Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

delifırtına

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

delifırtına tarafından postalanan herşey

  1. Altı dize ama çok güzel Tamam bi daha o kadar uzun şiir bırakmayacam
  2. Bugün bir değişiklik yap mumlara püf de!!! öte seni komaz ki yalnız, ıpıssız sen kadar umursar seni sen denli sever. vazgeçmez ki senden bir an bile, an içinde. çağırır her zerrede duyarsın, kulağını tıkasan da. kaçtığın her yerde aynı hayal saklandığın her gecede aynı düş. zamana saklı geçmiş ve gelecekler şimdiyi kutlarlar da garip bir akış içinde kayar giderler avucundan. geçmiş de sen, gelecek de kendi attığın düğümleri çözdükçe bir bir tüm çırpınışlar dinecek sen kalacaksın geriye özgürce... İyi ki doğmuşsun
  3. RÜZGARIN TÜRKÜSÜ Ağlamışsın! Kirpiklerine nazar boncuğu gibi astığın hüzünlerden belli. Çığlıksız yaşayamıyorsun artık. Kudüs´ü mazaret gösterip, sancıdan kıvranan saçlarını esmer tenli çocukların Filistini gözlerinde vuruyorsun. Ne desem sana, ne söylesem bilmiyorum! İncinmişliğimi, tükenmişliğimi kızıl topraklara döküp öyle geldim gözlerine. En biçimsiz yanlarıma Bediri gözlerini sürdüm: Yeşile kestim, aşk oldum sonra... Uhud´un sargılı başındaki çöl rüzgarıyken... Bir sana ağladım, bin sana düştüm. Açtım yelkenlerimi gözü doymaz acıya karşı. Ey Aşk! Avare cümlelerin tırnak diplerinde mi çiçeklenir senin gülüşlerin? Kan bulaşığı postalların altından mı toplarsın Necef suretli yüz parçalarımı? Ne olur! Çekme ellerimden aşka buladığın zülüflerini. Yoruldum hayatımı ipuçlarına bağlamaktan. İhtilallerden sağ çıkmayı başaran yüreğimi tufan kılıklı şafaklara gömmekten usandım. Ne olur! Fütursuz karnavallardan geriye kalan bu denizi küllendirme, kelamların acziyetini kuşandığı yerde. Ey Aşk! Gün olur; sende düşersin aşkın ahtapot kollarına. Yana yana üşürsün kalbindeki buzdağının eteklerinde. Usta biliyor musun? ´´Süsle beni ey aşk! Geçtiğin yerleri öpüyorum´´ deyişinden bu yana hiç üşümemiştim ayaz çağlar arasında. Korkmamıştım meydan muharebelerine yalın yürek girmekten. Ama şimdi, Kızıl Deniz´in ötesinde boğuluyor kabuğuna sığmayan hülyalarım. Yankısızlığımda bir gece ´´sus´´ oluyor gömülü umutlarıma. Ey Aşk! Bugün ne Yusuf´um ne Yakup. Sadece kendi içini parçalayan gözlerim, Mısır´a vurgun, Kenan´a sevdalı. Ayaklarımın dibindeki denize yığılan Ramallah´ta kurşuna dizilmiş türkümdür. Zaten hiç beceremedim yaşamayı. Varsın dolaşsın Azrail´in elleri ensemde! Ölsem ne gam. Ben Rüzgar´ım, sen Aşk. Ne yöne essem yüzümü sana çarpıyorum. Yüzüm iklim iklim sana bulanıyor. Ey kurbanı olduğum gül! Bu infaz, bu katliam, bu gidiş niye? İçimde yığınlarca ceset varken nasıl yaşarım ben söyle? Hani, ´´Ay düşünce denize seni hatırlarım´´ diye haykırmıştın ya! Kurumuş dudaklarımı kan dolu kadehlere gömerek, içimin duvarına vuran bu çığlığına yasladım kulaklarımı. Hadi öp düşlerimi yanıyorken hala buselerinin menekşesi. Zulmetin iflah olmazlığından esiyorum divaneliğine. Kanıyorum utangaç karanfilleri basarken sermest yarama. Ki ben Rüzgar´ım! Seni bulmadan ıslatamam kanatlarımı. Savuramam ıslığımın damlalarını ıslak yanışlarına. Gardiyanıyım sakıncalı aşkların! Tutuklayamam seni tutuklanmadan ben. Ki sen Aşk´sın! Göçemezsin Sürgün Kentler´e sesi üç noktalı esişime ölü toprağı serperek. Katillerini vuramazsın üç bölümlük oyun bitmeden, perde kapanmadan. Ki sen kalbimdeki bıçak sırtısın! Kıyamazsın güneş saklısı sarı saçlarıma, saçlarım gülüşünü öpmeden ey Aşk! Seferini bitiremediğim müebbet düşmeleri, çürümüş çatık kaşlarıma mühürlüyorum. Esişimi astığım mum iplikleri yol-yordam bilmeyen rüyalarıma darağacı oluyor. Doymasamda kaçışlara, seni geri çekilmeye kıyamıyorum. Yani beni, yani içimi, yani intiharlarımı... Bendesin, sendeyim! Usta be! Aşıkken ölmeden yaşayabiliceğim bir yürek var mı?Gülmek istediğimde yüzümü rehin vermemi istemeyen bir gök tanıyor musun? Ey Aşk! Seni susmak için şiirlerimin bileklerini kesiyorum yirmiüçbin asırdan beri. Sonra bir hastahanede gözümü narkozlara yatırıyorum. Beyhude ölmüyorsun, susuyorum. Sana gizli gizli eserken ispiyoncu yüreğim beni ihbar etmiş sabıkalı mevsimlere. Şimdi, galeyana getirilen tipilerin sorgularındayım. Oysa suskunluğum itiraf edemediklerimden ibaret: Aşığım, tehlikeliyim, Aşk´a tanığım ve Aşk´tan sanığım. Ben ki lanetlenmiş Kasırga Kavmi´nin tek varisi, Rüzgar´ım. SUSTURUN BENİ!.. CENGİZHAN KONUŞ
