GıLgaMeŞ tarafından postalanan herşey
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
Peki kardeş , o zaman şöyle düşün: Evrenden başka evrenler, sence sonsuz tane olabilir mi? Yani sayma işinin sonsuza dek süreceği anlamında...Ne kadar çok olursa olsun , hatta dünyayı oluşturan ''atomların sayısı'' kadar olsun, bunun ne demek olduğunu düşünebiliyor musun?Buna rağmen yinede böyle akıl almaz bir sayı sonsuza nazaran sadece ''sıfırdır''. Ayrıca bir diğer hususta şu: Sevgili raslantı, düşünsene! Mekanın içindekiler sonsuz değilse, mekanda sonsuz olamaz.Sonsuzun içinde olan , ona tabi olmak zorundadır.Oysa ''değişim'' ler gözümüzün önünde, yani madde zamana tabi, kuantum bile olsa , kendi boyutunda bir zamanı var.Bu zaman geriyede işlese yine ''zaman'' var.Sonsuz olan başlangıçsız olandır.Başlangıcı olmayanın içindekilerde , başlangıçsız olmak zorundadır.Başlangıcı olmayan hem ezel ve hemde ebed olur!Zaman orda olamaz. Bunlar üzerinde düşünmeni rica ediyorum. saygılar
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
yam_yam Kardeş! ******************* Elektron ve protonun maddenin hareketi için yeterlidir diyorsun tamam diyelim. E peki protondaki ''parçacıklar'' protonu nasıl oluşturdu?Kuarklar dünyasına dalan sensin o zaman açıklamasını sen yapmalısın.Proton ve elektron herhalde '' gökten zembille'' inmedi , senin dediğine göre ! Kaldıki ilk hareketin subutunu izah etmeye kalkarken , neden mesela: Protonun nasıl oluştuğunu, dahası elektron proton ile birleşerek ''atomları'' oluşturmak içn ''füzyon'' olayının nasıl olduğunu anlatmıyorsun bize?Füzyon için gereken '' nükleer'' güçlerin yıldızlardan başka nerede olduğunu sanıyorsun!Dahası yıldızlarda yapılması oluşturulması gereken atomların , yıldızların oluşması anında var olduğunuda biliyor musun?Yumurta mı tavuktan , tavuk mu yumurtadan çıkıyor yani Bu ve benzer soruların tamamı: Termodinamik başlangıca götürüyor bizi. Bununla beraber mesela , elektronun bu gün itibariyle bir ''alt yapılarından'' bahsedilmiyor.Ya varsa! Bu defa bunları bir araya getiren güç nedir? Diye sorabiliriz. Evet seninde dediğin gibi, enerji yok olmuyor ,zaten başından beri bunu anlatıyorum sana ama senin tezatın şurada: Termodinamiğin , 1. kanunu olan ''Enerjinin konrunumu'' kanunu kabul edip,yine Termodinamiğin 2. kanunu olan '' Enerjinin tam olarak yerine konulamaması'' kanunu kabul etmemendir.Bana kapalı sistemlerde geçerlidir diyip kaçamazsın,Zira maddenin sayısı ''sonsuz tane '' olamaz!Evrende maddelerden müteşekkil bir yapı arzettiği için sonuçta ''sınırlıdır'' ve kendi içinde bir kapalı sistem olmak durumundadır. Eğer buna açık sistem diyorsan buyur bana enerji kaynağını göster.Enerjinin dönüşümüyle bu işi anlatmaya kalkarsan olmaz, zira term. 2. kanunu enerjinin ölü hale gittiğini gösteriyor .Kaldıki senin ilk hareket için yeterlidir dediğin, proton ve elektronun birlikte iş yapabilmeleri, yani terkibe girmeleri için , nükleer bir füzyon enerjisinin olması gerekmektedir.Şimdi birini anlatırken diğerini neden gör müyorsun? Sen iyisimi ''ilk hareketi'' kabullen, başka yolu yok bu işin.
-
TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ.... (FETHULLAH GÜLEN 'in tek amacı, ABD desteğinde demokratik yollardan Türk-İslam birliğini gerçekleştirmek değil midir?...)
Fethullah Gülen Hocayı eleştiren '' akıllıların'' evvela o mübarek zatın , çeyreğinden vazgeçtim, binde biri kadar çapı olması gerekmektedir. Saygılar
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
Bak güzel kardeşim : Tutmuş bana termodinamiğin, kuantum fiziğindeki geçerliliğini sormuşsun ; Einstein’i her zaman fizik hocası olarak gören Max Born demiş ki: “Eğer tanrı dünyayı mükemmel bir mekanizma olarak yaratmışsa, O en azından, mükemmel olmayan zekamıza,dünyanın küçük parçalarını kestirmek için,çok sayıda diferansiyel denlem çözmek zorunda kalmayacağımız, fakat zarı oldukça başarılı şekilde kullanacağımız kadar ihsanda bulunmuştur.”. yukardaki bu cümlelere baktığında göreceğin tek şey ''henüz tam manasıyla kavranamayan '' kuantumla, termodinamiğin gözlenen ve sağlam 2. kanunu arasında ilişki kurup benden izahını istiyorsun. Ben onca yazımda enerjinin entropisini anlattım ve gözlemlenmiş ''verilerden'' hareketle bir sonuç çıkardım. Sen buna itiraz edemeyince kaçıp kuantumun ardına saklandın.Nedenini ben söyleyeyim: Henüz kesin verileri olmayan bu parçacık karakteristikleri hakkında yorum yapmak çok kolay, herkes bir yerlere rahatlıkla çekebilir yani.Elektrona ''dalga'' diyen olduğu gibi ''parçacık''tabirini veya her ikisini birden kullananlarda olmuş! Elektronun enerjisini yitirip yitirmemesi, yani enerjisinin ölü olma yolunda ilerlemesi olayıyla ilgili, mesela diyebilirizki, Dejenere olma durumları vardır , mesela dejenere bir maddenin kapasitesinin üzerinde sıkıştırılması sonucu,elektron ve protonlar notronlara dönüşebiliyor.işte sana en basitinden bir dönüşüm olayı daha! Sen şimdi kalkmış varsayımların ''varyasyonlarına'' dalmış, ayan beyan ortada olan termodinamikiğin 2. kanunu bişey ifade etmez diyorsun. Gözümüzün önünde işte:En basitinden yıldızlar ve enerjilerinin tükenmesi ''ölü hale'' dönmesi diyelim... Ötesi var mı bunun? Yok.yok yok........... Sonuç olarak, enerji bir zaman gelecek ve ''ölü''olacaktır!Buda başlangıcı olduğunu ezelden gelmediğini ortaya koyar! Sonsuz bir zamandan gelen bir şey olsa, sonlu bir zaman sonra tükeneceğinden,şimdi hayat, artı eksi vs... hiç bir şey olmazdı.Kısacası bir başlangıçla olmuştur.
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
Samimiyetimle ifade ediyorum: Sevgili kardeşim yazılarımın tamamında,dediğiniz çelişki gibi görünen şeyler yok! Parça parça alırsanız bu anlam çıkıyor. Ben mesela , sizin yazılarınızın bazı yerlerini alıp, genelde anlatmak istediğinizin tamamen aksine bir ifade çıkarabilirim. Bunu neden anlamak istemiyorsunuz? Termodinamiği gidin okuyun ve 2. kanunu ne diyor aynı mantıkla yola çıkınca'' başlangıç'' kavramına gidiyor mu gitmiyor mu görürsünüz. BEN ''islamı'' tebliğ etmek hakkında bir yazı yazmadım.Yaratıcıyı göstermek hakkında bir yazıydı bu.Ve yarattıcıya işaret edip O'nu gösteren bir çok delilden sadece bir tanesiydi bu!Kaldıki sade bir termodinamik konusuyla değil, başka mantıklar kullanarakta bunu anlattım. Karşı çıkmak istiyorsanız ortaya ''mantık'' koymalısınız. Sinirlenmem tabiidir, zira benim anlattığımın aksini ''ısrarla '' böyle diyorsun diye söylerseniz, tabiki insanın fıtratında vardır ve sinirlenmeside doğaldır.
