Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

kaan_bebeto

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.221
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    6

kaan_bebeto tarafından postalanan herşey

  1. Ölüdeniz "Avrupa'nın en iyi plajı" TripAdvisor şirketinin turistler tarafından verilen notlara dayandırdığı listede ikinci sırayı ise İçmeler plajı aldı. Türkiye'nin en iyi plajları sıralamasında ise Ölüdeniz birinci, İçmeler ikinci ve Antalya Konyaaltı üçüncü oldu. Türkiye sıralamasında dördüncü plaj Marmaris, beşinci Belek ve altıncı da Fethiye oldu. Avrupa'da ise Ölüdeniz ve İçmelerin ardından ispanya Majorca'daki Puerto Alcudia plajı üçüncü oldu. TripAdvisor sözcüsü Emma Shaw, "Bu ödüller Avrupa'nın en iyi plajlarının gerçek jüri olan turistler tarafından tanınıp onaylanmasıdır" dedi. Ölüdeniz hakkında şu sözlere yer verildi: "Küçük Ölüdeniz köyünün etrafındaki sular mavinin acı verecek kadar güzel tonlarında. Safir mavisi kıyı şeridinde lüle taşı yeşiliyle buluşuyor ve buradan itibaren üzerinde sakince güneş banyosu yapanların serpiştiği beyaz kumsal uzanıyor. Manazara yukarıdan daha da enfes. Ölüdeniz dünyanın en iyi yamaç paraşütü yapılan yerlerinden biri olarak biliniyor." Avrupa'nın en iyi 10 plajı: 1. Ölüdeniz, Türkiye 2. İçmeler, Türkiye 3. Puerto Alcudia, ispanya 4. Bournemouth,ispanya 5. Benidorm,ispanya 6. Albufeira, Portekiz 7. Antalya, Türkiye 8. Playa del Ingles,ispanya 9. Corralejo,ispanya 10. Puerto Del Carmen, ispanya (Metin Güneş / CNN TÜRK / Londra)
  2. Dünya 'nın En Zehirli 7 hayvanı http://www.youtube.com/watch?v=8DfNCp5dQ6U&feature=g-vrec&context=G2be6fdeRVAAAAAAAABg
  3. kaan_bebeto

    Hamak Çadır

    Güzelmiş.
  4. starlet : teşekkür ederim.amin. Radya : Teşekkür ederim ablacım cümlemizin Allah yavrusunu bağışlasın. Deluge :Allah razı olsun kardeşim .hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. GeceKuşu : Saygı değer büyüğüm Önceliklen , siz büyüğümü bir kez daha kutluyorum . sağlıklı , uzun ömürlü olması dileğimlen. Ayaz ın en son hali.
  5. hepsini ilk defa duydum.
  6. Güle güle büyüsün. oğlumla yaşıt hatta 10 gün varmış. anlaşılan. ayaz
  7. Tortum Şelalesi Tortum Şelalesi Türkiye’nin Asya ve Avrupa kıtalarının en yüksek şelalesidir. Tortum Şelalesi oluşumu açsından dünyanın ikinci,yüksekliği bakımdan ise dünyanın üçüncü şelalesidir. Tortum Gölü kuzey ucu ile Tev Vadisi arasındaki heyelan kütlesini aşarken yaptığı şelale burada yatağa yakın dirençli kireçtaşı katmanları üzerinden geçer. 22 metrelik genişlikten 48 metre yükseklikten düşen sular; üstte gökkuşağı, altta koca bir Dev Kazanı meydana getirmiştir. Dev Kazanı diye nitelendirilen yerde şelalenin gür aktığı zamanlarda şelale sularının oluşturduğu yağmur insanları yazın sıcaklığında serinletmektedir. Afrika’daki Zambezi Nehri üzerindeki Vietorio Şelalesi 120 metre yükseklik ile dünyanın en yüksek şelalesi, A.B.D de Erie Gölü ile Ontario Gölü arasındaki Niagara Şelalesi 51 metre yükseklik ile ikinci, 48 metre yükseklik ile dünyanın üçüncü yüksek şelalesi Uzundere ilçesindeki Tortum Şelalesidir. Şelalemiz oluşumu açısından ise dünyanın ikinci önemli şelalesidir. Merkez ilçenin kuzeyinde yer alır yüz ölçümü 1484 km2 dir. Bir bucağı ( Şentürk ) ve 60 köyü vardır. Köyler genellikle küçük vadiler boyunca yer alırlar. İlçe toprakları Erzurum-Artvin yolu üzerinde dağlık ve derin vadilerle yayılmış bir arazi üzerindedir. Tortum ilçesi tabiat güzellikleri bakımından çok meşhurdur. Vadiler boyunca yeralan köyler meyve bahçeleri ve eşsiz güzelliklere sahiptir. İlin en kuzey ucunda yeralan tortum gölü ve şelalesi eşsiz tabii güzelliği ile yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeridir. http://www.youtube.com/watch?v=XNbdDOJZ9uU
  8. Kapuzbaşı şelaleleri 500 m2’lik bir alan içerisinde 7 adet şelaleden ibaret doğa çatlağından, kayalar arasından fışkıran, 30-76 m. yüksekliklerden çok büyük su debisi ile dökülen, ayrıca yaz ve kış aylarında devamlı surette akan kaynak şelaleleridir(17). Yahyalı’ya 76 km. mesafede Kapuzbaşı köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Ensenin tepe adlı blok kayadan çıkan şelalelerin beşi tepenin doğusunda, ikisi güneyinde yer almaktadır. 30-76 m. Arasında değişen şelalelerin suları, Aladağ-Aksu suları ,ile birleşerek Zamantı Irmağına, oradan da Seyhan Nehri’ne karışırlar.Çepeçevre bir orman içinden (V) şeklinde dar bir vadiye akan, debisi son derece büyük olan sular gürültü ve ses ile birlikte dehşetli bir manzara arzederler. Aladağ zirvelerinde bulunan kar ve buzulların erimesiyle beslenen, yaz-kış suları hiç kesilmeyen şelalelerden doğudaki 3 şelale Takım şelale adını alırlar ve yükseklikleriyle tanınırlar.(Bkz.Ftğ.2)Elif şelalesi ile yayvan ve dağınık olup çevresi mesire yeridir(Bkz.Ftğ.3)(18). Çıkış ve birarada bulunma özellikleri itibariyle toplam debisi yaz aylarında saniyede 27500 litreye ulaşan ve deniz seviyesinden 700 m. Yükseklikte olan Kapuzbaşı takım şelaleleri, çağlayan sularının sesi ve sütbeyaz rengi ile vahşi doğanın en görkemli görüntüsünü ve karşı koyulmaz gücünü ortaya koymaktadır. Şelale sularının boşaldığı vadi tabanında, ancak çok temiz sularda yaşayan kırmızı fosfor benekli şelalelere özgü alabalıkları yaşamaktadır. http://www.youtube.com/watch?v=eJ9m8Tep6pk&feature=related
  9. OSMAN GAZİ'NİN OĞLU ORHAN GAZİ'YE VASİYETİ . "Ey oğul! Her işten önce din işlerine dikkat et. Zira farizaya (farzlara) dikkat, din ve devletin güçlenmesine sebeptir. Din işlerini; dikkatli olmayan, itikadı bozuk ve doğru yoldan ayrılmaya yönelen, büyük günahlardan kaçınmayan, helala-harama dikkat etmeyen sefihlere ve ayrıca tecrübesiz kişilere bırakma, devlet idaresinde bu gibi kişilere iş verme!.. Zira yaratandan korkmayan, yaratılandan hiç korkmaz. Büyük günah işleyen ve bunu devam ettiren kimsede sadakat olmaz. Böyle kişilerin sadakati olsa ümmeti olduğu Peygamber-i Zişan'ın sadık tebligatı üzere hareket eder de şer'i şerifin dışına çıkmazdı. Zulümden, bid'atten sakın. Zulme ve bid'ate teşvik edenleri devletinden uzaklaştır. Çünkü böyleleri seni zevale uğratmış olurlar. Daima cihad ile devletini genişletmeye çalış. Çünkü uzun zaman sefer olunmazsa askerin secaatine; reislerin ve kumandanların bilgi, tedbir ve malumatına ağırlık ve noksanlık gelir. Böyle sefer işlerini bilenler ölür gider de yerine tecrübesiz kimseler gelir, bu yüzden de bir çok hatalar meydana gelir ki, bundan da devlet büyük zararlar görür. Beytü'l-mali koru! Devletin servetini çoğaltmaya çalış!.. Şer'i şerifin ölçüsüne göre sana ait olana kanaatle, ihtiyaçlarından