  4. OLRİC Friday, 16. March 2007, 17:17:23 OLRİC (Koca Bir Ömrü Harcamak Dedikleri Gerçeğin Altını Seninle Çizdim BEN) Güçlü olmak artık beni yoruyor olric herkese karşı dimdik olmak... arkasında durmak attığım her adımın yoruyor... Ki buralarda bilmem hangi uykunun hangi köşesinde… beklemedeyim hiç gelmeyecek olanı uyan olric ... doğrul... ..........seni bekliyor..... düş değil gerçek ..............seni bekliyor... yanımdaymışsın yalanına kendimi kandırırken derdin tam orta yerine düştüğümün farkında değildim elbet kimseye arka bahçelerimden geçen katarların ağırlığını duyurmadım duymayın da artık beni... bir yerlerde hep yanlış yapmanın telaşlı kıpırtısını yaşıyorken... o yanlışın artık sonsuza dek düzeltilemeyeceğini bilmenin kıstırılmışlığı ile pusuyorum bazen.... uzun süre gecelere küsüyorum... uzun süre kendime küsüyorum... uzun süre kaleme...kağıda küsüyorum...hayata küsüyorum denizin en sığ yerinden başladık yol almaya olric şimdi kara görünmüyor gerimizde… bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa olric en iyi kendime yazarım ben... `kış´ dedim, `henüz gitmek için hazırlık yapmıyor´... hala (d)üşüyorum...(mart) sen acıyı biriktirmeyi seversin olric… sen biriktirmeyi seversin....hadi devam et şimdi …kuru yaprakları... deniz taşlarını… gözyaşını… sorulamamış soruları … senden kalan sesleri… yaşanamamış paylaşılmışlıkları… birlikte harcamak üzere kalbinde biriktirilmiş zamanları ve hüznü… ve özlemi biriktirmeye… siyah dedim en güzel taşıdığım renk... ve herkesin üzerinden akan renk... şimdi bunca karanlığın üstüne oturup bir mektup yazmalı ilkbahara ve yaz´a `hadi renklerini topla da gel´ demeli... Sen de sıcağı pek sevmezsin olric… güz´ü severdin sende…son baharı severdin bu yüzden mi hep sonbaharlarda sevdik biz… sonbahar gibi hep kaynayan bir neşeyle savrulurdun hayatın içinde yaprak yaprak… yön seçmeden… Ben yüzüme kondurduğum hüzünle boyardım her şeyi… sen hazan yüzlüm olurdun olric… Yağmur da başladı olric… Rüzgarın en delisi beni buluyor yine… O an, `dünyayı karış karış dolaşsam´ diyorum kendime... Gülümsüyorsun... ne de çok yakışıyor gözlerine tebessüm… ki gözlerin hep güler(di) senin… şimdi Dünyayı karışlamayı unutuyorum gözlerinde... martıları da seversin sen olric…Gülümsüyorsun yine.. Ne de çok yakışıyor gözlerine tebessüm… Oysa ben bugün kendime mektuplarımı postalamak için çıkmıştım sokağa... martılar dolan gözlerinde yitiverdim... yağmur hızlandı…rüzgar da... `kış´ dedim, `çok azimli.´ Beni hırpalamak istiyor… az mı hırpalandım ben olric… kapıyı vurup çıkışlarımın kar´ı dondurmadı mı beni… daha bir buza kesmedi mi içim… dönüşlerimdeki mora kesmiş parmaklarımı hissetmeyişim ve yüzümde donmuş gözyaşları mı ısıtmaya çalışırken sende hep dondun ... ama ellerimde ki mektupları göremedin olric… `Onları şimdi adreslerine doğru fırlatıyorum´ dedim… Rüzgarın yağmurun önüne savurdum bir bir... Uçtular ıslanarak.... bugün kendime mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa… ben de takıldım köşelerine… biliyorsun ya En güzeli senin hiç gitmeyeceğini bilmek (di) olric... çekilip içimin kuytularına her ne varsa birikmiş içeride dökmek var aklımda yeni mektup sayfalarına… tut beni olric… beni her şeye rağmen tut… yoksa karanlıklarda yok olacağım… Ki Aşk; acıtan… kanayan yaranın yanında gözlerinin özlemi… göz yaşlarımızın tuzlu tadı…karanlığın gölgesinin ayak izi … belki sen… belki ben…belki biz olamayışımız… belki aşk´ın korkuya galip gelemediği meydan… Ki aşk hep sahip olduğum da hiç fark edemediğim olric!... Belki ben etiketimi serseri mayın yapıştırmışlığımdan… belki korkusuzluğumdan bir o kadar adam gibi oluşumdan… belki