-
AYIN YARILMASI MUCİZESİ
Ben anladım anlamasınada, siz anlatım hatası yaşıyorsunuz! Hem şüphe diyorsunuz ve hem namazı kılmayanın islamla nasıl çeliştiğini ve hatta ''islamın şartı ''olduğundan bu şartı yerine getirmeyen ''kafir olur'' demeye getiriyorsunuz. Neyse konu o kadar mühim değil zaten, her zamanki ''gaf''larınızdan biri diyip geçiyorum saygılar
-
AYIN YARILMASI MUCİZESİ
Sayın evrensel şu cümle sizin değil mi arkadaşım: gerçekten inansaydınız demek, gerçekten inanmıyorsunuz demekle aynıdır! gerçekten inanmayanada ''kafir'' denir. Mesela : bu insanların yarısı aptaldır, demekle bu insanların yarısı aptal değildir, demek arasında bir fark var mıdır?YOKTUR ! Umarım anlamışsınızdır. Saygılar
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
kardeşim siz bana ''imtihan''mısınız?Aynısını bilimselcide söyledi,az evvel ona cevap verdim.Okusaydınız sormazdınız! Hayret bir şey yahu! Nasıl forum burası? Ben ''durdukça duruyor'' sözümü sonsuz devinimin olduğunu iddia eden kimselere karşı yazdım.Ve sonunda bunun sizin idda ettiğiniz gibi ''ezeli olmadığını'' ortaya koydum dedim! Nasıl işe düştük yahu! Yazımın bir yerlerini okuyup, çıkarım yapmak adetide nerden çıktı! Kardeşim , meşhur : Planck ve Einstein termodinamiğin üzerine fiziksel bir kuram inşa edilebilecek biricik mutlak, sağlam teme! olduğu hususunda hemfikirdiler.Anlaşılması güç engellerle karşılaştıklarında, olaya termodinamik açısından yaklaşarak çözüme ulaşmaya çalışırlardı. Kaldı ki yazılarım tamamen bilimsel bir izahtan oluşmuşken neye itiraz ettiğini dahi bilmeden itiraz etmek, nasıl açıklanır, anlamış değilim! Bir yazı okunurken, konu bütünlüğünün sağlanması için yazının tamamı okunmalıdır.Bunuda ben mi öğretecem size kardeşim!
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
Yazımı okumadığınıza veya anlamadığınıza ''eminim'' Bakın mesela demişsiniz ki: oysa ben ,ilk yazdığım yerlerde konuyu takip etmediğiniz için tekrar ifade ediyorum, Hidrojen atomunu örnek verip dedimki, hidrojen --->helyum-->.....son olarak ---->demirde duruyor! dönüşmüyor, diye detaylıca anlattım.Sizin sandığınız gibi ''sürekli'' demedim! Ben bunları anlatırken karşıdan yöneltilecek '' sonsuz devinim'' iddiasınıda göz önüne alarak dedimki, sonsuz bir devinim olamaz, zira hidrojenin helyuma dönüşmesi olayında nasılki bu dönüşüm için ''helyum''ilk girdi oluyorsa , aynen öylede sandığınız gibi ''sonsuz '' bir döngü olsa bile hidrojenin helyuma dönüşmesi olayındaki ''ilk girdi birimin'' varlığı bu savı geçersiz kılıyor dedim ve hala diyorum öyledir. Ama sorular artınca konu dallanıp budaklandı!Sizde konun en sonundan bir yere bakmışsınız,sanırım ''diyorum'' karışıklık bundan oldu.
-
AYIN YARILMASI MUCİZESİ
Sayın evrensel şu cümle sizin değil mi arkadaşım: Eğer kurana gerçekten inansaydınız, 5 vakit namazıda ihmal etmeye cesaret edemezdiniz gerçekten inansaydınız demek, gerçekten inanmıyorsunuz demekle aynıdır! gerçekten inanmayanada ''kafir'' denir. Mesela : bu insanların yarısı aptaldır, demekle bu insanların yarısı aptal değildir, demek arasında bir fark var mıdır?YOKTUR ! Umarım anlamışsınızdır. Saygılar
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
Sayın bilimselci: Yazdıklarımın tamamını okumamışsınız, burda asıl yazımın ardından , sorulan herbir soruya ayrı bir cevapla karşılık verdim.Söz ettiğiniz çelişkiler asıl konuda izah edilmiş zaten.Bana buraya yazımı tekrar aldırtmayın!Dönün okuyun.Sohbetin sonuna gelip , konun ucundan tutmuşsunuz! Siz bu mantıkla ateist olduysanız, ohoooooo Ezelin ne anlama geldiğini gidip okuyun sonra buyrun konuşalım! O zaman anlarsınız, belki! Defalarca izah ettim , bir tane ilmi açıklaman oldu, oda şu: Elektron foton soğurur ve bu fotonu geri bırakır, fotona bişey olmaz, dediniz.Bu sözünüze karşılık fotonların, atomla olan ilgisini yazdım hatta, değişime uğramasını anlattım,cevap vermediniz.Konuyu dağlardan derelerden aşırdınız! Anlamıyorum, sizin maksadınız nedir? Bu gün enerjinin ölü enerjiye doğru gitmesi size neyi anlatıyor?İzah ettim. Misaller verdim, buna rağmen hala tutmuş ''ezelin dönüşüme uğramaması için deliliniz nedir'' diyorsunuz,PES...yani! Değişen ve ölü olma yolunda giden bir maddenin , bu gün başlangıcı olmayacağını '' hangi'' mantıkla ileri sürüyorsunuz?
-
AYIN YARILMASI MUCİZESİ
Evrensel ardakadaşım, siz henüz hangi kelime ne anlama gelir bunu bilmiyorsunuz. Mesela krala demişsiniz ki: Kurana inandığınızdan emin değilim , namaz kılmıyorsunuz vs... Yahu! Namaz kılmayan ''kafir'' olmaz ki veya başka bir günahla iştigal eden kimsede kafir değildir! Kafir Allah'ın buyruklarını reddedendir, mesela sizin gibi. Ayrıca islami sitelerde adı geçenlere inanmam sözünüzde boştur, hiç kusura kalmayın yani. Ne kadar ''yanlış''olsada her insanın bir doğru yönü vardır.Mesela ben tüm ateistleri '' yalancı''diye itham etmem, edemem! Ama heyhat! sizin ön yargı bulutlarınız, önünüzü görmenize bile mani olmuş tüm müslümanları yalancı addettiriyor size. Geçmiş olsun!
-
NEDEN KARA TAS?
kardeşim yahudilerden BANA NE! Konuyu açan adam, islamı baz alarak bir yığın ''saçmalamış'' bende ona cevap verdim. Anlayan anlasın , anlamamakta ısrar eden için söylenecek bir sözüm yok.
-
NEDEN KARA TAS?
