Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

melonss

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    258
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İletiler gönderen: melonss

  1. SENİ GÖRMEK

     

    Bir sevda var aramızda

    Birimizden birimiz inkâr ediyor olsak ta

    Seviyorum ben seni

    Bitmez tükenmez bir aşkla

    İtiraf edemiyoruz, cesaretsiziz

    Birbirimizi kaybetmekten korkuyoruz

    Duygularımızı söyleyemiyoruz

    Bir aşk için çok yeteneksiziz.

     

    Bazen o kadar hızlı başlıyoruz ki

    Birden herşeyi söyleyiveriyoruz

    Koşuyoruz duygulara, hülyalara dalıyoruz

    Ancak durunca, yorulduğumuzu anlıyoruz.

  2. ÖZLEDİM

     

    Çok özledim seni

    Aradan çok uzun zaman geçti

    Galiba iki saat gibi bir süreydi

    Kısa gibi görünse de;

    Benim için iki yıla bedeldi.

     

    Çok özledim seni

    Duymak istiyorum ipek sesini

    Biliyorum, çok şey istiyorum

    Ve farkındayım, imkansız sevda benimkisi

     

    Çok özledim seni

    Bu gece dört te aniden Sen diye uyandım

    Oturdum bir başıma

    Yine, Sen diye ağladım

    Gözlerimden dökülen her damla gözyaşımda

    Seni aradım,

    Yazık ki çok uzaktaydın

    Sonra, gecenin karanlığına inat

    Aydınlık bir şiir yazdım

    Her yer ışıl ışıl oldu

    Çünkü seni ve benim sana olan hislerimi anlattım

    Bu da yetmedi;

    Elimde olmadan çok duygulandım

    Ağladım, ağladım...

    Yazarken hiç aldırmadan

    Bembeyaz kağıdı gözyaşlarımla ıslattım

    Biliyormusun ?

    Şu an, bir şiir değil;

    Gözyaşlarımı okuyorsun.

     

    Seni çok seviyorum

    Ömrün boyunca hep gülmeni istiyorum

    Zararı yok ben senin yerine de ağlarım

    Ağlamaya alışkınım...

     

    Bazen seni kaybetmekten korkuyorum

    Sana karşı korkularım var benim

    Bir türlü söleyemiyorum

    Tüm bunlara rağmen

    Bir tek şey biliyorum

    Ben seni seviyorum.

     

    Biter deme bu sevda bana sakın

    Sen bana kendimden daha yakınsın

    Gözyaşlarımsın, mutluluklarım

    Ancak sen istersen vazgeçerim

    Tüm bu güzellikleri,

    Ölene kadar içimde saklarım

    Kalbine nasıl girdiysem

    Öylece sessizce çeker giderim.

    Her zaman olduğu gibi

    Seni sadece kendi içimde özlerim...

  3. BİRİ VAR

     

    Biri var,

    Belki bana çok uzak

    Belki de benliğim kadar yakın

     

    Evet ve nihayet, birisi var

    Yüreği sonsuz sevgi dolu

    Çok cana yakın ve insanlara sevdalı

    Bütün bu güzelliklere rağmen

    Yine de yüreği bazen ağlamaklı

    Aslında bilmiyor,

    Onun o güzel gözlerinden dökülen

    Dünyanın en güzel,

    Sevinç ve sevda gözyaşları

     

    Sana ağlamak kötüdür diyemem

    Bazen ben de ağlıyorum

    Yağmur yağıyorsa ve bir de yalnızken

    Gözlerim buğulanıverir

    Uzaklara bakarken

    Öylece duygululanıveririm işte

    Bir insanı;

    Yani bir çiçeği düşünürken.

     

    Bilmelisin ki, bir nehir gibisin

    Nereye baksam oraya akıyorsun

    Aktığın her yeri,

    Sonsuz sevginle yakıyorsun

    Bir de beni düşün, beni;

    Her an içimde bir volkan gibi patlıyorsun.

     

    Hayatta en zor şey sevgi ve hasrettir

    Biliyormusun, gökyüzü neden bu kadar gizemlidir

    Ve biliyormusun, okyanus neden bu kadar derin ve serindir

    Neden rüzgar ara sıra çıkıverir

    Neden kuşlar özgürce uçabilir

    Ben biliyorum ve hala öğreniyorum

    Evrende her şey;

    Birbirine sevdalı ve hasret içindedir.

     

    Hiçbir insanı menfaat için sevmedim

    Ve hiçbir şeyi dürüstlüğe değişmedim

    Biliyorum sen de benim gibisin

    Yani ben senim, sen de bensin

    Özgür bırak duygularını

    Nereye gitmek istiyorsa oraya gitsin

    Hayatta böyle değilmi zaten,

    Yani, sonsuz hasret ve sevgiyi yaşamak için...

  4. BİR GÜN BEKLİYORUM

     

    Bir gün bekliyorum, senli bir gün

    Gözlerim, gözlerindeyken

    Beraber ölelim istersen,

    Ellerimi vücudunda gezindirirken

    Sımsıkı sarılırken sana

    Dudaklarım kilitlenir, bal dudaklarına

    Tenin gül kokar, her yerinde çiçekler açar

    Hepsi sana benzer,

    Koklamaksa bana düşer.

  5. HER YERDE SEN

     

    Her ânımda sen varsın

    Ve ben ne zaman şiir yazmak istesem

    Senden başkasına yazmak istemiyorum

    Bitmiyorsun içimde, bitmiyorsun

    Arttıkça, daha çok artıyorsun.

     

    Ne zaman gözlerim buğulansa

    Uzaklara dalıyorum

    Bir başkası için hiç ağlamadım

    Senden başkasına da ağlayamıyorum.

     

     

    İlk yağmurun toprağa düştüğü ân gibisin

    Hani o, taptaze toprağın mis kokusu var ya !

    Bir daha böyle güzel kokmaz toprak, bilirsin

    Ben yağmur olsam, sen toprak

    Yaz, kış demeden üzerine yağsam

    Sen hayat versen tüm dünyaya

    Ve her zaman böyle güzel koksan.

     

    Ay gibi doğdun gönlüme

    Güneş gibi ısıtsan beni her üşüdüğümde

    Gecelerde olsan, gecelerde

    Yıldızları kopartsam yüreğimden

    Hasretle doldursam ellerine.

  6. AĞLAMA

     

    İnan seni üzmek istemezdim

    Ne olur, affet beni

    Gerçek nedir, biliyor musun ?

    Sensizliği gururuma yediremiyorum

    Seni çok arzuluyorum

    Bu gece de olduğu gibi

    Seni her saniye arıyorum

    Özlüyorum seni, çok özlüyorum

    Yüreğimdeki aşkı bilmiyorsun.