ve gerekli olanlardan başka lüzumsuz yere telef etme, israftan kaçın. Askerinle, malınla gururlanma. Zira onlar Allah yolunda cihad için milletin işlerinin yerli yerinde görülmesi ve cihana adalet ve fazileti yayman için vasıtadırlar. Sadakatle Allah rızası için çalışan devlet erkanını koru!.. Vefatlarından sonra böyle kimselerin çoluk-çocuğuna bak, ihtiyaçlarını karşıla.!..Halkından hiç kimsenin malına tecavüz etme!.. Hak edenlere yardım ile iltifat elini uzat, böylelerinin yakınlarını sıkıntıdan kurtar. Askeri erkanı iyi koru!.. Alimler, fazıllar, sanatkarlar, edipler; devletin bedeninin gücüdür. Bunlara iltifat ve ikramda bulun. Bir kemal sahibi işitince onunla yakınlık kur, dirlikler ver ve ihsan eyle!.. Hükümetinde ulema, fazıl kimseler, erbab-ı maarif çoğalsın, siyaset ve din işleri nizam bulsun!.. Benden ibret al ki, bu diyarlara zayıf bir bey olarak gelip haketmediğim halde bunca inayet-i celile-i Rabbaniye'ye mazhar oldum. Sen de benim yolumdan git ve bu Din-i Muhammedi'yi ve ashabını, başka sana tabi olanları koru. Allah'ın (c.c) hakkını ve kulların hukukunu gözet!.. Ve senden sonrakilere böyle nasihat etmekten geri durma. Ve adalet ve insafa riayet ile zulmü kaldırmaya devam ile her bir işe teşebbüs de Allah'ın yardımına güven. Halkını düşman istilasından ve zulme uğratılmaktan koru!.. Haksız yere hiç bir ferde layık olmayan muamelede bulunma!.. Halkı taltif et, hepsinin rızasını kazan". Kaynak: -http://www.bilecik.gov.tr/default_B1.aspx?content=1006-
  10. Bilecik ili, Türkiye Cumhuriyetinin Marmara Bölgesinde yer alan bir ildir. Şeyh Edebalinin türbesi buradadır. Bilecik, Marmara Bölgesinin güney doğusunda yeralmaktadır. İlginç olarak Türkiyede dört bölgede de toprakları olan tek şehirdir. Bilecik Marmara, Karadeniz, İçanadolu ve Ege Bölgelerinin kesiştiği noktadadır. Şehir en eski bilinen adları Agrilion ve Belekomadır. Bilecik, Osmanlı İmparatorluğunun kurulduğu topraklardır. Sakarya nehrinin etrafında toprakları olan şehrimiz antik çağlardan dünümüze değin tarihin her döneminden izler almıştır. Zengin dereleri, gölleri, ormanları ve maden ocakları ile ayrı bir özellik taşır. Bilecik ilçeleri Bozüyük, Gölpazarı, İnhisar, Osmaneli, Pazaryeri, Söğüt ve Yenipazar Bozüyük Bozüyük Frigler döneminde oluşmuş bir yerleşim merkezidir. 1908’den sonra Ertuğrul Livası’na bağlanarak Kaza merkezi yapılmıştır. Bozüyük Bilecik’in il olması ile birlikte 1924 yılında ilçe statüsüne kavuşturulmuştur. Bozüyük ilçesi bir çok fabrikasıyla üretim merkezi durumundadır. Gölpazarı Bizanslılar döneminde Harmankaya Tekfurluğu’na bağlı olan Gölpazarı, Osman Gazi tarafından alınmıştır. Gölpazarı kuruluşundan itibaren sıra ile Resulşel, Dönen ve Akçaova (Akçaoba) adlarıyla anılmış, son olarak Gölpazarı adını almıştır. Gölpazarı civarında meyvecilik yaygındır. İnhisar İnhisar önceleri Söğüt’e bağlı bir bucak iken mütevazı nüfusuna rağmen coğrafi konumu dikkate alınarak 1991 yılında ilçe yapılmıştır. Osmaneli Osmaneli çok eski bir yerleşim yeridir; Trakyalılar, Romalılar ve Bizansa ait kalıntılar bunu göstermektedir. İlçede her yıl karpuz festivali düzenlenmektedir. Pazaryeri Pazaryerinde ilk yerleşim 1273 yılında olmuştur. Pazaryerinde hediyelik ve turistik toprak ev eşyası ve ağaç eşya yapımcılığı da sürdürülmektedir.Ünü civar illere yayılmış olan pazaryeri bozası çok lezzetlidir. Ayrıca bira mayası üretimi için kullanılan şerbetçiotu bitkisinin Dünyada en kaliteli yetiştirildiği bölge Pazaryeridir. Yenipazar Eski adı Kırka olan Yenipazar, Cumhuriyetten önce Bolunun Göynük ilçesine bağlıydı. 1926’da bucak olarak Gölpazarı’na bağlanmış, 1988’de de ilçe olmuştur. Söğüt Söğüt, Ertuğrul Gazi tarafından bir kuşatma ve mücadele sonucunda 1232 yılında Bizanslılardan alınmıştır. Ertuğrul Gazi Türbesi2nin de içinde bulunduğu ilçe önemli bir turizm merkezidir.Her yıl Söğüt şenlikleri düzenlenmekte ve çok büyük katılım olmaktadır. Ertuğrul Gazi Doğum tarihi kesin olarak bilinmediği gibi,Genel kabule göre 1189’da doğmuş,1231’de Söğüt’e yerleşmiş 1281’de ise vefat etmiştir.babası oğuzların Bozok koluna bağlı Kayı boyundan Süleyman Şah’tır,annesi Hayme Ana,eşi ise Halime Hatun’dur.Ertuğrul Gazi’nin,Sungur,Tekin,Gündoğdu ve Dündar isimli üç kardeşi,Osman,Saru Batu(Savcıbey) ve Gündüz isimli üç oğlu vardır.Selçuklu ordusunun Sivas yakınlarında büyük Moğol birliği ile savaşında Ertuğrul Gazi’nin Selçukluların yardımına koşması ve zaferdeki katkısı nedeniyle Selçuklu hükümdarı Alaeddin tarafından kendisine Ankara tarafındaki Karadağlar mıntıkası ikta olarak verildi.Ertuğrul Gazi daha sonra aşiretiyle beraber Söğüt ve Domaniç’e yerleşti(1230).Ertuğrul Gazi,çevresinde bulunan beylik ve devletlerin durumlarını,siyasi şartlarını iyi değerlendirdi.Komşularıyla daima iyi geçinerek aşiret ve tebaasını güçlü bir durumda rahat ve huzur içinde yaşattı.Ertuğrul Gazi’nin ölümünden sonra,küçük oğlu,Osman Gazi kavim ve kabilesinin reisi oldu.Osman Bey’in bağrından çıkarak denizleri,diyarları,kıtaları ve ülkeleri muhteşem dalları arasına alacak olan çınarın kökü toprağa yayılmaya başladı.Öyle ki,bu çınarın gölgesi altında bütün insanlık Asr-ı Saadetten sonra,bir daha görüp hayal edemediği bir şekilde tam altı asır yaşadı Ertuğrul Gazi,kuruluş döneminde Ahi Şeyhi olan Edebalı’dan büyük yardımlar görmüş ve oğlu Osman Gazi’ye vasiyetinde’de bunu açıkça dile getirmiştir
  11. Küresel ısınma kuşları kuzeye göç ettiriyor Kuzey Amerika kıtasında yaşayan 305 kuş türünün yarısından fazlası yaşam alanlarını kuzeye kaydırdı. NTV-MSNBC Güncelleme: 18:20 TSİ 12 Şubat 2009 Perşembe WASHINGTON - Bugün yayınlanan bir araştırma raporuna göre narbülbülü, martı, baykuş gibi kuş türleri, 40 yıl önce yaşadıkları alanlardan yaklaşık 56 kilometre daha kuzeyde yaşamaya başladı. Araştırma raporu, güzel görüntüsü, küçük vücudu ve etkileyici sesi ile bilinen mor ispinoz kuşunun kışları daha önceki yerleşim yerlerinden 644 kilometre daha kuzeyde geçirdiğini ortaya koyuyor. Araştırma 40 yıl içinde ABD’nin ortalama sıcaklığının 3 derece arttığını gösteriyor. Sıcaklık artışları ise genelde ülkenin kuzeyinde bulunan eyaletlerde kendini göstermiş. Araştırmayı yapan Audobon Society yetkililerinden Greg Butcher bulguların kuşların kendi iradeleri ile bunu gerçekleştirdiği ya da ekolojik değişimlerle ilgili olmaktan ziyade sıcaklıkla ilgili olduğunu ifade ediyor. Yapılan çalışmanın, uzun yıllardır kuşları takip eden hobi sahiplerinin gözlemlerinin sağlaması olduğunu belirten Butcher, daha önceki çalışmalarda İngiltere ve ABD’nin Güney bölgelerinde de aynı sonuçların alındığını belirtiyor.
