-
İçerik Sayısı
694 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
9
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
delifırtına tarafından postalanan herşey
-
Neden kırgın düşer yağmur toprağa, Neden ağlamazlar bulutlar sessiz. Ve bir karanlık çöker siyah renginde, Hayat, kadınlara benzer hep savunmasız. Kim hayal etti hayal etmeyi, Kim düşürdü dile yalan sözleri, Ve geçmiş gölgelerin altında yaşar, Hayat, kadınlara benzer ağlar gözleri. Umutsuz insanlar yaşar şehirde, Çürür dar sokaklarda gizemli doğa, Ne zaman bakacak ölen kalbine, Hayat, kadınlara benzer vurulur ağa. Neden esaretin büyüsü kanlı, Bütün demirlerin kaderi aynı, Ölüm basit geçer bütün canları, Hayat, kadınlara benzer öldürür avı. Çalar, St. Petro’nun çanları öğlen, Kilise büyük Şeytanı oynamaktadır, Bazen de benim gibi yanar azizler, Hayat kadınlara benzer kutsanmalıdır, Hayat, kadınlar gibi yaşanmalıdır.
-
merhaba
delifırtına şurada cevap verdi: meltem12 başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
Gözümüz yok ama imrenmedim dersem yalan olur Ama ben üye olduğumda kimseye merhaba'da dememiştim zaten Heyy meltem çok şanslısın ve hoşgeldin -
SENİ BİR ANIT BIRAKTIM KENDİNE!
delifırtına şurada cevap verdi: frozen başlık Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
Pencerenin Arkasından Bakmak Bir pencerenin arkasından bakıyorum sana Ve gönderemediğim şiirler yazıyorum... Sonunda birikip taşıyor sözcükler ... Anlatmak isterken delice susmak, Azgın bir suda devinmek gibi bir şey bu Ve belli belirsiz delirginlikler yaşamak gece gündüz fark etmeden Dehlizlerde kaybolmak gibi bir şey bu, Pencerenin arkasından bakmak... Sana sarılmak isterken, Yanında olmayı özlerken, Sadece seyredebilmek ne acı Ve dokunamamak gecenin bir vakti sancıyan yüreğimin küçük elleriyle Yalnız başına bir didişme gece yarıları... Sigarayla mücadele etmeler, dumanla resimler çizmeler gece mavisi gökyüzüne Seninle olduğum halde senin olamamak ne acı Ve ne acı anlatamamak bendeki seni. Cümleler kurmak ve ifadesiz kalmak şiirin en anlamlı mısrasında Susmak ne olacağını umursamaksızın... Kalakalmak... Ne garip soluksuz kaldığını sanırken derin bir nefes almak Sonu görünmeyen bir yol gibi, Yanıtlarını bulamadığım bir soru gibi Ve en delisinden bir aşk gibi, Pencerenin arkasından bakmak... Elif Demiröz -
SENİ BİR ANIT BIRAKTIM KENDİNE!
delifırtına şurada cevap verdi: frozen başlık Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
Hoşbulduk Frozen Anladım Aşkın hem ateş hem yağmur olduğunu Kemiklerime kadar ıslanınca anladım… Adildir Padişahım, yan tutmaz, emek yemez İnanıp erkine yaslanınca anladım… Sınırları karıştırdım deliliğin met cağında Gerçeği, som gerçeği uslanınca anladım… Fiziğini aşan yanık sesin yeni ufuklara Nasıl pençe vurduğunu, seslenince anladım… Aşkın fotoğrafı gözlerimde fer / kanat Yürek sürekli zikir ile beslenince anladım… Yaş dorukta, gönül hâlâ çıktığı yolun başında Başım dağlar gibi sislenince anladım…. Bahaettin KARAKOÇ -
SENİ BİR ANIT BIRAKTIM KENDİNE!
delifırtına şurada cevap verdi: frozen başlık Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
Sana Yazdım Mürşidimi soranlara, hep seni tarif ettim, Her zaman dizlerinin dibiydi, benim mektebim; Ben tuttum sabırla çile çile yazdım... Çeksen bile koruyucu kanatlarını üstümden, Senin öğrettiklerinle şimdi ben ayaktayım; Anlarsın, bu şiiri sana yazdım... Her gece yıldızları yakan elimsin diye, Beynime, yüreğime tercüman dilimsin diye Adını adımla bile bile yazdım... Dil susunca uğuldar içimizde ki mağara, Gönül Mansur gibi bin kez çekilip dara; Anladım adını güle yazdım... Şair oğlu şairim, redd-i miras hakkım yok, Gider gittiği yere, yaydan fırlayan ok; Bunu her menzile yazdım... Bahattin Karakoç -
SENİ BİR ANIT BIRAKTIM KENDİNE!