de sivri topuk giyip salınamayışımdan böyleyim… içimde ki güç uzun zamandır beni havalandıramayacak kadar ışıksız… kanatlarımsa hiç olmadı melek değilim…yada var… olsam olsam şeytan…ama şeytanda bir melek di değil mi ... kullanma kılavuzum yok sorun beklide bu olric… yanıldığım bir gerçek Önce bir şeyleri resmetmenin zorluğunu fark ettim... Sen ki resmedilemeyecek kadar gizlere bürünmüşsün.. ne kadar kazısam hep pentimento olric..!. İçimin saklısına böyle bitimsiz bir acı yerleşmişken nasıl söylemeli… kime ne anlatmalı… kimden ummalı bir çıkış... ki Yusuf çık o kuyudan çığlıklarıyla ürperirken ruhum… Olmayacağını bile bile... seni inadına kirletmeyen…seni büyüten… seni allayan pullayan… seni bir başka raftan alıp bir başka rafa koyan ve bir türlü en uygun mekanı bulamayan… sana ki hiçbir mekanı yakıştıramayan aşk´tı Ben…Aşk belki... diyerek çıktım yola… Aşk belki… her bitenle başlayandı… Başlayamadım olric!... aşk dediğim benden doğandı... gidişimin en büyük nedeni Uzaklarına çekilip… uzaklarından bakmak… seni yeniden doğurmaktı… Kim bilirdi ki gitmeye karar verenin… gitmek için hangi sözün ardına gizlendiğini? Dönmek için elbet gitmek gerekir ama sen fazla açıldın kıyından… Çek kürekleri olric... çek kürekleri ... biliyorsun ki ne kadar çeksen asla kıyılara ulaşamayacağız! Kış yüklenmişken beyaz dallarına ağaçların.. ocak´tı şubat´tı en son mart´tı… Kış ağırlığını taşıtıyorken kalplere… buza kestiriyorken yürekleri… bana dönük adımlarının yavaşlaması havanın soğukluğundadır kandırmacasındayım… Oysa ağırlığı veren… içimdeki Hüznün çığlığında ellerimi sıkışımla avuçlarıma dolan kan… acısıyla burkulan yüzümdeki göz yaşları… ve hiç bitmeyeceğini düşündüğüm karanlığın orta yeri... Eğer yeniden gelseydim hayata deyip kalakalıyorum… "Eğer yeniden gelme şansım olsaydı hayata... tüm hatalarımı yeniden yaşardım" diyen şairin dibe vurmuş umutsuzluğuyla karşı karşıyayım… Bir daha dönemeyecek olmak... bir daha başlayamayacak olmak... bir daha gelmeyecek olmak…bir dahası olmayacak olric... bir dahası hiç olmayacak ... En keskin can alıcı virajlarını takipteyim şimdi dönülesi yolların... Kış hâlâ duruyor olduğu yerde... Ben duruyorum… sen yanımdan hızla geçiyorsun uzaklara …. Oysa bilmiyorsun ben Uzaklara yollanacak bir mektubu taşıyorum içimde… Yazılanlar çoktan yazıldı... yaşandı ve bitti olric... yazılanlar çoktan yazıldı bitti... asla yinelemeyeceğiz bir daha! Nereye gitsem yabancıyım… ve yabancı dediğim güz hep başka…hazan başka… Havada dolanan yağmur yüklü bulutun tadı başka… yeşiline aldandığım sonbaharda solan yaprağın izi başka… bilmiyorsun… kaç gece intihar sehpalarına kendim vurdum tekmeyi kaç gece giyotin altında kesildim kaç gece namludan baktım dolunaya… kaç gece senden bittim…uçurumundan düştüm kaç kere bilmiyorsun olric… seni aramıyorum uzun zamandır…seni bulmuyorum… seni yabancılaştığım… kaybettiğim … bulamadığım kendimde bile aramıyorum … ki bulduğum yerde yitirme kesinliği karşımda apaçık duruyor… bile bile sokuyor kendini akrep… bile bile gizli ölümlere mezar kazıyorum… boğazıma dayalı bıçağın sancısı kanadıkça biraz daha ölüyorum… bundan sonrası hissizlik… ötesi ise silikleşecek… sus olric… sus sonsuza kadar… ne sesini duymak istiyorum ne sessizliğini... hiç bilmedin içimde kanayan sancının derinliğini Artık hiçbir şeyine dönmeyeceğim gözlerimin ışıltısı sönmüş yüzümü Ki seni her sabah suskunluğumla bıraksaydım bu kadar yok olmayacak bu kadar tiz´leşmeyecektin… yürek atışlarının "dursun artık" istemiyle bakakalacaksın… nafile... nafile... bir kere başladın mı artık "bitmek" denen kayboluyor… sürekli başlıyorsun… sürekli ardı ardına bağlanmış ip gibi asılı kalıyorsun zamana… dursa ne çıkar… başladı ve bitmeyecek…sadece yön değiştirecek… görüntü değiştirecek…isim değiştirecek…renk... mekan... dil... ama bitmeyecek hiç olric… ki her şeye bir sözleri var olric… ben ne kadar her şeye susuyorsam onlar o kadar her şeye çok tanıdıkmış gibi görünüyorlar… kim olric kim …. kim sendeki senden ...başka bir sen