  12. JEOTERMAL AKIŞKANIN SICAKLIĞINA GÖRE KULLANMA YERLERİ °C 180 - Yüksek Konsantrasyonlu solüsyonun buharlaşması, Amonyum absorpsiyonu ile soğutma 170 - Hidrojen sülfit yolu ile ağırsu eldesi, diyatomitlerin kurutulması 160 - Kereste kurutulması, balık vb. yiyeceklerin kurutulması 150 - Bayer’s yolu ile alüminyum eldesi 140 - Çiftlik ürünlerinin çabuk kurutulması (Konservecilikte) 130 - Şeker endüstrisi, tuz eldesi 120 - Temiz su eldesi, tuzluluk oranının arttırılması 110 - Çimento kurutulması 100 - Organik madde kurutma (Yosun, et, sebze vb.), yün yıkama 90 - Balık kurutma 80 - Ev ve sera ısıtma 70 - Soğutma 60 - Kümes ve ahır ısıtma 50 - Mantar yetiştirme, Balneolojik banyolar (Kaplıca Tedavisi) 40 - Toprak ısıtma, kent ısıtması (Alt sınır) sağlık tesisleri 30 - Yüzme havuzları, fermantasyon, damıtma, sağlık tesisleri 20 - Balık çiftlikleri
  13. kaan_bebeto

    DALGA ENERJİSİ

    DALGA ENERJİSİ Güneş ışınları dünyanın temel enerji kaynağıdır. Dünya üzerinde kara ve denizlerin dağılımından dolayı gelen ışınların %70'i denizler tarafından tutulur. Bu sebeble uygun yöntemler kullanılabildiğinde okayanuslar iyi bir enerji kaynağı olabilir. Bu enerji deposu bilim insanlarının da dikkatini çekmiş ve denizler üzerine çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar birkaç bölümde özetlenebilir: Yüzey suları derin sular arasındaki sıcaklık farkından yararlanan teknolojiler. Gelgitlerin mekanik enerjisinden yararlanan sisemler. Dalgalardan yararlanan sistemler. Akıntılardan yararlaman sistemler. Yüzey ve dip arasındaki tuzluluk farkından yararlanan sistemler. Yerkürede 25° Kuzey ve 32° Güney enlemleri arasında, kutuplardan ekvatora doğru soguk su akıntısı oluşmaktadır. Bu sular ile yüzeydeki sıcak sular arasında yaklaşık 28°C sıcaklık farkı oluşur. İşte bu sıcaklık farkını bazı yöntemlerle elektrik enerjisi üretiminde kullamak mümkündür. 19. yüzyılda Fransız fizikçi Jacquest Arsène d' Arsonval bu alanda somut çalışmalar yapmış ilk kişidir. Dipdeki soğuk sular ve yüzeydeki sıcak sular arasındaki sıcaklık farkı, Arsonval'in çalışmarının temelini olmuştur. KAPALI ÇEVRİMLİ SİSTEMLER Bu sistemde özel bir akışkan yüzeydeki sıcak sularla karşılaştığında buharlaşır ve buhar türbinini harekete geçirir. Daha sonra buhar dipteki soğuk sularla karşılaşır ve tekrar yoğunlaşır. bu işlem döngüsel olarak devam eder. Uygulanabilir olmasına karşın bu sistem bazı kısıtlamalar içermektedir. Öncelikle yüzey ve 1000 metre derinlerdeki sular arasında en az 20°C sıcaklık farkı olması gerekir. Bununla birlikte döngü borularındaki sıvının debisinin saniyede 48 metreküp olması gerekir. Diğer bir önemli sorun da 300-400 metrelik 2,5m çaplı borulara ihtiyaç duyulmasıdır. Bu tip santrallerin ilk örneği 1979 yılında Havaii açıklarında kurulmuştur. Yukardaki şartlar sağlanamadığı için üretim ancak 18kW'de kalmıştır. Sistemi verini ise %3 gibi çok küçük bir değerdedir. AÇIK ÇEVRİMLİ SİSTEMLER Bu sistemlerde özel bir akışkan yerine su kullanılır. Deniz suyunun kaynama sıcaklığı yüksek olduğu için dış basınç düşürülerek düşük sıcaklıklarda kaynama sağlanır. Aynı şekilde yoğunlaştırma işleminde de basınç değiştirilir. Bu hal değişimlerinde her 1MW için 1500 metreküp su buharlaştırılır. Bu da tatlı su eldesi demektir. Bu özellik sitemin en büyük artısıdır. Fransa Denizden Yararlanma Araştırmaları Enstitüsü(IFREMER) 5MW gücündeki bir santrali Tahiti'de açmayı denemiştir. Ama bu ülkenin tatlı suya ihtiyaç duymaması araştırmanın durmasına sbep olmuştur. Havaii'de Ulusal Enerji Laboratuarı(NELH) 1987'de bir pilot uygulama başlatmıştır. Aslında bu sistemler %3 civarında verimleriyle pek kullanışlı değillerdir. Fakat tatlı su üretimi ve bununla birlikte imkan bulan deniz ürünü yetiştiriciliği ömenli bir avantajdır. DALGALAR VE GELGİTLER Elektrik enerjisini gelgitler yoluyla oluşturma projesi 1970'lerde başlamıştır. Bu sistemim gelgit düzenine etkileri tam olarak bilinemeği için yer yer tartışmalara sebep olmuştur. Fransa'daki Rance Santrali 240MW'lık gücüyle dünyadaki en önemli gelgit satralidir. Ayrıca Rusya'da Kislaya Guba'da birkaç MW gücünde deneysel bir santral vardır. Günümüzdeki dalga enerjisi teknolojilerinin çoğu gelgit ve dalga hareketlerinden yola çıkarak enerji üretmektedir. 1985'de Japon mühendis Masuda YOŞİO açık deizlerdeki ışıklı şamandıraların elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla dalgalardan yararlanan bir sistem geliştirmiştir. Sistemde dalgaların oluşturduğu hava akımı bir türbine dönme hareketi kazandırır ve türbin bu hareketi jeneratörüe ileterek elektrik üretilir. Japonya'daki 2MW gücündeki Kaimei Santrali buna örnektir.