delifırtına şurada cevap verdi: frozen başlık Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
AŞK İLE! Eğreti gülüşlerde avuttum içimdeki hüzünlü çocuğu . Madem, sen böyle hep bir uzaklık olacaksın. Araya yılların girdiği mavi yağmurları bekleyeceğim giyinmek için seni Ayırdığın vakitler yeter mi ki aşka? ... Zamansız mekânsız aşkı yaşıyoruz her dem. Bütün sütunların duruşu ondan böyle dimdik ayakta ; Aşk ile! ... Dünya bu yüzden kendi etrafında dönmekte. Güneşin yanıp kavruluşu niye sanırsın? ... Sen baktın mı menekşenin, nergisin gözüne hiç gülerken, görmedin mi ; Aşk ile! ... Söylesene kim demiş aşka vakit yok, destan diyeyim sana ; Aşk ile! ... Başım gövdeden ayrılsın ; Aşk ile! ... Ah be yüreğim, depremlerin kayıp götürdüğü toprak yığınlarını avuçluyoruz bu gecede. Şimdi, boşlukları dolduracağız ; Aşk ile! ... Bütün ölüler dirilecek kefensiz ; Aşk ile! ... Kertesinde gecenin ipil ipil inen perdesidir aşk! ... Aşk, şimdi hovarda vakitlerinde soyunmuş bir kadındır! ... Aşk, bir sıcak elin saracağı pencerendeki aç ben geldim! ... diye öten hûd hûd! ... Ben geldim be gülüm, aç pencereni ; Aşk ile! ... Sarmala mumyaladığım sözlerimi! ... Yapıştır dudaklarıma sonrası ; Aşk ile! ... Filiz Nur A. -
ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
delifırtına şurada cevap verdi: İNTERLOCK başlık Havadan Sudan Konular
He valla doğru demişler ben de merak etmekteyim -
Ne o öle veda eder gibi Sen de tatilemi çıkyosun yoksa
-
Sizi en iyi hangi şarkı anlatıyor?
delifırtına şurada cevap verdi: arman başlık Havadan Sudan Konular
Yanlızlık Senfonisi Anladım sonu yok yalnızlığın Hergün çoğalacak Her zaman böyle miydi bilmiyorum Sanki dokunulmazdı çocukken ağlamak Alışır her insan, alışır zamanla kırılıp incinmeye Çünkü olağan yıkılıp yıkılıp yeniden ayağa kalkmak Yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş beklemekte Acılar gözlerini dikmiş üstüme nöbette Bekliyorum bekliyorum bekliyorum Hadi gelin üstüme korkmuyorum Yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş beklemekte Acılar gözlerini dikmiş üstüme nöbette Bekliyorum bekliyorum bekliyorum Hadi gelin üstüme korkmuyorum Bulutlar yüklü ha yağdı ha yağacak üstümüze hasret Yokluğunla ben başbaşayız nihayet Bulutlar yüklü ha yağdı ha yağacak üstümüze hasret Yokluğunla ben başbaşayız nihayet Yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş beklemekte Acılar gözlerini dikmiş üstüme nöbette Bekliyorum bekliyorum bekliyorum Hadi gelin üstüme korkmuyorum Yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş beklemekte Acılar gözlerini dikmiş üstüme nöbette Bekliyorum bekliyorum bekliyorum Hadi gelin üstüme korkmuyorum -
Bir küçük çiçekle kandırılabilirim şu sıralar. Bir tek papatya, bir kır menekşesi ile örneğin Bir kaç satır şiire tav olabilirim Bir gamlık notayla artar sevincim Bir parça güneşle kandırılabilirim şu sıralar Gündoğumu, günbatımı fark etmez Bir oturumluk deniz kenarına tav olabilirim Rüzgârlar beni üşütmez. Bir kaç damla yağmurla kandırılabilirim şu sıralar Üstelik şemsiyeler evde unutulmuş Bir bardak sıcak çaya tav olabilirim Üstüm başım henüz yeni kurutulmuş. Bir tutam sevgiyle kandırılabilirim şu sıralar Fazlasına öykünmeden Bir kaçamak bakışa tav olabilirim Belki bugün, gün bitmeden ne dersinn
-
Böyle kahve ve çiçek ikramı olduğunu bilseydim daha önce de gelirdim.Teşekkürler