oluşturmadan seni kabul etmeyi ...ta baştan kendine söylemiş ta baştan göze alabilmişti ki… kışın dondurucu soğuğu kadar dayanılmazdı zaman… kitap raflarına kafamı gömüp aradığım asıl bulmak istediğimdi… aradığım neydi olric… kış ki önümü kesmeyi sevdi hep… ama ben kış´a inat bir cümleyle açtım yolları bildin hep!... ahh işte… "hep olmayacakları mı ister insan… hep olmayacağa mı yönlendirir yoksa olayları" içimdekiler eylül dansından geri kalanlar ver elini olric… aşk´ın bizi bıraktığı sahilden başlayıp bırakalım içimizdeki tüm gereksiz cam kırıklarını… ben elime bez bebeğimi alıp oturayım cam pervazlarında… ben uçurayım uçurtmamı…sen bilyelerini yuvarla yokuş aşağı ver elini olric.. "her şey güzel olacak …buda geçecek… sen güçlüsün" diye diye yolu yarıladık bak!... Az´ım olric...azımsanıyorum...azım sanıyorum!... gidip bir köşede biriktirme zamanım geldide geçti bile… ki az zamanda ne şiirler biriktirmiştim içimde… sen şiirleri bilir misin olric? Ben bildiğini bilirim… yorgunluğumun kimsesizliğinde titrediğin her gece … olric bir tek sendin omzunda dinlendiğim... Sen ile ben olric… öğrenmeliydik yalnızlığın kaç bucak olduğunu... ve bir ve iki ve üç olric…dönüş yok… Sen ve ben…tükendiğinde yittiğinde her şey "yaşandı bitti" diyebilecek gücü şimdiden toplamalıydık… Geç mi kaldık? Olric… Geç kaldığımızı anlamak için bile mi çok geç kaldık yoksa Doğruya… ne varsa beklenen.. arası kapatılamayacak mesafelerce geç kaldık… Bitmek varsa eğer… geçmişi ak sayfalara kaydedecek … silmeyecek beyaza boyayacak zaman bitti olric... Bir an da… hiç olmayacak bir zamanda… nedir bu kalabalık bu kurtlar sofrası? Ellerinde pankartlar… `Aşk bir ihtilâldir!´ – `Aşk bir başkalaşımdır!´ – `Aşk bir yitiştir!´ – Aşk bir ihanettir! Semender ateşiyle etrafımı sarmışlar elini uzat olric… uzat elini... ben kendi ihtilâlimden endişeliyim….. ben her dokunduğumu inciten… ben her uzandığımı yok edecek bir felaket kadar felaket! Aşk belki… ağlamaktır...ağladıkça anlarsın…anladıkça ağlarsın… Nasıl da eritir göz yaşı insanı…Gel seninle bir daha ağlayalım … Yaşanmışlara… yaşanmamışlara… bir de hiç yaşanamayacaklara Ağlamak güzeldir olric… ağlamak ki yüreğin temizlik eylemi derler… Ama bilmezmisin cam kırıkları temizlenmiyor olric! Her gün bir şeyler değişiyor… ardımda Bıraktığım hiçbir şeyin bıraktığım gibi kalmadığını biliyorum… kendimin bile o küçük şehirdeki gibi olmadığını bilmek her defasında içimi bir parça daha acıtıyor… kalan sadece benden ufak tefek parçalar… çocukluğumu gömmüşüm o şehre…küçük mutluluklarımı... zamansa inadına tepeleyip geçiyor her şeyi… beni… seni… anıların her anını... zaman ilerledikçe silineceğine netleşiyor geçmiş… satır araları canlanıveriyor isimler yüz hatlarına bürünüp çıkıyorlar karşıma… Ne desem az… ne desem çok… ne desem boş…ne desem yersiz ve yetersiz Aşk´ına vurdum başımı… iflah olmam…BEN ADAM OLMAM… ne kadar su verirsen ver…artık susuzluğumu gideremezsin ne kadar ışık tutarsan tut… artık karanlığımı ışıtamazsın içimde hiç dinmeyen bir fısıltı olarak kalacaksın olric!... seni kaybetmek bir daha bulamamak demekti… geç anladım! Şimdi gölgemize gitmeleri yerleştirip `uzak´ dedikleri yeri hedefleyelim gel seninle Olric... seninle konuşmalıydım olric çok çok önceleri ilk karşılaştığımda…kırılmamışken…incinmemişken.. henüz bu kadar yorulmamışken… şimdi ne kadar konuşsam gözlerindeki o pus hiç gitmiyor... hiç gitmeyecek... anlıyorum… Neden bu kadar üzgün suskunluğuna anlatıyordun acını? neden hep denizin karşısına … aynı yalnızlığın içinde kayboluyordun? neden hep susuyordun? neden hep susuyorduk? neden hep... seninle konuşmalıydım olric ne kadar da benden olduğunu anlatmalıydım…. kendini artık dinlemek zorunda olduğunu bir şekilde anlatmalıydım sana boş boş baktığın kalabalıklardan değil… kendinden medet... o...benim evet... yani sen ben olric, sen olric... seninle konuşmalıydım olric zaman aktı geçti yanından… durdun hep…bir şeyler geçip giderken senden çok şey alıp götürdüğünü bile bile durdun… sevgililer hep gider olric...biz