Konuyu açan arkadaşıma bir misal arz edeyim: Diyelimki birisini çok seviyorum hatta aşığım, görmeden duramayacak kadar! Sevdiğim kişiyle gezdiğim tozduğum yerler , hatta elini sürdüğü yerler benim için,''çok kıymetli birer hatıra ''olur, değil mi?Evet.Hatta rivayet edilirki mecnun , leylanın mahallesinde gördüğü bir köpeğe rastlayınca tutup, ''Leylanın gezdiği yerleri görmüştür'' diyerek, köpeğin gözlerini öpmüştür... Şimdi elinizi ,hala yerinde duruyor ise, vicdanlarınıza koyup söyleyin, Allah'ın ''işaretim'' dediği bir maddeyi, O gönderdi diyerek , öpüp koklamanın putçulukla bir alakası var mıdır! Bu saçma ve dikkatsiz nazarla, yeryüzünde bulunan ''Tüm Leylalar'' put olmuyor mu? Her aşık insanda birer putperest... Yazıktır beyler! Ne az düşünüyorsunuz!
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
Bırakalım istersen artık ''olasılıkları'' olandan bitenden bahsedelim. Bu gün eğer olasılıklar üzerinden konuşmak ''sonuca'' götürseydi, bilim artık son noktasına çoktan ulaşmıştı. Dönüşüm kaçınılmazdır.Bunu görüyor biliyoruz. İster bu baryonik madde isterse anti madde boyutunda olsun, ortada olan bir şey var: Madde vardır ve enerjiden ayrı düşünülemez! Aralarında dönüşümler olmaktadır.Buda değişmenin işaret ettiği ''ilk olana'' bizi götürmektedir.Değişim başlangıcı olmanın kanıtıdır ! Bunu görmekten neden kaçıyorsun arkadaşım? Başlangıcı kabul etmek durumundayız! Unutmaki ''madde içine çöksede'' yok olmuyor! Dolayısıyla varlık aleminde durdukça duruyor. Bu takdirde bu maddi varlığın ''ezeli'' olması için ''değişime ve dönüşüme'' uğramaması gerekmektedir. Sonsuz olan (başlangıcı olmayan) bir yerden gelseydi , aynı zamanda ebedi de olurdu. Böylece hem ezeli ve hem ebedi olan yerde zaman olmayacak, eğer ortada bir varlık varsa , buda parçalanamaz, değişime uğramaz ve zamandan korunmuş olmak durumunda olacaktır. Oysa biz görüyoruzki ''değişim''vardır ve inkar edilemez. Sonuç olarak derizki: Maddenin varlık planına çıkmasının bir ''başlangıcı''vardır.Ve buda onu Yaratanı gösterir.
-
AYIN YARILMASI MUCİZESİ
Bakın ne kadar güzel söylemişsiniz... Sayın evrensel , neyi nasıl ifade edeceğini bilmiyorsa, veya sayın evrenselin sözleri, birilerinin '' böyle söylemek istedi'' diye tercüme edilmesine ihtiyaç arz ediyorsa, bu takdirde evvela anlatmak istediği her ne ise, bunu ifade etmeye yönelik '' anlatım kabiliyeti'' edinmelidir , diye düşünüyorum. Saygılar Size ne denir bilmiyorum. Bu gün dünyanın kabul ettiği müslüman nice bilim-ilim adamı vardır. İslamcı adreslere güvenmiyorum demeniz, sizin İslama bakış zaviyenizi '' mükemmel'' tanımlıyor. Kaldı ki bu isimler sadece ''islami '' bir adreste değil, bakarsanız göreceksizinizki dünyaca bilinen isimlerdir. isim istemişsin : bazıları 1) İbnü'n-Nefis 2) Sabit bin Kurra 3) İbn-i Sina 4) el-Kindi 5) Ebu'l Kasım Zehravi 6) Muhammed Ebu Bekir Zekeriya Razi 7) Ali Kuşçu 8) Battani
-
AYIN YARILMASI MUCİZESİ
Kusura kalma ama , sen daha benim yazdığımı anlamak için bile ''müfessire ihtiyaç duyuyorsun''. Yazımda big beng hadisesi kadar ''dehşet'' verici olanın , sizin bir şeyden haberdar olmadığınızdır.Bunu söylüyorum. Uykunuz geldi galiba, yazılanları bile anlamıyorsunuz.
-
AYIN YARILMASI MUCİZESİ
Bilgiden bahseden siz sevgili arkadaşımın, en az big beng hadisesi kadar ''sarsıcı ve dehşet verici'' derecede , Müslüman bilim adamlarından bihaber olmanız beni şaşrtmadı doğrusu. Cidden bu konudaki ilminize hayran kaldım
-
Hristiyanların meşhur yanlışı
Biz Müslümanlar İsa nebi hakkında inanırız ki, O mübarek nebi, Allah’ın kelimelerinden ‘’ayetlerinden’’(delillerinden) bir tanesidir.Ve kesinlikle Zat-ı Akdes olan Allah ile bir düşünülemez.Zira böyle bir düşünce şirktir, Allah’a ortak koşmaktır.Ama muharref incilde İsa nebi için ‘’oğul’’kelimesi kullanılarak, hatta O’na uluhiyet atfedilerek büyük bir şirk işlenmiştir.Ve yazar bunu tevil ederken Kuranı örnek gösterip,’’Kuranda, Allah’ın ezeli kelamı olarak biliniyor ‘’ ‘’bizlerde İsa’yı , Allah’ın ezeli bir kelamının insan şeklini almış’’ hali olarak biliyoruz ‘’ demekle , bu batıl itikatı kurtarmaya çalışıyor. Oysa Allah madde değildir, ve yarattıklarına benzemez, zira yaratılan her şey sınırlı ve acizdir. Allah sonsuz güç , kudret ve ilim ile bilinir.Aksi bir durum söz konusu olsaydı , yani zatında eksiklikler olsaydı, bu takdirde buna ‘’ilah ‘’ diyemezdik.Bu nokta-i nazarla meseleye baktığımızda göreceğiz ki, İseviler , Allah’ın oğlu olarak söyledikleri isa nebiyi onun kendinden bir parçası ve ezelde söylediği sözünün , insan şeklini aldığını söylemekle, Allah’ı tecsim (cisimlendirme) işine girişmektedirler.Böyle bakarsak eğer İsa aleyhisselamın , yemesi , içmesi, uyuması gibi tamamen insani ameliyeleri acaba hangi babda değerlendirilecektir. Yani İsa nebi ,Allah’ın vucut bulmuş sözü ise, Allah’tan bir parça olarak yeryüzünde olması, Allah’ı cüzlere ayırmak , parçalara bölmek değilde nedir? Dahası kuran, Allah’ın ezeli kelamı olmakla , sözlerin nakli ve kaydı olarak yapılan ‘’ yazı ‘’ ile , bir tecsim (cisimlendirme) işine konu olmuyor ki.Allah’ın ezeli sözlerinin anlatımı olarak , ‘’manasının kayıt altına alınması’’ için bir nakil vesilesi oluyor.Hem bugün kimse kalkıpta Kurana , ‘’Allah’ın oğlu veya ondan kopan bir parçası veya onun mahluku’’ gibi bir nazarla bakmıyor ki, ‘’oğul’’ kelimesiyle Kuranın arasında bir benzetme kurulabilsin. Yukarıda incilden alınan bu cümleye bakan , rahatlıkla İsa nebiye ‘’Allah’ın oğlu’’denildiğini anlayabilir. ‘’ Biricik oğlu’’ kelimesi acaba tevile yer bırakıyor mu?Birisi kalkıpta İsa nebiye tapsa ve Allah’ın oğludur dese, bu durumda bu adam mazur görülmelidir.Zira incildeki bu cümleyi okuyan birisi , kesinlikle İsa nebinin Allah’ın oğlu olarak anlatıldığına hükmeder.