     

    Ne olursun ağlama,

    Üzülmek yakışmıyor sana

    Hep gülmeni istiyorum

    Ben varsam eğer burada

    Bil ki senin için yaşıyorum

    Yeşil gözlerinde kan kırmızı yaşlar güzel durmuyor

    Senin gözlerin,

    Benimse yüreğim kanıyor

    Dalgalı saçlarına durgunluk yakışmıyor

    Biliyorum, benim yüzümden rüzgâra direniyor

    En güzel çiçekleri topladım sana

    Bir kısmını saçlarına tak,

    Bir kısmını koynunda sakla

  7. BENİ SEVMEK

     

    Beni sevmek kolay değildir

    Dikenli tellerin arasından geçmek gibidir

    Bazen neşelenip, çoğu zaman üzülmektir

    Beni sevmek;

    Bazen yaşamak, çoğu zaman da sevgiden ölmektir

    Çok ağlayıp, az gülmektir

    İçin yanarken bile tebessüm etmektir

    Çok söze niyet edip, az söz söylemektir

    Beni sevmek kolay değildir

    Beni sevmek;

    En zor anında bile beni düşünmektir

    Yürümeyi bırakıp, koşabilmektir

    Sözünü bilmektir, özünden dönmemektir

    Beni sevmek;

    Duygularını gizlemeyip, dürüstçe söylemektir

    Gurbet adına ne varsa her şeyi bilmektir

    Beni sevmek kolay değildir

    Senin küçük yüreğin kaldırmayabilir

    Bütün bunlara rağmen;

    Beni sevmek, imkansız da değildir...

  8. SENİ SEVMEK

     

    Seni sevmek;

    Bir menekşeyi koklayıp gülmektir

    Bir güle dokunmaktır, bir de öpebilmektir

    Her yeni gün hayatı biraz daha sevebilmektir

    Üzüntüye dair her şeyi silebilmektir

    Feza' dan dünyayı seyredebilmektir

    Seni sevmek;

    Hayata gülmektir

    Geceleri yıldızların arasında olduğunu bilmektir

    Gündüzleri içimde yaşadığını hissetmektir

    Seni sevmek;

    Her gülüşün için bin defa ölebilmektir

    Yokluklar silip, varlığı cana getirmektir

    Bir güvercin misali özgürce uçabilmektir

    Bal dudağından dökülen

    Tane tane sözlere güvenebilmektir

    Seni her an düşünebilmektir

    Hep yanımda olduğunu zannetmektir

    Uğrunda seve seve, her şeyi feda edebilmektir

    Yani, seni yaşamaktır,

    Hayatı her an gönlünde paylaşmaktır

    Seni senden almaktır,

    Tüm bu güzelliklere rağmen,

    Benim için; Seni sevmek,

    Zamanı durdurabilmek kadar da

    İMKANSIZDIR...

  9. YALNIZLIK

     

    Sen nereden bileceksin yalnızlığı

    Hiç, mecbur kalıp

    Bir duvarla konuştun mu ?

    Ya da kuru bir saksıya

    Sevdanı anlattın mı ?

    Yatağında uzanmış halde

    Kendi kendine konuştun mu ?

    Tek dostumsun diyerek

    Bir sigara yaktın mı ?

    Sen nereden bileceksin yalnızlığı

    Hayatında hiç yalnız kaldın mı ?

    Yokluğun içindeyken

    Varmışsın gibi davrandın mı ?

     

    Bir yalnızlıkla, bir başımayken,

    Eskilerde kalan bir şarkı

    Hatırlatsın istedim seni bana.

    Hiç dokunmadım masanın üstündeki

    Tozlu resmine,

    Aslında hiçbir şeye dokunmuyorum,

    Hâla, havlun kapının arkasında asılı

    Kim bilir, belki bir gün gelirsin diye.

    Ve hâla ağlıyor küçük kuşumuz

    Senin yokluğuna.

    Son kez su içtiğin bardakta

    Hâla, ruj izi duruyor,

    Nemli dudaklarını arıyor.

    Bilmiyorsun belki ama, aynayı hâla silmedim

    Yazdığın son sözleri okuyor yüreğim.

     

    Yeter artık bu kadar acı,

    Yak mektupları, yık beni

    Yok et hasreti, bitir sevgiyi

    Her şeyi bitir, tüm sevdamızı

    Hatta sil kalbinden adımı

    Ve dağla yüreğini

    Kapat sevgi kapılarını

    Bir ah çek içinden

    Kurşunla vurulmuş gibi derinden.

    Bir vah de benim için

    Sona eren sevdamız peşinden.

  10. SEN BENİ SEVİYORSUN

     

    Sen beni seviyorsun

    Bu gün hissettim

    Korkuyorsun, söyleyemiyorsun

    Aslında, biliyorum

    Hiçbir zaman söyleyemeyeceksin

    Zaten istesen de söyleyemezsin

    Çünkü;

    Bizimkisi ne arkadaşlık

    Ne de bir sevda

    Bu iki duygunun arasındayız galiba.

     

    Sen beni seviyorsun

    Bu gün hissettim

    İçimdeki volkan patlarken

    Serin akarsu gibi üstüme geldin

    Bütün suç benim,

    Seni de ateşimle buhara çevirdim

    O güzelim bahar kokunu

    Her lâhza içime çektim

    Sana olan sevdamı,

    Sadece mısralarda yazdım ve yaşadım

    Sevdim, seni çok sevdim

    Sen de beni seviyorsun

    Bu gün hissettim...

  11. SEVMEKTEN KORKUYORUM

     

    Her gün yanında olamamaktan korkuyorum

    Sesini duyamamaktan

    Seni görünce, sana alışmaktan da korkuyorum

    Nedense sensizlikten de korkuyorum

    Bir gün hoşça kal demenden

    İstemesem de;

    Bir gün, bir gül gibi

    İçimde solmandan korkuyorum

    Hafızamda bırakacağın hatıralardan

    Hatıralardan kaçamamaktan

    Adını unutamamaktan korkuyorum

    Ah be güzelim;

    Ben seni sevmekten korkuyorum.

     

    Benimkisi sadece bir sevda

    Göz yaşlarımla söndüremediğim

    Korkularımı yenemediğim

    Söyleyemediğim

    Fakat, kendimi tükettiğim

    Ve beni;

    Yedi kat yerin dibine sokan

    Utandıran, korkutan

    An be an içimi yakan

    Cesaretsiz bir sevdan

    Bu nasıl bir sevda ?

    Anlayamıyorum

    Ah be güzelim;

    Ben seni sevmekten korkuyorum.

     

    Biliyor musun;

    Aklımdan hiç çıkmıyorsun.

    Sen benim;

    İmkansızlar bahçesinden koparttığım

    Edâlı gülümsün.

    Hiçbir zaman koklayamayacağım

    Adını söylerken burkulacağım

    Sevmekten hep korkacağım

    Fakat, ömrüm boyunca unutmayacağım

    Edâlı gülümsün.

    Ah be güzelim;

    Aslında sen benim,

    Kendi ömrümsün.

  12. BİR HASRET

     

    Artık eskisi kadar gülmüyor yüzüm

    Senden uzaktayım ya

    Bitmiyor gönlümdeki hüzün

    Ah sen ne serinsin, ne kadar serin

    Okyanus kadar derin.

     

    Anlatamıyorum bu sevdayı

    Ah bir yazabilsem gerçek hislerimi

    Bir anlatabilsem içimdeki seni.

     

    Bu kadar kolay mı gülmek ?

    Bu kadar zor mu senin için

    Seviyorum demek

    Yoksa inanmıyor musun sevdama

    Dinle bak !

    Bir tel saçın için

    Ölmek lazım, ölmek...