kalırız artakalan onlardan ve bize bıraktıkları cam kırıkları... bir gün yarın diye bir şey olmayacak olric… yarın´ımız bize varmadan ne mümkünse ya yapmalıyız beraberce yada ölmeliyiz olric…ya tut elimden..yada bırak ölelim… ki rüyalarım kabusa dönüşüp bizi kirletiyor olric… Düşlerin en güzelinde çıktın karşıma olric... Düşlerin en güzelini en güzel yapan… senin duruşun... bakışın... ve suskunluğundu. Kendine "Yüzünü dökme küçük kız" dedirtecek kadar hazandın.. Söylesene olric bu defa susma ...Bir dahası olur mu düşlerin? Şimdi Al yalnızlığımı ört üzerine olric... Belki o vakit bırakıp her şeyi… gelirim bir yerlerden başlamak için yeniden… evet korkularla inançsızlıklarla…kırılmışlıklarla…karşı karşıyayız… ama bil ki korkular ille de sebepli olric... "Sevdiğini incitir insan" diyenleri haklı çıkaracak kadar acıyla yanışım. Ne ekersen onu biçersin diyen rüzgarım sonrasındaki fırtınalarım… Bir şiire vurulup da hiçbir şiir olamayışım... ve nerede… nasıl… ne zaman sonlanacağını artık pek de umursamadığım… bilemediğim hayatım… Hepsi bir "yaşandı bitti" noktasının etrafında dolanıyor… nokta gelip koyuyor sonunu… hadi durma Al yalnızlığımı ört üzerine olric... Duruyorum...susuyorum... uzun zamandır... Birgün´ü bekliyorum sanırım… bir gün her şey iyileşecek deyip içimde Öyle büyük fırtınalar biriktiriyorum ki… o fırtınaların her birinde "okkalı küfürler" çığlığıma kapılıp kayboluyor... Yutuluyorum olric… doğru olanı yapmak her zaman mutlu etmiyor olric... Mutlu olmak adına tüm düşüncelerimi bir kenara bırakma arzusuyla yırtarken yazılmışları... yaşanmışlıkları ki ben mutluydum olric.. mutluyduk..mutluymuşum…biliyorum ki artık… kendi istemedi mi gelmeyecek mutluluğum… sahip olmayacak hayatımıza olric.. işte bu yüzden al yalnızlığımı ört üzerine… Al yalnızlığımı olric. Giderken hiç gitmeyen… kaçarken hep beni izleyen… her adreste karşıma çıkan sensin olric... Bak yağmur yağıyor yine… üstelik gri…. Bu aralar yağmurların rengi hep gri... Sen… yağmur ve bir bardak demli çay... birbirinize ne de çok yakışıyorsunuz… sen çayı çok seversin olric…yağmuru da ben… sensiz çay ısıtmıyor içimi olric… bilmiyorsun ki "koca bir ömrü harcamak" dedikleri gerçeğin altını seninle çizdim ben... seni özlüyorum…yağmur içimde …hep seni özlüyorum olric... bul beni! Çek çıkar düştüğüm kuyudan… ki biliyorsun ben var halimle yok olma çabasındayım… nefes aldığın her anı hayata döndürememenin telaşındayım.. yazıyorum olric…okuya okuya bul beni… ne imla..ne satır arası... ne paragraf.. boşluk yok olric...dopdoluyum... Buralarda kalakaldım olric... bir o kadar durgun…Öyle bir şey işte... görüyorum ki Benimle birlikte hiçbir şey kalakalmıyor… zaman durmuyor insanlar durmuyor Rüzgar esiyor yine…sular akıyor… saat inadına tik tak...akşam oluyor… sabah oluyor… ağaçlar bir döküyor yapraklarını bir çiçek açıyor... ben hariç Hiçbir şey kalakalmıyor olric... Hüzne bulanmadan yaşanmıyor ki olric... İlk açılan yaranın bir daha kapanmayacağını… ilk kopan fırtınanın ömür boyu dinmeyeceğini… hep ilk olanın ne varsa aniden değiştirivereceğini nereden bilebilirdin ki olric... Şehirler değiştiriyorum…olric… "içimden şehirler geçiyor sen her durakda duruyor inmiyorsun"lara takılıp kalıyorum… Şehirler değişiyor olric… ben değişiyorum… değiştikçe kanıyorum… dünya da değişiyor ya... Bir… yaşanmışlıklar olduğu gibi duruyor işte... "Sen yok desen de...ay dolunay işte..." ve ben vazgeçip her şeyden hayatlardan bir gölge gibi çekiliyorum uzaklara...
  5. Bak aklıma bi türkü getirttin Şu Dağları Delmeli Şu dağları delmeli Kül edip elemeli İçerim kan ağlıyor Yarimi görmeyeli Uyu uyu demeye geldim Yarim görmeye geldim Yavrum yaren nerende Merhem olmaya geldim Dağlar dağladı beni Gören ağladı beni Ayırdı zalim felek Derde bağladı beni Uyu uyu demeye geldim Yarim görmeye geldim Yavrum yaren nerende Merhem olmaya geldim Şu dağın arkasından Öldüm yar sevdasından Çağırsaydı giderdim O yarin arkasından Uyu uyu demeye geldim Yarim görmeye geldim Yavrum yaren nerende Merhem olmaya geldim...