İsa’nın , Allah’ın (haşa) cinsel bir münasebet yoluyla edindiği bir evlat olarak telakki edilmese dahi, sonuçta O’ndan gelen ve o’nun oğlu olduğu manası , O’ndan bir parça olduğunu ifade etmek noktasında yeterli bir söylemdir.Hatta ‘’beni gören babayı görmüştür’’ demek, açıkça ben Allah’ın parçasıyım ‘’ demekten başka bir şey değildir. Kur’an Allah’ın sözlerinin kaydedildiği ve bu kayıt işinin yazıyla sadece nakil ve/veya anlatım olarak yapıldığı bir kitabıdır.Bu iddia sahibi , aklı sıra kur’andaki yazının maddi bir şekli olmasıyla, İsa nebinin Allah’ın oğlu olması arasında benzerlik kurmaya çalışıyor.Oysa Kur’an mesela :Yazılı bir metne bakmaksızın da okunabiliyor, ve bu okunanada biz Kuran diyoruz ki Muhammed aleyhisselam ‘’ümmi’’ (okuma yazma bilmeyen ) bir zattı ve Kuran ona vahyedildikçe, O’da insanlara söylüyordu.Hani nerde iddia edilen ‘’tecsim’’(cisimlendirme)?Kaldı ki bu gün yazıya Allah’tan bir parça ve/veya onun mahluku olarak bakmanın ne büyük bir küfür olduğu , hem alken ve hemde ilmen sabitken, İseviler acaba bu ‘’ şirklerini ‘’ nereye oturtacaklardır bilmiyorum doğrusu? Yazar , Kur’an sahifelerinin yazılmış bir halde, Allah katından indiğini sanıyor.Kur’an Allah’ın vahyettiği , ve bunu Allah resulune öğrettiği bir kelamıdır ki, ne maddeden müteşekkil bir tablet ve nede Allah’tan kopan bir parçadır.Hatta vahiy gelirken Muhammed aleyhisselam unutmamak için , Cebrail’le birlikte Kur’anı tekrar edince Allah o’nun vahyi sana gelip tamamlanmadan evvel kur’anı okumada acele etme!Deki :Rabbim ilmimi arttır.Taha/114 demiştir. Hal bu iken kalkıpta Kur’ana , tıpkı İsa nebinin Allah’ın ‘’oğul dediği’’ gibi bir sözüdür demek, Kur’ana yapılan büyük bir iftiradır.Zira görmekteyiz ki , Kur’an ‘’ cisim’’ olarak değil ‘’ öğreti-vahy-tebliğ-beyan-açıklama-anlatım-zikir ‘’ gibi ifadelerle yerini bulmaktadır.Ve bunların yazıyla , bir yerde kayıt altına alınması ‘’mananın-beyanın’’ unutulup gitmesini önlemek içindir.Dolayısıyla beyan kayda girince cisim olmuyor,zira yazıya sadece maddi bir nazarla bakacaksak , o yazıyı ‘’kağıt ve mürekkepten’’ ibaret görmek durumunda kalırız.Kağıt ve mürekkepten ibaret baktığımızda ise bunların içerdiği manaya bakmamız, maddeci bir nazarla ‘’hata-çelişki’’ olacaktır.Oysa muharref İncilde anlatılan ‘’İsa’’ nebi böyle midir? Kesinlikle hayır! Kim olduğunu soranlara ‘’Allah’ın oğluyum ‘’ diyerek dolaşan birisi gibi anlatılmaktadır.Şimdi bunun neresini tevile çalışıyor bu insanlar , anlamak mümkün değil yani. Yine bu konuya ilaveten İncil’den : Kim beni severse sözümü tutar ve babam onu sever ve biz ona gelip yanında mesken tutarız.yuhanna.14/23 Dikkat buyuruyor musunuz bahsi geçen ‘’ biz ona gelip ‘’ kelimesi, acaba apaçık bir şekilde Allah’ın oğlu ve Allah’tan ayrıca bir ‘’ varlık-evlat’’ olarak gösterilmemiş midir? Bunun teville kurtarılmaya çalışılacak bir yönü var mıdır? Mesken tutmaya gelecek Allah ise, oğul diye onunla birlikte gelen kimdir?Buna Allah kendi kelamıyla birlikte gelecektir, anlamına geliyor demek, bir handikap değilde nedir? Acaba bu söylediklerine kendileri ne kadar inanıyor? Burada yine ‘’ ayan beyan’’ Allah’tan başka bir kimse ‘’ oğul’’ konuşuyor ve Allah’tan dileyeceğim demekle , Allah’tan ayrı bir kimse olduğunu göstermiş oluyor! Eğer iddia edildiği gibi , ‘’İsa Mesih ‘’ Allah’ın ezeli kelamının cisim olmuş şekliyse, bu takdirde Allah’tan dileyeceğim ifadesi neyin nesidir?Allah’ın yanında ‘’açıkça’’ bir başka kişi olarak zikredilmektedir ve buda (haşa) ‘’ Allah’ın oğludur’’.İsevi kaynaklara baktığımızda konuyu kurtarmak için yapılan tevillerden birinde şöyle denmektedir: Bir odada yanan üç tane mum düşünelim, odayı aydınlatan bu üç mum, ışıkları itibariyle aynı odada kaynaşmış oluyorlar, yani mumlar üç tane olsa bile , ışıklar bir oluyor. işte ‘’ baba-oğul ve kutsal ruh ‘’ ilişkiside böyledir.Denilmektedir. Bunun mantığına birlikte bakalım o zaman.Üç tane mum bir odada yanarken , mumların üç tanesi bir kere ayrıdır, ışıkları birleşse bile, sonuçta ışık kaynakları ayrıdır . Ayrıca mumlardan her biri, odanın aydınlatılmasında ‘’ ayrı ayrı’’ kaynak olmaktadır.Yani diyelim ki mumlardan ikisi sönse bir tane mum kalsa, bu takdirde odanın ışığında bariz bir azalma söz konusu olacaktır.Buda demek oluyor ki bu teville dahi işin içinden çıkılamamaktadır.Yani amiyane bir tabirle, İseviler beni mazur görsünler ama, aynı şarkıyı söyleyen üç kişiden söz edilmektedir.Söylenen şarkı aynı bile olsa, söyleyenler ayrı ayrı kişilerdir. Yazar sözlerini İslam hakkındaki ‘’ bilgisizliğiyle’’ şöyle diyerek son vermiş: Yani demek istemiştir ki , İslam esaslarından olan tevhit ve Allah’ın ezeliyeti nasıl olurda ‘’Meryem anaya’’ İsa nebinin evlat olarak verilmesi gibi, zamana tabi bir işle ve beşerle mukalemesi( konuşması-vahyi) de zatının tekliğiyle örtüşür izah edilir. 1. Sizler Allah için ezeli dediğiniz halde , ezelden ( yani başlangıcı olmayandan) fani olan dünyaya bir ‘’ oğul ‘’ göndermeyi aklınıza sığdırıyorsunuz da , aynı konuyu benzer bir ifadeyle , ama işin içine şirk karıştırmaksızın nakleden Kur’an için neden ‘’çelişki’’ sayıyorsunuz? Aradaki tek fark, Kur’an Allah’ın oğlu demiyor, sizler Allah’ın oğlu diyorsunuz. 2. Bununla beraber , Allah’ın bir olmasıyla ‘’çelişiyor’’ dediğiniz , İsa aleyhisselamın ‘’ babasız’’ dünyaya gelişinin, Allah’ın birliği ve tevhit akidesiyle tezat halinde bulunan en küçük bir konusu var mıdır? Allah sizin sandığınız gibi, bir evlat edinmemiştir, dahası Kur’anda nakledilen İsa nebinin babasız dünyaya teşrifi tevhitle zerre-i miskal çelişmemektedir.Allah zaman üstü ( Zatı zamandan beridir) olduğu halde zamanında ‘’Rabbi’’ olarak , zamana tabi olan kullara gayet tabi müdahale edebilir.Eğer müdahale edemeseydi bu takdirde ‘’kudretiyle’’ bir çelişki söz konusu olacaktı.Böylece son sözünüzün aslında muhatabı siz olduğunuz halde, içinden çıkamadığınız meseleyi de biz halletmiş olalım. Böylece siz hristiyanlar , istediğiniz kadar tevil ve yorumlarla durumu kurtarmaya çalışın, Kur’anda sizler için söylenen ‘’Allah üçün üçüncüsüdür , dediler ‘’ tanımı haktır ve siz üstünü örtmek istesenizde , inancınız böyledir. Sonuç olarak derim ki: Andolsun , ‘’Allah üçün üçüncüsüdür’’ diyenler küfre düşmüştür.Oysa tek bir ilahtan başka ilah yoktur.Maide/73 himyata