  13. KAYBETMEK İÇİN SEVMEDİM

     

    İnan seni kaybetmek için sevmedim

    Ellerini kaybetmek istemedim

    Saçlarını, varlığında yok olduğum gözlerini

    Varlığını kaybetmek istemedim

    Ve tüm hislerini

    Ben seni sen olduğun için sevdim

    İnan seni kaybetmek için sevmedim

     

    İçinden içimin yok olmasını istemezdim

    Seni istiyorum, kırlarda arzu ettiğim çiçekler hatırına

    Seni istiyorum, denizdeki umman anısına

    Ben seni istiyorum

    Bir başıma yürürken yollarda

    Kalbimden kalbine akan gözyaşları yangınında

    Yeminler olsun gideceğini bilemedim

    Varlığını kaybetmek istemedim

    Ben seni sen olduğun için sevdim

    İnan seni kaybetmek için sevmedim

     

    Kal desem kalmazsın, gel desem gelmezsin

    Coşkun çağlayan ırmaklarda buluşalım o zaman

    Kimsenin bilmediği

    Sadece senli ve benli

    İçindeki gizli sevdayı ver bana

    Bulmak istiyorum sendeki beni

    Varlığını kaybetmek istemedim ki

    Ellerini kaybetmek istemedim

    Varlığında yok olduğum gözlerini

    Ben seni sen olduğun için sevdim

    İnan seni kaybetmek için sevmedim.

     

    Ağustos sıcağının alevinde kaybettim seni

    Sabah serinliğinde aradım sesini

    Geceleri ay ışığına sordum sensizliği

    Bir çay bahçesinde otururken bile

    Aklımdan geçmedin değil hani.

    Kırılan bir bardağın sesiydin

    Gürültülü şehrin kalabalığını her an haykırışıydın

    Ellerinden oyuncağı alınmış bir çocuğun

    Donuk bakan gözleriydin

    Saatler gibi, günler, aylar

    Ve hatta

    Yıllar gibi ağır ağır geçtin içimden

    Yeter ki üzülme sen

    Ömrün boyunca eksilmesin tebessümün yüzünden

    Yine de bilmeni isterim

    Varlığını kaybetmek istemedim ve tüm hislerini

    Ben seni sen olduğun için sevdim

    İnan seni kaybetmek için sevmedim.

  14. SEN BİLİRSİN

     

    Ve hayaller güvensizlikle yıkılır

    İnandırmak zorunda değilim sana kendimi

    Yine de kalp durur, sevdiğine kırılır

    Yıkılır bu dünya, tüm hatıralar yok olur

    Geride birtek gözyaşlarımla yazdığım

    Anlamsız şiirlerim kalır...

     

    Biliyormusun;

    Bana gökyüzü güveniyor

    Her gece onu, hayran hayran seyrettiğimi biliyor

    Yeryüzü bensiz yapamaz

    Her gün yolda yürürken, adımlarımı sayıyor

    Ağaçlar beni çok sever ve kuşlar ve çiçekler

    Her gün onlara binlerce kere gülümsediğimi bilirler

    Ve bana çok güvenirler,

    Onları incitmeyeceğime emindirler

    Yıldızlar beni çok severler

    Onlara her gece,

    Yeni bir isim yakıştırdığımı bilirler

    Her gün yüzlerce kere,

    Gözgöze gelirim ben onlarla

    Tüm duygularımı paylaşırım

    Sonsuz güven ve aşkla.

     

    Ve insanlar;

    Ve insanların bazıları bana güvenmezler

    Sadece güveniyor gibi görünürler

    Aslında bu onların kendi bileceği bir şey

    Hiçbiri umurumda bile değiller

    Bir insana zorla sevdiremezsin kendini

    "Bana güven" diyemezsin

    Eğer kalbindeki yangını hissetmiyorsa

    Ve aslında güvenmeden seviyorsa

    Ona bir tek söz söyleyebilirsin

    "SEN BİLİRSİN" !

     

    Güven nedir ki ?

    Ne kadar basitçe söyleniveriyor

    Evet bu dünyada,

    Bir insana güvenmek çok zor

     

    Ve güven gözlerde başlar

    Sevgi gibidir

    Kalbe yerleşir

    Sözlerde kilitlenir

    Duygularla perçinleşir

    Aşkla birleşir

    Ve karşılıklı hissedilir

    Biz birbirimize asla güvenemeyiz

    Çünkü;

    Hiçbir zaman gözgöze gelemeyeceğiz.

     

    Yağmurlar ben ağlamadan yağmazlar

    Bu dünyada beni sadece yağmurlar anlar

    Bilirler; Benim sana olan sevgim,

    Gökkubbeyi titretir,

    Arşı ihtizaza getirir,

    Tüm yıldızları,

    Sadece senin için avuçlarımda toplayabilirim

    Çünkü ben seni sonsuz severim

    Ve sana yağmurlar kadar güvenirim

    Yağmurlar gibiyim

    Yani yağmurun toprağa güvendiği gibi

    Ben de sana güvenirim.

    Çiçeklerin rüzgarlara,

    Gün ışığının güneşe güvendiği gibi

    Gecenin ortasında parlayan ay ışığına

    Ve aslında, kendime güvendiğim gibi

    Sana sonsuz güvenirim.

     

    Ve hala senin içindeki Ben'de

    Güven duygusu yoksa

    Boşver, uğraşma boşuna

    Çünkü gözlerime bakamayacaksın asla

    İçimdeki güveni aktaramayacağım sana

    Şimdi sana bir tek şey söyleyebilirim.

    "SEN BİLİRSİN" ...

  15. DÜŞ

    Bir gün düşlerimle yaşamayı öğrendim

    Senin bana öğrettiğin düşlerle

    Dökülen göz yaşlarımı öğrendim

    Bir kase yi doldurup tükettiğinde

     

    Düşümde,

    Lambaların hep söndüğü anı istedim

    Ellerim ellerine dokunduğunda

    Yaşamayı çok sevdim

    Gözlerimiz buluştuğunda.

     

    Ne yazık o günden sonra

    Lambalar hiç sönmedi.

    Hep koştum gökkuşağına yetişebilmek için

    Ayaklarım yaralandı

    Dizlerimde derman kalmadı

    Meğer hepsi bir hayalmiş

    Yetişemedim, fakat

    Renkleri ve güzelliği içimde kaldı

     

    Bir gece düşümde seni gördüm

    Ağlıyordun ve bağırıyordun

    Bana koşuyordun, fakat düşüp kalıyordun

    Bu bir rüya diye sesleniyordum sana

    Nedense duymak istemedin

    Her yerin kanla doldu

    Biliyordum, bütün kabahat bendim

    Oysa ben seni düşümde

    Gökkuşağının altında

    Bana gülümsemeni görmek istedim

    Hiçbir zaman göremedim

    Çünkü, ben o günden sonra

    Asla düş görmedim.

