiten sevdaları diriltmen için, solan yaprakları yeşertmen için.
Tüm ümitlerin tükendiği anda çıkıp gelmeni, üzerime yağmanı bekliyorum. Bu sitemdir sanma. Bil ki, gelmezsen solup gideceğim, bitip tükeneceğim. Bir daha bir daha hiç bir mevsim açmayacağım çiçeklerimi, gülümsemeyeceğim gül yüzlü çocuklara, gül desenli baharlara, kırlara, ceylanlara... Gel!...
..............................melons...........................
-
Bir Tek Seni Unutmam
Şimdi sen gideceksin ve ben arkandan bakakalacağım. Dur diyemeyeceğim, sesim çıkmayacak. Susuşlarımda saklı kalacak duygularım ne kötü... Söz geçiremeyeceğim göz yaşlarıma akacak. Saklayacağım görmeyesin diye, beceremeyeceğim. "Ağlama" diyeceksin bana, seni dinlemeyeceğim. İçimde biriken ne varsa gözlerimden taşacak dışarı. Dokunmak isteyeceksin, başımı geri çekeceğim öfkeyle. Kızgınım gidişine çünkü, öfkem bir dağ gibi büyük. Ne varsa hayata dair alıp götürüyorsun benden farkında değilsin. Ya da farkındasın ama değilmiş gibi davranıyorsun. Sen kendi yolunu çiziyorsun şimdi ve doğru bildiğini yapıyorsun. Bense binlerce yanlışın ortasında tek başımayım. Oysa beklediğim sevgiliydin sen. Yorgun dünlerden damıtılmış, kimliksiz sevdalardan süzülmüş aşkımın tek sahibi. Sanki seni aramıştım yıllarca da , ararken aşk niyetine yabancı kollarda uyumuştum. Bu yüzden kimse kandırmadı beni, dindirmedi aşka susamışlığımı. Hep eksikti hep yarım. Ne yazık ki "Bu kez tamam" dediğimde de yarım kaldığımı görüyorum. Belki de sevmeyi beceremiyorum ben.
Öyle ya, deli sevdalar bana göre değil belki de. Dümdüz, heyecansız, içimdeki kuşlar kanat çırpmadan ve tutkuyu kanımda hissetmeden yaşamalıyım aşkı. Buna aşk denirse tabii.. Bu yarım kalmışlık duygusu yok olur mu o zaman? Peki sen biliyor musun bu acıya katlanmaların ilacını? Bu yürek sancısını ne dindirecek? Bu geceler nasıl geçecek? Söyle yar, içimi kor gibi yakan bu ateş nasıl sönecek?
Acelen var biliyorum. Gideceksin, yaşanmamış zamanları da beraberinde götüreceksin. Bunu hiç istemiyorum. Ne berbat bir duygu bu.. İstemediğim bir şeyi yaşıyorum ve buna engel olamıyorum. Benden bağımsız gelişiyor her şey. Çarpmanın etkisiz elemanı gibiyim. Ya da bir savaş filminin daha ilk karesinde atılan ilk kurşunla düşüp ölen ve bir daha da hiç görünmeyen figüran...
Haydi git, bu yol senin yolun. Dilediğince özgür at adımlarını. Kendin için iyi olanı yapıyorsun ya ne önemi var gerisinin. Yaşadığımız kısa günlerin anısına sığınır, atlatmaya çalışırım bu acıyı. Sensiz olmaktan daha kötü ne olabilir bu hayatta ki? Bir insanın başına en kötü şey gelmişse başka hiçbir şeyden korkmuyor. Bir tek seni kaybetmekten korkuyordum, onu da yaşadım zaten. Haydi git, merak etme yaşayacağım. Sensiz olsam da bu sevdayı yaşatacağım.
........................melons........................
-
Bekliyorum
Bir söğüt ağacının koyu gölgesinde oturuyorum..Elimde sigaram,gözüm ufka takılmış..Dalgın ama ürkek bakışlarım dümdüz bir çizgi..Aklımdan o çok eski şarkının nağmeleri geçiyor..
İçimden sessizce mırıldanıyorum sözlerini..Kapatıyorum gözlerimi..Bir süre sonra,buz mavisi dumanlar arasından belirginleşmeye başlıyor vücudu..Sonra,yüzü çıkıyor ortaya, dudaklarında gözlerim..
Hiç kıpırdamıyor dudakları..Ama onu anlıyorum..Ve kıpırdatmadan dudaklarımı,konusuyorum hayaliyle..Sönmek üzere sigaram,küllere karışmış..Atıyor elimden,bir başkasını yakıyorum..
"Hoşgeldin hayallerimdeki buz mavisi bakışlı..Hoşgeldin umidimin aynası..Hoşgeldin..
