diloş tarafından postalanan herşey
-
diloş...
ne bilip ne bilmediğimi sen o cevapları verdikten sonra anlarım..bekliyorum..
-
Frozen......
sebepsiz üşüyoruz yüreğinde bir muştayı gezdiren günleri düşündükçe tiftiklenmiş bir sessizlikte bulunmuyor aradığımız kelimeler kabzasında uyuduğumuz şiddet rüyaları dağılıp gidiyor gündeliğin sisli peronlarında kalın bir kireç tabakası altında bütün duygularımız saat farkı var en yakınımızdakiyle bile aramızda demek ki o kadar da sebepsiz üşümüyormuşuz
-
*N O S T A L J İ K Ö Ş E S İ *
ne kadar içten ve duygu yüklü bir paylaşım..canım Leylam teşekkür ederim..
-
diloş...
hiç'liğimizin sırrına ermemize ömrümüz yetmez sanırsam.. yine de yarım yamalak ta olsa biliyoruz bunu.. bu arada bende seni sevdiğimi söylesem iyi olacak kanımca.. ne biliim..dün nasılsam bugünde öyleyim.. sen nasılsın ispor faaliyetlerin divam etmekte mi..? dimek büyülü yolculuğunuz divam etmekte..iyi seyirler dilerim.. yediğiniz içtiğiniz sizin olsun..neler gördünüz onu anlatın.. niye açıklıyormuşum yorgunluğumun nidenini..siz açıkladınız mı bazı şeyleri.. cevapsız kalan onca soruyla başbaşa bıraktınız hatırlatırım.. ve de..ve de..
-
Frozen......
Karşı çıktığımız dünyanın bir parçası olduk nicedir Ürküyoruz bizi geçmişe bağlayan halatlardan yarım yangınlar çıkardığımız gemilerde tükettik bütün yolculukları dünyayı dinleyişin sonsuzluğunda olanakların hayaletleri ve biz kirlenen, çürüyen sularda yalpalayıp duran boşalan meydanların uğultusu kaldı kulaklarımızda küllerine katılıyoruz büyük yangının gündelik adresler avutmuyor aşkın kollarını balıksırtı desenlerde çapraz günler birbirini tutmuyor yalnızlıklarımız birbirimizi yitiriyoruz her buluşmada
-
Frozen......
hadi çıkaralım geçmişimizde suç ortağı ne varsa herkesin düşmanına benzediği bu dünyada ne eksik bizde, ne fazla ne arıyoruz şimdi şu kundaklanmış yılların başında kendimiz bulalım kara kutuyu ne kadarını kurtarabilmişiz kendimizin hadi sayım yapalım ilk iş bu şiire "Imagine" adını koyalım.
-
diloş...
yok yav..Mungan çok yeni sayılmaz 55 doğumludur kendileri..ayriyetten A.İlhan'ı bende çok beğenirim.. ama Mungan'da beni çeken birşeyler var sanki..adını koyamıyorum..belki koyamadığım için sıkılmadım kendisinden..hatta bi zamanlar platonik düzeyde bir hayranlık bile beslemiştim kendisine..amma velakin kendisiylen ilgili aldığım "flaş...flaş..flaş..haber" sonrası büyük bir hayal kırıklığı yaşadım.. ancak o da geçti.. canım ayşegülüm..demek ben sevdiğim için inceleyeceksin ha onu.. ben sana kendimi anlatırdım birtanem..şu iş yükünün arasında birde M.Mungan'ın arşivine mi dadanacaksın.. şaka bi yana fırsatını bulursan onu oku derim..belki de bu egzantirik şair,kadın ruhu taşıdığından..kendinden çok şey bulacaksın.. ooooo...aman ifindim..kimleri görmekteyim.. siz şizlongunuzla, büyülü mekanlar ve insanlara doğru pupa yelken bir yolculuğa çıkmamışmıydınız..? öte yandan "dur tahmin edeyim..çok mu yoruldun..?" diye sormuşsun..evet..!!! çok yoruldum..hem de tahmin edemeyeceğin kadar çok.. kör karanlık kuyularda merdivensiz kaldım.. anlıyormusun..?..