     

    Saatime baktım, evimin balkonundaydım

    Ağustos un onaltı sı, saat gece onbir i gösteriyordu

    Ay' ı seyrediyordum, dolunayı

    Biraz serinlemişti hava

    Ve havada bulutlar Ay' ı kapatmak için yarışıyorlardı

    Derken Ay kapandı ve

    Karanlığa büründü gözlerim ve bir de kalbim

    Nedense Ay' a baktığımda

    Ben hep seni hatırlıyordum

    Bulutlara çok dargındım

    Milyonlarca seven göz gibi Ay'ı aradım

    Balıkçıların dualarına çok kızdım

    Seven tüm kalplerin adına,

    Gökyüzü adına, aldığım nefes adına

    Tuttuğum sözler adına, seninle tattığım güzellikler adına

    Yalvardım Mevla' ya,

    Ne olur, Ay ışığını gönder bana.

     

    Ne yazık,

    Ben seni hiçbir zaman göremedim

    Sadece fikrimin derinlerinde

    Ve de kalbimin içinde sakladığım

    Bir kır çiçeğimdin.

    Büyüdü o kır çiçeği, içime sığmaz oldu

    Düşlerimi bile yırtarak haykırdım

    Bana söyleyeceğin bir tek söz için

    Bil ki canımı verirdim

    Sen tüm gücünle zorladın ses tellerini, bağırdın

    Yazık, ben seni duyamadım, uzaktaydın

    Yani damarlarımdaydın

    Hissettiğim ama duyamadığımdın

    Görmeyi çok istediğim ve dokunamadığımdın

    Oysa ben seni düşümde

    Gökkuşağının altında

    Bana gülümsemeni görmek istedim

    Hiçbir zaman göremedim

    Çünkü ben o günden sonra

    Asla düş görmedim.

     

    Bir gün

    Seni düşünürken uykuya daldım

    Kavuşmayı çok istedim

    Lûtfettin Allah'ım

    Seveni sevdiğine gösterdin

    Bir melek gibi gökkuşağının altında

    Ellerini uzatıp gülümsedin bana

    Hep koştum gökkuşağına

    Yani sana, yani sonsuzluğa

    Ayaklarım yaralandı

    Dizlerimde derman kalmadı

    Yetişemedim,

    Renkleri ve güzelliği içimde kaldı

    Yazık ki, Mevla' m ruhsat vermedi bize.

    Olsun, nasıl olsa sonunda

    Yine gördüm seni düşümde.

  16. HİÇBİRŞEYİM

     

    Ben sana "canımsın" diyemedim

    Hiç fırsat vermedin

    Ben sana hiçbir şey söyleyemedim

    Aslında sen benim, hiçbirşeyimdin.

     

    İçimin yandığı anlarda hiç yanımda olmadın

    Buz gibi olurdum

    Hele bir de yağmur yağıyorsa

    Ben sana "canımsın" diyemedim

    Yağmur damlasının

    Bir yaprağın üzerinden düştüğü an gibiydin

    Gönlümden de öylece kayıp gittin

    Aslında sen benim, hiçbirşeyimdin.

     

    Ben sana büyük söyledim

    "Ömrüm boyunca" dedim

    Gel gör ki

    Sensiz bir ânı bile tüketemedim

    Başımı ellerim arasın alıp

    "Ben ne yaptım" dedim

    Çok istedim, fakat

    Ben sana hiçbir zaman

    "Canımsın" diyemedim

    Gece bir yıldızın kayması gibiydin

    Gökyüzünü aleve vererek kendini yok ettin

    Benim gönlümü de öylece yakıp gittin

    Ben sana hiçbirşey söyleyemedim

    Bana hiç fırsat vermedin

    Ve sen benim, hiçbirşeyimdin

    Aslında sen;

    Hiçbir zaman benim değildin.

  17. YAŞAMA SEVİNCİ !!

    Hayatta bu kadar mutlu olmayı gerektiren şeyler varken

    Üzülmek niye, kendimize eziyet çektirmek niye

    Bir düşünün sizi mutlu edebilecek ne kadar çok şey var

    Bir bebeğin gülüşü, sevdiğiniz insanın sizi sımsıkı sarması

    Annenizin şefkatli kucağı

    Daha yüzlerce küçük olay sizi mutlu edebiliyor

    Hayatı sevin, her dakikanızı, her saniyenizi doya Doya yaşayın

    Çünkü hayat ulaşılmak istenen bir yoldur ve

    Bu yolun uzunluğu hiç bilinmez , siz bu yolda ilerlersiniz

    Karşınıza bir engel çıkar , siz bu engeli aşıp

    Yolkunuza devam edersiniz,

    Yada, bu engeli aşamazsınız

    Ve bu sizin yolunuzun sonu olur yani ÖLÜM

    Hayatınızın anlamını, ölümden dönen bir insana sorun

    Yada ölmeyi bekleyen

    Yaşamdan hiçbir umudu olmayan bir insana sorun

    O zaman düşünün !! ,Değer mi üzülmeye

    Bu güzelim hayatı doya doya yaşamak varken

    Artık üzülmeyi bırakın ve GÜLÜN !!!!

  18. Başladığım

     

    Ve sonunu yazamadığım

     

    Bütün hikayelerde buldum seni

     

     

    Bir kadındı yalnızlık sen yokken

     

    Kıskanırdı beni herkesten...

     

     

    Kıskanç bir kadın gibiydi işte

     

    Yaralıydı, yaralardı beni

     

    Öyle hırçın sen gibi

     

     

    Zor olmadı bu yüzden

     

    ‘Sensiz yaşayamam’ larım yalan oldu

     

    Yüzün gibi yalnızlıklarda kayboldum

     

     

    Pişmanlıklar yatağında her sabah uyanmaktan iyiydi

     

    Doğan güneşle beraber aynaya yansımandan iyiydi

     

     

    Şükrettim bu yüzden

     

     

    Hatta sevdim dişi yalnızlığımı

     

     

    Sevdim çünkü benden daha dişiydi...

  19. Hoşçakal

    Soldum bir gül gibi susuz kalmış çöl gibi derdimle kederimle çağlamışım su gibi ömrümce görmedim senin gibi güzeli hep koşturdum kazanmak için seni...

    Bu dizeler yetmez güzelliğine ellerine saçlarına kıyamam dokunmaya senin için ne yapayım bilmem başucunda beklemeye bile razıyım yeter ki yanında olayım yakın olayım derken uzaklaşmak gibi geliyor kaybetmek korkusu sarmış bedenimi bu düşünceyle sana yaklaşmak beni korkutuyor ama yapacak bir şey yok elime konan kuş artık uçuyor yavaş yavaş bensiz diyarlara uçacak ve bir daha dönmeyecek avucuma bıraktığı son yazıyla hoşçakal ..

     

     

    ........ölesine bir sevda...melons....

  20. Dört Duvar, İki Gün ve Sen

    Sabah seni yine rüyamda görmüş olmanın sevinciyle uyandım.Rüyamın etkisiyle evin içinde dolaştım bir süre; ne yapacağını bilmeyen bir serçe misali. Her zamanki gibi detayları hatırlamak için uğraştım saatlerce. Ne olmuştu o asır gibi gelen ama bilimsel açıklamasında 5-6 saniye olduğu söylenen rüyada. Bir bulmacanın bir yapbozun parçalarını birleştirircesine ayrıntıları inceledim. Ortaya yine binbir çeşit anlama gelecek şeyler çıkmıştı. Korku, endişe, sevinç, mutluluk tam bir kozmopolitik yapı ama ayrıntılardan ziyade senin o rüyada olman yetiyordu bana.