  14. kaan_bebeto

    JEOTERMAL ENERJİ

    JEOTERMAL ENERJİ Jeotermal enerji kaynagını yerkürenin derinliklerindeki magmadan ve kayaclardaki radyoaktiflikle olusan sıcaklıktan alan bir enerji türüdür. Bu etkilerin ektisiyle ısınan yeraltı suları elektrik üretmek veya konutları ısıtmak amacıyla kullanılır. Teknolojik amaclarla kullanımı yeni olsa da hamam sularının ısıtılmasında olduğu gibi kullanım alanları cok eski tarihlere dayanmaktadır. Diger alternatif enerji kaynaklarındaki gibi jeotermal enerjinin de ciddi projelere konu olması 1970'lerdeki petrol kriziyle yaşanan farklı enerji kaynaklarının aranmaya başlamasından sonra olmuştur. En ucuz jeotermal enerji üretimi kendiliğinden yüzeye çıkan sıcak sulardan faydalanılarak gerçekleşir. Bu kaynaklar çoğunlukla yeterli değildir ve kullanım alanları kısıtlıdır. Bunun yanında daha yüksek kapasiteli kaynaklara ulaşmak için sondaj çalışmaları yapılır. Günümüze değin gerçekleşen sondaj çalışmaların çoğu petrol aramak amacıyla yapılmış fakat, jeotermal kaynaklara rastlandıktan sonra kuyuların işletme amacı geğişmiştir. Türkiye jeotermal enerji kullanımında dünyanın 7. Avrupa'nın 1. ülkesidir Jeotermal sular çok derinlerdedir. Bu suların yukarı çıkarılması boru hatları döşeme ve pompalama gibi sorunları ortaya çıkarır. Bu suların borularla taşınmasında ortaya çıkan sorun suların aşındırıcı etkiye sahip olmasıdır. Jeotermal kuyularda sık sık boruları ve pompalama sistemlerini değiştirmek gerekebilir. Türkiye jeotermal enerji kullanımında dünyanın 7. Avrupa'nın 1. ülkesidir Jeotermal enerji üç aşamada incelenir: - Yüksek enerjili Jeotermi 150 - 300 °C suları barındıran kaynaklardır. Sıcaklığın fazla olması elektrik enerjisi üretiminin kolayca gerçekleşmesini sağlamakla birlikte bu tür kaynak ve santralların sayısı azdır. (Londerello-İtalta) - Orta Enerjili Jeotermi Su sıcaklığı 80 - 150 °C'dir. Elektrik enerjisi üretiminde yararlanmak mümkündür fakat; bu sıcaklık elektrik santrallarında su kaynaması için yeterince verimli olmadığı için, santralarda su yerine buharlaşma noktası daha düşük sıvılar kullanılır. - Düşük Enerjili Jeotermi Ortalama su sıcaklığı 70 °C'dir. Elektrik enerjisi üretiminde kullanılamayan bu sular genellikle konutların ısıtılmasında kullanılır. Kavramlar: Jeotermal Gradyan: Dünya yüzeyinde derinlere inildikçe sıcaklık artar. Normal şartlarda her 33m derine inildikçe sıcaklık 1°C artar. Fakat jeotermal alanlarda bu artış her 33 metrede 5°C'kadar çıkabilir. Buna jeotermik gradyan denir. Jeotermal Anamoli: Bazı jeotermal alanlarda aynı derinlikte birbirlerine komşu alanlarda farklı sıcaklık değerleri görülürmesine denir Ege Bölgesi jeotermal alalar açısında çok zengindir.
  15. kaan_bebeto

    Enerji Kaynakları

    HİDROELEKTRİK ENERJİ Ülkemiz su kaynaklarının elektrik enerjisi üretimine yönelik olarak değerlendirilmesinde kuruluşundan itibaren önemli çalışmalar yapan Genel Müdürlüğümüz, günümüzde de baraj ve hidroelektrik santralların (HES) mühendislik hizmetlerini başarıyla yürütmektedir. 2004 yılı itibariyle ülkemizin ekonomik hidroelektrik enerji potansiyeli 127,6 Milyar kWh/yıl'dır. Bu potansiyelin % 35'i işletmede, % 8'i inşa halinde ve geri kalan % 57'si ise çeşitli proje seviyelerinden oluşmaktadır. Genel Müdürlüğümüz, bugün işletmede olan hidroelektrik santralların enerji üretimi bakımından % 80 'inden fazlasının mühendislik hizmetlerine çeşitli aşamalarda katkıda bulunmuştur. Halen inşa halinde bulunan HES 'lerin üretecekleri enerjinin yaklaşık yarısı Genel Müdürlüğümüz tarafından kesin proje veya fizibilite aşamasında projelendirilen tesislerden sağlanacaktır. Ekonomik hidroelektrik potansiyelimizin proje düzeyinde olan kısmının % 47'si ise Genel Müdürlüğümüz tarafından projelendirilmiştir. Genel Müdürlüğümüz tarafından büyük kapasiteli HES projelerinin yanı sıra, akarsularımızın bugüne kadar incelenmemiş kısımlarının araştırılarak, enerji üretimi bakımından değerlendirilmesine yönelik olarak, ülkemizin ekonomik HES potansiyelinin daha da artırılması maksadıyla, küçük akarsular üzerinde de ilave HES potansiyel belirleme çalışmaları yürütülmektedir. Avrupa Birliğince, genel enerji tüketimi içindeki ortalama yenilenebilir enerji oranının 2010 yılına kadar iki katına çıkarılarak % 12, elektrik enerjisinin ise % 22 değerine ulaştırılmasının hedeflendiği bir ortamda, EİE 'in başta hidrolik olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin yapmış olduğu faaliyetlerin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Hidroelektrik Santrallar; yenilenebilir olmaları, yerli doğal kaynak kullanmaları, işletme ve bakım giderlerinin düşük olması, fiziki ömürlerinin uzun oluşu, en az düzeyde olumsuz çevresel etki yaratmaları, kırsal kesimlerde ekonomik ve sosyal yapıyı canlandırması gibi nedenlerle diğer enerji üretim tesislerine göre üstünlük arz etmektedir. Bu nedenlerle, hidroelektrik projelerin bir an evvel geliştirilerek realize edilmesinde yarar görülmektedir. RÜZGÂR ENERJİSİ RÜZGAR ENERJİSİ TANIMI VE UYGULAMALARI Tanım: Rüzgar, güneş radyasyonunun yer yüzeyini farklı ısıtmasından kaynaklanır. Yer yüzeyinin farklı ısınması, havanın sıcaklığının, neminin ve basın­cının farklı olmasına, bu farklı basınç da havanın hareketine neden olur. Dünyaya ulaşan güneş enerjisinin yaklaşık % 2'i kadarı rüzgar enerjisine çevrilir. Meteorolojik açıdan rüzgar aşağıdaki yerlerde oluşabilir: - Basınç değişiminin fazla olduğu yerler, - Yüksek, engebesiz tepe ve vadiler, - Güçlü jeostrofik(*) rüzgarların etkisi altında kalan bölgeler, - Kıyı şeritleri, - Kanal etkilerinin meydana geldiği dağ silsileleri, vadiler ve tepeler. (*) Hareket halindeki hava kütlesi, dünyanın dönüşünden dolayı kuzey yarım kürede sağa, güney yarım kürede sola doğru sapar. Sapmaya neden olan kuvvete “corriolis kuvveti” denir. Bu şekilde oluşan rüzgara da “jeostrofik rüzgar” denir. Aslında jeostrofik rüzgar, basınç gradyanı ve corriolis kuvvet arasındaki dengeden oluşan ve yer yüzeyi ile etkileşmeyen kuramsal bir rüzgardır. Güneş enerjisi , güneşin çekirdeğinde yer alan füzyon süreci ile açığa çıkan ışıma enerjisidir, güneşteki hidrojen gazının helyuma dönüşmesi şeklindeki füzyon sürecinden kaynaklanır. Dünya atmosferinin dışında güneş