-
Bizim Adminimiz hiç yatmıyor ki :w00t:Valla ben gördüğümü söylüyorum . Günaydınnn ben de en deli üyeniz
-
küserim banane banane beenim öle derdim yok kuzey kutbunda yaşıyom
-
Şimdi ki gibi olduğumda...öle işte
-
Özlem Bir gece, Gecede bir uyku.. Uykunun içinde ben... Uyuyorum, Uykudayım, Yanımda sen. Uykunun içinde bir rüya, Rüyamda bir gece, Gecede ben... Bir yere gidiyorum, Delice... aklımda sen. Ben seni seviyorum, Gizlice... El-pençe duruyorum, Yüzüne bakıyorum, Söylemeden, Tek hece. Seni yitiriyorum Çok karanlık bir anda... Birden uyanıyorum, Bakıyorum aydınlık; Uyuyorsun yanımda... Güzelce. Özdemir Asaf (hala aynıyım )
-
Huzursuzum Mutsuzum Umutsuzum TIKLAYIN
-
Altı dize ama çok güzel Tamam bi daha o kadar uzun şiir bırakmayacam
-
Bugün bir değişiklik yap mumlara püf de!!! öte seni komaz ki yalnız, ıpıssız sen kadar umursar seni sen denli sever. vazgeçmez ki senden bir an bile, an içinde. çağırır her zerrede duyarsın, kulağını tıkasan da. kaçtığın her yerde aynı hayal saklandığın her gecede aynı düş. zamana saklı geçmiş ve gelecekler şimdiyi kutlarlar da garip bir akış içinde kayar giderler avucundan. geçmiş de sen, gelecek de kendi attığın düğümleri çözdükçe bir bir tüm çırpınışlar dinecek sen kalacaksın geriye özgürce... İyi ki doğmuşsun
-
RÜZGARIN TÜRKÜSÜ Ağlamışsın! Kirpiklerine nazar boncuğu gibi astığın hüzünlerden belli. Çığlıksız yaşayamıyorsun artık. Kudüs´ü mazaret gösterip, sancıdan kıvranan saçlarını esmer tenli çocukların Filistini gözlerinde vuruyorsun. Ne desem sana, ne söylesem bilmiyorum! İncinmişliğimi, tükenmişliğimi kızıl topraklara döküp öyle geldim gözlerine. En biçimsiz yanlarıma Bediri gözlerini sürdüm: Yeşile kestim, aşk oldum sonra... Uhud´un sargılı başındaki çöl rüzgarıyken... Bir sana ağladım, bin sana düştüm. Açtım yelkenlerimi gözü doymaz acıya karşı. Ey Aşk! Avare cümlelerin tırnak diplerinde mi çiçeklenir senin gülüşlerin? Kan bulaşığı postalların altından mı toplarsın Necef suretli yüz parçalarımı? Ne olur! Çekme ellerimden aşka buladığın zülüflerini. Yoruldum hayatımı ipuçlarına bağlamaktan. İhtilallerden sağ çıkmayı başaran yüreğimi tufan kılıklı şafaklara gömmekten usandım. Ne olur! Fütursuz karnavallardan geriye kalan bu denizi küllendirme, kelamların acziyetini kuşandığı yerde. Ey Aşk! Gün olur; sende düşersin aşkın ahtapot kollarına. Yana yana üşürsün kalbindeki buzdağının eteklerinde. Usta biliyor musun? ´´Süsle beni ey aşk! Geçtiğin yerleri öpüyorum´´ deyişinden bu yana hiç üşümemiştim ayaz çağlar arasında. Korkmamıştım meydan muharebelerine yalın yürek girmekten. Ama şimdi, Kızıl Deniz´in ötesinde boğuluyor kabuğuna sığmayan hülyalarım. Yankısızlığımda bir gece ´´sus´´ oluyor gömülü umutlarıma. Ey Aşk! Bugün ne Yusuf´um ne Yakup. Sadece kendi içini parçalayan gözlerim, Mısır´a vurgun, Kenan´a sevdalı. Ayaklarımın dibindeki denize yığılan Ramallah´ta kurşuna dizilmiş türkümdür. Zaten hiç beceremedim yaşamayı. Varsın dolaşsın Azrail´in elleri ensemde! Ölsem ne gam. Ben Rüzgar´ım, sen Aşk. Ne yöne essem yüzümü sana çarpıyorum. Yüzüm iklim iklim sana bulanıyor. Ey kurbanı olduğum gül! Bu infaz, bu katliam, bu gidiş niye? İçimde yığınlarca ceset varken nasıl yaşarım ben söyle? Hani, ´´Ay düşünce denize seni hatırlarım´´ diye haykırmıştın ya! Kurumuş dudaklarımı kan dolu kadehlere gömerek, içimin duvarına