Efendi Türkler tarafından postalanan herşey
-
NEW OTTOMAN YA DA BOP
Eger bir kurgu varsa bu kurgu ABD nin yeni kitasi bu haritadir bu demek ABD kizildereliler tarafindan naletlenen topraklari terk ediyor! Dogduklari topraklara dönüs hazirligi icindeler kardeslerimiz dönüyor.
-
Nobel Barış Ödülü Erdoğan’a verilsin
Sayin politika Kutluyanlar veya kutlamayanlar diye ele alirsak sanirim yanlis olur kanisindayim.. burda zaten bir takdir var kuvvetli bir takdir dünyada ses getiren, bu takdirde sadece laik Türkiye´den gelen bir sese verilmekte.. bunu sirf ortadogu ülkeleri degil dünya zanediyorum dünya ülkelerinin üstü örtülü bir takdiri var bir iki ülke haricinde?... Eger bu hareket herhangi ortadogu ülkesi tarafindan yapilsaydi bu hereketin hic bir degeri olmazdi samimiyeti olmazdi.. zaten yapamazlardi.. bunu ciddi ciddi düsünmek lazim. Şirazi, öğrencilere hitaben yaptığı konuşmada, "Başbakan Erdoğan’ın kısa süreli konuşması bölge güvenliğini derin bir şekilde etkiledi. Yeni bir savaşın başlamasını önledi. Biz hepimiz, teşekkürlerimizi sunuyoruz ve kendisini takdir ediyoruz" dedi. Yeni bir savaşın başlamasını önledi. Biz hepimiz, teşekkürlerimizi sunuyoruz diyorsa bunu cok iyi analiz etmemiz gerektigini düsünüyorum.. Bugün tesekkür edilen ülke Laik Türkiye Cumhuriyetidir. ve ayni zamanda Müslüman ülkelerin caresizligin icinde nasil barisi aradiginin göstergesidir! Israil'e gelince müslüman Amerika'ya gelince BOP'cu olursan iste böyle olur.Baris ödülümü?Hadi canim sende! bunu bu caresizligin icinde demek zor?
-
Avrupa'nın göbeğinde barbarlık
1 Şubat 2009 Avrupa'nın göbeğinde barbarlık A.A. Avrupa'nın göbeğinde barbarlık İtalya'nın başkenti Roma'da kimliği meçhul bir grup Hintli göçmeni, üzerine benzin döküp yaktılar. Roma yakınlarındaki Nettuno garında yatıp kalkan 35 yaşındaki göçmene, bu sabahın erken saatlerinde kimliği meçhul kimseler saldırdı. ANSA ajansının haberine göre saldırganlar dövdükleri göçmenin üzerine benzin döküp ateşe verdi. Hintli adam, ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı.
-
Nobel Barış Ödülü Erdoğan’a verilsin
Şirazi: Nobel Barış Ödülü Erdoğan’a verilsin İran’da, Davos’taki çıkışından sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a destek açıklamaları sürüyor. Büyük Ayetullah Nasir Mekarim Şirazi, Başbakan Erdoğan’ın "yeni bir savaşı önlediğini ve barışa büyük katkı yaptığını" belirterek, kendisine Nobel Barış Ödülü verilmesini önerdi. Şirazi, öğrencilere hitaben yaptığı konuşmada, "Başbakan Erdoğan’ın kısa süreli konuşması bölge güvenliğini derin bir şekilde etkiledi. Yeni bir savaşın başlamasını önledi. Biz hepimiz, teşekkürlerimizi sunuyoruz ve kendisini takdir ediyoruz" dedi. "Erdoğan’ın bu cesurca itirazının bölgede barışın temellerini güçlendirdiğini" kaydeden Şirazi, "Nobel Ödülü mesullerinin insaf ve cesareti varsa, Nobel Barış Ödülünü Erdoğan’a verirler" diye konuştu. Şirazi, "Türkiye Başbakanının tutumu, bir yandan savaş isteyen siyonist İsrail rejimini her zamankinden daha çok rezil etti ve yalnızlığa itti, diğer yandan Filistin halk direnişine güç ve moral bağışladı" ifadelerini kullandı. Şirazi, Erdoğan’ın konuşmasının, "savaş ateşini körükleyen uzlaşmacı Arap liderlerini, kendi milletleri ve İslam dünyası karşısında daha çok utandırdığını, İsrail’i destekleyen Batılı ülkeler için de bir uyarı olduğunu" belirtti. Eski Meclis Başkanlarından Ali Ekber Natık Nuri, "Gazze konusunda hangi ülke Filistinlileri daha iyi destekledi ve mertçe hareket etti diye sorarsanız, Türkiye derim ve Türkiye’ye yüz üzerinden yüz veririm" dedi. "YAŞASIN ERDOĞAN" Laricani’den önceki Meclis Başkanı Gulam Ali Haddad Adil de, "Erdoğan’ın konuşmasını cesurca ve İslam dünyasındaki gelişmenin açık delili" olarak nitelendirdi ve "Türkiye Başbakanının sözleri tüm Müslümanların sözü oldu" ifadesini kullandı. Mecliste konuşan Adil, "İran halkının bir temsilcisi olarak" Erdoğan’a teşekkür etti ve Türkçe olarak "Yaşasın Erdoğan" dedi. Dini Liderin uluslararası ilişkiler baş danışmanı Ali Ekber Velayeti, Başbakan Erdoğan’ın tutumunu "yüce bir davranış" ve "siyonist İsrail karşısında iyi bir duruş" olarak değerlendirdi. Büyük Ayetullah Lütfullah Safi Gülpaygani de mesajında, Erdoğan’a hitaben "1,5 milyar Müslüman ve vicdanı özgür tüm insanlar, sizi ve büyük Türk milletini takdir ediyor" ifadesini kullandı. Gülpaygani, "Ölüm sessizliğinin yaşandığı bir dönemdeki bu tarihi ve cesur duruşunuz, kahramanca ve onur bağışlayıcı oldu. Tüm Müslümanların ve özellikle de İran halkının selam ve tebrikleri size olsun" dedi. Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Meclis Başkanı Ali Laricani, Uzmanlar Meclisi ve Düzenin Yararını Teşhis Konseyi Başkanı Ayetullah Ali Ekber Haşimi Rafsancani, Anayasayı Koruyucular Konseyi Genel Sekreteri Ayetullah Ahmed Cenneti, Bakanlar Kurulu ve Meclis üyeleri başta olmak üzere çok sayıda siyasi , dini lider ve sivil toplum kuruluşları Başbakan Erdoğan’a "teşekkür" mesajı yayımlamışlardı. İran’ın birçok şehrinde de öğrenci birlikleri ve bazı sivil toplum kuruluşları tarafından Başbakan Erdoğan ve Türkiye lehinde gösteriler yapıldı.