Demek özledin beni..Ah,bilemezsin,o yalnız ve uğursuz geceleri aydınlatan tek şeydi düşüncen..Ben de özledim seni..Bazen sımsıkı sarıldim yastığıma kapatıp gözlerimi..Bazen birkaç damla gözyaşı oldun yanaklarımda..Bazen öfkeli rüzgara acıp bağrımı,öyle hissettim
seni..Sesimi duymak heyecanlandırdı mı seni?Ne diyorsun,ya ben nasıl ulaştım telefonun tuşlarına?Ellerim titrerken nasıl tek tek buldum sana ait numaraları..Icim nasıl titredi heyecandan,kalbim yerinden çıkarcasına nasıl attı,bilemezsin..Bir de duyunca sesini
uzaklardan,nasıl kayboldum gözlerinde,farkında mısın?Yaptığımız ayıp mı,delilik mi,diyorsun..
Mutluluk ayıpsa varım en büyüğüne ayıpların..Sevmek delilikse,çılgınlıksa umutları taşımak
içimizde,ben deliyim,en az senin kadar..Hatta öylesine kaybetmişim ki kendimi,yüreğimdeki tüm anıları yakar atarım bir tarafa..Ne kendimden korkarım,ne de geçmişimden..Gelecek mi?Seninle olduktan sonra,daha ne isterim..Demek gizemli prensinim düşlerinde..Demek yanına gelmemi istiyorsun güneşli bir günde..Iyi de sen nasıl emin olabiliyorsun
bozulmayacağına bu gizemin?Ya sen atılmazsan kollarıma,sarılırken sana titremezsen heyecandan,bir buse alırken utangaç dudaklarından eriyip gitmezsen dudaklarımda..Ya sen düşlerimdeki gibi ateş değil,korkularımdaki gibi buz olup yağarsan gönlüme.. Korkuyorum hayallerimdeki buz mavisi umudum..Seni yaşayamamaktan,seni tadamamaktan yüreğimle,
seni alamamaktan geçmişinin dikenli yollarından,seninle umutları paylaşamamaktan öylesine korkuyorum ki..Gün geceye dönüyor,ışık gibisin..Aydınlığına kavuşamamaktan korkuyorum..
Bir gün,evet bir gün geleceğim yanına..Ellerimin sıcaklıgını bırakıp sana,eğer istersen bir ömür kalacak yanında,istemezsen sevgimi emanet edip rüyalarına,arkama bile bakmadan,
göstermeden hüznü gözlerimde,ansızın eskime döneceğim.Kalbimin çok özel bir köşesinde
anıtlaşmış aşklara dair sen,ve ben seni hep sevecegim.."
Açıyorum gözlerimi,hayali yok şimdi..Beklemeye başlıyorum,beklemeye değecek her duyguyu beklediğim gibi..
-
Aşkımın Tarifi
Sana nasıl anlatsam bilmiyorum. Ama bildiğim tek ama tek şey seni delicesine çok sevdiğim. Seninle öyle bütünleştim ki ayrılmak değil kopamıyorum senden. Ne seni bırakabiliyorum; ne de kendimi hiçe sayıyorum. Bunların ikisini de yapamıyorum. Çünkü artık düşünemiyorum. Kafama, benliğime o kadar yerleşmişsin ki; seni oradan çıkartmak olanaksız. Belki kendimi küçük düşürüyorum ama sevgide küçük düşme söz konusu olsa bile seve seve senin için her adımı atarım. Seni o kadar çok sevdim ki artık aşkım senden bile öte. Seni sevdiğimi dağlara, taşlara kısacası her yere; bütün kainata haykırmak istiyorum Seni Seviyorum!!
Bu kelime topluluklarını defalarca senin için ama yalnız senin için tekrarlayabilirim. Biliyor musun; seni sevdiğimden beri artık çevremdeki her şey gözüme daha güzel daha hoş ve de daha ümit verici gelmeye başladı çünkü onlar bana seni hatırlatıyor...
Dağlar gibi sende içimde çok büyük tutunulması zor bir yerdesin. Tepeler gibi sende içimde ulaşılması zorsun. Zirveye sadece bir kişi çıkar senin yaşamında; işte o da ben olmak istiyorum zirvede tek ben; BEN VE SEN...
Su gibi berraksın ama içimdekileri de alıp götürüyorsun,yol gibi senin de sonun yok; yani seni sevmenin sonu yok... Bu böyle nereye kadar sürer bilemem tabi. Bunu ben belirleyemem; ama şunu bil ki seninle ölüme bile varım..!
Sensiz geçen bir gün değil bir salise bile düşünemez oldum. Sen benim; benliğim, varlığım, hayatım, geleceğim, çılgınlığım, sevincim, mükemmelim, sevdiceğim kısacası her şeyim her şeyimsin...