vuran bu çığlığına yasladım kulaklarımı. Hadi öp düşlerimi yanıyorken hala buselerinin menekşesi. Zulmetin iflah olmazlığından esiyorum divaneliğine. Kanıyorum utangaç karanfilleri basarken sermest yarama. Ki ben Rüzgar´ım! Seni bulmadan ıslatamam kanatlarımı. Savuramam ıslığımın damlalarını ıslak yanışlarına. Gardiyanıyım sakıncalı aşkların! Tutuklayamam seni tutuklanmadan ben. Ki sen Aşk´sın! Göçemezsin Sürgün Kentler´e sesi üç noktalı esişime ölü toprağı serperek. Katillerini vuramazsın üç bölümlük oyun bitmeden, perde kapanmadan. Ki sen kalbimdeki bıçak sırtısın! Kıyamazsın güneş saklısı sarı saçlarıma, saçlarım gülüşünü öpmeden ey Aşk! Seferini bitiremediğim müebbet düşmeleri, çürümüş çatık kaşlarıma mühürlüyorum. Esişimi astığım mum iplikleri yol-yordam bilmeyen rüyalarıma darağacı oluyor. Doymasamda kaçışlara, seni geri çekilmeye kıyamıyorum. Yani beni, yani içimi, yani intiharlarımı... Bendesin, sendeyim! Usta be! Aşıkken ölmeden yaşayabiliceğim bir yürek var mı?Gülmek istediğimde yüzümü rehin vermemi istemeyen bir gök tanıyor musun? Ey Aşk! Seni susmak için şiirlerimin bileklerini kesiyorum yirmiüçbin asırdan beri. Sonra bir hastahanede gözümü narkozlara yatırıyorum. Beyhude ölmüyorsun, susuyorum. Sana gizli gizli eserken ispiyoncu yüreğim beni ihbar etmiş sabıkalı mevsimlere. Şimdi, galeyana getirilen tipilerin sorgularındayım. Oysa suskunluğum itiraf edemediklerimden ibaret: Aşığım, tehlikeliyim, Aşk´a tanığım ve Aşk´tan sanığım. Ben ki lanetlenmiş Kasırga Kavmi´nin tek varisi, Rüzgar´ım. SUSTURUN BENİ!.. CENGİZHAN KONUŞ
-
OLRİC Friday, 16. March 2007, 17:17:23 OLRİC (Koca Bir Ömrü Harcamak Dedikleri Gerçeğin Altını Seninle Çizdim BEN) Güçlü olmak artık beni yoruyor olric herkese karşı dimdik olmak... arkasında durmak attığım her adımın yoruyor... Ki buralarda bilmem hangi uykunun hangi köşesinde… beklemedeyim hiç gelmeyecek olanı uyan olric ... doğrul... ..........seni bekliyor..... düş değil gerçek ..............seni bekliyor... yanımdaymışsın yalanına kendimi kandırırken derdin tam orta yerine düştüğümün farkında değildim elbet kimseye arka bahçelerimden geçen katarların ağırlığını duyurmadım duymayın da artık beni... bir yerlerde hep yanlış yapmanın telaşlı kıpırtısını yaşıyorken... o yanlışın artık sonsuza dek düzeltilemeyeceğini bilmenin kıstırılmışlığı ile pusuyorum bazen.... uzun süre gecelere küsüyorum... uzun süre kendime küsüyorum... uzun süre kaleme...kağıda küsüyorum...hayata küsüyorum denizin en sığ yerinden başladık yol almaya olric şimdi kara görünmüyor gerimizde… bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa olric en iyi kendime yazarım ben... `kış´ dedim, `henüz gitmek için hazırlık yapmıyor´... hala (d)üşüyorum...(mart) sen acıyı biriktirmeyi seversin olric… sen biriktirmeyi seversin....hadi devam et şimdi …kuru yaprakları... deniz taşlarını… gözyaşını… sorulamamış soruları … senden kalan sesleri… yaşanamamış paylaşılmışlıkları… birlikte harcamak üzere kalbinde biriktirilmiş zamanları ve hüznü… ve özlemi biriktirmeye… siyah dedim en güzel taşıdığım renk... ve herkesin üzerinden akan renk... şimdi bunca karanlığın üstüne oturup bir mektup yazmalı ilkbahara ve yaz´a `hadi renklerini topla da gel´ demeli... Sen de sıcağı pek sevmezsin olric… güz´ü severdin sende…son baharı severdin bu yüzden mi hep sonbaharlarda sevdik