enerjisinin şiddeti, aşağı yukarı sabit ve 1370 W/m² değerindedir, ancak yeryüzünde 0-1100 W/m2 değerleri arasında değişim gösterir. Bu enerjinin dünyaya gelen küçük bir bölümü dahi, insanlığın mevcut enerji tüketiminden kat kat fazladır. Güneş enerjisinden yararlanma konusundaki çalışmalar özellikle 1970'lerden sonra hız kazanmış, güneş enerjisi sistemleri teknolojik olarak ilerleme ve maliyet bakımından düşme göstermiş, çevresel olarak temiz bir enerji kaynağı olarak kendini kabul ettirmiştir. Güneşten Gelen Işınımın Dağılımı · Dünya ile Güneş arasındaki mesafe 150 milyon km'dir. · Dünya'ya güneşten gelen enerji, Dünya'da bir yılda kullanılan enerjinin 20 bin katıdır. · Güneş, 5 milyar yıl sonra tükenecektir. JEOTERMAL ENERJİ Kurumumuz, hidroelektrik enerji potansiyelini değerlendirmedeki 72 yıllık; bazı yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarını değerlendirmedeki 21 yıllık bilgi birikimini dikkate alarak vizyonunu elektrikten enerjiye genişletmiştir. Bu değişiklik, 2819 sayılı, 24 Haziran 1935 tarihli kuruluş yasamızın Madde 2, “A” Bendindeki “Memlekette mevcut su kuvvetleri ve sair enerji membalarını tetkik edecek elektrik istihsaline en elverişli olanları tesbit etmek,” şeklindeki ifadeye uygun olarak “sair enerji membaları”ndan olan “rüzgar ve güneş enerjisi”nden sonra “jeotermal enerji kaynakları”ndan elektrik enerjisi istihsaline ilişkin çalışmalara katılma ve katkı koyma kararı almıştır. Bunun sonucu, ilgili meslek disiplinlerinden oluşan bir proje ekibi çalışmalarına Kasım 2003'ten itibaren başlamış ve daha sonra ‘Jeotermal Enerji Kaynakları Şube Müdürlüğü' kurulmuştur. “Ülkenin hidrolik, rüzgâr, jeotermal, güneş, biyokütle ve diğer yenilenebilir enerji kaynakları öncelikli olmak üzere, enerji kaynaklarının, çevre etkileri de dikkate alınarak değerlendirilmesi için kullanılabilir enerji potansiyellerini belirlemek ve bu potansiyellerden yararlanma yöntemlerini ortaya koymak” stratejik amacı doğrultusunda, “Yeraltı enerji kaynaklarımızın değerlendirilmesine yönelik; arama, araştırma ve etüt çalışmaları yapma.” hedefiyle iki proje yürütülmektedir. -“Düşük Sıcaklıklı Jeotermal Kaynaklardan Elektrik Üreten Santral knolojilerinin Araştırılması ve MTA Tarafından Tahsis Edilecek Örnek Bir Sahada Fizibilite Çalışması” Projesi kapsamında, Dünyadaki örnek uygulamalar ile ülkemizdeki sıcak su kaynaklarının özelliklerine uygun teknolojiler araştırılmaktadır. Bu kapsamda uygun bir jeotermal sahada, mevcut veriler kullanılarak fizibilite çalışması yapılacağı planlanmıştır. Ancak, 5686 sayılı “Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu” gereği jeotermal sahaları ihale etme zorunluluğu nedeniyle saha tahsis edememesi üzerine proje başlatılamamıştır. - “Jeotermal ısı pompası kullanımının yaygınlaştırılması için, uygulama kılavuzlarının hazırlanması ve tanıtılması” Projesi kapsamında, ı sı pompası uygulamaları, projenin çevresel özelliklerine göre değişmektedir. Bu özelliklere göre ısı pompası tipleri belirlenerek örnek projeler yapılacak ve bu projelerin yaygınlaştırılmasına yönelik her türlü tanıtıcı faaliyetlerde bulunacaktır. Isı Pompaları, Hava, Su ve Toprak Kaynaklı olarak üç sınıfa ayrılmaktadır. Isı pompalarının bir arada ve ayrı ayrı uygulamaları mevcuttur. Jeotermal Enerji Kaynakları Şubemiz, faaliyetleri nedeniyle sadece Toprak Kaynaklı Isı Pompaları ile ilgilenmektedir. Isı pompası, düşük sıcaklıklı kaynaklardan (hava, su, yer) ısıyı süzen ortamsal enerji teknolojisidir, su ve yer ısıtması için ihtiyaç duyulduğunda sıcaklığı yükseltir ve yayar. Isı pompaları soğutma amaçlı olarak da ters olarak çalışır. Yer kaynaklı ısı pompası sistemlerinde üç ana kısım veya alt sistem bulunmaktadır. Birincisi: Isı taşıyıcı akışkan ile jeokütlenin temasını sağlayarak, ısı alışverişine olanak sağlayan boru düzenleri yani, ısı değiştiricileri. İkincisi: Jeokütleden elde edilen ısıyı binaya aktaran sistem, yanı ısı pompası. Üçüncüsü: Bina içindeki mahalleri ısıtmak veya soğutmak için gerekli olan ısıdan yararlanma tesisi yani, ısı dağıtım tesisinden oluşmaktadır. Bu bilgiler ışığında toprak kaynaklı ısı pompaları hakkında araştırmalar devam etmektedir. Isı Pompası uygulaması örnek projelendirilmesi için uygun yer arayışları devam etmektedir. Toprak Kaynaklı Isı Pompası uygulamalarını tanıtmak ve yaygınlaştırmak üzere, broşür - uygulama kılavuzları hazırlanacaktır. HİDROJEN Hidrojen 1500'lü yıllarda keşfedilmiş, 1700'lü yıllarda yanabilme özelliğinin farkına varılmış, evrenin en basit ve en çok bulunan elementi olup, renksiz, kokusuz, havadan 14.4 kez daha hafif ve tamamen zehirsiz bir gazdır. Güneş ve diğer yıldızların termonükleer tepkimeye vermiş olduğu ısının yakıtı hidrojen olup, evrenin temel enerji kaynağıdır. -252.77°C'da sıvı hale getirilebilir. Sıvı hidrojenin hacmi gaz halindeki hacminin sadece 1/700'ü kadardır. Hidrojen bilinen tüm yakıtlar içerisinde birim kütle başına en yüksek enerji içeriğine sahiptir (Üst ısıl değeri 140.9 MJ/kg, alt ısıl değeri 120,7 MJ/kg). 1 kg hidrojen 2.1 kg doğal gaz veya 2.8 kg petrolun sahip olduğu enerjiye sahiptir. Ancak birim enerji başına hacmi yüksektir. Hidrojen doğada serbest halde bulunmaz, bileşikler halinde bulunur. En çok bilinen bileşiği ise sudur. Isı ve patlama enerjisi gerektiren her alanda kullanımı temiz ve kolay olan hidrojenin yakıt olarak kullanıldığı enerji sistemlerinde, atmosfere atılan ürün sadece su ve/veya su buharı olmaktadır. Hidrojen petrol yakıtlarına göre ortalama 1.33 kat daha verimli bir yakıttır. Hidrojenden enerji elde edilmesi esnasında su buharı dışında çevreyi kirletici ve sera etkisini artırıcı hiçbir gaz ve zararlı kimyasal madde üretimi söz konusu değildir. Hidrojen gazı farklı yöntemlerle elde edildiği gibi su, güneş enerjisi veya onun türevleri olarak kabul edilen rüzgar, dalga, ve biyokütle ile de üretilebilmektedir. Araştırmalar, mevcut koşullarda hidrojenin diğer yakıtlardan yaklaşık üç kat pahalı olduğunu ve yaygın bir enerji kaynağı olarak kullanımının hidrojen üretiminde maaliyet düşürücü teknolojik gelişmelere bağlı olacağını göstermektedir. Bununla birlikte, günlük veya mevsimlik periyotlarda oluşan ihtiyaç fazlası elektrik enerjisinin hidrojen olarak depolanması günümüz için de geçerli bir alternatif olarak değerlendirilebilir. Bu tarzda depolanan enerjinin yaygın olarak kullanılabilmesi -örneğin toplu taşım amaçları için yakıt piline dayalı otomotiv teknolojilerinin geliştirilmesine bağlıdır. B İ Y O E N E R J İ BİYOGAZ BİYODİZEL BİYOETANOL GAZLAŞTIRMA Kaynak:http://www.eie.gov.tr/YEK.html