    Kendime ancak yüzüme çarpan soğuk su ile geldim. Akabinde evde hayalet gibi dolaşıyordum. Aynada kendimi seyrettim uzun uzun. Ayna bir oyun mu oynuyordu bana yoksa aynadaki akis gerçekten ben miydim? Bir hortlağa benzemiş çökmüş yüz benim miydi?

    İki gündür evden hiç çıkmadığımı hatırladım. Stajım vardı, işlerim vardı ben ise evdeydim. İki gün kocaman iki günü düşünerek geçirdim özellikle seni ve bizi. Dört duvar arasında , iki gün, dört duvar sen ve ben...

    Yavaş yavaş hatırladım o iki günü. Birkaç kere kapı çalmıştı ama açmamıştım oysa annemler elektrikçi, sucu, doğalgazcı bilumum fatura sayarın geleceğini onlara kapıyı açmam gerektiğini gittiklerinin son dakikasına kadar tekrarlamıştı. O kadar ısrar etmişlerdi ki “ sende gel herkes çok özlemiş seni görmek istiyor ” benim ise ağzımdan çıkan üç kelime. Stajım var gelemem... ama şimdi evdeydim hem de iki gündür. Sahi ev telefonunun neden hiç sesi soluğu çıkmamıştı , ya bir an olsun hiç susmayan, her çalışında beni yerimden fırlatan cep telefonuna ne olmuştu? Aslında belki yüzlerce kez çalmıştı ama beklediğim melodi bir türlü çalmıyordu. Herkes aradı; senelerdir beni aramayan teyze çocukları bile aradı “niye gelmedin” diye, bir sen aramadın...

    Belki de ilk kez soğuk Kenya gecelerini özlediğimi fark ettim. O ismi her anıldığında içimde binbir nefret uyanan Kenya’yı özlemiştim, o iki sene boyunca daha önce hiç yaşamadığım acıları, ihanetleri, nefreti bana yaşatan Kenya’yı özlemiştim. O soğuk şehirler arası yolculuğu özlemiştim, ucunda annem babam kokanı değil ismini bile hep farklı telaffuz ettiğim Konya’ya olanını.

    Neydi bu kadar nefretin sebebi., bir şehirden neden nefret edilirdi ve neden sonradan nefret edilen bu şehre özlem doğardı: üniversiteye girmek iki seneyi almıştı. Binbir çeşit planlar yaparak en sonun da herkesin kaçtığı o kadim şehre ben gitmiştim kararlıydım kaçmayacaktım. O şehrin sokaklarında bir toz bulutuydu yaşamak. Namus metre ile alınır fazilet kilo ile satılırdı. Sabahları yalan girerdi pencerelerden güneşten önce. Dev arenalara benzeyen sokakları kan ve zulum kokardı. Gece olunca duvarlar utanırdı duvarlığından, eller ve ayaklar bütün gece öğrenci evlerinde yıkanmayı bekleyen kirli bulaşıklar gibi beklerdi sabahı. Bir semtinde amonyak içki kokuları diğer bir semtinde parfüm kokuları karışırdı havaya. Daha ilk aylardan başladı nefret ve ihanet. İlklerin değeri çoktur; ilk korku, ilk yürüyüş, ilk ağlayış, ilk isyan, ilk nefret, ilk öç alma isteği, ilk ihanet ve daha sayamadığım bir sürü ilki yaşattı o şehir bana. Sadece kin , nefret değil sevgiyi de, tecrübeleri de, mutluluğu da yaşattı ama sanki zamanla yapılan her zamanki pazarlıkla almak istiyordu görünmez bir güç elimden her şeyi.

    İlk Kenya da kapanmıştım eve. Haftalarca bir hayalet misali dört duvar, dört gün, dört ay, dört asır ve ben. Sonra alınan reformlar yeni kurallar yeni bir ben ve yeni bir yaşam. Bunların hemen akabininde karşımdaki sen. Her şeye baştan başlamak seninle. Belki de benzer yazgılara sahip iki kişinin buluştuğu bir kavşakta buluştuk. Kadere pek inanmam bilirsin ama belki de uzun zamandır yürekten demediğim bir söz “ belki de kader buluşturdu bizi”.

    Üç ay; Mayısı Nisana bağlayan bir gecede beraberdik Haziranı Temmuza bağlayan bir gecede ayrı düşüyorduk. Bu yeni kurduğum yaşamdaki ilklerden biriydi; ilk ayrılış. İşte o gün yüreğime bir sancı saplandı, ilklerin önemi. Kafamda bin bir çeşit endişeyle yolladım seni Kenya’nın o soğuk ve şehirler arası terminalinden senin sıcak şehrine. Çok değil bir saat sonra bende yolcuydum ama daha o zaman bir acı belirdi içimde; sensiz geçen bir saat. Senle başladığım yeni bir yaşam bu yaşamda seni en tepeye oturtmam ve bunu yürekten yapıp sana da göstermem. Belki de sana kısa gelen üç aylık zaman sonunda bile bana acı çektiren sensiz bir saat. İlk mola yerinde senden gelen o sıcak ses; benden bir saat önce burada oluşun.

    Şehre duyduğum özlem sendendi , nefret ise hala içimde gizli...

    Yangının deliren avuçlarında mavi bir sıçrayıştı ayrılık, bağırmak ne ki sahibini arıyordu yürek. Kurmalı bir saati andıran hayatın ilerleyen tik taklarında geliyordum kendime. Beklediğim istediğim çok fazla şeyler miydi? Yapılması imkansız mıydı? Oysa senle yapılan saatlercelik sohbetlerde edilen cümleler hep ortaktı, istekler beklentiler hep aynıydı, korkular benzerdi. Peki ama neden pratiği farklıydı. Sevgi fedakarlıktı, ilgiydi ve bunları yaşama uygulamaktı. Başka bir şimdi yoktu. Saatler 12:48’i takvimde boş bir zamanı gösteriyordu sanki

    y.

    Zaman ne çabuk akıyordu randevusuna geç kalmış misali. Ne kadar dolu yaşamıştık beraber geçen günleri ve senin hit sözcüğün “anlatsam sana anlatamadıklarımı dökebilsem içimi ” peki ne zaman anlatacaktın, beklenen neydi. Neden kendi kendimizle yaptığımız savaşı hep başkaları kazanıyordu? Neden..? Bunların hepsini şu iki güne sığdırmak zordu Beraber geçen zamanın ayrıntılarını iki güne sığdırmak zordu....

    Ayrılık saatiyle içimdeki fırtınanın büyümesi çok kısa bir zaman almıştı bu iki günde hep yaptığım dindirmeye çalışmak oldu bu hırçın fırtınayı...

    Bütün bunları düşünürken kendimi dışarıda buldum hayret iki günün sonunda dışarıdaydım. Artık bedenimin kontrolünü kaybetmiş olmalıydım, kim dayana bilirdi ki bu iki günlük ev hapsine. Bazen iç güdülerimin bedenimi yönetmeye başladığını hissetim. Keşke hep iç güdülerimi dinleye bilsem, mantığı bir kenara bırakıp keşke hep duygularımın peşinden gidebilsem , o keskin bıçağın üzerinde koşabilsem özgürce, o sırat köprüsüne benzer uçurum kenarında oynaya bilsem delice, bağırabilsem seni bir çocuk neşesiyle. Peki ama nerdesin?...