biz… sonbahar gibi hep kaynayan bir neşeyle savrulurdun hayatın içinde yaprak yaprak… yön seçmeden… Ben yüzüme kondurduğum hüzünle boyardım her şeyi… sen hazan yüzlüm olurdun olric… Yağmur da başladı olric… Rüzgarın en delisi beni buluyor yine… O an, `dünyayı karış karış dolaşsam´ diyorum kendime... Gülümsüyorsun... ne de çok yakışıyor gözlerine tebessüm… ki gözlerin hep güler(di) senin… şimdi Dünyayı karışlamayı unutuyorum gözlerinde... martıları da seversin sen olric…Gülümsüyorsun yine.. Ne de çok yakışıyor gözlerine tebessüm… Oysa ben bugün kendime mektuplarımı postalamak için çıkmıştım sokağa... martılar dolan gözlerinde yitiverdim... yağmur hızlandı…rüzgar da... `kış´ dedim, `çok azimli.´ Beni hırpalamak istiyor… az mı hırpalandım ben olric… kapıyı vurup çıkışlarımın kar´ı dondurmadı mı beni… daha bir buza kesmedi mi içim… dönüşlerimdeki mora kesmiş parmaklarımı hissetmeyişim ve yüzümde donmuş gözyaşları mı ısıtmaya çalışırken sende hep dondun ... ama ellerimde ki mektupları göremedin olric… `Onları şimdi adreslerine doğru fırlatıyorum´ dedim… Rüzgarın yağmurun önüne savurdum bir bir... Uçtular ıslanarak.... bugün kendime mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa… ben de takıldım köşelerine… biliyorsun ya En güzeli senin hiç gitmeyeceğini bilmek (di) olric... çekilip içimin kuytularına her ne varsa birikmiş içeride dökmek var aklımda yeni mektup sayfalarına… tut beni olric… beni her şeye rağmen tut… yoksa karanlıklarda yok olacağım… Ki Aşk; acıtan… kanayan yaranın yanında gözlerinin özlemi… göz yaşlarımızın tuzlu tadı…karanlığın gölgesinin ayak izi … belki sen… belki ben…belki biz olamayışımız… belki aşk´ın korkuya galip gelemediği meydan… Ki aşk hep sahip olduğum da hiç fark edemediğim olric!... Belki ben etiketimi serseri mayın yapıştırmışlığımdan… belki korkusuzluğumdan bir o kadar adam gibi oluşumdan… belki de sivri topuk giyip salınamayışımdan böyleyim… içimde ki güç uzun zamandır beni havalandıramayacak kadar ışıksız… kanatlarımsa hiç olmadı melek değilim…yada var… olsam olsam şeytan…ama şeytanda bir melek di değil mi ... kullanma kılavuzum yok sorun beklide bu olric… yanıldığım bir gerçek Önce bir şeyleri resmetmenin zorluğunu fark ettim... Sen ki resmedilemeyecek kadar gizlere bürünmüşsün.. ne kadar kazısam hep pentimento olric..!. İçimin saklısına böyle bitimsiz bir acı yerleşmişken nasıl söylemeli… kime ne anlatmalı… kimden ummalı bir çıkış... ki Yusuf çık o kuyudan çığlıklarıyla ürperirken ruhum… Olmayacağını bile bile... seni inadına kirletmeyen…seni büyüten… seni allayan pullayan… seni bir başka raftan alıp bir başka rafa koyan ve bir türlü en uygun mekanı bulamayan… sana ki hiçbir mekanı yakıştıramayan aşk´tı Ben…Aşk belki... diyerek çıktım yola… Aşk belki… her bitenle başlayandı… Başlayamadım olric!... aşk dediğim benden doğandı... gidişimin en büyük nedeni Uzaklarına çekilip… uzaklarından bakmak… seni yeniden doğurmaktı… Kim bilirdi ki gitmeye karar verenin… gitmek için hangi sözün ardına gizlendiğini? Dönmek için elbet gitmek gerekir ama sen fazla açıldın kıyından… Çek kürekleri olric... çek kürekleri ... biliyorsun ki ne kadar çeksen asla kıyılara ulaşamayacağız! Kış yüklenmişken beyaz dallarına ağaçların.. ocak´tı şubat´tı en son mart´tı… Kış ağırlığını taşıtıyorken kalplere… buza kestiriyorken yürekleri… bana dönük adımlarının