-
Hristiyanların meşhur yanlışı
BU YAZIMDA, HRİSTİYANLARIN:’’BİZ İSAYI KUR’ANIN DEMESİNE GÖRE , TANRI ADDETMİYORUZ’’SÖZLERİNİN NE KADAR BOŞ BİR İDDİA OLDUĞUNU, ONLARIN KAYNAKLARI ÜZERİNDE GÖSTEREREK İZAH EDEĞİM Müslümanlar olarak bizler biliyoruz ki, kitabımızda defalarca,farklı ayetlerde Allah’ın bir olduğu, ama bunun hristiyanların izah ettiği anlamda sadece ‘’ zati ‘’ birlik olmadığı, esas itibariyle bu birlik, hüküm ve tasarruf,kanun koymak yetkisi,işlerin kendisinde bittiği ve hatta ‘’peygamber’’ in dahi , bu nokta-i nazarla bakıldığında Allah’a ait bütün işlerde Allah’a tabi olduğunu görmekteyiz. Mesela ümmi mektum adlı sahabenin, peygamberimize gelip bana dini tebliğ et , dediğinde, peygamberimiz aleyhisselamın, o an yanına gelmiş bulunan ‘’ nufuz ve kuvvet ‘’ sahibi bazı kimselere tebliğ yaparken,gözleri görmeyen bu ama insanın ümmi mektumun ‘’ bana tebliğ et ‘’ isteğini hafife alması ve bu itibarlı kimselere tebliğe öncelik vermesi hadisesi üzerine, ‘’abese vetevelle , ence ehul a’ma….ayetleri gelmiş, ve o büyük peygamber,’’itab’’ azarlama, uyarı ayetlerine muhatab olmuştu.Neydi bu ayetler: Yanına kör bir kimse geldi diye, peygamber yüzünü çevirdi, sen ne biliyorsun (ey Muhammed) beklide o arınacaktı.Ama sen , kendini arınmaktan müstağni görenleri uyarmaya çalışıyorsun.abese/1-10 ayetleri. Hatta peygamber hayatının sonuna kadar , ne zaman bu ama sahabiyi görse, ona: ‘’Ey Rabbimin, kendisi sebebiyle , beni uyardığı kimse’’demişti. Bir peygamber dahi olsa Muhammed aleyhisselamı , Allah’ın hüküm ve tasarrufunun önünde değil, bilakis ardında ve ona tabi olarak görmekteyiz.Hatta Muhammed aleyhisselamın ashabına karşı:’’ Ben geldiğim zaman bana tazim için ayağa kalkmayınız’’demesi yine göstermektedir ki, Allah’a ortak koşmak ,sadece Zatı ilahinin birden çok olduğunu söylemek kadar basit ve sığ bir iddia değildir. İddia sahibi hrıstiyan demiş ki: ‘’Özellikle Tasavvufta olmak üzere, kimi İslam erbabı Tanrı'yı Baba, insanları ise O'nun çocukları olarak nitelerler’’. Sormak lazım, acaba bir dinin mensubu olan ‘’mutasavıf ‘’ zevat örnek verilerek, bu dinin anlayışında bu vardır demek, tutarsız bir misal değil midir?Bu gün öyle tasavvuf ehli kimseler geldiler ki , mesela bunlardan , hallac-ı mansur:’’enel hak’’ ben hakım, dedi.Ama kuranda hallacın fikrinin doğru olduğuna dair bir tek nas olmadığı gibi, söylenen sözün zahiren bir ‘’küfür’’ olduğu bir çok alim tarafından izah edildi.Hatta mansur ve başkası, bu kim olursa olsun,sözü söyleyen sonuçta bir ‘’insan’’ olduğu ve bu sözlerin kurandan birer ayet olmadığı ortada olup, böyle saçma ve boş bir iddia ile ‘’bakın İslamda da böyle ifadeler var’’ demek ne kadar boş ve anlamsız olduğunu buyurun siz takdir edin. Başka bir misal veren hristiyan yazar :’’ Dahası, genel olarak Müslümanlar bu "Baba ve Oğul olma" olgularının çeşitli şekillerde kullanılmış olduğunun da farkındadırlar: Mahatma Gandhi Hint ulusunun babası olarak adlandırılır. Bir ulusu oluşturan insanların tümü anavatanın çocukları sayılır. Kötülükle dolu birine 'Şeytanın Oğlu' da denebilir. Tabii Şeytanın bir de karısının olduğu düşünülmeden! Bir yolcu için Kur'an, yolun oğlu anlamında 'ibnu's sabil' terimini ve göksel Kitap yerine de kitabın anası anlamında olmak üzere 'ummu'l kitap' kelimelerini kullanır. Yani Kur'an, bu göksel kitabın bir kopyasıdır. ‘’demiş. Dikkat edilirse, kurandan misaller vererek ne anlatmak istediğini ya unutmuş veya karşısındakini anlayışsız sanmıştır.Bakıldığında rahatlıkla göze çarpan misallerden biri,kuranın , yolun oğlu dediği misaldir ki kuran ‘’Allah’ın oğlu ‘’ değil, yolun oğlu demiştir.Zira siz birisine yolun oğlu derseniz , bu bir ‘’kutsallık’’belirtmez ama ‘’Allah’ın oğlu’’ derseniz, bu bir kutsallık anlamı içerecektir.Kurandan misal vermeye çalışan yazar acaba kuranın neresinde ,Muhammed aleyhisselamın ‘’oğul’’ tabiriyle anıldığını gösterebilecek midir?Hayır ! Dahası peygamberimize hitaben ‘’ eğer kurana kendinden bir şey eklemeye kalksan seni kavrar ve şah damarını koparırız’’hakka/44 demekle , Muhammed aleyhisselamın , Allah’ın yanındaki acziyetini en güzel bir ifadeyle anlatmıştır.Nerede kaldı kuranın anlattığı ‘’kulluk ‘’, nerde kaldı muharref incildeki ‘’ baba oğul ‘’bahsi.Bunlar zerre kadar örtüşmeyen ve dahası teville kurtarılamayacak kadar sarih beyanlardır. Yine Allah’ın katındaki, kitapların anası tabir edilen ‘’ ümmül kitap’’ kelimesinden yola çıkarak , bakın benzer ifade kuranda da var demek gafletini gösteriyor.Çok rahat görülecektir ki; kitabın anası demiş ve az evvelki yolun oğlu misalindeki gibi cansız varlıklar gösterilmiş, ayrıca mesela kitabın anası demekle, kurana kaynak olan manasındaki, ‘’anası’’ kelimeside ‘’kaynak’’ olmak anlamında kullanılmıştır.