  6. Senin şu ilaç geçen yazdan kalmış olmasın
  7. Nasıl yani Kazadan sağ çıktım mı ölüyormuydum yoksa
  8. Ben bıraktığım da yoktu Çok normal tabi ki çıkar zavallı çorba kaçgündür bekliyor orda Napsın sinekçikler baktılar içen yok daldılar demek ki
  9. Ah ahhh zavallı garip patron Bırak bileyle falan uğraşmayı bak şu yukarda ki balta daha iyi iş görür Kesin ve net sonuç
  10. Hiç de güleceğim yoktu he koparttınız beni gece gece sağolun varolun
  11. Buyirr getirdim çorbanı acıkınca içersin Güzel dileklerin için teşekkür ederim
  12. Kim demiş yoksun diye Varsın işte var!Koca bi yüreksin sen biliyorum dar bile gelecek sana bu sayfalar GÜLCE... Uçurumun kenarındayım Hızır Bir dilber kalesinin burcunda Vazgeçilmez belaya nazır Topuklarım boşluğun avcunda Derin yar adımı çağırır Kaldım parmaklarımın ucunda Uçurumun kenarındayım Hızır Bir gamzelik rüzgar yetecek Ha itti beni, ha itecek Uçurumun kenanndayım Hızır Divan hazır Ferman hazır Kurban hazır Güzelliğin zulme çaldığı sınır Başım döner, beynim bulanır El etmez Gel etmez Gözleri bir ret, bir davet Gülce uzak uzak dolanır Mecaz değil Maraz değil Gülce semavi bir afet Uçurumun kenarındayım Hızır Gülce bir beyaz sihir Canıma bedel bir haz Nar ve nurdan bir zehir Gülce Araf`ta infaz Bir tek bakışıyla suyum ısınır Güzelliğin zulme çaldığı sınır Uçurumun kenanndayım Hızır Ben fakir En hakir Bin taksir Cahil cesaretimi alem tanır Ateşten Kalleşten Mızrakla gürzden Dabbetülarzdan Deccal`dan, yedi düvelden Korku nedir bilmeyen ben Tir tir titriyorum Gülce`den Ödüm patlıyor Gülce`ye bakmaktan Nutkum tutuluyor, ürperiyorum Saniyeler gözlerimde birer can Her saniyede bir can veriyorum Ömer Lütfü Mete
  13. Vazgeçtim gözlerinden Vazgeçtim sözlerinden Bir ah de yeter Sessisce kimsesizce Gönderdim dudaklarimi Öpme al yeter Hiç tanimaz tenim ellerini Bilmez yüregim bilmez yüregini Ah bu koku, bu ten, bu dokunus Ah bu delilik sarsar bedenimi Yok olmak anidir simdi Vazgeçtim gözlerinden Vazgeçtim sözlerinden Bir ah de yeter Sessisce kimsesizce Gönderdim dudaklarimi Öpme al yeter Hiç tanimaz tenim ellerini Bilmez yüregim bilmez yüregini Ah bu koku, bu ten, bu dokunus Ah bu delilik sarsar bedenimi Yok olmak zamani simdi
  14. Hayat dedigin Bir deli dalgadir hayat dedigin, Gecmisin ardindan gelir pesin sira, Gelecegini kovalarsin ya adim adim, Sayili gun degil midir omur dedigin, Cile ceker, sevinirsin, bir de aglarsin, Mutlu gunlerin olur, gulersin belki de, Yine de hayati daha cok istersin, Sayili gun degil midir huzun dedigin, Mutluluk kapini kac kere calar ki, Daglari eritirsin bir duygu selinde, Akil hayrandir sevdigindir bir kere, Soylesene unutulmaz mi mazi dedigin Hatiralar dizi dizi olur ya, hayal dunyanda, Sevdigin ve sevmediklerin vardir, hulyanda Ask vardir, vazgecemedigin, o sicacik anlar, Cabuk gecistirilmez mi, kirginlik dedigin, Sen ki, bana dost olmussun, atamam ki, Canimdan parca olmussun, kiramam ki, Sevgilerim yesillendi, hayatima su verdin, Soylesene unutulur mu, dostluk dedigin METIN ESER
  15. HEYECAN VE FIRTINA bir hitit lalesi tanıyordum ilk defa masum bir aldanıştı hayat pencerelerde intiharı koklayan çiçeklerle beraber çığlıklarıma tutkun bir kuyunun dibinde onun o gökkubbeyi yakan güzelliğini şarkılar soyleyerek anıyordum ilk defa gemi benim olmalı, su benim olmalıydı gemiciler göklerde ruhumu bulmalıydı tutuşan bir dal gibi titriyordum ilk defa yuvasız karıncalar ve kuşlarla bilendim kahır yüklü atlarla, yokuşlarla bilendim bulutları ayinde görüyordum ilk defa mazide kın arayan kılıçlarla bilendim yollar hep bana doğru koşuyor; farkındayım dağlar bile kendini aşıyor; farkındayım savaşçı mızrağını kırıyor sevda için cemre damarlarıma düşüyor; farkındayım üflenen her kandilin yerinde bir süreyya ağlayan her çocuğun bakışlarında akşam ölümüne müstehzi adımlarla yaklaşan esir uykularında kalan binlerce rüya çelik prangaları süsleyen hakimlere ulaşır mı, merhamet ırmağı taşısa da ihanete uğrayan gözyaşları gibiyim gene siyah bir perde çekildi üzerime silahlar avutuyor benimle kendisini oysa ben yalnız senle avunuyorum öfkeli mahkemeler, kan tüküren dosyalar cinnet savcılarını sürüyor menzilime oysa ben yalnız seni, seni savunuyorum Bunu ben yazmadım