-
Bizim adımıza özür size mi düştü ****? seçilmişer...!
politika' 19-01-2009 ihanet belgesine 27 bin imza. Yurt icinden ve yurt disindan olmak üzere toplam 27 bin kisi Ermeni kardeslerinden özür dileme imzasi atmislar.Adlari Türk kalpleri ne oldugu bilmeyenlerin sayisi önemli degil.Türkiyede imza atanlarin illere göre dagilimi söyle;Istanbul.Ankara ve Diyarbakir ilk ücte geliyor.Yurt disindan ise en fazla katilim Almanyadan,ABD-ingiltere ve Fransa'dan olmus.Ihanet kampanyasi devam ettigi icin bu sayilar degisecektir de ilginc olan, Almanya ve Diyarbakir'dir.Cünkü Diyarbakir Kürdistan'in bassehri,Almanya ise PKKlilarin merkezidir.Bunun ne anlama geldigini anlayan anlar. Bu arada Ermenistan hükümeti bu imza kampanyasini cok büyük bir dikkatle takip etmektedir.Eger ilerki yillarda bu kampanyayi tertip edenlere bir vesile ile herhsngi bir ödül verilirse kimse sasmasin.Cünkü bu dünya cikar dünyasidir. _________________
-
Tarihte Bugün
1905- Güney Afrika Pretoria'da 3,106 kırat değerindeki dünyanın en büyük elması bulundu. Elmasa ''Cullinan'' adı verildi. 9 parçaya bölünen elmastan elde edilen ''Afrika'nın Büyük Yıldızı'' adındaki 530.2 kıratlık 74 yüzlü dünyanın en büyük pırlantası, Britanya tacına yerleştirildi. 1924- Lenin'in onuruna Petrograd'ın adı Leningrad olarak değiştirildi. 1950- Hindistan'da cumhuriyet ilan edildi. 1958- Klasik müzik bestecisi Bülent Arel'in Beş Sonnet adlı yapıtı ilk kez seslendirildi. 1974- Bülent Ecevit başkanlığında Cumhuriyet Halk Partisi-Milli Selamet Partisi koalisyon hükümeti göreve başladı. 1974- Türk Hava Yollarının Van adlı yolcu uçağı, İzmir Cumaovası Havaalanı'nda pistin 100 metre uzağında yere çakıldı; 63 kişi öldü. 1992- 12 Eylül'den sonra ilk kez memur eylemi düzenlendi. İstanbul'daki eyleme 5 bin memur katıldı. 2000- İstanbul Devlet Konservatuvarının kurucusu Fuat Türkay İstanbul'da 93 yaşında öldü. 2008- Ümraniye'de ele geçirilen patlayıcılarla ilgili soruşturma kapsamında mahkemeye sevk edilen emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli Kurmay Albay Mehmet Fikri Karadağ, ''Susurluk Davası'' hükümlüsü Sami Hoştan, avukat Kemal Kerinçsiz, Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın ve Halkla İlişkiler Sözcüsü Sevgi Erenerol, Hüseyin Görüm, Hüseyin Gazi Oğuz ve Oğuz Alparslan Abdülkadir tutuklandı.
-
Nazım'la ağladı, Ağlayarak konuştu
Nazım'ın uçkurunun peşine düşen adam! Türkiye yazarı Bülent Bakiler, Ahmet Hakan'ı çıldırttı! Dünyaca ünlü şairin özel hayatını hedef alan Türkiye yazarı, Nazım Hikmet hakkında inanılmaz iddialarda bulunuyor. Bu yazıları "alçakça imalar" olarak niteleyen Hürriyet yazarı da Bakiler'i "haysiyet celladı" olarak niteledi 28 Şubat mı yargılanıyor PARDON, pardon... Siz "Ergenekon davası" kapsamında "28 Şubat"ı yargılıyorsunuz da, ben mi anlayamadım... Çünkü ne zaman Ergenekon’dan içeri alınan herhangi biri ile ilgili, "Bu adamın Ergenekon’la ne alakası var?" falan diye itirazlar edildiğinde... Şu türden yanıtlar veriliyor: "İyi de o adamın 28 Şubat döneminde neler yaptığını unuttuk mu?" Tamam, ama... Hani esas konu, AKP iktidarını alaşağı etmek için çevrilen dolaplardı? Hani her şey Ümraniye’de ele geçirilen bombalarla başlamıştı? * * * Eğer gerçekten Ergenekon kapsamında "28 Şubat" da sanık sandalyesine oturtulduysa... Neden hiç kimse Çevik Paşa’dan söz etmiyor? Neden dönemin brifingleri falan gündeme getirilmiyor? Neden Karadayı Paşa dışarıda? Neden Demirel’den söz eden yok? Neden kimse Erbakan’a "Sen MGK kararlarının altına neden imza attın? Seni buna kim zorladı" diye sormuyor? Yoksa... Yoksa... 28 Şubat süreciyle, açıktan, doğrudan bir hesaplaşma yapılamıyor da, arkadan mı dolanılıyor? "Ergenekon" gösterip, "28 Şubat" mı vuruluyor? Sürecin dokunulmazlarına dokunulmayıp, dokunulabileceklerine mi el atılıyor? Yoksa... Yoksa... 