-
diloş...
anlayabilir misin beyoğlu'nda gezinen hayal kırıklığının benden türediğini anlayabilir misin kırmızı neden böyle doldurur aynalara inleyen yüreğimi.. çok..çok güzel bir şiir.. teşekkür ederim aristokrat babam.. eski imzamdaki gibi.."ya herşeyim ya hiçim..sorma dünyam ne biçim..bir kördüğüm ki içim..çözdükçe dolaşıyor.." bu da İlhan İrem'indi sarmaşığım..bende sana.. şöyle bir düşün sevdiğim..düşün bir.. senin için ben neyim..? benim için HERŞEY'sin.. yine de sen bilirsin..
-
Frozen......
İKİ YEMİN Ben hep çabuk çekilen tetiğe yaşadım Yemin ettim Yüreğimdeki ve bedenimdeki bütün yaralar adına yüzünün kuyusuna düştüğüm kuytuda Sana olanca aydınlığım ve karanlığımla baktım aşktan yorgun düştü dinim dağıldı kehribarım gül ve buğday yetiştiren Ömrüm adına yemin ederim ki: Ben seçmedim bu ölümü Kaçmasan vurmayacaktım.. Murathan Mungan
-
Üsttekinin NİCK ini değiştir..
gülbeşeker..
-
Üsttekinin NİCK ini değiştir..
çilekangel..
-
ஐ๑((-_-))๑ஐ๑ LEYLA ๑ஐ๑((-_-))ஐ๑
iyi ol..hatta çok iyi ol.. bende fena sayılmam..sizi gördükçe neşeleniyorum..damlacıklarım olmayınca tadı olmuyor bişeyciklerin..
-
diloş...
bende " hiç "oldum..bende duruldum birden..bende düştüm..düştüm..
-
ஐ๑((-_-))๑ஐ๑ LEYLA ๑ஐ๑((-_-))ஐ๑
sevdin demek.. canım benim..seni çok özledim biliyormusun.. nasılsın bu aralar..?evimde balkonumu..her anımda kalbimi süsleyen su gibi duru..ve vazgeçilmez güzel Leylam..
-
Erbay
çekirdek babam.. bugün değişik bir çalışma yaptım bir Murathan Mungan'ın Yalnız Bir Opera adlı şiirini dört bölüme ayırarak siz arkadaşlarımın defterlerine serpiştirdim..1.2. ve 3.bölüm sırayla Sardunyam..Leylam ve Egzorsist'in defterinde..en son bölümü sana yazdım..eee finalin bi ağırlığı var doğal olarak..babama yakışır dedim..birleştirip oku bakalım sevicekmisin? YALNIZ BİR OPERA'DAN...(IV) Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır, anlamları önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır. Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan Herşeye iyi gelen Zaman sizi kanatır ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla günlerin dökümünü yap benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini kim bilebilir ikimizden başka? sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış bir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor orada ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla Bunlar da bir ise yaramadıysa Demek yangında kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda.. Bu şiire başladığımda nerde, şimdi nerdeyim? solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden ikindi yağmurlarını bekleyen yaz sonu hüzünlerinden gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim geçti her çağın bitki örtüsünden oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından bakarken dünyaya yangınlarda bayındır kentler gibiyim: çiçek adlarını ezberlemekten geldim eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların unuttuklarını hatırlamaktan uzak uzak yolları tarif etmekten haydutluktan ve melankoliden giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden Duyarlığın gece mekteplerinden geldim Bütünlemeli çocuklarla geçti gençliğimin rüzgara verdiğim yılları dokunmaların ve içdökmelerin vaktinden geldim. Bu şiire başladığımda nerde, şimdi nerdeyim? yaram vardı.. bir de sözcükler.. sonra vaat edilmiş topraklar gibi sayfalar ve günler ışık istiyordu yalnızlığım Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum İlerledikçe... Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden. Karardı dizeler. Aşk... Bitti. Soldu şiir. Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden! Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde Aşk yalnız bir operadır, biliyordum: Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım. barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim her adımda boynumdan bir fular düşüyordu el kadar gökyüzü mendil kadar ufuk birlikte çıkılan yolların yazgısıdır: eksiliyorduk mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim her otelde biraz eksilip, biraz artarak yani çoğalarak tahvil ve senetlerini intiharla değiştirenlerin birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında ağır ve acı tanıklıklardan geçerek geldim. Terli ve kirliydim. Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum maskeler ve çiçekler biriktiriyordu linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de... korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları ve açık hayatları seviyordu. Buraya gelirken uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri... panayır yerleri... ölü kelebekler... ölü kelebekler... sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim. Adım onların adının yanına yazılmasın diye acı çekecek yerlerimi yok etmeden acıyla baş etmeyi öğrendim. Yoksa bu kadar konuşabilir miydim? ipek yollarında kuzey yıldızı aşkın kuzey yıldızı sanırsın durduğun yerde ya da yol üstündedir oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar ölü yanardağlar, ölü yıldızlar ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı AŞKIN BİR YOLU VARDIR HER YAŞTA BAŞKA TÜRLÜ GEÇİLEN AŞKIN BİR YOLU VARDIR HER YAŞTA BİRAZ GECİKİLEN gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler gözlerim aşkın kuzey yıldızıdır bu yazları daha iyi görülen Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler ilerlerim zamanla anlarsın bu bir yanılsama ölü şairlerin imgelerinden kalma Sen de değilsin. O da değil Kuzey yıldızı daha uzakta yeniden yollara düşerler düşerim bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler yaşamsa yerli yerinde yerli yerinde her şey şimdi her şey doludizgin ve çoğul şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi şimdi her şey yeniden yüreğim, o eski aşk kalesi yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden Dönüp ardıma bakıyorum Yoksun sen Ey sanat! Her şeyi hayata dönüştüren...
-
///Egzorsist Anı Defteri///
Sevgili arkadaşım bu şiirin 1.ve 2.bölümü sardunyam ve laylam'ın defterinde 3.bölümünü yazıyorum sana..çok uzun olduğu için böyle yapak zorunda kaldım..birleştirip okuduğunuzda çok seviceksiniz..Murathan Mungan'dan... YALNIZ BİR OPERA'DAN...(III) kış başlıyor sevgilim hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan oysa yapacak ne çok şey vardı ve ne kadar az zaman kış başlıyor sevgilim iyi bak kendine gözlerindeki usul şefkati teslim etme kimseye, hiçbir şeye upuzun bir kış başlıyor sevgilim ayrılığımızın kışı başlıyor Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime. Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak... Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır içinizdeki ıssızlığı doldurmaz hiçbir oyun para etmez kendinizi avutmak için bulduğunuz numaralar Bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar, eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara, çağrışımlarla ödeşemezsiniz dışarıda hayat düşmandır size içeride odalara sığamazken siz, kendiniz Bir ayrılığın ilk günleridir daha Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkla Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup kulak verdiğiniz saatin tiktakları kaplar tekin olmayan göğünüzü geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz bakınıp dururken duvarlara boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutukluluk haline, bir trafik kazasına, başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya kendimizi hazırlar gibi yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken, ve kazanmış görünürken derinliğimizi Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar denemeseniz de, bilirsiniz hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar Bana Zamandan söz ediyorlar Gelip size Zamandan söz ederler Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler. Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır. Zaman Alır sizden bunların yükünü O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. O boşluk doldu sanırsınız Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir gün gelir bir gün başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide o eski ağrı ansızın geri teper. Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten Bitmişsinizdir.
-
ஐ๑((-_-))๑ஐ๑ LEYLA ๑ஐ๑((-_-))ஐ๑
Murathan Mungan..1.bölümü Sardunyam'ın defterinde..devamı diğer defterlerde olacak canım..uzun olduğu için bölümlere ayırdım.. tatlı çileğim'e.. YALNIZ BİR OPERA'DAN...(II) Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri. Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıştı. Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk. Sanki ufacık birşey olsa birbirimizden kaçacaktık. Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki. Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize. Gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana. Şimdi biz neyiz biliyor musun? Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz. Birbirine uzanamayan Boşlukta iki yalnız yıldız gibi Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız Ne kalacak bizden? bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden Bizden diyorum, ikimizden Ne kalacak? Şimdi biz neyiz biliyor musun? Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi. Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi Ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz...