  16. ELEKTRİK EV ALETLERİNDE ENERJİ TASARRUFU YÖNTEMLERİ Buzdolabı: Buzdolaplarının verimli kullanılmasında öncelikle düzenli olarak bakım yaptırmak gerekiyor. Ayrıca, buzdolabının etrafının toz ve hava sirkülasyonunu etkileyici diğer maddelerden ve ısı kaynaklarından uzak tutulması gerekiyor. Buzdolabındaki gereksiz eşyalarda fazladan elektrik harcanmasına neden olur. Klimalar: İhtiyaçtan çok büyük bir klima enerji kaybına neden oluyor. Evin güneş alan kısımlarının ağaçlarla gölgelenmesi, cam filmleri, pencere ve duvar tenteleri pasif soğutma yöntemlerinin uygulanması da klimanın soğutma yükünü azaltıyor, dolayısıyla daha az enerji kaybına sebep oluyor. Ocak ve fırınlar: Eğer evde birkaç tane fırın varsa daima küçük olanı tercih edilmesi gerekiyor. Çok gerekli değilse ön ısıtma yapılmaması, yapılsa bile bu süre 10 dakikayı geçmemesi gerekiyor. Mikro dalga fırınlarda pişirmen 2-10 dakika, ısıtma ise 10-30 saniyede gerçekleşiyor, bu nedenle geleneksel fırınlara göre yüzde 66 daha az elektrik harcıyorlar. Çamaşır makineleri: Yüksek sıcaklıkta yıkamak yerine ılık suyla yıkamak, durulamanın ise soğuk su ile yapılması gerekiyor. Ayrıca, yıkama programları tam kapasite çalıştırılmalı. Eğer mümkünse çamaşırlar dışarıda güneş ve rüzgardan yararlanarak kurutulmalı. Bu arada, önden yüklemeli makinalar, üstten yüklemeli makinalara göre daha az enerji tüketiyorlar. Gerektiğinden fazla yada çok az çamaşır yıkamakta fazla elektrik kullanımına neden olur. Bulaşık makineleri: Bulaşık makinası yerleştirilirken çevresinde en az 5 cm boşluk bırakılarak, ısınmadan dolayı oluşan sıcak havanın kolayca dağılması sağlanmalı. Yaz aylarında ısı ve nemi azaltmak için sabah ve akşam saatlerinde yıkama yapılmalı. Bulaşıkları ön durulamaya tabi tutmak gereksizdir, gerektiği durumlarda sıcak su yerine soğuk su kullanılmalı. Bulaşıkların sanitasyonu için yüksek sıcaklıkta yıkama arzu edilmedikçe 55 derece su sıcaklığı yeterlidir. Tam kapasite dolmadıkça makine çalıştırılmamalı. Elektrikli süpürge: Elektrikli süpürgenin torbası sık sık boşaltılmalı. Bu işlem, süpürgenin emme gücünü yükselteceğinden daha verimli ve daha çabuk temizlemeyi sağlıyor. Ayrıca yılda en az bir kez motor bölümü açılıp, buradaki toz ve pamukçukların temizlenmesi gerekiyor. Ayrıca kaba kirlerin alınması için mümkünse el gırgırı kullanarakta tasarruf yapılabilir. DİĞER EV ARAÇLARI Küçük ekranlı televizyonlar büyük ekranlara göre daha az elektrik enerjisi tüketiyorlar. Ses düzeyinin düşük tutulması da elektrik enerjisi tüketimi azaltıyor. Saç kurutma işlemi mümkün olduğu kadar havlu ile makina kullanmadan yapılması gerekiyor. Ortalama olarak, bir saç kurutma makinasının 10 dakika çalışması 60 watt’lık bir lambanın 3 saat yanmasına eşdeğer bir enerji tüketiyor. Bu arada, akıllı sayaçlar ile puant tarifesinden yararlanarak, elektrik tüketiminin indirimli ücret tarifesi uygulanan zaman dilimlerine kaydırılmasıyla, aynı miktarda tüketilen elektrik için daha az ücret ödeniyor. Bütün bunlara dikkat ederek hem bütçemize düşen elektrik faturasını azaltabilir hemde küresel ısınmaya karşı yardımcı olmuş olursunuz. AYDINLATMADA ENERJİ TASARRUFU Broşüre göre, aydınlatmada enerji tasarrufu yapabilmek için şu unsurlara dikkat etmemiz gerekli: * Bilgisayar ile işiniz bittikten sonra mutlaka fişini çekin. Kapatılmayan bilgisayar minumum performansta bile çalışsa elektrik tüketmeye devam eder. * Bilgisayar, işlem yaparken ortalama 150 watt, işlem yapmazken 25-30 watt, kapalı olmasına karşın fişi çekilmediği durumda ise 5 watt elektrik tüketir. * Tasarruflu lamba kullanın. İstanbul’da 5 milyon evde enerji tasarruflu lambalara geçilse 400 milyar kilowat saat tasarruf sağlanabilir. Tasarruflu lamba fiyatı fazla bile olsa yaptığı tasarruf sayesinde maliyetini kısa zamanda kurtarır. * Televizyon, VCD ve DVD’lerinizi uzaktan kumanda ile değil, direkt fişi çekerek kapatın. Fişi çekilmeyen elektrikli ev aletleri azda olsa bir miktar elektrik tüketir. * Ütüyü, saat 22.00′den sonra yapın. Ütüleme bitmeden 5 dakika önce fişi prizden çekin. * Bir akkor lamba, kompakt fluoresan lamba ile değiştirildiğinde yüzde 80 kadar aydınlatma maliyeti azalır. * Eğer kullanıcının bütçesi bir defada bir çok fluoresan lamba alma imkanı yoksa, geride kalanları değiştirmek için aylık olarak sıraya konarak tamamlanması mümkündür. * Odadan ayrılırken lambalar kapatılmalıdır. Aile bireyleri odadan ayrılırken lambaları kapatmalarını hatırlatacak notlar konması faydalı olacaktır. Odadan çıkarken lambaların kapatılması alışkanlık haline gelmelidir. * Gün ışığından mümkün olduğunca faydalanılmalıdır. Odalar doğal aydınlık avantajını daha iyi kullanacak şekilde düzenlenmelidir. Pencere yakınına bir masa ve sandalye yerleştirerek elektrik faturalarında gerçek bir azalma sağlanabilir. * Dış kapı ışıldakları halojen lambalarla değiştirilebilir. 50-90 watt’lık bir halojen lamba, iki kat fazla watt’lı standart bir reflektör lamba yerine takılırsa yine aynı aydınlatma sağlanır. * Lambaların ve armatürlerin periyodik olarak bakımları yapılmalıdır. İyi yapılmayan bakım sonucunda lamba üzerinde biriken tozlar faydalı ışık miktarını azaltır. Ayrıca kirlenen lambalarda temizlenmelidir. Bu sayede de daha fazla aydınlanma sağlanır. * Duvarlar ve tavanlar açık renkli boya ile boyanmalı, dekorasyon eşyaları mümkün olduğunca açık renkli alınmalıdır. * Lamba ışık çıktısı verimli olarak kullanılmalıdır. * Daha fazla ışığa ihtiyaç duyulan bölümlerde çok sayıda düşük güçlü lamba yerine daha yüksek güçlü tek bir lamba kullanmak daha verimli bir aydınlatma sağlar. Birden fazla lamba daha fazla maliyet getirir. * Dekoratif lambalar ışığı sizin istemediğiniz yönlere gönderir. Açık renk, şeffaf gölgelikli abajurlar ışığı daha iyi geçirirler. * Zamanlayıcılar, fotoseller, ya da yaklaşım sensörleri vasıtasıyla aydınlatmanın kontrol edilmesi de enerji tasarrufu sağlar.