  16. Kaç yaşında olursak olalım annemizin şevkatine ihtiyacımız var dimi He he kahve sözü vermiştim de kahvelisini bulamadım.Bugünlük çayla idare et arkıdeş
  17. Asıl sana vay hatta vayyyyyyyyyy Vay ki ne vay Buraya gelmen ve yüreğime dokunman büyük mutluluk Şövalye'lerin eh hası... Çizikte ne kelime?Benim yüreğim karış karış sizlerle dolu. Şu tebessümü bana ettiren herkese yer var orada. Sen zaten oradasın Yüreğine sağlık, ellerin dert görmesin
  18. DENEME,DENEME Şöle diptemel bi temizlik yapsam. Ruhum, bedenim kir pas içinde. Önce ruhumu keselesem keselesem Olurmu ki tekrar sıfır kilometre. Bedenim is içinde Sevgi dağıtmaya girdiğim bacalar boyamış heryanımı. Ya ayaklarım; yürüdüğüm yollarda ki asfaltlar yapışmış onlara da. Götürmüyor artık beni ne ileri ne geri...(d.f) Figgarro okursan bana not ver Notun kıt değil dimi bee
  19. Merhabaaaaa.... Deli geldi Figgarooo pek iyi olmuş bu durak Geç kaldım biraz biliyorum.Napayım trafiğe takıldım Egzorsist benden önce esmişsin bakıyorum Teşekkürler Çok yüklüyüm be çok yorgun sahiden.Gönül yorgunluğu çok ağır daha yoruyor insanı... Şimdiii açılışı dualar ve dilekle yapmak istiyorum ben. Dostlarım çok kıymetli benim için.Onlar kendilerini bilirler.Madalyonun ikiyüzünü de bilenler Bu dilek ve dualar sizler ve kendim için.Yüreği sadece iyilikle çarpanlar için.... Sevdiğim kim varsa, kendim de dahil, sevebileceğim herkes de dahil... Sağlığı iyi olsun. Kalbi ritmini çalsın. Yanakları kiraz pembesi, dudakları bal olsun. Teni sıcak kalsın, enerjisi dışına taşsın. Ciğerlerinden nefes, midesinden gurultu, bacaklarından güç eksik olmasın. Kanı bol olsun, damarlarında dönüp dönüp dolaşsın. Sevdikleriyle birarada olsun. Kolu kollarına değsin, gözü gözlerinin içine baksın. Lafları birbiriyle başlasın. Nesi varsa, bölüşücek biri olsun; nesi yoksa, bulup getiricek biri olsun. Bu birileri az ama öz olsun. Bazıları dünyada tek olsun. Sevgisinin tamamını harcasın. Harcasın ki, ona büyük bir miras kalsın. Sevmekten bıkıp usanmayacağı biri olsun. Onun yeri ayrı olsun. Onu soysun, başucuna koysun ama yalan uydurmasın. O herşeyine, her haline tek tanık olsun. Bir hareketiyle güldüren, bir hareketiyle ağlatan olsun. Duyguların hepsi onda olsun. Kalbi buna teslim olsun. Bütün şarkılar onu anlatsın. Aşık olsun, sırılsıklam olsun. Kurumasın. Yapmaktan bıkıp usanmayacağı bir işi olsun. Başarının gerçek adının bu olduğunu unutmasın. İbadet eder gibi, bu keşfini hergün yeniden kutlar gibi, onu yapıp dursun. Yaptıkça daha iyi yaptığını görsün. Daha iyi yaptıkça bunu başkaları da görsün. O başkalarının bunu gördüğünü, dış gözüyle görsün, iç gözüyle işine baksın. Neşesi bol olsun.Kendini mutlu etsin, durduk yere neşelenmek nedir bilsin. İçinde birşey durup durup zıplasın. Duydukları, gördükleri onu gıdıklasın, kahkaha attırsın. Gürültü çıkarsın. Saçma şeyler söylesin. Çocuklukta en şımardığı ana, sık sık gidip gelsin. Nereye gidip geldiği bilinmesin. Değiştirmek istedikleri değişsin.İçte ve dışta, iyi günde ve kötü günde tadilat yapsın. Eskilerini atsın, ruhunu havalandırsın. Kapıda hep kamyonu dursun. Dilediği yere taşınsın. Kendinden taşınmak isterse, içindeki güç, dışındaki sevgi ona yardımcı olsun. Bileği, bütün alışkanlıklarıyla, bağımlılıklarıyla güreşsin.Birşey ona sürpriz olsun. Günlerinden birgünü, bir pakete sarılı olsun. Açılınca, içinden hiç beklemediği güzel bir haber çıksın. Bu gün üçyüzaltmışbeşten herhangi biri olsun. Öylesine bir pazartesi, arkaya kavuşturduğu ellerinde, unutulmaz bir salı saklasın. Öyle tahmini mümkün olmayan birşey olsun ki bu, hayatın zekasını anlatsın. Bir hayali gerçek olsun. Bir hayale gözünü yumsun. Peşinden koşup, onu sobelesin. Hayalini kendinden saklamasın. Bir çizgi filmde olduğunu, herşeyin mümkün olduğunu unutmasın. Bu duayı okusun. Kendi sesiyle duysun. Duası gerçek olsun.Her kelimesine şükretsin. Tek satırına nazar değmesin. AMİN...