yavaşlaması havanın soğukluğundadır kandırmacasındayım… Oysa ağırlığı veren… içimdeki Hüznün çığlığında ellerimi sıkışımla avuçlarıma dolan kan… acısıyla burkulan yüzümdeki göz yaşları… ve hiç bitmeyeceğini düşündüğüm karanlığın orta yeri... Eğer yeniden gelseydim hayata deyip kalakalıyorum… "Eğer yeniden gelme şansım olsaydı hayata... tüm hatalarımı yeniden yaşardım" diyen şairin dibe vurmuş umutsuzluğuyla karşı karşıyayım… Bir daha dönemeyecek olmak... bir daha başlayamayacak olmak... bir daha gelmeyecek olmak…bir dahası olmayacak olric... bir dahası hiç olmayacak ... En keskin can alıcı virajlarını takipteyim şimdi dönülesi yolların... Kış hâlâ duruyor olduğu yerde... Ben duruyorum… sen yanımdan hızla geçiyorsun uzaklara …. Oysa bilmiyorsun ben Uzaklara yollanacak bir mektubu taşıyorum içimde… Yazılanlar çoktan yazıldı... yaşandı ve bitti olric... yazılanlar çoktan yazıldı bitti... asla yinelemeyeceğiz bir daha! Nereye gitsem yabancıyım… ve yabancı dediğim güz hep başka…hazan başka… Havada dolanan yağmur yüklü bulutun tadı başka… yeşiline aldandığım sonbaharda solan yaprağın izi başka… bilmiyorsun… kaç gece intihar sehpalarına kendim vurdum tekmeyi kaç gece giyotin altında kesildim kaç gece namludan baktım dolunaya… kaç gece senden bittim…uçurumundan düştüm kaç kere bilmiyorsun olric… seni aramıyorum uzun zamandır…seni bulmuyorum… seni yabancılaştığım… kaybettiğim … bulamadığım kendimde bile aramıyorum … ki bulduğum yerde yitirme kesinliği karşımda apaçık duruyor… bile bile sokuyor kendini akrep… bile bile gizli ölümlere mezar kazıyorum… boğazıma dayalı bıçağın sancısı kanadıkça biraz daha ölüyorum… bundan sonrası hissizlik… ötesi ise silikleşecek… sus olric… sus sonsuza kadar… ne sesini duymak istiyorum ne sessizliğini... hiç bilmedin içimde kanayan sancının derinliğini Artık hiçbir şeyine dönmeyeceğim gözlerimin ışıltısı sönmüş yüzümü Ki seni her sabah suskunluğumla bıraksaydım bu kadar yok olmayacak bu kadar tiz´leşmeyecektin… yürek atışlarının "dursun artık" istemiyle bakakalacaksın… nafile... nafile... bir kere başladın mı artık "bitmek" denen kayboluyor… sürekli başlıyorsun… sürekli ardı ardına bağlanmış ip gibi asılı kalıyorsun zamana… dursa ne çıkar… başladı ve bitmeyecek…sadece yön değiştirecek… görüntü değiştirecek…isim değiştirecek…renk... mekan... dil... ama bitmeyecek hiç olric… ki her şeye bir sözleri var olric… ben ne kadar her şeye susuyorsam onlar o kadar her şeye çok tanıdıkmış gibi görünüyorlar… kim olric kim …. kim sendeki senden ...başka bir sen oluşturmadan seni kabul etmeyi ...ta baştan kendine söylemiş ta baştan göze alabilmişti ki… kışın dondurucu soğuğu kadar dayanılmazdı zaman… kitap raflarına kafamı gömüp aradığım asıl bulmak istediğimdi… aradığım neydi olric… kış ki önümü kesmeyi sevdi hep… ama ben kış´a inat bir cümleyle açtım yolları bildin hep!... ahh işte… "hep olmayacakları mı ister insan… hep olmayacağa mı yönlendirir yoksa olayları" içimdekiler eylül dansından geri kalanlar ver elini olric… aşk´ın bizi bıraktığı sahilden başlayıp bırakalım içimizdeki tüm gereksiz cam kırıklarını… ben elime bez bebeğimi alıp oturayım cam pervazlarında… ben uçurayım uçurtmamı…sen bilyelerini yuvarla yokuş aşağı ver elini olric.. "her şey güzel olacak …buda geçecek… sen güçlüsün" diye diye yolu yarıladık bak!... Az´ım olric...azımsanıyorum...azım