    İyi geliyor açık hava. Canlandığını hissediyorum hücrelerimin. Güneş şimdilerde ısıtmıyor eskisi kadar. Heykeldeyim Bursa’nın merkezinde. İnsanlar bir telaştır gidiyor, herkes kaptırmış kendini bir şeylere. Vitrinlerin yalancı çekiciliğine bırakıyorum kendimi. Birden sen düşüyorsun aklıma yarın 4 ağustos yani doğum günün, burada olsaydın vitrindeki şu güzel saati alırdım sana. Nerdeyse doğum gününü unutacak kadar seni düşünmüştüm iki gün boyunca. Ne garip değil mi?

    Hava kararmaya başlıyor yavaş yavaş. Eve dönme vakti yaklaştı gecenin karanlığından kaçma vakti geliyor sensiz geçen her saniye ile birlikte.

    Eve gitmeden önce bir kitap evine giriyorum çok değil kısa bir süre sonra elimde bir kitapla dışarıda buluyorum kendimi. Benim için zaten hep anlamadığım bir ayin olmuştur kitap almak. Bu geceyi de kitap okuyarak devireceğim, tıpkı bir önceki gibi daha önceki gece gibi. Kendimi kötü hissettiğim her zaman olduğu gibi evime gidip kitaplarıma sığınacağım.

    Eve doğru yürüyorum ağır adımlarla, insan selinin içinde. Birden yanımda olman duygusu çöküyor içime. Son zamanlarda bu o kadar çok oluyor ki. Kafamda sen ile eve yollanıyorum. Ben bunlarla uğraşırken galiba o benden habersiz , bak aramadı hiç, sormadı. Peki yürekte hissediyor ama neden uygulamıyor? Düşündükçe sinirlenerek kendime eve varıyorum. Ev tam takır ıpıssız. Duvarlar sanki üstüme üstüme geliyor. Kendime gelmek için bir kahve yapıyorum. Tam kahvemi almış yeni aldığım kitabımı okumaya başlamışken kapı çalınıyor. Önce açmayı düşünmüyorum tıpkı diğer sefer çalınanlar gibi ama kapının arkasındaki, her kimse karar vermiş içeri girmeye. Öyle ısrarlı çalıyor ki dayanamıyorum kalkıp yerimden istemeye istemeye kapıya yöneliyorum. Arkadaşlar merak etmişler kaç gündür haber almayınca . onlarda artık biliyor bu sahneyi elimde kahvem kitap dört duvar ve ben. Bilmedikleri ise kafamdaki düşünce sen.

    Hazırlan hadi çıkıyoruz diyorlar. Kabul ediyorum çaresizce itiraz edecek hali bulamıyorum kendimde. Tamam diyorum ama önce yapmam gereken bir şey var

    Telefona sarılıyorum seni arıyorum ve uzaktan soğuk bir ses geliyor

    Efendim...

     

    ...............melons........

  21. Çiçeğin Yağmura Aşkı

    Erişilmez bir uçurumun kıyısında, senden başka kimsenin farkında olmadığı bembeyaz bir çiçektim ben. Sen ise, dört mevsim özlemini çektiğim yağmur. Üstüme yağışını severdim, yapraklarımdan aşağı akışını, her damlanı içime çekişimi severdim. Bedenimde seni hissedişimi. Her damlan alıp götürürdü beni adını bilmediğim, tanımadığım yerlere...

     

    Sen yağınca susuzluğum dinerdi, biterdi kimsesizliğim, dağılırdı ürpertilerim. Serin bir meltem değip geçerdi yapraklarıma. Dünyalar benim olurdu, uçardım sevinçten. Günlerime, gecelerime; hiç kimsenin bilmediği, fark etmediği sıcak bir sevgi dolardı. Sıcak bir sevgi dolardı yüreğime. Her çocuğa gülümserdim; her kuşa, her kelebeğe, her arıya gülümserdim...

     

    Erişilmez bir uçurum kıyısında rüzgarlara ağıt yakan, yalnız ve boynu bükük, bembeyaz bir çiçektim ben. Sen, bakışlarında sevdalar gizleyen, sevdalandığım, gözleri menekşe rengi küçücük bir kızdın.. Adına Seher demiştim, adına sevda, adına umut. Sevdam, umudum her şeyimdin. Günüm, günaydınım, günaydınlığım seninle başlardı. Tek sevenim, tek sevdiğimdin. Yağmurumdun sen; kurak günlere, ayaz gecelere inat. Hiç bitmeyen bir umut, özlem ve hazla beklerdim seni. Gelmediğin zaman boynumu büküp, kapar gözlerimi seni beklerdim. Özlemin umudum olurdu, umudum özlemin. Beklerdim, beklerdim bıkmadan, usanmadan...

    Çünkü seni seçmiştim ben, sevdam, arkadaşım olarak. Sevdanı yüreğime nakış nakış işlemek için. İşlemeliydim ki, fırtınalar, boranlar içinde bile olsa kardelenler gibi açmasını öğrenmeliydim...

     

    Umudumun bitip tükendiği anlar da oldu elbette zaman zaman. Seni beklerken, bekleyişin işkenceye dönüştüğü zamanlar da olurdu. Günlerin yıllara döndüğü zamanlar olurdu. Ama hiç şikayet etmedim, şikayet etmedi yüreğim. Çünkü seni delicesine seviyordum ve bu sevgimle mutluydum. Özlemine zor da olsa katlanıyordum bir umutla.

     

    Sen beyaz bulutlarla gelirdin, bembeyaz gelinlikler içinde. Hayran hayran bakardım sana. Sen gelince ardından gökkuşağı gelirdi. Gökkuşağına dönüşürdün rengarenk. Her renginde umutlarım vardı, hayallerim vardı. Canlı, cansız tüm varlıklar kıskanırdı güzelliğini... Sen, hayatıma kattığım canım, gözbebeğimdin. Ben de senin cançiçeğindim. Gözlerime dolan bulut, üzerime yağan yağmurdun sen. Toprağa saçtığım umudumdun. Havaydın, hayattın, suydun, sevgime bandığım gülaydınlığımdın, günaydınımdın...

     

    Yıllar sonra şimdi yine bekliyorum seni, bir umutla. Ama artık azalan hatta tükenen bir umutla... Ömrümün bütün dilimlerine kar yağıyor şimdi. Kar da beyaz ama ben yine de direniyorum. Çıkıp gelmeni, üzerime yağmanı bekliyorum. Bir zemheri mevsimiydi ayazda bırakıp gitmiştin hayallerimi. Bak yine zemheri. Dağlara kar yağıyor ama sen yoksun. Sen yoksun, acılara özlem yağıyor... Bak, kar yağıyor üstüme, iliklerime dek üşüyorum. Yine de yüreğimde ateşler yakıyorum. Dönersen ellerini ısıtırsın diye...

     

    Unutmuşum, içimdeki umutların beyazlığını... Unutmuşum mavi, yeşil, al renkleri... Ne zaman bir yağmur sesi duysam, ne zaman bir su sesi, içimde sevgiler kanar, pınarlar kanar benimle. Sonra sen gelir dökülürsün içime, sen gelir dökülürsün gözlerime, kirpiklerim dökülür yollara. Gülaydınlığın doğar üstüme. İşte o zaman dağ dağ özlem kesilirim, bulut bulut, hüzün hüzün..