  20. delifırtına şurada cevap verdi: femalexx başlık Forum Oyunları
    Şarkıyı değil, ancak şarkıcıyı kafese koyabilirsiniz. ~ Franklin D.Roosevelt ~
  21. delifırtına şurada bir başlık gönderdi: Felsefe
    Biliyorum, çoğunuz iyi insanlarsınız. Bu yüzden hep kötüler kazanıyor zaten. Birçok kötü, hatta alçak tanıdım. Çoğu neşeli insanlardı. Hiçbirinde çekingen bir ruh haline rastlamadım. Kötüler atak, iyiler pısırıktır, etrafınıza bakın, en heyecan verici, en eğlenceli insanlar hep sahtekârlardır. Hepsi paldır küldür konuşan, ağız dolusu gülen insanlardır. Çünkü sahtekâr, sempatik olmak zorundadır. İyinin böyle bir mecburiyeti yoktur. İyi, sıkıcıdır. Kadınlar iyiler e değil, güvenilmez erkeklere aşık olur bu yüzden. Zaten aşk, denen altüst oluşla ancak bir üçkâğıtçı başa çıkabilir. Aşkın tadını çıkaramaz iyiler. Onlar sarılıp sessiz bir uzanmayı aşk zanneder. Tek düzedirler. Yavaştırlar. Kadınlar da dertlerini onlarla paylaşır ama gidip bir güvenilmezle sevişirler. Tutku kötülerin işidir. Sessiz ve efendi bir insan cümlesiyle tanımlanan bir iyilik kolaydır. Sahtekârlık daha zordur, maharet ister. Zeki, hızlı ve atak olmalıdır. Enerjiktir. (Tabii kötü kötüler konumuz dışındadır. Yani hem, salak hem kötü olmaya çalışanlar için düşünmeye, yazmaya değmez.) üçkâğıtçı... Sahtekârın en sempatik, en başarılı şekli. İyi bir hatiptir o. İnandırıcıdır. Konuştuğu zaman etrafındaki tüm iyi ve dürüst insanlar ağzının içinde kaybolur. Hem çok iyi fıkra anlatır hem hüznün tüm renklerinden haberdardır. Kahkahasında pirzola tadı, hüznünde bazen ölümün sesi vardır. Adam başarılıdır. Yeteneklidir. İyilik kolaydır. Kötülük maharet ister. İyi olmak için, kimseye kötülük yapmamak yeterlidir. Ama kötü olmak için daha çok çalışmalısınız! İyi, kötü karsısında güvensiz, enerjisiz, çaresizdir. Filmlerde bile iyi, kötüleşmeden kötünün hakkından gelemez. Yeminini bozar ve kavgaya girer. Oysa kavga kötünün mesleğidir asıl. Biz iyi seyirciler perdedeki iyi adamımız kan döktükçe rahatlarız. Ve iyi kötüyü yendi diye seviniriz. Oysa artık hepimiz kötüyüzdür filmin sonunda. Hatta biz kötü den daha çok insan öldürmüşüzdür. Bir iyi için en zor olan, kötüye Sen kötüsün demektir. Çünkü iyi, utangaçtır. Hırsıza hırsız diyemez. Kötünün yerine utanır, sahtekârın yerine yüzü kızarır, hırsızın yerine yerin dibine geçer... Bu sırada kötüler, sahtekârlar, hırsızlar deli gibi eğlenmektedir. Çünkü onların yerine utanan, sıkılan, yerin dibine geçen birçok iyi insan vardır. Şeytan bile bazen yorulur kötülük yapmaktan. Ama hayatlarını salt kötülük yapmaya adayanlar asla durmazlar; bunu çok iyi biliyorum. Güzel kıyafetleri, briyantinli saçları, resmi arabaları, siyah gözlükleri ve korumaları vardır. Ama ruhları şeytandır. Kötünün en büyük avantajı iyideki kahrolası utanma duygusudur. Bu duygu iyiyi öylesine zayıf düşürür ki ağzını açıp bir kelime söyleyemez. Halbuki öylesine kararlı çıkmıştır ki kötünün karşısına. Her şeyi açık açık söyleyecektir. Başına gelecekleri göze almıştır!.. Ama olmaz. Yapamaz. Çünkü iyiler korkaktır. Çünkü iyiler herkese acır, en çok da kendilerine. Susmak, acımak, utanmak, korkmak... Farkında mısınız ey iyi insanlar, ne kadar sıkıcı şeylerle uğraşıyorsunuz! Kötüler kazanınca da şaşırıyorsunuz! Tarih boyunca iyiler kazanmasalar da, bir şekilde ayakta kalmayı başardılar. İyinin yazgısıydı bu. Şeytan her zaman saldıracak, yere yıkmaya çalışacak, akılları karıştıracak ve iktidarına devam etmeye çabalayacaktı. Babalarımız iyi insanlardı ve bize de iyi olmamızı öğütlediler. Biz de iyi insanlarız. Ve çocuklarımıza aynı şeyi öğütlüyoruz. Hepimiz kötülerin yanında çalışıyoruz. Haydi iyi insanlar! Haydi sessiz, efendi, sıkıcı, korkak, utangaç ve iyi insanlar! Çalışın! Kötülerin size ihtiyacı var! Yılmaz Erdoğan ___________________
  22. delifırtına şurada cevap verdi: femalexx başlık Forum Oyunları
    Başkalarını hep bağışla; kendini hiç bağışlama. SYRUS
  23. Heeee şimdi oldu.Evet anladım ben onu sağolasın zahmet verdim size de...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.