sanıyorum!... gidip bir köşede biriktirme zamanım geldide geçti bile… ki az zamanda ne şiirler biriktirmiştim içimde… sen şiirleri bilir misin olric? Ben bildiğini bilirim… yorgunluğumun kimsesizliğinde titrediğin her gece … olric bir tek sendin omzunda dinlendiğim... Sen ile ben olric… öğrenmeliydik yalnızlığın kaç bucak olduğunu... ve bir ve iki ve üç olric…dönüş yok… Sen ve ben…tükendiğinde yittiğinde her şey "yaşandı bitti" diyebilecek gücü şimdiden toplamalıydık… Geç mi kaldık? Olric… Geç kaldığımızı anlamak için bile mi çok geç kaldık yoksa Doğruya… ne varsa beklenen.. arası kapatılamayacak mesafelerce geç kaldık… Bitmek varsa eğer… geçmişi ak sayfalara kaydedecek … silmeyecek beyaza boyayacak zaman bitti olric... Bir an da… hiç olmayacak bir zamanda… nedir bu kalabalık bu kurtlar sofrası? Ellerinde pankartlar… `Aşk bir ihtilâldir!´ – `Aşk bir başkalaşımdır!´ – `Aşk bir yitiştir!´ – Aşk bir ihanettir! Semender ateşiyle etrafımı sarmışlar elini uzat olric… uzat elini... ben kendi ihtilâlimden endişeliyim….. ben her dokunduğumu inciten… ben her uzandığımı yok edecek bir felaket kadar felaket! Aşk belki… ağlamaktır...ağladıkça anlarsın…anladıkça ağlarsın… Nasıl da eritir göz yaşı insanı…Gel seninle bir daha ağlayalım … Yaşanmışlara… yaşanmamışlara… bir de hiç yaşanamayacaklara Ağlamak güzeldir olric… ağlamak ki yüreğin temizlik eylemi derler… Ama bilmezmisin cam kırıkları temizlenmiyor olric! Her gün bir şeyler değişiyor… ardımda Bıraktığım hiçbir şeyin bıraktığım gibi kalmadığını biliyorum… kendimin bile o küçük şehirdeki gibi olmadığını bilmek her defasında içimi bir parça daha acıtıyor… kalan sadece benden ufak tefek parçalar… çocukluğumu gömmüşüm o şehre…küçük mutluluklarımı... zamansa inadına tepeleyip geçiyor her şeyi… beni… seni… anıların her anını... zaman ilerledikçe silineceğine netleşiyor geçmiş… satır araları canlanıveriyor isimler yüz hatlarına bürünüp çıkıyorlar karşıma… Ne desem az… ne desem çok… ne desem boş…ne desem yersiz ve yetersiz Aşk´ına vurdum başımı… iflah olmam…BEN ADAM OLMAM… ne kadar su verirsen ver…artık susuzluğumu gideremezsin ne kadar ışık tutarsan tut… artık karanlığımı ışıtamazsın içimde hiç dinmeyen bir fısıltı olarak kalacaksın olric!... seni kaybetmek bir daha bulamamak demekti… geç anladım! Şimdi gölgemize gitmeleri yerleştirip `uzak´ dedikleri yeri hedefleyelim gel seninle Olric... seninle konuşmalıydım olric çok çok önceleri ilk karşılaştığımda…kırılmamışken…incinmemişken.. henüz bu kadar yorulmamışken… şimdi ne kadar konuşsam gözlerindeki o pus hiç gitmiyor... hiç gitmeyecek... anlıyorum… Neden bu kadar üzgün suskunluğuna anlatıyordun acını? neden hep denizin karşısına … aynı yalnızlığın içinde kayboluyordun? neden hep susuyordun? neden hep susuyorduk? neden hep... seninle konuşmalıydım olric ne kadar da benden olduğunu anlatmalıydım…. kendini artık dinlemek zorunda olduğunu bir şekilde anlatmalıydım sana boş boş baktığın kalabalıklardan değil… kendinden medet... o...benim evet... yani sen ben olric, sen olric... seninle konuşmalıydım olric zaman aktı geçti yanından… durdun hep…bir şeyler geçip giderken senden çok şey alıp götürdüğünü bile bile durdun… sevgililer hep gider olric...biz kalırız artakalan onlardan ve bize bıraktıkları cam kırıkları... bir gün yarın diye bir şey olmayacak olric… yarın´ımız bize