     

    Gel... Gel ki, sarı papatyalar açsın, kır gülleri, kır menekşeleri, kırkkanatlılar açsın. Yol alsın umuda nazlı cerenler, ceylanlar, karda boranda yolunu yitirenler. Gel can gelsin solmuş anılara. Boşalsın sicim sicim gözyaşları, ırmak olsun susuz kalmışlara; kardeş olsun dostluklara, yüreğimdeki merhamete... Gel... Gel ki, sevginle anlam bulsun duygular, gözlerimden toprağa düşen damlalar....

     

    Gelmeni istiyorum biten umutları, yiten sevdaları diriltmen için, solan yaprakları yeşertmen için.

     

    Tüm ümitlerin tükendiği anda çıkıp gelmeni, üzerime yağmanı bekliyorum. Bu sitemdir sanma. Bil ki, gelmezsen solup gideceğim, bitip tükeneceğim. Bir daha bir daha hiç bir mevsim açmayacağım çiçeklerimi, gülümsemeyeceğim gül yüzlü çocuklara, gül desenli baharlara, kırlara, ceylanlara... Gel!...

     

     

    ..............................melons...........................

  22. Bir Tek Seni Unutmam

    Şimdi sen gideceksin ve ben arkandan bakakalacağım. Dur diyemeyeceğim, sesim çıkmayacak. Susuşlarımda saklı kalacak duygularım ne kötü... Söz geçiremeyeceğim göz yaşlarıma akacak. Saklayacağım görmeyesin diye, beceremeyeceğim. "Ağlama" diyeceksin bana, seni dinlemeyeceğim. İçimde biriken ne varsa gözlerimden taşacak dışarı. Dokunmak isteyeceksin, başımı geri çekeceğim öfkeyle. Kızgınım gidişine çünkü, öfkem bir dağ gibi büyük. Ne varsa hayata dair alıp götürüyorsun benden farkında değilsin. Ya da farkındasın ama değilmiş gibi davranıyorsun. Sen kendi yolunu çiziyorsun şimdi ve doğru bildiğini yapıyorsun. Bense binlerce yanlışın ortasında tek başımayım. Oysa beklediğim sevgiliydin sen. Yorgun dünlerden damıtılmış, kimliksiz sevdalardan süzülmüş aşkımın tek sahibi. Sanki seni aramıştım yıllarca da , ararken aşk niyetine yabancı kollarda uyumuştum. Bu yüzden kimse kandırmadı beni, dindirmedi aşka susamışlığımı. Hep eksikti hep yarım. Ne yazık ki "Bu kez tamam" dediğimde de yarım kaldığımı görüyorum. Belki de sevmeyi beceremiyorum ben.

     

    Öyle ya, deli sevdalar bana göre değil belki de. Dümdüz, heyecansız, içimdeki kuşlar kanat çırpmadan ve tutkuyu kanımda hissetmeden yaşamalıyım aşkı. Buna aşk denirse tabii.. Bu yarım kalmışlık duygusu yok olur mu o zaman? Peki sen biliyor musun bu acıya katlanmaların ilacını? Bu yürek sancısını ne dindirecek? Bu geceler nasıl geçecek? Söyle yar, içimi kor gibi yakan bu ateş nasıl sönecek?

    Acelen var biliyorum. Gideceksin, yaşanmamış zamanları da beraberinde götüreceksin. Bunu hiç istemiyorum. Ne berbat bir duygu bu.. İstemediğim bir şeyi yaşıyorum ve buna engel olamıyorum. Benden bağımsız gelişiyor her şey. Çarpmanın etkisiz elemanı gibiyim. Ya da bir savaş filminin daha ilk karesinde atılan ilk kurşunla düşüp ölen ve bir daha da hiç görünmeyen figüran...

    Haydi git, bu yol senin yolun. Dilediğince özgür at adımlarını. Kendin için iyi olanı yapıyorsun ya ne önemi var gerisinin. Yaşadığımız kısa günlerin anısına sığınır, atlatmaya çalışırım bu acıyı. Sensiz olmaktan daha kötü ne olabilir bu hayatta ki? Bir insanın başına en kötü şey gelmişse başka hiçbir şeyden korkmuyor. Bir tek seni kaybetmekten korkuyordum, onu da yaşadım zaten. Haydi git, merak etme yaşayacağım. Sensiz olsam da bu sevdayı yaşatacağım.

     

     

    ........................melons........................

  23. Bekliyorum

    Bir söğüt ağacının koyu gölgesinde oturuyorum..Elimde sigaram,gözüm ufka takılmış..Dalgın ama ürkek bakışlarım dümdüz bir çizgi..Aklımdan o çok eski şarkının nağmeleri geçiyor..

    İçimden sessizce mırıldanıyorum sözlerini..Kapatıyorum gözlerimi..Bir süre sonra,buz mavisi dumanlar arasından belirginleşmeye başlıyor vücudu..Sonra,yüzü çıkıyor ortaya, dudaklarında gözlerim..

    Hiç kıpırdamıyor dudakları..Ama onu anlıyorum..Ve kıpırdatmadan dudaklarımı,konusuyorum hayaliyle..Sönmek üzere sigaram,küllere karışmış..Atıyor elimden,bir başkasını yakıyorum..

    "Hoşgeldin hayallerimdeki buz mavisi bakışlı..Hoşgeldin umidimin aynası..Hoşgeldin..

    Demek özledin beni..Ah,bilemezsin,o yalnız ve uğursuz geceleri aydınlatan tek şeydi düşüncen..Ben de özledim seni..Bazen sımsıkı sarıldim yastığıma kapatıp gözlerimi..Bazen birkaç damla gözyaşı oldun yanaklarımda..Bazen öfkeli rüzgara acıp bağrımı,öyle hissettim

    seni..Sesimi duymak heyecanlandırdı mı seni?Ne diyorsun,ya ben nasıl ulaştım telefonun tuşlarına?Ellerim titrerken nasıl tek tek buldum sana ait numaraları..Icim nasıl titredi heyecandan,kalbim yerinden çıkarcasına nasıl attı,bilemezsin..Bir de duyunca sesini

    uzaklardan,nasıl kayboldum gözlerinde,farkında mısın?Yaptığımız ayıp mı,delilik mi,diyorsun..

    Mutluluk ayıpsa varım en büyüğüne ayıpların..Sevmek delilikse,çılgınlıksa umutları taşımak

    içimizde,ben deliyim,en az senin kadar..Hatta öylesine kaybetmişim ki kendimi,yüreğimdeki tüm anıları yakar atarım bir tarafa..Ne kendimden korkarım,ne de geçmişimden..Gelecek mi?Seninle olduktan sonra,daha ne isterim..Demek gizemli prensinim düşlerinde..Demek yanına gelmemi istiyorsun güneşli bir günde..Iyi de sen nasıl emin olabiliyorsun

    bozulmayacağına bu gizemin?Ya sen atılmazsan kollarıma,sarılırken sana titremezsen heyecandan,bir buse alırken utangaç dudaklarından eriyip gitmezsen dudaklarımda..Ya sen düşlerimdeki gibi ateş değil,korkularımdaki gibi buz olup yağarsan gönlüme.. Korkuyorum hayallerimdeki buz mavisi umudum..Seni yaşayamamaktan,seni tadamamaktan yüreğimle,

    seni alamamaktan geçmişinin dikenli yollarından,seninle umutları paylaşamamaktan öylesine korkuyorum ki..Gün geceye dönüyor,ışık gibisin..Aydınlığına kavuşamamaktan korkuyorum..