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
Sana bugün ki şiirim, takıntım Murathan Mungan'dan ..çok ama çok uzun olduğu için her deftere bir kısmını yazıyorum..dilersen diğer defterlerden birleştirerek tamamını okuyabilirsin.. bu arada bana armağan ettiğin dünkü şarkı da çok güzel.. sağol sarmaşığım.. YALNIZ BİR OPERA'DAN... ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim imrendiğin, öfkelendiğin kızdığın ya da kıskandığın diyelim yani yaşamışlık sandığın Geçmişim dile dökülmeyenin tenhalığında kaçırılan bakışlarda gündeliğin başıboş ayrıntılarında zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu. Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim... Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan , benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin. Ve hala bilmiyordun sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana Bütün kazananlar gibi Terk ettin!!! Yaz başıydı gittiğinde. Ardından, senin için üç lirik parça yazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim. Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum. Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum. Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu yüzündeki küskğn kedere, gür kirpiklerinin altından kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine çerçevesine sığmayan munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma. Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? "Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00 diye yazmıştın, ve saat 16.04'tü onu bulduğumda. Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını Takvim tutmazlığını Aramızda bir düşman gibi duran Zaman'ı Daha o gün anlamalıydım Benim sana erken Senin bana geç kaldığını...
-
AYŞEGÜL
ne..!!!mantı mı dedin..? ayşegülüm öm'den bana enlemini ve boylamını bildir..beş dakikaya varmaz ordayım.. marifetli hatun seni.. Korkunç Hary dünyanın en şanslı adamı olduğunun farkındadır umarım..hoş, o şu dakikalarda Ukrayna'da açlık ve sefaletle boğuşuyordur.. malum maaş kartı emin ellerde.. adamcağızın düşünecek daha öncelikli konuları var şincik.. vileda üçlüsü..vileda dışında ki hemen hemen diğer tüm konularda üçlü olabilirler kanımca.. -şaka yav..üzerinize afiyet bende hamaratlık konusunda hiç fena diilimdir-bakın gün gibi tertip ederiz..yeriz..içeriz..güler..tepiniriz..sonrasında da evi temizler paklarız..nasılım..? hem kalemi hem de kalbi baldan tatlı Ayşegül.. sana yine kalemine hayran olduğum Murathan Mungan'ın çok sevdiğim bir şiirini armağan etmek istiyorum..eminim sende seviceksin.. MIRILDANDIKLARIM Kırdım mı, incittim mi birilerini.. Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler? Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda? Yeniden düşünmeliyim Dostluklarımı, ilişkilerimi Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı Yitirdim mi yoksa masumiyetimi? Borçlarımı ödedim mi? Doğru seçtim mi soruların fiillerini? Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış, Giysilerim ütülü, odam düzenli mi? Geri verdim mi aldıklarımı: Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları, Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi? Yokladım mı duygularımı Hâlâ sevebiliyor muyum insanları? Ovmalı gümüşleri, bakırlarımı; cila geçmeli ahşaplarıma Ovmalı umutları Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan Ey uzak akrabalarım, üvey aşklarım Mevsim sonu dostlarım, işporta malı ayrılıklar Arkadaş ölümleri, dost hançerleri, talan ettiğimiz zulalar Gece telefonları, ıssız konuşmalar Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey O kadar çok anlattım ki Kendime kaldım anlatmaktan... Bunaldım kendisiyle boğuşmasını Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan, Ofset duyarlılıklardan Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum 'İçtenliğin' ya da 'dünya görüşünün' kirletmediği Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum Aranıp duruyorum adresini yitirdiğim insanları Vitrin camlarına yansıyan yüzlerde Bilmiyorum kalmış mıdır adresini yüzlerinde taşıyan insanlar Hâlâ bir umut var mıdır Çıkmaz bir sokağa benzeyen bu avare avunması vitrinlerde Ne çıkmaz sokaktayım ne de mutsuz Sadece rüzgârlardan daha güçlü olmak istiyorum o kadar Açık denizlerde nice yolculuklara yelken açarken Kış güneşinin mutlu ettiği bir kedi gibi mutlu, emin, tasasız Sere serpe ve keyifli olmak tek isteğim ve dileğim Senin ve benim , yani bizim için... Murathan MUNGAN
-
Ağaçlar içten çürür ve ayakta ölür...