varmadan ne mümkünse ya yapmalıyız beraberce yada ölmeliyiz olric…ya tut elimden..yada bırak ölelim… ki rüyalarım kabusa dönüşüp bizi kirletiyor olric… Düşlerin en güzelinde çıktın karşıma olric... Düşlerin en güzelini en güzel yapan… senin duruşun... bakışın... ve suskunluğundu. Kendine "Yüzünü dökme küçük kız" dedirtecek kadar hazandın.. Söylesene olric bu defa susma ...Bir dahası olur mu düşlerin? Şimdi Al yalnızlığımı ört üzerine olric... Belki o vakit bırakıp her şeyi… gelirim bir yerlerden başlamak için yeniden… evet korkularla inançsızlıklarla…kırılmışlıklarla…karşı karşıyayız… ama bil ki korkular ille de sebepli olric... "Sevdiğini incitir insan" diyenleri haklı çıkaracak kadar acıyla yanışım. Ne ekersen onu biçersin diyen rüzgarım sonrasındaki fırtınalarım… Bir şiire vurulup da hiçbir şiir olamayışım... ve nerede… nasıl… ne zaman sonlanacağını artık pek de umursamadığım… bilemediğim hayatım… Hepsi bir "yaşandı bitti" noktasının etrafında dolanıyor… nokta gelip koyuyor sonunu… hadi durma Al yalnızlığımı ört üzerine olric... Duruyorum...susuyorum... uzun zamandır... Birgün´ü bekliyorum sanırım… bir gün her şey iyileşecek deyip içimde Öyle büyük fırtınalar biriktiriyorum ki… o fırtınaların her birinde "okkalı küfürler" çığlığıma kapılıp kayboluyor... Yutuluyorum olric… doğru olanı yapmak her zaman mutlu etmiyor olric... Mutlu olmak adına tüm düşüncelerimi bir kenara bırakma arzusuyla yırtarken yazılmışları... yaşanmışlıkları ki ben mutluydum olric.. mutluyduk..mutluymuşum…biliyorum ki artık… kendi istemedi mi gelmeyecek mutluluğum… sahip olmayacak hayatımıza olric.. işte bu yüzden al yalnızlığımı ört üzerine… Al yalnızlığımı olric. Giderken hiç gitmeyen… kaçarken hep beni izleyen… her adreste karşıma çıkan sensin olric... Bak yağmur yağıyor yine… üstelik gri…. Bu aralar yağmurların rengi hep gri... Sen… yağmur ve bir bardak demli çay... birbirinize ne de çok yakışıyorsunuz… sen çayı çok seversin olric…yağmuru da ben… sensiz çay ısıtmıyor içimi olric… bilmiyorsun ki "koca bir ömrü harcamak" dedikleri gerçeğin altını seninle çizdim ben... seni özlüyorum…yağmur içimde …hep seni özlüyorum olric... bul beni! Çek çıkar düştüğüm kuyudan… ki biliyorsun ben var halimle yok olma çabasındayım… nefes aldığın her anı hayata döndürememenin telaşındayım.. yazıyorum olric…okuya okuya bul beni… ne imla..ne satır arası... ne paragraf.. boşluk yok olric...dopdoluyum... Buralarda kalakaldım olric... bir o kadar durgun…Öyle bir şey işte... görüyorum ki Benimle birlikte hiçbir şey kalakalmıyor… zaman durmuyor insanlar durmuyor Rüzgar esiyor yine…sular akıyor… saat inadına tik tak...akşam oluyor… sabah oluyor… ağaçlar bir döküyor yapraklarını bir çiçek açıyor... ben hariç Hiçbir şey kalakalmıyor olric... Hüzne bulanmadan yaşanmıyor ki olric... İlk açılan yaranın bir daha kapanmayacağını… ilk kopan fırtınanın ömür boyu dinmeyeceğini… hep ilk olanın ne varsa aniden değiştirivereceğini nereden bilebilirdin ki olric... Şehirler değiştiriyorum…olric… "içimden şehirler geçiyor sen her durakda duruyor inmiyorsun"lara takılıp kalıyorum… Şehirler değişiyor olric… ben değişiyorum… değiştikçe kanıyorum… dünya da değişiyor ya... Bir… yaşanmışlıklar olduğu gibi duruyor işte... "Sen yok desen de...ay dolunay işte..." ve ben vazgeçip her şeyden hayatlardan bir gölge gibi çekiliyorum uzaklara...