Şimdi Allah’ın oğlu demekle, Allah’ı ,kaynak isa nebiyi ( haşa ) ondan çıktı demeye getirmiş olmuyorlar mı?Bu verdikleri misalle , yapılan şirki tevil kurtarmıyor maalesef. Allah için söylenen bir söz ile, Uluhiyete haiz olmayacak, konu olmayacak bir söz arasında, dağlar kadar fark vardır.Kitap için, yol için, hatta şeytan için (ki şeytan cindir ve çoğalırlar-melek değildir) ve başka başka , hatta peygamber için bile olsa, birisi ‘’ baba’’ tabirini kullansa, bu kullandığı kelime ve anlattığı konuya verdiği misal anlaşılabilir, ancak Allah için böyle bir benzetme yapılırsa iş mecrasından çıkar, çok daha farklı yerlere gider.Zira nebiye tapılmaz ve nebi, Allah’ın vasfıyla vasıflı olmadığı için , kullanılan ‘’baba ‘’ ifadesi , uluhiyet ifade etmez.Ama nebiye tutupta Allah’ın oğlu veya genel manada çocuğu derseniz, bu durumda işler değişir. Sevgili Oğlum budur; O'ndan hoşnudum! (Matta 3:17). Burada kullanılan kelime çok açık bir şekilde , İsa nebi için ‘’evlat ‘’ anlamında kullanılmıştır.Biz biliyoruz ki, peygamberimiz Muhammed aleyhisselam , insanların Allah’a karşı bir şirk koşma fiilini irtikap etmemesi maksadıyla, bir çok tazim ve aşırı hürmet ifade eden davranış ve sözleri yasaklamıştır.Tüm bunlardan maksat tevhit inancının hakim olması ve insanların uluhiyet noktasındaki nazarlarını, sadece Allah’a atfetmelerini sağlamaktı.Muhammed aleyhisselamın bunca tedbirine rağmen, bu gün İslam olduğunu iddia eden , öyle insanlar geldiler ki , bir çok hususta şirk işler oldular.Bunlara , türbelerde yaşanan ‘’ mum dikme ‘’ ‘’ bez bağlama ‘’ gibi , ölüyü yüceltmeye yönelik olayları örnek gösterebiliriz.Kaldı ki , muharref İncil-i şerifte sonradan eklenen ‘’ baba oğul ‘’ inancı, insanlarca nereden alınıp nerelere götürülecek ve İsa aleyhisselamın (haşa) Allah’ın evladı olarak görülmesi meselesi , nasıl büyük bir şirk halini alacak, bunu kestirmek zor olmasa gerektir.Buna rağmen yukarda incilden alınan , ‘’Sevgili Oğlum budur; O’ndan hoşnudum’’ cümlesi, zamanla işlenecek bir ‘’yanlış anlamaya ‘’ fırsat vermeyecek kadar ortadadır. İsa da kendisi için "Tanrı'nın Oğlu" der: Baş kahin O'na yeniden, "Yüce olanın Oğlu Mesih sen misin?" diye sordu. İsa, "Ben'im" dedi (Markos 14:61, 62). Burada ki , açık ve net olan : ‘’Tanrının oğlu’’ , cümlesi bakın nasıl izah edilmeye çalışılmış:
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
Güzel kardeşim sen nihayetinde ''maddenin yok olamayacağını '' söyledikten sonra hangi devinimden söz ediyorsun?Sonuçta madde yok olmuyorsa, bu durumda ''vasfı'' ne olursa olsun o bir varlıktır.Devinim dediğin şey ise sadece vasfının değişmesidir.Bu durumda sözlerinden maddeye kadim dediğin aşikar.Bu durumda cevap verir misin: 1.Madde ''vasfı ne olursa olsun'' hep var idiyse , yaşanan maddi değişmeler ''ezel''tabiriyle nasıl örtüşür?Sonsuza kavram demen, sonsuzu kavrayamamandan kaynaklanıyor, veya onu yaşayamamandan diyelim. 2.Bir devinim için dahi ''maddenin'' hep olması gerekmektedir.Bu durumda sonsuzdan gelen bu madde , nasıl oluyorda değişmeye uğruyor?Zira sonsuzdan gelen aynı zamanda ebedidirde.Bu takdirde ebediyeti ve ezeliyeti aynı anda bulunduran şey , ezeli olmuş olur.Böyle bir yerde zaman yoktur, hareket durmuştur, şimdi maddeyi ister al, kuantumlara sok , ister ordan al plazmaya götür, madde maddedir.Ve kendisine has bir yapısı şekli, kısaca özelliği vardır.Ve bir değişmeye tabidir.Değişmede zamanla ''iç içe '' var olan bir kavramdır.Oysa kadim olan zamandan korunmuştur diyoruz.Buna rağmen bir değişimler manzumesini müşahade ediyorsak burdan çıkabilecek bir sonuç vardır o da : ''Madde yoktan ve sonradan''var olmuştur''. Bu yazdıklarımı ciddi manada tefekkür etmeni rica ediyorum. Ayrıca termd.2 . kanunu ile ilişiklendirdiğim bu konuyu bir bütün olarak, maddenin ve senin bahsini ettiğin ''plazma evren'' modelinide içine alacak bir mantıkla düşünürsen, ne demek istediğimi anlarsın umuyorum. yam_yam arkadaşımın protona biçtiği ömürden ''kuarkları'' ayrı tutmasını , maddenin ne olduğunu bilmemesine hamlediyorum.Zira madde her ne olursa olsun, kendine has özellik ve yapısıyla sonuçta maddedir.Sonuç olarak kuarklardan sonra, daha küçük başka bir madde olmasa bile ( belli değil) kuarkların varlığı enerji kavramının dışına çıkamaz ve enerjinin dönüşümü ilkesine tabidir.Zira madde enerjiden ayrı düşünülemez. saygılar
-
BALYOZ---1---
Sen görmek istemiyorsun.Sayın yam_yam, şuan hatta mısın?Evet, buzullar senin evinin içine mi eriyip aktı. Kaldıki zaten bir varlığın gittikçe sona varması ayrı şeydir, hayatını devam ettirirken, bu noktada eksik olması başka şeydir.Kuranda kıyametin kopacağı hadisesi anlatılır.Ahiretin vucudu için, dünya hayatının son bulması gerekmektedir.Şimdi bu bir düzensizlik midir?Ne alaka? Evrimi ateist mantıkla değil, olsa bile( ispatlanmış değil) bu ancak ve ancak Allahın yaratma şekillerinden birisidir, denebilir.Ama gel görki ortada evrimin olduğuna dair kesin bulgular yok.Olsa bile bu Allah olmadan olmayacak bir şey olup, tüm türlere şamil bir şey olamaz.Uzun konu yani...Sorularım çok.Yazımı okusaydınız, anlardınız. Ne saçmaladığının farkındasın değil mi?İçgüdü vereni , ona hakaret etmek için, geçici süreyle kabul ettin galiba.bu durumda kabul ettiysen bu küfür niye_yok kabul etmediysen, git evrim amcaya küfür et.Tamamen tezat sorular bunlar.Yılana çoğalıp sistemi bozmasın diye, kendi soyunu dahi kontrol ettiren,bir sevki tabii veirilmiştir.