28 Şubat’ta her şeyin "racona uygun" geliştirilmesi nedeniyle, açık bir "suç" bulunamıyor da, "Ergenekon"a sığınılıp bir tür "örtülü devri sabık" mı yaratılıyor? * * * 28 Şubat’ta suç işlendiğini mi düşünüyorsun? Dönemin yöneticilerinin hukuk dışına çıktığına dair bir kanaatin mi var? Meşru iktidara karşı bir darbe yapıldığı görüşünde misin? O zaman yapacağın şey gayet basit: Ergenekon’dan ayrı olarak şöyle okkalı bir "28 Şubat Yargılanıyor" dosyası açacaksın... Açıkça... Çekinmeden... Adlı adınca... Riski alarak... Doğrudan hesaplaşarak... Suçun tanımını yaparak... Sanıkların adını koyarak... Açacaksın dosyayı... Ama eğer "Hazır elimde ’Ergenekon’ diye bir şablon var... Bu şablona birkaç 28 Şubat mağrurunu da ekleyip keyfime bakarım" diyerek "el çabukluğu marifet" numarası çekersen... En başta Ergenekon’a büyük zarar vermiş olursun... Benden hatırlatması... Aziz Yıldırım ile Tayyip Erdoğan’ın 6 benzerliği BİR Biri "Sen Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na nasıl yamuk yaparsın?" derken, diğeri de "Sen Fenerbahçe’nin koskoca başkanına nasıl yamuk yaparsın?" diyor... İKİ: İkisi de kürsüden ayar verme meraklısı... ÜÇ: İkisinin de "medyayla mücadele rehberi" adlı kitabı yalayıp yutmuş gibi bir halleri var... DÖRT: İkisinin de seveni çok seviyor, nefret edeni çok nefret ediyor... BEŞ: İkisinin de "efsane" olmaya kendilerini adamışlıkları söz konusu... ALTI: Biri Türkiye’yi, diğeri Fenerbahçe’yi acayip derecede kalkındırdığına dair en küçük bir kuşku bile duymuyor. Názım’ın uçkurunun peşine düşen adam YAVUZ Bülent Bakiler adlı bir "soğuk savaş dönemi sağcısı" var... Üstelik de şair... Adam, kafayı Názım Hikmet’le bozmuş... Türkiye gazetesinde yazdığı yazılarda şunu söylüyor: "Názım Hikmet alçak ve müptezel bir adamdı... Karısını başka erkeklerle paylaşırdı... Bu adama nasıl itibar verilir?" Bunu söylediği yetmezmiş gibi... Şu türden alçakça imalarda bulunmayı da ihmal etmiyor: Názım Hikmet’i savunanlar, "bir erkeğin, karısını başka erkeklerle paylaşma" eylemine destek çıkmış olurlar... Ne diyeyim bilmiyorum ki? Allah’ın "settar" sıfatını mı anımsatayım? "Edep yahu" mu çekeyim? Názım’a vatandaşlık hakkını tanıyanların Bakanlar Kurulu üyeleri olduğundan mı dem vurayım... Edebiyatın edepten geldiğine dair bir vaaz mı vereyim? Seneler evvel ölmüş gitmiş bir adamın arkasından "hamam dedikodusu" yapmanın Türkçe’deki karşılığından mı söz edeyim? Seneler evvel ölmüş gitmiş bir şairin uçkurunun peşine düşmenin ne türden bir kompleksi ifade ettiğiyle mi ilgileneyim? Bilmiyorum, bilemiyorum... Sadece şunu biliyorum: Bu "haysiyet celladı" adama, ne kadar ağır, ne kadar galiz ifadelerle hitap edersem edeyim, yine de içimde biriken eksiklik duygusundan kurtulmam mümkün olmuyor...
-
FOTO! FOTOĞRAFLAR
- UMUDUMUZ OBAMA DÖNEMİ
Kararsiz mamut´larin başkanı desek(Rengi bir türlü belli olmayanlarin)düsünceleri sadece görevi karartmak olanlarin.- "Castro Che'yi bilerek ve isteyerek "sattı"
Che'nin karanlık yüzü Fotoğrafı 40 yıldır fincandan deterjana her yerde kullanılan Che mitinin ardında karanlık gerçekler yatıyor. Hayatını yakından inceleyenler, onun aslında romantik bir devrimciden çok, vahşi bir zalim olduğunu anlatıyor. Bolivya'daki dağ kasabası Vallegrande'de, çamur ve tozla kaplı küçük bir havalimanı var. Bundan yedi yıl önce Arjantinli ve Kübalı bilim adamları elleri olmayan bir iskeleti arıyorlardı. Birkaç gün içinde, onu altı iskeletle birlikte buldular. Ernesto Che Guevara'nın cesedi, Bolivya ordusu askerleri tarafından öldürüldükten sonra elleri kesilmiş olarak, ölümünden tam 30 yıl sonra bulundu ve devrime katıldığı evine, Küba'ya götürüldü. Guevara'nın ebedi ikametgahı Santa Clara'da bir mozole oldu. Guevara'nın ölümünü takip eden yıllarda, "Che yaşıyor" sloganı, Paris'te, Prag'da, Berkeley ve Belfast'ta yankılandı durdu. 1968 hareketinde bu slogan; kapitalizme, soğuk savaşa, muhafazakarlığa ve militarizme karşı genç ve özgür dünyayı temsil ediyordu. Bu slogan, kısacık yaşamı Bolivya dağlarında sona eren Che Guevara'nın romantik yüzüyle sembolize edilmişti. Yazar ve gazeteci Christopher Hitchens, "Bir anlamda 1968, aslında 1967'de Che'nin ölümüyle başladı" diyor. Kendini mahcup, düzgün ve dürüst bir Marksist olarak tanımlayan Hitchens, Che'nin ölümünün yarattığı duyguları şöyle anlatıyor: "Ölümü, ben ve benim gibi sayısız insan için çok şey ifade ediyordu. Bizim gibi burjuva romantikler için davasının peşinde koşan ve fikirleri yüzünden ölen bir rol modeldi." Yaklaşık 40 yıl boyunca Che, Alice Harikalar Diyarı kadar hayal olan romantik devrimci idealizmi ateşledi. Che'nin korkusuz yüzü hala birçok duvarı süslese de, o artık eski örgüt flamaları kadar başka bir döneme ait. Che'nin anısı, sadece Meksika'daki Zapatista hareketinde ve gerilla lideri 60'lı yıllarda Che tarafından eğitilen Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde yaşıyor. Küba'da ise, Guevara, yaptıkları ve