Aslında din kavramının teknolojık gelişimler ışığında irdelenip gerektiği yere oturtulması gerekirken her nedense birden parlatılmasının arkasındaki masum olmayan beklentileri bilmek gerekir.İnanılmaz hızlarda yol alan gelişmelerin insan konforuna etkisi,bireysel yanlızlıkları,toplumsal ahenksizlikleri,inanç karmaşalarını arttırdı.Çok hızlı bir tüketim ordusu yaratarak,bireysel şaşkınlıklardan gerekli karları maksimize etmenin tekniklerini üreten uluslarası sermaye,elbetteki bu hıza ayak uyduramayan üçüncü dünya ülkelerindeki halkların günden güne iktisadi olarak çökeceklerini siyasal ve etiksel olarakda çözüleceklerini zaten biliyordu.
Her etkinin bir tepki yaratacağını önceden sezinleyen yüksek IQ sahibi beyinler,bu uluslararası sosyal problemin söndürülmesi için dine ihtiyacın olduğunu hemen buldular.Tevazuu-affedilebilirlik-sükunet kavramları ile kitleleri etkileme kaabiliyetine sahip dinler,bu buhranın çözümü göründüler.
Bir müddet bunların parlatılması gerekiyordu.
Sadece bu silah geri tepti işte bunu hesap edemediler.
Hiçbir kutsal kitapta tanrı insanları yönetmez.
O sadece bireyi yanlış şeyler yapmak konusunda uyarır.
Ama zamanımızda bu şekil değiştirerek siyasal bir güce ulaşmıştır.