Sensiz bir hayatın oksijensiz yaşamdan farkı yoktur. Aldığım nefes içtiğim su yürüdüğüm yol her şeyde sen ve senden izler var.
Seni seviyorum ,Seni seviyorum,Seni seviyorum,Seni seviyorum,Seni seviyorum...
.............................................melons.............................
.....
-
Aşk Çiçeği
Bir gün tutar bir caneriği çiçeğini sunar bahara. Bür tutam serinlik, bir yürekte buğulanan sıcaklık . Ve konar gözlere bir öpücük gibi kuşların bahar sevinci. Okşar bir annenin parmakları gibi usulca saçlarımızı seher yeli. Bir tutam gün ışığı dolar içimize, bir tutam sevinç çığlığı.
Ne zaman bahar gelse sevinci yaşar kırlar, dağlar, ovalar, denizler, dağlı çocuklar umudu kucaklar bir yanımızda; bir yanımız da kuşlar, ağaçlar, çiçekler, kelebekler, cerenler sevinci yaşar. Aydınlık gelir dört bir tarafa, gürül gürül akar dereler. Bir dağ pınarı gibi hayat kaynar kanımızda, yüreğimizde tomurcuk tomurcuk aşk fışkırır. Alıp götürür duygularımızı dağların ötesine serin serin esen rüzgarlar...
Bu dağların sevda türküsüsün sen, denizlerin mavisi, bulutların beyazı. Ne zaman bahar gelse, yağmur yağmur çiçek açar sesin gökyüzünde. Ben sonbaharın yorgun, yanık türküsüyüm oysa, sarıya çalar rengim, rüzgarlar estikçe savurur yapraklarımı uzak diyarlara. Sen gülüşünde baharın ilk sevincini, gözlerinde göğün uçuk mavisini taşıyorsun. Yaşamak bir su gibi berrak yüzünün aydınlığında, bir köy türküsü gibi hilesiz ve içli.
Ben seni ozanca sevdim türkübakışlım, sular gibi temiz, bir rüzgar gülü gibi hilesiz. Mehtabın güzelliği, yıldızların ışıltısısın sen karlı dağlarda, rüzğarların soluğu, güneşin dostluğusun. Umut, aşk ve alın terisin akalınlarda. Toprağa ekilen tohum, bahara söylenen türküdür dilin. Ceylan gözlerin sevinci, dudakların ıslığısın türkülü ırmaklarda.
Acılar içinde de olsa yaşamı çılgınca sevdim. Çılgınca sevdim dağları, denizleri, kuşları, ormanları, umudu, sevinci, güneşi, çocukları. En çok da seni sevdim aşkçiçeğim.
Kar türküleri kederlidir gülüm, kar türküleri acılı. Gidersen kar yağar istasyonlara Bir gülü büyütmek kadar zor ve güzel, seni düşlemek dağların ötesinde. Seni dağlı bir çiçek gibi göğsümüm üstünde, namusumun akında taşıdım hep.
Bu sevdayı alıp gitme benden, alıp gitme buralardan, gözleri türkülü kuşum . İçimdeki baharı öldürüp gitme. Kimsiz, kimsesiz kalır yüreğim. Körpe bir dal gibi koparma sevinçlerimi yüreğimden.
Gitme
figan düşer denizlere sular çekilir
yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime
bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır
boynunu büker sabah kervanları kelebekler ölür
gitme
bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk
şaşırır yönünü rüzgarlar
bütün pınarların suyu çekilir
solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm
gitme
öksüz kalır içimdeki imge dağları
saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı
bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez
çiçekler açmaz bahçemde ah be gülüm
gitme
içimdeki bütün vagonlar devrilir
bir kar yağar istasyonlara, üşürüm
gitme
bütün ormanlar ateşe verilir
kuşlarda gider bu kent de, ölürüm
gitme kal
menevşeler açsın dağlarda
sevince dönüşsün gökyüzü
iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm
yokluğuna alışamam yokluğun ölüm
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, melonss...
sadece ismini söledim
- Şiir Forumu
Gönderi tarihi:
SENİ GÖRMEK
Bir sevda var aramızda
Birimizden birimiz inkâr ediyor olsak ta
Seviyorum ben seni
Bitmez tükenmez bir aşkla
İtiraf edemiyoruz, cesaretsiziz
Birbirimizi kaybetmekten korkuyoruz
Duygularımızı söyleyemiyoruz
Bir aşk için çok yeteneksiziz.
Bazen o kadar hızlı başlıyoruz ki
Birden herşeyi söyleyiveriyoruz
Koşuyoruz duygulara, hülyalara dalıyoruz
Ancak durunca, yorulduğumuzu anlıyoruz.