    Bir gün,evet bir gün geleceğim yanına..Ellerimin sıcaklıgını bırakıp sana,eğer istersen bir ömür kalacak yanında,istemezsen sevgimi emanet edip rüyalarına,arkama bile bakmadan,

    göstermeden hüznü gözlerimde,ansızın eskime döneceğim.Kalbimin çok özel bir köşesinde

    anıtlaşmış aşklara dair sen,ve ben seni hep sevecegim.."

    Açıyorum gözlerimi,hayali yok şimdi..Beklemeye başlıyorum,beklemeye değecek her duyguyu beklediğim gibi..

  24. Aşkımın Tarifi

    Sana nasıl anlatsam bilmiyorum. Ama bildiğim tek ama tek şey seni delicesine çok sevdiğim. Seninle öyle bütünleştim ki ayrılmak değil kopamıyorum senden. Ne seni bırakabiliyorum; ne de kendimi hiçe sayıyorum. Bunların ikisini de yapamıyorum. Çünkü artık düşünemiyorum. Kafama, benliğime o kadar yerleşmişsin ki; seni oradan çıkartmak olanaksız. Belki kendimi küçük düşürüyorum ama sevgide küçük düşme söz konusu olsa bile seve seve senin için her adımı atarım. Seni o kadar çok sevdim ki artık aşkım senden bile öte. Seni sevdiğimi dağlara, taşlara kısacası her yere; bütün kainata haykırmak istiyorum Seni Seviyorum!!

     

    Bu kelime topluluklarını defalarca senin için ama yalnız senin için tekrarlayabilirim. Biliyor musun; seni sevdiğimden beri artık çevremdeki her şey gözüme daha güzel daha hoş ve de daha ümit verici gelmeye başladı çünkü onlar bana seni hatırlatıyor...

     

    Dağlar gibi sende içimde çok büyük tutunulması zor bir yerdesin. Tepeler gibi sende içimde ulaşılması zorsun. Zirveye sadece bir kişi çıkar senin yaşamında; işte o da ben olmak istiyorum zirvede tek ben; BEN VE SEN...

     

    Su gibi berraksın ama içimdekileri de alıp götürüyorsun,yol gibi senin de sonun yok; yani seni sevmenin sonu yok... Bu böyle nereye kadar sürer bilemem tabi. Bunu ben belirleyemem; ama şunu bil ki seninle ölüme bile varım..!

     

    Sensiz geçen bir gün değil bir salise bile düşünemez oldum. Sen benim; benliğim, varlığım, hayatım, geleceğim, çılgınlığım, sevincim, mükemmelim, sevdiceğim kısacası her şeyim her şeyimsin...

     

    Sensiz bir hayatın oksijensiz yaşamdan farkı yoktur. Aldığım nefes içtiğim su yürüdüğüm yol her şeyde sen ve senden izler var.

     

    Seni seviyorum ,Seni seviyorum,Seni seviyorum,Seni seviyorum,Seni seviyorum...

    .............................................melons.............................

    .....

  25. Aşk Çiçeği

    Bir gün tutar bir caneriği çiçeğini sunar bahara. Bür tutam serinlik, bir yürekte buğulanan sıcaklık . Ve konar gözlere bir öpücük gibi kuşların bahar sevinci. Okşar bir annenin parmakları gibi usulca saçlarımızı seher yeli. Bir tutam gün ışığı dolar içimize, bir tutam sevinç çığlığı.

     

    Ne zaman bahar gelse sevinci yaşar kırlar, dağlar, ovalar, denizler, dağlı çocuklar umudu kucaklar bir yanımızda; bir yanımız da kuşlar, ağaçlar, çiçekler, kelebekler, cerenler sevinci yaşar. Aydınlık gelir dört bir tarafa, gürül gürül akar dereler. Bir dağ pınarı gibi hayat kaynar kanımızda, yüreğimizde tomurcuk tomurcuk aşk fışkırır. Alıp götürür duygularımızı dağların ötesine serin serin esen rüzgarlar...

     

    Bu dağların sevda türküsüsün sen, denizlerin mavisi, bulutların beyazı. Ne zaman bahar gelse, yağmur yağmur çiçek açar sesin gökyüzünde. Ben sonbaharın yorgun, yanık türküsüyüm oysa, sarıya çalar rengim, rüzgarlar estikçe savurur yapraklarımı uzak diyarlara. Sen gülüşünde baharın ilk sevincini, gözlerinde göğün uçuk mavisini taşıyorsun. Yaşamak bir su gibi berrak yüzünün aydınlığında, bir köy türküsü gibi hilesiz ve içli.

     

    Ben seni ozanca sevdim türkübakışlım, sular gibi temiz, bir rüzgar gülü gibi hilesiz. Mehtabın güzelliği, yıldızların ışıltısısın sen karlı dağlarda, rüzğarların soluğu, güneşin dostluğusun. Umut, aşk ve alın terisin akalınlarda. Toprağa ekilen tohum, bahara söylenen türküdür dilin. Ceylan gözlerin sevinci, dudakların ıslığısın türkülü ırmaklarda.

     

    Acılar içinde de olsa yaşamı çılgınca sevdim. Çılgınca sevdim dağları, denizleri, kuşları, ormanları, umudu, sevinci, güneşi, çocukları. En çok da seni sevdim aşkçiçeğim.

     

    Kar türküleri kederlidir gülüm, kar türküleri acılı. Gidersen kar yağar istasyonlara Bir gülü büyütmek kadar zor ve güzel, seni düşlemek dağların ötesinde. Seni dağlı bir çiçek gibi göğsümüm üstünde, namusumun akında taşıdım hep.

    Bu sevdayı alıp gitme benden, alıp gitme buralardan, gözleri türkülü kuşum . İçimdeki baharı öldürüp gitme. Kimsiz, kimsesiz kalır yüreğim. Körpe bir dal gibi koparma sevinçlerimi yüreğimden.

    Gitme

    figan düşer denizlere sular çekilir

    yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime

    bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır

    boynunu büker sabah kervanları kelebekler ölür

     

    gitme

    bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk

    şaşırır yönünü rüzgarlar

    bütün pınarların suyu çekilir

    solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm

     

    gitme

    öksüz kalır içimdeki imge dağları

    saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı

    bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez

    çiçekler açmaz bahçemde ah be gülüm

     

    gitme

    içimdeki bütün vagonlar devrilir

    bir kar yağar istasyonlara, üşürüm

     

    gitme

    bütün ormanlar ateşe verilir

    kuşlarda gider bu kent de, ölürüm

     

    gitme kal

    menevşeler açsın dağlarda

    sevince dönüşsün gökyüzü

    iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm

    yokluğuna alışamam yokluğun ölüm

    ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, melonss...

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.