Sevgili Erdoğan.. Eğer yazdıklarım size birde ordan bakabilmeniz adına farklı bir pencere açabildiyse ne mutlu bana.. zira bazen kendimize farkında olmadan değişik kalıplar hazırlar ve o rutini bozmadan otomatikman üstümüze giyiniveririz..sadece bu konuyla ilgili değil pekçok konuda..oysa basit bir manzara dahi, farklı açılardan bakıldığında çok farklı tatlar verir insana..ama bizler genellikle durduğumuz yerden bakmayı tercih ederiz..belki alışkanlık..belki tembellik..belki cesaretsizlik.. adı duruma göre değişir..ama şu cevabınız sizin esnek bir yaklaşımda olduğunuzu gösteriyor..ne güzel..!! Konumuza dönersek.."açıklık" kavramını "gözümün önünde olsunlar" dileğiyle birleştirmişsiniz..biraz "sağlamcı" bir yaklaşım öyle değil mi? hoş,yapı olarak bende böyleyimdir..ama insanları sürekli gözümüzün önünde bulunduramayız..dahası böyle de olmamalıdır..Gibran şöyle demiş..;"Birlikte şarkı söyleyin..gülün..ağlayın..ama birbirinizi yalnız da bırakın..Unutmayın;aynı ezgi için titreşselerde bir udun telleri bile yalnızdır..!!!" dostumuz olan kişinin bizden kilometrelerce uzakta veya yanıbaşımızda olması değildir önemli olan..bizim ondan emin olmamızdır..gözümüz görmesede onun yaptıklarına kefil olabilmektir..bu söylediklerimin kolayca oluşabilecek şeyler olmadığını biliyorum..dostluğunda merhaleleri vardır..dostun bu engelli maratonun bazı etaplarında tökezliyebilir..onu yerden kaldırıp bu koşu için tekrar yüreklendirmek veya elini sıkıp yolları ayırmak kişinin tolerans kabiliyetiyle ilgilidir.. Bu konunun çok açılımı var öyle değil mi?..şimdilik bu kadar..temennim bu hayat nehrinden kimsenin tek ve yalnız bir damla olarak akıp gitmemesidir..herkesin karışacağı en azından bir tanecik damla bulması dileğimle..
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
unutturamaz seni hiçbirşey.. unutulsam da ben.. heryerde sen.. herşeyde sen.. bilmem ki nasıl söylesem.. yaa sarmaşığım ne güzel şarkılarımız var bizim..armağanımdır..
-
kleopatra....
miraba.. ben altın kızlar topluluğunun en çiçeği burnunda..en güzel..en harikulade..en tarifsiz..en.. herneyse...anladın sen onu.. üyesiyim..çiçek bırakıcektim ama dosyamı bulamıyorum..herniyse..alacağın olsun kleo..kendine iyi bak..
-
.....::Radya::.....
kolay değildir gitmek.. hele bıraktığın yerde seni sevenler varsa..
-
diloş...
bilmem ki..? ruhuma bir eğlence isterim olsun.. işte böyle şikerim.. ya sen nasılsın..?
-
AYŞEGÜL
valla ne yalan söyliyim üçlü gideriz evlere ama ben tilevizyonun karşısında dinlenirkene siz işleri yapıverirsiniz.. hani üçlü bozulmasın anlıyomusun yuksa başka bi sibepten diil anacım.. bak görüyomusun ne akıllı kadın.. ben anladım senin aklını şıp deyin mirak etme..almış elinden parayı, koyvermiş.. hadi bakalım yap,ne yapceksen Korkunç Hary.. parasız olur mu heç bu işler.. kıvransın dursun Ukrayna'da.. ayyy ne güldüm yav.. tövbeeeee...kız adam delimi ki senin gibi hatunun üstüne gül koklasın.. gerçi heç belli olmaz bu işler..sen yine de çulsuz bırak..ne oluuuurrr...ne olmmaaaazzzz... gelelim öbür hadiseye..dünden beri aklım hep orda..iyice tadı kaçtı artık..ne diyeceğimi bilemiyorum.. haklısın kalabalık yerlerde olmamak gerek..Ayşegülüm hepimiz Allaha emanetiz..canım benim..