yapabilecekleriyle yarı aziz konumunda. Ölümünden bu yana geçen sürede Che figürü, Çin yapımı fincanlardan blue jean'lere, bitkisel çaylardan kutu biralara kadar her şeyin üzerinde kullanıldı. Hatta "Che daha beyaz yıkar" sloganlı bir sabun tozu bile vardı. Bugün Che yaşıyor! Ama kendisinin ve devrimcilerinin kabuslarında bile göremeyeceği şekilde: Che evrensel bir marka oldu. Che'nin ünlü bereli ve kızıl yıldızlı fotoğrafını çeken Alberto Korda, fotoğrafı Smirnoff votkanın üzerinde kullanan bir İngiliz reklam şirketini dava ederek manevi bir zafer kazandı. Fakat gidişat durdurulamazdı ve sonunda Madonna, "American Life" single'ının kapağında Che gibi giyinmiş olarak poz verdi. "Companero: Che Guevara'nın Yaşamı ve Ölümü" kitabının yazarı Jorge Castenada, Che'nin yaşamının anlamının içini boşalttıklarını belirtiyor ve şunları söylüyor: "Sol ne düşünürse düşünsün, Che uzun süre önce ideolojik ve siyasi figür olmaktan vazgeçmişti." Hitchens da, Che'nin ölümsüzlüğünü, nasıl yaşadığına değil, nasıl öldüğüne bağlıyor: "O devrimci geleneğe değil, romantik geleneğe ait. Romantik bir ikon olması için birinin genç ve umutsuz bir şekilde ölmesi gerekir. Che bu iki kritere de uyuyor. Che'yi kahraman olarak düşünenler, Marks'ın değil, Byron'un kriterlerine göre hareket ediyorlar." Che'nin romantik kahraman miti, Motosiklet Günlükleri (The Motorcycle Diaries) filmi ile yeni bir aşamaya geçti. Film, Ernesto Guevara'nın arkadaşı Alberto Granada ile yaptığı Latin Amerika gezisi günlüklerini topladığı kitaptan uyarlanmış. Filmin yönetmeni 'Merkez İstasyonu' filmini yöneten ve 'City of God' filminin de prodüktörü olan Walter Salles. Başrol oyuncusu, Amores Perros ve Almadovar'ın Bad Education filminde oynayan Gael García Bernal sayesinde genç kuşak, Che'yi güneşte yanmış, karmaşık, sevimli bir serseri olarak tanıyacak. Filmin prodüktörü Paul Webster'a göre film, efsane Che olmadan önceki genç idealist Ernesto Guevara'yı anlatıyor. Acaba, Webster, Fidel Castro ile ilgili bir filmi finanse etmek için bu kadar hevesli olur muydu? Hayır. Che genç ve yakışıklıydı ve sonra da görüldüğü gibi bir mit olmuştu. Paul Newman'ın dediği gibi, "Kahverengi gözlü doğsaydım film yıldızı olmazdım." Che de bu kadar yakışıklı doğmasaydı, efsanevi devrimci olamayacaktı. Bu arada, yolda Che Guevara'yla ilgili en az iki film daha var. Biri Steven Sodebergh'in çekeceği ve başrolü büyük ihtimalle Benicio del Toro'nun oynayacağı bir film, diğeri ise yıllar önce Evita'da Che'yi oynayan Antonio Banderas'lı bir film olacak. Hollywood daha önce de Malcom X'le, İrlandalı Michael Collins'le ve Zapata ile romantik devrimciler üzerine filmler çekmişti. Son olarak da Oliver Stone, Fidel Castro üzerine bir belgesel hazırlamış, fakat Castro gemi kaçıran üç Kübalı'yı idam edip 78 muhalifini de 28 yıl hapse mahkum edince, filmin piyasaya çıkışı durdurulmuştu. Salles'ten farklı olarak Soderbergh, Che'nin devrimci yaşamındaki çarpıklıklara eğilmek zorunda. Aksi halde, seyirciye anti-Amerikan söylemleri olan komünist bir savaşçıyı sunmak, 11 Eylül'den sonra zor. Bir moda fotoğrafçısı olan Korda, 5 Mart 1960'ta Havana'daki bir balkonda Castro'nun yanında ayakta dururken Che'yi çektiğinde, Che evrensel bir poster çocuğuna dönüştü. Jon Lee Anderson, "Che Guevara: Devrimci Bir Yaşam" isimli kitabında bu anı şöyle anlatıyor: "Korda, Che'nin yüzüne odaklanmıştı. Bu affedilmez bir şeydi. Deklanşöre bastı ve fotoğraf birçok kolejlinin yatak odasını süsleyen bir postere dönüştü. Che, devrimci bir ikon olarak duruyordu: Gözleri geleceğe kilitlenmiş, duruşu ve erkeksi gülümsemesiyle sosyal adaletsizliği hor gören bir adam." 1970 yılında tişörtlerde, çantalarda, kartpostallarda yer alan fotoğraf, 20. yüzyılın en büyük ikonlarından biri haline geldi. Aynı fotoğraf, Andy Warhol tarafından Marilyn Monroe ve James Dean’inkiyle birlikte ipek üzerine işlendi. Böylece şiddetli devrim sembolünün 60’ların serin duruşlu imajına dönüşme işlemi tamamlandı ve Che, sonsuza kadar Lenin'den çok Lennon oldu. Amerikalı yazar Lawrence Osborne , fotoğrafın zamanlamasının çok doğru olduğunu belirttikten sonra New York Observer'daki yazısını şöyle devam ettiriyor: "Che bir rock star kadar devrimciydi. Bir moda fotoğrafçısı olan Korda, bunu içgüdüsel olarak keşfetmişti. Ondan önce, sadece Naziler siyasi güç ve cinsel karizmanın gücünü keşfetmiş ve bunu