  17. ENERJİ TASARRUFU NEDİR? Enerji tasarrufu, üretimde, konforumuzda ve iş gücümüzde herhangi bir azalma olmadan enerjiyi verimli kullanmak, israf etmemektir. Aynı işi daha az enerji kullanarak yapmaktır. Bu yalıtımsız evde oturan aile; Kış aylarında konforlu bir ısınma sağlayamadıkları, daha fazla yakıt kullandıkları, bunun için daha fazla para ödedikleri ve bacalarından çevreye o oranda daha fazla emisyon atıkları için endişeliler. Bu yalıtımlı evde oturan aile; Kış aylarını konforlu geçirdikleri, Daha az yakıt kullandıkları, Bunun için daha az para ödedikleri ve Bacalarından çevreye o oranda daha az emisyon attıkları için mutlular. Enerji tüketimimizin %82 ’si ısıtma için kullanılmaktadır. Isı yalıtım önlemlerinin alınması ile bu kayıplar azaltılabilir. Binaların yalıtımı ile %25 den %50’ye varan yakıt tasarrufu sağlanması mümkündür. Niçin Enerjiyi Verimli Kullanmalıyız? Enerjinin fazla kullanılması sonucunda; o DOĞAL KAYNAKLAR HIZLA TÜKENİYOR o ÇEVRE KİRLENİYOR o ENERJİ İÇİN YÜKSEK MİKTARDA PARA ÖDÜYORUZ Ekonomik üretim ana unsuru olan ve hayat kalitemizi iyileştiren enerjinin kullanımından vazgeçemeyeceğimize göre ENERJİYİ VERİMLİ KULLANALIM Dünya'da enerji tüketiminin bu şekilde devam etmesi durumunda 2020 yılında fosil yakıt kaynaklarının yarısının tüketilmiş olacağı tahmin edilmektedir. Fosil kaynaklar, sadece yakıt olarak değil aynı zamanda başta ilaç olmak üzere kimya sektöründe pek çok alanda kullanılmaktadır. Bu yönü ile de korunması en azından tüketiminin azaltılması önemlidir. Kömür veya petrol gibi fosil yakıtların yanması sonucu, daima CO2 oluşur. Yapılan ölçümler milyonlarca yıldır 180-280 ppm arasında değişen CO2 seviyesinin günümüzde 360 ppm seviyesine çıktığını göstermektedir. Karbondioksit diğer sera gazlarına göre %55'lik bir oranla, doğal sıcaklık dengelerinin bozulmasında en büyük etkiyi yaparak Küresel Isınma'ya neden olmaktadır. Küresel Isınma'nın oluşumunda Sera Etkisi'nin rolü büyüktür. "Sera Etkisi"ni, güneşten gelen kısa-dalga ışınlarının geçmesine izin veren gaz tabakasının, dünya üzerinden yansıyan uzun-dalga ışınlarının büyük bir kısmını tutması sonucu meydana gelen atmosferik dengesizlik olarak kısaca açıklayabiliriz. Atmosfere atılan diğer sera gazları ise CO, SO2, NOx gibi zehirli gazlar ve radyoaktif maddelerdir. Termik santrallarda, sanayide ve binalarda yakıt olarak kömür kullanıldığında, bu kirlilik etmenlerinin yanısıra kül de açığa çıkar. Kül civa, kurşun, arsenik ve kadmiyum içermesi nedeniyle yüksek oranda kirletici etkiye sahiptir. Fosil yakıtların bu şekilde kullanılmaya devam edilmesi durumunda, aşırı kuraklık, deniz seviyesinde yükselme sonucu su baskınları, fırtınalar ve ultraviyolenin artması gibi küresel değişmeler sonucu, doğanın ekolojik dengesinin bozulması kaçınılmazdır. 1970'li yıllarda yaşanan petrol krizi sonrasında enerji konusuna ilgi artmış ve enerji tasarrufu konusu gündeme gelmiştir. Enerji tasarrufu yapmak aile bütçesi için önemlidir. Enerjiyi verimli kullanırsak faturalara daha az para öderiz. Enerji tasarrufu devlet bütçesi için de çok önemlidir. Kullandığımız enerjinin yaklaşık %60'ını başka ülkelerden alıyoruz ve ödemeyi döviz olarak yapıyoruz. Binalarda Enerji Verimliliği Çalışmaları Binalarda Enerjinin Etkin Kullanımını Projesi Türkiye ile Almanya arasında Teknik İşbirliği çerçevesinde Binalarda Enerjinin Etkin Kullanımı alanında "Binalarda Enerjinin Verimli Kullanılması-Erzurum İlinde Uygulama" adlı proje Kasım 2002'de başlatılmıştır. EİE/UETM, Alman Teknik İşbirliği Kurumu (GTZ) ve Erzurum Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülecek proje, çeşitli bina etütleri, eğitim programları, yasal düzenleme ihtiyaçlarının belirlenmesi, belediyelerde danışmanlık merkezlerinin oluşturulması gibi birçok faaliyetleri kapsamaktadır. Binalarda Isı Yalıtımı Kuralları Standardı, TS 825 Türkiye'de binalarda birim alanı veya hacmi ısıtmak için harcanan enerjinin Avrupa ülkelerine göre 2-3 kat daha fazla olması nedeniyle 1985 tarihli Binalarda Isı Yalıtımı Kurallarını belirleyen TS 825 Standardı, EİE raportörlüğünde diğer kurum ve kuruluşlar ile işbirliği yapılarak revize edilmiştir. Yeni standart, 14 Haziran 2000 tarihinden itibaren zorunlu uygulamaya girmiştir. Böylece, yeni inşa edilecek binalarda bina zarfından olan yıllık ısı kayıplarının yarı yarıya azaltılması sağlanabilmektedir. Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliği TS 825 Standardı revizyon çalışmasının tamamlanması üzerine, 1985 tarihli Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliğinin yeni standartla paralellik sağlayacak şekilde değiştirilmesi için gerekli çalışmalar yapılmış ve yeni yönetmelik 8 Mayıs 2000 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak 14 Haziran 2000'den itibaren yürürlüğe girmiştir. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Enerji Tüketimlerini Azaltmak için Alacakları Önlemler 11.11.1997 tarihli Başbakanlık "Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Enerji Tüketimlerini Azaltmak için Alacakları Önlemler" Genelgesi doğrultusunda, Ülke genelinde Kamu Kurumları 1998 yılından itibaren her yıl Mayıs ayında binalarındaki enerji tüketimleri ile ilgili yıllık raporlar hazırlamakta ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına göndermekte ve inceleme-değerlendirme çalışmaları EİE tarafından yürütülmektedir. Konutlarda ve Ulaştırma Sektöründe Enerji Tüketimi Projesi 1997 yılı sonlarında Devlet İstatistik Enstitüsü ve EİE işbirliği ile "Konutlarda ve Ulaştırma Sektöründe Enerji Tüketimi Projesi" konulu ülke çapında bir istatistik çalışması başlatılmıştır. Finansmanı DİE, EİE ve DPT nin katkılarıyla karşılanan bu proje ile ülke çapında temsili örnekleme yapılarak coğrafi bölgeler bazında konutların yapısal özellikleri, yalıtım durumları, ısıtma sistemleri, yakıt ve elektrik olarak enerji tüketimlerinin analizleri gerçekleştirilmiştir. İstatistiksel değerlendirme DİE tarafından yapılarak sonuçları yayınlanmıştır. Ulaştırma sektörüne yönelik istatistik çalışmaları 2001 yılı sonu itibarı ile tamamlanmış ve uluslararası kriterlere uygunluk açısından 4-5 yılda bir güncellenmesi gerekmektedir. Okul ve Kamu Kurumlarına Yönelik Seminerler Enerji tasarrufu konusunda öğrencilerinin bilinçlendirilmesi amacıyla seminerler düzenlenmekte, öğrenci ve öğretmenlere yönelik çeşitli dökümanlar sağlanmaktadır. Ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarına hizmet içi eğitim programları kapsamında enerji tasarrufu konulu seminerler verilmektedir. Enerji Tasarrufu Haftası Etkinlikleri Genel Müdürlüğümüzün Başkanlığını ve Sekreteryasını yürüttüğü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Enerji Tasarrufu Koordinasyon Kurulu tarafından her yıl Ocak ayının ikinci haftasında, Enerji Tasarrufu Haftası etkinlikleri düzenlenmektedir. Bu etkinlikler kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı ve Tübitak işbirliği ile "ENERJİ TASARRUFU" konulu yarışmalar ilköğretim öğrencileri arası resim ve öykü dalında, lise ve dengi okul öğrencileri arasında ise proje dalında yapılmaktadır. Spot Filmler Enerji Tasarrufu Koordinasyon Kurulu ve TRT işbirliği ile enerji tasarrufu konusunda halkımızı bilinçlendirmek ve ülkemizde yürütülen enerji tasarrufu çalışmalarının etkinliğini artırmak amacıyla TRT kanallarında dönüşümlü olarak yayınlanmak üzere enerji verimliliği ile ilgili 5 adet spot film hazırlanmaktadır. Yayın Çalışmaları Binalarda ve ulaştırmada enerji tasarrufuna yönelik çeşitli , broşür ve kitapçıklar hazırlanarak, kamu kurumlarına, üniversitelere, belediyelere, valiliklere, enerji tasarrufu ile ilgili etkinliklerde katılımcılara dağıtılmaktadı http://www.eie.gov.t.../bina_ulas.html kaynak.