İçindeki hem cinsini yeme arzusu burdan geliyor, buna rağmen kendi yavrusunu yememek için orayı terk ediyor.Hem bunu bilim adamları ifade ediyor sayın yam-yam, nereye itiraz ettiğine dön bir bak. Ben seni öldürmeye meyilli olabilirim.Bu ayrı bir şeydir , öldürmek tamamen başka bir şeydir.Meyletmek ayrıdır, yemek çok daha ayrı,mesela yavru balılarla beslenen , bir balık türünün,kendi yavrularını ağzında taşıdığı halde yememesini gel açıkla bakalım.Bu hayvanın aklı mı varki , böyle hareket ediyor? Ben düşünen bir insan olduğum için, sorguluyorum.Ama siz düşünmeden inkar etme yolunu tutmuşsunuz.Size ne söylenir inanın bilmiyorum. Kış mevsimi dünyanın eksen eğikliğiyle ilgili bir durumdurki,bilim bu gün eksen eğikliğinin ''tam olması gerektiği'' gibi olduğunu söylemektedir. Bakın eğer eksen şimdikinden daha farklı olsa iklim kuşakları değişecek ve bilimin ifadesine göre yaşanmaz bir yer halini alacaktır dünyamız. Böylece bunun mükemmel bir dengeyle var edildiğini tartışmak dahi '' safdillik'' olacaktır kansındayım.Bilinen şeylere itiraz etmenin ne anlamı var acaba?Kaldı ki canlının kış uykusunu '' tasarım eksikliği'' gibi gösteren sayın yam_yam acaba hiç düşünmüyor muki, bu kış uykusuna yatması bilincini canlıya kim vermiş olabilir. Bu kendiğiliğinden olacak bir hadise olmadığı gibi, genetik bilmi bu işin ancak , ''oluş keyfiyetini'' yani nasıl oldu ve kodlandıdan ötesini anlatmaz.Meselenin ardındaki manayı görememek aslı büyük sorundur.Mesela genlere kodlanan bu bilgiler '' bidayeten'' ilk başta yani hangi '' bilinçle'' genlere aktarılmıştır?Sonuçta bu hayvanları kışın uyumaları gerektiğine ikna eden şey neydi? Mesela bu tıpkı yumurtadan henüz çıkmış bir ördeğin suya koşması işi gibidir ki, bunu ilk kez yapan ördeğe doğru zamanın gerisine gittiğimizde, bu yüzme ameliyesini ilk başaran ördeğin yavrusuna bu bilginin nasıl öğretildiği merak aver bir konudur. ''kalıtım''konusu kifayet derecede bir izah olsaydı , yerinde bir sualle diyebilirizki, peki Milyonlarca yıldır dünyada olan insanlar , neden çocukları dünyaya geldiklerinde babalarının veya annelerinin bildiği tanıdığı dış dünyaya yabancı olup , dünyayı en başından tanımaya öğrenmeye başlıyorlar?Bir ördek kadar bile olamıyorlar.Dahası binlerce yıldır sünnet olan (tevrat da dahil) insanların neslinden henüz sünnetli doğmaya başlayan, bir kalıtım ve devamı söz konusu neden olmadı?Dahası kaslı bir vucuda sahip babanın çocuğu dünyaya , kaslı bir yapıyla değil, tamamen kaslarını kendisi geliştirmesse gelişmeyecek bir bünyeyle gelmektedir. Bu ve bunun gibi sorular '' tarihin uzuuuun seyri içinde olan bir değişim masalıyla '' geçiştirelemeyecek kadar mühim sorulardır. Sonuç olarak canlıların bu kış uykusu ameliyeside, elbette bir tasarımın güzel sonucudur.
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
Sayın çok sevgili kardeşim (! ) Baryonik maddeden başka tanımlamalar elbette var. Ve bunların hiçbirinde maddenin bizim bildiğimiz '' madde özelliklerinin'' dışında bir tanımlaması yoktur.Karanlık madde de , Ters madde de hepsi sonuçta madde tabiri içine giren, kütlesi, hacmi, kendine has enerjisiyle, nasıl olursa olsun, birer maddedir.Sana bunu anlatamadım sanıyorum.Olsun zaten sorun değil.Anlamanı beklemiyorum. Hidrojen veya kurşun Maddenin abileceği son hal ise? Bu size neyi kanıtlar?Demişsin.(demirdir demiştim ben) O zaman tekrar kabilinden bir izah daha olsun. Eğer maddenin , enerji şeklinde olsa bile, nihayetinde alabileceği bir son hali varsa ki vardır.Bu takdirde açık ve nettir; sonu olanın başlangıcı olmak zorundadır.Termodinamiğin 2. kanunu mucibince, enerjinin son alacağı şekille, ölü hale geleceği düşünülürse,başlangıcına gidersek , enerji bir ilk giridiyle veya ilk dönüşümle , bu döngüye başlamak zorunda değil midir? Evet diyeceksiniz, zira dönüşüm işinin sonu varsa , başı olmak zorunda.Ve eğer ortada bir dönüşüm ameliyesi varsa , bunun dönüşüme başlaması içinde, ilk girdiye ihtiyaç kaçınılmazdır.Böylece en son elde edeceğimiz şey her ne ise, elde ettiğimiz bu madde sonsuzdan gelemez, sonsuz başlangıcı olmayan demektir.Evet sonsuzdan gelmiş olsaydı, bütün dönüşümleri daha sonsuzdayken tamamlamış olurdu.Ayrıca sonsuzdan gelen, sonsuz süredir yolda olduğu içinde sonsuza ulaşmak zorundadır.Dolayısıyla ezel olan aynı zamanda ebed olmak durumundadır.Böyle bir madde için zaman ortadan kalkar, ve değişime uğrayamaz.Halbuki biz şuan görüyoruzki madde değişikliklere maruz kalmaktadır.Bu demektirki sonsuzdan gelmiyor. Oysa sonsuzdan gelen bütün zamanları ve değişmeleri daha sonsuzken bitirmek durumunda olduğu için bu çıkarım gümler kardeş. Dolayısıyla , şartlanan kafalar hariç, aklı selim ile okuyup düşünen bundan başka bir yol bulamaz. Birde tekrarlayan big beng varsayımın varya hani?İşte bu olayda , yaptığım çıkarımın dışına çıkamaz. Zira sonuçta big beng tekrarlasa, yani içine çöküp, tekrar dışa patlayarak çıksa bile, içine çöktüğü anda bile sonuçta ''varlığını yitirmemektedir''.Ve bu sadece teorik bir faraziyedir.Yani tekrarlayan big beng olayı... Kaldıki stephan hawking kardeşimizin ifadesiyle, eğer big bengden çok kısa bir süre sonra, evrenin genişleme hızı şu ankinden milyar kere milyarda bir az olsaydı, evren genişlemeden içine çökerdi, tersi durumundada bir daha bir araya gelemez ve dağılırdı.Peki sonsuzdan beri böyle bir döngü olsaydı, şimdiye kadar, taa sonsuzdan beri tekrarlayarak gelen big beng , genişleme hızının hiç mi üzerine çıkmadı?O halde daha sonsuzdayken dağılan materyallerin bir daha birleşememesi lazımdı.zira size göre evrende sonsuz ya! Bunlarıda geçiyorum. Sayın yam_yam: Biz şuanda yaşıyorsak ve varsak, ve bizler sonsuzdan geliyorsak, söyler misiniz , bizler sonsuzun neresindeymişiz acaba? Bana sonsuzun '' her hangi bir yerini '' gösterebilir misiniz?Elinizi her attığınız yerde sonsuzdan bir parça, daha yerinde bir tabirle , sonsuz olmayacak mıdır?Bu misali büyütün ve big beng olayınada uygulayın.Sonsuzdan gelen bir döngünün, kaçıncı döngüsünü yaşıyoruz sizce?Bu döngüye sonsuzun şurasıdır diyebilir misiniz? Hayır diyemezsiniz. Sonuç olarak madde asla ezeli olamaz.Onu '' yaratan ortaya koyan birisi vardır. Ve buda yerleri ve gökleri hak ile yaratan ALLAH AZZE VE CELLE'dir. Ben her halu karda, ister big bengli ister big bengsiz, maddenin