kullanmıştı. Komünistler asla bunu yapmadı. Ardından Küba devrimi ve sakallı, uzun saçlı tipler geldi. Bunlar Che'nin avucunun içindeydi. Bilmediği, bu görüntünün gerçekte onu ne kadar yansıttığıydı." Che lakabını sonradan, herkese "Che (dost)" diye hitap ettiği için alan Ernesto Guevara, 1928'de aristokrat ama radikal bir ailenin oğlu olarak Arjantin Rosaria'da doğdu. Beş çocuğun en büyüğüydü. Astım hastalığı, ölene kadar peşini bırakmadı. Che, annesi Celia'nın ısrarıyla Buenos Aires'te tıp okudu ve ünlü motosiklet turunu yaptı. Motosiklet günlüklerinde çevresinde gördüğü yoksulluğu, "proletaryanın dünyanın her yerindeki temsili" olarak tanımladı ve kitabın sonunda öfkesi nefrete dönüştü. 1954'te CIA destekli bir darbeyle Guatemala'da sosyalist hükümetin yıkılışına tanık oldu. Ardından, sürgündeki Fidel Castro'yla tanıştığı Meksika'ya gitti. Kübalı diktatör Fulgencio Batista'ya karşı bir devrim planlayan Castro'nun ekibine doktor olarak ve gerillaları eğitmek üzere katıldı. Che, bu arada ilk eşi Hilda Gadea ile de evlendi. Che, Castro ve 80 kişiyle birlikte Küba'ya gittiğinde, kızları Hildita bir yaşındaydı. Felaketlerle başlayan devrim hareketi, köylülerin desteğiyle ilerledi. 1958'de Sierra Maestra dağlarında, birkaç yüz kişiden oluşan devrimci ordusu, Batista'nın 10 bin adamını yendi ve imkansız macera gerçek bir devrime dönüştü. 1959'da Havana'yı ele geçirirdiler. Bu arada Che, ikinci karısı olacak 24 yaşındaki Aleida March'a tutuldu. Aslında anti-komünist bir gruptan olan Aleida ve Che'nin birbirlerine aşık olmaları imkansızdı; ama, Jon Lee Anderson'un da yazdığı gibi, "Konu çekici kadınlara geldiğinde, Che, siyasi felsefesini askıya alıyordu." Doğrusu, siyasi felsefesinde de çelişkiler vardı. Che iyi bir liderdi; ama, aynı zamanda çok da sertti. Onun emriyle birçok köylü, itaatsizlik yüzünden idam edilmişti. İngiliz tarihçi Andrew Sinclair, gerilla savaşında Che'nin, karakterindeki zalim yönü keşfettiğini yazıyor: "Ona göre, amaç için kan akıtmak mubahtı. İki yılda La Cabana'da yüzlerce Batista partizanının ölüm emrini verdi. Daha sonra da, Domuzlar Körfezi'nin anti-komünist sürgünler tarafından işgali sırasında, sağ kalan herkes öldürüldü." Devrimin hemen ardından Che, Merkez Bankası Başkanı oldu. Yüzü, iki pesoluk paraların üzerindeydi. Fotoğrafçı Rene Burri, Castro kabinesinin oluşumunu şöyle anlatıyor: "Castro'nun yardımcılarından biri 'Aranızda ekonomist var mı?' diye sordu. Che elini kaldırdı. Herkes şaşırmıştı. Che soruyu yanlış anlamıştı. 'Aranızda komünist var mı?' diye sorulduğunu sanmıştı." Che uzun süre bu görevde kalmadı. Onu devrimin gezgini haline getirecek Sanayi Bakanlığını üslendi. 1962'deki füze krizinde Che, Castro ve Krushchev'den bile katıydı. Hitchens, o dönemi, "Duyduğum kadarıyla füzelerin ateşlenmesinden yanaydı. Bana göre, bu büyük bir çelişki. Aynı zamanda hem dünyayı özgür kılmak isteyen bir devrimci ve hem de düğmeye basmak isteyen biri olamazsınız" diye anlatıyor. Rene Burri, Küba füze krizinden birkaç ay sonra, Che'yi Havana'da fotoğrafladı. Che, Look Dergisi'nden Amerikalı bir kadın muhabirle röportaj yapıyordu. Burri o günle ilgili ilginç şeyler anlatıyor: "Üç saat boyunca o küçük ofisinde onunla birlikteydim. Röportaj komünizmle kapitalizm arasındaki horoz dövüşü gibiydi. Odada kafesine kapatılmış bir kaplan gibi dönüp duruyordu. Birden bana baktı ve durdu: 'Sen Magnum'dandın değil mi? Arkadaşın Andy'yi yakalarsam boğazını keseceğim' dedi ve parmağını boğazının üstüne götürdü." Andy dediği, Che ile Sierra Maestra'ya giden ve daha sonra tüm bilgileri Amerikan istihbaratına veren bir başka Magnum fotoğrafçısı Andrew St. George'du. Burri, "Che o gün çok kızgındı. Belki bir şovmendi ama politikadan uzaklaştığı anda bir asker ve katile dönüştüğünü biliyorum" diyor. 1965'te Burri haklı çıktı ve Che, Küba'daki görevlerinden istifa ederek Afrika ve Latin Amerika'daki devrimci hareketlere yardım etmek için adayı terk etti. "Che'nin tüm romantizmi ve kahraman duruşunun ardında vahşi bir taraf vardı ve Castro bunu çok önceden görmüştü. Devrimi büyük bir macera gibi görüyor ve pratik gerçeklerden, siyasi sorumluluklardan kaçıyordu. Çalışan kesime ve köylülere karşı, bir türlü aşamadığı Kastilyalı İspanyol üst sınıfa ait suçluluk duygusuna sahipti. Bana kalırsa Che'nin bütün yaşamı, kendi sınıfını terk etmek için yaptığı başarısız girişimler olarak nitelendirilebilir " diyor Lawrence. 