  18. http://www.youtube.com/watch?v=9rbRMGpO0Vs&feature=related
  19. kaan_bebeto

    Lemur

    madagaskar'da et bulamayan aç kalan halk geleneksel olarak öldürülmemesi gerektiğine inanmalarına rağmen nesilleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan lemurları yiyor. (Cnnturk.com) -haber- 17.12.2011 Nesli tükenmekte olan hayvanlar arasında sayılan lemurların son zamanlardaki en büyük düşmanları insanlar. Lemurlar için yasadışı avlanma başlı başına bir problem. Özellikle adanın doğu kısmında av kurbanı olan bu hayvanlarla ilgili bir çalışma yürüten Bangor Üniversitesi'nden Koruma Bilimci Julia Jones, kırsal alanlarda ve küçük kasabalarda bu hayvanların öldürülerek yenilmesinde artış olduğunu tespit etti. Madagaskar'da Lemurların öldürülmemesiyle ilgili inanışlar mevcut. İnanışa göre bal toplarken ağaçtan düşen bir adamın lemurlar tarafından korunmuş ve kurtarılmış. Bu nedenle bu hayvanın koruyucu olduğuna inanılıyor. Bir başka inanışta ise lemurların insanların ataları olduğu dile getiriliyor. Bütün bunlar lemurları halk için kutsal yapıyor. Ayrıca lemur öldürmenin ve yemenin hastalık ve kötü şans getireceğine inanılıyor. Diğer yandan buraya gelen turistlerin tek amacı nesli tükenmekte olan bu tür hayvanları görmek. Ancak kaçak avcılık artık kontrolden çıkmış durumda. Julia Jones bin 154 ev dolaşarak son 3 günde ne yediklerini sordu. Sadece birkaç evden lemur yedik cevabı gelirken "Hayatınız boyunca avlanması yasak, korunan herhangi bir tür hayvanı yediniz mi?" sorusuna ise yüzde 95 evet cevabını verdi. Plos One dergisinde yer alan araştırmaya göre bu yüzde 95'in büyük bölümü yedikleri hayvanın lemur olduğunu söyledi. Katılımcıların yüzde 45'i 10 kereden fazla lemur yediklerini itiraf etti. Bu arada araştırma insanların aslında lemur yemek istemediğini fakat et ihtiyaçlarını gidermek için mecburen yediklerini de ortaya koydu. Lemurlar çok az üredikleri için gidişatın böyle sürmesi durumunda soylarının tükenmesine kesin gözüyle bakılıyor.
  20. zimbabve de, nesli tükenmek üzere olan kaplumbağaları kesip yiyen 4 Çinli gözaltına alındı. 16.02.2012 cnntürk com Hayvanlara Yapılan Zulmü Engelleme Topluluğu'ndan (ASPCA) yapılan açıklamada, zanlıların, nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan 40 kaplumbağayı öldürdüklerini kabul ettikleri kaydedildi. zimbabve 'ye yasa dışı yoldan girdikleri belirlenen Çinlilerin, sınır dışı edilmek üzere cezaevinde tutulduğu belirtildi. Açıklamada ayrıca bir eve yapılan baskında da 13 canlı kaplumbağa ve kaplumbağa etinin bulunduğu kaydedildi. Köylülerin Çinlilere yemeleri için kaplumbağaları sattığı ve kaplumbağanın kesilmeden önce kabuğunu çıkarmak için kaynar suda haşlandığı ifade edildi.
  21. madagaskar'da et bulamayan aç kalan halk geleneksel olarak öldürülmemesi gerektiğine inanmalarına rağmen nesilleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan lemurları yiyor. (Cnnturk.com) -haber- 17.12.2011 Nesli tükenmekte olan hayvanlar arasında sayılan lemurların son zamanlardaki en büyük düşmanları insanlar. Lemurlar için yasadışı avlanma başlı başına bir problem. Özellikle adanın doğu kısmında av kurbanı olan bu hayvanlarla ilgili bir çalışma yürüten Bangor Üniversitesi'nden Koruma Bilimci Julia Jones, kırsal alanlarda ve küçük kasabalarda bu hayvanların öldürülerek yenilmesinde artış olduğunu tespit etti. Madagaskar'da Lemurların öldürülmemesiyle ilgili inanışlar mevcut. İnanışa göre bal toplarken ağaçtan düşen bir adamın lemurlar tarafından korunmuş ve kurtarılmış. Bu nedenle bu hayvanın koruyucu olduğuna inanılıyor. Bir başka inanışta ise lemurların insanların ataları olduğu dile getiriliyor. Bütün bunlar lemurları halk için kutsal yapıyor. Ayrıca lemur öldürmenin ve yemenin hastalık ve kötü şans getireceğine inanılıyor. Diğer yandan buraya gelen turistlerin tek amacı nesli tükenmekte olan bu tür hayvanları görmek. Ancak kaçak avcılık artık kontrolden çıkmış durumda. Julia Jones bin 154 ev dolaşarak son 3 günde ne yediklerini sordu. Sadece birkaç evden lemur yedik cevabı gelirken "Hayatınız boyunca avlanması yasak, korunan herhangi bir tür hayvanı yediniz mi?" sorusuna ise yüzde 95 evet cevabını verdi. Plos One dergisinde yer alan araştırmaya göre bu yüzde 95'in büyük bölümü yedikleri hayvanın lemur olduğunu söyledi. Katılımcıların yüzde 45'i 10 kereden fazla lemur yediklerini itiraf etti. Bu arada araştırma insanların aslında lemur yemek istemediğini fakat et ihtiyaçlarını gidermek için mecburen yediklerini de ortaya koydu. Lemurlar çok az üredikleri için gidişatın böyle sürmesi durumunda soylarının tükenmesine kesin gözüyle bakılıyor.
  22. Vaşaklar doğal ortamında görüntülendi Tunceli'de ağır kış şartları yaban hayatını olumsuz etkilerken, genellikle gece görülen "Vaşaklar" gündüz görüntülendi. Tunceli'de ağır kış şartlarından etkilenen "Vaşaklar", Pülümür Vadisi'nde avcılar tarafından avlanan yaban domuzu leşinden beslenmek için geldikleri sırada görüntülendi. Vaşaklar, görenlerin dikkatini çekti. Orman ve Su İşleri Bakanlığı 15. Bölge Müdürlüğü Tunceli Şube Müdürlüğünde görevli orman mühendisi Engin Benli, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Vaşakların nesli tükenme noktasında olan hayvanlar olduğunu ifade etti. Benli, "Vaşakların en fazla popülasyonunun Tunceli'de olduğunu söyleyebiliriz. Buna rağmen koruma altında olan hayvanlar. Normalde gündüz görünmeyen vaşaklar, bu sene ağır kış şartlarından dolayı su kenarına kadar inmişler, gündüz avlanmışlar. Dün iki tane gördüğümüz vaşakları bu gün üç tane gördük. Bir anne ve iki yavrusu olduğunu fark ettik. Vaşakları görmek, halen var olduklarını bilmek çok güzel bir olay. Ben de burada çalıştığım süre içinde ilk defa denk geliyorum" dedi. Vatandaşlardan yaban hayatının korunması konusunda duyarlı olmalarını beklediklerini ifade eden Benli, "Vatandaşlarımızın doğanın korunması noktasında yaban hayvanlarının korunması noktasında hassas olmalarını istiyorum. Doğa ve yaban hayatı bizim bir parçamız, onlara sahip çıkmalıyız. Özellikle kaçak avcılar ve avcıları uyarmalıyız, engellemeliyiz. Bu vaşak Tunceli'nin ve Türkiye'nin güzelliği. Bunların nesli inşallah korumalarımız sayesinde devam edecek" diye konuştu.
  23. Nesli tükendiği düşünülen bir Japon somon balığı türü, 70 yıl sonra Fuji Dağı yakınlarındaki bir gölde yeniden ortaya çıktı. Nesli tükendiği düşünülen bir Japon somon balığı türü, 70 yıl sonra Fuji Dağı yakınlarındaki bir gölde yeniden ortaya çıktı. 'Japonya daki Kyoto Üniversitesinden Tetsuji Nakabo, bu balık türünün ülkenin orta kesimlerindeki Saiko Gölü'nde yaşamını sürdürdüğünü tespit etti. Hükümet de nesli tükenen balıklar listesinde yer alan tatlısu somon türüne ilişkin bu iddianın araştırılacağını bildirdi. Aslen kuzeydeki Akita bölgesinde yaşayan bu balık türünün, asidite oranı fazla olan nehir sularının bir hidroelektrik projesi kapsamında 1940 yılında göle yönlendirilmesinin ardından yok olduğuna inanılıyordu.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.