neden ezeli olamayacağını anlattım. Ezel olan aynı zamanda ebed olmak zorundadır.Bir şey ezelden beri varsa geliyorsa, bu takdirde ebede ulaşmış olmak zorundadır.Dolayısıyla bu ikiside asıl itibariyle birdir.Bunlar bir olduklarında ise , zamanın devamı söz konusu olamaz, zira zamanın devamı demek, henüz bir yerlere varılamamışlık anlamına gelir.Ve devamı olanın başlangıcı olmak zorunda olur.Akıl bundan başkasına yol bulamaz.Başlangıcı olmayan ezel olanda, böylece zamandan korunmuş olacağından, değişime uğrayamaz.Ama biz her an değişimi bizzat seyr ediyoruz.Yaşıyoruz ve zamanı biliyoruz. Bu demektirki , ezelden değil , başlangıcı olan bir varoluşla var olduk. Kaldıki sizin sandığınız gibi, evrenin bazı yerlerinde, değişime uğramayan maddelerin olması imkansızdır.Zira mekan olarak evrenin içinde , bir tane sonsuz, bir tane sonlu olamaz.Sonlu olan , sonsuz olandanda kopamaz, zira çok açık ve net ifade ettikki, sonsuz olan terkibe ve değişimede uğrayamaz.Değişime uğrasaydı sonsuzdan geliyor olamazdı.Ve böyle bir cisimden, parçada kopamaz.Zira kopabilseydi ezeldeyken kopardı ki , bu da kendisinden kopan cisiminde , sonsuzdayken kopmuş olması demek olurduki, bu kopan cisimde sonsuz olmuş olurdu.demekki evrenin her yerinde olan tüm maddeler, sonludur. Bunun alternatifi olamaz.Sonlu derken, başlangıcı olanı kasdediyorum. sevgiler. Ahhhh ah! Yahu ben derdimi anlatabildimde dağlara ve taşlara, ama sana, ama sana anlatmayı beceremedim... Varsa bir iddian kendin yaz şuraya, senin alıntısı yaptığın yazı,evrimi çevrimi anlatmış.Konunun başlığına dönde bir bak bakalım, ne yazıyor? ''MADDE EZELİ DEĞİL'' yazıyor. ama sen ısrarla '' GELİN EVRİMİ KONUŞALIM ''diye okuyorsun. Sana dünyanın sorusunu sordum, hiç birine cevap vermedin,( balyoz1 başlığına dön) Hep aynı minval üzresin. Ama o ki zahmet etmiş yazmışsın , sana bir soru sorayımda öyle git. Tabii seleksiyonlar tesadüfi ise , canlının işine yaramayacak organlarını '' hangi bilinçle'' eliyorlar?Yok tesadüfi değilse, o zaman bir yaratan var demektir. Mesela archeopteryks denen kuşun, bir dinodan evrimini anlatırken, bunun nasıl olduda, kanatları ''yokken'' çıkmaya başladı? Yerde yaşayan canlının,uçmak için kanatlanması olayını düşünelim.bu canlı '' PAT '' diye kanatlanamayacağına göre hatta kanatlanması için zaman gerekeceği ortadayken, bu canlının kanatları yavaş yavaş,gittikçe olgulaşan bir evrimle olacağına göre,henüz oluşmamış yarım kanatlarla hatta ilk başta kanat bile sayılamayacak çıkıntılarla uçamayacağına göre,söyler misin bana, neden doğal seleksiyon mekanizması bu '' işe yaramayan kanatları'' elemedi? yoksa ilerde uçma ameliyesini ifa edeceğine dair bir öngörüsü mü vardı? gelecekte bu yarım kanatların yerlerine olgun ve mükemmel kanatların olacağını nerden biliyordu ki ısrarla bu yarım kanatları uzun yıllar elemeden , nesilden nesile aktararak olgunlaştırdı? mutlak bir kudretle ,Allahın dilemesi ve ilmi olmadan olmayacak bir şeyi, kör ve sağır tabiata atfetmenin , rica ediyorum ,ilmi sayılabilecek bir yeri var mıdır.</SPAN></SPAN></SPAN></SPAN></SPAN></SPAN>
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
BİG BENG olayının sadece evrenin bir bölümü için geçerli olduğuna dair bir idiayı ,ilk defa sizden duyuyorum.Mümkünse bunu ispat edecek bilgilerden , bazılarını buraya alırsanız, ciddi manada memnun olacağım. Bununla beraber , bu dediğiniz keşke olmuş olsaydı, benim iddiam maddenin evinimine rağmen, sağlam bir iddia olmasına rağmen, böyle bir durumda iyice muhkemleşecektir.Nasıl mı? Şöyle: Eğer big beng hadisesi , evrenin sadece bir bölümünü içine alıyorsa, buna dahil olmayan bölümünün yaşını yüzlerce milyar ışık yılı olarak vermeniz veya bilimin bunu böyle söylemesi, bu galaksilerin ezelden beri gelmediğini ispat eder.Zira ne kadar büyük olursa olsun, sonuçta en büyük bir sayı bile , ezele nispeten '' sıfırdır''.Demekki sonsuzdan gelmiyor, sonsuzdan geliyor olsa yaşının değerine, ancak sonsuz yaşındadır denirdi.Ama siz bir rakamdan bahsediyorsunuz.'' MİLYAR'' DEMİŞSİNİZ , ben bunu trlyon olarak alıyor ve diyorumki : Bu sayının başlangıcı vardır.Sonsuz değildir.Bu bukadardır yani. Sonuç olarak entropi ve kapalı sistem örneği burda güme gidiyor.Demekki , sadece enerji dönüşümünün , sonsuz olamayacağı bir yerdeyiz ve bu noktai nazarla bakıldığında , aslında evrenin tamamı '' kapalı sistem'' hükmüne girer.Zira sizin açık sistem için yaptığınız atıfta bahsi geçen devasa yaşlı o galaksiler, sonuçta belli bir yaş ile sınırlıdır. Demektir ki evren sonuç itibariyle ezel olamaz.Akılda buna yol bulamaz. Size bir tüyo daha: Eğer sonsuzdan gelen bir varlık olsa, çoktan ebediyete ulaşmıştı.Zira sonsuzdan gelen , sonsuzdan beri yol almış olacağından, ebediyete ulaşmış olmak zorundadır.Bu da aslında ebed ve ezelin aynı olması anlamına gelir ki, böyle bir durumda, herşey durmak zorunda, hiç bir şey değişime tabi olmamak durumundadır.Zira değişim başlangıcın delilidir, başlangıç olayıda sonsuzla ters olduğundan,evrem ezeli değildir, zira değişim ve dönüşüm vardır.Demekki bir başlangıcı vardır.
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
sayın saklı gerçek; yine hangi konuyu tartıştığımızı unutmuş ve maddenin ezeliyeti mevzusuna, miler-urey deneyi gibi, '' su götürür'' deneyi , her zamanki gibi '' copy paste'' yaparak almışsınız. zaten sizden konuyu tartışacak bir ilim beklemek safdillik olur kanısındayım. buna rağmen oparinin ; 20 sene en gelişmiş labratuar ortamında çalışıp söylediği şu sözünü duymadınız sanırım: canlı bir hücreyi yapmak mümkün gözükmemektedir. oparinin bu sözünü alıp,ümit sayına emaille yollarsanız , iyi olur. unutmadan hangi konu nereye ait, bir bakın isterseniz.