1965 yılında, Che'nin maceracılığı ve ideolojik bağnazlığı onu Afrika'ya, Kongo'da bir başarısız devrim girişimine sürükledi. Castro'dan uzaklaşan Che, buradan Bolivya'ya gitti ve son gerilla savaşına katıldı. Guevara'nın yazdığı kitaplar arasında Bolivya günlükleri en güçlü ve etkileyici olandır. Çünkü bu günlüklerde demagojik yanı yok olmakla kalmamış, Che burada zorluğu, korkuyu ve başarısızlığı da anlatmıştı. Che, 1967'de Yuro Ravine'de Başkan Barrientos'un birlikleri tarafından yakalandı. Castro'nun, -Che'nin tehlikede olduğunu duyar duymaz- Bolivya'ya gidecek bir tabur askeri hazırdı. Fakat, ABD Başkanı Johnson'la görüştükten sonra Küba'ya gelen Sovyet delege Kosygin, bu girişimi engellemişti. Johnson, Che'yi kurtaracak hiçbir hareket yapılmamasını istiyordu. Castro Che'yi kurtarabilirdi ama kurtarmadı mı? Aslında o kadar basit değil. Gerçek politika onu engelledi. Ama Castro'nun her zaman bir kurtarma timi gönderme imkanı vardı. Üstelik kısa bir süre önce olsaydı, bunu sorgusuz sualsiz yapardı. Yakalandıktan sonra Che, La Higuera'da bir okula götürüldü. Orada Mario Teran isimli bir gönüllü tarafından dört kez ateş edilerek öldürüldü. 39 yaşındaydı. Son sözleri, "Beni öldürmeye geldiğini biliyorum. Ateş et. Sadece bir insanı öldüreceksin" oldu. Ama düşmanları bile Che Guevara efsanesinin ölmeyeceğini biliyordu. Dünyayı şüphede bırakmamak için bazı yerel bakıcılar gelip yüzünü temizlediler ve cansız bedeni fotoğraflandı. Bu fotoğraflar -Che'nin çarmıhtan indirilmiş İsa'ya benzer bedeni- sayesinde, Che ikinci kez efsane oldu. Jorge Castaneda, Companero'da şöyle yazıyor: "İsa'ya benzer fotoğrafta Che, sanki katillerine bakıyor ve onları affediyor gibiydi. Dünyanın gözünde ise, bir ideal uğruna ölen Che, acı çekmenin ötesine geçmişti." Tabii ki, bu kurban edilme, Che Guevara mitine, devrimci yaşamından ve yakışıklılığından daha fazla katkıda bulunmuştu. Ölerek sonsuza kadar dondurulmuştu. Jorge Castañeda şunları söylüyor: "Bu bize gösterdi ki, mitler siyasetten ve ideolojiden daha öte bir şeydir. Yaşamına daha yakından bakmadığımız sürece Che, biz istediğimiz sürece, üstelik bizim istediğimiz gibi yaşayacak."- "Castro Che'yi bilerek ve isteyerek "sattı"
İşte Latin Amerika'yı karıştıran iddia "Castro Che'yi bilerek ve isteyerek "sattı" Che Bolivya ormanlarına giderken, öldürüleceğini ve ihanete uğradığını biliyordu... Öldürülürken Che'in yanında olan az sayıda gerillalardan biri olan Kübalı Daniel Alarcon Ramirez, sustu sustu, 70 yaşında konuştu... İtalyan Corriere Della Sera'ya konuşan eski gerilla, " Castro Küba'daki devrimden sonra Moskova ile bir antlaşma yaptı. Moskova'nın desteği olmadan, ülkeyi yönetemezdi. Ancak Che, "sosyalist emperyalizme" de yani Rusya'ya da karşı çıkıyordu. Bu nedenle araları açıldı. SSCB, Che'nin yok edilmesini istedi. Bu nedenle Bolivya ormanlarındaki yerini bildirmiş olabilirler" dedi... Latin Amerika'da büyük yankı bulan iddialarla ilgili Küba'dan henüz bir açıklama yapılmadı. Benigno lakaplı gerilla, Che'nin öldürülmesinden sonra, Salvador Allende tarafından Şili'ye kaçırıldıklarını ve böylece kurtulduklarını söyledi. Che'nin militanlar arasında çok sevildiğini söyleyen Benigno, "Che Fidel'i gölgelerdi. Bu nedenle Castro'nun Che'ye karşı hep bir kızgınlığı vardı" dedi.VATAN- Bir gecede yok olan müthiş kent
26 Ocak 2009 Bir gecede yok olan müthiş kent Bir gecede yok olan müthiş kent 3 bin 800 yıl önce kurulmuştu. Mayalar'dan önce oluşan medeniyetin müthiş kenti bir gecede yok oldu. Ve tarih yeni bir yön aldı. Güney Amerika kıtasının en görkemli kentiydi. Peru'nun sahil kısmında, bugünkü başkent Lima'nın kuzeyinde bulunuyordu. Bundan 3 bin 800 yıl önce kurulan Güney Amerika'daki ilk medeniyetin müthiş kenti yüksek piramitleriyle dikkat çekiyordu. En yükseği "Piramide Mayor"un kalıntıları uzun süre bilim adamlarının akıllarını kurcaladı. Yapılan incelemeler sonucunda, bir süre önce ortaya çıkarılan bu "kayıp kent"in, neden yok olduğu sonunda kesin olarak ortaya çıkarıldı. Bugün bile ileri astronomi, matematik bilimi ve değişik mimari yapılarıyla tartışmalara konu olan Maya medeniyetinden çok önce kurulmuş olan ve Maya döneminden bile daha ileri mimariye sahip olan ilk Güney Amerika medeniyetinin müthiş kenti Karal'ın bir gecede yok olduğu anlaşıldı. Bölgeyi sarsan şiddetli depremin bir medeniyeti yok ettiğini belirten uzmanlar "O deprem olmasaydı, belki de Maya medeniyeti oluşmaz, mevcut medeniyet gelişirdi. İşte bir kez daha görüyoruz ki bir deprem, tarihi bir gecede değiştirmiş" diyor.hurriyet.- Saarbrückenin heryerinde Kolbasti oynanir, bakinda görün
Rifat Sahin - Kolbasti ( Live ) http://www.youtube.com/watch?v=Yysjho-1xTo- ÇÖKERTME ve HARMANDALI
Düğünde ÇÖKERTME ve HARMANDALI ZARA - COKERTME http://youtu.be/0e1a8PI-R34- Saarbrückenin heryerinde Kolbasti oynanir, bakinda görün
TRABZON KOLBASTISI http://www.youtube.com/watch?v=StbyxRdE6bM trabzon kolbasti http://www.youtube.com/watch?v=FHyoxDueVHg- Saarbrückenin heryerinde Kolbasti oynanir, bakinda görün
- SEVDİKLERİM
Rafet El ROMAN - Sonunda Bitti... http://www.youtube.com/watch?v=FjJ5AibV9wY Başı duman pare pare Yolver dağlar yolver bana Gönlüm gitmek ister yare Yolver dağlar yolver bana Ömrümün uzun yolu Geçip gitsem yare doğru Gözlerim yaş dolu dolu Yolver dağlar yolver bana Aşık olmak benim karım Çok aradım nazlı yarim Dudu dillim sitemkarım Yolver dağlar yolver bana Karlı dağından esmedim Ben o yare hiç küsmedim Daha umudum kesmedim Yolver dağlar yolver bana- Gazze'de katliam
Mantik ökcülerini kaybedenler kimler peki? pekin meydaninda tanklarla ögrencilerin üzerinden gecenler mi. Yoksa O objektifi seyredenler mi ?- ÖNCE ALIŞTIRMA, SONRA UYUŞTURMA... DİN BÖYLE BİRŞEY... Nasıl olur diyorsunuz değilmi... Haklısınız... Çünkü YANILTMA USTALIĞI ARTIK BİLİMSEL de ondan
Eğer Fethullah dindarsa, peygamber gibi ise, neden Amerikada yaşıyor? Anlatın; neden Mekkede Kabe yakınlarında bir malikanede değilde Amerika da FBI çiftliğinde. Söyleyin bu zat değilmiydi, 25 yıl o cami senin bu cami benim **** ağlayarak FAİZ haram diyen? Sorun kapıcınıza; peki BANK ASYA nedir? Uyumayın, uyuyanları da uyandırın korkmayın heryerde konuşun, konuyu siz açın takside, taksiciye konuşun apartmanda, kapıcıya konuşun sakallı gazete bayinize konuşun eve gelen gündelikçiye konuşun. Önce alıştırmanız gerekir. Görüntüye. Seslere. Hareketlere. Sessizliğe. Çevrenizde olup bitenlere. Yavaş yavaş alıştırırsınız. Alışırlar. Türbana. Çarşafa, peçeye. Taşyapıya. Oğulların gemilerinin olmasına. Çocukların televizyon kurmasına. Yakınların yolsuzluklarına. Sevgililere alınan evlere. Çokeşliliğe. Erkeklerin, kadınların ayrı ayrı oturmasına. Ramazanda öğle yemeği verilmemesine. Beyaz takkeyle gezenlere. Hem de öyle alışırsınız ki size çok doğal gelmeye başlar. Bizde böyle deyip geçmeye başlarsınız. 'Galiba demokrasi bu da biz mi anlamıyoruz?' diye kuşkulanırsınız. Sonra da uyuşursunuz. Yavaş yavaş uyuşursunuz. İçinizden bile tepki duymaz olursunuz. 'En az üç çocuk yapın' derler, dinler geçersiniz. 'Bizi azaltmaya çalışıyorlar' derler, gülme duygunuz bile kaybolmuştur. 'Batı'nın ahlaksızlığını aldık' derler, öyle dinler durursunuz. Uyuşturmuşlardır sizi. Bir yandan Çanakkale zaferini kutlarsınız. Öte yandan Çanakkale savaşını yıllar sonra kaybettiğinizi bile fark etmezsiniz. Başbakanınız planlarını Amerika'ya açıklar. Siz burdan dinlersiniz. Amerika Ankara'yı işgal etmektedir. Siz İngilizce öğrenmeye çalışırken durumu göremezsiniz. *** Alışırsınız ve uyuşursunuz. Geçmişe dalıp gitmişken, geleceği kaybetmekte olduğunuzu fark edemezsiniz. Plan da bunun için yapılmıştır. Önce alıştırma. Sonra uyuşturma. Yüzünüze demokrasi derler, arkanızdan gülerler. Yüzünüze çokkültürlülük derler, arkanızdan bölerler. Yüzünüze değişim derler, arkanızdan soyarlar. Yüzünüze gelişim derler, arkanızdan bakarlar. Alışırsınız. Uyuşursunuz. zzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz DİPNOT ________________________________ Amerika Ankara'yı işgal etmektedir.- "HZ. MUHAMMED BİZİM MODELİMİZ"
O hep beklediğimiz bölgeler den mucize el kaideler cikmiyor mu! buda isin ilginc yani degil mi? ve dizlerinde ki insanlarin konusmalari fetva lari.. Bizim dizcileride hatirlayin konusmalarina bakin politika mi fetva mi? bu insanlar özgür dünyanin insanlarinin yaptigi en ufak elestiriye cihat acanlar degil mi? bunlar bugün ülkemize ne yazik ki üst kurmuslardir ve geri dönüsü olmayan korku soguk bir savasin icin de ülkemiz.. Artik bu korku corbasinin icinde ve senin bahsetdigin hep beklediğimiz bölge ye ait edildik Sayin floyd.- UĞUR MUMCU'yu anıyoruz.. Uğur Mumcu her zaman büyük bir ışıktır; çünkü kimlerle ve niçin savaşacağımızı bize gösterdi..
Ugur Mumcu'yu ve onun gibi yüzlerce katledilen yurtseveri, aydını ve demokratı saygı ile anıyorum. Saygilar- DİN VE PARA
Din ve para ABD'de yayımlanan The Wall Street Journal gazetesi, Türkiye'nin giderek Batı'dan koptuğunu belirterek, "AKP döneminde Türk dış politikasını iki yeni faktör yönlendiriyor: Din ve para" ifadesini kullandı. DHA Gazetede, Washington Enstitüsü Yakın Doğu Politikaları Masası Uzmanı Soner Çağaptay imzasıyla yayımlanan “Türkiye Hala Batı Müttefiki mi?" başlıklı yazıda, Türkiye'nin AKP hükümeti döneminde geleneksel müttefiklerinden uzaklaştığını ortaya koyan çok sayıda gösterge bulunduğu kaydedildi. Yazıda, “Türk dış politikası yıllarca demokrasi, NATO gibi kurumsal üyelikler, Batı ve ABD ile aynı kaderi paylaşmak gibi Batı değerleri tarafından yönlendirildi. AKP'nin 200'de iktidar olmasından bu yana ise Türk dış politikasını iki faktör yönlendiriyor: Din ve para" denildi. Yazıda, geçen yıl AKP hükümetinin İran ve Sudan cumhurbaşkanlarını ağırladığı ve Ankara'nın bu ülkelerle yakınlaştığı hatırlatılarak, aynı dönemlerde Ankara'nın başta İsrail olmak üzere Batılı müttefiklerine karşı daha sert bir söylem tutturduğu belirtildi. Türkiye'nin İran, Rusya ve Sudan karşısında Batılı değerleri "temsil ediyormuş" gibi yaptığı öne sürülen yazıda, aslında AKP hükümetinin bu ülkelerle yakın bağlar kurmakta olduğu, hatta Batı'nın Sudan ve İran'a uyguladığı ambargolara karşı çıktığı ifade edildi. Yazıda, Başbakan Erdoğan'ın 2006 yılının mart ayında Hartum'da düzenlenen Arap Birliği Zirvesi'nde “Batı, terörizmi bize silah satmak için kullanıyor" şeklindeki ifadesine yer verildi. "İsrail, Erdoğan'ın kum torbası haline geldi" Yazıda, “Başbakan Erdoğan Türkiye'nin hangi medeniyete ait olduğu sorusunun cevabını bulmuş görünüyor. Belli ki bunun cevabı Batı değil. Erdoğan, 14 Kasım'daki ABD ziyaretinde de, İran'ın nükleer silah yapmasına karşı çıkanların kendilerinin de nükleer silah yapmaması gerektiğini söylemişti. Son zamanlarda enerji politikaları Ankara ile Moskova'yı yakınlaştırıyor. ABD'nin Rusya'yı Gürcistan işgalinden dolayı kınamasından sadece birkaç gün sonra Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Ankara'ya gitmişti. Ama hepsinden de öte, İsrail, gönlünde Hamas yatan Başbakan Erdoğan'ın kum torbası haline geldi. Türkiye'de yaşayan Yahudiler, İspanya'dan Anadolu'ya geldikleri 1600'lerden beri ilk kez kendilerini fiziki tehdit altında hissediyor" denildi.- Amerikancı Kemal Gürüz, Türk milliyetçisi olabilir mi?
Ich bin stolz ein Deutscher zu sein i bütün almanlar kullanir ben Alman olmakdan dolayi gururluyum diye bunun Irkci yanida yoktur onlara göre bunu bütün tartismalarda belirtirler ve almanyada bu kelimenin ilahlastirilmis bir yanida yoktur.. Ne derler yasadigin topraklara sadakat bu ülkede basardiklarini kendinle birlikte baska ülkelere hissettirmektir. Mutluluk duymaktir.. Yabanci düsmanligi avrupada ap ayri kavramdir, buda bir gercek.. Tarihle birlikte genlerinin derinliklerine kadar islenmis bu nesne bu duygu, bu duyguyu midelerinin derinliklerinden birden cikarip atamazsin istersen onlara medeniyeti cig yedir bu duygulari söküp atmalari icin genede sökemez muhakak hic birsey kalmasa bile cöpü kalir..yabancilar icin ne derler Du bist deutsche sen almanyalisin bunuda gururu kabul etmedigimiz icin bunu layik görmüslerdir.. yabancilar zamanla her basarinin icinde yer aldikca bu gururun icinde zamanlada yer alacaktir. felsefeleri budur ve dogrudur.. Irkcilar nasil davranir farklı bir dinden isen birkere yabancisin.. genlerinden kurtulamayan halk ne gözle görür Bizler farklı bir dinden geldigimiz icin farklı medeniyete mensubuz. otamatikmen yabancida degil yabani..Atamiz ne diyordu Atatürk diyordu ki, kültürler faklıdır ama medeniyet birdir.. onlar gururlu bizler mutluyuz Avrupayla bati medeniyetinle aramizdaki fark- AZ SONRA...........
Daha sonra görüsmek üzere hoscakalin..- Günün Espirisi
Atma din Kardeşiyiz! - UMUDUMUZ OBAMA DÖNEMİ
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.